.

.

30 Nisan 2014 Çarşamba

Yani Nesil Yazarkasa

İstanbul Vergi Dairesi Başkanı Mustafa Dakın, yeni nesil yazarkasa kullanımıyla ilgili mükelleflere çağrıda bulunurken, uygulamaya uymamanın cezai müeyyidesinin 1.200 lira olduğunu söyledi. Dakın, yeni nesil yazar kasalarla POS makinesi ve yazarkasanın bir araya geldiğini, böylece kartla yapılan alışverişler için POS makinesi ve yazarkasa işlemlerinin tek işleme indiğini ifade etti.

Bu kapsama girmeyen mükelleflerin de isterlerse bu tür yeni nesil ödeme kaydedici cihazları alarak kullanabileceklerini belirten Dakın, mutlaka Gelir İdaresi Başkanlığı'nın kullanımına onay verdiği 26 üreticiden birinin ürettiği cihazların kullanılması gerektiğine dikkati çekti.

Yeni nesil ödeme kaydedici cihaz alan mükelleflerin, aldıkları cihazlarını fatura tarihinden itibaren en geç 90 gün içerisinde vergi dairesine kayıt ettirerek "ödeme kaydedici cihazlara ait levhayı" almak suretiyle kullanmaya başlayacaklarını aktaran Dakın, şunları kaydetti:
"Uygulanması artık zorunlu olan, kayıt dışılığı engellemeye ve ülkemizin vergi gelirlerine önemli katkısı olan yeni nesil yazarkasa kullanımı ile ilgili Başkanlığımız denetimlere başlayacaktır. Denetimlerden önce geçmesi zorunlu olan mükelleflerimizin eksikliklerini gidermesini talep ediyoruz. Söz konusu zorunluluğa uymamanın cezai müeyyidesi 1.200 lira özel usulsüzlük cezasıdır. Yapılacak denetimlerde mükelleflerin cezalandırılmasından daha ziyade uygulamanın teşviki ve eksikliklerin sözlü uyarımı şeklinde olacaktır."

1. KİMLER ZORUNLULUK KAPSAMINDA?
-Perakende faaliyetlerinde seyyar EFT-POS cihazı kullananlar
- Lokantalar
- Dışarıdan gelen müşterilere de hizmet veren otel restoranları
- Seyyar POS cihazı kullanan eczaneler
- Kapıda teslimatlı tahsilat yapan işyerleri
- Yol kenarı otopark hizmeti veren
-Eski nesil yazar kasalarının mali hafızaları dolanlar
-Zorunluluk kapsamında olmayıp seyyar EFT-POS cihazı kullananlar
- Zorunluluk kapsamında olmayan mükellefler

2.Yeni nesil yazarkasa uygulamasının zorunluluk kapsamında olmadığı mükellefler ise şunlar:
-Yazar kasa kullanma mecburiyeti olmayan toptan satıcılar
- Basit usule tabi mükellefler
- Diğer mükellefler
- Pompalarında özel nitelikli ödeme kaydedici cihaz kullanan akaryakıt istasyonları
- Yerleşik bir yerde otopark hizmeti veren işletmeler
- Yük ve yolcu taşıyan işletmeler
- Kargo firmaları
- Serbest meslek erbabı doktor ve avukatlar (Muhasebe web'den alnmıştır)



29 Nisan 2014 Salı

İşe Gelmeyen İşçinin Devamsızlığı Nasıl Bildirilecek - 29.04.2014

Soru: İŞE GELMEYEN İŞÇİNİN DEVAMSIZLIĞI NASIL BİLDİRİLECEK
Cevap: İşçinin devamsızlık durumunu şahitler huzurunda düzenlenen tutanak ve/veya tutanaklarla tespit eden işveren durumu işçiye bildirecektir. İş­veren, noter aracılığıyla bildirimi aşağıdaki şekilde yapacaktır. 
İHTARNAME
Sayın                                      :
Doğum Tarihi ve Yeri       :
Baba Adı                              :
SSK Sigorta sicil no           :
T.C. Kimlik No                     :
Adres                                     :
............................................ adresinde kurulu ................................. unvanlı işyerimizde          görevinde çalışmaktasınız.
.............. Ve....... tarihlerinde amirlerinizden herhangi bir izin almaksızın veya amirlerinize bilgi vermeksizin işinize gelmediğiniz tespit edilmiştir. Hakkınızda yapılacak işlemler esas olmak üzere;
a-) Sağlık mazeretinizin olması halinde hastaneden alacağınız bir belgenin,
b-)İşe gelmenizi önleyecek haklı bir sebebin olması halinde bunu belgeleyecek resmi bir evrakın, 3 gün içinde   tarafımıza/tarafıma ibrazını, aksi takdirde, kabul edilebilir bir mazeretle işe gelmediğinizin anlaşıl­ması halinde iş akdinizin 4857 sayılı İş Kanunu /25-II (g) bendine göre bildirim­siz ve tazminatsız olarak fesih edileceği hususunda bilginizi rica ederim.
Sayın Noter;
Üç nüshadan ibaret işbu ihtarnamenin bir nüshasının muhataba tebliğini, bir nüshasının dairenizde saklanmasını, bir nüshasının da tebliğ şerhini havi olarak tarafımıza iadesini rica ederiz.



Koray ATEŞ
E. Öğretim Görevlisi
korayates@muhasebetr.com
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale yazılı veya elektronik ortamda kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır

25 Nisan 2014 Cuma

Askerlik borçlanması 2014

http://www.calismadunyasi.com/askerlik-borclanmasi-hesabi.htm

Askerlik Borçlanması İle Emeklilik Yaşı Nasıl Değişir

Kişi Askere gitmeden önce Sosyal Güvenlik Sistemine tabi ise yani ssk, bağkur veya emekli sandığında işe giriş kaydı varsa , bu emekliik tahsis işemlerinde  prim gün sayısına etki eder.Yani örneğin kişi 40 yaşında emekli olacak yaşını doldurmuş fakat prim gün sayısında eksikliği var, bu prim gün sayısını tamamlamak için askerlik borçlanmasını yapabilir.
İkinci olarak kişi askere gitmeden önce her hangi bir sigorta girişi yok ise ilk sigortaya başladıı tarihten itibaren askerlik yaptığı süre kadar emekliliği geriye çekilir , yani sigortalılık girşi ilk sigortaya başladığı tarih değil askerliğe başladığı tarih olur.Dolayısıyla emeklilik yaşında ve  prim hizmet süresinde eksikliği olanların askerlik bprlanması yapması tavsiye edilir

Hesaplama Formülü-( Günlük sigorta primine esas kazaç x%32)x borçlanılacak süre)

Dönemler
Günlük
Aylık
 15 Aylık
18 Aylık
01.01.2014-30.06.2014
11,42
342,6
5.139,00
6.166,80
01.07.2014-31.12.2014
12,09
362,7
5.440,50

6.528,60

Askerlik Borçlanması En Az Asgari Ücret ve ve Sgk Tavan Prim arasında bir tutar seçilerek ,Hesaplanır ve ödenir.Bu seçimi yapmak isteğe bağlıdır ve istediğiniz tutar üzerinde ödeyebilirsiniz.

Borçlanma Hesaplama Formülü
Asgari Ücret : 1.071 TL X%32=342,72
342,72/30=11,42 ( GÜNLÜK ÖDENECEK MİKTAR)
Günlük miktarı askerlik borçlanma yapacağınız süreyle çarpıp toplam ödeyeceğiniz süreyi bulabilirsiniz.
Asgari Ücret 01.01.2014-30.06.2014 1.071 TL
Asgari Ücret 01.07.2014-31.12.2014 1.134 TL
SGK TAVAN ÜCRET 01.01.2014-30.06.2014 6.691,50 TL
SGK TAVAN ÜCRET 01.07.2014-31.07.2014 7.371 TL
Görüldüğü üzere Askerlik borçlanmasını 01.07.2014 den sonra yaptığınızda daha fazla ödersiniz.


Askerlik borçlanması yapmak için. Hangi belgelerle, nereye müracaat edilmesi gerekir ? 

SGK İl Müdürlüğünden alacağınız “askerlik borçlanma belgesini”, bağlı bulunduğunuz askerlik şubesinden tastik ettirip, dosyanızın bulunduğu SGK İl Müdürlüğüne vermeniz halinde gerekli işlemler yapılacaktır.

Askerlik Borçlanması Yaparsam Emeklilik Yaşım Değişirmi?

Askerlik borçlanmalarında borçlandırılan sürenin karşılığı olan gün sayısı sigortalının prim ödeme gün sayısına eklenir. Borçlanılan süre , sigortalılığın başlangıç tarihinden önce ise “ yani askerden önce sigortanız yok ise “  sigortalının başlangıç tarihi borçlandırılan gün sayısı kadar geriye götürülür. 
Örneğin: 01.01.1984 tarihinde ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayan bir sigortalı 1976-1977 yılları arasında 20 ay askerlik yapmış ve bu sürenin tamamını borçlanmıştır.Bu kişinin sigortalılık başlangıç tarihi ne olacaktır.?
Örnekteki sigortalı ,  askerlik görevini yaptıktan sonra sigortalı olarak çalışmaya başladığı için, askerlik borçlanması sigorta başlangıç tarihini değiştirecektir.  Sigortalılık başlangıcı ilk giriş tarihinden borçlanma yaptığı süre kadar geriye götürülecektir.Böylece bu kişinin sigorta başlangıç tarihi 01.05.1982 tarihi olacaktır.
( Dikkat edilmesi gereken sigortalılık başlangıç tarihi askere gittiği 1976 yılı değil ilk sigortalı olduğu tarihten geriye doğru çekilir. İlk sigortalılık tarihi 01.01.1984  den 20 ay öncesine gidildiğinde  600 gün yapar  bu tarihde 01.05.1982 tarihine dek olur.)
Bu kişinin emeklilik hesaplaması 01.05.1982 tarihine göre yapılacaktır.
Borçlanılan süreler her yıl 360 gün hesabıyla sigortalılık süresine eklenir.
Borçlanma sonunda aylık bağlanmaya hak kazanılması durumunda , borcun ödendiği tarihi takip eden ay başından itibaren aylık bağlanır.
Aşağıdaki hesaplama Formundan Askerlik Borçlanması Tutarını Hesaplayabilirsiniz
Aşağıdaki Formdan Emekliliğinizi Hesaplayabilirsiniz


Askerlik borçlanması bir yıl erken emekli eder

04.04.1967 doğumluyum. 28.09.1992 tarihinde sigortalı olarak işe başladım ve 7127 prim günüm var. Askerliğimi Nisan 1987-Eylül 1988 arası uzun dönem olarak yaptım. Emekliliğimi, hizmet yılı olarak 4 yıl, yaş olarak ise 7 yıl sonra 04.04.2020de hak ediyorum. Askerlik borçlanması yapabilir miyim? Yapabilirsem ne kadar prim ödemem gerekir? Bunun emeklilik yaşıma katkısı ne olur? Aytaç Dişli
485 gün askerlik borçlanması yaparsanız, emeklilik yaşınız 52den 51e iner ve 04.04.2019da emekli olursunuz. Askerlik borçlanmanızın her bir günü için asgari ücret ile asgari ücretin 6,5 katı arasında kalmak şartıyla kendinizce belirlenecek kazanç tutarı üzerinden yüzde 32 oranında prim ödersiniz. 30 Hazirana kadar geçerli olan asgari ücrete göre bir gün için ödemeniz gereken prim tutarı en az 10,44 TL, en fazla 67,85 TL olur.

(sözcü gazetesinde yayınlanan ali tezel'in yazılarından derledim.) 




21 Nisan 2014 Pazartesi

Yeni torba yeni af...Ali Tezel !den alıntı.

BAĞ-KUR’LUYA PRİM AFFI 1-Gerek 1479 sayılı Bağ-Kur, gerek 2926 sayılı Tarım Bağ-Kur ve de gerekse 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve GSS Kanunu gereğince SGK’ya 24 aydan çok Bağ-Kur prim borcu olanların hem borçları silinecek hem de borçlu oldukları sigortalılık süreleri silinecek. Mesela,Bağ-Kur’a (4/B) 10 yıllık 55 bin lira borcu olan birisinin hem 55 bin liralık Bağ-Kur borcu silinecek hem de 10 yıllık Bağ-Kur’luluk süresi silinecek. Şimdiki uygulamada 30.04.2008 günü itibariyle 60 aydan çok borcu olanlara af vardı. Tasarı ile 24 ay olacak. 
2-Bağ-Kur’un hem borcunun hem sigortalılık süresinin silindiği dönemler de SSK çalışması varsa, Bağ-Kur süresi silindiği için artık SSK ile Bağ-Kur çakışması ortadan kalkacağından, esasen Bağ-Kur ile çakıştığı için geçersiz olan SSK prim ödeme günleri de yasal ve geçerli hale gelecek. 
3-Silinen sürelerden sonrasında emeklilik için prim gün sayısına ihtiyaç duyanlar, tamamını değil silinen süreden dilediği kadarını yeniden canlandırıp ödeme hakkına da sahip olacak. Mesela, silinen 10 yıllık Bağ-Kur süresinde 3 yılına ihtiyacı olursa 3 yılını parasını ödeyerek yeniden sigortalılık süresine ekletebilecek. Şimdiki uygulamada 60 aydan çok borcu olan kişi borcunu ve sigortasını sildiriyor ama canlandırmak isterse tümünü canlandırmak zorunda kalıyordu. 
4-Bağ-Kur’a ister 24 aydan çok ister 24 aydan prim borcu olanlar, borcu sildirmek yerine ödemek isterlerse de ana para borcu sabit kalmak kaydıyla,gecikme zamlarının %50’si silinerek, 36 aya kadar taksitle de borcu ödeme hakkına sahip olacak. Öte yandan 24 aydan az borcu olanların sildirme hakkı olmadığı için bu kişiler de gecikme zammın yarısını sildirerek borçlarını 36 taksitle ödeyebilecekler. 

GEÇMİŞ YILLARI BAĞ-KUR’LU YAPMA HAKKI “04.10.2000 tarihinden veya 1.10.2008 gününden önce Bağ-Kur’lu olması gerektiği halde Bağ-Kur’lu yapılmayan süreler de artık Torba ile Bağ-Kur’lu yapılacak…. Bağ-Kur’da son yıllar için iki milat tarih var birincisi, 04.10.2000 ve ikincisi de 1.10.2008, her iki tarihe göre; bu tarihten önce Bağ-Kur’lu olması gereken faaliyeti olduğu halde hiç Bağ-Kur’un kapısına uğramayanların geçmiş süreleri Bağ-Kur’lu yapılmıyordu. Torba yasaya girecek madde ile artık Bağ-Kur’lu olabilecekler… 

İLK MİLAT 04.10.2000-Aslında, zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı 20.04.1982 günü başlamıştır. Ancak, 619 sayılı KHK ve 4956- 4958 sayılı Yasalar ile 04.10.2000 gününe kadar aslında Bağ-Kur’lu olmasını gerektirecek faaliyette bulundukları halde Bağ-Kur’a gidip sicil numarası almayanlar için Bağ-Kur başlangıcı 04.10.2000 olarak alındı. Yani, 20.04.1982 ile 4.10.2000 arasındaki Bağ-Kur’lu olmaları gereken süreler silindi. Bu kişilere 28.02.2005 gününe kadar müracaat etmeleri kaydıyla Bağ-Kur vergi borçlanması getirildi. 

İKİNCİ MİLAT 1.10.2008-Tıpkı 4.10.2000 tarihi gibi, 5510 sayılı Kanun ile 1.10.2008 gününe kadar Bağ-Kur’lu olmaları gerektiği halde gidip Bağ-Kur numarası almayanlar için de artık 1.10.2008 gününden önceki vergi veya şirket ortaklığı sürelerinizi Bağ-Kur’lu yapamazsınız kuralı getirildi. Bu kişilere de Nisan 2009 gününe kadar 4.10.2000 ile 1.10.2008 arasındaki süreleri için vergi borçlanması hakkı verilmişti.

TORBA İLE 20.04.1982’YE KADAR GİDİLEBİLECEK-Torba Yasa içinde girecek madde ile 20.04.1982 ile 1.10.2008 arasındaki vergi kaydı ve şirket ortaklığı sebebiyle Bağ-Kur’lu olması gerektiği halde olamayanlar yeni bir hak getiriliyor. Artık, 20.04.1982 ye kadar gidebilecekler. Binlerce vergi mükellefi, esnaf oda-dernek üyesi ile şirket ortakları geçmiş yıllarını Bağ-Kur’a borçlanabilecekler.

Soru--Cevap 1968 mayıs doğumluyum, 8 ay askerlik yaptım ve ödedim. 1987 yılında 1 yıllığına iş yeri açtım kapattım. Vergi kaydım var ancak Bağ-Kur tescilim yok. 1988-2000 arası çalışmadım. 02.11.2000’de iş yeri açtım ve şu ana kadar Bağ-Kur’luyum. Ne zaman emekli olurum? Dava açmadan 1 yılı borçlanabilir miyim? E.B.Halen hazırlanmakta olan ve 2014 Nisan ayında TBMM’den geçirilmesi planlanan Torba Yasa ile 1987 yılındaki vergi kaydınızla Bağ-Kur’lu olabileceksiniz. Yasa çıkarsa, bundan sonra SSK’lı olup en az 3,5 yıl prim ödemek ön şartıyla, SSK’dan 50 yaşında (2018 mayısında) en az 5375 gün ile emekli olursunuz. Yasa çıkmazsa Bağ-Kur’dan (9000 günle) veya SSK’dan (7200 günle) 65 yaşında emekli olursunuz.
İŞVERENE PRİM AFFI-İşçi çalıştırıp SGK’ya bildiren ve bu sebeple işveren prim borcu bulunan işverenlere de prim affı geliyor. Tıpkı 2011 yılında çıkarılan 6111 sayılı Kanun’a benzer şekilde ana paradan indirim yapılmadan, bu güne kadar birikmiş gecikme zamlarının yüzde 50’si silinerek, 36 taksitte ödeme imkanı geliyor.


18 Nisan 2014 Cuma

İŞ ORTAKILIĞININ VERGİ KANUNLARIMIZDAKİ YERİ-Fikret Ko.

İŞ ORTAKILIĞININ VERGİ KANUNLARIMIZDAKİ YERİ
       İş ortaklıkları, 5520 sayılı Kurumlar vergisi  kanunun 2/7.maddesinde bu verginin mükellefi olarak tanımlanmıştır. Kurumlar vergisi kanunun 2.maddesinde iş ortaklığı 2/1.2.3.4.5.6. fıkralarında kurumların kendi aralarında veya şahıs ortaklıkları ya da gerçek kişilerce belli bir işin birlikte yapılmasını müştereken taahhüt etmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklar olarak tanımlanmış 5520 sayılı kanunun 2/7 aynen şöyledir."iş ortaklıkları yukarıdaki fıkralarda kurumların kendi aralarında veya şahıs ortaklıkları ya da kişilerle belli  bir işin birlikte yapılmasını ortaklaşa yüklenmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklardan bu şekilde mükellefiyet tesis edilmesini talep edenler iş ortaklarıdır. Bunların tüzel kişiliklerinin olmaması mükellefiyetlerini etkilemez."demekte.
     Yeni kurumlar vergisi  kanunumuz 21.06.2006 tarih ve 26205 sayılı resmi gazetede yayın lanmıştır.Kurdukları ortaklıklardan vergi dairesinden bu şekilde mükellefiyet tesis edilmesini talep edenler iş ortaklığıdır denilerek hem kurumlar statüsü korunmuş hem de adi ortaklık olarak da tesis etme imkanı getirilmiştir. Kurumlar vergisi kanunun 2/7. maddesinde belirtil diği gibi iş ortaklığı şeklindeki kurumlar vergisi mükellefiyetlerinin tesisi ihtiyari olarak mükelleflerin vergi dairelerinden istemde bulunmalarına bağlanmıştır.İş ortaklığı tanımına giren ortaklıklardan kurumlar vergisi mükellefi olarak mükellefiyetlerini tescil ettirebilirler.İsteyenler de adi ortaklık olarak vergi dairesine mükellefiyetlerini tescil ettirebilirler.          
      İş ortaklığı 31 nolu kurumlar vergisi genel tebliğinde açıklandığı gibi, tebliğde yazılı kişilerin,kurduğu ortaklıklardır.Ortaklardan en az birinin kurumlar vergisi mükellefi olması, ortaklığın belli bir işi sonuçlandırmak üzere yazılı bir sözleşme ile kurulması, iş ortaklığı konusunun belli bir iş olması, birlikte yapılacak işin belli bir süre içinde gerçekleştirileceğinin öngörülme si, işin birden fazla takvim yılına yaygın; inşaat, onarma, montaj ve teknik hizmetler olması, iş ortaklığı ile işveren arasında bir taahhüt sözleşmesinin olması, tarafların, müşterek taahhüt edilen işin, belli bir veya birden fazla bölümden değil, tamamından işverene sorumlu olma ları,ve VUK ta bildirilen ödevlerin yerine getirilmesi.      
        İş ortaklığının  kurumlar vergisi mükellefi olarak tesis edilmesi durumu: 31 seri  seri nolu genel tebliğinde belirtilen hususların taşınması halinde kurumlar vergisi mükellefiyetinin de istenmesi halinde iş ortaklığı kurumlar vergisi mükellefiyeti tesisi yapılabilmektedir.Ancak mükelleflerin bu tercihi yaparken dikkat etmeleri gerekmektedir.Tercihin bir daha değiştirilmesi söz konusu değildir.
-iş ortaklığının kurumlar vergisi mükellefiyeti şirketlerin kendi mükellefiyetlerinden ayrı ola rak yeni bir şirket kuruluşu gibi değerlendirilecek, tüzel kişiliği olmadığından tescil edilmez.
-iş ortaklığı adına bilanço usulüne göre defter tasdik edecek, fatura ve belgeler iş ortaklığı adına alınacak, iş ortaklığına Kurum, KDV ve stopaj vergisi mükellefiyeti SSK ve diğer mükellefiyetler açılacaktır.Ortaklık kazancı kurumlar vergisi beyanı ile beyan edecektir.
Ortakların payına düşen kazanç iştirak kazancı olarak aynı yılda ortakların kendi şahsi mükellefiyetlerindeki netice hesaplarına alınacaktır.Ortaklığın gerçek kişi olan ortaklarına düşen kazanç ise menkul sermaye iradı olarak kendi şasi beyannamelerine dahil ederek beyan edilecek, ayrıca vergi alacağı mahsubuna konu olacaktır.
        İş ortaklığının adi ortaklık şeklinde mükellefiyet tesis edilmesi: 21.06.2006 tarihinde yürür leğe giren yeni kurumlar vergisi yasasıyla iş ortaklığı kuruluşu hem kurumlar statüsü korunmuş hem de adi ortaklık olarak tesis edilmesi imkanı getirilmiştir.Kurumlar vergisi kanunun 2/7 maddesindeki iş ortaklığı unsurlarını taşıyan iş ortakları istedikleri takdirde ihtiyarilik hakkından yararlanarak kurumlar vergisi şeklinden değil adi ortaklık şeklinde mükellefiyetlerini tesis edebilirler.Bu oluşumun şartları ise, adi ortaklık adına defter tasdik edilecek, adi ortaklık adına fatura belge basılacak, adi ortaklık adına sadece katma değer vergisi ve stopaj vergisi mükellefiyeti açılacak işin bitiminde ortaklar kendi hisselerine düşen kazancı kendi şahsi beyannamelerine dahil ederek beyan edeceklerdir.Adi ortaklığın tüzel kişiliği yoktur.Tescil ve ilan gerektirmez. 
Sonuç: İş ortaklıkları kurumlar vergisi statüsüne tabi olarak kurulabilirler.Tescil ve ilanları olmamalarına rağmen kurum sayılmaktadırlar.Kar dağıtımı ve vergilendirme kurum olan ortaklarda Kurumlar Vergisi Kanununa uygun olarak yapacaktır.Kazanç iş ortaklığı bünyesinde vergilendirildikten sonra kar dağıtımı yapılacaktır.
Ortaklardan diğerinin gelir vergisi mükellefi olması durumunda ise gerçek kişinin de Gelir Vergisi Kanununa vergilendirilmesi yapılacaktır.İş ortaklıkları aynı zamanda Adi ortaklık olarak da kurulabilirler. Adi ortaklık sayılan iş ortaklıklarında karın dağılımı vergiden önce iş ortaklığı bünyesinde yapılacaktır.Dönemin vergilendirme işlemleri ise şirketlerin bünyelerinde yapılacaktır.    

17 Nisan 2014 Perşembe

KDV’siz konut nasıl yapılır?

Vergi kayıp ve kaçağını önlemek için tedbir alındıkça insanların alternatif arayışı artıyor. Bu alternatifler bazen vergi kaçırma bazen de vergiden kaçınma şeklinde oluyor.

Bu alternatiflerin ikisinde de vergi ödenmesi gerekenden daha az ödeniyor. Önemli fark ise vergi kaçırmanın suç olması ve tespiti halinde ağır cezalarla muhatap olma riskidir. Vergiden kaçınma ise vergi kanunlarındaki boşluklar veya istisnalar kullanılarak cezasız daha az vergi ödemedir.
    Bilindiği gibi sene başında Bakanlar Kurulu kararı ile konut teslimlerinde uygulanacak KDV oranlarında değişiklik yapıldı. Bu karar ile belirlenen yeni KDV oranları listelerinde net alanı 150 metrekareye kadar konutlardan; büyükşehirlerde lüks veya birinci sınıf inşaat olarak yapı ruhsatının alındığı tarihte üzerine yapıldığı arsanın Emlak Vergisi Kanunu’nun 29. maddesine istinaden tespit edilen arsa birim metrekare vergi değeri; 500 TL ile 999 TL arasında olan konutların tesliminde yüzde 8, 1.000 TL ve üzerinde olan konutların tesliminde yüzde 18 oranında KDV hesaplanacak. Ruhsatın sonradan revize edilip inşaat kalitesinin yükseltilmesi halinde de aynı şekilde yüzde 18 KDV uygulanacak. Büyükşehirlerin gelişmiş merkez ilçelerinde genel olarak arsa metrekare vergi değerinin 1.000 TL üzerinde olduğunu göz önüne aldığımızda büyükşehirlerde konut satışlarının ekseriyetle yüzde 18 oranında KDV ile satılacağını söylemek yanlış olmaz.
    Yüzde 8 ya da yüzde 18 ilave KDV yükünün konut fiyatlarını artıracağı dolayısıyla satışları olumsuz yönde etkileyeceği gerçeği inşaatçıları yeni arayışlara itti. Şimdi birçok inşaatçı projelerini konut yapı kooperatifleri üzerinden yapmaya hazırlanıyor. Çünkü bu yolla kooperatife yapılan teslimlerde KDV oranı yüzde 1 olarak uygulanıyor. Bilindiği gibi 3.7.2009 tarihinde yapılan değişikliğe kadar inşaat yapı ruhsatı almış konut yapı kooperatifleri, ister inşaat işleri kendileri tarafından yapılsın veya kat karşılığı müteahhit tarafından yapılmış olsun ve üyelerine teslim edecekleri konutların büyüklüğü ne olursa olsun KDV’den istisna edilmişti. Daha sonra bu istisna kaldırılmış ve bu tarihten sonra gerekli şartları taşıyan konut yapı kooperatiflerine yapılan taahhüt işlerinin yüzde 1 oranında KDV’ye tabi tutulması öngörülmüştü.
    Konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işlerinde istisna veya indirimli oran uygulanabilmesi için; kooperatifin konut yapı kooperatifi statüsünde olması, işin konut yapı kooperatifine yapılması, inşaat işi olması ve taahhüde dayanması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekir. İşin konut yapı kooperatifine yapılmasına ilişkin şartın gerçekleşip gerçekleşmediği, yapı ruhsatının münhasıran konut yapı kooperatifi adına düzenlenmiş olmasına (bir başka deyişle, ruhsatın “yapı sahibi” bölümünde yalnızca konut yapı kooperatifinin adına yer verilmiş olmasına) göre belirlenmekte.
KOOPERATİFLER AVANTAJLI
Üyelerine konut satışları yeni esaslara göre (yüzde 1, yüzde 8 ve yüzde 18) KDV’ye tabi tutulan konut yapı kooperatifleri, bu konutların inşası sebebiyle yüklendikleri KDV’leri genel esaslar çerçevesinde indirim konusu yapabiliyor. Konut yapı kooperatiflerine yapılan inşaat taahhüt işleri gerekli şartların bulunması halinde yüzde 1 oranında Katma Değer Vergisi’ne tabi. Bu kapsamda işlem yapan müteahhitler indirimle gideremedikleri KDV’leri Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 29. maddesi uyarınca, yılı içerisinde mahsuben, yılı geçtikten sonra nakden veya mahsuben alabiliyor.
    Yüksek fiyatlı konutlardan daha fazla vergi alma maksadıyla başlatılan yeni uygulamadan konut yapı kooperatifleri sayesinde kaçınma imkânı halen devam ediyor. Bu aşamadan sonra inşaatçıların daireleri konut yapı kooperatifleri vasıtasıyla satmaya başlayacağını tahmin ediyorum. Bu sayede yüklenilen KDV, indirim yoluyla tüketildiği için iade işlemleri ile uğraşılmayacak, iade almak için masraflara, raporlara ihtiyaç kalmayacak ve daha da önemlisi yıllarca iade beklenmeyecek. Duyduğuma göre daha fazla vergi ödememek, en azından finans avantajı sağlamak için İstanbul’un lüks semtlerinde konut yapı kooperatifleri kurulmaya ve yapı ruhsatları bu kooperatifler adına alınmaya başlandı bile.

 Zaman-Yusuf Keleş

16 Nisan 2014 Çarşamba

SGK sık sorulanlar (Ali Tezel'den özetle.)

SGK dan emekli aylığı almaya hak kazanmış kişinin vefatı halinde kadın veya erkek olmasına bakılmaksızın hangi kurum olursa olsun eşe dul aylığı bağlanır.Dul aylığı almanın tek koşulu tekrar evlenmemektir.Yine yetim maaşı alan kız çocukları evlenirken kurumdan talep etmeleri halinde sadece bir evlilik için çeyiz parası alırlar.

1.10.2008 öncesi  sigortalı olanların emekli olacakları kurum son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde en fazla hizmetin geçtiği kurumdur. Birden fazla kurum varsa ve hizmet süreleri eşit ise son sigortalı olduğu kurumdan kişi emekli olur.

Emekli maaşı alanlar asgari geçim indirimi alamazlar. Fiilen çalışma hayatı devam edenlere asgari geçim indirimi verilir.

1.04.1981 öncesinde sigortalılığınız varsa başlangıç olarak işe başladığınız tarihi dikkate  alırlar.1.4.1981 sonrası sigortalılığınız başladıysa başladığınız tarih değil 18 yaşını doldurduğunuz tarih emeklilikte başlangıç kabul edilir.

1.10.2008 sonrası ilk kez devlet memuru olarak göreve başlayanlar 5510 sayılı yasa kapsamında 4c sigortalısı olarak değerlendirilir ve bu kanun kapsamında emekli olurlar.1.10.2008 öncesi yedek subay olarak askerliğini yapanların statüleri eski kanuna göre değerlendirilir.

Önce askere gidip sonra sigortalı olarak çalışmaya başladıysanız askerlik borçlanması ile sigortalılığınızı öne çekebilirsiniz.

Emekli sandığından yetim aylığı alma koşullarını taşıyanların diğer kurumlardan yetim aylığı alanlara göre hakları daha geniştir. Durumunuza göre aynı anda birden fazla aylığı aynı anda alabilirsiniz.

Emekli Sandığından 1.10.2008 öncesi malul aylığı almaya başlayanlar E.Sandığı dışında bir Kurumda sigortalı çalışmaları halinde malullük aylıkları kesilmez. İki aylığı da alabilir. 

Emekli Sandığında geçen hizmet süreleriniz 15 yıldan azsa emekli olduğunuzda Emekli Sandığı ikramiye ödemez.

Doğum Borçlanması en fazla 2 çocuk için ve çalışmadığınız süreler için yapılmaktadır. Sigortalı çalışmaya başladıktan sonra yaptığınız doğumların borçlanması yapılabilir.

Yurt dışı borçlanma bulunduğunuz ülkeye ve borçlanacağınız sürelere kadar bir çok değişkeni olan ve hesaplanması gereken bir borçlanmadır.Yapacağınız borçlanma tutarı ve emekli olduğunuzda alacağınız maaşı da etkileyeceği için kişiye özel hesaplanmalıdır.

1479 sayılı kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalılıkları sona erenler isteğe bağlı sigorta primi ödeme talebini yazılı olarak yapmasa dahi düzenli olarak primlerini ödüyorlarsa  primlerinin karşıladığı süre kadar sigortalılık süresi olarak kabul edilecek ve iptal edilmeyecektir.


15 Nisan 2014 Salı

Vergi Davası.

………………….VERGİ MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
DAVACI  : (davayı açan kişinin adı soyadı, tüzel kişi ise ünvanı)
TC. Kimlik No / Tüzelkişi ise vergi kimlik numarası
ADRES  :
DAVALI : (Dava açılan kurum.  Örn. ……. Vergi Dairesi Müdürlüğü  / …… Belediye Başkanlığı)
DAVANIN KONUSU : (dava konusu edilen verginin dönemi, nevi ve miktarı  belirtilerek, ihbarnamelerin tarih ve sayılarının yazılması gerekmektedir.), (Vergiye ilişkin işlemlerde iptali istenilen işlemin tarih ve sayının yazılması gerekmektedir)
DAVAKONUSU İŞLEMİN TEBLİĞ TARİHİ: …/ …/ …
AÇIKLAMA VE YASAL MEVZUAT:
(1-Dava konusu edilen verginin  hangi sebeplerle iptal edilmesi gerektiğinin açıklanması
2- verginin veya vergiye ilişkin işlemin kanun, yönetmelik vs. mevzuata hangi maddeye, hangi yönden aykırı olduğu açıklanır.)
SONUÇ : ….. dönemi …… miktarlı …… vergi/cezalarının …….iptaline, yargılama giderlerinin davalı idareye yükletilmesine karar verilmesini arz ederim. …/ …/ …   Ad Soyad/Unvan-İmza

DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR:
1-Dava dilekçesi ve ekleri davalı idare sayısından 1 fazla olması gerekmektedir.
2- Dava konusu edilen işlem belgelerinin (ihbarname, ödeme emri, vs.) birer suretleri dilekçeye eklenmelidir.
3- Dava dilekçesinde gereksiz ayrıntıya girmeksizin istemin açık,anlaşılır olması,davanın konusu ile sonuç kısmının aynı olması ve tüm dilekçe nüshalarının imzalı olması gerekmektedir.
4- Tüzel kişi adına açılan davalarda, dilekçeyi imzalan şahısın tüzel kişiyi temsile yetkili olduğunu gösterir dava açma tarihi itibariyle güncel imza sirkülerinin dilekçeye eklenmesi gerekir.
5- Dilekçelerde Duruşma talebi varsa, bu talebin dilekçenin görünür bir yerine ve belirgin olarak yazılması gerekmektedir.
6- Davanın öncesinde bir dilekçe ret kararı var ve dava bu dilekçe ret kararı üzerine yenileme suretiyle açılıyor ise, bu hususun yeni yazılan dilekçede belirtilmesi ve havaleyi yapan hakime mutlaka söylenmesi, dilekçe ret kararın yenileme dilekçesine eklenmesi,
7- Şehir dışına gönderilecek davalar için postaneden yapılacak posta havalelerinin, dekontlarının bir nüshasının ibraz edilmesi,
8- Mahkemeden idari işlem niteliğinde karar istenmemeli,
9-Yürütmenin durdurulması talep edilirken  2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27/3. maddesinin dikkate alınması.
İşlemlerin daha hızlı ve aksamadan yürütülebilmesi için yukarıda belirtilen hususlara dikkat edilmesi büyük önem arz etmektedir.




14 Nisan 2014 Pazartesi

Sahte Fatura Nedir? Sahte Fatura Kullanmanın Mükelleflere Yaptırımları Nelerdir?

Ticari hayatta zaman zaman mükelleflerin bilmeden bazen de bilerek olmak üzere, mal veya hizmet satın almadığı kişilerden fatura temin etme yoluna gittikleri görülmektedir. Vergi Dairelerinin Ba Bs kontrolleri, vergi incelemeleri, faaliyet yoklamaları gibi vergi idaresi uygulamaları sahte fatura düzenleme ve kullanımını eskiye nazaran azaltmış olsa da halen sahte fatura düzenleyenlerin olduğu ve bu sahte faturaları bilerek ya da bilmeyerek kullananların olduğu gerçekliği devam etmektedir. Bu çalışmamızda fatura nedir, sahte fatura nedir gibi kanuni tanımlara yer verdikten sonra bu faturaların kanuni defter kayıtlarına ve beyannamelere intikal ettirilmesinin mükellef açısından doğurabileceği neticeler anlatılacaktır.

II-FATURA NEDİR? SAHTE FATURA NEDİR?  Fatura, 213 Sayılı Vergi Usul Kanununda tanımlanmış olup 229. Madde hükmü “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır.” Şeklindedir.Vergi Usul Kanununun 232. Maddesi fatura kullanma mecburiyetini düzenlemiş olup;
Birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçiler:
1. Birinci ve ikinci sınıf tüccarlara;
2. Serbest meslek erbabına;
3. Kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara;
4. Defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere;
5. Vergiden muaf esnafa.
Sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlar da fatura istemek ve almak mecburiyetindedirler.

Sahte faturanın tanımı 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 359. Maddesinin b bendinde yapılmış olup söz konusu madde hükmüne göre sahte belge “Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir.” Şeklinde hüküm altına alınmıştır. Söz konusu kanun maddesinde ayrıca “muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge” tanımı geçmektedir ve uygulamada bu iki kavram sıklıkla birbirine karıştırılmaktadır. Muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgenin tanımı ise “Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge ise, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir.” Şeklinde tanımlanmıştır. Bu iki fiilin hukuki neticeleri farklı sonuçlar doğurmaktadır. O nedenle sahte belge ile muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge ayrımının net bir şekilde yapılması lazımdır.

Konuyu çok basit bir şekilde örneklersek;
I- Mükellef A nın Mükellef B den 1000 birim karşılığında 10.000-TL tutarlı + %18 KDV li emtia aldığı varsayımından hareket edecek olursak;
- Mükellef B nin Mükellef A ya 5000 birim karşılığında 50.000-TL +% 18 KDV li fatura düzenlemesi halinde bu fatura muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olarak değerlendirilmeli,
- Mükellef A, Mükellef B yerine Mükellef C den 1000 birim karşılığında 10.000-TL tutarlı + %18 KDV li fatura temin ederse, Mükellef C den alınmış olan fatura sahte fatura olarak değerlendirilmelidir.
II- Mükellef A hiçbir ticari ilişkisinin olmadığı ve hiçbir şekilde mal veya hizmet alımı yapmadığı halde Mükellef D den fatura alırsa bu fatura da sahte faturadır.

III-SAHTE FATURA KULLANMA FİİLİNİN MÜKELLEFLERE ETKİLERİ
1. KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNU AÇISINDAN-3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 29. Maddesi katma değer vergisinde indirim mekanizmasını düzenleyen maddedir. Buna göre,  ilgili madde hükmü;“ 1. Mükellefler, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça, faaliyetlerine ilişkin olarak aşağıdaki vergileri indirebilirler:
a-Kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisi, “ şeklindedir.
Dolayısıyla buradan hareketle sahte olan yani vergi usul kanununun belirlediği anlamda bir fatura olmayan sahte faturada gösterilen katma değer vergisinin indiriminin kabulü bu madde hükmüne göre mümkün değildir. Zaman zaman katma değer vergisinde sorumluluk kavramından hareketle sahte faturada gösterilen katma değer vergisi indirimlerinin kabul edilmediği söylense de kanun hükmü doğrultusunda sahte faturada gösterilen katma değer vergisinin kabul edilmeme gerekçesi sahte faturanın gerçek anlamda bir fatura özelliği taşımamasıdır.
Netice itibariyle, sahte olduğu vergi inceleme raporlarıyla tespit edilmiş olan faturaları kanuni defter kayıtlarına ve katma değer vergisi beyanlarına yansıtmış olan mükelleflerin bu sahte faturalarda gösterilen vergiyi indirim hakkı bulunmamakta, indirmiş olanlar ise bu vergiyi ya kendileri beyannamede düzeltme yoluna gitmekte ya da vergi incelemesi yoluyla vergi tarhiyatı yapılmaktadır. Ayrıca tarhiyata maruz kalan mükelleflerin olayın niteliğine göre bu vergiye isabet eden verginin tek katı veya üç katı tutarında vergi ziyaı cezası ile karşılaşma riskleri bulunmaktadır.

2. KURUMLAR VERGİSİ KANUNU AÇISINDAN Bilindiği üzere işletmeler satın almış oldukları mal veya hizmetleri kayıt altına alırken bunları ya emtia hesabına alırlar ya da fatura içeriğine göre giderleştirirler. Emtia hesabına alınan fatura içeriği ise dönem sonunda stokların mevcut durumuna göre emtia maliyeti hesabına atılır ve gelir tablosunda satışlardan düşülen bir unsurdur. Fatura içeriği gider olarak kaydileştirilirse bu hesap ta dönem sonunda yine giderin nevine göre kârı azaltıcı bir unsur olarak gelir tablosunda giderler bölümünde izlenir. Sahte fatura ile bu bahse konu hususların ilişkisini ise şöyle açıklayabiliriz. Zaman zaman yapılmakta olan sahte fatura kullanımlarına dayalı vergi incelemelerinde giderlerin veya maliyetlerin de sahte fatura tutarı kadar reddedilmekte olduğunu görmekteyiz. Bunun nedeni, inceleme elemanının sahte faturaya konu emtianın işletme tarafından hiçbir şekilde satın alınmadığı veya giderin işletme tarafından yapılmadığı varsayımına dayanmaktadır.

Konuyu yine biraz önceki örnekten anlatırsak;
I- Mükellef A nın Mükellef B den 1000 birim karşılığında 10.000-TL tutarlı + %18 KDV li emtia aldığı varsayımıyla;
a- Mükellef A, Mükellef B yerine Mükellef C den 1000 birim karşılığında 10.000-TL tutarlı + %18 KDV li fatura temin ederse, Mükellef C den alınmış olan fatura sahte fatura olarak değerlendirilmelidir.
II- Mükellef A hiçbir ticari ilişkisinin olmadığı ve hiçbir şekilde mal veya hizmet alımı yapmadığı halde Mükellef D den fatura alırsa bu da sahte faturadır.
Eğer inceleme elemanı (a) şıkkındaki gibi işletmeye bir emtia girişi olduğunu tespit eder ve buna kanaat ederse bu emtianın maliyetini kabul edecek ve kurumlar vergisi yönünden herhangi bir eleştiri yapmayacak,
İnceleme elemanı Mükellef A nın Örnek II bölümünde olduğu gibi hiçbir şekilde mal veya hizmet alımı yapmadığı halde Mükellef D den fatura almış olduğunu tespit ederse, bu durumda sahte fatura tutarının maliyetlerden çıkarılmasını önererek matrah farkı tespit eden rapor yazabilecektir. Ancak bu tespitin inceleme elemanı tarafından kaydi ve fiili envanter yapmak suretiyle net bir şekilde yapılması gereklidir. Bu durumda mükelleflerin ortaya çıkan matrah farkına isabet eden kurumlar vergisi ve kurum geçici vergisi üzerinden olayın niteliğine göre hesaplanan verginin tek katı veya üç katı tutarında vergi ziyaı cezası ile karşılaşma riskleri bulunmaktadır.

3. VERGİ USUL KANUNU VE CEZA KANUNU AÇISINDAN-Sahte belge kullanmak veya düzenlemek suretiyle vergi ziyaına sebep olanlar hakkında vergi ziyaı cezası kesilir buna ilişkin kanun düzenlemesi Vergi Usul Kanununun 344. Maddesiyle yapılmış olup madde hükmü;“341 inci maddede yazılı hallerde vergi ziyaına sebebiyet verildiği takdirde, mükellef veya sorumlu hakkında ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilir.Vergi ziyaına 359 uncu maddede yazılı fiillerle sebebiyet verilmesi halinde bu ceza üç kat, bu fiillere iştirak edenlere ise bir kat olarak uygulanır.” Şeklindedir.
Madde düzenlemesine göre sahte belge düzenleyen ve kullanan her mükellefin ziyaa uğrattığı vergi tutarının üç kat vergi ziyaı cezasına muhatap olacağı anlaşılmakta ise de 306 Seri Nolu Vergi Usul Kanunu Tebliği ile bunun kararı vergi inceleme elemanlarına bırakılmıştır.
İlgili tebliğin konumuzu ilgilendiren bölümü;“Bu itibarla, kaçakçılık suçunun oluşması sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgenin bilerek kullanılıp, kullanılmadığının; diğer bir anlatımla, bu kullanımda kastın bulunup bulunmadığının değerlendirilmesine ve belirlenmesine bağlı bulunmaktadır. Yapılan incelemelerde sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgelerin bilerek, isteyerek kullanılıp kullanılmadığının vergi incelemesine yetkili olanlarca değerlendirilmesi ve bu belgeleri bilerek kullandığı sonucuna varılan mükellefler için vergi suçu raporları düzenlenmesi, haklarında cumhuriyet savcılıklarına suç duyurularında bulunulması ile bu belgelerin kullanılması sonucu vergi ziyaına da sebebiyet verilmiş olması halinde 344 üncü maddenin üçüncü fıkrası uyarınca üç kat vergi ziyaı cezası kesilmesi gerekmektedir.
Ancak, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgelerin bilerek kullanılıp kullanılmadığının araştırılmasında bu belgeleri bilmeden kullandığı sonucuna varılan mükellefler adına vergi suçu raporları düzenlenmemesi ve haklarında cumhuriyet savcılıklarına suç duyurularında bulunulmaması icap etmektedir. Ayrıca, bu belgeleri kullanmak suretiyle vergi ziyaına sebebiyet verilmiş olması halinde bu mükellefler adına 344 üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesi gerekmektedir.” Şeklindedir.
Yukarıda tebliğ düzenlemesine yer verdiğimiz üzere inceleme elemanları yaptıkları incelemeler neticesinde sahte faturayı bilerek kullandığı sonucuna vardıkları mükellefler hakkında suç duyurusunda bulunacaklar ve vergi ziyaı cezası üç kat uygulanacak, eğer sahte faturanın bilmeden kullanıldığı sonucuna varılırsa suç duyurusunda bulunulmayacak ve vergi ziyaı cezası tek kat uygulanacaktır. Bu belgeleri düzenleyenler açısından herhangi bir değerlendirme yapma durumu bulunulmayıp bunlar hakkında mutlaka suç duyurusunda bulunulacaktır. Ayrıca sahte belgeyi bilerek kullanan mükelleflerin uzlaşma hakkı bulunmayıp bilmeden kullanan mükelleflerin uzlaşma hakları bulunmaktadır.

Sahte fatura kullanma ve düzenleme fiili mükellefler açısından yaptırımı en ağır olan fiillerdendir. Bu fiillerin ceza kanunları açısından yaptırımı Vergi Usul Kanununun 359. Maddesinde düzenlenmiş olup, madde hükmü;

“2) Defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar,

Hakkında (5904 sayılı Kanunun 23 üncü maddesiyle değişen ibare. Yürürlük; 03.07.2009) on sekiz aydan (**) üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul edilir. Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belge ise, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgedir.

b) Vergi kanunları uyarınca tutulan veya düzenlenen ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir.” Şeklindedir.

Kanun maddesinde de açıkça görüleceği üzere, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyen ve kullananlar maddi vergi cezaları yanında on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına muhatap olabileceklerdir.Sahte belge düzenleyen ve kullananlar ise, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabileceklerdir.

IV-SONUÇ:Ana hatlarıyla sahte belge nedir, muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge nedir, bu belgeleri kullanmanın hukuki ve vergisel etkileri nelerdir gibi hususlara değinmeye çalıştık. Yazımızın başında da belirttiğimiz üzere, Vergi Dairelerinin birtakım uygulamaları sahte fatura düzenleme ve kullanımı fiillerini eskiye nazaran azaltmış olsa da halen sahte fatura düzenleyenlerin olduğu ve bu sahte faturaları bilerek ya da bilmeyerek kullananların olduğu gerçekliği devam etmektedir. E fatura kullanımının yaygınlaşması da yine sahte fatura düzenleme fiillerini azaltacaktır. Bu arada şunu da vurgulamakta fayda var ki o da bir mükellefin sahte fatura düzenleyen mükellef olduğunun idare veya inceleme elemanları tarafından iyice tetkik edilerek karar verilmesi gerekmektedir. Detaylı araştırma ve inceleme yapılmadan sahteci ilan edilen mükelleflerden mal veya hizmet alan mükellefler, bu faturalar nedeniyle vergisel yaptırıma maruz kaldıklarında bu vergilere dava açma yoluna gittiklerinde büyük çoğunluğunun bu davaları kazandığı göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca mükellefler, mal veya hizmet alımlarında yapacakları ödemeleri 84 Nolu KDV Tebliğinde belirtilen şekilde yapmaları halinde bu alışların gerçekliğini ispat etme yolunda büyük avantaj elde etmiş olacaklardır. 
Mahmut Bülent YILDIRIM/Yeminli Mali Müşavir/ vmbulent@gmail.com 

Kaynak; Alo Maliye http://www.alomaliye.com/2014/mahmut-bulent-yildirim-sahte-fatura.htm

Kaynaklar                                        ;
1- 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu
2- 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu
3- İYUK

10 Nisan 2014 Perşembe

Eski TTK uyarınca şube açılışı tescile tabi değildi ama Yeni TTK ile zorunlu oldu gibi görüşler ileri sürülmektedir.

YTTK 40/3 Md göre, merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunur. Bu düzenlemenin Eski TTK’daki karşılığı ise 42/3 düzenlemesi idi. Buna göre de, merkezi Türkiye’de bulunan ticari işletmelerin şubeleri de bulundukları yerin ticaret siciline tescil ve ilan olunacağı düzenlenmişti. Görüleceği üzere şube tesciline yönelik olarak eski TTK ile Yeni TTK düzenlemesi arasında fark bulunmamaktadır. Yeni TTK 40/4’e göre de, merkezleri Türkiye dışında bulunan ticari işletmelerin Türkiye’deki şubeleri, kendi ülkelerinin kanunlarının ticaret unvanına ilişkin hükümleri saklı kalmak şartıyla, yerli ticari işletmeler gibi tescil olunur. Bu şubeler için yerleşim yeri Türkiye’de bulunan tam yetkili bir ticari mümessil atanır. Ticari işletmenin birden çok şubesi varsa, ilk şubenin tescilinden sonra açılacak şubeler yerli ticari işletmelerin şubeleri gibi tescil olunur. 


Yeni TTK’nın 48/1 maddesi uyarıncada, her şube, kendi merkezinin ticaret unvanını, şube olduğunu belirterek kullanmak zorundadır. Aynı düzenleme eski TTK’nın 50/1 maddesinde yer almakta idi.
 Yeni Ticaret Kanununun 354’üncü maddesi “şirketin tescili ve ilanı” başlığını taşımaktadır ve düzenlemeye göre,“Şubeler, merkezin sicil kaydına gönderme yapılarak bulundukları yer ticaret siciline tescil olunurlar.” 

Tescil başlıklı 455’inci maddeye göre de, esas sözleşmenin değiştirilmesine ilişkin genel kurul kararı, yönetim kurulu tarafından, şirket merkezinin ve şubelerinin bulunduğu yerin ticaret siciline tescil edilir.
 Sonuç olarak hem Eski TTK’da hem de Yeni TTK’da şube tescili zorunludur. 
Şubenin tescil edilmemesi halinde bunun cezai bir yaptırımı var mıdır? Yeni Ticaret Kanununun 51’inci maddesine göre, bütün mahkemeler, memurlar, ticaret ve sanayi odaları, noterler ve Türk Patent Enstitüsü görevlerini yaparlarken bir ticaret unvanının tescil edilmediğini, kanun hükümlerine aykırı olarak tescil edildiğini veya kullanıldığını öğrenirlerse durumu yetkili makamlara bildirmek zorundadırlar.39 ilâ 45 (39, 40, 41, 42, 43, 44 ve 45)inci veya 48 inci maddeleri ihlal edenler, ikibin Türk Lirası idari para cezasıyla cezalandırılır. Yani şube açılışını bildirmemenin cezası 2.000.-TL idari para cezasıdır. Eski TTK’da şube açılışını bildirmemenin cezası 40/1’de düzenlenmişti ve bu düzenleme “Tescil ve kayıt için suiniyetle hakikata aykırı beyanda bulunanlar ceza mahkemesi tarafından iki milyon liradan kırk milyon liraya kadar adli para cezasına veya bir aydan altı aya kadar hapis cezasına yahut bu cezaların ikisine birden mahkum edilirler ve ayrıca bir yıldan beş yıla kadar ticaret ve sanayi odalarına aza olabilmek ve borsada muamele yapabilmek haklarından mahrumiyetlerine veya borsalardan muvakkat olarak çıkarılmalarına karar verilir. Hakikata aykırı tescilden dolayı zarar görenlerin tazminat hakları mahfuzdur” şeklinde idi.
Mevcut şubeler tescil edilmemiş ise tescil edilmek zorunda mıdır? Hem Eski TTK uyarınca hem de Yeni TTK uyarınca bunun cezası bulunmaktadır. Mevcut şubelerin de tecil edilmemesi halinde Yeni TTK uyarınca kesilecek ceza 2.000.-TL’dir.
Vergi dairelerince şube açılışı yapmak için tescil şartı aranmakta mıdır? Gelir İdaresi Başkanlığı  Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü’nün vermiş olduğu 26.02.2013 tarih ve 64597866-105[159-2013]-39 sayılı Özelgede de belirtildiği üzere, “…farklı vergi daireleri yetki alanı içinde ilave işyeri açılması durumu nedeniyle yeni mükellefiyet tesisinde, gerçek kişilerde konu ile ilgili yazılı bildirimin, tüzel kişilerde de ilave iş yeri açılması ile ilgili yönetim kurulu kararının noter tasdikli bir örneğinin veya yönetim kurulu kararının vergi dairesi tarafından aslına uygunluğu kontrol edilmek suretiyle bu belgenin fotokopisinin  vergi dairesine verilmesi yeterlidir.           
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, aynı ve / veya ayrı  il sınırları içerisinde şube açılışlarına ilişkin olarak yapılacak bildirimlerde, şube açılışına dair tescil belgesi ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin vergi dairesine ibraz zorunluluğu bulunmamaktadır…”Yani vergi daireleri şubelerin tescil belgesini ve Türkiye Ticaret Sicil Gazetesini talep etmemektedirler. Şube konusunda uygulamada sıkıntılı konular olduğundan ilerleyen yazılarımızda konu farklı boyutlarıyla ele alınmaya devam edilecektir. (drk denetim)