İnsan yaşamının
kutsallığı çerçevesinde işveren, iş
yerinde işçilerin sağlığını
ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları
sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu İş Kanununun77. maddesinin açık buyruğudur.
Türk hukuk mevzuatında iş kazalarından dolayı riskler; oluşmaması için İş Hukuku mevzuatı
ile oluştuktan sonra kişinin
uğradığı zararın giderilmesi için Sosyal Sigortalar ve Borçlar
hukuku mevzuatı
ile güvenceye alınmıştır.
Mevzuat nedir?
Herhangi bir
alandaki faaliyetleri ve ilişkileri düzenlemek üzere yetkili bir mercii
tarafından düzenlenen hukuk kurallarının tümüne birden verilen isimdir.
·
Mevzuat, Resmi Gazete’de yayınlanan ve uygulanması
zorunlu olan;
·
Yasa (Kanun),
·
Kanun hükmünde kararname,
·
Tüzük,
·
Yönetmelik,
·
Genelge,
·
Talimat ve
·
Tebliğlerden oluşmaktadır.
İş Kazası Nedir?
5510 sayılı Kanunun
13. maddesinde iş kazası tanımı yapılmıştır. Sigortalının
geçirdiği kazanın iş kazasısayılması
ancak durumlarının bu tanıma uyması ile mümkündür. Buna göre iş kazası;
·
Sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada,
·
İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi
adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
·
Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak iş yeri dışında
başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
·
Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından
çalıştırılan emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt
vermek için ayrılan zamanlarda,
·
Sigortalıların, işverence
sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında,
·
Meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da
ruhen özre uğratan olaydır.
Neler İş kazası Olarak Değerlendirilir?
Bir olayın iş kazası
olarak nitelendirilebilmesi için dört unsurun gerçekleşmesi gerekir. Bunlar;
1.
Kazaya uğrayanın sigortalı
olması,
Kaza sonucu bedence veya
ruhça özre uğrayanın, 5510 sayılı yasa kapsamında “sigortalı” bir kimse olması
zorunludur. Aksi takdirde, bir iş kazasından söz edilmesi mümkün değildir. Örneğin, bir
işverenin kendi iş yerinde ücretsiz çalışan eşi ya da askerlik hizmetlerini er
olarak yapmakta olanlar kazaya uğraması durumunda 5510 sayılı Kanun anlamında bir iş kazası sayılmayacaktır.
Kimlerin sigortalı
sayılacağı 5510 sayılı yasanın 4. maddesinde belirlenmiştir.
Buna göre;
·
Hizmet akdi ile işveren tarafından çalıştırılanlar,
·
Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve
hesabına bağımsız çalışanlar (gelir vergisi mükellefi olanlar, esnaf ve
sanatkarlar, ticari şirketlerin ortakları, tarımsal faaliyette bulunanlar),
·
Kamu idarelerinde çalışanlar.
·
Sigortalılar, işe alınmalarıyla
kendiliğinden sigortalı sayılacaklarından (5510/7); bunların
işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmemiş olması, bu niteliklerini
ortadan kaldırmaz (5510/92),
·
Yani sigortalı sayılanlar, kuruma bildirilmeden bir kazaya
uğrasalar dahi yine uğradıkları kaza iş kazasısayılacaktır.
* Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 30.5.1995 tarihli 4641/5019 sayılı kararında “Olayın iş kazası sayılması
için kazaya uğrayan ile işveren arasında Borçlar kanunundaki tanımlamaya göre
hizmet sözleşmesinin mevcut olması gerekir” denmiştir. Yargıtaya göre; “sigortalı
sayılmayan 5510/6” bir kimsenin uğradığı kaza, iş kazası olarak
kabul edilmesi mümkün değildir.
* Bunlar
bir iş sözleşmesine dayanarak
işveren tarafından çalıştırılsalar bile 5510 sayılı yasa kapsamı dışında tutulduklarından, iş kazası sigortası hükümlerinden yararlanamazlar.
* Yargıtaya göre;
bir kimse iş yerine arkadaşını ziyaret amacıyla geldiği sırada bir kaza
geçirdiğinde, sigortalı olmadığı için, bu olay iş kazası olarak
sayılmaz. Bununla birlikte kanun, istisnanın istisnası denilebilecek bir
düzenlemeyle bazı kimseleri iş sözleşmesine dayanarak çalışmasalar bile bazı
sigorta kolları bu durumu iş kazası açısından
sigortalı saymıştır.
Bu kimselerin başında çıraklar gelmektedir.
·
3308 sayılı Mesleki
Eğitim Kanununa göre,
“…Aday çırak, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere
sözleşmenin akdedilmesi ile Sosyal
Sigortalar Kanununun iş
kazaları ve meslek hastalıkları hükümleri uygulanır” Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 20.9.1993 Tarih ve 1888 / 9625 sayılı
kararında endüstri meslek lisesi öğrencisinin uğradığı kaza iş kazası olarak
nitelendirilmiştir.
·
Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeyenler de (5510, 5-d), kazaya uğradıklarında iş kazasısayılacaktır. Dolayısıyla, bu kişiler iş kazası sigortasından
sağlanan yardımlardan yararlanabileceklerdir.
2.
Kazalının hemen veya sonradan
bedenen veya ruhen özre uğramış olması,
Sigortalıyı bedenen ya da ruhen
özre uğratan yahut ölümüne neden olan olayların oluşumuna neden olan etkenler
konusunda farklı görüşler bulunmaktadır.
İş kazası, yabancı ve dıştan
gelen bir etken yani, dış bir olay sonucu mağdurun vücut bütünlüğüne, organik
yapısına zarar vermelidir. Dıştan gelen olay;
·
İş yerinde patlama,
·
Bir maddenin çarpması,
·
Düşmesi,
·
Ortam havasından zehirlenme,
·
Elektrik cereyanına kapılma,
·
Yüksekten düşme,
·
Güneş çarpması gibi.
Buna karşılık, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 13.10.2004 Tarihli,
2004/21-529 Esas 2004/527 No.lu kararında iş yerinde olmasa dahi, sigortalının
kronik kalp yetmezliği veya beyin anevrizması sonucu ölümü dışarıdan gelen bir
etkenle bir ölüm şekli olmadığı halde Yargıtay iş kazası olarak kabul etmiştir.
3.
Sigortalının uğradığı kaza, yer
ve zaman itibariyle 5510 sayılı kanunun 13. maddesinde belirtilen hususlardan
birinde meydana gelmesi
Kazaya uğrayan sigortalı;
·
İş yerinde bulunduğu sırada,
·
İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle,
·
Görevli olarak iş yeri dışında başka bir yere
gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
·
Emziren kadının, çocuğuna süt vermek için ayrılan
zamanlarda,
·
İşverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş
gelişi sırasında olmalıdır
5510/11’e göre,
sigortalı sayılanların işlerini yaptıkları yerler “iş yeri” olarak
tanımlanmıştır. İş yerindeüretilen
mal veya verilen hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim
altında örgütleneniş
yerine bağlı
yerler, dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden
veya meslek eğitimi yerleri, avlu ve büro gibi diğer eklentiler ile araçlar da
iş yerinden sayılmış bulunmaktadır.
Bu duruma göre,
sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada, örneğin;
·
Avluda koşarken düşmesi sonucu bedence sakatlanması,
·
Yemekhanede kavga etmesi sonucu yaralanması,
·
Dinlenme yerinde, herhangi bir şahıs tarafından tabanca ile
vurulması,
·
İş yerinde intihar etmesi,
·
İş yeri sınırları içerisinde bulunan havuz gibi yerlerde boğulma
sebebiyle ölüm halleri de iş kazası sayılmaktadır.
Bu açıklamalarla
alakalı yargıtayın aşağıdaki kararları da mevcuttır.
[Yargıtay 21.HD., 1.7.2004, 6433/6503]
(Yargıtay 10. HD., 5.7.2004, 4465/6425)
(Yargıtay 10. HD., 29.3.1979,8413/2759)
Yargıtay’a göre, yasadaki bu
düzenleme ile ortaya çıkabilecek kazaların büyük bir bölümünü iş kazasıolarak kabul edilmektedir. Sigortalının
hangi nedenle olursa olsun, iş yerinde bulunduğu sırada uğradığı her kaza, diğer unsurlar da birlikte ise iş kazası olarak
kabul edilecektir. Sonuç olarak, bir işçi iş yerine veya eklentilerine ayağını
bastığı andan, iş yerinden ayrıldığı ana kadar, çalışır durumda olsun olmasın,
işverenin otoritesi altında olsun veya olmasın meydana gelen olay iş kazasıdır.
4. Kazada nedensellik “illiyet” bağının bulunması,
Bir kazanın iş kazası sayılabilmesi için;
1.
Sigortalının gördüğü “iş” ile meydana gelen “kaza” olayı
arasında,
2.
“Kaza” olayı ile “uğranılan
özür” arasında
uygun illiyet bağı bulunması gerekir.
Çünkü 5510 sayılı yasanın 13. maddesinin son fıkrası iş kazasını, sigortalıyı ÖZRE uğratan
olay biçiminde nitelendirmiş olması, nedensellik (illiyet) bağını iş kazasının bir unsuru
konumuna sokmuştur.
O halde, bir kaza
olayının sadece varlığı yeterli değildir. Olay ile sigortalının uğramış
bulunduğu bedenen veya ruhen özür arasında bir ilişkinin bulunması ya da
olayın“nedeni” ile “sonucu” arasında bir bağın varlığı gereklidir. Dolayısıyla işçinin geçirmiş
olduğu her kaza, iş kazası sayılmaz.
Bir olayın iş kazasıolarak
değerlendirilebilmesi illiyet bağının da bulunmasına bağlıdır.
Yargıtay verdiği birçok
kararında bu anlamda uygun illiyet bağının varlığını aramıştır.
Bir olayda, sigortalı iş
yerinde sıva yaparken iskeleden ayağı kayması sonucu düşmüş ve ayağında bir
sıyrılma meydana gelmiştir. Bu olaydan 8 gün sonra bu kişi septisemi şoku
nedeniyle böbrek yetmezliğinden ölmüştür.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 7.3.1990 tarihli, 10 – 40/147 sayılı kararında ayaktaki
sıyrık olayı ileseptisemi
hastalığı ve akut böbrek yetmezliği arasında uygun neden – sonuç bağı var
ise, olay SSK. 11/A hükmü çerçevesinde iş
kazası sayılacağına
karar vermiştir.
Kazalardan Dolayı İşverenin Sorumluluğunun Sınırı
Kazalardan dolayı
işverenin sorumluluğu 3 halde sınırlandırılabilir:
1- Mücbir sebep: Bu husus sorumlunun faaliyet ve
işletmesi dışında oluşan kesin ve kaçınılmaz olarak olayın meydana gelmesini
etkileyen o an için karşı konulması mümkün olmayan olaylardır. İşvereninolayın meydana gelmesinde veya
sonuçlarının azaltılmasında bir kusurunun olmaması esastır.
2- Zarar görenin ağır kusuru: Neden sonuç ilişkisinin
kesilmesine çalışanın kendi davranışı sebep olmuş ve illiyet (nedensellik)bağını tam kesmiş ise ağır kusurdan söz
edilebilir. Çalışan işin ifası sırasında kendisinden beklenen en temel basit ve
olağan özeni göstermemiş ise onun bu davranışıişverenin sorumluluğunun kalkmasına teşkil eder. Çalışanın
kusurlu davranışının illiyet bağını tam
kesmediği halde ise ortak neden-sonuç ilişkisinden bahsedilerek birlikte kusur
ve tazminat indirimi bir olasılık olarak gündeme gelebilecektir.
3- Üçüncü şahsın ağır kusuru: Üçüncü şahsın ağır
kusuru neden-sonuç bağını kesebilecek yoğunlukta ise işverenin sorumluluğu
kalkacaktır. Zira bu durumda işverenin işletme tehlikelerine karşı önlem alma
borcu geri plana itilmekte ve üçüncü şahsın ağır kusuru zararı doğuran sebep
olmaktadır.
Bunlardan herhangi
biri ile iş kazası ile fiilin işlenmesi ve zarar
arasındaki bağlantı kopar. Bu nedenle, iş kazasına uğrayanın zararından işveren sorumlu
tutulamadığından, zararın tazmini de kendisinden istenemez.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 3.2.2010, E. 2010/21-36, K. 2010/671
sayılı kararı
Özet
1. Kaza geçiren
işçi, E. Şirketinde 3 hafta önce işe başlamış olup, işi sipariş üzerine çeşitli
iş yeri, ev gibi yerlere su götürmektir. Olay tarihinde, teslim edilen suyun
bedelini tahsil amacıyla gidilen binanın asansörünün bozuk olmasına ve kabinin
katta olmamasına rağmen kapısının açılması neticesinde işçi, adımını atarak
asansör boşluğuna düşmüş, hayatını kaybetmiştir. Uyuşmazlık, kazadan işverenin
sorumlu tutulup tutulamayacağına ilişkindir. Tartışılması gereken husus, somut
olayda iş kazasının oluşmaması
için işverenin ne gibi bir tedbir alması gerektiği meselesidir.
2. Bir olayın iş kazası olarak
nitelendirilmesi, işverenin her durumda bu kazadan sorumlu
tutulmasını gerektirmez. Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında bir kazasından işverenin
sorumlu olması için,işverenin iş güvenliği önlemlerini alma ve özen gösterme yükümlülüğüne
aykırı davranışı veya ihtimal göstermesi sonucu kaza meydana gelmiş olmalıdır.
Diğer bir deyişle, oluşan kazadan sorumlu olabilmesi için işverenin kusurunun kanıtlanmış olması gerekir.
3. Asansörün bozuk
olduğu, kata kabinsiz geldiği, merdiven boşluklarının ışıklandırılmadığı, asansör
önüne uyarıcı levha konulmadığı belirlenmiş olduğuna göre; ayrıca işverenin işçisine el feneri gibi aydınlatma aracı
vermesi İstanbul gibi bir yerde bulunan binada pek de hayatın olağan akışına
uygun düşmediğinden ve işverenin işçinin her gittiği binayı önceden
kontrol etmesi de hayatın olağan akışına aykırı olacağından, bu konuda işverenin alabileceği
bir tedbirin olmadığı, dolayısıyla kusurlu sayılamayacağı kabul edilmelidir.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Kararı
DAVA: Taraflar arasındaki “Maddi ve Manevi Tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; İstanbul 6. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen
16.07.2008 gün ve 2000/1020 E. 2008/569 sayılı kararın incelenmesi davacılar
vekili, davalılardan E. Cansu Ltd. Şti. vekili, dahili davalı vekili tarafından
istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 03.03.2009 gün ve 2008/20034 E.
2009/3026 sayılı ilamı ile;
(… Dava 10.03.2000
tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi
zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
…İşverenin kusurlu
eylemi ile zarar arasında uygun bir illiyet bağı yoksa, işverenin sorumluluğundansöz edilemez. Kusur
sorumluluğunda 3 halde illiyet bağı kesilebilir. Bunlar, mücbir neden, zarar
görenin ve 3. kişinin ağır kusurudur. İlliyet bağı sorumluluğun temel öğesidir.
Olayın üçüncü
kişiler ile kazalının müşterek kusurlu eylemleri sonucu meydana geldiğinin ve illiyet bağının kesildiğinin anlaşılmasına göre işverenin kusursuz
sorumluluğunun da söz konusu olmadığı ortadadır. Hal böyle olunca davalı
işveren …. Ltd. Şti’ne yönelik davanın reddi gerekirken yazılı şekilde
tazminattan sorumlu tutulması usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Gerekçesiyle
bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yargılama sonunda, mahkemece
önceki kararda diren ilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme
kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar
okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı
KARAR: Yerel Mahkeme ile
Özel Daire arasında, gerçekleşen, bu ölüm olayının 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 11. maddesine göre bir iş kazası olduğu
konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Öncelikle, belirtilmelidir ki bir olayın iş kazası olarak
nitelendirilmesi, işverenin her durumda bu kazadan sorumlu tutulmasını
gerektirmez. Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında bir kazasından işverenin
sorumlu olması için, işverenin iş güvenliği önlemlerini alma ve özen gösterme yükümlülüğüne
aykırı davranışı veya ihtimal göstermesi sonucu kaza meydana
gelmiş olmalıdır. Diğer bir deyişle, Özel Daire bozma ilamında da değinildiği üzere
oluşan kazadan sorumlu olabilmesi için işverenin kusurunun kanıtlanmış olması
gerekir. Yerel mahkemece oranları belirlemek için alınan her iki bilirkişi
raporunda da davalı E. Şirketi’nin. “….İş Kanunu madde 73. ve İşçi Sağlığı ve
İş Güvenliği Tüzüğü madde 2,4’e aykırı hareket ettiği, bu çalışanın can
güvenliği için sağlaması gerektiği…”
Gerçekleşen kazada işverenin işçi
sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili alabileceği bir tedbir bulunmadığı görüşü
kurul görüşmelerinde çoğunluk bulduğundan, işverene kusur yükleyen
bilirkişilerin görüşünü esas alan Yerel Mahkemenin bu yöndeki gerekçesine
iştirak edilmemiştir. O halde, Özel Daire bozma ilamında ve yukarıda açıklanan
gerekçelerle, davalı işveren E. Şirketi’ne kusur yüklenemeyeceğinden, davalı
işverene karşı açılan davanın reddine karar verilmeli, diğerleri hakkında da
oluşan bu sonuca göre değerlendirme yapılarak hüküm kurulması gerekmektedir
Açıklanan bu
gerekçelerle, Özel Dairenin bozma ilamındaki bu görüş isabetli değildir.
Açıklanan bu değişik gerekçeyle ve yasaya aykırı bulunan direnme kararının
bozulmasına bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik
incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Bu hafta makalemi
geçtiğimiz hafta kutlanan vergi haftası ile ilgili yazmayı düşünmüştüm. Fakat
bir müşavir arkadaşın danışmanlık yaptığı firmasında meydana gelen iş kazasında
bir işçinin vefat etmesi ile ilgili telefon görüşmem her işveren ve işçiyi ilgilendiren
bu konunun aslında müşavir dostlarımız tarafından da son mevzuata göre çok iyi
bilinmediğini fark etmemi sağladı. Bu yüzden bu hafta iş kazaları konusunu işçi
ve işveren açısından ayrıntılı yazacağım.
İş kazası nedir?
İş
ve sosyal güvenlik kanunlarımızı incelediğimiz zaman Sosyal Sigortalar
Hukukunda “iş Kazası”nın tanımı bulunmasına karşın, bireysel iş hukukuna
ilişkin İş Kanunundaki düzenlemelerde bu kavramı tanımlamaya yönelik herhangi
bir hüküm bulunmamaktadır.
İş
kazasının genel olarak tanımı konusunda birçok görüş bulunmaktadır.
Bir görüşe göre; “iş yapılırken veya işin yapılması nedeniyle meydana
gelen kaza iş kazasıdır”.
Diğer bir görüşe göre ise; “işçinin,
işverenin otoritesi altında bulunduğu sırada meydana gelen kazalar iş
kazasıdır”.
Başka bir görüşe göre ise;“İşin yarattığı
rizikoların neden olduğu tüm kazalar iş kazasıdır”. Şeklinde iş kazasını
tanımlayan görüşün ise, iş kazasını genel olarak en iyi tanımlayan görüş olduğu
söylenebilir.
5510 sayılı Kanunun 13.maddesinde iş kazasının
tanımı
1.
Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
2.
İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı
kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
3.
Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak
işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın
geçen zamanlarda,
4.
Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından
çalıştırılan emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt
vermek için ayrılan zamanlarda,
5.
Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı
yere gidiş gelişi sırasında,
Meydana
gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özür’e uğratan
olaydır. Şeklinde 5510 sayılı Kanunun 13.maddesinde iş kazasının tanımı
yapılmıştır. Sigortalının geçirdiği kazanın iş kazası sayılması ancak
durumlarının bu tanıma uyması ile mümkündür. Sigortalının geçirdiği kazanın
kanunda öngörülen şekilde olup, olmadığını inceleme yetkisi sigorta
müfettişlerine aittir. Sigorta müfettişleri kazayı inceleyerek düzenledikleri
raporda iş kazası olup olmadığına karar verir. Sigortalının sigorta
müfettişlerinin düzenlediği raporlara karşı dava açma hakkı bulunmaktadır
Bir olayın iş kazası olarak
nitelendirilebilmesinin şartları nelerdir?
1.
Kazaya uğrayanın sigortalı olması,
2.
Kazalının hemen veya sonradan cismani (bedenen veya ruhen)
Özür’e
uğraması,
1.
Sigortalının yer ve zaman itibariyle kazaya uğraması,
2.
Kazada nedensellik bağının bulunmasıdır.
3.
Yukarıdaki unsurların bir arada gerçekleşmesi
Şu
halde, Sosyal Sigortalar Hukukunda, sigortalıyı bedenen ve ruhen zarara uğratan
her kaza olayı, iş kazası sayılmayacaktır. Ancak, sigortalının her hâl ve
durumda uğradığı iş kazası değil, sadece 5510 sayılı kanunun 13. maddesinde
sayılan durumlarda uğradığı kaza, iş kazası olacaktır
İş kazası olursa işveren ne yapacak?
1.
Sigortalıların “İş Kazası” geçirmeleri hâlinde işverenleri,
kazanın olduğu yerdeki yetkili kolluk kuvvetlerine derhâl,
2.
Kuruma (SGK) en geç kazadan sonraki 3 iş günü içinde haber
vermek zorundalar.
3.
SGK’ ya bildirimin dışında ayrıca, 4857 sayılı İş Kanununun 77
ve 105. maddesi gereğince işverenler, işyerlerinde meydana gelen iş kazasını ve
tespit edilecek meslek hastalığını en geç iki iş günü içinde yazı ile işyerinin
tescilli bulunduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bölge müdürlüğüne
bildirmek zorundadırlar(İşverenlerin ve işçilerin
yükümlülükleri
Madde 77 – (Mülga: 20/6/2012-6331/37 md.Kaldırılmıştır)
İş kazasında İşveren ve üçüncü şahsın sorumluluğu nedir?
1-
İş kazası, işverenin kastı sonucunda meydana gelmişse işveren Kuruma karşı
sorumlu hale gelir. Kasıt; iş kazası, işverenin bilerek ve isteyerek, hukuka
aykırı eylemiyle neden olması halidir. İşverenin eylemi hukuka aykırı olmamakla
birlikte, yaptığı hareketin hukuka aykırı sonuç doğurabileceğini bilmesi,
ihmali veya ağır ihmali sorumluluğunu kaldırmaz.
2-
İş kazası işverenin, sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği ile
ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi sonucunda oluşmuşsa bu da işvereni
Kuruma karşı sorumlu hâle getirir. Mevzuat; yasal olarak yürürlüğe konulmuş ve
yürürlüğünü muhafaza eden, sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği
alanında, yasa koyucu ile yasa koyucunun yürütme veya idareye verdiği yetki
sonucu, bu organlarca kabul edilen genel, objektif kural veya hükümlerin
tümüdür.
3-
İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.
Kaçınılmazlık; olayın meydana geldiği tarihte geçerli bilimsel ve teknik
kurallar gereğince alınacak tüm tedbirlere rağmen, iş kazasının meydana gelmesi
durumudur. İşveren alınması gerekli herhangi bir tedbiri almamış ise olayın
kaçınılmazlığından söz edilemez.
4-
İş kazası, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve
hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan
gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep
olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilir.
5-
Üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malul veya vazife malulü olan sigortalıya
veya ölümü halinde hak sahiplerine, Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı
tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere
rücu edilir.
İş kazalarında ne tür idari işlemler yapılır?
1-
İş kazasına uğrayan personel derhal gerekli sağlık yardımları yapılır.
2-
İşyeri kaza raporu düzenlenir. Şahitlerin ifadesi alınır.
3-
Kaza jandarma veya polise derhal bildirilir.
4-
Kaza ilgili Sigorta İl / sigorta Müdürlüğüne en geç kazadan sonraki üç gün
içinde bildirilir.
5-
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bölge müdürlüğüne bildirim formu ile en
geç üç iş günü içinde haber verilir.
6-
Kaza ile ilgili bir dosya hazırlanır. Evraklar burada muhafaza edilir.
Dosyada
ayrıca;
·
İşçinin sigortalı işe giriş bildirgesi
·
İşe giriş sağlık raporu
·
Kaza tarihinden önceki dört aya ait ücret hesap pusulalarının
sureti
·
İşçi çizelgesi
·
Eğitim belgesi ile diğer sertifikalar ve kişisel koruyucuları
teslim belgeleri yer alır.
İşveren yükümlülükleri nelerdir?
4857
sayılı Kanunu 77. maddesine göre İş Kazası bildirimi şöyle düzenlenmiştir;
1-
İşverenler iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her
türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı
ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.
2-
İşverenler iş yerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup
uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler,
alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda
bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek
zorundadırlar.
3-
Yapılacak eğitimin usul ve esasları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca
çıkarılacak yönetmelikle düzenlenip yürürlüğe konulur.
4-
İşverenler iş yerlerinde meydana gelen iş kazasını en geç 2 iş günü içinde yazı
ile ilgili bölge müdürlüğüne bildirmek zorundadırlar.
5-
-Sağlık ve güvenlik hizmetlerini yürütmek üzere işyerinden personel
görevlendirmek veya işletme dışında kurulu Bakanlıkça yetkilendirilen
birimlerden hizmet almak suretiyle bu konudaki yetkilerini devreden işverenin
iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerine ilişkin yükümlülükleri devam eder.
6-
İşveren;
a)İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri ile ilgili
görevlendirilen personelin etkin bir şekilde çalışması amacıyla gerekli
kolaylığı sağlamak ve bu hususta planlama ve düzenleme yapmakla,
b)İSGB personelinin işbirliği içinde
çalışmasını sağlamakla,
c)Sağlık ve güvenlikle ilgili konularda
işçilerin görüşlerini alarak katılımlarını sağlamakla,
ç)İSGB veya hizmet aldığı işletme dışında
kurulu Bakanlıkça yetkilendirilen birimlerde görev yapan kişiler ile bunların
çalışma saatleri, görev, yetki ve sorumlulukları konusunda işçileri veya
temsilcilerini bilgilendirmekle,
d)İşyeri hekimi ile iş güvenliği uzmanlarının
görevlerini yerine getirebilmeleri için, Bakanlıkça belirlenen sürelerden az
olmamak kaydı ile yeterli çalışma süresini sağlamakla,
e)Başka bir işyerinden kendi işyerine çalışmak
üzere gelen işçilerin sağlık bilgilerine İSGB veya hizmet aldığı işletme
dışında kurulu Bakanlıkça yetkilendirilen birimlerin ulaşabilmesini sağlamakla,
f)İş sağlığı ve güvenliği mevzuatı gereği,
yükümlü olduğu kayıt ve bildirimleri İSGB veya hizmet aldığı işletme dışında
kurulu Bakanlıkça yetkilendirilen birimler ile işbirliği içerisinde yapmakla,
yükümlüdür.
7-
İşveren, işçilerin kişisel sağlık dosyalarını işten ayrılma tarihinden itibaren
10 yıl süreyle saklamak zorundadır. Çalışma ortamından kaynaklanan
hastalıkların yükümlülük süresinin Sosyal Güvenlik Kurumu Yüksek Sağlık Kurulu
Başkanlığının vereceği karara göre 10 yılı aşması halinde, evraklar belirlenen
yeni süreye uygun olarak saklanır. İşçinin işyerinden ayrılarak başka bir
işyerinde çalışmaya başlaması halinde, yeni işveren işçinin kişisel sağlık
dosyasını talep eder, önceki işveren dosyanın bir örneğini onaylayarak
gönderir.
8-
İşyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanının onaylı deftere iş sağlığı ve
güvenliğine ilişkin yazacağı tedbir ve önerilerin yerine getirilmesinden ve
defterin imzalanması ve düzenli tutulmasından işveren veya işveren vekili
sorumludur. Onaylı defter, seri numaralı ve kendinden kopyalı olur ve Genel
Müdürlüğe, işyerinin bağlı olduğu Bakanlığın ilgili bölge müdürlüğüne veya
notere her sayfası onaylattırılır. Defterin aslı işveren, suretleri ise işyeri
hekimi ve/veya iş güvenliği uzmanı tarafından muhafaza edilir. Bu defterin,
istenmesi halinde, iş müfettişlerine gösterilmesi zorunludur.
9-
İşyerlerinde görevlendirilen işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı ile hizmet
alınan kurumların İş Kanununa göre geçerli yetki belgesine sahip olmalarından
işveren sorumludur.
İşçilerin hak ve yükümlülükleri
1-
İşçiler, sağlık ve güvenliklerini etkileyebilecek tehlikeleri iş sağlığı ve
güvenliği kuruluna, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işveren veya işveren
vekiline bildirerek durumun tespit edilmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasını
talep edebilir.
2-
İşçiler, işyerinde yürütülecek iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin amaç ve
usulleri konusunda haberdar edilir ve elde edilen verilerin kullanılması ile
ilgili bilgilendirilirler.
3-
İşçiler, işverene karşı yükümlülükleri saklı kalmak şartıyla işyerinde sağlık
ve güvenliğin korunması ve geliştirilmesi için;
1.
İşyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, işveren veya işveren vekili
tarafından verilen iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili talimatlara uymakla,
2.
İSGB veya işletme dışından hizmet alınan birimlerin yapacağı
çalışmalarda işbirliği yapmakla,
3.
İş sağlığı ve güvenliği konularına ilişkin çalışmalara, sağlık
muayenelerine, bilgilendirme ve
Eğitim
programlarına katılmakla,
1.
Makine, tesisat ve kişisel koruyucu donanımları verilen
talimatlar doğrultusunda ve amacına
Uygun
olarak kullanmakla, yükümlüdürler.
İş kazalarında işverenin karşılaşabileceği
yaptırımlar nelerdir?
1.
İş kanunu açısından
yaptırımlar; İşçi sağlığı ve iş
güvenliği mevzuatına uymayan işveren iş kanununun ‘Ceza Hükümleri ‘ başlığı
taşıyan 97-108 nci maddelerinde belirtilen cezalara muhatap olacaktır. Bu
cezalar idari nitelikte cezalar olup, uygulanması için kaza meydana gelmesi
gerekmez. İşverenin sağlık ve güvenlik tedbirlerine uymaması, suçun oluşması
için kâfidir. Cezalar hayati tehlike arz eden noksanların bulunması halinde
noksanlar giderilinceye kadar işin bir bölümünü durdurma veya kapatma şeklinde
veya idari para cezaları şeklinde uygulanır. İdari para cezaları Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüklerince verilir, bu cezalar mahalli
Sulh Ceza Mahkemeleri nezdinde itiraz edilebilir. Mahkemece verilen cezalar
kesindir.
2.
Ceza kanunu açısından
yaptırımlar; iş kazasının meydana
gelmesi durumda ise, sorumlular Türk Ceza Kanununun 455-459 uncu maddeleri
uyarınca cezalandırılırlar. İş kazası sonucunda 10 günden daha az süreli hekim
raporu alınmışsa takibi şikâyete bağlı bir suç oluşmuştur. Kazaya uğrayan şahıs
şikâyetçi olmaz ise yasal işlem yapılmaz. Meydana gelen iş kazalarının mahalli
incelenmesi genellikle teknik nitelikteki bilirkişilerce yapılmakta, Cumhuriyet
Başsavcıları suçun özelliğine ve niteliğine göre ilgili ceza mahkemesine dava
açarak; sorumluların ‘ Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme ve yaralanmaya
sebebiyet vermekten cezalandırmaları talep etmektedir. Ceza hâkimi de olayı
detaylarıyla inceleyerek; delilleri ve bilirkişi raporlarını değerlendirmekte
ve sonuçta sorumluları cezalandırmaktadır.
3.
İş kazası sonucunda işçini
ölümü halinde varislerin uygulatabilecekleri yaptırımlar;
Varisler
iş mahkemesi nezdinde maddi ve manevi tazminat davası açma hakları vardır.
Görevli mahkeme konusunda; 5521 sayılı İş Mahkemeleri kanununun 5 inci maddesi
“İş mahkemelerinde açılacak her davaya açıldığı tarihte dava olunan Türk Medeni
kanunu gereğince ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi
işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara
aykırı sözleşme muteber sayılmaz” hükmüne göre davayı açan için iki tercih
hakkı tanınmıştır.
1-
İşçinin ikametgâhının bulunduğu yer İş Mahkemesi
2-
İşyerinin bulunduğu yer İş Mahkemesi Hizmet akdinde bu iki tercihten hangisi
belirtilmişse; belirtilen yer İş Mahkemesi, yetkili mahkemedir.
İş kazası bildirimi ve süresi
1.
İş Kazasına uğrayan 4-1(a)’lı(SSK) sigortalılar ya da 5510
sayılı Kanunun 5.Maddesinde belirlenmiş sigortalılar iş kazasına uğramaları
halinde onları çalıştıran işverenleri tarafından o yer yetkili kolluk
kuvvetlerine derhal ve SGK’ da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde
bildirilmesi gerekmektedir.
2.
4-1(b) sigortalılar için ise (Bağ-Kur) kendisi tarafından, bir
ayı geçmemek şartıyla rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden
sonra üç işgünü içinde iş kazasını bildirilmesi gerekir.
Bildirim şekli bizzat SGK İl ya da Merkez Müdürlüklerine müracaat ederek ya da
taahhütlü posta ile SGK’ ya bildirilmesi zorunludur. İş kazasının işverenin
kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği
tarihten itibaren başlar.
3.
Kara-Hava-Deniz Ulaştırma Araçlarında Çalışanların İş Kazası
Bildirimi Esası Nedir?
5510 sayılı Kanununun 4-1(a) bendi ile 5. maddesinde sayılan ve kara, deniz,
hava ulaştırma araçlarında çalışan veya işleriyle ilgili bu araçlarda bulunan
sigortalıların bu sırada meydana gelen iş kazası veya meslek hastalığı ile
ilgili bildirim, aracın Türkiye’ye döndüğü günü takip eden ilk işgününden
itibaren işlemeye başlayacaktır. Ancak, herhangi bir nedenle aracın Türkiye’ye
gelememesi halinde sigortalının gümrükten geçiş tarihi esas alınacaktır.
Bildirim Sürelerinin Tatil Günlerine
Rastlaması Durumunda Yapılan Düzenleme:
Bildirim süreleri işgünü olarak belirlendiğinden cumartesi, pazar ile ulusal
bayram ve genel tatil günleri hesaba katılmayacak, bu günlere rastlayan günleri
takip eden günden itibaren üç günün hesabına devam edilecektir. Mücbir sebebe
bağlı olarak süresinde bildirim yapamayan işverenler, mücbir sebebi
belgelemeleri şartıyla, mücbir sebebin ortadan kalktığı tarihten sonraki üç
işgünü içinde Kuruma iş kazasını bildirecektir.
İş Kazasının Geç Bildirilmesi
veya Bildirimin Yanlış Yapılması:
SSK’lı Çalışanlar Yönünden;
5510
sayılı Kanunun 4.-1(a) bendi kapsamındaki sigortalıların iş kazası geçirmeleri
halinde yukarıda açıklanan sürelerde işverence bildirim yapılmaması durumunda,
bildirimin SGK’na yapıldığı tarihe kadar sigortalıya ödenecek geçici iş
göremezlik ödeneğinin SGK’ca işverenden tahsil edilmesi için gerekli işlemler
yapılacaktır.
Bağ-Kur’lu Çalışanlar Yönünden;
5510
sayılı Kanunun 4-1(b) bendi kapsamında sigortalı olanların iş kazası
geçirmeleri ve süresinde bildirilmemesi hâlinde, bildirim tarihine kadar geçen
süre için geçici iş göremezlik ödeneği kendilerine ödenmeyecek, bildirim
tarihinden sonraki sürelere ait geçici iş göremezlik ödeneği ödenecektir.
Yargıtay Kararlarında İş Kazaları
1.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 23.3.1992, 1991-12579/ 1992-3624
sayılı kararında sigortalının mezbahana işyerinde“sarhoş vaziyette kesim
yaparken bıçağı bacağına kaçırıp kan kaybından ölmesi olayını,” iş kazası
saymayan iş mahkemesi kararını bozmuştur. Yargıtay, “…sigortalının işyerinde
çalışırken ve işverenin işini yaparken öldüğü sabit olduğuna göre, ölümün iş
kazası sonucu meydana geldiğinin kararını vermiştir.
2.
Yine Yargıtay’ın 10. Hukuk Dairesi 13.10.1987 tarihli ve
5024/5139 sayılı kararına göre, işveren sigortalıyı görevle başka bir yere
gönderdiğinde, işçi yolda parkta arkadaşlarıyla oturup konuşurken bir bombanın
patlaması sonucunda ölmesini “… Olayın sigortalının görev ile başka bir yere
gönderildiği zaman süreci içinde ortaya çıktığı kuşkusuz olduğuna göre, kazayı
iş kazası saymak yasal zorunluluktur” diyerek iş kazası saymıştır.
3.
Yine aynı nedenle, malzeme almak üzere işverence toptancıya
gönderilen sigortalının gerekli alış-verişi yaptıktan sonra yol üzerinde
bulunan babasına ait dükkânda çay içerken silahlı saldırıya uğrayarak ölmesini
de Yargıtay HGK. 5.6.1996 tarihi, 228/454 sayılı kararı iş kazasıdır demiştir.
4.
Diğer bir Yargıtay kararına göre; Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 25.5.1989
tarihli, 3064/4630 sayılı kararı ile iş kazası nedeniyle hastanede tedavi
edildikten sonra taburcu edilip evine gönderilen sigortalının yolda uğradığı
trafik kazası da iş kazası sayılmıştır.
5.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 10.6.1983 tarih ve 328/652 kararında:
“İki saat emzirme (süt) izni verilen sigortalı, bu izin süresi içinde işyerine
gelmek üzere yolda karşıdan karşıya geçerken motorlu taşıtın çarpması sonucu
vefat etmiştir. Meydana gelen kazıyı iş kazası olarak kabul etmiştir.
6.
Yargıtay’ın 21. Hukuk Dairesi, 14.5.1996 tarih, 2674/2738 sayılı
kararı sigortalının işe gitmek için işveren tarafından belirlenen durakta
servis aracı beklerken üçüncü şahsa ait aracın çarpması sonucu oluşan
zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası sayılır demiştir.
7.
Yargıtay10. Hukuk Dairesi 19.6.1992 tarihli,
1991-15658/1992-6893 sayılı kararı Bir gazetenin hem yazarı, hem de genel
koordinatörü olan çalışanın kendisine işverence, özel bir araç tahsis edilmesi
sonucu bu araçla, evinden Gazetesi’ne gitmek üzere bu araca binip hareket etmek
üzere iken teröristlerin silahlı saldırısı sonucu şoförüyle birlikte ölmesi
olayını iş kazası olarak değerlendirmiştir.