.

.

24 Aralık 2013 Salı

İşe girişlere dikkat.

BSMMMO Başkanı Ahmet Hikmet Sönmez, Yönetim Kurulu Sekreteri Sabiha Işık, Denetleme Kurulu Başkanı Ali Kahve, Denetleme Kurulu Üyeleri Muharrem Kaya ve İmdat Atak ile birlikte, SGK Bursa İl Müdürlüğü SGK Sosyal Güvenlik Denetmenleri Servis Sorumlusu Erdem Çakar ve Yardımcısı Mehmet Karakoç'u makamında ziyaret etti. Ziyaret esnasında, haklarında rapor düzenlenen ve savcılığa suç duyurusunda bulunulan meslek mensuplarının durumu hakkında bilgi alan BSMMMO Başkanı Ahmet Hikmet Sönmez, "Denetim esnasında düzenlenen raporlar ve bu raporlarla ilgili sahte belge düzenlemekten, meslek mensuplarımızın yargılandığı oluyor. Gerçekten böyle bir durum var ise gereğinin yapılması gerekir. Suç varsa ceza da var! Ama böyle bir durum yoksa, meslek mensubu sehven böyle bir duruma düşüyor ise bu yanlışın düzeltilmesi gerekir" dedi.
"MESLEK MENSUBUNA BİLGİ VERİLMELİ"
Acil sigorta girişlerinin yapılması gerektiği durumlarda, çoğu zaman telefon tebliği ile sigorta girişlerinin yapıldığını dile getiren BSMMMO Başkanı Sönmez, "Telefon tebliği ile yapılan sigorta girişlerinin bir belgeye dayandırılmaması durumunda, denetimlerde sorun yaşanabiliyor ve mali müşavirler sorumlu tutulabiliyorlar" diye konuştu. "Hakkında rapor düzenlenecek meslek mensubu, bize şikayet olduğunda durumdan haberdar oluyor" diyen Ahmet Hikmet Sönmez, sözlerini şöyle sürdürdü: "Oysa tutanak tutulurken, 'Hakkınızda rapor düzenlenecek ve buradaki ifadeniz raporda yer alacak' diye uyarı yapılsa, kişi kendisi hakkında rapor düzenleneceğini bilir ve konudan haberdar olur."
"SAVUNMA HAKKINI ÖNEMSİYORUZ"

"Şikayete istinaden denetim yapıyoruz" diyen SGK Sosyal Güvenlik Denetmenleri Servis Sorumlusu Erdem Çakar ise yürütülen denetimlere ve tutulan raporlara ilişkin şu bilgileri aktardı:
"Önce, kişinin çalışıp çalışmadığı ile ilgili şikayet geliyor. İş yerini incelemeye gidiyoruz. İfadeleri aldıktan ve fiilen çalışılmadığını tespit ettikten sonra hizmeti iptal ediyoruz. Tek kişiyi ilgilendiren durumlarda suç duyurusunda bulunmuyor, sadece hizmeti iptal ediyoruz. Baktığımız temel şey, fiilen çalışılıp çalışılmadığıdır. Fiilen çalışıyorsa, sigortalıdır. Hizmeti de kuruma beyan edilmelidir." Bu işi tamamen ticarete döken sahte iş yerleri ile karşılaştıklarını da ifade eden Erdem Çakar, "Bu gibi organize durumlarda, yine önce gidip tespit ediyoruz. İfadeleri aldıktan sonra suç duyurusunda bulunuyoruz. Ve bu durumu Oda'ya bildiriyoruz" dedi. Savunma hakkına önem verdiklerinin de altını çizen Çakar, savunma hakkı vermeden önyargılı olarak rapor tutmalarının söz konusu bile olmadığını bildirdi. Çakar, konuşmasının sonunda, BSMMMO ile iletişimlerini de güçlendireceklerini kaydetti. 

23 Aralık 2013 Pazartesi

KEP

19 Ocak 2011 tarih ve 27820 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan "Tebligat Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" ile Tebligat Kanunu’na eklenen "Elektronik Tebligat" başlıklı 7/a maddesine göre, tebligata elverişli bir elektronik adres vererek bu adrese tebligat yapılmasını isteyen kişiye, elektronik yolla tebligat yapılabileceği düzenlenirken,        19 Ocak 2013 tarihinden itibaren Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlere elektronik yolla tebligat yapılması zorunlu hale getirilmiştir.
Ancak Tebligatı yapacak kurumlar arasında sayılan Maliye Bakanlığı, Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gibi kurumlar bu konudaki çalışmalarına devam etmekte olup henüz KEP üzerinden e-tebligat yapmaya başlamadıklarından uygulama hayata geçmemiştir.Kamu Kurumları yakın zaman içerisinde Kayıtlı Elektronik Posta Sistemi üzerinden e-tebligat yapmaya başlayacaklarından Sermaye Şirketlerinin KEP hesabı almalarında fayda bulunmaktadır.Bununla birlikte 2014 yılı ticari hayatın elektronik ortama geçiş sürecinde önemli bir dönüm noktası olacağında E-Fatura, E-Defter, MERSİS ve KEP sistemlerinin anahtarı konumunda bulunan E-İmzanızın da bir an önce alınmasında fayda bulunmaktadır.

KAYITLI ELEKTRONİK POSTA (KEP) NEDİR?  Kayıtlı Elektronik Posta (KEP) , Yasal olarak geçerli ve teknik olarak güvenli elektronik posta olarak kabul edilmektedir. Standart elektronik posta (SEP) ile iletişim/belge paylaşımı yasal geçerli olarak ve teknik olarak güvenli kabul edilmeyen, iletimin kesin olarak sağlanamadığı ve inkar edilebilen bir iletişim şeklidir. KEP, e-imza ve zaman damgası kullanılarak, bir elektronik postanın iletildiğini garanti altına almayı, gönderen ve alan tarafların kim olduklarının bilinmesini, gönderilen iletinin ne olduğunun, içeriğinin başkalarınca değiştirilmediğinin ve gönderim zamanının kesin olarak tespit edilmesini sağlamaktadır. KEP, elektronik posta yoluyla yasal geçerli ve teknik olarak güvenli bir şekilde e-belge paylaşımını sağlayabilen ve bu işlemlerle ilgili kesin delil sağlayabilen tek araçtır.

KEP NEDEN KULLANILMALIDIR?  KEP sistemi ile elektronik ortamda yapılan gönderilerin ne zaman yapıldığı, göndericinin ve alıcının kim olduğu ve gönderilen iletinin ve eklerinin ne olduğu, güvenli e-imza ve zaman damgası kullanılarak kesin olarak tespit edilebilmektedir. Sistem içerisinde yer alan taraflar arasında, gönderici taraf iletinin kendisi tarafından gönderilmediğini, alıcı taraf da kendisine ulaşmadığını ve iletim zamanını inkar edememektedir. Kayıtlı elektronik posta (KEP), Yönetmelikte “elektronik iletilerin, gönderimi ve teslimatı da dâhil olmak üzere kullanımına ilişkin olarak hukukî delil sağlayan, elektronik postanın nitelikli şekli” olarak tanımlanmakta ve KEP iletisi de “KEP sistemi içerisinde KEPHS tarafından üretilen KEP delilini içeren ve KEPHS’nin işlem sertifikası ile imzalanmış ileti” olarak ifade edilmektedir.

KEP SİSTEMİ İLE YAPILABİLECEK İŞLEMLER  KEP sistemiyle resmi, özel ve ticari her türlü belge veya yazı kurum, kuruluş ve şahıslar arasında elektronik olarak gönderilip alınabilecek, başka bir deyişle yasal geçerli olarak elektronik yazışma ve bildirim (beyanname, bildirge, başvuru, tebligat, ihtar, ihbar, vb.) yapılabilecektir. Şirketler ile gerçek kişiler arasında ve kurum içi her türlü yazışma, belge paylaşımı, sözleşme, tebligat, ihtar/ihbar, e-fatura, telefon görüşme dökümleri, banka talimatları, hesap ekstreleri, kredi kartı ekstre gönderimleri, siparişler, ihale teklifleri, e-ticaret işlemleri gibi sayısız alanda kullanılmaya başlanacaktır. Kullanıcılar tarafından istendiği takdirde, iletişimin gizliliği sağlanarak güvenli haberleşme ve elektronik belgelerin güvenli bir ortamda saklanması da KEPHS tarafından verilecek katma değerli hizmetleri ile mümkün olabilecektir.

KEP HİZMETİNİ KİMLER SAĞLAYACAK?  KEP sistemi, yasalar ve ilgili mevzuata uygun ve başta ETSI TS 102 640 standardı olmak üzere uluslararası KEP, bilgi güvenliği, ortak kriterler, iş sürekliliği ve olay yönetimi standartlarına uyumlu olarak altyapısını kurmuş ve BTK’dan yetki almış kayıtlı elektronik posta hizmet sağlayıcıları (KEPHS) tarafından işletilecektir. KEPHS’lar, ilgili yasal mevzuat ve ikincil düzenlemeler kapsamında, düzenleyici ve denetleyici otorite tarafından denetlenen güven kurumlarıdır. Ülkemizde KEPHS’lar, BTK tarafından denetleneceklerdir. Ülkemizdeki bir KEPHS, kayıtlı elektronik posta sistemini kuran ve işleten bir anonim şirket veya PTT olabilecektir. Aralık 2013 itibariyle BTK tarafından yetkilendirilmiş 3 KEP Hizmet Sağlayıcısı bulunmaktadır. (PTT KEP, TNB KEP ve TURKKEP)


E Tebligat Yapılacak Kurumlar:

(I) SAYILI CETVEL
(Değişik: 22/12/2005-5436/12 md.)
GENEL BÜTÇE KAPSAMINDAKİ KAMU İDARELERİ

 1) Türkiye Büyük Millet Meclisi
 2) Cumhurbaşkanlığı
 3) Başbakanlık
 4) Anayasa Mahkemesi
 5) Yargıtay
 6) Danıştay
 7) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu
 8) Sayıştay
 9) Adalet Bakanlığı
 10) Millî Savunma Bakanlığı
 11) İçişleri Bakanlığı
 12) Dışişleri Bakanlığı
 13) Maliye Bakanlığı
 14) Millî Eğitim Bakanlığı
 16) Sağlık Bakanlığı
 17) Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
 19) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
 21) Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı
 22) Kültür ve Turizm Bakanlığı
 24) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (7)
 25) Avrupa Birliği Bakanlığı (7)
  26) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (7)
  27) Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (7)
  28) Ekonomi Bakanlığı
 29) Gençlik ve Spor Bakanlığı (7)
 30) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı (7)
 31) Gümrük ve Ticaret Bakanlığı (7)
 32) Kalkınma Bakanlığı(7)
 33) Orman ve Su İşleri Bakanlığı (7)
 34) Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği
 35) Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı
 36) Jandarma Genel Komutanlığı
 37) Sahil Güvenlik Komutanlığı
 38) Emniyet Genel Müdürlüğü
 39) Diyanet İşleri Başkanlığı
 40) Hazine Müsteşarlığı
 42) Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı
 43) Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu
 44) Devlet Personel Başkanlığı
 45) Türkiye İstatistik Kurumu
 46) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
 47) Gelir İdaresi Başkanlığı
 49) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü
 50) Meteoroloji Genel Müdürlüğü(9)
 52) Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü
 53) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu (10)
 54) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu(10)


 55) (Ek:4/4/2013-6458/123) Göç İdaresi Genel Müdürlüğü

20 Aralık 2013 Cuma

SGK , YASANIN SON HALİ.

http://muhasebeweb.com/haber_detay.php?id=1224_SOSYAL-SIGORTALAR-VE-GENEL-SAGLIK-SIGORTASI-KANUNU.html

İndirimli orandan kdv iade.

I- GİRİŞ

KDV Kanunu’nun 29. maddesi hükmü uyarınca, 28. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak Bakanlar Kurulunca vergi oranları indirilen teslim ve hizmetler dolayısıyla yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV tutarlarının, Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen sınırı -2013 yılı için 17.000 TL- aşan kısmı, 119 Seri No.lu KDV Tebliği’nin (4.2) bölümünde belirtilen borçlara yılı içinde vergilendirme dönemleri itibariyle mahsuben, izleyen yıl içerisinde talep edilmesi kaydıyla nakden ya da söz konusu borçlara mahsuben iade edilebilecektir.www.ozdogrular.com

KDV Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.01.1985 tarihinden beri indirimli orana tabi işlemler dolayısıyla yüklenilen ve indirimle giderilmeyen vergiler iade edilmektedir.

İndirimli oranda vergiye tabi işlemlerden doğan aylık ve yıllık iadenin usul ve esasları 64, 74, 76, 82, 85, 99, 101, 105 ve 106 Seri No.lu KDV Genel Tebliğleri ile 27, 29 ve 41 No.lu KDV Sirkülerinde belirlenmiştir(1).

Öte yandan 119 Seri No.lu KDV Genel Tebliği(2) ile yukarda sayılan Genel Tebliğlerde yer alan indirimli orana tabi işlemler dolayısıyla yapılacak iadelere ilişkin bölümler yürürlükten kaldırılmış ve 23.06.2012 tarihinden sonraki uygulanmak üzere indirimli orana tabi işlemler kapsamında yapılacak iadelere ilişkin usul ve esaslar aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir.

II- İNDİRİMLİ ORANA TABİ OLMAKLA BİRLİKTE İADE EDİLMEYEN İŞLEMLER

Aşağıda belirtilen işlemler İndirimli oran kapsamında yer almakla birlikte söz konusu mal ve hizmetler dolayısıyla yüklenilen vergilerin indirilememesi veya indirimle giderilmemesi halinde iadeye konu olması mümkün bulunmamaktadır.

- KDV’nin konusuna girmeyenler KDV beyannamesine dâhil edilmeyecek,
- Kısmi istisna kapsamına girenler dolayısıyla yüklenilen vergilerin indirim ve iadesi söz konusu olmadığından, yüklenilen bu vergiler işin mahiyetine göre gider, maliyet veya kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınacak,

- Tam istisna kapsamına girenler (ihraç kaydıyla teslimler hariç) dolayısıyla yüklenilen vergilerden indirim yoluyla telafi edilemeyenler ise, ilgili işleme ilişkin usul ve esaslar çerçevesinde iade edilecektir.www.ozdogrular.com

III- İADE TUTARININ HESAPLANMASI

iade tutarının hesaplanması konusunda 119 Seri No.lu KDV Genel Tebliği’nde yer alan açıklamalara göre; indirimli orana tabi işlemlerden doğan iade tutarının hesaplanmasında, önce işlemin bünyesine doğrudan giren harcamalar nedeniyle yüklenilen vergiler dikkate alınacak, daha sonra ilgili dönem genel yönetim giderleri için yüklenilen vergilerden pay verilecektir. Bu şekilde hesaplanan tutarın, azami iade edilebilir vergi tutarının altında kalması halinde, en fazla aradaki farka isabet eden tutar kadar amortismana tabi iktisadi kıymetler (ATİK) dolayısıyla yüklenilen vergilerden iade hesabına pay verilebilecektir.

A- YILI İÇİNDE MAHSUBEN TALEP EDİLECEK İADE TUTARLARININ HESAPLANMASI

İndirimli orana tabi işlemleri bulunan mükellefler, bu işlemleri nedeniyle yüklendikleri ve indirim yoluyla telafi edemedikleri için yılı içinde mahsuben iadesini talep edecekleri KDV tutarını aylar itibariyle ve kümülatif olarak hesaplayacaklardır. İade talebinin, ilgili vergilendirme dönemleri itibariyle indirimli orana tabi tüm işlemleri kapsaması gerekmekte olup, işlemlerin ayrıştırılıp sadece bir kısmına yönelik hesaplama yapılması ve bu şekilde iade talep edilmesi mümkün değildir.

Hesaplama aşağıdaki şekilde yapılacaktır:

- Hesaplamaya her yılın Ocak ayı itibariyle başlanacaktır. Ay içindeki iade hakkı doğuran işlemin bünyesine giren vergiden, işlem dolayısıyla % 1 veya % 8 oranı uygulanarak hesaplanan KDV düşülecek ve ay içi itibariyle “iadeye esas KDV” tutarına ulaşılacaktır. Bu tutar Ocak ayı devreden vergisi ile karşılaştırılacaktır. Beyannamede sonraki döneme devreden vergi yer almıyorsa o dönem için dönem sonu iade hesabı “sıfır” kabul edilecektir. Sonraki döneme devreden vergi mevcutsa ve iadeye esas KDV tutarını (yüklenilen KDV - hesaplanan KDV farkı) aşıyorsa iadeye esas KDV tutarı, aşmıyorsa devreden vergi tutarı “İade Edilebilir KDV” olarak kabul edilecektir. Bu tutar ilk ay sonu itibariyle iade edilebilir KDV tutarıdır.

- Ocak ayında indirimli orana tabi işlem yoksa, iade edilebilir KDV “sıfır” olarak dikkate alınacaktır. www.ozdogrular.com

- Şubat ayında indirimli orana tabi işlemin bünyesine giren vergiden, işlem dolayısıyla hesaplanan vergi düşülerek Ocak ayında yapıldığı gibi ay içi iadeye esas KDV tutarına ulaşılacaktır. Bu tutar, Ocak sonu iade edilebilir KDV tutarı ile toplanacak ve toplam Şubat sonu devreden vergisi ile karşılaştırılacaktır. Karşılaştırma Ocak ayındaki gibi yapılarak, Şubat sonu “İade Edilebilir KDV” tutarına ulaşılacaktır. Bu tutar, iadeye hak kazanılan iki aylık kümülatif KDV tutarıdır.

Şubat ayında indirimli orana tabi işlem yoksa Şubat için iadeye esas KDV de olmayacağından devreden vergi ile karşılaştırma Ocak sonu iade edilebilir KDV esas alınarak yapılacaktır.

Yıl içerisinde yapılacak tüm iade taleplerinde, önceki dönemlerde iade talebinde bulunulup bulunulmadığına bakılmaksızın, ilgili yıl için belirlenen alt sınır-2013 yılı için 17.000- ve iadesi talep edilen tutarlar dikkate alınmadan iadenin talep edildiği her bir döneme kadar yukarıda belirtildiği şekilde kümülatif bir hesaplama yapılması gerekmektedir. Bu hesaplama sonucu bulunan tutardan ilgili yıl için belirlenen alt sınır ve önceki dönemlerde mahsuben iadesi talep edilen tutarlar çıkarılacak ve varsa kalan tutarın mahsuben iadesi talep edilecektir. Bu işlem sonucunda herhangi bir tutar kalmıyorsa bu dönemde iade talebinde bulunulması söz konusu değildir. Dolayısıyla, ilk iade talebinden sonraki dönemlerde yapılacak iade taleplerinde, kümülatif iade edilebilir tutar, ilgili yıl için belirlenen alt sınır ve önceki dönemlerde mahsuben iadesi talep edilen tutar toplamını aşıncaya kadar herhangi bir iade talebinde bulunulamayacaktır.

Öte yandan ilk defa iade talebinde bulunulduğu dönemden önceki dönemlerden herhangi birinde ödenecek verginin bulunması durumunda, ödenecek vergi çıkan bu dönemden önceki dönemlere ilişkin olarak herhangi bir iade talebinde bulunulamayacaktır.

İndirimli orana tabi işlemlerde iade tutarı, indirimli orana tabi teslim veya hizmetle ilgili olarak yüklenilen vergi ile söz konusu işlemler üzerinden hesaplanan vergi arasındaki farkın sonraki döneme devreden KDV ile karşılaştırılması sonucu belirlenmektedir. Bu hesaplama yapılırken, indirimli orana tabi işlemler üzerinden hesaplanan verginin bu işlemler nedeniyle yüklenilen vergiden yüksek olduğu dönemlerdeki tutarlar arasındaki fark, cari dönem sonu iade edilebilir KDV tutarından düşülecektir.www.ozdogrular.com

B- ÖRNEKLER

Örnek: Tarım aletlerinin ticaretini yapan mükellef (Z)’nin, 2011 yılında yapmış olduğu indirimli orana tabi teslimleriyle ilgili bilgiler aşağıdadır.

1- Mükellefin Aralık/2010 vergilendirme döneminden devreden vergisi 50.000 TL’dir.

2- Şubat/2011 vergilendirme döneminde 2011 yılı için belirlenen alt sınır olan 14.300 TL’lik tutar aşılmış ve mükellef, bu tutarı aşan 5.700 TL’nin iadesini talep etmiştir. Bu tutarın tamamı mükellefin kendisine ait vergi borçlarına mahsuben iade edilmiştir.

Mükellef yukarıda belirtilen bilgiler çerçevesinde Şubat/2011 vergilendirme dönemi iade talebi için aşağıdaki tabloyu hazırlayacaktır.www.ozdogrular.com

Tablo-1:

http://uye.yaklasim.com/Images/MagazineArticleImages/Dergi_Makale/201301_nuri_deger.jpg

Tablo ile ilgili açıklamalar aşağıdadır.

a) Mükellefin Ocak ayındaki indirimli orana tabi teslimlerine ilişkin KDV hariç bedel 50.000 TL, işlemin bünyesine giren KDV 6.000 TL, bu teslim üzerinden hesaplanan KDV 4.000 TL, yüklenilen ve hesaplanan tutarlar arasındaki fark 2.000 TL’dir. Bu tutar Ocak dönemi devreden KDV tutarından küçük olduğundan tamamı “Ocak Sonu Kümülatif İade Edilebilir KDV” olarak hesaplanmıştır.

b) Şubat ayında yüklenilen ve hesaplanan KDV farkı 18.000 TL’dir. Bu tutarın “Ocak Sonu Kümülatif İade Edilebilir KDV” tutarı ile toplanması ile bulunan 20.000 TL, Şubat sonu devreden KDV tutarı ile karşılaştırılmış, devreden KDV tutarı yüksek olduğundan 20.000 TL’nin tamamı “Şubat Sonu Kümülatif İade Edilebilir KDV” olarak hesaplanmıştır. 20.000 TL kümülatif tutardır. Bu tutar, Ocak ve Şubat aylarını kapsayan 2 aylık dönem için hesaplanan toplam iade edilebilir KDV tutarı olup Bakanlar Kurulunca 2011 yılı için belirlenen 14.300 TL’yi aştığından mükellefin mahsuben iade hakkı doğmuştur. Bu dönemde mükellef 14.300 TL’yi aşan kısım olan 5.700 TL’nin mahsuben iadesini talep edip bu tutarı devreden vergi tutarından çıkarmış ve iadesini talep ettiği tutarın tamamı mükellefin vergi borçlarına mahsuben iade edilmiştir.

Bundan sonra örneğin Mart ve Nisan vergilendirme dönemlerinde mükellefin indirimli orana tabi işlemlerinin bulunmaması halinde, iade talebinde bulunabilmesi mümkün değildir. Bu tutar, Mart ve Nisan dönemlerine ait devreden vergi tutarının da altında kaldığından cari dönem sonu iade edilebilir KDV tutarı olarak “Şubat Sonu Kümülatif İade Edilebilir KDV Tutarı” esas alınarak “Nisan Sonu Kümülatif İade Edilebilir KDV” tutarının 20.000 TL olarak tespit edilmesi gerekmektedir.

C- İZLEYEN YIL İÇERİSİNDE NAKDEN/MAHSUBEN TALEP EDİLECEK İADE TUTARLARININ HESAPLANMASI

İzleyen yıl içerisinde nakden veya mahsuben iadesi talep edilecek tutar, bir önceki takvim yılının bütün vergilendirme dönemleri için yukarıda 1-Yılı İçinde Mahsuben Talep Edilecek İade Tutarlarının Hesaplanması bölümündeki açıklamalara göre hesaplanacaktır.www.ozdogrular.com

Yılı içinde mahsuben iade edilemeyen verginin izleyen yıl içinde nakden veya belirtilen borçlara mahsuben iadesinde, yılı içinde mahsuben iade edilen tutarlar dikkate alınmadan aylar itibariyle kümülatif hesaplama yapılacak, bulunan tutardan yılı içinde mahsuben iadeler düşülecek, kalan tutarın işlemin yapıldığı yıl için belirlenen iade edilmeyecek alt sınırı aşan kısmının nakden veya mahsuben iadesi, izleyen yılın Ocak-Kasım vergilendirme dönemlerine ilişkin KDV beyannameleri ile talep edilebilecektir.

İadesi talep edilebilir tutar, izleyen yılın Ocak vergilendirme döneminden iadenin talep edildiği döneme kadar verilen beyannamelerde yer alan devreden vergi tutarları ile karşılaştırılacaktır.
Buna göre;

- Devreden vergi tutarı, iadenin talep edildiği döneme kadar bütün dönemlerde iadesi talep edilen tutarı aşıyorsa, talep edilen tutarın tamamı iade edilebilecektir.

- Devreden vergi tutarı, iadenin talep edildiği döneme kadar herhangi bir dönemde iadesi talep edilebilir tutarı aşmıyorsa, iadenin talep edildiği döneme kadar verilen beyannamelerde yer alan en düşük devreden vergi tutarı iade edilebilecek tutar olarak dikkate alınacaktır.

- İadenin talep edildiği döneme kadar aradaki dönemlerden herhangi birisinde ödenecek vergi çıkması halinde iade talep edilmesi söz konusu olmayacaktır.

Yıllık iadelerde azami iade tutarının belirlenmesinde, iade talebinde bulunulan yıldaki toplam işlem bedeli esas alınacak, ay içi hesaplamalarda azami iade edilebilir tutarın aşılması bu durumu değiştirmeyecektir.

D- İADE EDİLECEK AZAMİ TUTAR

İndirimli orana tabi teslim veya hizmetle ilgili olarak yüklenilen vergi ile söz konusu işlemler üzerinden hesaplanan vergi arasındaki farkın, % 1 oranına tabi işlemler için işlem bedelinin % 17’sini, % 8’e tabi işlemler için ise işlem bedelinin % 10’unu aşan kısmı, iade hesabına dahil edilmeyecektir. Azami iade tutarının belirlenmesinde iade talebinde bulunulan döneme kadar yapılan toplam işlem bedeli dikkate alınacak, ay içi hesaplamalarda azami iade edilebilir tutarın aşılması bu durumu değiştirmeyecektir. Ancak işlemin bünyesine doğrudan giren harcamalara ilişkin olarak yüklenilen verginin, azami iade tutarını aşması halinde, mükellefin iade talebi, aşan kısım için münhasıran vergi inceleme raporu sonucuna göre yerine getirilecektir.www.ozdogrular.com

IV- İNDİRİMLİ ORANA TABİ İŞLEMLERDEN DOĞAN KDV İADE TUTARININ HESAPLANMASINDA HESAPLANAN KDV İLE YÜKLENİLEN KDV ARASINDAKİ FARKIN NASIL DİKKATE ALINACAĞI

Mükelleflerin indirimli orana tabi işlemlerinden doğan KDV iade taleplerinde, indirimli orana tabi teslim ve hizmetler dolayısıyla yüklenilen vergi ile hesaplanan vergi arasında oluşan (+) (-) farkına ilişkin yapılacak işlemler konusunda uygulamada tereddütler ve Gelir İdaresi ile mükellefler arasında uyuşmazlıklar bulunmaktaydı.

Konya Vergi Dairesi Başkanlığı’nın Özelgesi’nde;

“Dolayısıyla indirimli orana tabi işlemler nedeniyle hesaplanan verginin, indirimli orana tabi işlemler nedeniyle yüklenilen vergiden büyük olduğu dönemlerde ise (yüklenilen vergi indirim yoluyla telafi edildiği için) indirimli orana tabi işlemler nedeniyle iade doğmayacağı gibi oluşan (-) eksi farkın aylar itibariyle hesaplanan iade miktarından tenzil edilmesi gerekmektedir.”(3) denilmektedir.

Öte yandan 119 Seri No.lu KDV Genel Tebliği ile Gelir İdaresi konuya aşağıdaki şekilde açıklık getirmiştir.

Buna göre:

İndirimli orana tabi işlemlerde iade tutarı, indirimli orana tabi teslim veya hizmetle ilgili olarak yüklenilen vergi ile söz konusu işlemler üzerinden hesaplanan vergi arasındaki farkın sonraki döneme devreden KDV ile karşılaştırılması sonucu belirlenmektedir. Bu hesaplama yapılırken, indirimli orana tabi işlemler üzerinden hesaplanan verginin bu işlemler nedeniyle yüklenilen vergiden yüksek olduğu dönemlerdeki tutarlar arasındaki fark, cari dönem sonu iade edilebilir KDV tutarından düşülecektir. Beyannamede sonraki döneme devreden vergi yer almıyorsa o dönem için dönem sonu iade hesabı “sıfır” kabul edilecektir.www.ozdogrular.com

Öte yandan İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’nın bir Tamiminde;

“mükelleflerin indirimli orana tabi işlemlerinden doğan KDV iade taleplerinde, indirimli orana tabi teslim ve hizmetler dolayısıyla yüklenilen vergi ile hesaplanan vergi arasında oluşan (+) (-) farkına ilişkin yapılacak işlemler 03.07.2009 tarihli ve 6651 sayılı yazımız ile Gelir İdaresi Başkanlığı’na intikal ettirildiği, bu kapsamdaki iade tutarlarının hesaplanmasında hesaplanan vergi ile yüklenilen vergi (-) farkı tutarının bloke edilerek, blokede bırakılan tutara ilişkin işlemlerin Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan alınacak cevabi yazıya göre gerçekleştirilmesi gerektiği bildirilmiştir.

Konuya ilişkin olarak GİB’ndan alınan 28.02.2012 tarih ve 22300 sayılı cevabi yazıda;


Bu çerçevede, indirimli orana tabi işlemlerden doğan iade taleplerinin halen yürürlükte bulunan genel tebliğlerdeki açıklamalar çerçevesinde yerine getirilmesi gerekmektedir.”(4) denilmektedir.

Bilindiği üzere, 119 Seri No.lu KDV Genel Tebliği öncesinde indirimli orana tabi teslimlerden doğan KDV iade uygulamasına ilişkin usul ve esaslar 74, 76, 82, 85, 99, 101, 105, 106, 111, 113 ve 114 Seri No.lu KDV Genel Tebliğlerinde açıklanmış, söz konusu tebliğlerde talep edilecek iade tutarının hesaplanmasında bir dönemde yüklenilen vergi ile hesaplanan vergi farkının negatif olması halinde söz konusu negatif (-) farkların ilgili dönem sonu iade edilebilir KDV tutarından düşülmesi gerektiği yönünde bir belirleme yapılmamıştır.

Bu defa, 119 Seri No.lu KDV Genel Tebliği’nde(5), bu Tebliğ’in yayımından sonraki iade taleplerinde uygulanmak üzere indirimli orana tabi işlemler kapsamında yapılacak iadelere ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiş olup, Tebliğ’in “2.1. Yılı İçinde Mahsuben Talep Edilecek İade Tutarlarının Hesaplanması” başlıklı bölümünde;

“…

Hesaplamalar aşağıdaki şekilde yapılacaktır:


İndirimli orana tabi işlemlerde iade tutarı, indirimli orana tabi teslim veya hizmetle ilgili olarak yüklenilen vergi ile söz konusu işlemler üzerinden hesaplanan vergi arasındaki farkın sonraki döneme devreden KDV ile karşılaştırılması sonucu belirlenmektedir. Bu hesaplama yapılırken, indirimli orana tabi işlemler üzerinden hesaplanan verginin bu işlemler nedeniyle yüklenilen vergiden yüksek olduğu dönemlerdeki tutarlar arasından fark, cari dönem sonu iade edilebilir KDV tutarından düşülecektir.” şeklinde konuya açıklık getirilmiştir. www.ozdogrular.com

Buna göre, indirimli orana tabi teslimlerden doğan KDV iade talepleri ile ilgili olarak, 119 Seri No.lu KDV Genel Tebliği’nin yayım tarihinden önce yürürlükte olan genel tebliğlerde yüklenilen vergi ile hesaplanan vergi arasındaki negatif farkların talep edilecek KDV iade tutarından düşülmesi yönünde bir düzenleme bulunmadığından ve bu yönde düzenleme yapan 119 Seri No.lu KDV Genel Tebliği yayım tarihinden sonraki iade talepleri için uygulanacağından, 119 Seri No.lu KDV Genel Tebliği’nin yayım tarihi öncesi talep edilmiş olan KDV iadelerine ilişkin ilgide kayıtlı tamim yazımıza istinaden blokede tutulan yüklenilen vergi ile hesaplanan vergi arasındaki negatif farklara tekabül eden tutarların iadelerinin/mahsuplarının gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, 119 Seri No.lu KDV Genel Tebliği’nin yayımından sonraki, KDV İade taleplerinde ise iade tutarının hesaplanmasında, indirimli orana tabi işlemler üzerinden hesaplanan verginin bu işlemler nedeniyle yüklenilen vergiden yüksek olduğu dönemlerdeki tutarlar arasındaki fark, cari dönem sonu iade edilebilir KDV tutarından düşüleceği tabiidir.” şeklinde idari görüşünü açıklamıştır(6).

V- DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

İndirimli oranda vergiye tabi işlemlerden doğan aylık ve yıllık iadenin hesaplanmasına ilişkin olarak Kanunda yer alan sakıncalar doğal olarak 119 Seri No.lu KDV Genel Tebliği’nde de muhafaza edilmektedir.

Öte yandan indirimli orana tabi mal ve hizmetler dolayısıyla iade edilecek KDV’nin kapsamına girecek harcamaların belirlenmesi, hesaplanması ve iadenin usul ve esasları KDV’de iade hakkını doğuran işlemlerin en zorudur. Tamamen şekli kurallara bağlanmıştır. Bu nedenle bu işlemleri yaparken çok dikkatli olunması ve belirlenen sürelere uyulması gerekmektedir.www.ozdogrular.com

Bilindiği gibi indirimli oran uygulamasından kaynaklanan KDV iadelerinde indirimli orana tabi işlemin 18 ile çarpılıp, hesaplanan KDV düşüldükten sonra kalan farkın devreden KDV ile karşılaştırılıp, iade edilecek KDV’nin tespit edilmesi şeklinde uygulanmamaktadır.

İade edilecek tutarın belirlenebilmesi için, işlemin bünyesine giren yüklenilen KDV’nin sağlıklı bir şekilde hesaplanması gerekmektedir. Bu işlem bir hayli zordur. Sağlıklı maliyet hesaplarını gerektirir. Çok sayıda girdinin kullanıldığı imalatlarda bu hesaplama daha da zorlaşmaktadır.

Nasıl olsa firmalar maliyet hesabını yapıyorlar. Dolayısıyla bu hesaplama zor değildir denilebilir. Ama bu iki hesaplama şeklini ayni kefeye koymak mümkün değildir.

MB’nin 5732-117 sayılı Özelgesi’nde aşağıdaki açıklamalara yer verilmiştir.

“İşletmelerin üretim yapısı, faaliyet gösterdikleri sektörler, yapılan işlemlerin niteliği itibariyle önemli farklılıklara sahip olmaları nedeniyle işlemin bünyesine doğrudan giren harcamalara ait yüklenilen vergilerin iade hesabına aktarılmasında standart bir yöntem verilememektedir.

Bu nedenle işletmelerin, yapmış oldukları faaliyetler, bulunduğu sektör, iş kolu, kullanmış olduğu muhasebe sistemi vs. gibi özellikler göz önünde bulundurulmak suretiyle defter, kayıt ve belgeler esas alınarak işlemin doğrudan bünyesine giren harcamalar ile genel giderlere ilişkin yüklenilen vergileri kendi yöntemlerine göre hesaplamaları gerekir.”

İndirimli orana tabi iade edilecek KDV tutarının hesaplama uygulanmakta olan yöntem, KDV iade uygulamasında önemli güçlükler çıkarmaktadır. Mümkün olan en kısa sürede terk edilmesinde fayda vardır.

Nuri Değer

Yaklaşım Dergisi

*           YMM

(1)        Nuri DEĞER, Açıklamalı ve Uygulamalı Katma Değer Vergisi Kanunu, Yaklaşım Yayıncılık, s. 1058-1075

(2)        23.06.2012 tarih ve 28332 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

(3)        Konya Vergi Dairesi Başkanlığı’nın, 16.1.2009 tarih ve KDV-2-11/102 sayılı Özelgesi.

(4)        İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı B.07.1.GİB.4.34.17.01-130 (TAMİM-2012/KDV-2)-Seri: A Sıra No: 282 sayılı Tamimi.

(5)        23.06.2012 tarih ve 28332 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

(6)        Zeki GÜNDÜZ, “Vergi Portalı”, Dünya, 5 Eylül 2012

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Yukarıda yer verilen açıklamalar, konuya ilişkin genel bilgiler içermektedir. Özdoğrular smmm ltd. şti./ www.ozdogrular.com, işbu dokümanın içeriğinden kaynaklanan veya içeriğine ilişkin olarak ortaya çıkan sonuçlardan dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında bulunulamaz.

19 Aralık 2013 Perşembe

16 Aralık 2013 Pazartesi

İşçi sağlığı Güvenliği hakkında güncel... (2013 Aaralık)






Kademeli olarak uygulanan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında 'balıkçılık ve makine imalatı' gibi 'tehlikeli' ve 'madencilik, doğalgaz ve petrol çıkarımı, mermer ocağı, inşaat' gibi çok tehlikeli sınıflarda faaliyet gösteren 50 ve altında eleman çalıştıran işyerleri için iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi bulundurma uygulaması 1 Ocak 2014'te resmen başlıyor. Yeni yıldan itibaren işyeri hekimi ve iş yeri güvenliği uzmanı bulundurmayan firmalar ise 1000 TL'den 80 bin TL'ye kadar para cezasıyla karşılaşabilecekler.



'BİR DÖNÜM NOKTASI'
Birlik İş Güvenliği Enerji İşçi ve Çevre Sağlığı Eğitim Araştırma Derneği (BİR-DER) Başkanı Abdullah Bozkır, 1 Ocak 2014'ün İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nda bir dönüm noktası olduğunu söyledi. Bozkır, 1 Temmuz 2013 tarihinde yürürlüğe girmesi beklenilen 50'nin altında çalışanı olan, tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfa giren işletmeler için iş güvenlik uzmanı ve işyeri hekimi ile sözleşme yapma zorunluluğu 1 Ocak 2014'e ertelendiğini hatırlattı. İşverenlerin idari para cezalarına maruz kalmamak için sözleşmelerini Ocak ayından önce yapmalarında fayda olduğunu anlatan Bozkır, halk arasında konuşulan 'bir kişi bile çalıştıranların iş güvenlik uzmanı işyeri hekimi çalıştırmak zorunda' görüşünün asılsız olduğunu dile getirdi.



KRİTER NE ALINDI?
Uzman ve hekim çalıştırmada kriterin çalışan sayısı ve tehlike sınıfı olduğunu belirten Bozkır şunları kaydetti: "İş güvenlik uzmanları çalıştırma ya da sözleşme yapmada süreleri aylık olarak, az tehlikeli sınıf için çalışan başı aylık 6 dakika, tehlikeli sınıf için 8 dakika, çok tehlikeli sınıf için 12 dakikadır. İşyeri hekimleri için ise yine tehlike sınıfına göre 4, 6 ve 8 dakikadır. 20 çalışanı olan tehlikeli sınıfta yer alan işletmede iş güvenlik uzmanı 8x20=160 dakika, 160/60 =2,6 saat aylık çalışma süresi , aynı işyerinde hekim için ise 6x20=120 dakika 120/60= 2 saat olarak hesaplanır.1 Ocak 2014 ten itibaren iş güvenlik uzmanı ve işyeri hekimi çalıştırmayanlar işveren her biri için ayrı ayrı 5 bin TL cezaya maruz kalır ve bu durum devam ettiği her ay için geçerlidir."

A sınıfı iş güvenlik uzmanlarının bütün tehlike gruplarına, B sınıfı uzmanların tehlikeli ve az tehlikeli sınıfa, C sınıfı uzmanlar ise sadece az tehlikeli sınıftaki işyerlerine bakabildiğine dikkat çeken BİR-DER Başkanı Bozkır, 1 Ocak 2014'den itibaren A ve B sınıfı uzman ihtiyacının 50 kat daha artacağını öne sürdü. Yeterince A ve B sınıfı uzmanı olmadığına işaret eden Bozkır, "Bu durum 'kanun ilgili maddeleri tekrar ertelenecek mi?' sorularını gündeme getirmekte. 1 ile 10 arası çalışanı olan ve tehlikeli ve çok tehlikeli sınıfta yer alan işyerlerine 6331 sayılı kanunun 7. maddesi gereği bu hizmet için devlet desteği söz konusudur. İşverenin SGK kayıtları esas alınarak 10'nun altında çalışanı olanlar faydalanabilecektir. SGK'ya yanlış bildirimde bulunanlar 3 yıl süreyle bu destekten men edilecektir." dedi.




BİN LİRADAN BAŞLAYAN CEZALAR 80 BİN LİRAYI BULACAK

Abdullah Bozkır, işverenlerin 'yeterince A ve B sınıfı uzmanı olmadığı' için iş güvenlik uzmanı ve işyeri hekimi ile sözleşme yapma zorunluluğunun erteleneceği gibi bir beklentiye girmemesi gerektiğini söyledi. Cezaların çok ağır olduğunun altını çizen Bozkır, bin TL'den başlayan cezaların 80 bin TL'ye kadar ulaştığını dile getirdi.

Bozkır şöyle devam etti: "Mesleki risklerin önlenmesi adına tedbirlerin alınmaması, İSG (İş Sağlığı Güvenliği) faaliyetlerinin takip edilmemesi hususlarının tespitinde işverene her bir yükümlülük için ayrı ayrı 2 bin TL, belirlenen nitelikte iş güvenliği uzmanı veya işyeri hekimi görevlendirmeyen işverene görevlendirmediği her bir kişi için ve aykırılığın devam ettiği her ay 5 bin TL, diğer sağlık personeli görevlendirmeyen işverene ve aykırılığın devam ettiği her ay 2 bin 500 TL ceza uygulanır.

İSG hizmetleri için yükümlülüklerini yerine getirmeyen işverene her bir ihlal için ayrı ayrı ve aykırılığın devam ettiği her ay 1.500 TL ceza uygulanacak. İSG yönünden diğer işyerlerini, etkilenecekleri tehlikeler hususunda gerekli tedbirleri almaları için uyarmayan yönetimlere 5 bin TL, İSG ile ilgili konularda ölçüm, inceleme ve araştırma yapılmasına, numune alınmasına veya eğitim kurumları ile ortak sağlık ve güvenlik birimlerinin kontrol ve denetiminin yapılmasına engel olan işverene 5 bin TL ceza uygulanacak.

İşyerinin bir bölümünde veya tamamında verilen durdurma kararına uymayarak durdurulan işi yönetmelikte belirtilen şartları yerine getirmeden devam ettiren işverene fiil başka bir suç oluştursa dahi 10 bin TL para cezası kesileceğini belirten Bozkır, işin durdurulması nedeniyle çalışamayan işçilerine karşı yükümlülüklerini yerine getirmeyen her bir çalışan ve aykırılığın devam ettiği her ay için de 1.000 TL ceza uygulanacağını açıkladı.

Bozkır, "Büyük kaza önleme politika belgesi hazırlamayan işverene 50 bin TL ceza kesilecek. Güvenlik raporunu hazırlayıp, bakanlığın değerlendirmesine sunmadan işyerini faaliyete geçiren, işletilmesine bakanlıkça izin verilmeyen işyerini açan veya durdurulan işyerinde faaliyete devam eden işverene 80 bin TL ceza uygulanacak." diye konuştu.

7 Aralık 2013 Cumartesi

BaBs Özelge

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
HATAY VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü 
Sayı : B.07.1.GİB.4.31.15.02-VUK-01-08-8-10/03/2011
Konu : Ba-Bs Formunda dönem 
Başkanlığımıza bağlı … Vergi Dairesi Müdürlüğünün … T.C. Kimlik numarasında kayıtlı olduğunuz faaliyetiniz hakkında verdiğiniz ilgide kayıtlı özelge talep formunda, bazı mal alışlarınızdan dolayı adınıza düzenlenen faturaların posta yolu ile gönderildiği, elinize geç sürede ulaşan bu faturaları elinize geçtiği tarihte henüz beyanname verme süresi geçmemiş döneme ait K.D.V. beyannamesinde indirim konusu yaparak beyanlarınıza dahil ettiğinizi ve bu döneme ilişkin Ba formu ile beyan ettiğinizi, oluşan bu durum nedeniyle kayıtlı olduğunuz Vergi Dairesi Müdürlüğünce Ba formunuzda tespit edilen uyumsuzluğun giderilmesinin istenildiğini, ancak yapılacak bu düzeltmenin Vergi Usul Kanununun 355′inci maddesine göre özel usulsüzlük cezası kesilmesine neden olacağını belirterek, faturanın sonradan ulaşması durumunda, faturanın kayıtlara alındığı tarihte mi, yoksa düzenlendiği tarih itibariyle mi form Ba’ya dahil edilmesi gerektiği konusunda bilgi verilmesi talep edilmiştir.
Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 148, 149 ve mükerrer 257′nci maddelerinin Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak yayımlanan; 350, 362, 381 ve 396 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri uyarınca bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını “Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)” ile; mal ve hizmet satışlarını ise “Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)” ile bildirmeleri hususunda yükümlülük getirilmiştir.
Konuyla ilgili olarak yayımlanan 396 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin “Bildirime Konu Alış/Satışlar ve Hadler” başlıklı 1.2′nci bölümünde, “Bildirim mecburiyeti bulunan mükelleflerce, belirlenen hadler çerçevesinde yapılan her türlü mal ve/veya hizmet alış ve satışları, bunlara ilişkin belgenin türüne (Fatura, irsaliyeli fatura, serbest meslek makbuzu,müstahsil makbuzu, gider pusulası, akaryakıt pompalarına bağlı ödeme kaydedici cihaz fişi,sigorta komisyon gider belgesi ve yolcu bileti gibi) bakılmaksızın Ba-Bs bildirim formlarına dahil edilecektir.” denilmektedir.
Bahse konu Tebliğin “2-Bildirimlerin Dönemi ve Verilme Süresi” başlıklı 2′nci bölümün “Dönemi” başlıklı (2.1.) bendinde; “Yükümlülük kapsamındaki mükelleflerin mal ve/veya hizmet alış/satışlarının aylık dönemler itibariyle bildirilmesi gerekmektedir.
Mal ve/veya hizmet alış/satışlarının bildirilecekleri aylık dönemler, bunlara ilişkin belgelerin düzenlenme tarihi dikkate alınarak belirlenir.”, hükmü yer almaktadır.
Bu itibarla; yükümlülük kapsamındaki kayıtlı olduğunuz faaliyetiniz ile ilgili olarak yaptığınız ve aylık dönemler itibariyle bildirmek zorunda olduğunuz mal ve/veya hizmet alışlarınızın bildirileceği aylık dönemin, bu alışlara ilişkin belgelerin düzenlenme tarihi dikkate alınarak belirlenmesi gerekmektedir.
Bilgilerinize rica ederim.
Vergi Dairesi Başkanı V.

5 Aralık 2013 Perşembe

6102 SAYILI KANUNA GÖRE TİCARİ MEKTUPLAR İLE FATURA VE FATURA YERİNE GEÇEN BELGELERDE GÖSTERİLMESİ VE İNTERNET ...


6102 SAYILI KANUNA GÖRE TİCARİ MEKTUPLAR İLE FATURA VE FATURA YERİNE GEÇEN BELGELERDE GÖSTERİLMESİ VE İNTERNET ...              05.12.2013

         6102 SAYILI KANUNA GÖRE TİCARİ MEKTUPLAR İLE     
         FATURA VE  FATURA YERİNE GEÇEN BELGELERDE 
         GÖSTERİLMESİ VE İNTERNET SİTESİNDE YAYINLANMASI
                                          ZORUNLU OLAN BİLGİLER

 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun, 6335 sayılı Kanunun 6.maddesiyle değiştirilen 39/2 madesine göre; Tacirin (1), işletmesiyle ilgili olarak düzenlediği ticari mektuplarda ve ticari defterlere yapılan kayıtların dayandığı belgelerde (2) 01.01.2014 tarihi itibariyle bulunması gereken bilgiler ile internet sitesi kurmak zorunda olan işletmelerin (3) sitelerinde ayrıca yayınlaması gereken bilgiler aşağıdadır. Aşağıdaki bu bilgilerin yeni bastırılacak fatura ve fatura yerine geçen belgelerde ve ücret bordrosunda bulunması gerekmektedir. Ancak, eski belgeler kullanılmaya devam edilecekse, bu bilgileri kapsayan bir kaşe yaptırarak, eski belgelere kaşe vurmak suretiyle, eski belgelerin tükenene kadar kullanılması da mümkündür (kaşe için bkz, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı sitesinde yapılan Bakanlık açıklaması.). Söz konusu bilgilerin adı geçen belgelerde gösterilmemesi halinde TTK'nun 51/2. maddesine göre (2014 yılı için) 2.240 TL idari para cezası uygulanır.   
             A- İNTERNET SİTESİ KURMA MECBURİYETİNDE OLMAYANLARIN FATURA VE   FATURA YERİNE GEÇEN BELGELERİNDE GÖSTERİLMESİ GEREKEN BİLGİLER :
            * TİCARET SİCİL NUMARASI (Ticaret Sicili Müdürlüğünden MERSİS numarası alanlar,    Ticaret Sicili numarası yerine MERSİS numarasını gösterecekler. MERSİS numarası     olmayanlar ise Ticaret Sicil numarasını gösterecekler),
            * TİCARET UNVANI,
            * İŞLETMENİN MERKEZ ADRESİ.
             B- İNTERNET SİTESİ KURMA MECBURİYETİNDE OLANLARIN FATURA VE           FATURA          YERİNE GEÇEN BELGELERİNDE GÖSTERİLMESİ GEREKEN BİLGİLER :
            * TİCARET SİCİL NUMARASI (Aynı açıklama geçerli),
            * TİCARET UNVANI,
            * İŞLETMENİN MERKEZ ADRESİ,
            * TESCİL EDİLMİŞ İNTERNET SİTESİ ADRESİ.
             C- İNTERNET SİTESİ KURMAK ZORUNDA OLANLAR İÇİN İNTERNET SİTESİNDE  YAYINLANMASI GEREKEN BİLGİLER:
            * TİCARET SİCİL NUMARASI (Aynı açıklama geçerli),
            * TİCARET UNVANI,
            * İŞLETMENİN MERKEZ ADRESİ,
            * TESCİL EDİLMİŞ İNTERNET SİTESİ ADRESİ.
            * ANONİM ŞİRKETLERDE ( Yönetim kurulu başkan ve üyelerinin adları ve soyadları, taahhüt edilen ve ödenen sermaye miktarı), 
            * LİMİTED ŞİRKETLERDE (Müdürlerin adları ve soyadları, taahhüt edilen ve ödenen sermaye miktarı)
            * ESHAMLI KOMANDİT ŞİRKETLERDE (Yöneticilerin adları ve soyadları, taahhüt edilen ve ödenen sermaye miktarı)
__________________________________________________________________________
(1) 6102 sayılı TTK'nun 12/1.maddesine göre, "Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir." TTK'nun 11/1.maddesine göre "ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir." TTK'nun 11/2.maddesine göre de, ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilecektir. Bakanlar kurulu böyle bir kararname çıkarmamıştır. Dolayısıyla meslek mensuplarının esnaf/tacir şeklinde bu ince ayırıma girmeden fatura ve fatura yerine geçen belgelerinde ve ücret bordrolarında yukarıda sunulan bilgileri göstermeleri daha doğru olur.    
 (2) Ticari defterlere yapılan kayıtların dayandığı belgeler VUK'nun 229 ve devamı maddelerinde; fatura, perakende satış vesikaları, giriş ve yolcu taşıma biletleri, gider pusulası, müstahsil makbuzu olarak sayılmıştır. 3100 sayılı Kanunun 1/2 ve 3.maddesi hükmü gereği Yazar Kasa Fişleri de fatura yerine geçmektedir. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı sitesinde Bakan tarafından yapılan açıklamada, Ücret Bordoları da bu saydıklarımıza ilave edilmiş olup ücret bordrolarında da yukarıdaki bilgilerin bulunması gerekmektedir.   

(3) İnternet sitesi kurmak zorunda olan işletmeler(TTK.Md.1524); bağımsız denetime tabi olan Anonim, Limited ve Sermayesi Paylara Bölünmüş (eshamlı) Komandit Şirketlerdir(TTK.Md.124,397/4). Bilindiği üzere, 6102 sayılı TTK’nun 397/4.maddesi gereği denetime tabi olacak şirketlerin Bakanlar Kurulunca belirlenmesi gerekmektedir. Nitekim Bakanlar Kurulunca 23.01.2013 tarih ve 28537 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan karara göre;
                a) Tek başına veya bağlı ortaklıkları ve iştirakleriyle birlikte, aktif toplamı yüzelli milyon ve üzeri, yıllık net satış hasılatı ikiyüz milyon ve üzeri ve çalışan sayısı olarak beşyüz ve üzeri, olmak üzere tespit edilen bu üç ölçütten en az ikisini sağlayan şirketler,     
                b) Mezkûr kararın (I) sayılı listesinde yer alan şirketler,
                c) Mezkûr kararın (II) sayılı listesinde yer alan şirketler,
                Bağımsız denetime tabi olacaklardır. 
(*) Makalenin amacı, konuyla ilgili genel bilgi vermektir. Yazar, makalenin hatasız olduğuna güvence vermez. Okuyucunun, bu bilgi ve yorumlarla yetinmeyerek konuyu derinlemesine araştırmasını veya konuya hakim profesyonel bir danışmana başvurmasını tavsiye eder. 
İbrahim Güler
Adana SMMM Odası Vergi Mevzuatı İnceleme Komisyonu Başkanı
Kaynak www.adanasmmmo.org

2 Aralık 2013 Pazartesi

E-defter'de takvim netleşti-İsmail KÖKBULUT



Bilindiği üzere geride bıraktığımız dönemde Maliye Bakanlığı 421 sıra no'lu VUK Genel Tebliği ile bazı mükellef gruplarına elektronik defter tutma ve elektronik fatura uygulamasına dahil olma zorunluluğu getirmişti.Bu zorunluluk kapsamına giren mükelleflerin; elektronik fatura uygulamasına 2013 takvim yılı, elektronik defter uygulamasına ise 2014 takvim yılı içerisinde geçmelerinin mecburi olduğu ifade edilmişti.
Gelir İdaresi Başkanlığı geride bıraktığımız hafta çıkardığı 67 seri no'lu Vergi Usul Kanunu sirküleri ile, elektronik deftere geçiş süreci ile ilgili olarak bazı ilave açıklamalarda bulundu. Böylece e-defterde takvim daha belirgin hale geldi.
 E-defter ne demek?-Elektronik defter; şekil hükümlerinden bağımsız olarak Vergi Usul Kanunu'na ve/veya Türk Ticaret Kanunu'na göre tutulması zorunlu olan defterlerde yer alması gereken bilgileri kapsayan elektronik kayıtlar bütününe verilen ad olarak tanımlanmakta.Defterlerini elektronik ortamda oluşturmak, kaydetmek, muhafaza ve ibraz etmek isteyen veya bu zorunluluk kapsamında olan gerçek ve tüzel kişi mükelleflerin aşağıda yer alan gereklilikleri sağlamaları beklenmekte:
a) Gerçek kişi mükelleflerin 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümleri çerçevesinde üretilen nitelikli elektronik sertifikaya sahip olmaları,
b) Tüzel kişi mükelleflerin mali mühür temin etmiş olması,
c) Elektronik defter tutulması, kaydedilmesi, onaylanması, saklanması ve ibrazında kullanılacak yazılımın uyumluluk onayı almış bir yazılım olması.
Kimler E-defter tutmak zorunda?-Maliye Bakanlığı'nın yaptığı belirlemeye göre; kendilerine, e-fatura düzenleme zorunluluğu getirilmiş olan mükellefler ayrıca e-deftere de geçmek zorunda.Bir diğer deyişle, eğer e-fatura kapsamına giriyorsanız ilave hiçbir şart veya koşula gerek olmaksızın e-defter kapsamına da giriyorsunuz demektir.
 E-defter nasıl tutulacak?-1 sıra numaralı Elektronik Defter Genel Tebliği'nde; e-defter tutmaya başlayacakların, www.edefter.gov.tr internet adresinde duyurulan format ve standartlara uygun olarak ve aylık dönemler itibarıyla elektronik defterlerini oluşturmaya ve saklamaya başlayacakları; ayrıca hesap dönemi veya takvim yılı içerisinde de elektronik defter uygulamasına geçilebilecekleri ifade edilmiş durumda.Buna göre; e-defter tutacak olan mükellefler, özel veya paket yazılım üreten yazılım üreticilerinin programlarını kullanabilecekleri gibi, yazılımlarını kendileri de geliştirebilecekler.Ancak her iki durumda da kullanılacak programın (yazılımın) Gelir İdaresi Başkanlığı'nca onaylanmış olması gerekiyor.
 E-defter'de takvim nasıl işleyecek? Bilindiği üzere 421 sıra no'lu VUK Genel Tebliği'nde; e-defter tutma zorunluluğu kapsamına giren mükelleflerin, elektronik defter uygulamasına 2014 takvim yılı (elektronik defter yazılımlarını kendi geliştiren mükelleflerin 01.09.2014 tarihi itibariyle elektronik defter test süreçlerini başarı ile tamamlamış olmaları gerekmekte) içerisinde geçmelerinin zorunlu olduğu ifade edilmişti.Gelir İdaresi Başkanlığı yeni yayımladığı bir sirküler ile uygulamaya geçişle ilgili tarihleri netleştirdi. Buna göre, elektronik defter tutma zorunluluğu bulunan mükelleflerden;
a) E-defter uygulamasına 2014 Aralık ayı içerisinde başvuranların 1.1.2015 tarihinden itibaren,
b) Elektronik defter uygulamasına 2014 Aralık ayından önce başvuranların en geç 2014 Aralık ayından başlamak üzere,
c) Özel hesap dönemine tabi olanların 01.12.2014 tarihinden önce e-defter uygulamasına başvuru yapmaları ve en geç 2014 Aralık ayı içerisinde elektronik defter tutmaya başlamaları gerekmekte.
E-defter tutulmazsa ne olur?-Elektronik defter tutma zorunluluğu getirilen mükelleflerin kâğıt ortamında defter tutmaları mümkün değil. Kâğıt ortamında defter tutulması durumunda hiç defter tutulmamış sayılacak. Bu durumda zorunluluklara uymayanlar hakkında, Vergi Usul Kanunu'nun ceza hükümleri tatbik olunacak.Ayrıca, elektronik defter tutması gerekirken kağıt ortamında defter tutmaya devam edenlerin KDV indirimi konusunda da sorun yaşamaları kuvvetle muhtemel. Bu nedenle konuya gereken önemin verilmesi oldukça elzem.