.

.

18 Ağustos 2012 Cumartesi

TALİ SİGORTA ACENTELERİNİN KDV KARŞISINDAKİ DURUMU



Yazar HayrettinERDEM http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/makaleler/2003093866.htm#_ftn1 - - *

I- GENEL AÇIKLAMA
7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu’nun 9. maddesinde sigorta acentesi ve tali acenteler tanımlanmıştır. Buna göre, her ne ad altında olursa olsun sigorta şirketine tabi bir sıfatı olmaksızın bir sözleşmeye dayanarak belli bir yer veya bölge içinde, daimi bir surette Türkiye’deki sigorta şirketlerinin sigorta sözleşmelerine aracılık eden veya bunları sigorta şirketi adına yapan gerçek veya tüzel kişiler sigorta acentesi; sigorta acentelerinin acentelik faaliyetleriyle ilgili olarak tayin ettikleri gerçek veya tüzel kişi acentelere ise tali acente denilmektedir. Tali acentelik tesisi için sigorta şirketinin yazılı izni gerekmektedir. Anılan Kanun’un aynı maddesine göre, sigorta sözleşmeleri yapma ve prim tahsil etme yetkileri sigorta şirketlerine ait olup, bu yetkiler acentelik sözleşmesinde belirtilmek kaydıyla sigorta acentelerine devredilebilir. Ancak, tali acentelere sözleşme yapma ve prim tahsil etme yetkisi verilmesi kanunen mümkün bulunmamaktadır.
Kanun’un uygulamasında sigorta acenteleri, (A) ve (B) acenteleri olarak ikiye ayrılmıştır. Bu acentelerden (A) acenteleri, poliçe tanzimine yetkilidir. (B) acenteleri ise poliçe tanzimine yetkili olmayıp, rolleri sigortalı ile şirket arasında aracılık yapmaktan ibarettir. Diğer bir ifade ile (B) acenteleri, tali acentedir. (A) acenteleri banka ve sigorta muameleleri vergisinin (BSMV) mükellefi, (B) acenteleri ise değildir. Dolayısıyla, (B) acentelerinin diğer bir ifade ile tali acentelerin yaptıkları işlemler nedeniyle lehlerine kalan paralar BSMV’ye tabi bulunmamaktadır.
(B) acentelerinin sigorta işlemlerine aracılık etmeleri karşılığında elde ettikleri komisyonlar BSMV kapsamı dışında kaldığından, bu komisyonların KDV’ye tabi olup olmayacağı konusunda uygulamada tereddütler bulunmaktaydı. 4842 sayılı Kanunla KDV Kanunu’nun 17/4-e maddesinde yapılan değişiklik ile, söz konusu tereddütler giderilmiştir.
Aşağıda (B) sigorta acentelerinin diğer bir ifade ile tali sigorta acentelerinin KDV karşısındaki durumları incelenecektir.

II- TALİ SİGORTA ACENTELERİNİN KDV KARŞISINDAKİ DURUMLARI
A- TALİ SİGORTA ACENTELERİNİN SİGORTA MUAMELELERİNE İLİŞKİN İŞLEMLERİNDE KDV
KDV Kanunu’nun 17/4-e maddesi ile, banka ve sigorta muameleleri vergisi kapsamına giren işlemler ile sigorta acente ve prodüktörlerinin sigorta mu-amelelerine ilişkin işlemleri KDV’den istisna edilmiştir.
Buna göre, sigorta acentelerinden (A) tipi sigorta acenteleri BSMV mükellefi olduklarından, bu acentelerin yaptıkları işlemler nedeniyle lehlerine kalan paralar BSMV’ye tabi olup, KDV’den istisnadır. Ancak, (B) tipi sigorta acenteleri olarak adlandırılan tali sigorta acenteleri ise BSMV mükellefi olmadıklarından, lehlerine kalan paralar BSMV’nin dışındadır. Tali sigorta acenteleri sigortalı ile sigorta acentesi arasında aracılık yapmakta ve karşılığında sigorta acentesinden komisyon almaktadır. Sigorta acentesinin yapmış olduğu sigorta karşılığında müşteriden aldığı primler BSMV’ye tabi olduğundan KDV’den istisnadır. Bu şekilde BSMV’ye tabi tutulan primlerin aracılık komisyonu olarak tali acentelere aktarılan kısımları ise, sigortalılardan alındığı sırada BSMV’ye tabi tutulmuş olduğundan KDV’ye tabi tutulmuyordu. Ancak, sigorta acentesi lehine aracılık işlemleri yapan tali acentelerin elde ettikleri bu komisyonların KDV’den istisna olduğuna dair Kanun’da bir düzenlemenin yer almaması ve bu konunun verilen özelgelerle yönlendirilmiş olması nedeniyle uygulamada tereddütler oluşmuştur.
4842 sayılı Kanunla KDV Kanunu’nun 17/4-e maddesinde yapılan değişiklik ile, tali acentelerin sigorta muamelelerine ilişkin işlemleri nedeniyle elde ettikleri komisyonların KDV’den istisna olduğu hüküm altına alınarak, bu komisyonların KDV’ye tabi olup olmayacağı konusunda uygulamada ortaya çıkan tereddütler giderilmiştir.

B- TALİ SİGORTA ACENTELERİNİN SİGORTA ARACILIK HİZMETLERİ DIŞINDAKİ MAL TESLİMİ VE HİZMET İFALARINDA KDV
3065 sayılı KDV Kanunu’nun 4842 sayılı Kanunla değişik 17/4-e maddesi ile, banka ve sigorta muameleleri vergisi kapsamına giren işlemler ile tali acenteler dahil sigorta acente ve prodüktörlerinin sigorta muamelelerine ilişkin işlemleri KDV’den istisna edilmiştir.
Sigorta acentelerinden (A) tipi acenteler poliçe tanzimine yetkili olup, BSMV mükellefidir. Dolayısıyla, bu acentelerin yaptığı tüm işlemler BSMV’nin kapsamında olup, KDV’den istisnadır.
(B) tipi acenteler diğer bir ifade ile tali acenteler ise BSMV’nin kapsamı dışında olup, bu acentelerin sadece sigorta muamelelerine ilişkin işlemleri KDV’den istisnadır.
Bu çerçevede, tali acentelerin sigorta aracılık işlemleri dışındaki diğer teslim ve hizmetlerinden KDV’nin konusuna girenler, bu vergiye tabi olacaktır. Örneğin; tali acentelerin işletmeye ait demirbaşlarını satmaları işlemi KDV’ye tabi olacaktır. Bu acenteler, başka faaliyetleri nedeniyle KDV mükellefi iseler, demirbaş satışlarını da KDV beyannamesi ile beyan edeceklerdir. Tali acentelerin başka faaliyetleri nedeniyle KDV mükellefiyeti bulunmaması halinde, alıcının gerçek usulde KDV mükellefi olması halinde demirbaş satışına ait KDV, Kanun’un 9/1. maddesine göre alıcı tarafından sorumlu sıfatıyla 2 no.lu KDV beyannamesi ile beyan edilecektir. Alıcının da KDV mükellefi olmaması halinde, tali acenteler demirbaş satışı nedeniyle KDV mükellefiyeti tesis ettirecekler ve satışa ait KDV’yi kendileri beyan edeceklerdir. Maliye Bakanlığı’nın uygulaması da bu doğrultudadır  http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/makaleler/2003093866.htm#%281%29 - (1) .

III- SONUÇ
Yukarıda yapılan açıklamalardan da fark edileceği üzere, rolleri sadece sigortalı ile şirket arasında aracılık yapmaktan ibaret olan ve poliçe düzenleme yetkisi bulunmayan tali acentelerin, bu işlemleri karşılığında aldıkları komisyonlar (primler) KDV’den istisnadır. Bu konudaki tereddütler, KDV Kanunu’nun 17/4-e maddesinde 4842 sayılı Kanunla yapılan düzenleme ile tamamen giderilmiştir. Tali acentelerin sigorta aracılık hizmetleri dışındaki mal teslimi ve hizmet ifaları, KDV’nin konusuna girmesi halinde, KDV’ye tabi bulunmaktadır. Örneğin, bu acentelerin işletmeye dahil demirbaşlarının satışı KDV’ye tabidir.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

İş Ortaklıkları.


03 Nisan 1986 Tarihli Resmi Gazete-Sayı: 19067
KURUMLAR VERGİSİ GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 31)
4.12.1985 gün 3239 sayılı Kanunla 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun bazı maddelerinde değişiklikler yapılmıştır. Yapılan değişikliklerle ilgili olarak, aşağıdaki açıklamaların yapılması gerekli görülmüştür.
1. İŞ ORTAKLIKLARI: A — Tanım ve Kapsamı; Kurumlar Vergisi Kanununun 1. maddesine (E) bendi ortaklıkları" eklenmiştir. İş ortaklıkları, KVK'nun l. maddesinin A, B, C ve D bentlerinde yazılı kurumların; kendi aralarında, şahıs ortaklıkları veya gerçek kişilerle belli bir işin birlikte yapılmasını müştereken taahhüt etmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklardır. 1.1. 1986 tarihinden önce kurulan ve adi şirket şeklinde faaliyette bulunan ortaklıklar diledikleri takdirde aşağıda belirtilen unsurları taşımaları şartıyla iş ortaklığı olarak faaliyetlerini sürdürebilirler.
b) Unsurları: Kurulacak olan iş ortaklığının kurumlar vergisi mükellefi sayılabilmesi için en az aşağıdaki unsurları taşıması gerekir.
i) Ortaklardan en az birisinin kurumlar vergisi mükellefi olması,
ii) Ortaklığı belli bir işi sonuçlandırmak üzere yazılı bir sözleşmeyle kurulması,
iii) İş ortaklğı konusunun, belli bir iş olması,
iv) Birlikte yapılacak olan işin, belli bir süre içinde gerçekleştirilmesinin öngörülmesi,
v) İşin, birden fazla takvim yılına yaygın; inşaat, onarma, montaj ve teknik hizmetler olması,
vi) iş ortaklığı ile işveren arasında bir taahhüt sözleşmesinin olması,
vii) Tarafların, müştereken taahhüt edilen işin, belli bir veya birden fazla bölümünden değil, tamamından işverene karşı sorumlu olmaları,
viii) İşin bitiminde kazancın paylaşılması,
ix) Birlikte yapılması öngörülen ve müştereken taahhüt edilen işin bitimi ve Vergi Usul Kanununda belirtilen mükellefiyetle ilgili ödevlerin tamamının yerine getirilmesiyle mükellefiyetin sona ermesi,
Yukarıda belirtilen genel unsurlar dikkate alındığında; her ortağın işin belli bir bölümünün yapımı taahhüt ettiği konsorsiyumlar, iş ortaklığı tanımı dışında kalmaktadır. Bu tür ortaklıklarda (konsorsiyum) her bir ortağın yapacağı işin taahhüt sözleşmesinde açıkça belirtilmesi zorunludur. Ancak, taahhüt sözleşmesinde belirtilmemekle beraber, ortakların kendi aralarında yapacakları mukavele ile her bir ortağın yükleneceği işin belirlenmesi ve işveren idarece de bu mukavelenin kabulü halinde, iş ortaklığı sözkonusu olmayacak, bu tür ortaklık "konsorsiyum" olarak adlandırılacaktır.
İş ortaklığı, devamlılık arzeden ve aynı nitelikte olan iş veya işler için değil, belirli bir sürede bilecel: bir iş için kurulacak ve tam mükellefiyete tabi olacaktır.
Örnek: "A" bankasına mali müşavirlik yapmak üzere iş ortaklığı kurulması mümkün değildir. Ancak aynı bankaya yıllara yaygın bir inşaat işini taahhüt etmek üzere iş ortaklığı kurulabilecektir. Belli bir iş için kurulan iş ortaklığında işverenin birden fazla olması, iş ortaklığının da birden fazla olmasını gerektirmez. Ancak bir işverene karşı birden fazla işin, yukarıda tanımı yapılan iş ortaklığı çerçevesinde taahhüt edilmesi halinde, her iş, ayrı bir iş ortaklığının kurulmasını gerektirecektir.
Örnek: Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ile Türkiye Elektrik Kurumu'nun birlikte ihaleye çıkardıkları bir baraj inşaatı için tek bir iş ortaklığı sözkonusudur. İşverenin birden fazla olması (belli bir iş dolayısıyla) iş ortaklığının da birden fazla olmasını gerektirmez. Öte yandan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nün ihaleye çıkardığı iki baraj inşaatı dolayısıyla iki ayrı iş ortaklığının kurulması zorunludur. İş ortaklığının bağlı olduğu vergi dairesi; ortaklığın kuruluş mukavelesinde gösterilen merkezinin bulunduğu yer vergi dairesidir. Mukavelede ortaklığı merkezi belirtilmemiş ise iş merkezinin bulunduğu yer vergi dairesi olacaktır. Belli bir iş için kurulacak olan iş ortaklığında işin bitim tarihi Gelir Vergisi Kanununun 44. maddesinde belirlenen esaslara göre tayin olunacaktır. Ancak, işin bitimi iş ortaklığının da sona erdiğini göstermez. Bu iş dolayısıyla mükellefiyetle ilgili ödevlerin tamamının da yerine getirilmesi gerekir (Örneğin tahakkuk eden verginin tamamının ödenmesi gibi). Öte yandan, iş ortaklığının sona ermesinden sonra, ortaklık adına tarh olunacak vergi ve cezalar müteselsilen ortaklardan aranacaktır. Çünkü ortaklar belli bir işin birlikte yapılmasını müştereken taahhüt etmişlerdir.

10 Ağustos 2012 Cuma

Sigorta acentelerinde kdv 2008


"Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunla ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki" 5766 sayılı yasanın 25'inci maddesi ile Gelir Vergileri Yasası'nın "mükellef" başlıklı 30'uncu maddesinde yapılan değişiklik uyarınca "Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi'ni banka ve bankerlerle sigorta şirketleri öder. Sigorta aracıları tarafından yapılan sigorta işlemlerinde de verginin mükellefi sigorta şirketleridir."
Bu bağlamda da aynı yasanın "matrah" başlığını taşıyan değişik 31'inci maddesinin üçüncü fıkrası gereği olarak "Sigorta işlemlerinde verginin matrahı, bu işlem dolayısıyla poliçede yer alan prim tutarıdır. Prim tutarının hesabında sigorta işlemi dolayısıyla komisyon ve benzeri adlarla sigorta aracılarına yapılan ödemeler indirim konusu yapılamaz."
Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi ile ilgili Gider Vergileri Yasası'nın "Beyanname Verilme Zamanı ve Yeri" başlıklı 47'nci maddesinin (a) bendine eklenen hüküm uyarınca da "Sigorta muamelelerine ilişkin beyanname sigorta şirketlerinin kanuni veya iş merkezlerinin bulunduğu yer vergi dairesine" verilecektir.
Diğer yandan 5766 sayılı yasanın 12'nci maddesi ile Katma Değer Vergisi Yasası'nın "Sosyal ve Askeri Amaçlı İstisnalarla Diğer İstisnalar" başlıklı 17'nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının (e) bendinde yapılan değişiklikle "Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi kapsamına giren işlemler ve sigorta aracılarının sigorta şirketlerine yaptığı muamelelerine ilişkin işlemlerinin" istisna kapsamında olduğu hususu hükme bağlanmıştır.
Gider Vergileri Yasası ile Katma Değer Vergisi Yasası'nda yapılan bu değişiklikler uyarınca sigorta aracılarının (tüm acenteler ile sigorta broker'ları) sigorta şirketleri ile yapacakları sigorta muamelelerine ilişkin işlemler Katma Değer Vergisi'nden istisna edilmiş olup, söz konusu işlemler dışında kalan diğer işlemler bu düzenleme gereği Katma Değer Vergisi'ne tabi tutulacaktır.
Katma Değer Vergisi Yasası'nın 17'nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının (e) bendinde yapılan değişiklik 01 Ağustos 2008 tarihinden itibaren geçerli olup, bundan böyle söz konusu tarihten itibaren "sigorta aracıları"nın sadece "sigorta şirketlerine" yapacakları işler Katma Değer Vergisi'nden bağışık olacaktır. Dolayısıyla yapılan bu düzenlemeler sonucunda sigorta aracılarının Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi mükellefiyetine 01 Ağustos 2008 tarihi itibariyle sona erecektir.Bir başka anlatımla Ağustos 2008 ayından itibaren Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi beyannamesi artık "sigorta şirketleri" tarafından verilecektir.
Ancak, yapılan son değişiklikler uyarınca sigorta aracılarının sigorta muameleleri dışındaki işlemleri için Katma Değer Vergisi mükellefiyeti tesis ettirmeleri ve bunun sonucunda da vergiye tabi işlemleri olmasa dahi ilgili vergi dairesine her ay beyanname vermeleri gerekecektir.
Sigorta aracılarının (acentelerinin) bundan böyle sigortacılık dışındaki faaliyetleri Katma Değer Vergisi'ne tabi olacağı için bu bağlamda da söz konusu faaliyetleri için fatura düzenlemeleri gerekli olacaktır.
"Vergi Usul Yasası 243 seri numaralı genel tebliği ile sigorta işlemlerinde hasılatlar için fatura yerine poliçe ve sigorta gider belgesi düzenlenmesi" öngörülmüş, diğer işlemler için ise bir açıklama yapılmamıştır. (Gayrimenkul veya sabit kıymet satışı, kira gelirleri, danışmanlık vb gibi işlemler) (Bingöl, Mehmet "Sigorta Şirketlerine Yönelik BSMV Düzenlemeleri" Vergi Dünyası Sayı: 323, Sf: 13) Yapılan bu düzenlemeler gereği olarak sigorta şirketi adına poliçe düzenleme ve prim tahsilatı yetkisi olan aracıları son kez Temmuz 2008 dönemine ilişkin Gider Vergisi'ni 15 Ağustos 2008 tarihine kadar bağlı oldukları vergi dairesine beyan etmeleri ve ödemeleri gerekmektedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmesine paralel olarak mükelleflerin Banka ve Sigorta Vergisi mükellefiyetinin terkin edilmesi ile ilgili olarak vergi dairesine yazılı olarak başvurmaları gerekmektedir. Ancak bunun yanında söz konusu mükelleflerin Katma Değer Vergisi açısından 01 Ağustos 2008 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere mükellefiyet tesis ettirmeleri de zorunlu olmaktadır.
Daha önce yukarıda ifade ettiğimiz gibi sigorta aracıları ağustos ayı başından itibaren Katma Değer Vergisi mükellefi olarak Ağustos 2008 ayına ait Katma Değer Vergisi beyannamesini 24 Eylül 2008 tarihine kadar ilgili vergi dairesine verecekler ve varsa ödenecek vergilerini 26 Eylül 2008 tarihi akşamına kadar ilgili vergi dairesine ödeyeceklerdir.
Gelir Vergileri Yasası'nın yeni 31'inci maddesi uyarınca "sigorta işlemlerinde verginin matrahı, bu işlem dolayısıyla poliçede yer alan prim tutarıdır." Dolayısıyla sigorta şirketleri tarafından Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi'nin matrahı poliçede yer alan prim tutarı olacağından, bundan böyle Yangın Sigorta Vergisi üzerinden ayrıca Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi hesaplanmayacak ve alınmayacaktır.
5766 sayılı yasa ile sigortacılık işlemlerinin vergilendirilmesi açısından sigorta aracılarının konumu değişmiş bulunmaktadır. Bu konuda Maliye Bakanlığı'nın açıklık kazandırıcı tebliği beklenmektedir.

8 Ağustos 2012 Çarşamba

LİMİTED ŞİRKETİN ANONİM ŞİRKET TÜRÜNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ İÇİN GEREKLİ OLAN İŞLEMLER



6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 181 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre bir limited şirket, anonim şirkete dönüşebilecektir. Bu tür değişikliklerinde yeni kurulacak olan anonim şirketin kuruluş hükümleri uygulanır. Ancak, sermaye şirketlerinde ortakların asgari sayısına ve ayni sermaye konulmasına ilişkin hükümler uygulanmaz. Tür değiştirmede ortakların şirket payları ve hakları korunur. İmtiyazlı payların karşılığında aynı değerde paylar verilir veya uygun bir tazminat ödenir. İntifa senetleri karşılığında aynı değerde haklar verilir veya tür değiştirme planının düzenlendiği tarihte gerçek değer ödenir.Tür değişikliğine ilişkin işlemler aşağıda belirtilmiştir:
 1-Tür değiştirme planı (md. 185)  Şirketin müdür veya müdürleri tarafından yazılı şekilde tür değiştirme planı hazırlanır.Tür değiştirme planının;
a) Şirketin tür değiştirmeden önceki ve sonraki ticaret unvanını, merkezini ve yeni türe ilişkin bilgileri,
b) Anonim şirketin sözleşmesini,
c) Ortakların tür değiştirmeden sonra anonim şirketteki sahip olacakları payların sayısına, cinsine ve tutarına ilişkin açıklamaları,içermesi gerekir.
 2-Tür değiştirme raporu (md. 186) Şirketin müdür veya müdürleri tür değiştirme hakkında yazılı bir rapor hazırlar.
 Raporda;
a) Anonim şirkete dönüşmenin amacı ve sonuçlarına,
b) Anonim şirkete ilişkin kuruluş hükümlerinin yerine getirilmiş bulunduğuna,
c) Anonim şirketin sözleşmesine,
d) Anonim şirkette ortakların sahip olacakları paylara dair değişim oranına,
e)Varsa ortaklar ile ilgili olarak anonim şirkete dönüşmesinden kaynaklanan ek ödeme ile diğer kişisel edim yükümlülükleri ve kişisel sorumluluklara,
f) Ortaklar için tür değiştirmeden ötürü doğan yükümlülüklere,
ilişkin hususlar, gerekçeleri gösterilmek suretiyle hukuki ve ekonomik yönden açıklanır.
 (Tüm ortakların kararı ile küçük ve orta ölçekli şirketler tür değiştirme raporunun düzenlenmesinden vazgeçebilirler.)
 3-Aşağıdaki hususlar genel kurulda karar alınmasından otuz gün önce ortakların incelemesine sunulur: (md. 188)
a) Tür değiştirme planı,
b) Tür değiştirme raporu,
c) Son üç yılın finansal tabloları,
d) Bilanço günüyle tür değiştirme raporunun düzenlendiği tarih arasında altı aydan fazla zaman geçmişse veya son bilançonun çıkarıldığı tarihten itibaren şirketin malvarlığında önemli değişiklikler meydana gelmesi halinde ara bilanço,isteyen ortaklara anılan belgelerin kopyaları bedelsiz verilir. Şirket, ortakları, uygun bir şekilde inceleme haklarının bulunduğu hususunda bilgilendirir.
 4-Genel kurulun onayı ve nisaplar (md. 189) Şirketin müdür veya müdürleri, yukarıdaki işlemler tamamlandıktan ve ortaklara incelenme hakkı tanınmasından itibaren otuz gün sonra, tür değiştirme planını genel kurulun onayına sunar. Tür değiştirme kararı aşağıdaki nisaplarla alınır: Limited şirketlerde, tür değiştirme planı sermayenin en az dörtte üçüne sahip bulunmaları şartıyla, ortakların dörtte üçünün kararıyla alınır.
 5- Tescil (md. 189/2)  Şirketin müdür veya müdürleri tür değiştirmeyi ve yeni şirketin sözleşmesini tescil ettirir. Tür değiştirme tescil ile hukuki geçerlilik kazanır. Tür değiştirme kararı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilir.
BİR LİMİTED ŞİRKET TÜRÜNÜN ANONİM ŞİRKET TÜRÜNE ÇEVRİLMESİNDE ESAS SÖZLEŞMENİN “KURULUŞ İLE SERMAYE VE PAY SENETLERİNİN TÜRÜ” BAŞLIKLI MADDELERİNE İLİŞKİN ÖRNEK
 Kuruluş Madde 1 …………………..Ticaret Sicili Müdürlüğünün ……….. sayısında kayıtlı ……………………… Limited Şirketinin Türk Ticaret Kanununun 180 ila 193 üncü maddelerine göre tür değiştirmesi suretiyle; aşağıda, adları, soyadları, yerleşim yerleri ve uyrukları yazılı kurucular arasında bir anonim şirket kurulmuştur.
 Sıra no 1
  Kurucunun Adı ve Soyadı ……………………………
Yerleşim Yeri ……………..
 Uyruğu    T.C. Kimlik No ……….    ………………
 Sermaye ve Pay Senetlerinin Türü
Madde 6- Şirketin sermayesi ………………………………. Türk Lirası değerindedir.  Bu sermaye, her biri ……………………….Kuruş/Türk Lirası değerinde ………………..  paya ayrılmıştır.
Bundan ………………. paya karşılık …………………… Türk Lirası, ……………………………..
Bundan ………………. Paya karşılık …………………… Türk Lirası, ……………………………..
Bundan ………………. Paya karşılık …………………… Türk Lirası, ……………………………..
tarafından tamamı taahhüt edilmiştir. Taahhüt edilen sermayenin tamamı Türk Ticaret Kanununun  180 ila 193 üncü maddelerine göre tür değiştiren …………………………………..Limited Şirketinin özvarlığından/ödenmiş sermayesinden karşılanmıştır.
(Tür değiştiren şirketin özvarlığının/ödenmiş sermayesinin dışında nakdi sermaye taahhüdünde bulunulması durumunda)
tarafından tamamı taahhüt edilmiştir. Taahhüt edilen sermayenin ……….. kısmı Türk Ticaret Kanununun  180 ila 193 üncü maddelerine göre tür değiştiren …………………………………..Limited Şirketinin özvarlığından/ödenmiş sermayesinden karşılanmıştır. Geri kalan ……………..Türk Lirası ise nakden taahhüt edilmiş ve payların itibari değerlerinin ¼ ü tescilden önce nakden ödenmiş olup, kalan ¾’ü ise yönetim kurulunun alacağı kararlara göre şirketin tescilini izleyen yirmidört ay içinde ödenecektir.
 http://www.ticaretkanunu.net/

3 Ağustos 2012 Cuma

Binek mi? Ticari mi?


dikkatli okuyun doblo vb araçlar artık ticari sayılmıyor....
Çok amaçlı araç” olarak tanınan
Doblo,
Connect,
Kango,
Expres,
Combi,
Partner,
Caddy,
Transpoter,
Starex 
gibi araçlar, ister 1+1 ister 4+1 olsun, 21.07.2005 tarihine kadar yük taşımak üzere imal edilmiş araç olarak sınıflandırılmıştı. Ancak, Gümrük Müsteşarlığı’nın 8 Seri No.lu Gümrük Genel Tebliği (Tarife-Sınıflandırma Kararları) ile bu araçlardan şoför mahallinin arkasında koltuğu veya camı bulunanlar, 21.07.2005 tarihinden itibaren binek otomobili sınıfına dahil edilmiştir. O güne kadar geçerli olan uygulamaya göre, yolcu taşıma kapasitesi toplam taşıma kapasitesinin yarısından az olan araçlar yük taşımaya mahsus araç olarak değerlendiriliyor; yolcu taşıma kapasitesi toplam taşıma kapasitesinin yarısından fazla olanlar ise yolcu taşımaya mahsus araç olarak sınıflandırılıyordu. Ancak sözü edilen Tebliğle araçların sınıflandırılmasında bu kriter terk edilmiştir.

Tebliğle belirlenen yeni kriterlere göre, hem yolcu hem de yük taşıyabilen araçlardan şoförün arkasında da koltuğu veya yanda camları olan araçlar binek otomobili sayılmaktadır. Hatta, sadece önde iki kişilik koltuğu (1 + 1) olsa dahi, şoför ve öndeki yolcunun arkasındaki kısımda emniyet kemeri veya emniyet kemeri montajı için tertibat ya da koltuk ve emniyet ekipmanı montajı için sabit tertibat bulunan, arka kısmı yolcu bölümündeki döşemeyle k“Çok amaçlı araç” olarak tanınan Doblo, Connect, Kango, Expres, Combi, Partner, Caddy, Transpoter, Starex gibi araçlar, ister 1+1 ister 4+1 olsun, 21.07.2005 tarihine kadar yük taşımak üzere imal edilmiş araç olarak sınıflandırılmıştı. Ancak, Gümrük Müsteşarlığı’nın 8 Seri No.lu Gümrük Genel Tebliği (Tarife-Sınıflandırma Kararları) ile bu araçlardan şoför mahallinin arkasında koltuğu veya camı bulunanlar, 21.07.2005 tarihinden itibaren binek otomobili sınıfına dahil edilmiştir. O güne kadar geçerli olan uygulamaya göre, yolcu taşıma kapasitesi toplam taşıma kapasitesinin yarısından az olan araçlar yük taşımaya mahsus araç olarak değerlendiriliyor; yolcu taşıma kapasitesi toplam taşıma kapasitesinin yarısından fazla olanlar ise yolcu taşımaya mahsus araç olarak sınıflandırılıyordu. Ancak sözü edilen Tebliğle araçların sınıflandırılmasında bu kriter terk edilmiştir.

Tebliğle belirlenen yeni kriterlere göre, hem yolcu hem de yük taşıyabilen araçlardan şoförün arkasında da koltuğu veya yanda camları olan araçlar binek otomobili sayılmaktadır. Hatta, sadece önde iki kişilik koltuğu (1 + 1) olsa dahi, şoför ve öndeki yolcunun arkasındaki kısımda emniyet kemeri veya emniyet kemeri montajı için tertibat ya da koltuk ve emniyet ekipmanı montajı için sabit tertibat bulunan, arka kısmı yolcu bölümündeki döşemeyle kaplı olan, arka kısmında da havalandırma, iç aydınlatma veya küllük bulunan, yolcu bölümü ile arka bölüm arasında sabit bir panel veya bariyer bulunmayan araçlar da binek otomobili sınıfına dahil edilmiştir.
aplı olan, arka kısmında da havalandırma, iç aydınlatma veya küllük bulunan, yolcu bölümü ile arka bölüm arasında sabit bir panel veya bariyer bulunmayan araçlar da binek otomobili sınıfına dahil edilmiştir
.

Bu durumda kapalı kasalı kamyonet veya % 10 oranında vergilendirilen otomobil grubundaki (Doblo, Connect, Kango, Expres, Combi, Partner, Caddy, Transpoter, Starex gibi) araç iken 8+1’e dönüşen araçlardan, motor silindir hacmi 1600 cm³’ün altındaysa % 37, 1601 ila 2000 cm³ arasındaysa % 60, 2001 cm³’ün üzerindeyse % 84 oranında ÖTV’ye tabi araç olarak ek vergi istenmiştir