.

.

30 Haziran 2012 Cumartesi

YTTK 60 soru İstanbul Ticaret Gazetesinden.


1. Yeni TTK’ya göre Anonim Şirketler (A.Ş.) en az kaç kişi ile kurulabilir? Yeni TTK’ya göre; anonim şirketler, bir veya birden fazla gerçek ya da tüzel kişi tarafından kurulabilecek. Ayrıca bu düzenleme kapsamında mevcut A.Ş.’lerin paylarının tek elde toplanması halinde de tescil ve ilan ile şirketin mevcudiyetinin devamına imkan yaratıldı.
2. Yeni TTK’ya göre A.Ş.’ler asgari ne kadar sermaye ile kurulabilir? Sermayenin ödenmesi için öngörülen süreler nelerdir? Yeni TTK’ya göre, esas sermaye sistemini benimseyen anonim şirketlerde başlangıç sermayesinin 50 bin TL olması esası korunurken, kayıtlı sermaye sistemini benimseyen anonim şirketlerde bu sermaye miktarı 100 bin TL olarak belirlendi.Kuruluşta nakit ödeneceği kabul edilen en az yüzde 25 ile payların çıkarma primlerinin tamamının tescilden önce ödenmesi koşuluyla pay bedellerinin şirketin tescilinden itibaren 24 ay içinde ödenmesi gerekir.
3. A.Ş.’lerin kuruluş aşamaları nelerdir?
1.Ayni sermaye konuluyorsa Asl.Tic.Mah.’nce atanacak bilirkişiden “Değerleme Raporu” alınmalı.
2. Esas sözleşme hazırlanarak, imzaları noterden tasdik edilmeli.
3.Noter esassözleşmeyi inceleyerek,sermayenin tamamının taahhüt edildiğine ilişkin şerh düşmeli.
4. Esas sermayeyi oluşturan payların tamamının nakden ödenmesi taahhüt edilmiş ise payların itibari değerinin yüzde 25’inin şirket adına bir bankaya yatırıldığına dair banka mektubu alınmalı.
5. Ayni sermayeye konuyorsa, tapu, trafik vb. ilgili sicile şerh konulduğuna dair belge alınmalı (Kuruluşu, Bakanlık iznine bağlı bir şirket ise bu aşamada izin için başvuru yapılmalı).
6. Kurucular beyanı hazırlanmalı, işlem denetçisi atanmalı (ve kuruluşu Bakanlık iznine tabi bir şirket ise bu izin alınmalı).
7. Kuruluş belgeleri, işlem denetçisi tarafından incelenerek rapor düzenlenmeli.
8. Esas sözleşmenin imzalarının noterce tasdikinden (veya Bakanlık izni gereken şirketlerden ise izin tarihinden) itibaren 30 gün içinde tescil ve ilan için şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Ticaret Sicili Müdürlüğü’ne başvurulmalı.
9. Esas sözleşmedeki imzaların onayı ile kurulan şirket, tescil ile tüzel kişilik kazanmaktadır.

4. Kimler işlem denetçisi olabilir? İşlem denetçisi hangi konuları denetleyecek? Kimlerin işlem denetçisi olabileceği, onların çalışma esasları, düzenleyecekleri raporlar ve bu raporların içeriği Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nca çıkarılacak bir tebliğle düzenlenecek ve Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından kamuoyuna duyurulacak.İşlem denetçisi:
- Payların tamamının kurucular tarafından taahhüt edilip edilmediğini,
- Nakdi sermaye konuluyorsa %25’inin şirket adına bir bankaya yatırıldığına dair banka mektubunun kuruluş belgeleri arasında olup olmadığını,
- Ayni sermayeye konuluyorsa bunların değerlerine ilişkin değerleme raporlarının mahkemece onaylanıp onaylanmadığını,
- Kuruluş belgelerinin hazır olup olmadığını,
- Noterden alınması gereken onaylar ve izinlerin eksik olup olmadığını,
- Kurucular beyanı ile ilgili uygunsuzluğun olup olmadığını inceleyecek.

TESCİLİ YAPILMAYANLARA ÖZEL DÜZENLEME 5. Yeni TTK’ya göre kurulacak A.Ş.’ler hangi tarihte tüzel kişilik kazanmış sayılacak? Eski kanuna göre kurulmasına başlananların durumu ne olacak?Anonim şirket, esas sözleşmedeki imzaların noterce onaylanmasıyla kurulmuş sayılıp, ticaret siciline tescille tüzel kişilik kazanacak. Yeni kanunda kuruluş işlemlerine 1 Temmuz 2012 tarihinden önce başlanıp, bu tarihten önce tescili yapılmamış şirketler bakımından özel bir düzenleme getirildi. Buna göre eğer bir anonim şirketin esas sözleşmesi 1 Temmuz 2012 tarihinden önce yapılmış, kurucuların imzaları da bu tarihten önce noterden onaylatılmışsa ve anılan onay tarihinden itibaren bir ay içinde şirketin tescili için başvuru yapılmışsa, bu şirketin kuruluşuna 6762 sayılı önceki kanun hükümleri uygulanacak.
6. Ultra vires nedir? Yeni TTK’da uygulaması nasıl olacak?Şirketlerin esas sözleşmedeki işletme konuları dışında da işlem yapabilmeleri esası (ultra vires yasağının kaldırılması) geçerli olacak. Yeni TTK ile “ultra vires” olarak adlandırılan bu kural kaldırıldı. 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren şirketler işletme konuları dışında işlemler yapabilecek. Yeni TTK’ya göre, anonim şirketlerde işletme konusu dışındaki işlemlerin de şirketi bağlayacağı düzenlendi ve bu kurala bir istisna getirildi. İşlemi şirketle yapan üçüncü kişi, bu sırada işlemin işletme konusu dışında kaldığını biliyorsa veya bilebilecek durumdaysa, bu durumda işlem şirketi bağlamayacak. Şirketin esas sözleşmesinin ilan edilmiş olması, bu hususun ispatı açısından tek başına yeterli değil.
YÖNETİM KURULU 7. A.Ş.’lerde yönetim kurulu en az kaç kişiden oluşacak ve kimler yönetim kurulu üyesi olabilecek? Yeni TTK ile getirilen tek kişiyle şirket kurulabilmesi esasına uygun olarak yönetim kurulu da bir veya daha fazla kişiden oluşabilecek. Bu kişi veya kişilerin pay sahibi olması zorunlu değil. Ayrıca yeni TTK ile tüzel kişiler de yönetim kurulu üyesi olabilecekler. Bu halde tüzel kişinin yönetim kurulunda oy kullanabilmesi için tüzel kişiyi temsil edecek gerçek kişinin ticaret sicilinde tescil ve ilan ve ayrıca internet sitesinde bu temsilcinin ilan edilmesi gerekir.
TÜRKİYE’DE YERLEŞİK OLMA ZORUNLULUĞU 8. Yönetim kurulu üyelerinin yüksek öğrenim görmüş ve T.C. vatandaşı olmaları zorunlu mu? Yeni TTK kurumsallaşmayı temin etmek gayesiyle anonim şirket yönetim kurulu üyelerinden en az dörtte birinin yükseköğrenim (önlisans) mezunu olmasını şart koşuyor. Ancak yönetim kurulunun tek üyesi varsa bu zorunluluk aranmayacak. Yine yeni kanun uyarınca şirketi temsile yetkili en az bir yönetim kurulu üyesinin Türkiye’de yerleşik bulunması ve Türk vatandaşı olması gerekir. Dolayısıyla tek kişilik bir anonim şirkette yönetim kurulunun tek üyesinin yükseköğrenim mezunu olması şart değil; ancak bu kişinin Türk vatandaşı olması ve Türkiye’de yerleşik olması zorunlu.
9. Yönetim kurulu görev süresi ne kadardır? Yönetim kurulu üyeleri eski kanunda olduğu gibi en çok üç yıl süreyle görev yapmak için seçilebilecek. Ancak esas sözleşmede aksine hüküm bulunmadığı sürece aynı üyeler yeniden seçilebilecekler.
10. Yeni TTK yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmalarıyla ilgili ne gibi değişiklikler getiriyor? Yeni TTK uyarınca yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmaları ile ilgili olarak genel kurulda gündeme bağlılık ilkesine istisna getirildi. Dolayısıyla esas sözleşmeyle atanan veya genel kurul kararıyla seçilen yönetim kurulu üyeleri genel kurul gündeminde görevden almaya ilişkin bir madde bulunmasa dahi haklı bir sebebin varlığı halinde genel kurul tarafından görevden alınabilecek. Yeni kanun ile tüzel kişi de yönetim kurulu üyesi olabileceğinden, tüzel kişinin temsilcisi olarak tescil ettirdiği gerçek kişiyi istediği an görevden alabileceği esası getirildi.
Ayrıca yönetim kurulu üyesine azli halinde tazminat isteyebilme hakkı tanındı.

MEVCUT YÖNETİM KURULU DEVAM EDEBİLİR 11. Eski TTK döneminde atanan yönetim kurulu üyeleri görevlerine devam edebilecek mi? Yeni kanunun yürürlüğe girdiği tarihte görevde bulunan yönetim kurulu üyeleri, görevden alınmaları veya yönetim kurulu üyeliğinin başka bir sebeple boşalması hali hariç, görev süreleri sonuna kadar görevlerine devam edecekler. Ancak tüzel kişinin temsilcisi olarak yönetim kurulu üyeliği yapan gerçek kişinin yeni kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 3 ay içinde (1 Ekim 2012 tarihine kadar) istifa etmesi, onun yerine tüzel kişinin ya da başkasının seçilmesi gerekecek.
12. Yeni TTK’da yönetim kurulu toplantı ve karar yeter sayısı nasıl düzenlendi?
Yönetim kurulunun toplantı nisabı, esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde üye tam sayısının çoğunluğu, karar nisabı ise toplantıda hazır bulunanların çoğunluğu olacak. Oylarda bir eşitlik bulunması halinde ilgili önerinin görüşülmesi bir sonraki toplantıya bırakılacak, eğer bu ikinci toplantıda da çoğunluk sağlanamazsa öneri reddedilmiş sayılacak.

ELEKTRONİK ORTAMDA TOPLANTI 13. Yönetim kurulu toplantıları elektronik ortamda yapılabilecek mi? Bu şekilde yapılan yönetim kurulu toplantılarında vekil aracılığıyla oy kullanılabilir mi? Yeni kanun uyarınca esas sözleşmede öngörülmüş olması kaydıyla yönetim kurulu toplantıları elektronik ortamda yapılabilecek. Bu şekilde yapılan toplantılarda alınan kararların geçerli olabilmesi için üyelerin fiziken mevcut olduğu toplantılarda aranan nisapların aynı şekilde sağlanması gerekir. Eski kanunda olduğu gibi, yönetim kurulu üyeleri ne fiziken mevcut bulundukları toplantılarda, ne de elektronik ortamda yapılan toplantılarda birbirleri yerine oy kullanamayacaklar ve toplantılara vekilleri aracılığıyla katılamayacaklar.
14. Yönetim kurulu üyelerinin hakları nelerdir?Bu kanun uyarınca yk üyelerinin şirketin tüm iş ve işlemleri hakkında,a. Bilgi isteme   b. Soru sorma  c. İnceleme yapma hakları bulunuyor.
Bu bağlamda üyeler yönetim kurulu toplantılarında ve toplantılar dışında yönetim kurulu başkanının izniyle şirket yönetiminde görevlendirilen kişi ve komitelerden bilgi alabilir, bunlara soru sorabilir. Yönetim kurulu üyeleri ayrıca yönetim kurulu toplantısına şirketle ilgili herhangi bir defter veya defter kaydı, sözleşme, yazışma veya belgenin getirilmesini isteyebilir.
Yönetim kurulu üyesinin yazılı olarak başkandan yönetim kurulunu toplantıya çağırmasını isteme hakkı yeni kanunda da korundu. Bununla birlikte, yönetim kurulu üyelerinin tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak kaydıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık paydan kâr gibi mali hakları bulunuyor.

YÖNETİM KURULU ÜYESİ BİLGİ ALAMAZSA…15. Bir yk üyesi bilgi alma ve inceleme hakkı engellendiği takdirde hangi yolu izleyecek? Yönetim kurulu başkanı bir üyenin bilgi alma ve inceleme istemini reddederse, konu iki gün içinde yönetim kuruluna getirilir. Kurul toplanamaz yahut bilgi alma veya inceleme istemini reddederse ilgili üye şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Tic.Mah.’ne başvurabilecek. Mahkemenin bu konudaki kararı kesindir.
GENEL KURUL 16. Olağan genel kurul toplantıları hangi süre içinde yapılacak ve bu toplantılara kimlerin katılması zorunlu olacak? Olağan genel kurul toplantılarının her faaliyet dönemi sonundan itibaren 3ay içerisinde yapılacağı esası yeni kanunda da korundu. Ayrıca yeni TTK ile tüm yk üyelerinin gk a katılma hakkı korunarak, murahhas üyeler ile en az 1 yk üyesine genel kurul toplantısında hazır bulunmaları şartı getirildi. Bunun yanında, bağımsız denetçi ile kendilerini ilgilendiren konularda işlem denetçileri de genel kurulda hazır bulunacaklar.
PAY SAHİPLERİ GÜÇLENİYOR 17. Yeni kanunda genel olarak pay sahibinin hakları nelerdir? Yeni kanun getirdiği düzenlemelerle, pay sahiplerinin konumunu güçlendiriyor. Mevcut pay sahipliği haklarına eklenen birleşme dışı şirketten çıkma hakkı ile bilgi alma ve inceleme hakkının yanı sıra şarta bağlı sermaye artırımında önerilme hakkı, özel denetçi atanması talep hakkı, şirketin feshini talep hakkı, birleşme, bölünme ve tür değiştirme iptali veya bu işlemler açısından sorumluluk davası gibi yeni haklar, pay sahibinin konumunu güçlendiriyor.
18. Yeni kanun ile azlığa hangi haklar tanındı?YTTK kapsamında azlığa tanınan en önemli hak, haklı nedenle şirketin feshini talep hakkıdır. Bunun yanında genel kurulu olağan toplantıya çağırmayı isteme/zaten toplanacak ise gündeme madde ekleme hakkı, özel denetçi atanmasını talep hakkı ile nama yazılı pay senetlerinin bastırılmasını talep hakkı azlığa tanınan diğer haklardır.
ŞİRKET VARLIĞININ TOPTAN SATIŞI 19. Yeni TTK’da genel kurulun görev ve yetkilerindeki temel değişiklik nedir?Yeni kanun genel kurulu, önceki kanundaki yetkilerinin yanında, önemli miktarda şirket varlığının toptan satışı konusunda da yetkilendiriyor ve genel kurulun bu yetkisini devredemeyeceğini öngörüyor.
20. Yeni kanun genel kurul kararlarında aranan nisaplara ilişkin bir değişiklik öngörüyor mu? Yeni TTK, genel kurulun sermayenin dörtte birini karşılayan pay sahiplerinin varlığıyla toplanacağı prensibini muhafaza ediyor, ancak bu nisabın toplantı süresince korunması şartını getiriyor. Bunun yanında, ilk toplantıda bu çoğunluğa ulaşılamadığı takdirde ikinci toplantının yapılması için nisap aranmayacağı esası korunuyor. Esas sözleşme değişikliklerine ilişkin kararların da kural olarak şirket sermayesinin en az yarısının temsil edildiği genel kurulda oyların çoğunluğu ile alınacağı esası yeni kanunda da korunuyor. Buna karşılık, şirketin işletme konusunun tamamen değiştirilmesi, imtiyazlı pay oluşturulması ve nama yazılı pay devrinin sınırlandırılabilmesi kararlarının ancak esas sermayenin yüzde 75’inin olumlu oyu ile alınabileceği kabul edildi. Ayrıca rüçhan haklarının sınırlandırılması için aranan çoğunluk yeni kanunda esas sermayenin yüzde 60’ı olarak belirlendi. Bu nisaplar esas sözleşme ile ağırlaştırılabilecek.
21.  Yeni TTK’ya göre limited şirketler en az kaç kişi ile kurulabilir? Tek ortaklı limited şirket kurulabilmesi kabul edildi. Bu kişi gerçek veya tüzel kişi de olabilecek. Ancak ortak sayısı eski düzenlemede olduğu gibi üst sınır olarak 50’den fazla olamayacak.
22.YTTK’ya göre ltd şirketler asgari ne kadar sermaye ile kurulabilir? Sermayenin ödenmesi için öngörülen süreler nelerdir? Limited şirket esas sermayesi 10 bin TL’ye çıkarıldı. Asgari sermayesi 10 bin TL altında olan şirketlerin, 14 Şubat 2014 tarihine kadar sermayelerini 10 bin TL’ye yükseltmeleri gerekir. Yükseltmemeleri halinde infisah etmiş sayılacaklar.
23. Ltd şirketlerin kuruluş aşamaları nelerdir?1.Kurulacak şirkete ayni sermaye konuluyor ise (gayrimenkul, marka, patent, makine vb.) varlıklar sermaye olarak konuluyor ise değerlerinin bilirkişilerce belirlenebilmesi için Asl.tic.mhk ye Tic.Mahk.’nden değerleme raporu alınmalı.
2.Ayni serm.konulması halinde tapu,trafik vb. sicile şerh konularak şirket adına kayıt ettirilmeli.
3. Şirket sözleşmesi yazılı olacak şekilde hazırlanmalı, kurucular tarafından imzalandıktan sonra imzalar noter tarafından tasdik edilmeli.
4. Kurucular tarafından kurucular beyanı hazırlanmalı.
5. Esas sermayeyi oluşturan payların tamamının nakden ödenmesi taahhüt edilmiş ise payların tamamı ve nakden ödenmeli.
6. Şirketin tescili için tüm ortakların ad soyadları veya ünvanları, yerleşim yerleri ile vatandaşlıklarını sermaye payları ve ödedikleri toplam tutar, müdürlerin kimlik bilgileri ile temsil yetkilerini içeren ve tüm müdürlerin kimlik bilgileri ile temsil yetkilerini içeren ve tüm müdürler tarafından imzalanan başvuru dilekçesi hazırlanmalı.
7. Şirket sözleşmesinin imzalarının noterce tasdikinden itibaren 30 gün içinde başvuru dilekçesi (ekinde kurucular beyanı, şirket sözleşmesi, müdürler ile denetçilerin seçimine ilişkin belge) ile tescil ve ilan için şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne başvurulmalı.

24. Limited şirketlerin kuruluş işlemleri denetlenecek mi? Yeni kanuna göre limited şirketin kuruluş işlemleri, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nca gerekli görülmesi halinde işlem denetçisi tarafından denetlenecek.
25. Yeni TTK’ya göre kurulacak limited şirketler hangi tarihte tüzel kişilik kazanmış sayılacak? Eski kanuna göre kurulmasına başlananların durumu ne olacak? Kurucuların şirket sözleşmesindeki imzalarının noterce onaylandığı ve taahhüt edilen ödemelerin yapılması ile kurulmuş sayılacak, ticaret siciline tescil ile de tüzel kişilik kazanacak. Kuruluş işlemlerine 1 Temmuz 2012’den önce başlayıp, bu tarihten önce tescili yapılmamış şirketler için özel bir düzenleme getirildi. 1 Temmuz 2012 tarihinden önce yapılmış, kurucuların imzaları da bu tarihten önce noterden onaylatılmışsa ve anılan onay tarihinden itibaren bir ay içinde şirketin tescili için başvuru yapılmışsa, bu şirketin kuruluşu 6762 sayılı kanun hükümlerine tabidir.
26. Eski TTK döneminde kurulmuş olan ve asgari sermaye sınırı altında kalan şirketlerin durumu ne olacak? Sermayenin ödenmesi için öngörülen süreler nelerdir?Limited şirket esas sermayesi 10 bin TL’ye çıkarıldı. Asgari sermayesi 10 bin TL altında olan şirketlerin, 14 Şubat 2014 tarihine kadar sermayelerini 10 bin TL’ye yükseltmeleri gerekir. Yükseltmemeleri halinde infisah etmiş sayılacaklar.
2.2 YÖNETİM VE TEMSİL 27. Limited şirketlerde yönetim ve temsil için atanacak asgari müdür sayısı kaçtır? Kimler müdür olabilecek? Şirketi yönetmek ve temsil etmek için ortaklardan en az biri ya da şirket dışından biri müdür olarak seçilmeli; istenmesi halinde birden fazla kişinin müdür olarak atanması mümkün. Yeni düzenleme ile tüzel kişi ortakların müdür olarak seçilmelerine imkan tanındı. Şirket ortaklarından en az birinin, şirketi yönetme hakkının ve temsil yetkisinin bulunması, tek müdür mevcut ise o kişinin, birden fazla müdür var ise birinin yerleşim yerinin Türkiye olması ve bu müdürün şirketi tek başına temsile yetkili olması zorunluluğu getirildi. Şirketin birden fazla müdürünün bulunması halinde, bunlardan biri şirketin ortağı olup olmadığına bakılmaksızın,genel kurul tarafından müdürler kurulu başkanı olarak atanacak.
28. Müdürlerin yüksek öğrenim görmüş ve T.C. vatandaşı olmaları zorunlu mu? Şirket müdürlerinden en az birinin yerleşim yerinin Türkiye’de bulunması ve bu müdürün şirketi tek başına temsile yetkili olması gerekir. Müdürlerin yüksek öğrenim görmüş olma zorunluluğu bulunmuyor.
29. Müdürlerin görev süresi ne kadardır? Görevden alma süreci nasıl düzenlendi?Müdürlerin görev süreleri ile ilgili yeni ve eski kanunda herhangi bir düzenleme yapılmadı. Şirket müdürleri genel kurulda belirlenen süreler içinde görev yapabilir. Bu sürenin 1, 3, 5, 10 yıl olarak belirlenmesi mümkün.
30. Eski TTK döneminde atanan müdürler görevlerine devam edebilecek mi? Tüm ortakların müdür sıfatını haiz olduğu şirketlerde durum nasıl olacak? 1 Temmuz 2012 tarihi öncesinde, şirket sözleşmesi ile veya genel kurul tarafından müdür olarak seçilen kişilerin görevleri devam edecek.Eski kanunda müdür atanmadan da tüm ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idare ve şirketi temsil etme hakları bulunmaktaydı. Yeni kanunda ise müdür veya müdürlerin şirket sözleşmesiyle ya da genel kurul tarafından atanması şartı getirildi. Tüm ortaklar hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idare ve şirketi temsil ediyorlarsa, bu durumda en geç 1 Ekim 2012 tarihine kadar şirket genel kurulunca müdür veya müdürlerin seçilmesi gerekir.
31. Birden fazla müdür olması halinde karar yeter sayısı nasıl düzenlendi?Yeni düzenlemede müdürler birden fazla ise biri, genel kurul tarafından müdürler kurulu başkanı olarak atanmalı. Birden fazla müdürün olması halinde, kararlar çoğunlukla alınacak, eşitlik halinde ise başkanın oyu üstün sayılacak.
32. Müdürler kurulu toplantıları elektronik ortamda yapılabilecek mi?Yeni düzenlemede şirket sözleşmesinde düzenlenmiş olması şartıyla müdürler kurulu toplantıları, tüm müdürlerin elektronik ortamdan katılımıyla yapılabileceği gibi, bazı müdürlerin fiziken mevcut bulundukları bir toplantıya diğer müdürlerin elektronik ortamdan katılımlarıyla da yapılması mümkün.
33. Müdürlerin bilgi alma ve inceleme hakkı nasıl kullanılacak? Müdürlerin şirketin tüm iş ve işlemleri hakkında bilgi alma, inceleme ve soru sorma hakları düzenlendi. Bu haklarla ilgili müdürler kurulu başkanı veya diğer bir müdür tarafından engellenen müdürlere şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvurma hakkı tanındı. Mahkemenin bu konudaki kararının kesin olduğu da hükme bağlandı.
34. Olağan genel kurul toplantıları hangi süre içinde yapılabilir ve bu toplantılarda ortakların temsili nasıl olacak?Yeni TTK’ya göre limited şirketlerde olağan genel kurul toplantısı, her yıl hesap döneminin sona ermesinden itibaren üç ay içinde yapılır. Her ortak kendisini genel kurulda ortak olan veya olmayan bir kişi aracılığıyla temsil ettirebilir.
35. Ortaklar bilgi alma ve inceleme hakkını nasıl kullanacaklar?Limited şirket ortakları, şirketin bütün işleri ve hesapları hakkında bilgi vermelerini şirket müdüründen isteyebilecek ve belirli konularda inceleme yapabilecekler.Ortağın, elde ettiği bilgileri şirketin zararına olacak şekilde kullanması tehlikesi varsa, müdürler, bilgi alınmasını ve incelemeyi gerekli ölçüde engelleyebilir; bu konuda ortağın başvurusu üzerine genel kurul karar verecek.Genel kurul, bilgi alınmasını,incelemeyi haksız yere engellerse,ortağın istemi ile mahkeme bu hususta karar verir.
36. Genel kurulu toplantıya çağrı usulü nedir? Toplantılar elektronik ortamda yapılabilecek mi?Limited şirketlerde genel kurul, toplantı gününden en az 15 gün önce ortaklara haber verilmek kaydı ile şirket müdürleri tarafından toplantıya çağrılır. Şirket sözleşmesi bu süreyi uzatabilir veya 10 güne kadar kısaltabilir. Toplantıya çağrı, azlığın çağrı ve öneri hakkı, gündem, öneriler, çağrısız genel kurul, hazırlık önlemleri, tutanak, yetkisiz katılma konularında anonim şirketlere ilişkin hükümler, Bakanlık temsilcisine ilişkin olanlar hariç, kıyas yoluyla limited şirket genel kurullarına da uygulanır.Buna göre; genel kurul toplantıya, esas sözleşmede gösterilen şekilde, şirketin internet sitesinde ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanan ilanla çağrılır. Pay defterinde yazılı pay sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla bildirilir. Bütün payların sahipleri veya temsilcileri, aralarından biri itirazda bulunmadığı takdirde, genel kurula katılmaya ve genel kurul toplantılarının yapılmasına ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, çağrıya ilişkin usule uyulmaksızın, genel kurul olarak toplanabilir ve bu toplantı nisabı var olduğu sürece karar alabilirler. Ticaret şirketleri ile gerçek ve tüzel kişi diğer tacirlere ilişkin olarak, yeni TTK’nın zorunlu tuttuğu bütün işlemler elektronik ortamda güvenli elektronik imza ile de yapılabilir. Bu işlemlerin dayanağı olan belgeler de aynı usulle elektronik ortamda düzenlenebilir. Bu anlamda, -esas sözleşmede düzenlenmiş olması şartıyla- limited şirket genel kurulları da elektronik ortamda yapılabilecek.
37. Borçlanma yasağı nedir?Yeni TTK, iştirak taahhüdünden doğan borç hariç, pay sahiplerinin şirkete borçlanmasını yasakladı. Ancak, bahse konu borcun şirketle, şirketin işletme konusu ve pay sahibinin işletmesi gereği olarak yapılmış bulunan bir işlemden doğmuş olması ve emsalleriyle aynı veya benzer şartlara tabi tutulması halini yasak kapsamı dışına çıkardı.
38. Borçlanma yasağına aykırı davranışın sonuçları nelerdir?Pay sahiplerinin şirkete karşı borçlanma yasağına aykırı davranışta bulunmaları durumunda, 300 günden az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılmaları söz konusudur.
39. 1 Temmuz 2012’den önce alınmış olan borçların durumu ne olacak?Yeni TTK’nın yürürlüğe gireceği 1 Temmuz 2012 tarihinden önce, pay sahibi ve ortakların şirkete olan borçlarının, 1 Temmuz 2015 tarihine kadar nakdi ödeme yapılarak tasfiye edilmesi gerekecek.
40. A.Ş.’lerde yönetim kurulu üyelerinin şirkete borçlanmasına herhangi bir kısıtlama getirildi mi?Anonim şirket pay sahipleri gibi yönetim kurulu üyelerinin de şirkete karşı borçlanması yasaklandı. Bunun yanında, yönetim kurulu üyesinin kendisinin ya da alt ve üst soyundan birinin ya da eşinin yahut üçüncü derece dâhil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından birinin ortağı olduğu şahıs şirketleri ve en az yüzde 20’sine katıldıkları sermaye şirketleri, şirkete nakit veya ayın borçlanamazlar.
LİMİTED ŞİRKETLER 41. A.Ş.’lerde ‘kâr payı avansı’na getirilen yeni düzenleme nedir? Yeni TTK ile -daha evvel yalnızca halka açık anonim şirketler yönünden uygulanan- kâr payı avansına ilişkin getirilen düzenleme şu şekildedir: “Kâr payı avansı, Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi olmayan şirketlerde, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın bir tebliği ile düzenlenir.”
Böylece, ilgili Bakanlıkça çıkarılacak tebliğ ile belirlenecek koşullar dâhilinde Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi olmayan şirketler yönünden kâr payı avansı dağıtılması mümkün olacak.

4.3 BAĞIMSIZ DENETİM 42. Bağımsız denetim nedir? Kimler bağımsız denetçi olabilecek? Bağımsız denetim; anonim şirketlerin, limited şirketlerin ve şirketler topluluklarının, şeffaflık, hesap verilebilirlik, sorumluluk ilkeleri ışığı altında, finansal bilgi ve tablolarının gerçek durumu yansıtıp yansıtmadığının tespiti için uluslararası denetim standartlarına uyumlu hale getirilen Türkiye Denetim Standartları’na uygun olarak bağımsız bir denetçi tarafından denetlenmesidir.Yeminli mali müşavirler ile serbest muhasebeci mali müşavirler, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’nca yetkilendirilmek koşulu ile bağımsız denetçi olabileceği gibi, ortakları yeminli mali müşavirler veya serbest muhasebeci mali müşavir olan ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’nca yetkilendirilen sermaye şirketleri de bağımsız denetçi olabilecek.
43. Bağımsız denetim kuruluşu nedir? Hangi şirketler bağımsız denetim kuruluşu seçmek zorundadır? Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’nca yetkilendirilen ve ortakları yeminli mali müşavirler veya serbest muhasebeci mali müşavir olan sermaye şirketleri bağımsız denetim kuruluşudur. Halka açık anonim şirketler ile bankalar, sigorta-reasürans şirketleri, faktoring, finansman leasing ve varlık yönetim şirketleri, emeklilik şirketleri, emeklilik fonlarının yanı sıra Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’nca kamu yararını ilgilendiren kuruluş olarak değerlendirilen diğer anonim şirketler Bağımsız Denetim Kurulu’nca denetlenecek.Bu kapsam dışında kalan anonim ve limted şirketler bağımsız denetim için bir ya da daha fazla yeminli mali müşavirler veya serbest muhasebeci mali müşaviri bağımsız denetçi olarak atayabilecek.
44. Bağımsız denetçi hangi sürede seçilecek? Şirketlerde bağımsız denetim 1 Ocak 2013 tarihi itibariyle zorunlu hale gelecek olup, bu tarihten itibaren şirketler her faaliyet dönemi için ve faaliyet döneminin dördüncü ayının sonuna kadar bağımsız denetçiyi atamak zorundadır. Ayrıca bağımsız denetçinin bilgileri, anonim şirketlerde yönetim kurulu, limited şirketlerde müdür ya da müdürler kurulu tarafından gecikmeksizin ticaret siciline tescil ettirilerek, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi ile internet sitesinde ilan edilecek.
45. Bağımsız denetçinin atanması ve görevden alınması süreci nasıldır? B.denetçi genel kurul tarafından atanacak. Eğer b.denetçi faaliyet döneminin 4.ayının sonuna kadar atanmamış ise aş lerde yk veya üyeleri ya da herhangi bir pay sahibinin istemi üzerine;ltd şirketlerde ise müdür ya da müdürler kurulunun veya herhangi bir ortağın istemi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Tic.Mah.tarafından atanır. Bağımsız denetçi ancak haklı bir sebebin varlığı veya hakkında görevden alınma davası açılması halinde görevinden ayrılabilir.
46. Kimler bağımsız denetçi olamaz?Aşağıda belirtilen haller denetçi olmaya engeldir:
- Denetlenecek şirkette pay sahibi olma,
- Denetlenecek şirketin yöneticisi, çalışanı veya denetçi olarak atanmasından önceki üç yıl içinde bu niteliklerde olma,
- Bir ticari işletmenin kanuni temsilcisi veya temsilcisi, yönetim kurulu üyesi, yöneticisi veya sahibi ya da bunlarda yüzde 20’den fazla paya sahip yahut denetlenecek şirketin yönetim kurulu üyesinin veya bir yöneticisinin alt veya üst soyundan biri, eşi veya üçüncü derece dâhil, üçüncü dereceye kadar kan veya kayın hısmı olma,
- Denetlenecek şirketle bağlantılı bir şirkette veya bağlantılı bir kişinin yanında çalışma,
- Denetlenecek şirketin defterlerinin tutulmasında veya finansal tablolarının düzenlenmesinde denetleme dışında faaliyette veya katkıda bulunma,
- Denetlenecek şirketin defterlerinin tutulmasında veya finansal tablolarının hazırlanmasına yardımcı olan kişiyle bağlantılı olma,
- Yukarıda belirtilen şartları taşıdığı için denetçi olamayan bir denetçinin nezdinde çalışıyor olma,
- Son 5 yıl içinde denetçiliğe ilişkin meslekî faaliyetinden kaynaklanan gelirinin tamamının yüzde 30’undan fazlasını denetlenecek şirkete veya ona yüzde 20’den fazla pay ile iştirak etmiş bulunan şirketlere verilen denetleme ve danışmanlık faaliyetinden elde etmiş ve bunun cari yılda da elde edilmesinin beklenmesi.
Bir bağımsız denetleme kuruluşunun, bir şirketin denetlenmesi için görevlendirdiği denetçinin 7 yıl arka arkaya aynı şirket için denetleme raporu vermesi halinde, o denetçinin en az iki yıl için değiştirilmesi gerekir. Öte yandan denetçi, denetleme yaptığı şirkete, vergi danışmanlığı ve vergi denetimi dışında, danışmanlık veya hizmet veremeyecek ve bunu bir yavru şirketi aracılığıyla yapamayacak. Bu yasaklar işlem denetçileri için de geçerli olacak.

47. Bağımsız denetçinin yetki ve sorumlulukları nelerdir? Bağımsız denetçi, şirketin faaliyetlerini ve finansal durumunu incelemek için; gerekli belgelerin ibrazını, denetim ile ilgili her türlü belgenin verilmesini ve işlemlere dayanak oluşturacak belgelerin teminini istemek yetkisini haizdir. Öte yandan; bağımsız denetçi ve yardımcıları ile bağımsız denetleme kuruluşunun denetleme yapmasına yardımcı olan temsilcileri yaptıkları denetim ile ilgili sırları saklamakla yükümlüdür. Faaliyetleri sırasında öğrendikleri, denetleme ile ilgili olan iş ve işletme sırlarını izinsiz olarak kullanamayacaklar. Bu yükümlülük denetim raporunun tarihinden itibaren başlayarak 5 yıllık zamanaşımına tabi olmaktadır.Ayrıca denetim görevini yerine getirirken kusurlarından dolayı bir zarar meydana gelirse, pay sahipleri ve şirket alacaklılarına karşı sorumlu olacaklar.
48. Bağımsız denetimde neler denetlenecek? Bağımsız denetçi tarafından:- Finansal tablolar,  - Yıllık faaliyet raporu, - Riskin erken saptanması ve yönetimi sisteminin işleyişi denetlenecek.
49. Finansal tablolar nasıl denetlenecek? Finansal tabloların denetiminin sonucunda:
a. Defter tutma düzeninin, finansal tabloların ve topluluk finansal tablolarının, kanun ile esas sözleşmenin finansal raporlamaya ilişkin hükümlerine uygun olup olmadığı,
b. Yönetim kurulunun denetçi tarafından denetim kapsamında istenen açıklamaları yapıp yapmadığı ve belgeleri verip vermediği,
c. Finansal tablolar ile bunların dayanağı olan defterlerin; öngörülen hesap planına uygun tutulup tutulmadığı,
d. Türkiye Muhasebe Standartları çerçevesinde, şirketin malvarlığı, finansal ve kârlılık durumunun resmini gerçeğe uygun olarak ve dürüst bir şekilde yansıtıp yansıtmadığı hususları yer alacak.

50. Yıllık faaliyet raporunun denetiminde hangi hususlar yer alacak?  Yıllık faaliyet raporunun içinde yer alan finansal bilgilerin, denetlenen finansal tablolar ile tutarlı olup olmadığı ve gerçeği yansıtıp yansıtmadığına ilişkin açıklamalara yer verilecek.
51. Riskin erken saptanması ve yönetimi sisteminin denetimi nedir? Pay senetleri borsada işlem gören şirketlerde, şirketin varlık ve gelişimini tehlikeye düşürecek sebeplerin erken tespit ve gerekli önlemlerin alınması için şirket yetkililerince uzman bir komite kurmak yükümlülüğü getirildi. Bu komite iki ayda bir hazırlayacağı raporlar ile durum değerlendirmesi yaparak, tehlikeleri tespit ve çözüm önerilerini getirecek. Bu rapor komitece bağımsız denetçiye de iletilerek, denetçi tarafından risklerin bertarafı için uygun önlemler alınıp alınmayacağı denetlenecek.Öte yandan; orta ve büyük ölçekli limited şirketlerde bağımsız denetçinin gerekli görmesi halinde riskin erken teşhisi ve yönetimi komitesi kurularak, küçük ölçekli limited şirketlerde kurulmayacak.
52. Bağımsız denetim sonucunda oluşturulacak görüşler nelerdir?                                           - Olumlu görüş - Sınırlı olumlu görüş - Olumsuz görüş  - Görüş vermekten kaçınma
53. Sınırlı olumlu ve olumsuz görüş ile görüş vermekten kaçınma halinin sonuçları nelerdir? Bağımsız denetçi tarafından sınırlandırılmış olumlu görüş verilmesi halinde, genel kurul görüşte gerekli olduğu belirtilen önlem ve düzeltmelerin yapılması hakkında karar almak zorundadır.Bağımsız denetçi tarafından olumsuz görüş verilmesi veya görüş vermekten kaçınılması halinde:Yönetim Kurulu:
- Görüş yazısının tesliminden itibaren 4 iş günü içinde genel kurulu toplantıya çağırmak ve bu toplantıda istifa etmek zorundadır.
Genel Kurul:
- Bağımsız denetçi tarafından incelenmiş olan, finansal tablolara dayanarak şirketin mali durumu hakkında bir karar alamayacak olup, derhal yeni bir yönetim kurulu seçmek zorundadır.
Yeni Yönetim Kurulu ise:
- 6 ay içinde kanuna, esas sözleşmeye ve standartlara uygun yeni finansal tablolar hazırlatarak, genel kurulun onayına sunmak zorundadır.

54. B.denetim sırasında şirket yetkililerinin yükümlülükleri nelerdir? Şirket yetkilileri, şirketin defterlerinin, yazışmalarının, belgelerinin, varlıklarının, borçlarının, kasasının, kıymetli evrakının, envanterinin incelenerek denetlenebilmesi için denetçiye gerekli imkânları sağlamalı.
55. Şirket yetkilileri ile bağımsız denetçi arasındaki uyuşmazlıkların çözüm yolu nedir? Şirket yetkilileri ile bağımsız denetçi arasında ortaya çıkan görüş ayrılıkları ve uyuşmazlıklarda, bağımsız denetçi veya yönetim kurulunun talebi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesi uyuşmazlığı dosya üzerinde inceleyerek çözecek. Mahkemenin verdiği karar kesin olup, giderler şirket tarafından karşılanacak.
56. B.denetim yaptırılmamasının sonuçları nelerdir? B.denetime tabi olmayan faaliyet raporları ile finansal tablolar yok hükmündedir. Başka bir ifade ile düzenlenmemiş sayılacaklar.
57. Eski TTK’da varolan murakıpların görev süresi ne zaman sona erecek? Bağımsız denetçinin en geç 1 Mart 2013 tarihine kadar seçilmesi gerekir. Buna bağlı olarak murakıpların görevi de en geç 1 Mart 2013’te sona ermiş olacak. Ancak bu tarihten önce şirket tarafından bağımsız denetçi seçilmesi durumunda, murakıpların görevi de bağımsız denetçinin atandığı tarih itibariyle sona erecek.
İNTERNET SİTESİ ZORUNLULUĞU 58. Anonim ve limited şirketlerde internet sitesi kurma zorunluluğu ve kapsamı nedir?Yeni düzenlemeye göre; kanunun geneline hâkim olan “kamunun aydınlatılması ilkesi” gereği, her sermaye şirketi, bir internet sitesi açmak, şirketin internet sitesi zaten mevcutsa bu sitenin belli bir bölümünü kanunda maddeler halinde sayılan; şirketçe kanunen yapılması gereken ilanlar, pay sahipleri ile ortakların menfaatlerini koruyabilmeleri ve haklarını bilinçli kullanabilmeleri için görmelerinin ve bilmelerinin yararlı olduğu belgeler, bilgiler, açıklamalar, genel kurullara ait olanlar dâhil her türlü çağrılara ait belgeler, raporlar, yönetim kurulu açıklamaları, finansal tablolar, kanunen açıklanması gerekli ara tablolar, özel amaçlarla çıkarılan bilançolar ve diğer finansal tablolar, pay ve menfaat sahipleri bakımından bilinmesi gerekli finansal raporlamalar, bunların dipnotları ve ekleri, denetçi, özel denetçi, işlem denetçisi raporları ile şeffaflık ilkesi ve bilgi toplumu açısından açıklanması zorunlu bilgiler gibi belli başlı hususların yayımlanmasına ayırmak zorundadır.
59. İnternet sitesi kurma zorunluluğunun başlangıç tarihi nedir? Sermaye şirketleri, 1 Temmuz 2013 tarihine kadar internet sitesi kurma zorunluluğunu yerine getirecek.
60. Bu yükümlülüğe aykırı davranışların sonucu nedir? Yeni TTK’da öngörülen internet sitesi kurma yükümlülüğünü yerine getirmeyen anonim şirket yönetim kurulu üyeleri, limited şirket müdürleri ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirkette yönetici olan komandite ortaklar 6 aya kadar hapis ve 100 günden 300 güne kadar adli para cezasıyla ve aynı düzenleme uyarınca internet sitesine konulması gereken içeriği usulüne uygun bir şekilde koymayan yukarıda sayılan sorumlular, 3 aya kadar hapis ve 100 güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılabilecek.

29 Haziran 2012 Cuma

Yıllık Ücretli izin Hakkında Herşey -Smmm Necati Bağış.

Giriş
Bu çalışmanın konusunu, 4857 sayılı iş kanunu’nun 53-54-55-56-57-58-59-60 maddeleri ve yine aynı kanun’un 60. maddesinin son bendi hükmü gereği, 03.03.2004 tarih ve 25391 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yıllık ücretli izin yönetmeliği  ile yapılan açıklamalar oluşturmaktadır.
Yıllık ücretli izin hakkında Kanuni düzenleme ve daha sonrasında yayımlanan yönetmelik ile yapılan açıklamalardan yararlanılarak,  uygulamada tereddüde düşülen hususlara değinilmiş,  konu başlıklar altında açıklanmaya çalışılmıştır.


Yıllık ücretli izine hak kazanmak için gereken çalışma süresi
Yıllık ücretli izine hak kazanabilmek için, çalışanın, işe başladığı günden itibaren aynı işverenin bir veya  birden fazla işyerinde toplam olarak, en az bir yıl çalışmış olması şartını sağlaması gerekmektedir.
İşveren ile çalışan arasında düzenlenmiş olan iş akdinde deneme süresi var ise bu süre de yıllık ücretli izin hesabına dahil edilecektir.

Yıllık ücretli izin süreleri
Yıllık ücretli izin süreleri belirlenirken çalışanın, aynı işverene ait bir veya birden fazla işyerindeki çalışma süreleri (Kıdemi) ile yaşı dikkate alınmaktadır.

Aynı işverene tabi çalışmalarına göre, çalışanlara verilecek yıllık ücretli izin süresi;

A-Hizmet süresine göre;
1-    1   Yıldan 5 yıla kadar (5 yıl dahil)  çalışanların izin süresi = 14 günden az olamaz
2-    5   Yıldan Fazla 15 Yıldan az çalışanların izin süresi  = 20 günden az olamaz
3-    15 Yıl dahil  ve daha fazla çalışanların izin süresi  = 26 günden az olamaz
B-Yaş Kriteri;
1-    Çalışan 18 veya daha küçük yaşta ise izin süresi = 20 günden az olamaz
2-    Çalışan 50 veya daha büyük yaşta ise izin süresi = 20 günden az olamaz

Yıllık ücretli izin sürelerine hafta tatili günü dahil değildir.
Yıllık ücretli izin süresi içerisine denk gelen hafta tatili izinleri, yıllık ücretli izin süresine eklenir. Genelde Pazar günleri kullanılan Hafta tatili günleri, izin sürelerine ilave edilecektir. Yasa hükmü gereği Hafta tatili en az 35 saat olarak uygulanacak olup, en geç cumartesi günü saat 13:00’de başlar.
Örnek-1 :
3 yıllık bir çalışması olan 18-50 yaş arası bir sigortalının hak ettiği izin süresi İş kanunu’nun 53. maddesi gereği 14 gün olup, bu izin süresine denk gelen 2 Pazar günü ayrıca 14 günlük süreye ilave edilecek, Toplam izin süresi 14+2=16 gün olacaktır.
Örnek-2 :
15.11.2001 tarihinde işe giren çalışanın yıllar itibariyle izin hakkı aşağıda gösterilmiştir. Bu çalışan yıllık ücretli izine 1 yılı doldurduğu 14.11.2002 tarihinde hak kazanacaktır. (Hafta tatili Pazar günü olarak varsayılmıştır.)
1. Yıl   İzni Tarih aralığı - 15.11.2002 – 14.11.2003 = 14 Gün + 2 Pazar    = 16 Gün
2. Yıl   İzni Tarih aralığı - 15.11.2003 – 14.11.2004 = 14 Gün + 2 Pazar    = 16 Gün
3. Yıl   İzni Tarih aralığı - 15.11.2004 – 14.11.2005 = 14 Gün + 2 Pazar    = 16 Gün
4. Yıl   İzni Tarih aralığı - 15.11.2005 – 14.11.2006 = 14 Gün + 2 Pazar    = 16 Gün
5. Yıl   İzni Tarih aralığı - 15.11.2006 – 14.11.2007 = 14 Gün + 2 Pazar    = 16 Gün
6. Yıl   İzni Tarih aralığı - 15.11.2007 – 14.11.2008 = 20 Gün + 3 Pazar    = 23 Gün
7. Yıl   İzni Tarih aralığı - 15.11.2008 – 14.11.2009 = 20 Gün + 3 Pazar    = 23 Gün
8. Yıl   İzni Tarih aralığı - 15.11.2009 – 14.11.2010 = 20 Gün + 3 Pazar    = 23 Gün

Yıllık ücretli izin süresi, izine denk gelen milli ve dini bayram günleri kadar uzar.
Hafta tatili’nin dışında Yıllık ücretli izin süresine denk gelen, milli ve dini bayram süreleri kadar, yıllık ücretli izin süresi uzar.
17.03.1981 tarihinde kabul edilen  2429 sayılı ULUSAL BAYRAM VE GENEL TATİLLER HAKKINDA KANUN, 19 Mart 1981 Tarih ve 17284 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış ve yayımlandığı gün itibariyle yürürlüğe girmiş, 27 Nisan 2009 Tarih 27212 sayılı  Resmi Gazete yayımlanan değişiklikle son halini almıştır.(1 Mayıs Emek ve Dayanışma günü ilave edilmiştir.)

BAYRAM VE TATİL GÜNLERİ
* Ulusal Bayram Günü 29 Ekim;
28 Ekim günü saat 13.00'ten 29 Ekim günü devam eder. = 1,5 gün
* Resmi bayram günleri şunlardır:
1. 23 Nisan günü Ulusal Egemenlik ve
Çocuk Bayramı (20.4.1983-2818 s.k. m.11. ile değişik) = 1 gün
2. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı günüdür. = 1 gün
3. 30 Ağustos günü Zafer Bayramıdır. = 1 gün

* Dini bayram günleri şunlardır:
1. Ramazan Bayramı; Arefe günü saat 13.00'ten itibaren 3.5gün
2. Kurban Bayramı;   Arefe günü saat 13.00'ten itibaren 4.5gün

* Diğer bayram günleri şunlardır:
1 Ocak yılbaşı tatilidir. = 1 gün
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü tatilidir = 1 gün

Yıllık ücretli izin süresine denk gelen ve yukarıda sayılan Ulusal Bayram ve Genel Tatil günleri, izin süresine ilave edilir.
Örnek:
4. Yılına ait Yıllık  ücretli iznine 17.05.2010 tarihinde başlayan çalışanın izin süresi aşağıdaki gibi olacaktır.
Toplam İzin Hakkı : 14 Gün + 2 Gün Pazar + 1 gün 19 Mayıs  = 17 gündür
İzin Başlangıcı: 17.05.2010
İş başı tarihi: 03.06.2010
Yıllık ücretli izin süresi hesabında Hafta tatili olarak 2 Pazar Günü (23.06.2010 ve 30.06.2010) ve Çalışma gününe denk gelen 1 günlük, 19 Mayıs Atatürk’ü anma ve Gençlik ve Spor Bayramı Günü yıllık ücretli izin gününe eklenecek, ve toplam izin süresi 14+2+1 = 17 Gün olacaktır.
Aynı uygulama, 1 Ocak, 23 Nisan, 1 Mayıs, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim, 09-10-11.09.2010 tarihleri arasındaki Ramazan Bayramı ile 16-17-18-19.11.2010 tarihleri arasındaki Kurban Bayramına denk gelen Yıllık ücretli izinler içinde yapılacaktır.

Cumartesi Çalışmayan işyerlerinde Cumartesi Günü de Yıllık ücretli izin süresine ilave edilecek midir?
4857 sayılı İş kanunu’nun Hafta tatili ücreti başlıklı 46. Maddesinde; hafta boyunca kesintisiz olarak çalışmış olmak koşulu ile (Ulusal Bayram ve Tatil günleri ile kanunda sayılan diğer haller çalışılmış gibi hesaplanır) 7 günlük zaman dilimi içersinde en az 24 saatlik kesintisiz dinlenme süresi (hafta tatili) vermesi zorunluluğundan bahsetmiş, 63. maddesinde ise haftalık çalışma saatinin en çok 45 saat olduğunu hüküm altına almıştır. Özellikle 46. maddesinde yapılan açıklamalar ışığında 7 günlük zaman dilimi içerisinde çalışana kesintisiz olarak 24 saatlik izin verileceğine vurgu yapılmıştır.
İşin özelliği gereği bazı işyerleri Hafta tatilinin hafta içindeki bir günde kullandırsa da genelde, Pazar günü  Hafta Tatili olarak kullanılmaktadır.
Açıklamalar ışığında, Cumartesi ve Pazar Günleri çalışmanın olmadığı işyerlerinde, Çalışan ile işveren arasında yapılmış yazılı iş akdi ile, hafta tatili olarak kullanılan Cumartesi ve Pazar günlerinin, yıllık ücretli izin süresine ekleneceğine dair bir hüküm yoksa, Yıllık ücretli izin hesabına Hafta tatili olarak 1 Gün olarak ilave edilecektir.

Yıllık ücretli izin süresinin hesabında çalışılmış gibi sayılan haller;
4857 sayılı İş kanunu’nun 55. maddesi ile Yıllık ücretli izin hakkının hesaplanması sırasında, çalışanın işe gelmediği, aşağıda sayılan hallerde işe gelmiş gibi hesaplamaya dahil edileceği hüküm altına alınmıştır.
  1. İşçinin uğradığı kaza veya tutulduğu hastalıktan ötürü işine gidemediği günler, (İşçinin tutulduğu hastalığın tedavi edilemeyecek nitelikte olduğu ve işyerinde çalışmasında sakınca bulunduğunun Sağlık Kurulunca saptanması durumunda yıllık ücretli izin hesabında çalışılmamış gibi değerlendirilir.)
  2. Kadın İşçilerin doğumdan önce ve doğumdan sonra çalıştırılmadıkları günler, (Bu süre doğumdan önce 8 hafta ve doğumdan sonra 8 hafta olup, çoğul gebeliklerde doğumdan önceki 8 haftaya 2 hafta daha ilave edilir. Ancak Doğumdan sonraki 8 Haftalık izinin bitiminden sonra ayrıca 6 aylık ücretsiz izin kullanılmışsa bu süre Yıllık ücretli izin hesabında çalışılmış gibi kabul edilmez)
  3. İşçinin muvazzaf askerlik hizmeti dışında, manevra veya herhangi bir kanundan dolayı ödevlendirilmesi sırasında işine gidemediği günler, (Bu sürenin yılda 90 günden fazlası sayılmaz.)
  4. Çalışmakta olduğu işyerinde zorlayıcı sebepler yüzünden işin aralıksız bir haftadan çok tatil edilmesi sonucu olarak işçinin çalışmadan geçirdiği zamanın onbeş günü, (işçinin yeniden işe başlaması şartıyla)
  5. 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 66. Maddesindeki zamanlar
1-      Madenlerde, taşocaklarında yahut her ne şekilde olursa olsun yeraltında veya su altında çalışılacak işlerde işçilerin kuyulara, dehlizlere veya asıl çalışma yerlerine inmeleri veya girmeleri ve bu yerlerden çıkmaları için gereken süreler.
2-      İşçilerin işveren tarafından işyerlerinden başka bir yerde çalıştırılmak üzere gönderilmeleri halinde yolda geçen süreler.
3-      İşçinin işinde ve her an iş görmeye hazır bir halde bulunmakla beraber çalıştırılmaksızın ve çıkacak işi bekleyerek boş geçirdiği süreler.
4-      İşçinin işveren tarafından başka bir yere gönderilmesi veya işveren evinde veya bürosunda yahut işverenle ilgili herhangi bir yerde meşgul edilmesi suretiyle asıl işini yapmaksızın geçirdiği süreler.
5-      Çocuk emziren kadın işçilerin çocuklarına süt vermeleri için belirtilecek süreler.
6-      Demiryolları, karayolları ve köprülerin yapılması, korunması ya da onarım ve tadili gibi, işçilerin yerleşim yerlerinden uzak bir mesafede bulunan işyerlerine hep birlikte getirilip götürülmeleri gereken her türlü işlerde bunların toplu ve düzenli bir şekilde götürülüp getirilmeleri esnasında geçen süreler.
İşin niteliğinden doğmayıp da işveren tarafından sırf sosyal yardım amacıyla işyerine götürülüp getirilme esnasında araçlarda geçen süre çalışma süresinden sayılmaz.
  1. Hafta tatili, ulusal bayram, genel tatil günleri,
  2. 3153 sayılı Kanuna dayanılarak çıkarılan tüzüğe göre röntgen muayenehanelerinde çalışanlara pazardan başka verilmesi gereken yarım günlük izinler,
  3. İşçilerin arabuluculuk toplantılarına katılmaları, hakem kurullarında bulunmaları, bu kurullarda işçi temsilciliği görevlerini yapmaları, çalışma hayatı ile ilgili mevzuata göre kurulan meclis, kurul, komisyon ve toplantılara yahut işçilik konuları ile ilgili uluslararası kuruluşların konferans, kongre veya kurullarına işçi veya sendika temsilcisi olarak katılması sebebiyle işlerine devam edemedikleri günler,
  4. İşçilerin evlenmelerinde üç güne kadar, ana veya babalarının, eşlerinin, kardeş veya çocuklarının ölümünde üç güne kadar verilecek izinler,
  5. İşveren tarafından verilen diğer izinler ile 65 inci maddedeki kısa çalışma süreleri,
  6. Bu Kanunun uygulanması sonucu olarak işçiye verilmiş bulunan yıllık ücretli izin süresi,

Yıllık ücretli izin 1’er hafta şeklinde bölünebilir mi?
Yıllık ücretli izin süresi işveren tarafından bölünemez. Çalışanın kıdemine göre hak etmiş olduğu izin sürelerinin sürekli bir biçimde verilmesi zorunludur.
Ancak hak edilen izin süreleri tarafların anlaşması suretiyle bir bölümü on günden aşağı olmamak üzere en çok üçe bölünebilir.
Yıllık ücretli izin günlerinin hesabında izin süresine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmaz.
Yıllık ücretli izinleri işyerinin kurulu bulunduğu yerden başka bir yerde geçirecek olanlara istemde bulunmaları ve bu hususu belgelemeleri koşulu ile gidiş ve dönüşlerinde yolda geçecek süreleri karşılamak üzere işveren toplam dört güne kadar ücretsiz izin vermek zorundadır. İşveren, işyerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izinlerini gösterir izin kayıt belgesi tutmak zorundadır.(Yıllık ücretli izin defteri)

Yıl içinde verilen izinler Yıllık Ücretli izinden mahsup edilebilir mi?
İş Kanunu’nun işveren tarafından yıl içinde verilmiş bulunan diğer ücretli ve ücretsiz izinler veya dinlenme ve hastalık izinleri yıllık izne mahsup edilemez.
Yıllık ücretli izin ücreti, izine çıkmadan önce çalışana ödenmelidir.
İşveren, Yıllık ücretli iznini kullanan her işçiye, yıllık izin dönemine ilişkin ücretini ilgili işçinin izine başlamasından önce peşin olarak ödemek veya avans olarak vermek zorundadır.
Tatil ücretinin hesabında Fazla çalışma karşılığı olarak alınan ücretler, primler, işyerinin temelli işçisi olarak normal çalışma saatleri dışında hazırlama, tamamlama, temizleme işlerinde çalışan işçilerin bu işler için aldıkları ücretler ve sosyal yardımlar, ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri için verilen ücretlerin tespitinde hesaba katılmaz.
Günlük, haftalık veya aylık olarak belirli bir ücrete dayanmayıp da akort, komisyon ücreti, kâra katılma ve yüzde usulü ücret gibi belirli olmayan süre ve tutar üzerinden ücret alan işçinin izin süresi için verilecek ücret, son bir yıllık süre içinde kazandığı ücretin fiili olarak çalıştığı günlere bölünmesi suretiyle bulunacak ortalama üzerinden hesaplanır.
Ancak, son bir yıl içinde işçi ücretine zam yapıldığı takdirde, izin ücreti işçinin izine çıktığı ayın başı ile zammın yapıldığı tarih arasında alınan ücretin aynı süre içinde çalışılan günlere bölünmesi suretiyle hesaplanır.
Yüzde usulünün uygulandığı yerlerde bu ücret, yüzdelerden toplanan para dışında işveren tarafından ödenir.
Yıllık ücretli izin süresine rastlayan hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri ayrıca ödenir.(Detayı yukarıda açıklanmıştır.)

Çalışan, yıllık ücretli izinli iken  başka bir işte çalışabilir mi?
Yıllık ücretli iznini kullanmakta olan işçinin izin süresi içinde ücret karşılığı bir işte çalıştığı anlaşılırsa, bu izin süresi içinde kendisine ödenen ücret işveren tarafından geri alınabilir.

İşyerleri Toplu İzin Kullandırabilir mi?
İşveren veya işveren vekili Nisan ayı başı ile Ekim ayı sonu arasındaki süre içinde, işçilerin tümünü veya bir kısmını kapsayan toplu izin uygulayabilir.
Bu uygulamaya gidildiğinde, izin kurulu izin çizelgelerini, toplu izne çıkacak işçiler aynı zamanda izne başlayacak ve Kanunun 53 üncü maddesindeki izin sürelerine ve yol izni isteklerine göre her işçinin izin süresinin bitimini gösterecek biçimde düzenler ve ilan eder.
Toplu izin dönemleri, bu dönemlerde henüz yıllık ücretli izin hakkını kazanmayan işçileri de kapsayacak şekilde belirlenebilir. Şu kadar ki, ertesi yıl veya yıllarda bu toplu izin yönteminin uygulanmaması halinde, bu durumda olanların gelecek yıllık ücretli izne hak kazanacakları tarih, genel esaslara göre belirlenir.
Toplu izin uygulanması halinde işveren veya işveren vekili, işyerinin korunması, işyerindeki araç, gereç, donatım veya makinelerin bakımı, hazırlanması, temizlenmesi veya güvenliğinin sağlanması gibi zorunlu durumlar için yeter sayıda işçiyi toplu izin dışında tutabilir.
Bu durumda olanların yıllık izinleri toplu izin döneminden önce veya sonra diledikleri tarihte verilir.

Mevsimlik veya Kampanya İşlerinde Yıllık Ücretli İzin
İş Kanununun 53 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında sözü geçen ve nitelikleri yönünden bir yıldan az süren mevsim veya kampanya işlerinin yürütüldüğü işyerlerinde devamlı olarak çalışan işçilerin yıllık ücretli izinleri hakkında da bu Yönetmelik hükümleri uygulanır.
Kısmi süreli ya da çağrı üzerine iş sözleşmesi ile çalışanlar yıllık ücretli izin hakkından tam süreli çalışanlar gibi yararlanır ve farklı işleme tabi tutulamaz.
Kısmi süreli ya da çağrı üzerine iş sözleşmesi ile çalışanlar iş sözleşmeleri devam ettiği sürece her yıl için hak ettikleri izinleri, bir sonraki yıl izin süresi içine isabet eden kısmi süreli iş günlerinde çalışmayarak kullanır.
Yukarıdaki esaslara göre izine hak kazanan kısmi süreli ya da çağrı üzerine çalışan işçilerle tam süreli çalışan işçiler arasında yıllık izin süreleri ve izin ücretleri konularında bir ayrım yapılamaz.
Geçici iş ilişkisi ile çalışan işçilerin yıllık ücretli izinleri hakkında, geçici iş sözleşmesinde aksi belirtilmediği takdirde, bu hükümleri uygulanır.

Emeklilerin  yıllık  ücretli  izin  hakları  çalışanlarla  aynı  mıdır?
SSK, Bağkur, Emekli Sandığı kurumlarından birinden emekli olan kişi 4857 sayılı iş Kanunu’na tabi bir işyerinde çalışmaya başladığı tarihten itibaren kendisi için Kuruma normal çalışanlardan ayrı bir şekilde ve Sosyal Güvenlik Destek Primi  adı altında prim ödenmektedir.
Emekli kişilerin Yıllık ücretli izin haklarının hesabında, normal çalışanlardan bir farkı yoktur. Deneme süresi dahil aynı işverene bağlı farklı işyerlerinde de olsa bir yıl çalışmış olan emeklilerin,  normal çalışanlarda olduğu gibi 14 çalışma günü ve 2 Hafta tatili günü olmak üzere (Genelde Pazar) toplam 16 günlük  izin hakkı vardır.
Emeklinin 50 yaşından büyük olması halinde, izin günü 20 çalışma günü ve 3 Hafta tatili günü olmak üzere toplam 23 gündür.
En son çalıştığı işyerinden emekli olan ve emekli olduktan sonra da Sosyal Güvenlik Destek Primi Ödeyerek aynı işyerinde çalışmaya devam eden kişinin  Yıllık ücretli izin süresinin hesabında emekli olmadan çalıştığı sürelerde hesaba katılır. Örneğin; 16 Yıl aynı işyerinde çalıştıktan sonra emekli olan ve en son 26 gün ve 4 Hafta  tatili olmak üzere 30 günlük izine hak kazanmış çalışan, emekli olduktan sonra aynı işverene bağlı olarak Sosyal Güvenlik Destek primi ödeyerek çalışmaya devam ederse Yıllık ücretli izin hakkı yine 30 Gün olacaktır. Emeklilik nedeniyle yapılan çıkış ve emeklilik işlemlerinin tamamlanması için geçen 3-4 ay gibi bir süre sonrasında, emekli olarak girişinin yapılması nedeniyle yıllık ücretli izin hakkı  yeni işe girmiş biri gibi değil, eski kıdemi üzerinden devam ettirilecektir. Ancak Çalışanın emekli olduktan sonra tamamen başka bir işverene bağlı olarak Emekli statüsünde  işe girmesi halinde yıllık ücretli izin hakkı, yeni işe girmiş bir kişi gibi ve 4857 sayılı iş kanunu’nun 53. maddesi hükümleri göz önünde bulundurularak hesaplanacaktır. (yıllık ücretli izin günleri yukarıda detaylı açıklanmıştır.)

Askerlik sonrası eski işyerinde çalışmaya başlandığında Yıllık ücretli izin hesabı
Askerlik nedeniyle tüm hakları verilerek işten ayrılan çalışanın, askerlik dönüşü
Aynı işyerinde veya aynı işverenin başka bir işyerinde tekrar çalışmaya başlaması durumunda Yıllık ücretli izin hesabı yapılırken yeni işe girmiş kişilerde olduğu gibi değil, Askerlik öncesi en son kıdemi nerede kaldıysa oradan devam ediyormuş gibi hesaplama yapmak gerekmektedir.
Örnek: Askere gitmeden önce, 6. yılına ait yıllık ücretli iznini 20 gün + 3 gün Hafta tatili olmak üzere toplam 23 gün olarak kullanan çalışan,  2007 yılında Kıdem tazminatını ve diğer tüm haklarını alarak işyerinden  ayrılmış,  2009 yılında askerlik dönüşü tekrar eski çalıştığı işyerine tekrar giriş yapmıştır. 2010 yılında askerlik dönüşü sonrası ilk iznini kullanacak olan çalışan 7. yıl izni olarak yine 20 + 3 = 23 gün izin kullanacaktır.
Yıllık ücretli izin süreleri iş akdi veya Toplu iş sözleşmleri ile arttırılabilir
Kanun’un Yıllık ücretli izin sürelerini  düzenleyen 53. maddesinde Yaş ve Kıdem kriterleri göz önüne alınarak belirlenen süreler asgari süreler olup, gerek çalışan ve işveren arasında düzenlenen iş akdi ile gerekse toplu iş sözleşmeleri yoluyla bu süreler arttırılabilir.

İzin kurulları hangi hallerde ve ne şekilde oluşturulur;
Çalışan sayısı yüzden fazla olan işyerlerinde, çalışanlardan gelen talepler, işin ve işyerinin çalışma konusu ve diğer özelliklerine göre yıllık ücretli izin plan ve programlarını yapmak için, işveren veya işveren vekilini temsilen bir kişi, çalışanları temsilen iki kişi olmak üzere toplam üç kişiden oluşan izin kurulu oluşturulur.
İzin kuruluna işveren temsilcisi başkanlık eder. Kurulun başkanı dışında kalan üyeleri çalışanlar kendi aralarında belirler. İzin kurullarının seçimi iki yılda bir yapılır. yeni izin kurulu seçilinceye kadar eski üyeler görevlerine devam eder.
Çalışan sayısının yüz kişiden az olduğu işyerlerinde; izin kurulu işveren veya görevlendireceği bir kişi ile çalışanların kendi aralarında seçecekleri bir kişi tarafından oluşturulur.
İzin kurulları tarafından Yıllık izin çizelgeleri, Çalışanın Adı Soyadı, Sicil Numarası, İşe giriş tarihi, Yıllık izine hak kazandığı tarih, işyerindeki çalışma süresi, izin günleri sayısı, Yol izini günleri sayısı, izinin başlama tarihi, izinin bitiş tarihi bilgilerini ihtiva edecek şekilde hazırlanması ve ilan edilmesi gerekmektedir.
İşveren veya izin kurulları izin kurulları yıllık izin kullandırma zamanları ile ilgili çalışanların yaptıkları talepleri işi

İzin isteğinin işverene bildirilmesi;
İşin sağlıklı yürümesi ve aksamaması için işyerlerinde oluşturulan izin kurullarınca tüm çalışanların istek ve ihtiyaçlarına göre yıllık ücretli izin programlarının yapılabilmesi için, Çalışanın   hak ettiği yıllık ücretli iznini, kullanmak istediği zamandan, en az bir ay önce, işverene yazılı olarak bildirmek zorundadır.
Çalışan yıllık izin isteminde, adını, soyadını, varsa kurum sicil numarasını, iznini hangi tarihler arasında kullanmak istediğini ve ücretsiz yol izni isteyip istemediğini yazar.
İzin kurulu veya işveren, işçinin istediği izin kullanma tarihi ile bağlı değildir. Ancak, izin sıra ve nöbetleşmesini göstermek üzere söz konusu kurulca düzenlenecek çizelgeler işçinin talebi ve iş durumu dikkate alınarak hazırlanır.
Aynı tarihe rastlayan izin isteklerinde; işyerindeki kıdem ve bir önceki yıl iznini kullandığı tarih dikkate alınarak öncelikler belirlenir.
Yol izni alanlar bu süreyi kullanmadan işe dönerlerse, işveren bunları anılan sürenin bitiminden önce işe başlatmayabilir.

İşyerleri yıllık ücretli izin defteri tutmak zorunda mıdır?
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 56. maddesinin son paragrafındaki hüküm gereği işveren, işyerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izinlerini gösterir izin kayıt belgesi tutmak zorundadır.
İşveren, her işçinin yıllık izin durumunu aynı esaslara göre düzenleyeceği izin defteri veya kartoteks sistemiyle de takip edebilir.

Çalışanın yıllık ücretli izin hakkından feragat edemez, yerine parasını isteyemez
Anayasa’nın 50. maddesi hükmü gereği “…….Dinlenmek, çalışanların hakkıdır. Ücretli hafta ve bayram tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir.” denmektedir.  Anayasa’nın bu hükmü gereği 4857 sayılı iş kanunu’ndaki düzenlemeler toplu olarak ele alındığında, kanunlarda sayılan olağanüstü haller dışında çalışanların Hafta Tatili, Ulusal ve Resmi bayramlarda ve Yıllık ücretli izin günlerinde çalışmadan dinlendirilmesi hususunda işverene ve işçiye zorunluluklar getirilmiştir. Bu kuralın normal koşullardaki istisnası iş sözleşmesinin fesih edildiği sırada varsa kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkına isabet eden ücretinin ödenmesidir. Bunun dışında gerek işveren’in işlerin aksamaması için yıllık ücretli izine çıkartmak yerine çalışana iznin ücretini önermesi, gerekse çalışanın gelirini arttırmak amacıyla izine çıkmak yerine parasını istemesi yasal değildir.

İş Akdinin sona ermesi halinde hak edilip kullanılmayan izin ücreti ödenir mi?
İş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde işçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Bu ücrete ilişkin zamanaşımı iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren başlar.
İşveren tarafından iş sözleşmesinin feshedilmesi halinde 17 nci maddede belirtilen bildirim süresiyle (İhbar süresi), 27 nci madde gereğince işçiye verilmesi zorunlu yeni iş arama izinleri (en az günlük 2 saat) yıllık ücretli izin süreleri ile iç içe giremez.

Kullanılmayan izinler yıl sonunda silinir mi ?
İşverenlerin hangi nedenle olursa olsun, çalışanların ilgili yıla veya geçmiş yıllara ilişkin birikmiş yıllık ücretli izin haklarını yok etmeye yönelik yapacağı yazılı veya sözlü herhangi bir işlem yasal değildir. Böyle bir durumun ortaya çıkması halinde çalışanın iş akdinin feshinden itibaren 5 yıllık bir zamanaşımı süresini göz önünde bulundurarak yıllık ücretli izin haklarını talep etmek için dava açma hakkı vardır.
İş sözleşmesi devam  eden  çalışanın varsa birikmiş yıllık ücretli izin haklarının makul sürelerde kullandırılması gerekmektedir.

Yıllık ücretli izine ilişkin yasa ihlalleri ve idari para cezaları
* Yıllık ücretli izni yasaya aykırı olarak bölünen her işçi için179
* Yıllık izin ücretini yasaya aykırı şekilde veya eksik ödenen her işçi için179
* İş sözleşmesinin sona ermesinde kullanılmadığı iznin ücreti ödenmeyen her bir işçi için 179
* İzin yönetmeliğine aykırı olarak izin kullandırılmayan veya eksik kullandırılan her işçi için179

26 Haziran 2012 Salı

Borcunu yapılandırıp ödemeyene 31 Ekim'e kadar süre


Borçlarını yapılandıran ve ödeme yapmayarak hakkını kaybeden mükellefler, ödemediği taksit tutarlarını, taksit vade tarihlerinden itibaren hesaplanacak geç ödeme zammı ile birlikte 31 Ekim 2012 tarihine kadar ödemesi halinde, Kanun'dan yararlanabilecek.Maliye Bakanlığı'nın ''Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Hakkında 6111 Sayılı Kanun Hakkında Genel Tebliği (Seri No:4)'', Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı. Tebliğe göre, Kanunun I,II,III ve IV. kısımlarına göre yapılandırma başvurusunda bulunduğu halde, ödenmesi gereken tutarları süresinde ödemeyerek Kanun hükümlerini ihlal edenler, bu tutarları ödemeleri gerektiği tarihten itibaren belirlenen geç ödeme zammı ile Temmuz ayından itibaren 4 ay içerisinde ödemeleri şartıyla, Kanun hükümlerinden yararlandırılacak.
Kanundan, yaptıkları başvurulara dayanılarak çok zor durumda oldukları tespit edilen borçlular, yabancı ülkelerde de faaliyette bulunan vergi mükelleflerinden Ekonomi Bakanlığı tarafından olağanüstü politik riskin gerçekleştiği tespit edilen ülkede faaliyette bulunan ve bu ülkedeki faaliyetleri nedeniyle durumları mücbir sebep hali kabul edilenler ile doğal afet nedeniyle mücbir sebep hali ilan edilen yerlerdeki dairelere borçlulardan mücbir sebep hali bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla devam edenler, ödemelerini mücbir sebep halinin sona erdiği tarihi izleyen ayın sonuna kadar yapmaları şartıyla Kanun hükümlerinden yararlandırılacak.
Mükelleflerin ihlale neden olan tutarları ödemeleri ve diğer tutarları ise öngörülen şekilde tamamen ödemeleri halinde, ilgili mevzuat uyarınca kesilmesi gereken vergi cezaları ve para cezalarının kesilmesinden ve tahakkuk edip etmediğine bakılmaksızın bu alacaklardan ve bunlara ilişkin fer'i alacakların tahsilinden vazgeçilecek. Tebliğe göre, mahsup sonrasında ödenmesi gereken tutarlardan fazla ödendiği tespit edilen tutarlar red ve iade edilecek.
Süresinde başvurmayanlar, Kanun'dan yararlanamayacak-Kanun hükümlerinden yararlanmak üzere Kanunda belirtilen süre ve şekilde başvuruda bulunmuş olanlardan,süresinde ödenmesi gereken tutarları ödemeyerek 19.md nin yürürlüğe girdiği 15 Haziran 2012 tarihi itibarıyla Kanundan yararlanma hakkını kaybetmiş olanlara öngörülen şartları yerine getirmeleri koşuluyla yeniden Kanundan yararlanma hakkı tanınırken, süresinde başvuruda bulunmamış olan borçlulara yeni bir başvuru hakkı verilmeyecek.
Süresinde ödenmeyen veya eksik ödenen taksitlerin geç ödeme zammıyla birlikte son taksiti izleyen ayın sonuna kadar da ödenmemesi, bir takvim yılında ikiden fazla taksitin süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi, bir takvim yılında tek taksit ödemesi öngörülen hallerde ödenmeyen taksitin izleyen taksitle birlikte ödenmemesi halinde Kanun hükümlerinden yararlanma hakkı kaybedilecek.
Mükellef, 2011 takvim yılına ilişkin ödenmeyen 3 taksitten en az birini hesaplanacak geç ödeme zammı ile birlikte, 2012 takvim yılına ilişkin ise Temmuz 2012, Eylül 2012 ve Kasım 2012 aylarında ödenmesi gereken taksitleri süresinde ödemek koşuluyla, geçici 19.md nin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ödeme süresi geçmiş 3 taksitten (Ocak 2012, Mart 2012, Mayıs 2012) en az birini hesaplanacak geç ödeme zammı ile birlikte, 31 Ekim 2012 tarihine kadar (bu tarih dahil) ödemesi halinde 6111 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanmaya devam edecek.
Mükellefin, geçici 19.md ile getirilen imkandan yararlanabilmesi için 2011 takvim yılına ilişkin en az bir taksit ödemesini geçici 19.md kapsamında yapması, 2012 takvim yılı için ise en az 4 taksitini süresinde ödemesi gerekecek.
6111 sayılı Kanunun geçici 19.md ile getirilen düzenlemeden yararlanmak isteyen mükelleflerden ayrıca yazılı başvuru aranılmayacak.Ancak, Kanun kapsamında yapılandırılan borçlara karşılık cebren veya rızaen tahsil edilen tutarların Kanun hükümlerine göre mahsubu gerektiğinden mahsup sonrası ödenecek tutarlarda değişiklik meydana gelebilecek. Bu durumda olan borçluların ödenecek tutarları öğrenebilmeleri için ödemelerini yapmadan önce ilgili vergi dairesi ile irtibata geçmesi gerekecek.

25 Haziran 2012 Pazartesi

Anonim ve limited şirketler şahıs işletmesine dönmeli mi?


http://www.thelira.com/yazar/31/ekrem-oncu/1967/anonim-ve-limited-sirketler-sahis-isletmesine-donmeli-mi  

6102 sayılı Yeni TTK'nın yürürlüğe girmesi ile çok sayıda küçük çaplı şirket ortakları şahıs işletmelerine dönmeyi düşünmeye başlamışlardı. Yeni TTK ile şirketlere ilişkin yapılan düzenlemelerin, gayri faal olan şirketlerin tasfiye edilmesi ya da şahıs işletmelerine dönülmesi sonucunu doğurabileceğini belirtmiştik. Faal olan firmalardan da, Yeni TTK ile getirilen düzenlemelerden uzak kalmak isteyenlerin, şahıs işletmelerine dönmek isteyebileceklerini vurgulamıştık. Nitekim Taslağın geçici 7’nci maddesi ile, anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmelerinin, ilgili Kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılacağı belirtilmektedir. Hemen belirtelim ki bu madde ile aktif olmayan, münfesih şirketlerin tasfiyesi kolaylaştırılmak istenmektedir.Aktif olarak faaliyette bulunan, özellikle hacmi düşük olan anonim ve limited şirketler Yeni TTK ile getirilen denetimlerden ve yükümlülüklerden kurtulmak için şahıs işletmesine dönmeyi düşünmeli midir? 
Şirketlerin şahıs işletmelerine dönmek istemelerinin nedenleri arasında, Yeni TTK ile birçok yeni düzenleme getirilmiş olması ile birlikte, belki de en önemli nedeni Yeni TTK ile küçük çaplı anonim ve limited şirketlere de denetim yaptırma yükümlülüğünün getirilmiş olmasıydı. Şimdi  Taslakla getirilecek denetime ilişkin düzenlemeler ile birlikte denetimi ele alacağız.
Yeni TTK ile tüm limited şirketler, anonim şirketlerde olduğu gibi denetime tabi olacaktı. Kanun, ciro, aktif büyüklük gibi kriterleri dikkate almadan tüm şirketleri bağımsız denetime tabi tutmuştu. Daha önceki yazımızda, yapılacak olan değişikliklerde bazı kriterler (ciro, aktif büyüklük, sektörel ayrım gibi) dikkate alınarak bu kriterlerin altında kalan firmalar için bağımsız denetim, işlem denetimi ve özel denetim yapılmayacağına yönelik düzenleme olabileceğini vurgulamıştık. Nitekim, Yeni TTK 397'nci madde gerekçesinde de belirtildiği üzere kaynak alınan Alman Ticaret Kanununun 316'ncı maddesine göre küçük anonim şirketler denetimden istisna edilmiştir.
Denetim bakımından Yeni TTK ile şirketlere getirilen yükümlülükler aşağıdaki gibi idi. Bağımsız denetim bakımından, Yeni TTK’nın 397 ve geçici 6’ncı maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin tamamı bağımsız denetime tabi olacaktı. Ancak bu düzenleme Taslakla değiştirilmektedir. Yeni TTK’nın 397’nci maddesine 4’üncü fıkra eklenerek denetime tabi olacak şirketlerin Bakanlar Kurulunca belirleneceği belirtilmektedir. Kanaatimizce yukarıda belirttiğimiz üzere, Bakanlar Kurulunca bu belirleme yapılırken ciro, aktif büyüklük, sektörel ayrım gibi kıstaslara göre kriterler oluşturulacaktır.
Ancak basında yer aldığı gibi 50 milyon TL ciro belirlenmesi durumunda şirketlerin çok az bir bölümünün (şirketlerin yüzde birlik bölümü olduğu ifade ediliyor) bağımsız denetime tabi olması sonucunu doğurur ki, bu durum Yeni TTK’nın ruhuna tamamen karşıdır ve denetim bakımından Yeni TTK düzenlemeleri anlamını yitirecektir. Hali hazırda 50 milyon TL üzerinde cirosu olan firmalardan Sermaye Piyasası Kurumu (SPK) mevzuatı uyarınca bağımsız denetim yaptıran firmaları da dışarıda bıraktığımızda yüzde birlik oran çok daha düşük olacaktır. Kaldı ki, 50 milyonluk ciroya ulaşan firmaların birçoğu SPK’ya tabi olmasa bile bağımsız denetim yaptırmayı tercih edebiliyorlar. Bu durumda Yeni TTK’nın denetime ilişkin düzenlemeleri hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Vurgulanmalıdır ki, Bakanlar Kurulunun kıstası ciro olacak ise, bu ciro tutarı Yeni TTK’daki denetime ilişkin düzenlemelerin anlam ifade edebilmesi için çok daha düşük olmalıdır. Küçük çaplı şirketlerin denetim dışında bırakılması bir gerekliliktir, ancak denetim bir sistem olacaksa belirlemenin ona göre yapılması yerinde olur. Kanaatimizce bu ciro tutarı 5-10 milyon TL arasında olursa hem küçük çaplı firmalar denetime tabi olmamış olur, hem de denetim bir sistem olarak uygulamada yer bulur.
Yeni TTK’da yer verilen ve 1.7.2012’de uygulamaya başlanacak olan işlem denetimi Taslakla daha yürürlüğe girmeden kaldırılmış olacaktır.

Özel denetim devam etmektedir. Yeni TTK’nın 438-444 maddeleri pay sahibinin ve azınlığın özel denetçi tayinini Eski TTK’ya göre (md. 348) daha etkin bir şekilde düzenlemiştir. Yeni TTK md. 438’e göre, tek bir paya sahip olsa bile her pay sahibi, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilecektir.

Aktif olarak faaliyette bulunan özellikle hacmi düşük olan anonim ve limited şirketler Yeni TTK ile getirilen şirketten borçlanma yasağı nedeni ile şahıs işletmesine dönmeyi düşünmeli midir?

17.06.2012 tarihli yazımızda ele aldığımız üzere, ortakların şirketten borçlanması yasağı da belirli şartlarla kaldırılmaktadır. Şirketten ortakların borçlanma yasağını düzenleyen 358’inci maddenin birinci fıkrası, “pay sahipleri, sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte karı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamaz” şeklinde değiştirilmektedir. Bu durumda, sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ödeyen ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte karı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olan şirketlerde ortaklar şirketten borçlanabileceklerdir.

Sonuç olarak denetime tabi olacak şirketleri belirleme yetkisi Bakanlar Kuruluna verilmiştir ve muhtemeldir ki küçük çaplı şirketler bağımsız denetim kapsamı dışına çıkartılacaklardır. İşlem denetimi de Yeni TTK’dan çıkartılmıştır. Özel denetim aslında Eski TTK’da da olan düzenlemenin biraz daha genişletilmiş halidir. Bu durumda, Taslakla Yeni TTK’nın denetime ilişkin düzenlemeleri çok büyük ölçüde değiştirilmekte ve küçük çaplı şirketlerin denetimden kurtulmak için şahıs işletmesine dönmeyi düşünmelerinin anlamı kalmamaktadır, ancak Bakanlar Kurulu Kararını da görmek gerekir. Şirketten borçlanma yasağı da kaldırılacağı için şahıs işletmesine bu nedenle dönmeyi düşünenlerin de, şahıs işletmelerine dönmelerinin anlamı kalmayacaktır.

21 Haziran 2012 Perşembe

SGK Geçerli teşvikler 2012-Haziran.


1-5084 Sayılı Kanun Uyarınca 10 veya Daha Fazla İşçi Çalıştıran Vergi Mükellefi İşverenler/İşyerleri İçin İstihdam Teşviki:Teşvikler içerisinde en eski olanı 06/02/2004 tarih ve 25365 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 5084 sayılı Kanuna bağlı olarak devam eden teşvik uygulamasıdır. Ancak bu Kanunda da 18/5/2005 tarih ve 25819 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5350 sayılı Kanun ve 30/12/2006 tarih - 26392 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5568 sayılı Kanunlarla çeşitli değişiklikler yapılmıştır. Özellikle kalkınmada öncelikli bölgelerde uygulanmaktadır.
a-Kapsama Giren İller:5084 sayılı Kanuna göre teşvik kapsamına sadece Adıyaman, Afyon, Ağrı, Aksaray, Amasya, Ardahan, Batman, Bartın, Bayburt, Bingöl, Bitlis, Çankırı, Diyarbakır, Düzce, Erzincan, Erzurum, Giresun, Gümüşhane, Hakkari, Iğdır, Kars, Kırşehir, Malatya, Mardin, Muş, Ordu, Osmaniye, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Uşak, Van ve Yozgat illeri girerken, 5350 sayılı Kanunla 01/04/2005 tarihinden geçerli olmak üzere Kilis, Tunceli, Kastamonu, Niğde, Kahramanmaraş, Çorum, Artvin, Kütahya, Trabzon, Rize, Elazığ, Karaman ve Nevşehir olmak üzere 13 il daha teşvik uygulaması kapsamına alınmış en son olarak 5568 sayılı Kanunla da Çanakkale İlinin Gökçeada ve Bozcaada’daki işletmeler de kapsama dahil edilmiştir.
b-Teşvikin Kapsamı:Buna göre, gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olan ve yukarıda belirtilen illerde faaliyet gösteren işverenler, fiilen on (dahil) veya daha fazla sigortalı çalıştırmaları koşuluyla, bu işyerinde çalıştırdıkları tüm sigortalılar için (sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalışanlardan dolayı tahakkuk ettirilen primler hariç) işveren hissesi teşvikinden yararlanabilmektedir.
Teşvik kapsamında dikkate alınacak fiilen çalışan sigortalı sayısının tespitinde, aylık prim ve hizmet belgesinde kayıtlı olup, bu belgede prim ödeme gün sayısı bulunan (çalışan) sigortalılar dikkate alınacaktır. Yasal süresi içinde birden fazla aylık prim ve hizmet belgesi verilmiş ise, sigortalı sayısının tespitinde, bu belgelerde prim ödeme gün sayısı bulunan sigortalıların toplam sayısı dikkate alınacaktır. Dolayısıyla, sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar (emekliler) sigortalı sayısının tespitinde dikkate alınacak, aday çırak, çırak ve öğrenciler ile  topluluk sigortasına tabi olanlar ise sigortalı sayısının tespitinde nazara alınmayacaktır.
Öte yandan, aylık sosyal güvenlik destek primi, işsizlik sigortası primi ve topluluk sigortası primlerinin işveren hissesi tutarları  teşvik kapsamına dahil edilmeyecektir. Kanun kapsamındaki illerde işverenlerin birden fazla işyeri bulunması durumunda ise, asgari on sigortalı çalıştırma şartı, işyerlerinin her biri için ayrı ayrı aranacaktır.
Söz konusu teşvik uygulaması kapsamında, 5510 sayılı Kanunun 80 ve 81. maddeleri uyarınca hesaplanan sigorta primlerinin işveren hissesinin; organize sanayi ve endüstri bölgelerinde kurulu (organize sanayi bölgesi yönetim kurulundan veya ticaret ya da sanayi odalarından alınacak bir belge ile kanıtlanması şartıyla) iş yerleri için tamamı, diğer yerlerdeki iş yerleri için yüzde sekseni Hazinece karşılanacaktır. Hazinece karşılanacak tutar, işçi sayısı ile prime esas kazanç alt sınırına göre hesaplanan işveren hissesi prim tutarının çarpımı sonucu bulunacak değer üzerinden, yukarıda belirtilen oranlara göre saptanan tutarı aşamaz. Ayrıca aylık sosyal güvenlik destek primi ile işsizlik sigortası priminin işveren hissesi kapsama dahil değildir.
Öte yandan işveren hissesine ait primlerin Hazinece karşılanabilmesi için, işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak 5510 sayılı Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Kuruma verilmesi ve sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin işçi hissesine isabet eden tutarı ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarın ödenmiş olması şart olduğu gibi, prim belgeleri süresinde verilmekle birlikte işveren tarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, Hazinece Kuruma yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikme zammı da işverenden tahsil edilecektir. Aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi geçirildikten sonra Kuruma verilmiş olması halinde, bu tür belgelerdeki sigorta primlerinin sigortalı ve işveren hisselerinin tümü işverenlerden tahsil edilecektir.
c-Muvazaalı İşlemler:
• Mevcut ve faaliyette bulunan işletmelerin devredilmesi, birleşmesi, bölünmesi veya nevi değiştirmesi,
• Mevcut bir işletmenin kapatılarak değişik bir ad veya unvan veya bir iş birimi olarak açılması,
• Yönetim ve kontrolü elinde bulunduracak şekilde doğrudan veya dolaylı ortaklık ilişkisi bulunan şirketler arasında istihdamın kaydırılması,
• Şahıs işletmelerinde işletme sahipliğinin değiştirilmesi,    Gibi ek bir kapasite ve istihdam artışına neden olmayan işlemler yeni işe başlama veya yeni bir işyeri olarak kabul edilmeyecek, dolayısıyla teşvik kapsamına alınmayacaktır.
d-İşçi Sayısının Düşmesi:Teşvik uygulaması kapsamına giren işyerlerinin sigorta primi işveren hissesi teşvikinden yararlanmak için gerekli olan şartları, müteakip aylarda da taşıyıp taşımadıkları düzenli olarak Kurum tarafından kontrol edilecek, teşvikten yararlanan bir işyerinde, daha sonra bu işyerinden sigortalı çıkarılması nedeniyle, bir sonraki ayda fiilen çalışan sigortalı sayısında azalma olmasına bağlı olarak, anılan işyeri işvereni, fiilen çalışan sigortalı sayısının on sigortalının altına düşmesi nedeniyle bu işyerinde sigortalı sayısı yeniden on sigortalıya ulaşmadıkça sigorta primi işveren hissesi teşvikinden yararlanamayacaktır ve bu aylar için yersiz olarak Hazinece karşılanmış olan bir prim varsa, bu prim 5510 sayılı Kanun 88 ve 89. maddeleri de nazara alınarak gecikme zammı ile birlikte işverenden tahsil edilecektir. 
e-Uygulamanın Süresi:Bu teşvik uygulaması 31/12/2008 tarihinde sona erecekken, ilk önce 18/02/2009 tarih ve 5838 sayılı Kanunun 32 nci maddesiyle 31/12/2009 tarihine kadar uzatılmış, son olarak da 05/02/2010 tarih - 27484 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5951 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 10 uncu maddesi ile 01/01/2010 tarihinden geçerli olmak üzere 31/12/2012 tarihine kadar uzatılmıştır.
f-Kapsam Dışı Kalan İşler ve İşverenler:
• 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlerine tabi olan hizmet ve yapım işlerinin gerçekleştirilmesine yönelik faaliyetler,
• Kamu sektörüne ait işyerleri,
• 01/04/2005 tarihinden itibaren uluslararası anlaşma hükümlerine istinaden hizmet ve yapım işlerinin gerçekleştirilmesine yönelik faaliyetler,
• Gelir veya kurumlar vergisine tabi olmayan işverenler, bu teşvik uygulaması kapsamına girmemektedir.
Konuya ilişkin olarak 2007/48 - 2009/12 - 2009/46 - 2009/133 sayılı SGK genelgeleri yayınlanmıştır.
2-18/29 Yaş Arası Erkek İle 18 Yaşından Büyük Kadın Çalıştıran İşverenler İçin İstihdam Teşviki:Bu teşvik için en son 30/6/2010 tarihinde işe alınmış olan sigortalılar için başvuru kabul edilmiş olup, artık Kurumca yeni başvuru kabul edilmemektedir. Ancak, daha önce bu teşvikten yararlanma hakkı elde edilmiş olan sigortalılar için, beşinci yıl dolana kadar bu teşvik uygulanacaktır. Şu an uygulamada olan ve başvuru kabul edilen teşvik 4447 sayılı Kanunun Geçici 10 uncu maddesinde düzenlenen ve aşağıda ayrıntılı bilgileri yer alan teşvik uygulamasıdır.   
5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 20. maddesi ile 4447 sayılı Kanuna eklenen geçici 7 inci madde ile getirilmiştir. Buna göre;18 yaşından büyük - 29 yaşından küçük erkekler ile yaş şartı aranmaksızın 18 yaşından büyük kadınlardan; 01/07/2008 tarihinden önceki altı aya veya 2008 yılı Aralık ve 2009 yılı Ocak aylarına ilişkin Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalılar dışında olması şartıyla, 01/07/2008 tarihinden önceki bir yıllık dönemde işyerine ait prim ve hizmet belgelerinde bildirilen ortalama sigortalı sayısına ilave olarak 01/07/2008 tarihinden itibaren iki yıl içinde yani 01/07/2010 tarihine kadar (en son 30/06/2010 tarihinde) işe alınan ve fiilen çalıştırılanlar için; 506 sayılı Kanunun 72 nci ve 73 üncü maddelerinde sayılan ve 78 inci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin;
• Birinci yıl için yüzde yüzü,      • İkinci yıl için yüzde sekseni,
• Üçüncü yıl için yüzde altmışı,   • Dördüncü yıl için yüzde kırkı,
• Beşinci yıl için yüzde yirmisi,   İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanır.
İşveren hissesine ait primlerin İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanabilmesi için, işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermeleri ve sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanmayan işveren hissesine ait tutarın tamamını ödemiş olmaları şarttır. Aşağıdaki (f) bendi hükmü saklı kalmak kaydıyla bu teşvik, 506 sayılı Kanun kapsamında bulunanlarla aynı şartlarda olmak üzere 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personeli için de uygulanır.
Bu madde hükümleri; 
a-01/10/2003 tarihinden sonra özelleştirme kapsamında devir alınan işyerleri hariç olmak üzere, mevcut ve faaliyette bulunan işyerlerinin devredilmesi, birleşmesi, bölünmesi veya nevi değiştirmesi gibi hallerde yeni işe başlama olarak değerlendirilmez.
b-Mevcut bir işyerinin kapatılarak; değişik bir ad veya unvan ya da bir iş birimi olarak aynı faaliyette açılması veya çalışan sigortalıların bütün olarak devredilmesi  halinde, bu işyerleri hakkında  uygulanmaz.
c-Yönetim ve kontrolü elinde bulunduracak şekilde doğrudan veya dolaylı ortaklık ilişkisi bulunan şirketler arasında istihdamın kaydırılması, şahıs işletmelerinde işletme sahipliğinin değiştirilmesi gibi ek bir kapasite ve istihdam artışına neden olmayan, sadece teşviklerden yararlanmak amacıyla yapılan işlemler hakkında uygulanmaz.
d-506 sayılı Kanun gereğince yapılan kontrol ve denetimler sonucunda çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği tespit edilen işyerleri hakkında bir yıl süreyle uygulanmaz.
e-8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve uluslararası anlaşma hükümlerine istinaden yapılan hizmet ve yapım konulu işyerlerine yönelik işyerleri hakkında uygulanmaz.
f-Kamu idareleri işyerleri hakkında uygulanmaz.
g-506 sayılı Kanuna göre sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ile yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz.
İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanan prim tutarları gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz.
Konuya ilişkin olarak 2008/73 - 2009/52 sayılı SGK genelgeleri yayınlanmıştır.
3-Sigorta Primleri İşveren Hissesinin Beş Puanlık Kısmının Hazinece Karşılanması Şeklindeki İstihdam Teşviki:5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesine 5763 sayılı Kanunun 24 üncü maddesi ile eklenen (ı) bendi uyarınca, 01/10/2008 tarihinden itibaren özel sektör işverenlerinin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutar Hazinece karşılanacak, dolayısıyla sigorta primlerinden beş puanlık indirim yapılmış olacaktır. Bu teşvik uygulaması özellikle diğer teşvik uygulamalarından yararlanamayan işverenler tarafından tercih edilmektedir.
Ancak işverenlerin bu uygulamadan yararlanabilmeleri için;
a-Çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermeleri,
b-Sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarı yasal süresinde ödemeleri,
b-SGKna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması, erekmektedir. Ancak borcu olmakla beraber; Kuruma olan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarını 6183 sayılı Kanuna göre tecil ve taksitlendiren işverenler ile 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ve 5458 sayılı Sosyal Güvenlik Prim Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile diğer taksitlendirme ve yapılandırma Kanunlarına göre taksitlendiren ve yapılandıran işverenler bu tecil, taksitlendirme ve yapılandırmaları devam ettiği sürece bu teşvikten yararlandırılır.
• İşverenler;
a-Genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, döner sermayeler, fonlar, belediyeler, il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri tarafından kurulan birlik ve işletmeler, sosyal güvenlik kurumları, bütçeden yardım alan kuruluşlar ile özel kanunla kurulmuş diğer kamu kurum, kurul, üst kurul ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bunların bağlı ortaklıkları ile müessese ve işletmelerinde ve sermayesinin %50'sinden fazlası kamuya ait olan diğer ortaklıklar çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak,
b-2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamındaki alım ve yapım işleri ve 4734 sayılı Kanundan istisna olan alım ve yapım işleri ile uluslararası anlaşma hükümlerine istinaden yapılan alım ve yapım işlerine ilişkin işyerleri ile 4734 sayılı Kanundan istisna olan alım ve yapım işlerine ilişkin işyerlerinde çalıştırılan sigortalılarla ilgili olarak,
c-Sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ile yurt dışında çalışan sigortalılarla ilgili olarak, bu teşvik hükümlerinden yararlanamazlar.
• Hazinece karşılanan prim tutarları gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz.
• Bu teşvik unsuru ile diğer ilgili mevzuatla sağlanan sigorta prim desteklerinin (teşviklerinin) aynı dönem için birlikte uygulanması halinde, bu destek öncelikle uygulanır.
.Aynı dönem için ve mükerrer olarak bu teşvik unsurundan yararlanamaz. Bu durumda, işverenlerin tercihleri dikkate alınmak suretiyle uygulama, destek unsurlarından sadece biriyle sınırlı olarak yapılır.
5510 sayılı Kanun gereğince yapılan kontrol ve denetimlerde çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği tespit edilen işverenler bir yıl süreyle bu fıkrayla sağlanan destek unsurlarından yararlanamaz.
• İşverenler bu teşvikten ihale konusu işlerlerde de yararlanabileceklerdir, İhale konusu iş üstlenen ve aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içinde kanun numarası seçmeksizin, yani bu teşvikten yararlanmadan Kuruma vermiş olan işverenlerce, sonradan geriye yönelik ve düzeltme amaçlı olarak 5510 sayılı Kanun numarası seçilmek suretiyle, yani bu teşvikten yararlanmak amacıyla aylık prim ve hizmet belgesi düzenlendiği durumlarda, söz konusu belgelerin işleme alınıp alınmayacağı hususunda durum ilgili idareye bildirilecek ve ihale konusu iş üstlenen işverenin beş puanlık prim indiriminden yararlandırılıp yararlandırılamayacağı hususunda, ilgili idareden alınacak cevaba göre işlem yapılacaktır.Konuya ilişkin olarak 2008/93 - 2009/139 sayılı SGK genelgeleri yayınlanmıştır.
4-Özürlü İşçi Çalıştıran İşverenlere Yönelik İstihdam Teşviki: Esasen bu konuda daha önceden beri teşvik uygulanmakta olup, buna göre belirlenen oranlar üzerinde özürlü çalıştıran işverenlerin çalıştırdıkları kontenjan fazlası işçiler ile zorunlu olmadıkları halde özürlü çalıştıran veya çalışma gücünün % 80'inden fazlasını kaybetmiş özürlüyü çalıştıran işverenlerin bu şekilde fazladan çalıştırdıkları işçilerin her biri için sigorta primi işveren hissesinin yarısını hazine karşılamakta idi. Ancak daha sonra bu konuda 4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesi 5763 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile değiştirildi ve altınca fıkrada bu konu düzenlendi. Bu yeni düzenlemeye göre;
• Özel sektör işverenlerince 4857 sayılı İş Kanununun 30 uncu maddesi kapsamında çalıştırılan 5510 sayılı Kanuna tabi özürlü sigortalılar ile,
• 5378 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde belirtilen korumalı işyerlerinde çalıştırılan özürlü sigortalıların, Prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin tamamı Hazine tarafından karşılanacaktır.
• Kontenjan fazlası özürlü çalıştıran,
• Yükümlü olmadıkları halde özürlü çalıştıran işverenlerin,  ise bu şekilde çalıştırdıkları her bir özürlü için prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin yüzde ellisi Hazinece karşılanacaktır.
İşveren hissesine ait primlerin Hazinece karşılanabilmesi için;
• İşverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak 5510 sayılı Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermeleri,
• Sigortalıların tamamına ait sigorta primi sigortalı hissesine isabet eden tutar ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarın tamamını ödemiş olmaları,şarttır. İşveren tarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, Hazinece Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikme zammı, işverenden tahsil edilir. Hazinece karşılanan prim tutarları gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz. Bu özürlü istihdam teşviki kapsamına, kamu idareleri hariç 506 sayılı Kanun kapsamındaki sigortalılara ilişkin matrah ve oranlar üzerinden olmak üzere, 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personeli de girer.Uygulama 01/07/2008 tarihinden itibaren geçerlidir. Konuya ilişkin olarak 2008/77 sayılı SGK genelgesi yayınlanmıştır.
5-4447 Sayılı Kanunun 50 nci Maddesinin Beşinci Fıkrasında Düzenlenen İstihdam Teşviki:18/8/2009 tarihli ve 27323 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5921 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu İle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1 inci maddesi ile, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 50 nci maddesinin mülga beşinci fıkrası yeniden düzenlenmiştir.
Buna göre; İşsizlik ödeneği almaya hak kazanmış olarak işten ayrılmış bir sigortalıyı, 1/10/2009 veya sonraki bir tarihte ve son altı aylık dönemde aylık prim ve hizmet belgelerinde bildirilen ortalama sigortalı sayısına ilave olarak işe alan işveren bu teşvikten yararlanabilecektir. Yani daha açıkçası söz konusu sigortalının;
• 1/10/2009 veya sonraki bir tarihte işe alınmış olması,
• İşe giriş tarihi itibariyle işsizlik ödeneği almaya hak kazanmış olması,
• İşe alındığı tarihten önceki aydan başlanarak, son altı aylık dönemde aylık prim ve hizmet belgelerinde bildirilen ortalama sigortalı sayısına ilave olarak işe alınmış olması,
• İşsizlik ödeneği almaya hak kazanmadan önce son çalıştığı işyeri haricindeki bir işyerinde işe başlamış olması,gerekmektedir.Yukarıda belirtilen şartların dördünün birlikte gerçekleşmiş olması gerekecektir.Bu şekilde işe alınmış olan sigortalının prime esas kazanç alt sınırı üzerinden tahakkuk eden;
• Kısa vadeli sigorta kolları priminin 1 puanlık kısmı,
• Malullük yaşlılık ve ölüm sigortası priminin tamamı,
• Genel sağlık sigortası priminin tamamı, Kalan işsizlik ödeneği süresince İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanacaktır.
Söz konusu primlerin İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanabilmesi için işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak 5510 sayılı Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermesi, varsa prime esas alt kazanç sınırı ile prime esas kazanç arasındaki fark ve kısa vadeli sigorta kollarına ilişkin prim tutarı farkı ile işsizlik sigortası primlerini Sosyal Güvenlik Kurumuna ödemiş olması şarttır. Bu teşvik 5510 sayılı Kanun kapsamında bulunanlarla aynı şartlarda olmak üzere 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personeli için de uygulanır. Bu teşvikten diğer teşviklerle birlikte aynı dönem için ve mükerrer olarak yararlanılamaz. Bu durumda, işverenlerin tercihleri dikkate alınmak suretiyle uygulama, teşvik unsurlarından sadece biriyle sınırlı olarak yapılır. İşçinin, işten ayrıldığı işyerinde tekrar işe başlaması halinde bu teşvik hükümlerinden yararlanılamaz. Konuyla ilgili olarak 04/12/2009 tarih - 2009/149 Sayılı SGK Genelgesi yayınlanmıştır.
6-4447 Sayılı Kanunun Geçici 9 uncu Maddesinde Düzenlenen İstihdam Teşviki:Bu teşvik uygulaması sona ermiş olup, artık yeni başvuru alınmamaktadır.
18/8/2009 tarihli ve 27323 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5921 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu İle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2 nci maddesi ile, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa geçici 9 uncu madde eklenmiş olup, 18/8/2009 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiş olan söz konusu geçici madde uyarınca;2009 yılının Ekim ayına ait prim ve hizmet belgelerinde bildirilen sigortalı sayısına ilave olarak, 31/12/2010 tarihine kadar, işe alınma tarihinden önceki üç aylık dönem içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı sigortalılar dışındaki kişilerden olmak kaydıyla işe alınan ve fiilen çalıştırılanlar için işveren bu teşvikten yararlanabilecektir. Daha açık bir anlatımla söz konusu sigortalının;
• 18/8/2009 ila 31/12/2009 tarihleri arasında işe alınmış olması,
• İşe giriş tarihinden önceki üç aylık dönemde Kurumumuza verilen aylık prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı olmaması,
• Fiilen işyerinde çalışıyor olması,
• 2009/Nisan ayına ilişkin olarak düzenlenmiş aylık prim ve hizmet belgesinde kayıtlı sigortalı sayısına ilave olarak işe alınmış olması,gerekmektedir.
Belirtilen şartları birlikte taşıyan sigortalının prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hisselerine ait tutarı, altı ay boyunca İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanacaktır. Bu madde kapsamında işe almaya ilişkin 31/12/2010 tarihini 30/6/2011 tarihine kadar, primlerin Fondan karşılanma süresini ise altı aya kadar daha uzatmaya, Bakanlar Kurulu yetkilidir. Burada belirtilen süreler 28/1/2010 tarihli ve 5951 sayılı Kanunun 7 nci  maddesiyle uzatılmış olan sürelerdir. İşveren hissesine ait primlerin İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanabilmesi için işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak 5510 sayılı Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmesi ve sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarı ile İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanmayan işveren hissesine ait tutarın ödenmiş olması şarttır.
Aşağıdaki (f) bendi hükmü saklı kalmak kaydıyla bu maddede düzenlenen teşvik, 5510 sayılı Kanun kapsamında bulunanlarla aynı şartlarda olmak üzere, 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personeli için de uygulanır. İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanan prim tutarları gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz.
Bu madde hükümleri;
a-1/10/2003 tarihinden sonra özelleştirme kapsamında devir alınan işyerleri hariç olmak üzere, mevcut ve faaliyette bulunan işyerlerinin devredilmesi, birleşmesi, bölünmesi veya nevi değiştirmesi gibi hallerde yeni işe başlama olarak değerlendirilmez.
b-Mevcut bir işyerinin kapatılarak; değişik bir ad veya unvan ya da bir iş birimi olarak aynı faaliyette açılması veya çalışan sigortalıların bütün olarak devredilmesi halinde, bu işyerleri hakkında uygulanmaz.
c-Yönetim ve kontrolü elinde bulunduracak şekilde doğrudan veya dolaylı ortaklık ilişkisi bulunan şirketler arasında  istihdamın  kaydırılması, şahıs  işletmelerinde işletme  sahipliğinin değiştirilmesi gibi ek bir kapasite ve istihdam artışına neden olmayan, sadece teşviklerden yararlanmak amacıyla yapılan işlemler hakkında uygulanmaz.
d-5510 sayılı Kanun gereğince yapılan kontrol ve denetimler sonucunda çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği tespit edilen işyerleri hakkında tespit yapıldığı aydan başlanmak suretiyle uygulanmaz.
e-4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve bu Kanundan istisna olan alımlar ile uluslararası anlaşma hükümlerine istinaden yapılan hizmet alımları ve yapım işlerini yürüten işyerleri hakkında uygulanmaz.
f-21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara ait işyerlerinde çalışmaya başlayanlar hakkında uygulanmaz.
g-5510 sayılı Kanuna göre sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ile yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz. Konuyla ilgili olarak 2009/113 - 2009/133 sayılı SGK genelgeleri yayınlanmıştır.
7-4447 Sayılı Kanunun Geçici 10 uncu Maddesinde Düzenlenen İstihdam Teşviki:Bu teşvik uygulaması 25/02/2011 tarihli ve 27857 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6111 sayılı Kanunun 74 üncü maddesi ile getirilmiştir.
7.1-Yararlanma Şartları:
a-Sigortalı yönünden;
• 1/3/2011 ila 31/12/2015 tarihleri arasında işe alınmış olması,
• 18 yaşından büyük olması,
• İşe alındığı tarihten önceki altı aylık dönemde Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmiş olan aylık prim ve hizmet belgelerinde kayıtlı olmaması,
• Fiilen çalışması,
b-İşyeri yönünden;
• Özel sektör işverenlerine ait olması,
• Sigortalının, ortalama sigortalı sayısına ilave olarak çalıştırılması,
• Yasal ödeme süresi geçmiş prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcunun bulunmaması,
• Aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmesi,
• Tahakkuk eden sigorta primlerinin yasal süresi içinde ödenmesi,şartlarının birlikte gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
Yukarıdaki genel şartların yanında sigortalının;
• Erkek olması halinde, işe giriş tarihi itibariyle 18 ila 29 yaş aralığında ya da 29 yaşından büyük olup olmadığı,
• İşe giriş tarihi itibariyle veya çalışmakta iken; mesleki yeterlilik belgesine sahip olup olmadığı, mesleki ve teknik eğitim veren orta veya yüksek öğretimi bitirip bitirmediği, Türkiye İş Kurumunca düzenlenen iş gücü yetiştirme kursunu bitirmiş olup olmadığı, işe alındığı işyerinde mesleki yeterlik veya mesleki ve teknik öğretim ya da İŞKUR kurs belgesinde belirtilen mesleklerde ya da alanlarda çalıştırılıp çalıştırılmadığı,
• Türkiye İş Kurumuna kayıtlı işsiz olup olmadığı,hususları destekten yararlanma süresini etkileyen şartlardır.
Dolayısıyla bu maddede belirtilen destek unsuru;
a-18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük erkekler ile 18 yaşından büyük kadınlardan;
1) Mesleki yeterlik belgesi sahipleri için kırksekiz ay süreyle,
2) Mesleki ve teknik eğitim veren orta veya yüksek öğretimi veya Türkiye İş Kurumunca düzenlenen işgücü yetiştirme kurslarını bitirenler için otuzaltı ay süreyle,
3) (1) ve (2) numaralı alt bentlerde sayılan belge ve niteliklere sahip olmayanlar için yirmidört ay süreyle,
b-29 yaşından büyük erkeklerden (a) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentlerinde sayılan belge ve niteliklere sahip olanlar için yirmidört ay süreyle,
c-(a) ve (b) bentleri kapsamına girenlerin Türkiye İş Kurumuna kayıtlı işsizler arasından işe alınmaları halinde ilave olarak altı ay süreyle,
d-5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında çalışmakta iken, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra mesleki yeterlik belgesi alanlar veya mesleki ve teknik eğitim veren orta veya yüksek öğretimi bitirenler için oniki ay süreyle,
e-18 yaşından büyüklerden bu fıkranın (a), (b) ve (ç) bentlerine girmeyenlerin Türkiye İş Kurumuna kayıtlı işsizler arasından işe alınmaları halinde altı ay süreyle,uygulanır.
Bu maddede sayılan belge ve nitelikler nedeniyle destek unsurundan yararlanabilmek için sigortalıların sahip oldukları mesleki yeterlik, mesleki ve teknik eğitim veren orta veya yüksek öğretim kurumları veya Türkiye İş Kurumunca düzenlenen işgücü yetiştirme kurslarına ilişkin belgelerde belirtilen meslek ya da alanlarda işe alınmaları ve/veya çalışıyor olmaları gerekir.Bu maddeyle sağlanan destek unsurundan aynı sigortalı için bir kez yararlanılabilir. Sigortalı, destek süresini tamamlamadan işsiz kalması halinde, kalan süreden yeniden yararlanamaz. Ancak ikinci fıkranın (a) bendi kapsamına girenlerin, aynı bent kapsamında yeniden işe alınmaları ve (1) veya (2) numaralı alt bentlerde sayılan belge ve nitelikleri bu dönemde temin etmeleri halinde destekten yeniden yararlanabilirler. Bu durumda ilk yararlanma süresi, ikincisinden düşülür ve toplam yararlanma süresi en son yararlanılan destek için maddede öngörülen süreyi aşamaz.
İşveren hissesine ait primlerin Fondan karşılanabilmesi için işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak; 5510 sayılı Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermesi, sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutarını yasal süresi içinde ödemesi ve kapsama giren sigortalının işe alındığı işyerinden dolayı Sosyal Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması şarttır. Sosyal Güvenlik Kurumuna olan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarının 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre tecil ve taksitlendirilmiş veya ilgili diğer kanunlar uyarınca prim borçlarının yeniden yapılandırılmış ve taksitlendirilmiş olması, bu tecil, taksitlendirme ve yeniden yapılandırma devam ettiği sürece işverenlerin bu fıkra hükmünden yararlanmasına engel teşkil etmez.
Bu maddede düzenlenen teşvik, 5510 sayılı Kanun kapsamında bulunanlarla aynı şartlarda olmak üzere 506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personeli için de uygulanır. Fondan karşılanan prim tutarları, gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz.Bakanlar Kurulu, bu maddenin uygulanma süresini 2015 yılından itibaren beş yıla kadar uzatmaya yetkilidir.
7.2-Teşvikten Yararlanamayacaklar:Bu madde hükümleri; 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara ait işyerleri ile 8/9/1983 tarihli ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa, 4/1/2002 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa ve uluslararası anlaşma hükümlerine istinaden yapılan alım ve yapım işleri ile 4734 sayılı Kanundan istisna olan alım ve yapım işlerine ilişkin işyerleri, sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ve yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz.5510 sayılı Kanun gereğince yapılan kontrol ve denetimlerde, çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği tespit edilen işverenler bir yıl süreyle bu maddeyle sağlanan destek unsurlarından yararlanamaz.
7.3-Teşvikin Kapsamı:Bu teşvik kapsamında 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde sayılan ve 82 nci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazançları üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hisselerine ait tutarı, işe alındıkları tarihten itibaren İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanır. Bu nedenle, kapsama giren sigortalılardan dolayı anılan maddede öngörülen destekten yararlanılması sırasında, bu sigortalıların kazançlarının prime esas kazanç alt sınırını aşıp aşmadığı üzerinde durulmayacaktır.
Öte yandan, 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan, "Bu fıkra ve diğer ilgili mevzuatla sağlanan sigorta prim desteklerinin aynı dönem için birlikte uygulanması halinde, bu destek öncelikle uygulanır." hükmüne istinaden, 4447 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesi kapsamına giren bir sigortalı için öncelikle 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde öngörülen beş puanlık prim desteğinden, ardından 4447 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesinde öngörülen destekten yararlanılacaktır. Ancak, 4447 sayılı Kanunun geçici 10 uncu maddesinde öngörülen destekten yararlanılması sırasında, 5510 sayılı Kanunda öngörülen destekten yararlanılmış olan 5 puanlık kısım düşülerek, kalan işveren hissesi üzerinden tahakkuk eden primlerden dolayı yararlanılacaktır.Konuyla ilgili ayrıntılı açıklama Sosyal Güvenlik Kurumunun 2011/45 Sayılı Genelge'sinde yer almaktadır.
8-Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararda Öngörülen İstihdam Teşviki:İstihdam teşviki uygulamalarından biri de 16/07/2009 tarih - 27290 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Bakanlar Kurulu Kararı (2009/15199 sayılı karar) ile büyük ölçekli yatırımlar ile bölgesel uygulama kapsamında desteklenen yatırımlara yönelik olarak getirilen istihdam teşviki uygulamasıdır. Söz konusu teşvik uygulamasının ayrıntıları Hazine Müsteşarlığı tarafından çıkarılan ve 28/07/2009 tarih - 27302 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin Tebliğde belirtilmiş, daha sonra da 21/10/2010 tarih - 27736 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Tebliğle söz konusu tebliğde değişiklik yapılmıştır. Ayrıca söz konusu Bakanlar Kurulu kararından daha sonra 18/8/2009 tarihli ve 27323 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5921 sayılı Kanunla 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa Ek 2 nci madde eklenmiştir. Dolayısıyla bu teşvik uygulaması da kanuni dayanağa bağlanmıştır.
Ancak daha sonra 15/06/2012 tarihli ve 28324 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6322 sayılı Kanunla yeni bir teşvik uygulaması getirilmiş, bu doğrultuda 5510 sayılı Kanunun söz konusu ek 2 nci maddesi değiştirilmiş, aynı Kanuna geçici 41 inci madde eklenmiş, buna bağlı olarak da 19/06/2012 tarihli ve 28328 sayılı Resmi Gazete’de de 2012/3305 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar (Bakanlar Kurulu Kararı) yayımlanmış, dolayısıyla yukarıda belirtilen 14/7/2009 tarihli ve 2009/15199 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar yürürlükten kaldırılmıştır. Daha sonra da 20/06/2012 tarihli ve 28329 sayılı Resmi Gazete’de Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin Tebliğ yayımlanmıştır.Yatırımlara yönelik istihdam teşviki, yeni mevzuat doğrultusunda aşağıda belirtildiği şekilde uygulanacaktır:
A-İşveren Hissesi Desteği:
A.1-Büyük ölçekli yatırımlar, stratejik yatırımlar ve bölgesel teşvik uygulamaları kapsamında desteklenen yatırımlardan, tamamlama vizesi yapılmış teşvik belgesinde kayıtlı istihdamı aşmamak kaydıyla;
a) Komple yeni yatırımlarda, teşvik belgesi kapsamında gerçekleşen yatırımla sağlanan,
b) Diğer yatırım cinslerinde, yatırımın tamamlanmasını müteakip, yatırıma başlama tarihinden önceki son altı aylık dönemde (mevsimsel özellik taşıyan yatırımlarda bir önceki yıla ait mevsimsel istihdam ortalamaları dikkate alınır) Sosyal Güvenlik Kurumuna verilen aylık prim ve hizmet belgesinde bildirilen ortalama işçi sayısına teşvik belgesi kapsamında gerçekleşen yatırımla ilave edilen, istihdam için ödenmesi gereken sigorta primi işveren hissesinin asgari ücrete tekabül eden kısmı Bakanlık bütçesinden karşılanacaktır.Yani sigortalıya ödenen aylık ücret tutarına bakılmaksızın, sigorta primi işveren hissesinin asgari ücrete tekabül eden kısmı devlet tarafından karşılanacak, dolayısıyla asgari ücretten yüksek ücret alan işçilerin sigorta primi işveren hissesinin asgari ücrete tekabül eden kısmını aşan tutar da işveren tarafından ödenecektir.
A.2-Büyük ölçekli yatırımlar ile bölgesel teşvik uygulamaları kapsamında desteklenen yatırımlarda söz konusu destek aşağıda belirtilen sürelerde uygulanacaktır.
 Bölgeler
31/12/2013 tarihine kadar (bu tarih dahil) başlanılan yatırımlar
1/1/2014 tarihinden itibaren
başlanılan yatırımlar
1
2 yıl
-
2
3 yıl
-
3
5 yıl
3 yıl
4
6 yıl
5 yıl
5
7 yıl
6 yıl
6
10 yıl
7 yıl

A.3-Stratejik yatırımlar için bu destek 6 ncı bölgede on yıl, diğer bölgelerde yedi yıl süreyle uygulanacaktır.
A.4-Yararlanılan sigorta primi işveren hissesi desteğinin tutarı, bölgesel teşvik uygulamaları kapsamında desteklenen yatırımlar ile büyük ölçekli yatırımlarda sabit yatırım tutarının aşağıda belirtilen oranlarını geçemeyecektir. 

Bölgesel Teşvik Uygulamaları
Büyük Ölçekli Yatırımlar
Bölgeler
Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteğinin Sabit Yatırım Tutarına Oranı  (%)
Sigorta Primi İşveren Hissesi Desteğinin Sabit Yatırım Tutarına Oranı (%)
1
10
3
2
15
5
3
20
8
4
25
10
5
35
11
6
50
15

A.5-Stratejik yatırımlarda sigorta primi işveren hissesi desteğinin miktarı, bölge ayrımı yapılmaksızın sabit yatırım tutarının yüzde onbeşini geçemeyecektir.
A.6-İşveren hissesine ait primlerin karşılanabilmesi için, işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermesi ve sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin sigortalı hissesine isabet eden tutar ile Bakanlıkça karşılanmayan işveren hissesine ait tutarın yasal süresi içerisinde ödenmiş olması şartı aranacaktır. İşveren tarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, Bakanlıktan Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikme zammı işverenden tahsil edilecektir.
A.7-Genel teşvik uygulamaları kapsamında desteklenen, tersanelerin gemi inşa yatırımlarında tamamlama vizesi şartı aranmaksızın belge konusu geminin yapımında istihdam edilen işçiler için ödenmesi gereken sigorta primi işveren hissesinin asgari ücrete tekabül eden kısmı Bakanlıkça karşılanabilecektir. Bu destek, gemi inşası devam etse dahi yatırıma başlama tarihinden itibaren en fazla on sekiz ay süreyle uygulanacaktır. Yat, yüzer tesis ve deniz araçları da bu kapsamda değerlendirilecektir.
A.8-Bu desteğin uygulanacağı teşvik belgesi kapsamındaki yatırıma ait tesiste, işverenin sosyal güvenlik işyeri sicil numarası altında ilgili mevzuatta belirlenen alt işverenler (taşeronlar) tarafından istihdam edilen işçi sayısı da dikkate alınabilecektir.
A.9- Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak aktarımlarla ilgili usul ve esaslar Ekonomi Bakanlığı tarafından belirlenecektir.
B-İşçi Hissesi Desteği:Bu yeni teşvik uygulamasıyla ilgili Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde, 6 ncı bölgede; büyük ölçekli yatırımlar, stratejik yatırımlar ve bölgesel teşvik uygulamaları kapsamında teşvik belgesine istinaden gerçekleştirilecek yatırımla sağlanan ilave istihdam için, tamamlama vizesi yapılan teşvik belgesinde kayıtlı istihdam sayısını aşmamak kaydıyla, işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna ödenmesi gereken sigorta primi işçi hissesinin asgari ücrete tekabül eden kısmı, tamamlama vizesinin yapılmasını müteakip on yıl süreyle işveren adına Ekonomi Bakanlığı bütçesinden karşılanabilecektir.Bu destekten yararlanılabilmesi için, aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmesi ve Bakanlıkça karşılanmayan işçi hissesine ait tutarın (yani asgari ücretten yüksek ücret alan işçilerin sigorta primi işçi hissesine ait asgari ücrete tekabül eden kısmını aşan tutarın) yasal süresi içerisinde ödenmiş olması şartı aranacaktır. Bu destekten yararlanan yatırımcı tarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, Bakanlıktan Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikme zammı işverenden tahsil edilecektir.
Yukarıda 8. maddede yer alan hüküm sigorta primi desteği için de uygulanabilecektir. Yani bu desteğin uygulanacağı teşvik belgesi kapsamındaki yatırıma ait tesiste, işverenin sosyal güvenlik işyeri sicil numarası altında ilgili mevzuatta belirlenen alt işverenler (taşeronlar) tarafından istihdam edilen işçi sayısı da dikkate alınabilecektir.
9-5746 Sayılı Kanun Uyarınca Araştırma ve Geliştirme Merkezlerine Sağlanan İstihdam Teşviki: 12/3/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5746 sayılı Araştırma  ve Geliştirme  Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi üçüncü fıkrası uyarınca;
Kamu personeli hariç olmak üzere,
• Teknoloji merkezi işletmelerinde,
• Ar-Ge merkezlerinde,
• Kamu kurum ve kuruluşları ile kanunla kurulan vakıflar tarafından veya uluslararası fonlarca desteklenen ya da TÜBİTAK tarafından yürütülen Ar-Ge ve yenilik projeleri ile rekabet öncesi işbirliği projelerinde,
• Teknogirişim sermaye desteklerinden yararlanan işletmelerde,Çalışan Ar-Ge ve destek personeli ile 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanununun geçici 2 nci maddesi uyarınca ücreti gelir vergisinden istisna olan personelin; bu çalışmaları karşılığında elde ettikleri ücretleri üzerinden hesaplanan sigorta primi işveren hissesinin yarısı, her bir çalışan için beş yıl süreyle Maliye Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanacaktır. Öte yandan, bu teşvik kapsamına giren sigortalılara yapılan ücret dışındaki ödemeler ile kapsama giren sigortalıların Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri dışındaki çalışmaları nedeniyle hak ettikleri ücretleri buradaki teşvik kapsamı dışında kalmaktadır. Dolayısıyla 5746 sayılı Kanun kapsamına giren sigortalıların Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri kapsamındaki çalışmaları dolayısıyla hak ettikleri ücretlerinin 5746 sayılı Kanun numarası; bu sigortalılara yapılan ücret dışındaki ödemeler ile Ar-Ge ve yenilik faaliyetleri dışındaki çalışmaları nedeniyle hak ettikleri ücretlerinin ise 5510 sayılı Kanun numarası seçilmek suretiyle düzenlenecek olan aylık prim ve hizmet belgesi ile Kuruma bildirilmesi halinde, bu maddede belirtilen teşvikin dışında kalan ücretler için 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde düzenlenen, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden, işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutar Hazinece karşılanması imkânından da işveren yararlanmış olacaktır. Konuyla ilgili olarak 2008/85 - 2009/21 sayılı SGK genelgeleri yayınlanmıştır.
10-5225 sayılı Kanun Uyarınca Kültür Yatırımı ve Girişimleri İçin Sağlanan İstihdam Teşviki:5225 sayılı Kültür Yatırımları ve Girişimlerini Teşvik Kanununun 5 inci maddesi c bedi uyarınca;Söz konusu Kanun uyarınca belgelendirilmiş kurumlar vergisi mükellefi yatırımcı veya girişimcilerin, ilgili idareye verecekleri aylık prim ve hizmet belgelerinde bildirdikleri, münhasıran belgeli yatırım veya girişimde çalıştıracakları işçilerin, prime esas kazançları üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hissesinin, yatırım aşamasında üç yılı aşmamak şartıyla % 50'si, işletme aşamasında ise yedi yılı aşmamak şartıyla % 25'i, Hazinece karşılanacaktır. Konuya ilişkin olarak 22/09/2010 tarih ve 2010/109 sayılı SGK Genelgesi yayımlanmıştır.11-506 Sayılı Kanunun Geçici 20 inci Maddesi Kapsamındaki Sandıkların Yararlanabilecekleri Teşvikler:
506 sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıkların statülerine tabi personel istihdam eden sandıklar, bankaları, sigorta ve reasürans şirketlerini, oda, borsa ve birlikleri;
5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin (ı) bendinde öngörülen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet tutarın Hazinece karşılanması teşvikinden,
4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin altıncı fıkrasında öngörülen (özürlü işçi çalıştırmayla ilgili) sigorta primi işveren hissesi teşvikinden,
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun geçici 7 nci maddesinde 18 yaşından büyük ve 29 yaşından küçük erkekler ile yaş şartı aranmaksızın 18 yaşından büyük kadın işçi çalıştıranlar için öngörülen sigorta primi işveren hissesi teşvikinden,
• 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun geçici 9 uncu maddesinde öngörülen sigorta primi işveren hissesi teşvikinden,
• 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun geçici 10 uncu maddesinde öngörülen sigorta primi işveren hissesi teşvikinden, yararlanabileceklerdir.Konuya ilişkin olarak 14/4/2009 tarih - 2009/61 sayılı SGK genelgesi yayımlanmıştır.
12-Aynı Anda Birden Fazla Teşvikten Yararlanma:1/3/2011 tarihinden önce, diğer destek kanunlarında öngörülen sigorta prim desteğinden (istihdam teşvikinden) yararlanmakta olan işverenlerin destek kapsamına giren sigortalılarından dolayı aynı dönem için ve mükerrer olarak 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde öngörülen beş puanlık prim desteğinden (işveren hissesindeki beş puanlık indirimden) yararlanmaları mümkün bulunmamakta; dolayısıyla, gerek diğer destek kanunları (teşvikler), gerekse beş puanlık prim desteği kapsamına giren sigortalılar için işverenler aynı anda sadece tercih ettikleri bir Kanunda öngörülen destekten yararlanabilmekte idiler. Bazı işverenler ise ayrı ayrı aylık prim ve hizmet belgesi düzenleyerek, sigortalıların bir kısmı için bir teşvikten, sigortalıların diğer bir kısmı için başka bir teşvikten (örneğin: sigortalıların bir kısmı için sigorta primleri işveren hissesinin beş puanlık kısmının hazinece karşılanması şeklindeki istihdam teşvikinden, diğer bir kısmı için başka bir teşvikten) yararlanma yoluna gitmekteydiler.
Ancak 25/02/2011 tarihli ve 27857 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6111 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanunda yapılan değişiklik sonucunda işverene aynı anda iki teşvikten yararlanma imkanı getirildi. Buna göre;
 1/3/2011 tarihinden itibaren, gerek diğer bir prim desteği kapsamına, gerekse beş puanlık prim desteği kapsamına giren bir sigortalı için, ilgili kanunda mükerrer yararlanılamayacağı hususunda bir düzenleme bulunmayan hallerde, aynı dönemde aynı sigortalı için iki ayrı kanunda öngörülen prim desteğinden (teşvikten) yararlanılması mümkün hale getirilmiştir. Bu durumda, her iki destek kapsamına giren sigortalılardan dolayı işveren öncelikle beş puanlık prim desteğinden (teşvikten), ardından diğer kanunda öngörülen destekten (teşvikten) yararlanılabilecektir. Dolayısıyla yukarıdaki bölümlerde ayrıntılı olarak açıklanan teşvik ve desteklerden;
4447 sayılı Kanunun geçici 7 nci, geçici 9 uncu ve geçici 10 uncu maddesinde,
4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin altıncı fıkrasında,
5510 sayılı Kanunun ek 2 nci maddesinde,
• 5225 sayılı Kültür Yatırımları ve Girişimlerini Teşvik Kanununun 5 inci maddesinde,
• 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında,öngörülen sigorta prim desteğinden yararlanılması sırasında, öncelikle 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde öngörülen beş puanlık prim desteğinden yararlanılacak, ardından belirtilen Kanunlarda öngörülen desteklerden, işveren hissesine isabet eden beş puanlık kısım düşüldükten sonra kalan işveren hissesi üzerinden ilgili kanunlarda öngörülen oranlar üzerinden yararlanılabilecektir.
Buna karşın,;
• 5084 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinde,
• 4447 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin beşinci fıkrasında,öngörülen desteklerden, 5084 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin (j) bendi ve 4447 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin beşinci fıkrasında; bu Kanunda (5084/md.4 ve 4447/md.50) düzenlenen destek unsurlarından diğer ilgili mevzuat uyarınca yararlanmakta olanların aynı dönem için ve mükerrer olarak anılan Kanunlarla sağlanan destek unsurlarından ayrıca yararlanamayacakları öngörüldüğünden, aynı sigortalıdan dolayı söz konusu maddelerde öngörülen destekler ile birlikte ayrıca 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde öngörülen beş puanlık prim desteğinden yararlanılması mümkün bulunmamaktadır.
13-Teşvikten Yararlanmaktayken Sigortasız İşçi Çalıştırıldığının Tespit Edilmesi Durumu:5510 sayılı Kanun uyarınca yapılan kontrol ve denetimler sonucunda çalıştırdığı sigortalıları Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirmediği, yani sigortasız işçi çalıştırdığı tespit edilen işyeri işverenleri,
5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde öngörülen beş puanlık prim desteğinden, tutanak tarihini izleyen ay başından itibaren,
4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun geçici 7 nci maddesinde öngörülen destekten, tespitin yapıldığı aydan itibaren,bir yıl süre ile,
• 4447 sayılı Kanunun geçici 9 uncu maddesinde öngörülen destekten ise tespitin yapıldığı aydan itibaren,
yararlanamaz.
 5510 sayılı Kanun uyarınca yapılan kontrol ve denetimler sonucunda;
• Alt işverenin çalıştırdığı sigortalıları Kuruma bildirmediğinin tespit edilmesi halinde, hem kayıt dışı sigortalı çalıştıran alt işveren hem de asıl işveren,
• Asıl işverenin çalıştırdığı sigortalıları Kuruma bildirilmediğinin tespit edilmesi halinde ise, yalnızca asıl işveren,söz konusu desteklerden yukarıda yazılı süreler içinde yararlanamaz.
14-SGK’ya Borcu Olanların Teşvikten Yararlanmadaki Durumu:5510 sayılı Kanunun 90 ıncı maddesine, 5754 sayılı Kanunun 54 üncü maddesi ile eklenen altıncı fıkrası ve İşverenlere Verilen Devlet Yardımı, Teşvik ve Desteklerde Sosyal Güvenlik Kurumundan Alınacak Borcu Yoktur Belgesinin Düzenlenmesine İlişkin Usul ve Esaslara Dair Tebliğ uyarınca;Yasal ödeme süresi geçmiş sigorta primi, işsizlik sigortası primi ve idari para cezası borcu bulunan işverenlerin;
• 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde,
• 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinde,
• 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında,
• 5225 sayılı Kültür Yatırımları ve Girişimlerini Teşvik Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasında,
öngörülen indirim ve teşviklerden yararlanmaları mümkün bulunmamaktadır.
Öte yandan İşverenlere Verilen Devlet Yardımı, Teşvik ve Desteklerde Sosyal Güvenlik Kurumundan Alınacak Borcu Yoktur Belgesinin Düzenlenmesine İlişkin Usul ve Esaslara Dair Tebliğin 6 ncı maddesinde, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu gereğince 16 yaşından büyük işçiler için belirlenen aylık asgari ücretin brüt tutarına kadar olan borçların destek ve teşviklerin verilmesi sırasında dikkate alınmayacağı açıklanmıştır.
Dolayısıyla işverenlerin, kapsama giren Devlet yardımları ile teşvik ve desteklerden yararlanabilmeleri için; Türkiye genelinde yasal ödeme süresi geçmiş sigorta primi, işsizlik sigortası primi, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarının toplamının 16 yaşından büyükler için belirlenmiş olan brüt asgari ücretten fazla olmaması veya fazla olmakla birlikte söz konusu borçların 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine istinaden tecil ve taksitlendirilmiş ya da çeşitli Kanunlar gereğince yeniden yapılandırılmış olması, ayrıca yapılandırma veya taksitlendirme işlemlerinin devam ediyor (bozulma şartlarının oluşmamış) olması gerekmektedir.
Borçları tecil ve taksitlendirilmemiş ya da yapılandırılmamış olan işverenler ise devlet yardımı, teşvik ve desteklerden; muaccel prim ve idari para cezası borçları kesilip Kuruma aktarıldıktan sonra, varsa kalan kısmı üzerinden yararlandırılabilir.
Öte yandan, söz konusu yardım, teşvik ve desteklerden yararlanmaması gerektiği sonradan anlaşılanlardan, yapılan devlet yardımı teşvik ve destek ödemeleri ilgili mevzuat çerçevesinde müeyyideleri ile birlikte geri alınır