.

.

30 Aralık 2012 Pazar

Vergi davasından önce yada paralel olarak üst makama başvuru...Yazı sahibi: Mehmet Yüce & Gökhan Sümer

Vergi Uyuşmazlıklarında Üst Makamlara Başvuru Yolu

Vergi Uyuşmazlıklarında Üst Makamlara Başvuru Yolu
8 Eki, 2012
1. Giriş
Vergilendirilmeye ilişkin işlemlerde, taraflar arasında, vergi uygulamalarına ilişkin zaman zaman ortaya çıkan görüş ve uygulama farklılıklarına vergi uyuşmazlığı denir. Tüm borç ilişkilerinde olduğu gibi vergileme ilişkisinde de bu ilişkinin tarafları olan alacaklı (devlet) ile borçlu (mükellef) arasında zaman zaman sorun ya da uyuşmazlıklar meydana gelmesi doğaldır. Vergi uyuşmazlıkları, genel olarak; vergi mevzuatının gereğince uygulanmaması veya yanlış uygulanması, vergiyi doğuran olay, mükellefiyet, tarh, tebliğ, tahakkuk, tahsil ve ceza uygulaması esnasında tarafları karşı karşıya getiren bireysel idari işlemlerden kaynaklanmaktadır. Bunun yanında kimi zaman da idarenin yapmış olduğu genel düzenleyici işlemler uyuşmazlık konusu olabilmektedir. Vergi uyuşmazlığı, mükellef ile vergi idaresi arasında bir hukuki durum olarak doğar ve hukuken belirlenen çözüm yöntemleri tüketilene kadar devam eder.
Devlet ile mükellef arasındaki çıkar dengesini kurmayı esas alan vergi hukukunda vergilemeye ilişkin olarak ortaya çıkan uyuşmazlıkları verginin tarafları olan mükellef/sorumlu/ceza muhatabı ile vergi idaresi arasında barışçıl yollarla çözümüne büyük önem verilmektedir. İşte vergi sorunların hukuki uyuşmazlık haline getirip yargı yoluna gidilmeden taraflarca çözüme kavuşturulmasına vergi sorunlarının idari aşamada çözüm yolları denir. Vergi sorunlarının idari aşamada çözümlenememesi ya da bu yollara başvurulmadan doğrudan dava açma yoluna gidilmesi haline ise vergi uyuşmazlıklarının yargı aşamasında çözüm yolları denir.
Bu çalışmada öncellikle vergileme ilişkisinden doğan uyuşmazlıkların verginin tarafları olan mükellef ile vergi idarisi arasında barışçıl yollarla çözümüne ilişkin vergi sorunlarının idari aşamada çözüm yolları genel olarak ele alınacak, akabinde vergi sorunlarının bir çözüm yolu olarak İdari Yargılama Kanunun 11. maddesinde yer alan üst makama başvuru yolu incelenecektir.
2.Vergi Uyuşmazlıklarının İdari Aşamada Çözüm Yolları
Verginin tarafları olan mükellef ile vergi idaresinin, uyuşmazlığı yargı yoluna başvurmadan kendi aralarında barışçıl bir biçimde çözüme kavuşturmalarına ya da idarî denetim ilkeleri çerçevesinde uyuşmazlığın ortadan kaldırılmasına ilişkin yöntemlere başvurmalarına vergi uyuşmazlıklarının idari aşamada çözüm yolları denir. Ancak burada hemen belirtelim ki, mükellefin bu yollara başvurma zorunluluğu yoktur. Mükellef dilerse doğrudan doğruya yargı yoluna da başvurabilir. Yani, idari yola gitmek, yargı yoluna başvurmanın ön şartı değildir. Ayrıca mükellefin önce idari aşamada çözüm aramaya, eğer bu aşamada bir çözüm bulamazsa yargıya başvurma hakkı da bulunmaktadır. Ancak Gümrük vergilerine ilişkin uyuşmazlıklarda durum farklıdır. Burada sorunlar önce idari aşamada çözümlenmeye çalışılır. Eğer idari aşamada sonuç alınamazsa o zaman yargıya gidilebilir1.
Kanun koyucu, vergi uyuşmazlıklarının yargı mercilerine götürülmesinden önceki aşamalarda çözümlenebilmesi amacıyla bazı kurullar, müesseseler veya başvuru yolları öngörmüştür. Bu konunun yasal dayanağı Vergi Usul Kanunu, Gümrük Vergisi Kanunu, İdari Yargılama Kanunun ve Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunudur. Sözkonusu kanunlarda yer alan kurumları şematik olarak şöyle gösterebiliriz.
Vergi Uyuşmazlıklarının İdari Aşamada Çözüm Yolları
Yasal DayanakKurumlar
Vergi Usul Kanunu- Uzlaşma (VUK. Ek Mad.1-12)
- Hataların Düzeltilmesi (VUK. Mad.116-126)
İdari Yargılama Usulü Kanunu- Üst Makamlara Başvurma (İYUK. Mad.11)
Gümrük Kanunu – İtiraz (GK. Mad. 242-243).
- Uzlaşma (GK. Mad.244)
Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunudur- Kamu Denetçiliği (Ombudsman)
Vergi Usul Kanununa göre uzlaşma, ikmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyatlarda, mükelleflerin adlarına yapılan tarhiyatı ya da kesilen cezayı yargıya intikal ettirmeden önce vergi idaresi ile tahakkuk edecek vergi ve ceza hususunda anlaşmak için başvurabilecekleri idari bir müessese olarak, vergi uyuşmazlıklarının barışçıl çözüm yollarından biridir. Uzlaşma müessesesi faydalarının yanında bir takım sakıncaları da bünyesinde taşımaktadır. Her şeyden önce uzlaşma müessesinin sınırsız biçimde uygulanması vergide anayasal eşitlik ilkesini ve vergilendirmede adalet ilkesini zedeleyerek, vergi ile ilgili ödevlerin zamanında yerine getirilmemesini özendirici etki yaratmaktadır2.
Gümrük Vergileri Kanununun 244. maddesine göre, beyan ile gümrük idaresince yapılan tespit sonucunda belirlenen farklılıklara ilişkin tebliğ edilen gümrük vergileri alacakları ile bu Kanunda ve ilgili diğer kanunlarda öngörülen cezalar hakkında; yükümlü veya ceza muhatabı tarafından, söz konusu eksiklik veya aykırılıkların kanun hükümlerine yeterince nüfuz edememekten veya kanun hükümlerini yanlış yorumlamaktan kaynaklandığının veya yargı kararları ile idarenin ihtilaf konusu olayda görüş farklılığının olduğunun ileri sürülmesi durumunda, idare bu maddede yer alan hükümler çerçevesinde yükümlüler veya cezanın muhatabı ile uzlaşabilir.
Vergi hataları, vergilendirme işleminin özüne ilişkin olmayan, nispeten kolay görülebilen, hukuken tartışma konusu olacak bir yapı arz etmeyen, doğrudan vergi miktarını etkileyerek eksik ya da fazla verginin tarh ya da tahakkukuna yol açan maddi veya yükümlülükte yapılan ve ilk bakışta anlaşılabilen basit değerlendirme yanlışlıkları şeklinde ortaya çıkan işlem sakatlıklarıdır. Vergi hatası, vergiye ilişkin hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması (VUK md. 116) şeklinde tanımlanabilir. Yapılan hatalı işlem vergi idaresi lehine olabileceği gibi aleyhine de olabilmektedir. Ayrıca, hatalı işlem vergilendirme sürecinde tarh aşamasında olduğu gibi tahsil aşamasında da yapılabilir. Hata düzeltme kapsamı, VUK 116-118. maddelerinde yer alan vergi hataları ile sınırlı olduğunda hukuki uyuşmazlıklar bu müessesinin kapsamına girmemektedir. Zira kanun koyucu, hata niteliğindeki, görülmesi, giderilmesi nispeten kolay bir kısım yanlışlıkların ortadan kaldırılması için daha pratik bir yol olarak düzeltme işlemini öngörmüştür. Dolayısıyla vergi hatalarına özgü olarak tesis edilmiş bulunan bu yolun başka sakatlıklara karşı işletilmesi mümkün değildir3.
Gümrük kanununa göre, yükümlüler kendilerine tebliğ edilen gümrük vergileri, cezalar ve idari kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde bir üst makama, üst makam yoksa aynı makama verecekleri bir dilekçe ile itiraz edebilir. Kendisine başvuruda bulunulan idare yapılan itirazı 30 gün içinde karara bağlayarak durumu ilgili kişiye tebliğ eder. İtiraz dilekçelerinin süresi içinde yanlış makama verilmesi halinde, itiraz süresinde yapılmış sayılır ve idarece yetkili makama ulaştırılır (GK., m. 242). Böylece Tarh edilen vergilere karşı idari yollardan bir sonuç alamayan mükellef, aleyhine kararın kendisine tebliğ edildiği tarihi izleyen günden itibaren 30 gün içinde vergi mahkemelerine dava yoluna gidebilir.
Vergi uyuşmazlıkları idari aşamada çözümleyen bir diğer yol da 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum sonucu oluşturulan Kamu Denetçisi Kurumudur4. Denetçiliği Kurumu’nun oluşturulmasıyla günümüzün gittikçe genişleyen ve karmaşık bürokratik bir yapıya sahip olan, modern devletlerinde ortaya çıkan sorunları çözmek açısından önemli bir işlev görmektedirler. Özellikle üst düzey yöneticilere verilen takdir yetkilerindeki artışın neden olduğu yönetsel kararlarda meydana gelen haksızlıkların düzeltilmesi ve yönetim  bozukluklarına karşı yurttaşın korunması ihtiyacı, kurumun önemini daha da arttırmaktadır5.
3.Üst Makamlara Başvurma
3.1. Üst Makamlara Başvurma Kapsamı
Başvuru, bir şahsın, herhangi bir dilekte bulunmak üzere, devlet makamlarına başvurması olup, başvuru hakkı, başvurunun yöneltildiği yer dikkate alınarak idari, siyasi ve yargısal başvurma hakkı ve yolları biçiminde ifade edilmektedir6. İdari başvurma, idare edilenlerin bir idari merciden henüz yapılmamış bir idari işlem veya eylemin yapılmasını ya da yapılmış bir idari işlem veya eylemin değiştirilmesini veya kaldırılmasını istemeleridir7. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (İYUK) 10. ve 11. maddeleri, idari başvurulara ilişkin kurallar içermektedir.
Bilindiği üzere bir idari işlemi yapmış ya da bir idari kararı almış olan idari makam ya da organ, aksine bir hüküm bulunmadıkça, o idari işlem ya da idari kararı değiştirmeye, kaldırmaya ve geri almaya yetkilidir. Buna yetki paralelliği ilkesi denilir. Bu bağlamda vergi uyuşmazlıklarında da dava açılmadan önce uyuşmazlığın idari bünyede çözümlenmesi amacıyla vergi ödevlisine üst mercie ya da üst idari makama başvuruda bulanma hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla üst makamlara başvuru vergi idaresi tarafından tesis edilen vergi tarhiyatı ve/veya ceza kesme işlemlerine karşı kullanılabilecek idari başvuru yolları arasında yer alır.
Vergi hukuku alanında idari başvurular, yöneldikleri makama göre isti’taf ve hiyerarşik başvuru olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. İşlemi yapmış olan makama yapılan başvuruya isti’taf başvurusu (aynı mercie başvuru); işlemi yapmış olan makamın hiyerarşik üstüne yapılan başvuruya ise (şikayet yolu) hiyerarşik başvuru adı verilmektedir8. Bu müessese adından da anlaşılacağı üzere temel olarak üst makama başvuru esas olduğundan idari denetim türlerinden hiyerarşik denetime karşılık gelmektedir. Ancak üst makam yoksa işlemi yapmış olan makama başvurulur ki, bu da isti’taf başvurusuna karşılık gelmektedir.
İYUK Md. 11 hükmü gereğince,  ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce; idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. İdarenin 60 gün içinde bir cevap vermemesi durumunda istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır.
Üst makamlara başvurabilmek için mükelleflere konu bakımından herhangi bir sınırlama getirilmemiştir. Bu nedenle mükellef vergilemeye ilişkin her türlü bireysel idari işleme karşı üst makama başvuru talebinde bulunabilir. Ancak üst makamlara başvurunun vergi uyuşmazlıklarının çözümünde kullanılamayacağı şeklinde bazı görüşler bulunmaktadır. Bu konuda Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun, “213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda belirtilen haller dışında, üst mercii bulunmayan vergi dairelerince düzenlenen ceza ihbarnamelerinin tebliği üzerine 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesinin uygulanma olanağı bulunmadığından…” (VDDK, 18.10.2006 tarih ve E. 2006/75, K. 2006/300, T. 18.10.2006)  şeklindeki kararı örnek olarak verebiliriz.  VUK’ta düzenlenmiş olan vergi hatalarını düzeltme yolu ile İYUK’ta düzenlenmiş olan üst makamlara başvuru yolunun birbirinin alternatifi olarak gösteren bu kararı, yasanın ruhuna aykırı ve kanun koyucunun iradesini görmemezlikten gelen bir yaklaşım olarak görmek mümkündür.
Bilindiği üzere İYUK’un 11. maddesinin eski şeklinde, “Bu madde hükümleri, vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümlerin tarh, tahakkuk ve tahsilinden ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda uygulanmaz.” hükmü bulunmaktaydı. Ancak vergi uyuşmazlıklarına ilişkin bu kısıtlama 4001 sayılı Kanun’un 6. maddesi ile kaldırılmıştır. Sözkonusu maddenin gerekçesinde şöyle denilmektedir:
“…Vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümlerin tarh, tahakkuk ve tahsili ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda, idari davaya konu olacak işlemlere karşı mevcut hükümlere göre dava açılmadan önce idari makamlara başvurulmasının mümkün bulunmadığı, başvuru yapılması dava süresini durdurmadığı için daha sonra açılan davaların süre aşımı yönünden reddedildiği, bu sebeple çoğu zaman hak kayıplarına neden olunduğu, gerek bu gibi haksızlıkların ortadan kaldırılması ve gerekse dava yoluna başvurulmadan idareye yapılacak başvuru yoluyla uyuşmazlıkların çözümlenmesinin sağlanmasının, dava sayısını azaltma yönünden yapacağı olumlu etki göz önüne alınarak söz konusu fıkra yürürlükten kaldırılmaktadır…”
Dolayısıyla gerek vergi uyuşmazlıklarında üst makamlara başvuru yolu kısıtlayan İYUK 11. maddenin 4. fıkrasının kaldırılmış olması gerekse bu maddenin gerekçesinde vergi uyuşmazlıkları için de bu yolun kullanması gerektiği belirtilmesi üst makamlara başvuru yolunun vergi uyuşmazlıkları için kullanılabileceğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu konuda Danıştay 7. Dairesini verdiği şu karar oldukça isabetli olduğu kanısındayız:
“İdari Yargılama Usulü Kanununun “Üst Makamlara Başvurma” başlıklı 11′inci maddesinde, ilgililer tarafından, idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurmanın işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçmiş sürenin de hesaba katılacağı hüküm altına alınmıştır. Sözü edilen maddenin 4′üncü fıkrasında yer alan, “Bu madde hükümleri, vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümlerin tarh, tahakkuk ve tahsilinden ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda uygulanmaz.” hükmü, 18.6. 1994 gün ve 21964 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4001 sayılı Kanunun 6′ncı maddesi ile 18.6.1994 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmıştır.
4001 sayılı Kanunun anılan 6′ncı maddesinin gerekçesinde, vergi, resim ve harçlarla benzeri mali yükümlerin tarh, tahakkuk ve tahsili ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda, idari davaya konu olacak işlemlere karşı mevcut hükümlere göre dava açılmadan önce idari makamlara başvurulmasının mümkün bulunmadığı, başvuru yapılması dava süresini durdurmadığı için daha sonra açılan davaların süreden reddedildiği, bu sebeple çoğu zaman hak kayıplarına neden olunduğu, gerek bu gibi haksızlıkların ortadan kaldırılması ve gerekse dava yoluna başvurulmadan idareye yapılacak başvuru yoluyla uyuşmazlıkların çözümlenmesinin sağlanmasının, dava sayısını azaltma yönünden yapacağı olumlu etki göz önüne alınarak, söz konusu fıkranın yürürlükten kaldırıldığı belirtilmiştir.
Buna göre; 2577 sayılı Kanunun 11′inci maddesinin 4′üncü fıkrasının yürürlükten kaldırılmasıyla güdülen amacın, tıpkı diğer idari işlemlerde olduğu gibi, tarh, tahakkuk ve tahsil işlemleriyle karşılaşan yükümlülere, bu işlemlerin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması için dava açma süresi içinde idareye başvuru yolunun açılması bu başvuru ile dava açma süresinin durdurulması ve böylece uyuşmazlıkların, dava aşamasına gelmeden, idari süreç içerisinde yeniden incelenip halledilmesi olduğu anlaşılmaktadır…” (Dnş. 7. D., K:2005/589, E. 2004/1493, T. 06.04.2005)
Ayrıca, idare tarafından tesis edilen işlemlere karşı İYUK ‘ta düzenlenmiş bulunan üst makamlara başvuru yolu ile vergi hatalarını düzeltme yolu aynı müesseseler değildir. Vergi hatalarını düzeltme yolu, sadece VUK’un 117 ve 118. maddelerinde tanımlanan hesap ve vergilendirme hataları için öngörülmüş olan “kısıtlı” bir başvuru yoludur. Buna karşın üst makamlara başvuru ise, vergi hatası kapsamında olmayan bütün vergilendirme ve ceza kesme işlemleri için geçerli olan bir yoldur9. Diğer taraftan vergi hatalarının idari yoldan düzeltilmesi ile ilgili olan başvuru yolu, vergilendirme işlemine karşı idari dava açma süresinin geçmesinden sonra işleyen bir idari başvuru yolu olması nedeniyle İYUK’nun 11. maddesinde düzenlenen hiyerarşik başvurudan farklı bir yoldur.
Sonuç olarak vergi uyuşmazlıklarında üst makama başvuru yolunun kullanılmasının engellenmemesi, hatta etkin olarak kullanılması yoluna gidilmesinin yolunun gösterilmesi vergi uyuşmazlıklarının idari yoldan çözümünün etkinliğini artıracaktır. İdari işlemde başvuru yollarının gösterilmesi, idarenin hukuka uygunluk denetimi ve idari işlem sonucu hakları etkilenen kişilerce hak arama özgürlüğünün kullanılabilirliği açısından önemli bir işleve sahiptir. İlke ile başvuru hakkının kişiler tarafından ne şekilde kullanılacağının belirtilmesi, idarenin işlemlerinde uymakla zorunlu olduğu somut bir yükümlülük olarak kurulmakta ve idari işlemin hukuki rejimine dâhil edilmektedir10.
3.2. Üst Makama Talep Şekli
Üst makamlara başvuruda bulunulması yolu ihtiyari bir müessese olup bu konuda tercih hakkı tamamen mükellefe bırakılmıştır. Mükellef bu yolu kullanacaksa ilgili makama başvuruda bulunması gerekir. Başvuru, işlemi yapan idari birimin üst makamına, işlemi yapan makamın üst makamı yoksa işlemi yapan makama yazılı olarak yapılır. Diğer bir ifadeyle, İYUK 11. maddesi idari işlemlerin düzeltilmesi için idari başvurunun öncelikle üst makamlara, üst maka yoksa işlemi yapmış olan makama yapılması zorunlu kılmaktadır. Mükellefler Vergi Dairesinin işlemlerine karşı Vergi Dairesi Başkanlıklarına, Vergi Dairesi Başkanlığı olmayan yerlerde ise Defterdarlıklara başvuracaktır.
Vergi Dairesinin işlemlerine karşı üst makamlara başvuru vergi davası açmak için belirlenmiş süreler içinde yapılmalıdır. Çünkü üst makama başvuru süresi dava açma süresi ile sınırlıdır. Üst makama başvuru süresi hak düşürücü bir süredir.  Dolayısıyla süresi içinde başvuruda bulunmayanlar süre geçtikten sonra üst makama başvuruda bulunma hakkından mahrum olurlar. Bu nedenle doğrudan dava konusu yapılabilecek işlemle ilgili dava açma süresi geçirildikten sonra üst makama başvuruda bulunulması mümkün değildir.
3.3. Üst Makama Başvuru Şartları
Vergi uyuşmazlıklarının yargıya götürülmeden önce söz konusu uyuşmazlığın çözümlemesini sağlayabilecek idari bir mekanizma olan üst makama başvuru yolu kurumundan yararlanılabilmesinin bazı şartları vardır. Söz konusu şartlar şunlardır11;
- Ortada dava edilebilecek nitelikte bir vergilendirme işlemi bulunmalıdır. Bu işlem tarh-tebliğ-tahakkuk evresine ilişkin olabileceği gibi tahsil evresine de ilişkin olabilir.
- Başvuru, kanunda belirtilen ilgili makama yapılmış olmalıdır. Bu makam kurul olarak üst makamdır. Ancak üst makam yoksa başvuru, işlemi yapan makama yapılacaktır.
- Başvuru idari dava açma süresi içinde yapılmış olmalıdır. Üst makama başvuru süresi hak düşürücü bir süre olduğundan süresi içinde başvuruda bulunmayanlar süre geçtikten sonra üst makama başvuruda bulunma hakkını kaybederler.
- Başvuru talebi, idarenin tek taraflı olarak tesis ettiği bir idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması konusunda olmalıdır.
İYUK 11. maddesinin yapısına bakıldığında sadece idari işleme karşı bir “itiraz”ın varlığına dikkat çekilmekte ve buna karşın “eylem” kavramından bahsedilmemektedir. Dolayısıyla burada söz konusu itiraz, idarenin ilgili hakkında aynı konuda yapmış olduğu bir işleme yönelik olacaktır. Diğer taraftan bu maddenin önemli özelliği de hiyerarşik başvuruyu zorunlu kılmaktadır.
3.4. Üst Makama Başvurunun Sonuçları
Üst makama dava açma süresi içinde yapılmış olan başvuru, dava açma süresini açık veya zımni cevap alınıncaya kadar durdurur. Duran süre, cevabın alındığı veya bekleme süresinin dolduğu tarihi izleyen günden başlayarak kaldığı yerden işlemeye başlar. Yani, üst makamın isteği reddetmesi durumunda ya da isteğin reddedilmiş sayılması durumunda durmuş olan dava açma süresi kaldığı yerden işlemeye başlar. İdarenin bekleme süresi içinde cevap  vermemesi  dava  açma  süresinin kaldığı yerden işlemesini başlatır. Bekleme süresi geçtikten sonra idare tarafından verilecek ret cevapları ilgililere yeniden dava açma hakkı doğurmaz.
Üst makama başvuru talebinde bulunan mükellefin talebinin vergi idaresince karşılanması halinde uyuşmazlık çözümlenmiş demektir. Talebin kısmen ya da tamamen karşılanmaması halinde ise söz konusu uyuşmazlık için geri kalan dava açma süresi içinde yargı yoluna başvurabilir.
4. Sonuç
Vergi, kamu gelirleri içinde en önemli gelir kaynağı iken mükellefler açısından ağır bir yüktür. Doğal olarak devlet daha fazla vergi tahsil etmek isterken mükellefler de daha az vergi ödemek istemektedirler. Dolayısıyla mükelleflerin vergi vermek istememeleri ya da daha az vergi ödemek istemeleri, idarenin yaptığı işlemlerden dolayı verginin eksik veya hatalı hesaplanması ya da vergi incelemeleri sırasında yapılan bir takım hatalardan dolayı, mükellef ile idare arasında vergi uyuşmazlıkları ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan vergi uyuşmazlıklarının çözümü için idari ve yargısal çözüm yolları olmak üzere iki yol bulunmaktadır. Vergi uyuşmazlıklarının idari aşamada çözümlenmesi hem mükellefe hem de idareye önemli bazı avantajlar sağlayacaktır. Vergi sorunlarının yargı yoluna gidilmeden idari aşamada çözümlenmesi her şeyden önce mükellefi uzun ve masraflı bir süreç olan yargılama süreci ile uğraşmaktan kurtaracaktır. Bu durumda Gelir İdaresi de yargılama süreci beklemeksizin uyuşmazlık konusu olan vergi gelirleri zamanında tahsil etmek olanağına kavuşacaktır.
Türk hukuk sisteminde vergi uyuşmazlıklarının idari aşamada barışçıl bir şekilde çözümlenmesine olanak tanıyan birçok kurum bulunmaktadır. Bunlardan biri de İYUK mad. 11′de düzenlenen üst makamlara başvuru yoludur. İdarenin tesis etmiş olduğu işlemi bir kez daha inceleyerek hukuka uygun hale getirmesini sağlayan adeta otokontrol imkânını tanıyan bu düzenlemeden etkin bir şekilde yararlanılması halinde mükellef ile irade arasında çıkan vergi uyuşmazlıklarının önemli bir kısmı kaynağında çözümleme imkânı bulmuş olacaktır.
(1)Mehmet Yüce, Vergi Yargısı, 2. Baskı, Ekin Basım Yayın Dağıtım, Bursa, 2012, s.68-69.
(2)Turgut Candan, Vergilendirme Yöntemleri ve Uzlaşma, 2. Baskı, Ankara: Maliye ve Hukuk Yayınları, 2006.a.g.e., s. 261.
(3)Yüce, age, s.81.
(4)Geniş bilgi için bkz Mehmet Yüce, Ezel Altunay, “Türkiye’de Kamu Denetçiliği Kurumu (Ombudsman) ve Vergi Uyuşmazlıkları Açısından İşlevi”, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı: 355 (Mart, 2011), ss.177-188
(5)H. Galip Küçüközyiğit, “Ombudsmanlık Kurumu -Hukuksal ve Siyasal Bir İnceleme-”, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt:2, No: 5, 2006,, s.93.
(6)Lütfi Duran, “İdari Müraacatler ve Bunların Karşısında, İdarenin Sükutu Meselesi”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, İstanbul 1946, C.12, S.1, s.132, 134.
(7)Lütfi Duran, “İdari Müraacatler ve Bunların Karşısında, İdarenin Sükutu Meselesi”, s.135.
(8)Karakoç, Vergi Yargılama Hukukunda Süreler, a.g.e., s. 103; Öncel, Kumrulu, Çağan, a.g.e., s. 173.
(9)Metin Taş, “Vergi Uyuşmazlıklarında Üst Makama Başvuru Yolu Kullanılabilir mi?”, Yaklaşım Dergisi, Sayı: 200 (Ağustos, 2009), s. 23.
(10)Yeliz Şanlı Atay, “İdari İşlemde Başvuru Yollarının Gösterilmesi Yükümlülüğü”, TBB Dergisi 2011 (96), ss. 315.
(11)Bkz., Yusuf Karakoç,  Vergi Yargılama Hukukunda Süreler, Yetkin Yayınları, Ankara, 2000, ss. 102-104.
Bu Makale Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi Ekim 2012 Sayısında yayımlanmıştır.

22 Aralık 2012 Cumartesi

BaBs ithalat ihracat ve iflas.



İthalat ve ihracat işlemlerinde Ba ve Bs bildirim formu zorunluluğu, iflas eden mükellefler için Ba ve Bs bildirim formu, ithalat ve ihracat işlemlerinde Ba ve Bs bildirim tarihi ile serbest bölgelerde Ba ve Bs bildirim tarihleri ile ilgili açıklamalarımız aşağıdaki gibidir.
İthalat ve ihracat işlemlerini Ba ve Bs Bildirim Formları İle Bildirilmek Zorunda mıyız?
08.09.2012 tarih ve 28405 numaralı Resmi Gazetede yayınlanan 418 seri numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinden de görüleceği üzere hem ihracat hem de ithalat işlemleri bildirim form Ba ve Bildirim form Bs ile beyan edilmek zorundadır.Zira, bundan önceki vergi usul kanunu genel tebliğlerinde de aynı hükümler yer almaktaydı.
İflas Eden Mükellefler İçin Bildirim Zorunluluğundaki Genel Esaslar Nedir ?
Ticaret şirketlerinin iflas etmesi halinde İflas eden mükellefler için bildirim yükümlülüğü iflasın açıldığı tarihi ihtiva eden dönemden sonra sona erecektir. İflasın kaldırılması durumunda ise bildirim yükümlülüğü, kaldırılma tarihini ihtiva eden dönemden itibaren tekrar başlayacaktır.
Örneğin iflasın açıldığı tarih Ekim 2012 ise, şirket en son Ekim 2012 için Form Ba ve Form Bs bildiriminde bulunacaktır.
İthalat ve İhracat İşlemlerinde Form Ba İçin Hangi Tarih Baz Alınacaktır?
İthalat işlemlerinde gümrük giriş beyannamesinin kapanış tarihi dikkate alınacaktır. Örneğin işletme 28Eylül 2012 tarihinde ithalat yapmış(faturanın üzerindeki tarih) ancak beyanname 01.Ekim 2012 tarihinde kapanmış ise Form Ba’da dikkate alınacak tarih 01 Ekim 2012 olacaktır.
İhracat işlemlerinde ise Bs bildirim formunun bildirilmesinde ihraactın fiilen gerçekleştiği tarih dikkate alınacaktır. İhracatın fiilen gerçekleştiğini ise https://uygulamalar.gumruk.gov.tr/vedop/ adresinden sorgulayabilirsiniz.
Serbest Bölgeden Yurt İçine Yapılan Satışlarda Ba ve Bs Bildirim Formunun Düzenlenme Tarihi Ne Olacaktır?
Serbest bölgede faaliyette olan firmalar bazen yurt içine hem mal satıp hem de mal satın alabilmektedirler. Yurt içine mal alım ve satımında bulunduklarında gümrük giriş beyannamesi düzenleniyor ise gümrük giriş beyannamesinin kapanma tarihi ve tutarı Ba ve Bs Bildirim Formlarında dikkate alınacaktır.
Zira serbest bölgelerdeki firmaların yurt içine sattıkları ve aldıkları mallar için gümrük giriş beyannamesi düzenlenmiyor ise bu takdirde serbest bölge işlem formunun tarihi ve tutarı Ba ve Bs Bildirim Formlarında dikkate alınacaktır.

İthalat İşlemlerinde Ba Matrahı
İthalat işlemlerin Ba matrahı, Gümrük vergisinden muaf olan mallarda Ba matrahı, Kısım kısım yapılan ithalatta Ba Bildirim formu, İthalat işlemlerinde satıcının kimlik numarası, İhracat işlemlerinde alıcının kimlik numarası, serbest bölgedeki firmanın Türkiye’deki merkez veya şubeden alım satımında Ba ve Bs uygulaması hakkındaki açıklamalarımız aşağıdaki gibidir.
İthalat İşlemlerinin Ba ile Bildirilmesinde Tutar Alanına Ne Yazılacaktır?
İthalat işlemlerinin Ba ile bildirilmesinde tutar alanına 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 21. Maddesi hükmü gereğince vergi tarhına esas olan kıymet değeri yazılacaktır. Vergi atrhına esas olan kıymet ise, İthalat sırasında ödenen her türlü vergi, resim, harç ve paylar ile Gümrük beyannamesinin tescil tarihine kadar yapılan diğer giderler ve ödemelerden vergilendirilmeyenler ile mal bedeli üzerinden hesaplanan fiyat farkı, kur farkı gibi ödemeler dikkate alınarak belirlenecektir.
İthal Edilen Malın Gümrük Vergisinden Muaf Olması Durumunda Ba ile Bildirilmesinde Tutar Alanına Ne Yazılacaktır?
Şirketler tarafından ithal edilen bir malın gümrük vergisinden muaf olması durumunda bildirim Ba formunun tutar alanına katma değer vergisi matrahını oluşturan katma değer vergisi hariç bedel yazılacaktır.
Kısım Kısım Yapılan İthalatta Ba Bildirim Formu
İthal edilen mal gümrük sahasına getirildikten sonra ithalatının kısım kısım gerçekleştirilmesi durumunda her bir işlemin gerçekleştiği tarih dikkate alınarak 5.000 TL’lik haddin aşılması halinde Ba bildirimine dahil edilecektir.
İthalat İşlemlerinde Satıcının Vergi Kimlik Numarasına Ne Yazılacaktır?
İthalat işlemlerinde malı satın aldığımız satıcı firmanın vergi kimlik numarası bölümüne "1111111111"yazılacaktır.
İhracat İşlemlerinde Alıcının Vergi Kimlik Numarasına Ne Yazılacaktır?
İhracat işlemlerinde malı sattığımız alıcı firmanın vergi kimlik numarası bölümüne"2222222222"yazılacaktır.
Serbest Bölgedeki Firmanın Türkiye’deki Şube veya Merkezden Alım Satım Yapması Halinde Bildirim Formları Nasıl Doldurulacaktır?
Serbest bölgede faaliyette bulunan mükelleflerin Türkiye'deki merkez veya şubelerinden de alım-satım yapılması hallerinde, Türkiye'den yapılan alım-satım işlemleri ile serbest bölgedeki şubeden yapılan alım-satım işlemleri ayrı satırlar şeklinde bildirilecektir. Bu kapsamda yapılan bildirimlerde serbest bölgelerden yapılan alım-satım işlemlerinin bildirildiği satırların ülke kodu kısmında "Serbest Bölge" ifadesinin seçilmesi gerekmektedir.
E. ÖĞR. GÖR. KORAY ATEŞ

19 Aralık 2012 Çarşamba

Defterler.



TİCARİ DEFTERLERE İLİŞKİN TEBLİĞ ÖZETİ
G.Antep Forum'dan Sn Nusret Kurdoğlu'nun çalışmasıdır.
A)   TANIMLAR;
Tacir :
Gerçek ve tüzel kişi tacirleri
Gerçek kişi tacir : Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişiyi,
Genel Kurul : Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde genel kurulu, şahıs şirketlerinde ortaklar kurulunu ve gerektiğinde ortakların tümünü,
Sermaye şirketi : Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketleri
Şahıs şirketleri : Kollektif ve komandit şirketleri
Yönetim kurulu : Anonim şirketlerde yönetim kurulunu, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirkette yönetici veya yöneticileri, limited şirketlerde müdür veya müdürler kurulunu,İfade etmektedir.
B)   TUTULACAK DEFTERLER;
1)   Her tacir, yevmiye defteri, envanter defteri ve defteri kebiri tutmakla yükümlüdür.
2)   Şahıs şirketleri, yukarıdaki üç deftere ek olarak, genel kurul toplantı ve müzakere defteri tutmak zorundadır.
3)   Sermaye şirketlerinden, anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler, 1. Fıkradaki üç deftere ek olarak pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ve genel kurul toplantı ve müzakere defteri tutmak zorundadır.
4)   Limited şirketler ise, yine 1. Fıkradaki üç deftere ek olarak pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri tutmak zorundadır.
5)   Limited şirketler için getirilen özel bir hüküm, tebliğin 11/4 maddesinde yer almıştır. Buna göre limited şirketler iki türlü işlem yapabilirler.
a)   Limited şirketlerde, müdür veya müdürler kurulunun şirket yönetimi ile ilgili olarak aldığı kararlar, genel kurul toplantı ve müzakere defterine kaydedilebilir.
b)   Limited şirketlerde ayrı bir müdürler kurulu karar defteri tutulabilir. Bu durumda, açılış ve kapanış onayları dahil olmak üzere, anonim şirketlerdeki yönetim kurulu karar defterine ilişkin hükümler uygulanır ve müdür veya müdürler kurulu kararları, genel kurul toplantı ve müzakere defterine kaydedilemez.
6)   İlgili işletmeler için damga vergisi defteri gibi defterler de unutulmamalıdır.
C)   DEFTER ONAYLARI;
1)   Yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri ve yönetim kurulu (ve müdürler kurulu) karar defterinin her hesap dönemi için, hesap döneminin ilk ayından önceki ayın sonuna kadar onaylatılması zorunludur.
2)   Pay defteri ve genel kurul toplantı ve müzakere defteri ise, yeterli yaprakları bulunmak ve ilk yıl açılış onayı bulunmak kaydıyla, izleyen hesap dönemlerinde yeniden açılış onayı yaptırılmaksınız kullanılmaya devam edilebilir.
3)    Yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri ve yönetim kurulu (ve müdürler kurulu) karar defteri, yeterli yaprakları bulunması halinde, yeni hesap döneminin ilk ayı içerisinde onay yenilemek suretiyle (ara tasdik) kullanılmaya devam edilebilir.
4)   Yevmiye defteri ve yönetim kurulu (ve müdürler kurulu) karar defterinin, izleyen hesap döneminin üçüncü ayının sonuna kadar notere ibraz edilip, son kaydın altına noterce “Görülmüştür” ibaresi yazılarak mühür ve imza ile onaylanması zorunludur. (Ara tasdik yaptırılıp, bu defterleri yeni yılda kullanmaya devam edenler için, ilk ay içerisinde yapılan onay, bu onay yerine geçer.)
5)   Geçici Madde 3; Mevcut durumda kullanılmakta olan pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri yeterli yaprakları bulunmak kaydıyla ve bu tebliğde belirtilen bilgilerden eksik olanların yazılması suretiyle açılış onayı yapılmaksızın kullanılmaya devam edilebilir.
6)   Geçici Madde 1; Gerçek kişi tacirlerden VUK’na göre ikinci sınıf tüccar sayılanlar, yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar bu Tebliğde sayılan defterler yerine mezkur Kanun hükümlerine uygun olarak işletme hesabı esasına göre defter tutabilirler.
7)   Geçici Madde 4; 2013 yılına dair defterlerin 1.1.2013 tarihine kadar yapılacak açılış onaylarında noterce ticaret sicil tasdiknamesi aranmaz.

18 Aralık 2012 Salı

DEFTERLER




19 Aralık 2012  ÇARŞAMBA    Resmî Gazete Sayı : 28502
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Maliye Bakanlığından: 
TİCARİ DEFTERLERE İLİŞKİN TEBLİĞ

 BİRİNCİ BÖLÜM- Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar- Amaç ve kapsam
 MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı; gerçek ve tüzel kişi tacirler tarafından fiziki veya elektronik ortamda tutulacak ticari defterlerin nasıl tutulacağını, defterlerin kayıt zamanını, onay yenileme ile açılış ve kapanış onaylarının şekli ve esaslarını belirlemektir.

(2) Bu Tebliğ tacirler tarafından tutulan ticari defterleri kapsar. Kooperatiflerin tutacağı defterlere ve diğer hususlara ilişkin özel hükümler dışında bu Tebliğ hükümleri uygulanır. 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu uyarınca tutulması gereken defterlere ilişkin yükümlülükler saklıdır.

Dayanak
MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 64 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar  MADDE 3 – (1) Bu Tebliğde geçen;
a) Gerçek kişi tacir: Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişiyi,
b) Genel kurul: Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde genel kurulu, şahıs şirketlerinde ortaklar kurulunu ve gereğinde ortakların tümünü,
c) Kanun: 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununu,
ç) MERSİS: Merkezi Sicil Kayıt Sistemini,
d) Sermaye şirketi: Anonim, sermayesi paylara bölünmüş komandit ve limited şirketleri,
e) Şahıs şirketi: Kollektif ve komandit şirketleri,
f) Tacir: Gerçek ve tüzel kişi tacirleri,
g) Ticaret şirketi: Kollektif, komandit, anonim, sermayesi paylara bölünmüş komandit ve limited şirketler ile kooperatifleri,
ğ) Tüzel kişi tacir: Ticaret şirketleriyle amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşları,
h) Yönetim kurulu: Anonim şirketlerde yönetim kurulunu, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirkette yönetici veya yöneticileri, limited şirketlerde müdür veya müdürler kurulunu  ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM-Fiziki Ortamda Defter Tutma Yükümlülüğü-Genel olarak
MADDE 4 – (1) Her tacir, bu Tebliğde belirlenen ticari defterleri tutmak ve defterlerinde ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri Kanuna göre açıkça görülebilir şekilde ortaya koymak zorundadır.
(2) Defterler üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içerisinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulur. İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir.
(3) İşletmenin muhasebesi ile ilgili ticari defterlere yapılacak kayıtlarda, Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğlerinde yer alan usul ve esaslara uyulur.
Tutulacak defterler
 MADDE 5 – (1) Gerçek veya tüzel kişi olup olmadığına bakılmaksızın her tacir yevmiye defteri, envanter defteri ve defteri kebiri tutmakla yükümlüdür.
(2) Şahıs şirketleri birinci fıkrada sayılan defterlere ek olarak genel kurul toplantı ve müzakere defterini de tutarlar.
(3) Birinci fıkrada sayılan defterlere ilave olarak anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri, limited şirketler ise pay defteri ve genel kurul toplantı ve müzakere defteri tutmak zorundadır. 11 inci maddenin dördüncü fıkrası hükmü saklıdır.
(4) Özel hukuk hükümlerine göre idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan ve tüzel kişiliği bulunmayan ticari işletmeler ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarıdan fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar tarafından kurulan ticari işletmeler ve bunlara benzeyen ve tüzel kişiliği bulunmayan diğer ticari teşekküller birinci fıkrada sayılan defterleri tutmakla yükümlüdürler.

Yevmiye defteri
 MADDE 6 – (1) Yevmiye defteri, kayda geçirilmesi gereken işlemlerin ilgili belge veya ispata dayanan evraktan çıkarılarak tarih sırasıyla ve "madde" halinde düzenli olarak yazıldığı defterdir.
(2) Yevmiye maddelerinin en az aşağıdaki bilgileri içermesi şarttır:
a) Madde sıra numarası,
b) Tarih,
c) Borçlu hesap,
ç) Alacaklı hesap,
d) Tutar,
e) Her kaydın dayandığı belgelerin türü ile varsa tarihleri ve sayıları.
(3) Yevmiye defteri ciltli ve sayfaları müteselsil sıra numaralı olur; vergi kanunlarına uygun olmak şartıyla müteharrik yapraklı defterler de kullanılabilir.

Defteri kebir
MADDE 7 – (1) Defteri kebir, yevmiye defterine geçirilmiş olan işlemleri buradan alarak sistemli bir şekilde ilgili olduğu hesaplara dağıtan ve tasnifli olarak bu hesaplarda toplayan defterdir.
(2) Defteri kebirdeki kayıtların en az aşağıdaki bilgileri içermesi şarttır:
a) Tarih,
b) Yevmiye defteri madde sıra numarası,
c) Tutar,
ç) Toplu hesaplarda yardımcı nihai hesapların isimleri.
(3) 6 ncı maddenin üçüncü fıkrası hükmü defteri kebir hakkında da uygulanır.

Envanter defteri
MADDE 8 – (1) Envanter defteri, ticari işletmenin açılışında ve açılıştan sonra her hesap döneminin sonunda taşınmazların, alacakların, borçların, nakit para tutarının ve varlıklar ile borçların değerlerinin teker teker kaydedildiği ciltli ve sayfaları müteselsil sıra numaralı defterdir.
(2) Hesap dönemi on iki ayı geçemez. Vergi Usul Kanununun ilgili hükümleri saklı kalmak kaydıyla envanter, düzenli bir işletme faaliyetinin akışına uygun düşen süre içinde ve her halükarda hesap döneminin sonundan itibaren üç ay içinde çıkarılır ve deftere kaydedilir.
(3) 6 ncı maddenin üçüncü fıkrası hükmü envanter defteri hakkında da uygulanır.

Pay defteri
MADDE 9 – (1) Pay defteri; sermayesi paylara bölünmüş komandit ve limited şirketlerde şirket ortaklarının, anonim şirketlerde pay sahiplerinin kaydedildiği ciltli ve sayfaları müteselsil sıra numaralı defterdir.
(2) Anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde pay defterine, senede bağlanmamış pay ve nama yazılı pay senedi sahipleriyle, intifa hakkı sahipleri kaydedilir. Pay defterine yapılacak kayıtların en az aşağıdaki bilgileri içermesi şarttır:
a) Pay sahibinin adı soyadı veya unvanı,
b) Pay sahibinin iletişim bilgileri,
c) Varsa pay üzerindeki intifa hakkı sahiplerinin adı soyadı veya unvanı ve intifa hakkı sahibi oldukları paylar,
ç) Varsa intifa hakkı sahiplerinin iletişim bilgileri,
d) Payın nominal değeri,
e) Sahip olunan pay sayısı ve toplam tutar,
f) Payın tertibi,
g) Payın edinme tarihi,
ğ) Deftere kayıt tarihi,
h) Payın senede bağlanıp bağlanmadığı ve türü,
ı) Payın edinimi ve devrine ilişkin gerekli açıklamalar.
(3) Payın usulüne uygun olarak devredildiği veya üzerinde intifa hakkı kurulduğu ispat edilmediği sürece, devralan ve intifa hakkı sahibi pay defterine yazılamaz.
(4) Anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde, hamiline yazılı pay senedi sahibi olduğunu ispat edenler ile sadece pay defterinde kayıtlı bulunan kimseler pay sahibi ve intifa hakkı sahibi olarak kabul edilir.
(5) Anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde senede bağlanmamış hamiline yazılı paylar senede bağlanıp, senetlerin pay sahiplerine teslim edildikleri tarihten itibaren 10 gün içerisinde defterde açıklanmak suretiyle pay defterinden silinir.
(6) Limited şirketlerde pay defterine ortakların, adları, adresleri, her ortağın sahip olduğu esas sermaye payının sayısı, esas sermaye paylarının devirleri ve geçişleri itibarî değerleri, grupları ve esas sermaye payları üzerindeki intifa ve rehin hakları sahiplerinin adları ve adresleri yazılır.
(7) Her pay sahibi defterde ayrı bir sayfada izlenir. Payı/pay senedini devralan yeni ortak veya pay sahibi de ayrı bir sayfada izlenir.
(8) Merkezi Kayıt Kuruluşu tarafından kayden takibi yapılan paylara ilişkin Sermaye Piyasası Kanunu hükümleri ile ilgili diğer düzenlemeler saklıdır.

Yönetim kurulu karar defteri
MADDE 10 – (1) Yönetim kurulu karar defteri, anonim şirketlerde yönetim kurulunun, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde yöneticinin veya yöneticilerin şirket yönetimi ile ilgili olarak aldığı kararların yazılacağı ciltli ve sayfa numaraları teselsül eden defterdir.
(2) Karar defterindeki kayıtların en az aşağıdaki bilgileri içermesi şarttır:
a) Karar tarihi,
b) Karar sayısı,
c) Toplantıda hazır bulunanlar,
ç) Kararın içeriği,
d) Üyelerin imzaları.
(3) Kararın, üyelerden birinin yaptığı öneri üzerine diğerlerinin yazılı onayı ile veya bazı üyelerin elektronik ortamda katılması suretiyle alındığı durumlarda bu husus ayrıca belirtilir.
(4) Kararın, üyelerden birinin yaptığı öneri üzerine diğerlerinin yazılı onayı ile alınması halinde imzaların bulunduğu kâğıt veya kâğıtlar karar defterine yapıştırılır.
(5) Kararların bütün üyelerin toplantıya elektronik ortamda katılması ve güvenli elektronik imza ile alınması halinde kararın güvenli elektronik imza ile imzalandığını belirten ifadenin karar metninde yer alması ve alınacak fiziki kararın deftere yapıştırılması şarttır.
(6) Kararın bazı üyelerin fiziki ortamda bazı üyelerin ise elektronik ortamda toplantıya katılması suretiyle alınması halinde ise karar metninde fiziki ortamda katılanların imzaları ile elektronik ortamda katılanların güvenli elektronik imza ile kararı imzaladıkları belirtilir ve fiziki karar metni karar defterine yapıştırılır.
(7) Yönetim kurulu toplantılarına elektronik ortamda katılım sağlanması halinde elektronik kayıtlar Kanunun 65 inci maddesi uyarınca güvenli bir şekilde saklanır.
(8) Bir önerinin veya önerilerin ıslak imza ile imzalanması şeklinde alınan kararlar Kanunun 390.md 4.fk.uyarınca karar defterine yapıştırılır; aksi halde karar geçersizdir.
(9) Her yönetim kurulu üyesi alınan karara ilişkin muhalefetinin bir şerh ile karar metnine geçirilmesini isteyebilir. Üyelerin şerh yazma talebi hiçbir sebeple reddedilemez; şerh yazılmasına engel olunamaz. Şerh, sahibi dışında hiç kimse tarafından değiştirilemez.

Genel kurul toplantı ve müzakere defteri
MADDE 11 – (1) Genel kurul toplantı ve müzakere defteri, tüzel kişi tacirlerin genel kurul toplantılarında görüşülen hususların ve alınan kararların kaydedildiği ciltli ve sayfa numaraları teselsül eden defterdir.
(2) Genel kurul toplantı ve müzakere defteri, şirket genel kurul toplantısı yapılırken genel kurulda sorulan sorular, verilen cevaplar, sunulan önergeler, alınan kararlar işlenerek düzenlenebileceği gibi hazırlanan toplantı tutanağının deftere yapıştırılması şeklinde de tutulabilir.
(3) Kollektif ve komandit şirketlerde yönetimle görevlendirilen ortağın veya ortakların yahut bütün ortakların şirket yönetimi ile ilgili olarak aldığı kararlar da genel kurul toplantı ve müzakere defterine kaydedilir. Bu fıkra uyarınca yapılacak kayıtlarda 10 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hususların yazılması zorunludur.
(4) Limited şirketlerde müdür veya müdürler kurulunun şirket yönetimi ile ilgili olarak aldığı kararlar genel kurul toplantı ve müzakere defterine kaydedilebileceği gibi ayrı bir müdürler kurulu karar defteri de tutulabilir. Müdürler kurulu karar defterinin tutulması halinde açılış ve kapanış onayları dahil olmak üzere yönetim kurulu karar defterine ilişkin hükümler uygulanır. Kararların genel kurul toplantı ve müzakere defterine kaydedilmesi halinde 10 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hususların yazılması zorunludur. Ayrı bir müdürler kurulu karar defteri tutulması halinde müdür veya müdürler kurulu kararları genel kurul toplantı ve müzakere defterine kaydedilemez.

Saklama zorunluluğu
MADDE 12 – (1) Her tacir; tutmakla yükümlü olduğu ticari defterleri ve bu defterlere yapılan kayıtların dayandığı belgeleri sınıflandırılmış bir şekilde on yıl saklamakla yükümlüdür.
(2) Vergi Usul Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri mahfuz kalmak kaydıyla, tutulması zorunlu defterlere yapılan kayıtların dayandığı belgeler, okunur hale getirildiklerinde içerik olarak örtüşmeleri, saklama süresi boyunca her an ulaşılabilmeleri ve uygun bir süre içerisinde okunabilir hale getirilebilmeleri şartıyla görüntü veya veri taşıyıcılarda da saklanabilir.
(3) Saklama süresi, ticari defterlere son kaydın yapıldığı veya muhasebe belgelerinin oluştuğu takvim yılının bitişiyle başlar.
(4) Bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren onbeş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine zayi belgesi verilmesini isteyebilir. Bu dava hasımsız açılır. Mahkeme gerekli gördüğü delillerin toplanmasını da emredebilir.
(5) Gerçek kişi olan tacirin ölümü halinde mirasçıları ve ticareti terk etmesi halinde kendisi defter ve kâğıtları birinci fıkra gereğince saklamakla yükümlüdür. Mirasın resmi tasfiyesi halinde veya tüzel kişi sona ermişse defter ve kâğıtlar birinci fıkra gereğince on yıl süreyle sulh mahkemesi tarafından saklanır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM-Fiziki Ortamda Tutulacak Defterlerin Açılış ve Kapanış Onayları
Açılış onayı yapılacak defterler ve onay zamanı
MADDE 13 – (1) Tacirler tarafından fiziki ortamda tutulan yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri, pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defterinin açılış onayları kuruluş sırasında ve kullanmaya başlamadan önce, izleyen faaliyet dönemlerindeki açılış onayları ise defterlerin kullanılacağı faaliyet döneminin ilk ayından önceki ayın sonuna kadar noter tarafından yapılır. Açılış onaylarının noter tarafından yapıldığı hallerde ticaret sicili tasdiknamesinin noterce aranması zorunludur.
(2) Ticaret şirketleri dışındaki gerçek ve tüzel kişi tacirlerin kuruluş sırasında yaptıracakları ticari defterlere ilişkin açılış onaylarında ticaret sicili tasdiknamesi aranmaz.
(3) Ticaret şirketlerinin ticaret siciline tescili esnasında birinci fıkrada yazılı defterlerin açılış onayları ticaret sicili müdürlükleri tarafından da yapılabilir.
(4) Yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri ile yönetim kurulu karar defterinin açılış onaylarının her hesap dönemi için yapılması zorunludur. Pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri yeterli yaprakları bulunmak kaydıyla izleyen hesap dönemlerinde de açılış onayı yaptırılmaksızın kullanılmaya devam edilebilir.
(5) Onaya tabi defterlerin hesap dönemi içinde dolması dolayısıyla veya başka sebeplerle yıl içinde yeni defter kullanmaya mecbur olanlar bunları kullanmaya başlamadan önce açılış onayı yaptırmak zorundadırlar.
(6) Pay defterinin yenilenmesinin gerektiği durumlarda açılış onayı yapılacak yeni defter, kullanımına son verilecek defterle veya zayi edilmişse zayi belgesi ile birlikte notere ibraz edilir. Yeni pay defterinin açılış onayının yapıldığı sırada noter, eski deftere veya zayi belgesine yeni pay defterinin açılış onayının yapıldığını tarih ve sayı belirtmek suretiyle şerh düşer. Eski defterde veya zayi belgesinde söz konusu şerhi gören noter tekrar bir açılış onayı yapamaz.

Onayın şekli-MADDE 14 – (1) Noterler ile ticaret sicil müdürlüklerinin yapacağı açılış onayları defterin ilk sayfasına yazılır ve aşağıdaki bilgileri içerir:
a) Defter sahibinin; gerçek kişilerde adı soyadı, tüzel kişilerde unvanı,
b) Defter sahibinin iletişim bilgileri (adres, telefon, e-posta adresi),
c) İşletmenin merkezi,
ç) MERSİS numarası,
d) Şirketin faaliyet konusu,
e) Tacir sermaye şirketi ise taahhüt edilen ve ödenen sermaye miktarı,
f) Defterin türü,
g) Defterin kaç sayfadan ibaret olduğu,
ğ) Defterin kullanılacağı hesap dönemi,
h) Onay tarihi,
ı) Onayı yapan makamın resmi mühür ve imzası.
(2) Defterler aşağıdaki şekilde onaylanır:
a) Ciltli defterlerin sayfalarının sıra numarasıyla teselsül ettiğine bakılarak, bu sayfalar teker teker onay makamının resmi mühürü ile mühürlenir.
b) Müteharrik yapraklı yevmiye defteri kullanan tacirler bir yıl içinde kullanacaklarını tahmin ettikleri sayıda yaprağı yukarıdaki esaslara göre onaylattırırlar. Onaylı yapraklar bittiği takdirde, yeni yapraklar kullanılmaya başlamadan önce onaylatılır. Bunların sayfa numaraları onaylı yaprakların sayfa numaralarını takiben teselsül ettirilir. Tasdik makamı, ilave yaprakların sayısını ilk onayın altına kaydeder ve bu kaydı usulüne göre onaylar.

Kapanış onayı yapılacak defterler ile onay zamanı ve şekli
MADDE 15 – (1) Yevmiye defteri ile yönetim kurulu karar defterinin, izleyen hesap döneminin üçüncü ayının sonuna kadar notere ibraz edilip, son kaydın altına noterce “Görülmüştür” ibaresi yazılarak mühür ve imza ile onaylanması zorunludur.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM-Fiziki Ortamda Tutulacak Defterlerde Onay Yenileme
Genel olarak
MADDE 16 – (1) Yönetim kurulu karar defteri, yevmiye defteri, envanter defteri ve defteri kebir yeterli yaprakları bulunması halinde yeni hesap döneminin ilk ayı içerisinde onay yenilemek suretiyle kullanılmaya devam edilebilir.
(2) Onay yenilemede defterlerin türü değiştirilemez.

Kapanış onayına tabi defterlerde onay yenilemenin şekli
MADDE 17 – (1) Kapanış onayına tabi olan yevmiye ve yönetim kurulu karar defterlerinde son kaydın altına yazılacak “Görülmüştür” ibaresinin yanında onay yenileme kısmında aşağıdaki bilgilerin yer alması zorunludur:
a) Bu Tebliğin 14 üncü maddesinde açılış onayında bulunması gerektiği hüküm altına alınan hususlarda bir değişiklik olmuşsa bu değişiklikler,
b) Defterin kalan sayfa adedi,
c) Kullanılmaya devam edileceği hesap dönemi,
ç) Onay tarihi,
d) Onay makamının resmi mühür ve imzası.
(2) Onay yenileme işleminde defterlerin kalan sayfalarının tekrar mühürlenmesine ve sıra numarası verilmesine gerek yoktur.

Kapanış onayına tabi olmayan defterlerde onay yenilemenin şekli
MADDE 18 – (1) Kapanış onayına tabi olmayan defteri kebir ve envanter defterinde onay yenileme son kaydın yer aldığı sayfadan sonraki sayfaya yapılır. Bu sayfada yer alacak bilgilere ve onay yenilemenin şekline ilişkin bu Tebliğin 17 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ilâ (d) bentleri ile aynı maddenin ikinci fıkrası hükümleri uygulanır.

BEŞİNCİ BÖLÜM-Fiziki Ortamda Tutulacak Defterlerde Kayıt Düzeni
Kayıtların Türkçe tutulması
MADDE 19 – (1) Vergi Usul Kanununun ilgili hükümleri saklı kalmak kaydıyla, Kanun ve bu Tebliğ uyarınca tutulacak ticari defterler Türkçe tutulur ve kayıtlarda Türk para birimi kullanılır.

Kısaltma kullanılması
MADDE 20 – (1) Kayıtlarda kısaltmalar, rakamlar, harfler ve semboller kullanıldığı takdirde, bunların anlamları duraksamaya yer bırakmayacak kesinlikte ve tekdüze olur.

Kayıt düzeni ve zamanı
MADDE 21 – (1) Defterlere yazımlar ve diğer gerekli kayıtlar, eksiksiz, doğru, zamanında ve düzenli olarak yapılır.
(2) Defterlerde kayıtlar arasında boşluk bırakılamaz ve satır atlanamaz. Ciltli defterlerde, defter sayfaları ciltten koparılamaz. Tasdikli müteharrik yapraklarda bu yaprakların sırası bozulamaz ve bunlar yırtılamaz.
(3) Kayıt edilecek işlemlerin, işin hacmine ve gereğine uygun olarak muhasebenin intizam ve vuzuhunu bozmayacak bir zaman zarfında kaydedilmesi şarttır. Kayıtlar on günden fazla geciktirilemez.
(4) Kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri, primanota ve bordro gibi yetkili amirlerin imza ve parafını taşıyan mazbut vesikalara dayanarak yürüten işletmelerde, işlemlerin bunlara kaydedilmesi, deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak bu kayıtlar dahi defterlere 45 günden daha geç intikal ettirilemez.

Kayıtların düzeltilmesi ve değiştirilmesi
MADDE 22 – (1) Yevmiye defteri maddelerinde yapılan yanlışlar ancak muhasebe kaidelerine göre düzeltilebilir.
(2) Bir yazım veya kayıt, önceki içeriği belirlenemeyecek şekilde çizilemez ve değiştirilemez. Kayıt sırasında mı yoksa daha sonra mı yapıldığı anlaşılmayan değiştirmeler yasaktır.
(3) Kayıtlardaki hatalara ilişkin çizimler; saklayıcı, örtücü ve karartıcı değil düzeltici ve gerçeği yansıtıcı olur. Eski kayıtlar karalanamaz, kapatılamaz, herhangi bir madde veya araçla silinemez, görülecek, okunacak, ne olduğu bilinecek tarzda temiz bir biçimde çizilir.

ALTINCI BÖLÜM-Elektronik Ortamda Tutulacak Defterler
MADDE 23 – (1) Elektronik ortamda tutulacak defterler ile ilgili 13/12/2011 tarihli ve 28141 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 1 Sıra Numaralı Elektronik Defter Genel Tebliği hükümleri uygulanır.

YEDİNCİ BÖLÜM-Çeşitli ve Son Hükümler
GEÇİCİ MADDE 1 – (1) Gerçek kişi tacirlerden Vergi Usul Kanununa göre ikinci sınıf tüccar sayılanlar, yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar bu Tebliğde sayılan defterler yerine mezkûr Kanun hükümlerine uygun olarak işletme hesabı esasına göre defter tutabilirler.
GEÇİCİ MADDE 2 – (1) MERSİS kullanılmaya başlanana kadar bu Tebliğde MERSİS numarası kullanılmasının öngörüldüğü durumlarda, ticaret sicili numarası ile vergi kimlik numarası kullanılır.
GEÇİCİ MADDE 3 – (1) Mevcut durumda kullanılmakta olan, pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri yeterli yaprakları bulunmak kaydıyla ve bu Tebliğde belirtilen bilgilerden eksik olanların yazılması suretiyle açılış onayı yapılmaksızın kullanılmaya devam edilebilir.
(2) Limited şirketlerde halen kullanılmakta olan ortaklar kurulu karar defterleri de yeterli yaprakları bulunmak kaydıyla, genel kurul toplantı ve müzakere defteri olarak kullanılmaya devam olunabilir.
GEÇİCİ MADDE 4 – (1) 2013 yılına dair defterlerin 1/1/2013 tarihine kadar yapılacak açılış onaylarında noterlerce ticaret sicil tasdiknamesi aranmaz.

Yürürlük MADDE 24 – (1) Bu Tebliğ hükümleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.                              Yürütme  MADDE 25 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Gümrük ve Ticaret Bakanı ile Maliye Bakanı yürütür.


14 Aralık 2012 Cuma

Yıllık Ücretli İzin -İbrahim Işıklı-Dünya Gazetesi.


DÜNYA gazetesi - İbrahim IŞIKLI / 12.05.2010

İş Kanunu kapsamına giren işyerlerinde çalışan işçilerden işyerine girdiği günden başlayarak, deneme süresi de içinde olmak üzere en az bir yıl çalışmış olanlara işyerindeki kıdemlerine göre yıllık ücretli izin verilmektedir. İşçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi, hizmet süresi;

a) 1 yıldan 5 yıla kadar (5 yıl dahil) olanlara 14 günden,
b) 5 yıldan fazla 15 yıldan az olanlara 20 günden,
c) 15 yıl (dahil) ve daha fazla olanlara 26 altı günden,  az olamayacaktır.

Ancak 18 ve daha küçük yaştaki işçilerle 50 ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi 20 günden az olamaz. Yıllık izin süreleri iş sözleşmeleri ve toplu iş sözleşmeleri ile artırılabilir.

İşyerlerinde, işçilerin ne zaman izin kullanacakları önemli bir sorun olmaktadır. Yıllık ücretli iznin ne zaman kullanılabileceğine, işverenin yönetim yetkisi gereğince işveren karar verecektir.

İşçi yukarıdaki maddelere göre hak ettiği yıllık ücretli iznini, kullanmak istediği zamandan en az bir ay önce işverene yazılı olarak bildirir.

İşveren, bu istekleri izin kuruluna veya işçi sayısı yüzden az olan işyerlerinde; izin kurulunun görevlerini yerine getirmek üzere işveren veya işveren vekili veya bunların görevlendireceği bir kişi ile işçilerin kendi aralarında seçecekleri bir temsilciye bildirir.

Ücretsiz yol izni-
İşçi yıllık izin isteminde, adını soyadını, varsa sicil numarasını, iznini hangi tarihler arasında kullanmak istediğini ve 4 güne kadar ücretsiz yol izni isteyip istemediğini yazar. Yol izni alanlar bu süreyi kullanmadan işe dönerlerse, işveren bunları anılan sürenin bitiminden önce işe başlatmayabilir.

İzin kurulu zorunluluğu-İşçi sayısı 100 den fazla olan işyerlerinde işveren veya işveren vekilini temsilen bir, işçileri temsilen 2 kişi olmak üzere toplam 3 kişiden oluşan izin kurulu kurulması gerekmektedir.Kurula işveren temsilcisi başkanlık eder. Kurulun başkanı dışında kalan işçi üyeleri ve yedekleri işyerinde varsa, işyeri sendika temsilcileri tarafından seçilir. Sendika temsilcileri seçilmemiş işyerinde izin kurulunun işçi üyeleri ve yedekleri, o işyerindeki işçilerin yarıdan bir fazlasının katılacağı bir toplantıda açık oyla seçilir. İzin kurulu başkanı ile üye ve yedekleri işyerinde işveren tarafından ilan edilir.

İzin kurulu, izin kurulu olmayan işyerlerinde işçi-işveren tarafından belirlenen temsilciler veya işveren, işçinin istediği izin kullanma tarihi ile bağlı değildir. Ancak, izin sıra ve nöbetleşmesini göstermek üzere söz konusu kurulca düzenlenecek çizelgeler işçinin talebi ve iş durumu dikkate alınarak hazırlanacaktır. Aynı tarihe rastlayan izin isteklerinde; işyerindeki kıdem ve bir önceki yıl iznini kullandığı tarih dikkate alınarak öncelikler belirlenir.

İş Kanunu gereğince her işveren, işyerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izinlerini gösterir bir kayıt (yıllık izin defteri, izin kartı veya izin pusulası) tutmak zorundadır. Bazı işyerlerinde hem yıllık izin defteri, hem de izin pusulası düzenlenebilmektedir.

Yıllık izin defteri,hem kayıtların düzenli olmasını sağlayarak mükerrer izin kullanılmasını önlemekte, hem de işçilerin işten ayrıldıktan sonra yıllık izin kullanmadıkları gerekçesiyle yıllık izin ücretini talep etmeleri halinde işverenlerin haksız yere izin ücreti ödemelerini önlemektedir. Yıllık izin defterinin herhangi bir makam tarafından (Noter, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğü, Hakim vs.) tasdik edilmesi zorunluluğu yoktur.



26 Kasım 2012 Pazartesi

Raporlu İşçi



Uygulamada merak edilen konulardan birisi olan sağlık kuruluşlarından istirahat raporu alan işçilerin işten çıkartılmasının mümkün olup olmadığının tespitinde önemli olan husus raporun süresidir. Hemen baştan söyleyelim, kişinin almış olduğu raporun nedeni düzensiz yaşamı olmasından kaynaklanmıyorsa, 3-5 hafta rapor alan bir kişinin iş sözleşmesini öyle hemen feshetmek mümkün değildir. Ancak aşağıda belirttiğimiz şekilde kendi kastından veya derli toplu olmayan yaşayışından yahut içkiye düşkünlüğünden dolayı rapor alınması farklı sonuçlara götürmektedir.
            Raporlu işçinin iş sözleşmesinin feshi belli koşullara bağlı olup, aşağıda açıklayacağımız bu koşullar gerçekleştiğinde ancak kıdem tazminatı ödenerek feshedilebilir. 4857 sayılı İş Kanunu'nun İşverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı başlıklı 25. maddesinde işverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı belli koşullara bağlı olarak düzenlenmiştir. Bu şekilde 4857 sayılı İş Kanunu 25. maddesine göre yapılan fesihlerde ihbar tazminatı hakkı olmaz.
            Süresi belirli olsun veya olmasın işveren, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin sağlık sebepleri ile feshedebilecektir;
            a) İşçinin kendi kastından veya derli toplu olmayan yaşayışından yahut içkiye düşkünlüğünden doğacak bir hastalığa veya sakatlığa uğraması halinde, bu sebeple doğacak devamsızlığın ardı ardına üç iş günü veya bir ayda beş iş gününden fazla sürmesi,
            b) İşçinin tutulduğu hastalığın tedavi edilemeyecek nitelikte olduğu ve işyerinde çalışmasında sakınca bulunduğunun Sağlık Kurulu'nca saptanması durumunda,
            iş sözleşmesinin sona erdirilmesi mümkün olacaktır.
            Yukarıda yer alan (a) bendinde sayılan sebepler dışında işçinin hastalık, kaza, doğum ve gebelik gibi hallerde işveren için iş sözleşmesini bildirimsiz fesih hakkı; belirtilen hallerin işçinin işyerindeki çalışma süresine göre ihbar (bildirim) sürelerini altı hafta aşmasından sonra doğar. Doğum ve gebelik hallerinde bu süre doğum nedeniyle alınana raporun bitiminden itibaren başlar. Ancak işçinin iş sözleşmesinin askıda kalması nedeniyle işine gidemediği süreler için ücret işlemez. 
            İşçinin istirahat nedeniyle raporlu olduğu ve çalışmadığı dönemin "bildirim süresi+altı hafta" olarak tespit edilen süreyi aşması halinde, iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25/I. maddesi nedeniyle feshedilmesi mümkündür. Bu durumda, işçinin bir yıldan fazla çalışmasının olması halinde işçiye kıdem tazminatı ödenecek. Ancak, işçiye ihbar tazminatı ödenmeyecektir. (Resul Kurt)