|
muhasebe büromuzda karşılaştığımız sorulara hemen bulduğumuz yanıtları burada biriktiriyoruz.
.
26 Nisan 2016 Salı
İnternet Vergi Dairesinin Sistemine Yüklenilen Listeler Hakkında
Yurtdışı İnşaat, Onarım, Montaj ve Teknik Hizmetlerde Kurumlar Vergisi Avantajları Nisan 20, 2016
Kanuni veya iş merkezi Türkiye’de bulunan firmaların hem Türkiye hem de Türkiye dışında elde ettikleri kazançlar vergilendirilir.(KVK Md.3)
Ancak, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’n da, yurt dışında elde edilen bazı kazançlar için mükelleflere farklı alternatifler sunulmuştur. Bunlardan birincisi; belli şartların sağlanması halinde bu kazançların vergiden istisna edilmesi yani Türkiye’de vergilendirilmemesi, ikincisi ise, bu kazançlar üzerinden yurt dışında ödenen vergilerin Türkiye’de ödenecek vergilerden mahsup edilebilmesidir. Aynı kazanç için bu iki imkanın birden kullanılması mümkün değildir.(1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği 33.3)
a)Kurumlar Vergisi İstinasından Yararlanma: 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu 5/h’ye göre; yurtdışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanan kazançlar kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.(yurtdışına yapılan inşaat ve onarım işi ile ilgili teknik hizmetler ister Türkiye’de isterse yurt dışında yapılsın, elde edilen kazançlar istisnadan yararlanabilecektir.)
Vergi kanunlarında inşaatın tanımı yapılmamıştır.4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda “inşaat” veya “yapı” kavramları yerine daha geniş kapsamlı olan “yapım” kavramı tanımlanmıştır. Buna göre yapım, bina, karayolu, demiryolu, otoyol, havalimanı, rıhtım, liman, tersane, köprü, tünel, metro, viyadük, spor tesisi, alt yapı, boru iletim hattı, haberleşme ve enerji nakil hattı, baraj, enerji santrali, rafineri tesisi, sulama tesisi, toprak ıslahı, taşkın koruma ve dekapaj gibi her türlü inşaat işleri ve bu işlerle ilgili tesisat, imalat, ihzarat, nakliye, tamamlama, büyük onarım, restorasyon, çevre düzenlemesi, sondaj, yıkma, güçlendirme ve montaj işleri ile benzeri yapım işlerini ifade etmektedir. 10.11.1983 tarih ve 83/7376 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca 06.12.1983 tarih ve 18243 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İş Kolları Tüzüğü’nde inşaat kavramı “Bina, yol, köprü, demiryolu, tünel, metro, kanalizasyon, liman, dalgakıran, havuz, istihkam, hava alanı, dekovil ve tramvay yolu, spor alanları yapımı gibi her çeşit yapıcılık işleri ile bunların etüt, proje, araştırma, bakım, onarım ve benzeri işleri” şeklinde tanımlanmaktadır.
Teknik hizmetlerden ne anlaşılması gerektiği ise 1 no.lu tebliğde ifade edilmektedir. Buna göre, teknik hizmetler esas itibariyle inşaat, onarım ve montaj işleriyle ilgili olarak yürütülen planlama, projelendirme, mimarlık ve mühendislik, etüd, fizibilite, harita tasarım, metraj, keşif, idari ve teknik şartname ile ihale dosyası hazırlama, ihale değerlendirme, mesleki kontrollük, inşaat kontrollüğü, tasarım kontrollüğü, işletmeye alma danışmanlığı ve yatırım yönetimi vb. hizmetleri kapsamaktadır.
1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği 5,9’a göre, Kurumlar Vergisi Kanununun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi ile yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç hesaplarına aktarılan kazançlar, herhangi bir koşula bağlanmaksızın kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5.maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca, kurumların yurtdışında bulunan işyerleri veya daimi temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri aşağıdaki şartları taşıyan kurum kazançları kurumlar vergisinden istisnadır:
-Bu kazançların doğduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az %15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması,
-kazançların elde edildiği hesap dönemine ilişkin yıllık kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye’ye transfer edilmiş olması.
Ancak, Yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançlar için yukarıda bahsi geçen şartlar aranmayacak olup 1 seri nolu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği 5. 9. da belirtildiği üzere söz konusu işlerin yurtdışında işyeri veya daimi temsilcilik vasıtasıyla yapılmış olması ve ilgili ülkede vergiye tabi olması kâfidir. Uygulanan vergi oranı ise önemli değildir.
Buna göre, istisnadan yararlanabilmek için;
1-Yurtdışı inşaat, onarım ve montaj işlerinin yurtdışı şube ya da daimi temsilci aracılığı ile yapılması,
2-Kazancın yurtdışında vergilendirilmesi gerekir. Ancak yurtdışında uygulanacak vergi oranının önemi bulunmamaktadır.
Örneğin; A şirketi yurtdışında yapmış olduğu bir inşaat işinden 1.000.000,00 Usd kazanç elde etmiş olsun. İlgili ülke mevzuatı gereği bu kazanç üzerinden %1 vergi alınmış olsun. Bu durum Türkiye’de vergi alınmaması yani istisnadan yararlanılabilmesi için engel teşkil etmemektedir. Hâlbuki yapılan iş inşaat, onarım ve montaj işi dışında bir iş olsaydı istisnadan yararlanabilmek için şirketin ilgili ülkede en az %15 oranında vergilendirilmesi gerekirdi. Yurtdışı inşaat, onarım, montaj işlerinin vergi oranı şartının olmaması nedeniyle artı bir yönü vardır.
3-Yurtdışı inşaat onarım ve montaj işlerinden elde edilen ve yurtdışında bulunan kazançların Türkiye’ye getirilme zorunluluğu bulunmamaktadır. Kazanç yurtdışında tasarruf edilebilir.
4-Yurtdışı işinin yapıldığı ülkenin mevzuatına göre hesap döneminin kapandığı tarih itibariyle ilgili ülke mevzuatına göre tespit edilen faaliyet sonucu, Türkiye’de aynı tarih itibariyle genel sonuç hesaplarına kaydedilmelidir.
Faaliyet sonucunun Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesinde, kazancın kambiyo mevzuatına göre fiilen Türkiye’ye getirilmesinin herhangi bir etkisi olmayacaktır. Faaliyette bulunulan yabancı ülkede kazanca tasarruf edilebilmesi yeterlidir.
Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazanç, hesaplara intikal ettirilmesi gereken tarihte T.C. Merkez Bankasının o gün için tespit ve ilan ettiği döviz alış kurlarıyla değerlenecektir. T.C. Merkez Bankasınca tespit ve ilan olunmayan yabancı paralarda ise Maliye Bakanlığının Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tespit ve ilan ettiği kurlar dikkate alınacaktır.
Yurt dışı faaliyet sonucunda elde edilen kazançlar elde edildiği dönem itibariyle, Türkiye’de ilgili olduğu geçici vergi matrahının tespitinde de dikkate alınacaktır.
Teknik hizmetlerin istisnadan yararlanabilmesi için;
1-Teknik işlerin yurtdışındaki işyeri aracılığı ile yapılması şartı yoktur. Ancak yurtiçinde yapılsa bile muhakkak yurtdışındaki inşaat, onarım ve montaj işi ilgili olması gerekir. Bağımsız olması halinde hizmet ihracı sayılır.
2-Teknik işler yukarıda bahsi geçen işlerden bağımsız yapılacaksa, yurtdışındaki işyeri veya daimi temsilcilik vasıtası ile yapılmalıdır.
Kurumlar vergisi istisnasının tevsiki ise; Yurtdışı iş ile ilgili sözleşme, sözleşmenin onaylı tercümesi ve damga vergisine ilişkin evrakları ile mümkündür.
b) Yurtdışında Ödenen Vergilerin Mahsubu: Yurtdışı kazançlar üzerinden ödenen vergilerin Türkiye’de ödenecek kurumlar vergisinden mahsup edilebilmesi için, her şeyden önce bu kazançların Türkiye’deki sonuç hesaplarına intikal ettirilmesi ve kurumlar vergisi matrahına dâhil edilmiş olması gerekir. Dolayısıyla, kurumlar vergisinden istisna edilmiş olan kazançlar için yurt dışında yapılan vergi ödemelerinin, yurt içinde hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilmesi söz konusu değildir.
Mahsup ile ilgili dikkat edilmesi gereken hususlar şu şekilde özetlenebilir:
1-İlgili kazanç için kurumlar vergisi istisnasından yararlanılmamalıdır.
2-Mahsup edilebilecek tutar, yurt dışı kazancın yurtiçindeki kurumlar vergisi oranına (%20) tekabül eden kısmı aşamaz.
3-Yurt dışı kazançlar üzerinden mahallinde ödenen vergilerin kısmen veya tamamen mahsubuna imkân bulunmazsa, bu mahsup hakkı izleyen üçüncü hesap dönemi sonuna kadar kullanılabilecektir. Bu süre içinde indirilemeyen verginin, herhangi bir şekilde iadesi veya gider yazılması söz konusu değildir.
4-Yurt dışında ödenen vergilerin Türkiye’de hesaplanacak kurumlar vergisinden mahsup edilmesi istendiğinde, Türkiye’deki vergi matrahına dâhil edilen yurt dışı kazanç tutarının bu vergileri de içerecek şekilde brütleştirilmiş olması gerekmektedir.
Yurt dışı kazançlardan dolayı ödenen vergilerin yurt içindeki vergilerden mahsubunda tevsik için;
-Vergilerin yabancı ülkelerde ödendiğini gösteren belgeler (ilgili ülkede yetkili makamlardan -Türk elçilik veya konsoloslukları, yoksa mahallinde Türk menfaatlerini koruyan ülkenin aynı nitelikteki temsilcileri tarafından tasdik edilmiş olmalı) gereklidir.
Yurt dışında ödenen vergilerin geçici vergiden mahsubu da mümkündür. Geçici vergilendirme dönemi içinde yurt dışından elde edilen gelir bulunması halinde, bu gelirler üzerinden elde edildiği ülkelerde kesinti veya diğer şekillerde ödenen vergiler, o dönem için hesaplanan geçici vergi tutarından da mahsup edilebilecektir.
Yurt dışında ödenen vergilerde mahsup önceliği, kurumlar vergisinindir. Artan tutarın bulunması halinde yurt içinde kesinti suretiyle ödenen vergiler ve geçici vergi mahsup edilecektir.
Yurt dışı faaliyetten zarar edilmesi halinde, yurtdışı kazancı kurumlar vergisi istisnasına tabi değilse, bu zarar Türkiye’de elde edilen kazançtan indirilebilir, ilgili yılda indirilmesinin mümkün olmaması halinde izleyen beş (5) yılda indirim konusu yapmak mümkündür. Zararın indirim konusu yapılabilmesi için,
-Faaliyette bulunulan ülkenin vergi kanunlarına göre beyan edilen vergi matrahlarının, her yıl o ülke mevzuatına göre denetim yetkisi verilen kuruluşlarca rapora bağlanması,
-Bu raporun aslı ile tercüme edilmiş bir örneğinin Türkiye’deki ilgili vergi dairesine ibrazı gereklidir.
Rapor ekinde, vergi beyannamesi, bilanço, gelir tablosu bulunmalı. Bunlar ülkedeki yetkili makamlarca onaylanmalıdır. Ülkede denetim kuruluşu yoksa beyannameler Türk elçilik ve konsoloslukları vb. temsilcilikler tarafından onaylanmalı, aslı ve tercüme edilmiş bir örneği ilgili vergi dairesine ibraz edilmelidir.
Türkiye’de indirim konusu yapılan yurt dışı zararı, ilgili ülkede de mahsup edilmiş veya gider yazılmış ise, Türkiye’deki beyannameye dâhil edilecek tutar mahsup veya gider yazılmadan önceki tutar olacaktır.
İnşaat işinin Türkiye’deki şirketin yurtdışında kurulacak şirkete ortak olarak yapılması halinde vergileme:
Kurumlar Vergisi Kanunu madde 5/b’ ye göre; yurtdışındaki inşaat, onarım, montaj işleri ve teknik hizmetlerin yapılabilmesi için ilgili ülke mevzuatına göre ayrı bir şirket kurulmasının zorunlu olduğu durumlarda, söz konusu şirketlere iştirak edilmesinden elde edilen kazançlara, yurtdışı iştirak kazançları istisnası uygulanır. Bunun için herhangi bir şart aranmaz. Sadece, şirketin özel amaç için kurulduğunun ana sözleşmelerinde belirtilmesi ve fiilen bu amaç dışında faaliyet gösterilmemesi gerekmektedir. Bu koşulları taşımayan ya da başka faaliyet konularıyla da uğraşan şirketlerin bu kapsamda değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Burada şu hususa vurgu yapmakta yarar var: 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu İstisnalar bölümünde yer alan iştirak kazançları ile ilgili diğer şartlar (iştirak payını elinde tutan şirketin yurt dışı iştirakin ödenmiş sermayesinin en az %10’una sahip olması, kazancın elde edildiği tarih itibariyle iştirak payının kesintisiz olarak en az bir yıl süreyle elde tutulması, iştirak kazancının elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar Türkiye’ye transfer edilmesi, yurtdışı iştirak kazancının kar payı dağıtımına kaynak olan kazançlar üzerinden ödenen vergiler dâhil iştirak edilen kurumun faaliyette bulunduğu ülke vergi kanunları uyarınca en az %15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri toplam vergi yükü taşıması) yurt dışındaki inşaat, onarım, montaj ve teknik hizmetlerin yapılabilmesi için ilgili ülkede ayrı şirket kurulması zorunlu olduğunda, söz konusu durumun sözleşmede belirtilmesi ve ilgili şirketin başka bir faaliyette de bulunmaması hallerinde aranmaz.
Yazar:SMMM Duygu Doğan
22 Nisan 2016 Cuma
İşverenlere yeni bir teşvik geldi! Resul Kurt
6704 sayılı Kanun'la yapılan düzenleme ile işe
başladığı tarihten önceki son bir yıl içerisinde Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulu tarafından belirlenen nakdî düzenli sosyal
yardımlardan en az bir defa yararlanmış olanların ikamet ettiği hanede
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanun'un 60/(c)-(1) numaralı alt bendi
kapsamında bulunanlardan Türkiye İş Kurumu'na kayıtlı işsizler arasında olması
kaydıyla, 4/a (SSK) kapsamında özel sektör işverenlerince istihdam edilen
sigortalı için; SGK prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta
primlerinin işveren hisselerine ait tutarın tamamı işe başladığı tarihten
itibaren bir yıl süreyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından
karşılanacağı yönünde düzenleme yapıldı. Ayrıca Bakanlar Kuruluna da bu süreyi
bir yıl uzatma yetkisi verildi.
İşveren hisselerine ait
primlerin karşılanabilmesi için işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla
ilgili olarak;
-
İşe
alındıkları yıldan bir önceki takvim yılında işyerinden bildirilen aylık prim
ve hizmet belgelerindeki sigortalı sayısının ortalamasına ilave olması,
-
Aylık prim ve
hizmet belgelerini yasal süresi içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermesi,
-
Sigortalıların
tamamına ait sigorta primlerinin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca
karşılanmayan tutarının yasal süresi içinde ödemesi ve,
-
Kapsama giren
sigortalının işe alındığı işyerinden dolayı SGK'ya prim, idari para cezası ve
bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması şartları
bulunmaktadır.
-
SGK'ya olan
prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı
borçlarının 6183 sayılı Kanuna göre tecil ve taksitlendirilmiş veya ilgili
kanunlar uyarınca prim borçlarının yeniden yapılandırılmış olması, bu tecil,
taksitlendirme ve yeniden yapılandırma devam ettiği sürece işverenler bu
teşvikten faydalanmaya devam edebilecekler.
Ayrıca yapılan kontrol ve
denetimlerde, çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği tespit edilen
işverenler bir yıl süreyle bu maddeyle sağlanan destek unsurlarından
yararlanamayacak.
Bu madde hükümleri;
-
21/4/2005
tarihli ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun'un 30'uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren
kurum ve kuruluşlara ait işyerleri ile bu işyerlerinin yaptırdığı her türlü
alım ve yapım işlerine ilişkin işyerleri,
-
Sosyal
güvenlik destek primine tabi çalışanlar ve,
-
Yurt dışında
çalışan sigortalılar hakkında,uygulanmayacak.
İşverenler bu maddeyle
sağlanan prim desteğinden aynı sigortalı için işe başladığı tarihten itibaren
bir yıl süreyle geçmemek üzere yararlanacak. Destekten yersiz olarak
faydalanıldığının tespiti hâlinde, yararlanılan teşvik tutarı gecikme cezası ve
gecikme zammıyla birlikte işverenden tahsil edilecek.
Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulu tarafından belirlenen nakdî düzenli sosyal
yardımlardan işe başladığı tarihten önceki son bir yıl içerisinde en az bir
defa yararlanmış olanların ikamet ettiği hanede 5510 sayılı Kanunun 60/(c)-(1)
numaralı alt bendi kapsamında bulunanlardan çalışabilir durumda olanlar, Aile
ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından bütünleşik sosyal yardım sistemi
üzerinden Türkiye İş Kurumu sistemine kaydedilecek.
Bu kişiler Türkiye İş
Kurumu tarafından mesleki eğitime veya diğer aktif iş gücü programlarına tabi
tutulacak. Mesleki eğitimi veya aktif iş gücü programlarını ya da Türkiye İş
Kurumu tarafından teklif edilen işi üçüncü kez kabul etmeyenlerin Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulu tarafından belirlenen nakdî
düzenli sosyal yardımları, durumun bütünleşik sosyal yardım sistemi üzerinden
Türkiye İş Kurumu veri tabanından tespit edilmesini takip eden aybaşından
itibaren bir yıl süreyle kesilecek.
Aile ve Sosyal Politikalar
Bakanlığı'nca karşılanan prim tutarları, gelir ve kurumlar vergisi
uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmayacak.
Bu teşvikle birlikte
özellikle sosyal desteğe ve korunmaya muhtaç kişilerin iş ve meslek edinmeleri
sağlanacağı gibi, iş bulmalarında da büyük bir kolaylık olacak.
18 Nisan 2016 Pazartesi
ELEKTRONİK DEFTERDE BERAT UYGULAMASI Seçkin Gülten
Açılış ve kapanış beratları alınmadığı taktirde 4.000,00 TL cezası bulunmaktadır.
Tarih: 18-04-2016 Selçuk GÜLTEN
Elektronik defter uygulamasında eskiden olduğu gibi noter onaylı defter bulunmadığından kağıt çıktılar geçersizdir. Benzer şekilde e-defter beratları da elektronik ortamda saklanmalı ve ibraz edilmelidir. Beratların kağıt çıktıları da geçersizdir. Vergi inceleme elemanına, SGK müfettişlerine, Bilirkişilere veya diğer ilgililere e-defter ve beratları aynı anda ve elektronik ortamda ibraz edilecektir. Bu kişiler, mükellefin ibraz ettiği e-defter ve beratını aldıktan sonra, beratın bu e-deftere ait olup olmadığını “e-defter görüntüleme aracı” ile teyit edecektir.
Görüntüleme aracı ile:
• e-defterin firma mali mührünün doğru olup olmadığı,
• e-defter beratında bulunan mükellef mali mührünün doğru olup olmadığı,
• e-defterde bulunan mükellef mührü ile e-defter beratında bulunan deftere ait imza veya mühür değerinin birbiri ile eşleşip eşleşmediği,
• e-defter beratında bulunan GİB mali mührünün doğru olup olmadığı,
hususları mutlaka değerlendirilecektir. Bu sebeple elektronik defterin geçerli olabilmesi her aya ait beratların düzenli olarak alınması ve elektronik ortamda birazına bağlıdır.
Beratların alınmaması veya berat alınmasının unutulması durumunda hangi cezalar söz konusudur. Bu konuda çoğu meslektaşımızın ve mükelleflerin tereddütleri bulunmaktadır. Elektronik defterde esas olan aylık olarak oluşturmak ve takip eden üçüncü ay sonuna kadar paketleri GİB sistemine yüklenip berat dosyası almaktır. Sisteme tek seferde yüklenecek dosya boyutu 200 MB ile sınırlı, eğer bu boyutu aşan defter dosyaları varsa parçalara bölünmesi ve her bir parçanın ayrı ayrı onayının alınması gerekir. Hesap döneminin ilk ay beratı açılış tasdiki, son ay beratı kapanış tasdiki yerine geçer. Açılış ve kapanış beratları alınmadığı taktirde 4.000,00 TL cezası bulunmaktadır.
Elektronik deftere ilişkin olarak getirilen zorunluluklara uymayanlar, beratlarını zamanında almayanlar hakkında 213 sayılı VUK’nun ceza hükümleri tatbik olunur. Bunları kısaca özetleyelim :
a) E-defter zorunluluğu getirilen mükellefler artık kağıt ortamında defter tutamazlar. Bu mükellefler kağıt ortamında defter tutmaları halinde hiç defter tutmamış sayılacaklardır. Ayrıca kağıt defter tuttukları tespit olunursa 213.s VUK’nun 359.maddesindeki “vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde tamamen veya kısmen başka defter, belge veya diğer kayıt ortamlarına kaydetme”(çift defter) fiili işlenmiş olacaktır. Özellikle uygulamada bazı müfettişlerin “ben elektronik defterden anlamam bana yine eskisi gibi kağıt çıktı getirin” dedikleri görülmektedir. Kesinlikle çıktı bile olsa kağıt defter ibraz edilmemesi gerekir.
b) E-Fatura ve e-deftere ilişkin getirilen zorunluluklara uymayanlara V.U.K. Madde 355’e göre Özel Usulsüzlük Cezası kesilecektir.
c) Beratın alınmaması defterin tutulmadığı anlamına geleceğinden yasal defterlerden birinin tutulmamış olmasının 213 s. VUK’nda resen takdir nedeni sayılması nedeniyle mükellefin takdire sevk işlemi vergi idaresince gerçekleştirilecektir. Resen takdire sevk ise 2 kat birinci derece usulsüzlük cezası kesilmesine yol açacaktır.
d) Berat alınmaması usulüne uygun defter tutulmadığı anlamına geleceğinden firmanın alış ve gider belgelerindeki KDV indirimleri reddi sonucunu doğuracaktır.
e) Vergi Kanunlarına göre tutulan veya düzenlenen
ve saklama ve ibraz mecburiyeti bulunan e-defterlerin gizlenmesi, kaçakçılık suçunu
oluşturmaktadır. Bunun yaptırımı da 18 aydan 3 yıla kadar hapis cezasıdır (VUK
md. 359/a). Varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu
halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve
belgelerin ibraz edilmemesi, gizleme suçu olarak kabul edilmektedir. Açılış
onayı (ilk ay beratı) olan, kapanış onayı (son ay beratı) olan bir e-defterin
ibraz edilememesi ayrıca gizleme suçu olarak değerlendirilebilecektir.
f) Ticari defterlerin mevcut olmaması veya hiçbir kayıt içermemesi yahut bu Kanuna uygun saklanmaması hallerinde üçyüz günden az olmamak üzere adli para cezası (TTK Md.562/6) kesilmesini gerektirir.
Mutlaka
meslektaşlarımızın e-defter ve e-fatura konularında bilgi sahibi olmaları
gerekmektedir. Bu konuda yetişmiş personel eksikliği, eğitimlerin azlığı veya
sadece farkındalık eğitimleri olmaları gibi hususlar bu konuda cezalara muhatap
olunacağını göstermektedir. Özellikle Maliye idaresi tarafından uygulamanın sık
sık değiştirilmesi verilen özelgeler arasındaki tezatlar, konunun kanun yerine
ikincil düzenlemelerle belirlenmesi e-defter, e-fatura davalarının artacağını göstermektedir.
Bu konuda odalarımıza büyük görevler düşmektedir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)