.

.

12 Kasım 2009 Perşembe

Okul Bağışı

OKUL BAĞIŞI :

Kurumlar vergisi yönünden:
Md 10/1-ç ye göre tamamı matrahtan indirilir.
Bağış ve yardımın yapıldığı yılın matrahından indirilir,bağış/yardım fazla ise artanı izleyen yıla devredilmez.
Bu nedenle önce arsanın Milli Eğitim Bakanlığına devri ve düzenlenecek anlaşmaya uygun olarak bu arsa üzerine yapılacak inşaatın maliyetinin karşılanması uygun olur.Böylece işin yıllara sari olması halinde her yıl yapılan harcamanın o yılın matrahından indirilmesi sağlanabilir.Eğer kendi arsası üzerine 1,5 yılda tamamladığı bir inşaat bittiğinde bunu komple bağış yapar ise kurum, biten yılın matrahından tüm maliyeti düşer eğer matrah maliyetten fazla ise artanı izleyen yıla devredilerek bölüştürülemez.

Kdv açısından:
Md 17/2-b açıklandığı şekilde,okul MEB na tesliminde kdv yok.
26 seri nolu GT ye göre de,inşaat sırasında ödenen kdvler için ayrıca bir istisna yok, bunlar ödenecek ancak kayıtlarda indirilecek kdv ye yazılmayacak, ayrı kayıt altında bu inşaat izlenecek ve bu inşaata ödenen kdv tutarları bu inşaatın maliyetine eklenecek.

27 Ekim 2009 Salı

SGK BAŞKANLIĞI / SOSYAL SİGORTALAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
SİGORTALI TESCİL VE HİZMET DAİRE BAŞKANLIĞI

SOSYAL GÜVENLİK İL MÜDÜRLÜĞÜ'NE

Bilindiği üzere, 5510 Sayılı kanunun 4.md 1.fıkrasının (a) bendine göre hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalışırılanlar (b) bendinde ise hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar sigortalı sayılmışlardır.

5510 say.kanunun 53.md de sigortalının kanunun 4.md 1.fıkrasının (a),(b),(c) bentlerinde yer alan sigortalılık hallerinin birden fazlasına aynı anda tabi olmasını gerektirecek şekilde çalışması halinde, öncelikle aynı maddenin 1.(c) bendi kapsamında, (c) bendi kapsamında çalışması yoksa ilk önce başlayan sigortalılık ilişkisi esas alınarak sigortalı sayılacağı öngörülerek, söz konusu maddeyle birden fazla statüye tabi çalışması olanlar için hangi statünün esas alınacağı belirlenmiştir.

Buna göre ruhsatlarda isimleri belirtilen şantiye şeflerinin kanunun 4.md 1.fıkrasının (a) bendi kapsamında hizmet akdine tabi sigortalı olarak çalışması durumunda, bu bent kapsamındaki sigortalılar birden fazla işveren tarafından çalıştırılabildiklerinden, bunlar adına her bir işveren tarafından ayrı ayrı bildirimlerin yapılması, aynı işverenin birden fazla işyerinde ayrı ayrı şantiye şefliği yapılması halinde de bu işyerlerinden ayrı ayrı bildirimlerin işyeri dosyası üzerinden kanunun 4.md 1.fıkrasının (a) bendinin kapsamında sigortalı bildirimlerinin yapılması,

Kanunun 4.md 1.fıkrasının (b) bendinin (1) nolu alt bendine tabi gerçek veya basit usülde gelir vergisi mükellefi olan şantiye şeflerinin, kanunun 53.md gereği bu bent kapsamındaki sigortalılıkları sona ermeden kanunun 4.md 1.fıkrasının '(a) bendi kapsamında sigortalı bildirimlerinin yapılmaması, gerekmektedir.

Diğer taraftan, sosyal sigorta işlemleri yönetmeliğinin 110.md 2.fıkrasında, yasal olarak verilmesi gereken son günü takip eden günden başlayarak takip eden 3.ayın sonuna kadar kuruma verilen asıl veya ek nitelikte ki aylık prim ve hizmet belgesi, aksine bir tespit veya şüpheli bir durum yoksa ve aylık prim ve hizmet belgesinde kayıtlı olan sigortalıların sigortalı işe giriş bildirgelerinin yasal süresi içinde veya aylık prim ve hizmet belgesinin ilişkin olduğu aydan önceki bir tarihte kuruma verilmiş olması halinde sözkonusu belge ayrıca incelemeye gidilmeksizin işleme alınacağı öngörülmüştür.Bu bakımdan, geriye yönelik olarak verilen aylık prim ve hizmet belgeleri hakkında yukarıdaki bahis konusu edilen Yönetmeliğin 110.md 2.fıkrası gereğince işlem yapılması gerekir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.

Daire Başkanı


Bu kurum yazısı ile,bir inşaat şirketinde 10 ayrı inşaat olduğu varsayıldığında,bir şantiye şefinin 10 ayrı inşaatta ayrı ayrı 30'ar gün gösterilmesi şart koşulmaktadır. Yani bir şantiye şefi bir tane şirketin 10 ayrı inşaatında 30'ar günden bir ayda 300 gün gösterilmesi gerekmektedir.
Fakat şantiye şefinin bağkurlu olması durumunda böyle birşey söz konusu olmamaktadır.
Geriye dönük verilen ek aylık prim ve hizmet belgelerinde idari para cezası 1/8 değil asgari ücretin iki katı olarak uygulanmaktadır.

Gider Pusulası

http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?YZR_KOD=157&HBR_KOD=131584


Vergi Usul Yasası'nın 234'üncü maddesi uyarınca "birinci ve ikinci sınıf tüccarlar, kazancı basit usulde tespit edenlerle defter tutmak mecburiyetinde olan serbest meslek erbabının ve çiftçilerin, vergiden muaf esnafa yaptırdıkları işler veya onlardan aldıkları emtia için tanzim edip (düzenleyip) işi yapana veya emtiayı satana imza ettirecekleri gider pusulası vergiden muaf esnaf tarafından verilmiş fatura hükmündedir."
Yasal düzenleme gereği gider pusulası birinci ve ikinci sınıf tüccarların, zati (kişisel) eşyalarını satan kimselerden satın aldıkları altın, mücevher gibi kıymetli eşya için de düzenlenebilmektedir.
Gider pusulası, işin mahiyeti, emtianın cins ve nev'i ile miktar ve bedelini ve iş ücretini ve işi yaptıran ile yapanın veya emtiayı satın alan ile satanın adlarıyla soyadlarını, tüzelkişilerde unvanlarını ve adreslerini ve tarihi içerecek şekilde iki nüsha (örnek) olarak düzenlenir ve bir örneği iş yapana veya satana verilir.
Gider pusulası seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilerek düzenlenir.
Uygulamada gider pusulasının kullanım alanının giderek genişlediği, otomobil, ev, makine, tamamı bir fabrika oluşturabilecek nitelikte birbirini tamamlayan parça ve aksamın kişisel nitelikte varlık olarak gider pusulası ile satıldığı, bu varlıkların envantere alınarak amortismana tabi tutulduğu dolayısıyla işletme varlıkları içinde gösterildiği görülmektedir.
Gerçekte Maliye Bakanlığı daha önce yayımlamış bulunduğu 211 seri numaralı Gelir Vergisi Genel Tebliği ile Vergi Usul Yasası'nın mükerrer 257'nci maddesinin vermiş olduğu yetki kapsamında arizi olarak yapılan serbest meslek faaliyetinde bulunanlara gerçekleştirilen ödemelerin de gider pusulası ile belgelendirilmesini uygun görmüştür.
Diğer yandan Gelir Vergisi uygulamasına yönelik yayımlanan 224 seri numaralı genel tebliğ ile de aynı yasanın 18'inci maddesinde yer alan faaliyetlerde bulunup da eserlerini aynı yasanın 94'üncü maddesinde belirlenen ve Gelir Vergisi tevkifatı yapmakla yükümlü kılınan kişi ve kurumlara teslim edenlerin defter tutma ve belge düzenleme zorunluluğu dışında bırakılmaları nedeniyle bu kişilere ödeme yapanların giderlerini kanıtlayabilmeleri için gider pusulası düzenlemeleri öngörülmüştür.
Tüketiciyi Koruma Yasası uyarınca tüketicinin satın aldığı mal ve hizmetlerin geri verilerek bedelinin geri alınması veya başka bir mal veya hizmet ile değiştirilmesi durumunda satıcıların mükellef olmayan kişilere yapmış oldukları iadelerin belgelendirilmesi için 54 seri numaralı KDV genel tebliği uyarınca satıcıların söz konusu malları geri alırken gider pusulası düzenlemeleri gerekmektedir. Ancak Tüketiciyi Koruma Yasası gereği olarak geri alınan mallar için düzenlenecek olan gider pusulasının ekinde söz konusu malların satışında düzenlenen fatura veya benzeri belgenin yer alması gerekmektedir.
Birinci ve ikinci sınıf tacirlerin vergi mükellefiyeti olmayan gerçek kişilerden satın aldıkları taşıtların kayda alınması sırasında, bazı mükellefler gider pusulası düzenlemekte ve satıcı konumundaki kişilere bu pusulayı imzalatarak, alışlarını belgeye bağlamakta, bazı mükellefler ise noter satış senedi ile yetinmektedirler.
Konuya ilişkin olarak İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen bir özelgeye göre vergi mükellefiyeti olmayan kişilerden noter satış senedi ile satın alınan taşıtlar için gider pusulası düzenlenmesi gerekmekte olup, esnaf muaflığından yararlanmayan ve vergi mükellefi olmayan şahıstan alınan araç için gider pusuları düzenlenmesi öngörülmüştür. (İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı 17.9.2009 gün ve 94365 sayısı özelge).
Dolayısıyla "bu kapsamda vergi mükellefi olmayan gerçek şahıslardan alınan taşıtların kayda alınmasında noter sözleşmesinin kullanılması belirtilen düzenlemeler uygun olacaktır." (Özcan, Zekai "Vergi Mükellefi Olmayan Gerçek Şahıslardan Alınan Taşıtların Noter Satış Sözleşmesi ile Kayda Alınması" Mali Pusula Sayı: 58, Sf: 46-47).
Gerçekte; sahipliği tescile bağlı işlemlerde esas olan, tescil işlemidir. Bu nedenle motorlu taşıtlar, adına taşıt kayıt ve tescil edilmiş olana gerçek ve tüzelkişilere aittir. Uygulamada sahipliği tescile tabi işlemler dahil olmak üzere birçok değeri yüksek olan varlıkların satışı artık gider pusuları ile yapılır hale gelmiştir. Bu tür işlemlerin gider pusulası yapılması hali vergi idaresince kabul edilmiş bulunmaktadır.
Gider pusulası ile yapılan işlemler yine uygulamada mükellefiyet tesisini olumsuz etkilemektedir. Daha açıkçası birçok kişi değişik şekillerde edinmiş oldukları varlıkları gider pusulası ile satmak suretiyle elde ettikleri kazançları vergi dışı bırakabilmektedir.
Uygulamada icra daireleri tarafından yapılan satışlarda satın alınan mallar birkaç gün içinde gider pusulası ile satılabilmekte ve ticari işletmelerin aktifine bu varlıklar gider pusulası ile intikal ettirilerek amortisman konusu yapılmaktadır. Bu durumda yine çoğu kez düzenlenen gider pusulaları üzerindeki değerler gerçek satış bedelini yansıtmamaktadır. Ayrıca satışı yapanlar esnaf muaflığından da yararlanmadığı için söz konusu satış bedelleri Gelir Vergisi Yasası'nın 94'üncü maddesi uyarınca tevkifata da tabi tutulmamaktadır.

Veysi Hoca yazmış 27/10/2009 Referans

10 Ekim 2009 Cumartesi

Ltd den AŞ ye yol haritası.

Limited Şirketin Anonim Şirketine Dönüşümü

Limited Şirketin Anonim Şirketine Dönüşümü TTK ya göre bu nev’ i değişimidir. Tüzel kişiliğin şahsiyeti değişmez, şirket eskisinin devamı sayılır.Eski şirkete ait hak ve borçlar yeni şirkete intikal etmiş olur. Bir ticaret şirketinin nev’ inin (şeklinin) diğer bir ticaret şirketi nev’ ine çevrilmesi kanunda aksine hüküm olmadıkça, yeni şekle ait kuruluş merasimine tabidir.
a) Limited şirket ortaklar kurulu, Anonim şirket olma kararı verecektir.
b) Limited şirketinin değer tespiti mahkemece yapılacaktır.
c) Limited şirket yerine en az ( 5) ortaklı Anonim Şirket ana sözleşmesi yapılacaktır.
d) Bundan sonra yeni kurulan şirket, ticaret siciline tescil ve ilan edilir. Böylece Limited Şirket, Anonim Şirket olur.
Ancak, vergi yasaları ve diğer yasalar açısından ise dönüşüm sonuçları aşağıdaki gibidir.
Kurumlar Vergisi Kanunu Açısından:
a) Şirket ortaklar kurulu kararının Ticaret Sicilinde tescil edildiği tarih devir tarihi sayılır
b) Limited Şirket ve Anonim Şirket, Limited Şirketine ait müşterek imzalı kurumlar vergisi beyannamesini 30 gün içinde vergi dairesine verirler, ve vergiyi öderler.
c) Şirketin devir tarihine kadar olan kazancı vergilendirilmiş olur. Birleşme kârı hesaplanmaz ve vergilendirilmez.
d) Anonim Şirket, Limited Şirketin tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarını ödeyeceğini, bütün diğer ödevleri yerine getireceğini, nev’i değiştirme sebebiyle verilecek beyanname ekinde vereceği bir taahhütname ile taahhüt eder. ( Vergi dairesi isterse Anonim Şirket’ den teminat talep edebilir. )
Görüldüğü gibi şekil değiştirme tarihinden ( 01 Ekim olsun) itibaren 30 gün içinde (yani 31 Ekime kadar) Limited Şirketin devir beyannamesi verilmesi için devir bilançosu çıkarılmalıdır. Bu da epey çalışmayı gerektiren zahmetli bir iştir. Bir diğer ifade ile devir bilançosu, mahkeme, genel kurul ve ticaret siciline tescil ile vergi beyannamelerinin 30 gün içinde tamamlanması önem taşımaktadır.
Katma Değer Vergisi Kanunu Açısından:
Türk Ticaret Kanunu ( TTK) 152. maddeye göre limited şirketin anonim şirkete dönüşü Katma Değer Vergisine tabi değildir. KDV kanununun 17/4c maddesine göre; “ Gelir Vergisi Kanunun 81. maddesinde belirtilen işlemler ile Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre yapılan devir ve bölünme işlemleri Katma Değer Vergisi Kanunu’ndan istisna edilmiştir.”Limited Şirket’in Anonim Şirket’e dönüşümü KDV kanunu açısından devir sayılmaktadır.Bu kapsamda vergiden istisna edilen işlemler bakımından KDV Kanunu’nun 30. maddesinin (a) bendi hükmü uygulanmaz. İşlem sonunda faaliyetini bırakan, bölünen veya infisah eden mükelleflerce yüklenilen ve indirilemeyen vergiler, faaliyete başlayan veya devir ve bölünme sonrasında devredilen veya bölünen kurumların varlıklarını devralan mükellefler tarafından mükerrer indirime yol açmayacak şekilde indirim konusu yapılır. KDV Kanunu’nun 30/a maddesi indirilemeyecek KDV’ yi tarif etmiş olup, yukarıda da belirtildiği üzere devir, dönüşüm, nev’i (veya şekil) değiştirme halindeki KDV, yeni şirket tarafından indirilebilecek KDV olarak hesaplara kaydedilecektir. Ancak, burada mükerrer indirim yapılmamasına özellikle dikkat etmek gerekir.
Amortisman Uygulaması:
Ltd. Şirketin bilançosu bir bütün halinde Anonim Şirket nev’ine devredildiği veya Anonim Şirket şekline dönüştüğü takdirde amortisman hesapları ve uygulaması aynen devam eder. Yeniden değerleme hesapları var ise olduğu gibi devam eder. Devredilen yeniden değerleme fonu veya enflasyon düzeltmesi olumlu farkları henüz sermayeye ilave edilmemişse, nev’i değiştirme işlemlerinden sonra da sermayeye ilave edilebilir.
Ödeme Kaydedici Cihazlar: Yeni kurum, ödeme kaydedici cihazları kullanacaksa bunun için ilgili vergi dairesine müracaat edip gerekli değişiklikleri yaptıracaktır. Eğer kullanmayacaksa iptal ettirecektir.
Gayrimenkullerin (Taşınmazların) İntikali:
Yeni Medeni Kanunun 705. maddesine göre taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tapu kütüğüne tescil ile olur.Bu sebeple Ana sözleşmede sermaye olarak konulmuş olan gayrimenkuller ( taşınmazlar), tapuda tescil olmadıkça yeni şirkete geçmiş sayılmaz.Tapuya tescil harcını Harçlar Kanunu düzenler. 492 sayılı Harçlar Kanunu’ nun 123. maddesine göre; “ Anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin kuruluş, sermaye artırımı, birleşme, devir, bölünme ve nev’i değişiklikleri nedeniyle yapılacak işlemler......................... harca tabi tutulmaz”Demek ki, gayrimenkullerin (taşınmazların) , Limited Şirketinin Anonim Şirketine dönüşmesinde tapuya tescili harca tabi değildir.
Taşıtların Yeni Şirkete Kaydı:
Harca tabi değildir. Trafikte kaydı gerekir.
İş ve Kredi Sözleşmeleri, Hak, İmtiyaz ve Ruhsatları:
Nev’ i değiştirme halinde Limited Şirketin tüm hak ve borçlarının Anonim Şirketine geçtiğinin iş ve kredi sözleşmesinin taraflarına duyurulması gerekir.
Yatırım İndirimi:
Limited Şirketin, Anonim Şirketine dönüşü halinde, Limited Şirketin yararlandığı yatırım indiriminin geriye alınması söz konusu değildir. Ancak, Anonim Şirket kalan yatırım indiriminden yararlanamaz. Bugün için devreden yatırım indirimi olan Limited Şirketlerin Anonim Şirket haline dönüşümü yatırım indirimi kullanımını önlemekte ise de 2008 yılından itibaren bu mahzur da ortadan kalkacaktır. Çünkü Yatırım İndirimi bu tarihte kesin olarak kalkmış olacaktır.Nev’i değişikliğinin muhasebeleştirilmesi olayı bu yazımıza sığmayacak özel bir yazı konusudur.
Bankalarla olan ilişkiler:
Bankaların teminat mektubu, kredi hesapları, buna benzer konularda Limited Şirketin Anonim Şirkete dönüşümünden önce bankalarla görüşülüp mutabakat kalındıktan sonra dönüşüme başlamak iyi olur. Bankalara yapılan bu işlemin ticareti kolaylaştırıcı ve iyi niyetli bir işlem olduğu belirtilmelidir.

Ticaret Hukuku Açısından;
TTK 152.md dışında, dönüşüme ilişkin olarak genel bir hüküm ön görülmemiştir.Bu md ye göre; “Bir ticaret şirketinin diğer bir ticaret şirketi nev’ine çevrilmesi kanunda aksine hüküm olmadıkça yeni nev’e ait kuruluş merasimine tabidir.Böylece yeni nev’e çevrilen şirket eskisinin devamıdır.” Buna göre, uygulamada eski şirket yeni şekle ait kuruluş merasimini gerçekleştirerek, yeni şekle dönüşebilmektedir.
Dönüşüm sürecinde yapılması gereken işlemler aşağıda sıralanmıştır.
1. Limited Şirket Ortaklar Kurulu Kararı Alınması
;

Alınacak kararda aşağıdaki iki hususa yer verilmelidir. a) Şirketin TTK’nun 152. maddesi hükmüne göre nev’i değiştirerek anonim şirkete dönüştürülmesine, b) Nev’i değişikliği için öncelikle limited şirketin özvarlığının ilgili mahkemece tespit ettirilmesine,
2. Şirket Ortaklarının Aldığı Ortaklar Kurulu Kararının Noterden Onaylanması.
3. Son Durum Limited Şirket Bilançosunun Çıkartılması;

Burada son durum bilançodan neyin veya hangi tarihin kastedildiği belli olmamakla birlikte, mahkemeye sunulmak üzere hazırlanan bilançonun başvuru tarihinden geriye doğru üç aydan fazla olmamasına dikkat edilmelidir.
4. Özvarlık Tespiti İçin Mahkemeye Başvuruda Bulunulması;

Limited şirketin özvarlığı, anonim şirkete ayni sermaye olarak konulacağı için, özvarlığın ilgili mahkemece tayin edilecek bilirkişilerce tespit edilmesi gerekmektedir. Bu konudaki başvurunun, Ticaret Mahkemesine, eğer yoksa Asliye Hukuk mahkemesine yapılması gerekmektedir.
Başvuruda bulunacak Limited Şirketin dilekçesine aşağıdaki belgeler ek’lenmelidir.
a) Şirketin ana sözleşmesi,
b) Ticaret sicili belgesi,
c) Dönüşüme ilişkin ortaklar kurulu kararı,
d) Şirket ortakları arasında anonim şirket var ise, yeni kurulacak şirkete iştirak edileceğine ilişkin yönetim kurulu kararı,
e) Şirketin en son bilançosu ve buna ilişkin mizanı ile, inceleme dönemi yevmiye defteri, envanter defteri ve inceleme dönemi ile önceki yıl defterlere ilişkin noter tasdik bilgileri,
5. Anonim Şirket Ana Sözleşmesinin Hazırlanması;

Hazırlanacak ana sözleşme, tipik anonim şirket kuruluş sözleşmesinden, aşağıdaki hususlarda farklılık veya özellik arz etmektedir. (Nev’i değişikliği tadil değildir, yeni şirkette tadil’e ihtiyaç ver ise bu durum ayrı bir prosedür ile yerine getirilmelidir.)
a) Kurucular Maddesinde; “…………………..Limited Şirketi ünvanlı şirketin T.T.K.nun 152’nci maddesi gereği nev’i değiştirmek suretiyle aşağıda adları, soyadları, ikametgahları ve uyrukları yazılı buluna kurucular arasında bir anonim şirket kurulmuştur” ibaresine yer verilmelidir.

b) Unvan Maddesinde; “Lİmited” kelimesi yerine “Anonim” kelimesinin dışında değişiklik yapılamaz, nev’i değişikliği unvan değişikliği anlamına gelmez.
c) Amaç ve Konu Maddesinde; Limited şirketin ilgili maddesi aynen yazılacaktır.
d) Sermaye Maddesinde;
Kurucuların (ortakların) sermaye payları ve sermayeleri yazıldıktan sonra, “tarafından muvazaadan ari olarak ve tamamen taahhüt edilmiştir. ……………… TL. nakdi sermaye, …………..… TL. ayni sermaye olmak üzere toplam ……………….. TL.sermaye T.T.K.’nun 152’nci maddesi gereği nev’i değiştiren, …………… Ticaret Sicil Memurluğu’nun, …………/………….. sicil numarasında kayıtlı …………………. Limited Şirketi’nin sermayesi olup, bu sermaye …………. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….…….. tarih, ……… sayılı kararı ve ………… tarihli Bilirkişi Raporu ile tespit edilmiş bulunmaktadır. Söz konusu şirketin nev’i değişikliği yolu ile kurulduğu, T.T.K.’nun 152’nci maddesi uyarınca eski şirketin devamı olduğu, bu itibarla ………………. Limited Şirketi’nin bütün aktif ve pasifinin, mal varlığının, bütün vecibelerinin, taahhütlerinin, ………………….. Anonim Şirketi’ne başkaca bir işleme ihtiyaç kalmaksızın devir olduğu, ayni ticaret sicili kaydını da devam ettirecek şirketin faaliyetine ara vermeksizin devam olunacaktır.” Ayrıca; hisse senetlerinin tamamı nama yazılıdır, sermayenin tamamı ödenmedikçe hamiline yazılı hisse senedi çıkarılamaz v.b.hususlara yer verilecektir.

Yukarıdaki hususlar dışında, anonim şirket kuruluş ana sözleşmesindeki diğer tüm hükümler (maddeler) yeni sözleşmeye aynen yazılacaktır.
6. Ana sözleşmenin Noter’ce Onaylanması;

Yeni bir anonim şirket kuruluşunda olduğu gibi, nev’i değişikliğini içeren ana sözleşme noterde imzalanıp tasdik edilerek, kuruluş merasimindeki tüm harçlar ödenecektir.
7. Ticaret Siciline Tescil ve İlan İşlemleri;

Bundan sonraki işlemler normal kuruluş işlemlerinin tescil ve ilanındaki prosedür olup, ticaret siciline aşağıdaki belge ve bilgiler tevdi edilir.
a) Dilekçe (bağlı olunan vergi dairesi belirtilmeli,imzalanmalı,vekaletin aslı ekli),
b)Kuruluş bildirim formu (doldurularak yetkili tarafından imzalanmalıdır – 3 nüsha)
c) Noter onaylı ana sözleşme (3 nüsha),
d) Nevi değiştiren şirketin yetkili organ kararı,
e) Nevi değiştiren şirketin öz varlık tespiti ile ilgili bilirkişi raporu ve bilirkişi atanmasına ilişkin mahkeme kararı,
f) Yetkililerin şirket unvanı altında imza beyannamesi (2 nüsha),
g) Yeni giren ortak varsa nüfus sureti (noter veya muhtar onaylı – 2 nüsha),
h) Oda kayıt beyannamesi
----------------------------------------------------------
dava masrafı 1000 TL civarında ,diğer AŞ kuruluş noter tescil ilan 1500-2000 arası toplam 3000 TL
en az 15 gün sürer.

A.İsmet Tekin
232-4251200/4849278/4899934

30 Eylül 2009 Çarşamba

2009 kar payı vergilendirme.

Kar Paylarının Beyanı ve Kesilen Vergilerin Mahsubu
Gerçek kişilerin elde ettiği karpayları,beyana tabi başka gelirin bulunmaması , Türkiye’de vergi kesilmiş olması,2009 yılı için 22.100 TL yi aşmaması koşuluyla beyan edilmez.Menkul kıymet yatırım fonlarından elde edilen kar payları tutarı ne olursa olsun beyan edilmez.
Gelir Vergisi Kanununun 22.md 2.fıkrasında; tam mükellef kurumlardan elde edilen kar paylarının yarısı gelir vergisinden istisna edilmiş, kar payının beyanı halinde, karın dağıtımı aşamasında kurum bünyesinde yapılan tevkifatın tamamının yıllık beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup edileceği hükme bağlanmıştır.Buna göre,kar paylarının yarısı gelir vergisinden istisna olduğundan; kalan tutar 22.100 lirayı aşıyor ise beyan edilecektir. Beyan edilen tutar üzerinden hesaplanan gelir vergisinden karın dağıtımı aşamasında kurum bünyesinde yapılan tevkifatın tamamı mahsup edilecektir. Mahsup sonrası kalan tutar genel hükümler çerçevesinde red ve iade edilecektir.Karın sermayeye ilavesi ile elde edilen kar payları için beyanname verilmez.

Örnek 1: Bay(A) nın 2009 da (X) A.Ş.den elde ettiği kar payı 25.000 liradır. Bay(A)’nın beyana tabi başka bir geliri yoktur.Karpayı kurum bünyesinde %15 tevkifata tabi tutulmuştur.25.000x0,15=3.750 lira. Ele geçen karpayı 21.250lira olup,bu tutar kurum bünyesinde yapılan tevkifat dikkate alınarak brüt tutara tamamlanacak, beyanname verilip verilmeyeceğine ilişkin hesaplama bu tutarın yarısı esas alınarak yapılacaktır. 25000/2=12500TL.Bu tutar 21.200 den düşük olduğundan beyanname verilmeyecektir.

Örnek 2: Bay (B), 2009 takvim yılında (Y) Anonim Şirketine ait hisse senetlerinden 80.000lira, (Z) Anonim Şirketine ait hisse senetlerinden ise 10.000 lira kar payı elde etmiştir. Elde edilen kar payı her iki kurum bünyesinde %15 tevkifata tabi tutulmuş olup, tevkif edilen vergi toplam 13.500liradır.
(1) numaralı örnekte açıklandığı üzere yapılacak hesaplamada kar payının brüt tutarı esas alınacak olup, mükellefin beyanı aşağıdaki gibi olacaktır:
Kar Payı Toplam Tutarı (Brüt) 90.000 lira
İstisna Edilen Tutar(90/2) 45.000 lira
Beyan edilen Tutar 45.000 lira
Hesaplanan G.Vergisi (**) 10.168 lira
Mahsup Edilecek Vergi 13.500 lira
İadesi istenecek Vergi 3.332 lira

(**) Bu tutar şu 2009 yılı gelir vergisi tarifesine göre hesaplandı:
8700 liraya kadar %15
22100 liraya kadarın 8700 lirası için 1305 lira fazlası için %20
50000 liraya kadarın 22100 lirası için 3985 lira fazlası için %27
50000 liradan fazlanın 50000 lirası için 11518 lira fazlası için %35

17 Eylül 2009 Perşembe

Cari Hesap Mahsuplu Sermaye Artışı

Rapor Sayısı : 2008/2/B 04 / 08 / 2008
SERMAYEYE İLAVE EDİLECEK
ORTAK ALACAKLARININ (ORTAKLARA BORÇLAR)
TESPİTİNE AİT SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLİK RAPORU

İNCELEMEYİ YAPAN SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRİN :
ADI SOYADI :
BAĞLI BULUNDUĞU ODA :
RUHSAT NUMARASI :
ODA SİCİL NUMARASI :
BÜRO SİCİL NUMARASI :
KAŞE NUMARASI :
İŞ ADRESİ :
TELEFON :
VERGİ DAİRESİ, HESAP NO :

TESPİTİ YAPILAN ŞİRKETİN :
ÜNVANI :
ADRESİ :

TİCARET SİCİL NUMARASI :

VERGİ DAİRESİ, HESAP NO :
SERMAYESİ :

1- GENEL BİLGİ
....................................adresinde faaliyet göstermektedir. ................tarihli Ortaklar Kurulu Kararına göre şirket ortakları, arttırılan sermayeye tekabül eden .................- TL’nı, şirketten olan alacakları ile ödeme kararı aldıklarından bu raporun konusunu ortakların şirketten olan alacaklarının tespiti oluşturmuştur.

2-ŞİRKETİN YASAL DEFTERLERİNİN TASDİKİNE İLİŞKİN BİLGİLER :
YILI
YASAL DEFTERİN NEVİ
TASDİK MAKAMI
TASDİK TARİHİ/NOSU 3

3-İ N C E L E M E L E R :
Ortakların Şirketten Olan Alacak Tutarının Tespiti : ........................tarihli mizana göre ortakların kısa vadeli alacaklarının takip edildiği 331 hesabın alacak bakiyesi .......................TL.’dir.
Bu tutarın ...............- TL.’lik kısmının Ortak .......................... ait olduğu anlaşılmıştır. Bu tutar Sermaye artırımı için kullanacaktır. .................................. Şirketi’nin 200.. yılı Yasal Defter kayıt ve belgelerinin incelenmesi neticesinde,
ORTAKLARA BORÇLAR HESABI (331) oluşturulması; Vergi Kanunları, Tek düzen hesap ve genel kabul görmüş Muhasebe kurallarına göre yapılığı tespit edilmiştir.

4- SONUÇ :İstanbul Ticaret Sicili Memurluğu’nun ........................ sicilinde işlem gören .......................Şirketi’nin defter kayıt ve belgeleri incelenmiş, inceleme sonucunda (331) ORTAKLARA BORÇLAR Hesabı kalemlerinin doğru ve eksiksiz şekilde hesaplandığı tespit edilmiş bu alacakların Sermaye arttırımda kaynak olarak kullanılmasında, yasal mevzuata aykırı bir durum olmadığı tespit edilmiştir.
SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİR



---------------------------------------------------------



...................................................LİMİTED ŞİRKETİ ORTAKLAR KURULU KARARI

Karar Tarihi: ...............................
Karar No : .......

Şirket sermayesinin ...........................TL den .............................TL ye çıkarılmasına ve şirket ana sözleşmesinin sermaye maddesinin aşağıdaki şekilde tadil edilmesine oy birliği ile karar verildi.

Yeni şekil
Madde: 6
Şirketin sermayesi ..............................olup Bunun; ..................................TL’si .....................................................TL’si ........................................‘a aittir.Eski sermayenin tamamı ödenmiştir.Bu defa artırılan sermayenin ........................TL nin ortakların şirketten olan alacaklarından karşılanacaktır.

Ortak alacakları, İzmir Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler odasına 975 sicil numarası ile kayıtlı Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Ali İsmet tekin tarafından ..........................tarihli ............. sayılı raporu ile tespit edilmiştir.

ORTAK ORTAK

15 Eylül 2009 Salı

VUK Mük 355 son hali (2009/eylül)

Kanun Ad
VERGİ USUL KANUNU
Madde No
Mukerrer Madde 355
Kapsam
(4369 sayılı Kanunun 13 üncü maddesiyle değişen madde) Bu Kanunun 86, 148, 149, 150, 256 ve 257 nci maddelerinde yer alan zorunluluklar ile mükerrer 257 nci madde uyarınca getirilen zorunluluklara uymayan (Kamu idare ve müesseselerinde bilgi verme görevini yerine getirmeyen yöneticiler dahil);
1. Birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında (5904 sayılı Kanunun 22 inci maddesiyle değişen ibare. Yürürlük; 01.08.2009)1.000 Türk Lirası(***),
2. İkinci sınıf tüccarlar, defter tutan çiftçiler ile kazancı basit usulde tespit edilenler hakkında (5904 sayılı Kanunun 22 inci maddesiyle değişen ibare. Yürürlük; 01.08.2009) 500 Türk Lirası(****), ,
3. Yukarıdaki bentlerde yazılı bulunanlar dışında kalanlar hakkında (5904 sayılı Kanunun 22 inci maddesiyle değişen ibare. Yürürlük; 01.08.2009)250 Türk Lirası(*****),
Özel usulsüzlük cezası kesilir.
Bu hükmün uygulanması için, bilgi ve ibraz ödevinin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılacak tebliğlerde bilginin verilmesi için tayin olunan sürede cevap verilmemesi, eksik veya yanıltıcı bilgi verilmesi veya defter ve belge ibrazı için tayin olunan süre ile defter ve belgelerin süresinde ibraz edilmemesi durumunda haklarında Kanunun ceza hükümlerinin uygulanması cihetine gidileceğinin ilgililere yazılı olarak bildirilmesi şarttır. (evet böyle bu şart ama)
Özel usulsüzlük cezası kesilmesine rağmen mecburiyetleri yerine getirmeyenlere yeniden süre verilerek bu mecburiyetleri yerine getirmeleri tebliğ olunur. Verilen sürede bu mecburiyetlerin yerine getirilmemesi halinde yukarıda yazılı özel usulsüzlük cezaları bir kat artırılarak uygulanır.(**)
(5904 sayılı Kanunun 22 inci maddesiyle eklenen fıkra. Yürürlük; 01.08.2009) Ancak, bu ödevlerin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığınca yapılan düzenleyici idari işlemlerle duyurulması halinde, ilgililere ayrıca yazılı olarak bildirilme şartı aranmaz.
(bu cümle işi bozuyor)
(5228 sayılı Kanunun 10'uncu maddesiyle eklenen fıkra) Tahsilat ve ödemelerini banka, benzeri finans kurumları veya posta idarelerince düzenlenen belgelerle tevsik etme zorunluluğuna uymayan mükelleflerden her birine, her bir işlem için bu maddeye göre uygulanan cezalardan az olmamak üzere işleme konu tutarın % 5'i nispetinde özel usulsüzlük cezası kesilir. Bu şekilde ceza kesilen mükellefler hakkında üçüncü fıkra hükmü uygulanmaz.
(5398 sayılı Kanunun 23'üncü maddesiyle eklenen fıkra Yürürlük; 21.07.2005) Elektronik ortamda beyanname verilmesi mecburiyetine uyulmaması halinde kesilmesi gereken özel usûlsüzlük cezası, beyannamenin kanuni süresinin sonundan başlayarak elektronik ortamda 15 gün içinde verilmesi halinde 1/4 oranında, bu sürenin dolmasını takip eden 15 gün içinde verilmesi halinde ise 1/2 oranında uygulanır.
(5904 sayılı Kanunun 22 inci maddesiyle eklenen fıkra. Yürürlük; 01.08.2009) Elektronik ortamda verilme zorunluluğu getirilen bildirim veya formlara ilişkin olarak süresinden sonra düzeltme amacıyla verilen bildirim ve formların, belirlenen sürelerin sonundan itibaren 10 gün içinde verilmesi halinde özel usulsüzlük cezası kesilmez, takip eden 15 gün içinde verilmesi halinde ise kesilmesi gereken özel usulsüzlük cezası 1/2 oranında uygulanır.(5904 sayılı Kanunun 22 inci maddesiyle eklenen fıkra. Yürürlük; 01.08.2009)Elektronik ortamda beyanname ile bildirim ve form verme mecburiyetine uymayanlara bu maddeye göre ceza kesilmesi halinde, 352 nci maddenin birinci derece usulsüzlüklerle ilgili (1) numaralı bendi ile ikinci derece usulsüzlüklerle ilgili (7) numaralı bendi uyarınca ayrıca ceza kesilmez.(bak bunu da şimdi gördüm demekki ayrıca ceza kesilmeyecek hani onlar az olduğu için ben eklemedim dediklerim yokmuş zaten)

21 Temmuz 2009 Salı

Varlık Barışı II

Yürürlük süresi biten önceki uygulamaya göre yurtdışında bulunan ve kayıtlarda yer almayan bazı varlıklar yurtiçine getiriliyor ve beyan ediliyordu. Yurtiçinde bulunan ve kayıtlarda yer almayan aynı tür varlıklar beyan edilerek kayıt altına alınabiliyordu. Bu uygulamanın maliyeti yurtdışından getirilen varlıklar için %2,yurtiçindeki varlıklar için %5 oranında vergi ödemesiydi. Bu uygulamanın en önemli fonksiyonu, olası vergi incelemelerinde ortaya çıkabilecek matrah farklarından beyan edilen varlıkların değerinin düşülmesi imkânı idi. Bu uygulamadan yararlanan mükellefler,vergi incelemelerine karşı sigortalarını yaptırmış olmaktaydılar. Örneğin 1.000.000 TL kayıt dışı bir varlık beyan eden mükellef,1.000.000 TL'lik matrah farkı çıksada herhangi bir vergi cezası ile karşılaşmayacak.
TBMM'de kabul edilen 5917 sayılı kanun ile Varlık Barışı uygulaması tekrar canlandırıldı.

İşte yeni Varlık Barışı Yasası'nın uygulama esasları:

1- Uygulama/bildirim süresi: Yeni düzenlemeye göre Varlık Barışı'ndan yararlanmada son gün 30 Eylül 2009.Buna göre, gerçek veya tüzel kişilerce, 1/6/2009 tarihi itibarıyla sahip olunan ve yurtdışında bulunan;
- Para
- Altın
- Döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları
- Varlığı kanaat verici bir belgeyle ispat edilen taşınmazlar 30/09/2009 a kadar YTL cinsinden rayiç bedelle banka/aracı kuruma bildirilebilecek ya da vergi dairelerine beyan edilebilecek.

2- Ödeme süresi: Vergi dairelerine gerek yurtiçi gerekse yurtdışında bulunan varlıklar için bir beyanda bulunulduğunda, beyan edilen değerin %5'i oranında vergi tarh edilecek ve bu vergi tarhiyatın yapıldığı ayı izleyen aysonuna kadar ödenecek.Banka/aracı kurumlara bildirim yapılmışsa bu kurumlar, kendilerine bildirilen varlıklara ilişkin olarak %2 oranında hesapladıkları vergiyi,bildirimi izleyen ayın 15.günü akşamına kadar vergi sorumlusu sıfatıyla bir beyanname ile bağlı bulunduğu vergi dairesine beyan edip aynı sürede ödeyecekler.

3- Beyan edilen varlıklarla ilgili inceleme yapılmayacak: Beyan edilen varlıklar nedeniyle 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacak.

4-Beyan edilen değerler, indirimi reddedilen KDV'den mahsup edilebilecek: Eski uygulamada 2008 öncesinden vergi incelemelerinde bulunan matrah farklarından, beyan edilen varlıkların değeri mahsup edilebiliyordu. Bu uygulama, Vb ndan yararlananlara,vergi incelemesi sigortası sağlıyordu.Ancak vergi incelemelerinde,"matrah farkı" değil de indirimi reddedilen KDV ortaya çıkarsa mahsup yapılamıyordu. Örneğin bir vergi incelemesinde tespit edilen bir faturada yer alan KDV, fatura sahte gerekçesiyle indirim konusundan çıkartılırsa, beyan edilen varlıkların değeri bu KDV reddiyatından mahsup edilemiyordu.

Yeni uygulama ile indirimi reddedilen kdv ye ilişkin mahsup imkânı getirildi.İndirimi reddedilen kdv ye ilişkin mahsup edilecek matrah tutarı,indirimi reddedilen vergiye esas teşkil eden bedel olacak.İndirimi reddedilen vergiye ilişkin bedel tespit edilemezse mahsup tutarı, %18 KDV oranına göre hesaplanacak.

Böylece bilmeden sahte belge kullanımlarında olduğu gibi, KDV indirimi reddedilen mükellefler de,bu reddiyatlardan Varlık Barışı kapsamında beyan ettikleri varlıkların değerini düşebilecekler. Mesela 100.000 TL'lik sahte faturayı bilmeden kullanan mükellefler, 100.000 TL varlık beyanında bulunmuşlar ise, yapılacak mahsup sonucu 18.000 TL'lik KDV ödemekten kurtulacaklar.Ancak 5917 sayılı kanunla getirilen yeni düzenlemelere göre beyanda bulunanlardan 19/6/2009 dan önce haklarında vergi incelemelerine başlanmış olanlar, bu incelemelerle ilgili olarak mahsup imkanından yararlanamayacaklar.

5- Mahsuptan yararlanmak ödeme şartına bağlı:Mahsuptan yararlanmanın şartı, %2 veya %5 olarak tarh edilecek vergilerin ödenmiş olması.Bunları ödemeyenler mahsup imkânından yararlanamayacaklar. 22/11/2008-2/3/2009 tarihleri arasında yapılan bildirim/beyanlarla tahakkuk edip süresinde ödenmeyen vergiler 30/9/2009 a kadar gecikme zammıyla ödenmezse, mahsup imkanından yine yararlanılamayacak.

6- Önceki uygulamaya göre yapılan bildirimler ve tarhiyatlarda eski hükümler uygulanacak: Yeni uygulama ile yapılan değişikliklerden önce yapılan bildirim ve beyanlar ile tarhiyat ve mahsuba ilişkin olarak, 5811 sayılı Kanunun değişiklik yapılmadan önceki hükümleri uygulanacak. Dolayısıyla önceki dönemlerde beyan edilen varlıklarla ilgili olarak, 2008 öncesi dönemlere ilişkin vergi incelemelerinde KDV indirimi reddiyatı için mahsup imkânı geçerli olmayacak.

7- Varlık Barışı'nda bir daha süre uzatımı olabilir mi? 5917 sayılı kanun ile Bakanlar Kurulu'na bildirim ve beyan sürelerini, 30/9/2009 u izleyen 3.ayın sonuna kadar uzatmaya yetki verildi. Dolayısıyla Bakanlar Kurulu isterse,bir defaya mahsus,Varlık Barışı uygulama süresini 2009 sonuna kadar uzatabilir.


------------------------------------------------

Varlık Barışı uygulamasının 5917 sayılı kanunla yeniden yürürlüğe girmesiyle mükellefler yeniden vergi incelemesine karşı korunma, bir nevi sigorta yaptırma imkanına kavuştu.VB ndan yararlanıp yurtiçi veya yurtdışında yer alan ve kayıtlarda bulunmayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlarını beyan eden mükellefler, beyan ettikleri değerler kadar, olası vergi incelemelerinde çıkacak cezalı farklardan kurtulacaklar. Zira beyan edilen değerler, 2008 öncesi dönemlere ilişkin vergi incelemelerinde çıkan matrah farklarından mahsup edilebiliyor. Son düzenleme ile KDV indirim reddinde de mahsup imkanı getirildi.

Son gün 30 Eylül! Yeni uygulamaya göre yukarıdaki türden varlıklarını bir beyanname ile vergi dairelerine beyan ederek vergi incelemelerine karşı korunmak isteyen mükelleflerin 30/9/2009 a kadar beyannamelerini vermeleri gerekiyor.Bakanlar Kurulu'nun süreyi yıl sonuna kadar uzatma yetkisi var.

KDV indirimi reddi durumunda da mahsup var! VB ilk uygulamasında beyan edilen değerler, vergi incelemelerinde sadece matrah farklarından mahsup edilebiliyordu. Vergi farkları kapsam dışı idi. Yeni uygulamaya göre ise KDV indirimi reddi sonucu ortaya çıkan vergi farkları da kapsama alındı.

Örneğin 19/6/2009 dan sonra başlamış 2003-2007 yıllarını kapsayan vergi incelemesi geçiriyorsunuz. Defterlere 1.000.000 TL'lik sahte fatura (naylon fatura) işlendiği tespit edildi. Bu durumda eğer VB dan faydalanıp 1.000.000 TL bedelli para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmaz beyan ederseniz mahsup neticesinde,vergi incelemesi sonucu herhangi bir vergi veya ceza ödemeyeceksiniz.Varlık Barışı'ndan yararlanmamanız durumunda ise vergi farkına faiz ve cezanın da eklenmesi sonucu 500.000 TL'yi aşan bir tutarı ödemek zorunda kalabilirsiniz.

Halihazırda vergi incelemesi geçirmeyen mükellefler için de Varlık Barışı uygulaması sigorta işlevi görüyor. Zira vergi incelemesi, yıl kapandıktan sonra 5 yıl içinde herhangi bir yılda yapılabiliyor. Örneğin 2004 yılı defterleri, 2009 yılının sonuna kadar incelenebiliyor. Dolayısıyla şuanda vergi incelemesi geçirmiyor olmanız, ileride de geçirmeyeceğiniz anlamına gelmiyor. Varlık Barışı ileriki dönemler için inceleme riskini en aza indirmede önemli bir fonksiyona sahip.

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Bordroda eksik ücret tespiti,yallah hapise.

İşyeri açmak için yeterli maddi gücün olduğunu tart,cesaretini topla işyeri aç,
mal yada hizmet tedarik et, uygun ödeme koşullarını bulmaya çalış,
bu hizmet yada malı olduğu gibi yada daha değer katarak satmaya çalış,tahsilatla uğraş,
banka ya yalvar yakar,
daha gerçekten yılı karla kapatacağına emin olmadan kısa vadelerle hesaplanan gelir üzerinden peşin vergi öde,
katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi adı altında maliye adına tahsildarlık yap,
dönem sonunda ne kadar para kazandın hesapla beyan et öde,
bunlar kendine ait vatandaşlık görevlerin,

bunlar yetmesin işyerinde çalıştıracağın işçinin maaşından vergi kesmek,
kiradan vergi kesmek ve beyan etmekte senin üzerine yıkılsın,
bunlarda yetmesin işyerinde çalışan işçinin sosyal güvenliğini sağlamakta senin boynunun borcu olsun, sanki hala cumhuriyetin ilk yılları ssk nın ilk kuruduğu yıllardaki gibi bir işçi sınıfın var enseye tokadı yiyince ağzındaki lokmayı kaptırıyormuş gibi, devlet sana karşı onu korusun,
sen sömürgensin emeği sömürürsün şimdi diye iş davalarında o iddia etmekle yetinsin sen ispat etmekle yükümlülü ol aksini,
o da yetmesin işçi işe başlamadan onun sosyal güvenliğini başlatmak senin görevin olsun,
onun s.güvenlik primini hesaplayıp beyan etmek senin görevin olsun,
ödemek senin görevin olsun,
hatalı hesaplamada cezayı sen ye,
eksik çalışır ise eksikliği belgelendirmek senin görevin olsun,
işyerinde senin bütün uyarılarına rağmen kaza geçirse bir kulp bulunup sen suçlu çıkarıl tazminata mahkum ol,
o da yetmesin bordroda maaşı eksik beyan edildi diye sen hapse gir,
bu nedir yahu,
işçi kendi sosyal güvenliği kendi sağlasa ya,
işverene ne onun sosyal güvenliğinden?

12 Mayıs 2009 Salı

Kur farkı ve kdv.

KUR FARKLARINDA KATMA DEĞER VERGİSİ UYGULAMASI VE MUHASEBESİ (Batı Ymm sitesinden aldım.)
I. GİRİŞ:Bilindiği gibi, kur farklarının KDV’ne tabi olup olmaması sürekli tartışılmakta olup, Katma Değer Vergisinin yürürlüğe girdiği 1984 yılından bu güne kadar, bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, satıcı lehine veya aleyhine oluşan kur farklarının KDV karşısındaki durumu sorun teşkil etmiştir. Mali idare bu konu hakkındaki bilgi taleplerini muktezalar ve 14 no.lu Katma Değer Vergisi Sirküleri ile açıklamaya çalışmış ve son olarak 105 seri nolu KDV Genel Tebliğini yayımlamıştır.

II. YASAL DÜZENLEMELER:Kur farklarının KDV’ne tabi olması gerektiği, vergiyi doğuran olay ile ödeme tarihi arasındaki kur farklarının KDV hesaplanarak fatura edilmesi gerektiği hakkında Maliye İdaresi görüşünü açıklayan 14 numaralı KDV sirküleri ve 105 seri numaralı KDV Genel Tebliği’nin ilgili bölümleri aynen aşağıdaki gibidir.

Katma Değer Vergisi Sirküleri / 14
3. Yurt İçi Dövize Endeksli Teslimlerde Aleyhe Oluşan Kur Farklarının Vergilendirilmesi: Teslime konu mal yurt içinde katma değer vergisi uygulanmak suretiyle satın alınmışsa malı satın alan mükellef tarafından düzenlenecek faturada ;
- katma değer vergisi dahil toplam bedelin dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarih ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan aleyhe kur farklarına ait katma değer vergisinin, kur farkı bedeline iç yüzde oranı uygulanmak suretiyle,
- dövize endeksli toplam bedele katma değer vergisinin dahil edilmemesi durumunda vergiyi doğuran olay ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan aleyhe kur farkları üzerinden katma değer vergisi hesaplanarak,
ilgili dönemde her iki mükellef tarafından genel usul ve esaslar çerçevesinde işlem yapılacaktır. 4. İhraç kayıtlı Dövize Endeksli Teslimlerde Aleyhe Oluşan Kur Farklarının Vergilendirilmesi: Kanunun 11/1-c maddesi hükmü gereğince tecil-terkin uygulanmak suretiyle satın alınan mallara ait bedelinin dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda, vergiyi doğuran olayın meydana geldiği tarih ile ödeme tarihi arasında ortaya çıkan aleyhe kur farkları ihracatçı tarafından düzenlenecek fatura ile belgelendirilecek ve kur farkı üzerinden katma değer vergisi hesaplanmak suretiyle ihracatçı tarafından beyan edilerek ödenecektir. Söz konusu hesaplanan katma değer vergisi imalatçı tarafından genel hükümler çerçevesinde indirim konusu yapılacaktır.

105 Seri Numaralı KDV Genel Tebliği
E. VADE FARKI, KUR FARKI VE MATRAHTA DEĞİŞİKLİĞE YOL AÇAN İŞLEMLERDE KDV UYGULAMASI
1. Vade Farkları KDV Kanununun 24/c maddesine göre, vade farkı, fiyat farkı, faiz, prim gibi çeşitli gelirler ile servis ve benzer adlar altında sağlanan her türlü menfaat, hizmet ve değerler KDV matrahına dahildir.
Buna göre, teslim ve hizmet işlemlerine ait faturada ayrıca gösterilen vade farkları matraha dahil edilecek ve işlemin tabi olduğu KDV oranı üzerinden vergilendirilecektir.
Öte yandan, vadeli işlemlerde bedelin zamanında ödenmemesi nedeniyle ortaya çıkan yeni vade farkları da vadeli satışa konu teslim ve hizmete ilişkin matrahın bir unsuru olduğundan, bu vade farklarının ayrıca fatura edilmesi ve vadeli satışa konu teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemlerin tabi olduğu oran üzerinden KDV hesaplanarak, vade farkı faturasının düzenlendiği döneme ilişkin beyannamede beyan edilmesi gerekmektedir.

2. Kur Farkları Bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibariyle vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerekmektedir. Buna göre, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanacaktır.
Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.


III. KUR FARKI FATURASI NE ZAMAN DÜZENLENMELİDİR? Tebliğde, kur farkı faturasının ne zaman düzenleneceği ve katma değer vergisi matrahı olarak esas alınacak kur farkı tutarının nasıl hesaplanacağı şu şekilde açıklanmıştır.”Buna göre, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlemler için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanacaktır. “
Anlaşılması gereken;
1. Kur farkı faturası, işlem bedelinin tahsil edildiği tarihte düzenlenecektir.Bedel tahsil edilmediği sürece, dövizli alacak ve borçların VUK’nun 280’nci maddesine göre değerlendirilmesi ve oluşan kur farklarının kambiyo kar veya zararı olarak dönem gelir/kurumlar vergisi matrahına dahil edilmesi ile yetinilecektir.
2. KDV matrahına esas teşkil edecek kur farkı, teslim veya hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte (ya da aleyhe) kur farkı olacaktır.İki tarih arasındaki yabancı para değerlemeleri ve bunun sonucunda oluşan kambiyo kar ve zararı yok sayılacaktır.

IV. KUR FARKI FATURASINDA KDV ORANI NE OLMALIDIR? Tebliğde, düzenlenen kur farkı faturasındaki KDV oranın ne olacağı şu şekilde açılanmıştır.”Bedelin tahsil edildiği tarihte alıcı lehine kur farkı oluşması halinde, kur farkı tutarı üzerinden alıcı tarafından satıcıya bir fatura düzenlenerek, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki oran üzerinden KDV hesaplanması gerekmektedir.”

V. DÖVİZLİ İŞLEMLERDE KAYIT DÜZENİ NASIL OLMALIDIR? Bilindiği üzere, yabancı para üzerinden alacakların ve borçların değerleme günündeki bakiyeleri (Geçici vergi ve yıllık kurumlar vergisi hesap döneminin son günü) itibariyle VUK’nun 280’inci maddesi hükmüne göre değerlemeye tabi tutulmakta ve oluşan kur farkları kambiyo kar veya zararı olarak kayıtlara alınmaktadır.Burada dikkat edilmesi gereken, işlem ile bundan kaynaklanan alacak tahsilinin aynı geçici vergi dönemi içerisinde gerçekleşmesi halinde yada farklı geçici vergi ya da farklı hesap dönemlerinde gerçekleşmesi halinde izlenecek yolun ne olacağıdır.
· Bedelin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlendiği işlemlerde, İşlem ile bundan kaynaklanan alacak tahsilinin aynı geçici vergi dönemi içerisinde gerçekleşmesi halinde henüz her hangi bir kur değerlemesi yapılmamış olacağından, işlem ile tahsil tarihi arasında oluşan farka fatura düzenlenmesi yeterli olacaktır.
Örneğin: A A.Ş. Ağustos 2007 ayında KDV dahil 40.000 USD olan ticari emtiayı Eylül 2007 ayında tahsil etmek üzere B A.Ş.’ne satmıştır.(Satış tarihi kuru 1,30 YTL ve tahsil tarihi kuru 1,50 YTL dir.)
A A.Ş Satış tarihi muhasebe kaydı;
--------------------- ----------------------
120 Alıcılar 52.000,00
600 Yurt içi Satışlar 44.067,80
391 Hesaplanan KDV 7.932,20
--------------------- ---------------------
A A.Ş. tahsil tarihi muhasebe kaydı;
--------------------- -----------------------------
102 Bankalar 60.000,00
120 Alıcılar 52.000,00
646 Kambiyo Karları 6.779,66
391 Hesaplanan KDV 1.220,34
--------------------- --------------------------
· Bedelin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak belirlendiği işlemlerde, işlem ile bundan kaynaklanan alacak tahsilinin farklı geçici vergi ya da farklı hesap dönemlerinde gerçekleşmesi halinde, yabancı para cinsinden alacakların ve borçların değerleme günündeki bakiyeleri (Geçici vergi ve yıllık hesap döneminin son günü) itibariyle VUK’un 280’inci maddesi hükmüne göre değerlemeye tabi tutulmakta ve oluşan kur farkları kambiyo kar ve zararı olarak kayıtlara alınmaktadır.





Mali idarenin açıklaması doğrultusunda, işlem tarihi ile tahsil tarihi arasında oluşan kur farkının tamamı için fatura düzenlenmesi halinde, gelir/kurumlar vergisi yönünden mükerrer ya da eksik vergilendirmeye yol açacaktır. Mükerrer vergilendirmeyi önlemek için (Geçici vergi ve yıllık hesap döneminin son günü) yapılan değerleme ve bundan kaynaklanan kambiyo kar zararı kayıtlarının ters kayıtla kapatılması veya kambiyo karı ve kambiyo zararı yazılan tutarın gelir veya gider tahakkuku olarak kayda alınması gerekmektedir.
Örneğin: A A.Ş. 30.01.2007 tarihinde KDV dahil 20.000 USD olan ticari emtiayı 15.08.2007 tarihinde tahsil etmek üzere B A.Ş. ye satmıştır.( Satış tarihi kuru 1,30 YTL, 31.03.2007 tarihi kuru 1,35 YTL, 30.06.2007 tarihi kuru 1,45 YTL ve tahsil tarihi kuru 1,50 YTL dir.)

1. Yapılan değerleme ve bundan kaynaklanan kambiyo kar ve zararı kayıtlarının ters kayıtla kapatılması durumunda muhasebe kayıtları:
A A.Ş Satış tarihi muhasebe kaydı;
------------------------ 30.01.2007 -----------------------
120 Alıcılar 26.000,00
600 Yurt içi Satışlar 22.033,90
391 Hesaplanan KDV 3.966,10
----------------------- ------------------------

A A.Ş Geçici vergi tarihi ile muhasebe kaydı;
------------------- 31.03.2007------------------
120 Alıcılar 1.000,00
646 Kambiyo Karları 1.000,00
------------------- -------------------

A A.Ş Geçici vergi tarihi ile muhasebe kaydı;
------------------- 30.06.2007-----------------
120 Alıcılar 2.000,00
646 Kambiyo Karları 2.000,00
------------------- --------------------

A A.Ş Kur farkı hesabının ödeme tarihi itibariyle kapatılması;
------------------- 15.08.2007-----------------
656 Kambiyo Zararları 3.000,00
120 Alıcılar 3.000,00
------------------ ----------------------

A. A.Ş. İşlem tarihi ile tahsil tarihi arasındaki kur farkı üzerinden iç yüzde ile KDV hesaplanması, fatura edilmesi ve tahsilatın yapılarak kayda alınması;
------------------- 15.08.2007 -----------------------
102 Bankalar 30.000,00
120 Alıcılar 26.000,00
646 Kambiyo Karları 3.389,83
391 Hesaplanan KDV 610,17
-------------------- ------------------------






2. Yapılan değerleme ve bundan kaynaklanan kambiyo kar veya zararı yazılan tutarın gelir veya gider tahakkuku olarak kayda alınması durumunda muhasebe kayıtları:

A A.Ş Satış tarihi muhasebe kaydı;
------------------------ 30.01.2007 -----------------------
120 Alıcılar 26.000,00
600 Yurt içi Satışlar 22.033,90
391 Hesaplanan KDV 3.966,10
----------------------- ----------------------------

A A.Ş Geçici vergi tarihi ile muhasebe kaydı;
------------------- 31.03.2007------------------
181 Gelir Tahakkukları 1.000,00
646 Kambiyo Karları 1.000,00
------------------- -------------------

A A.Ş Geçici vergi tarihi ile muhasebe kaydı;
------------------- 30.06.2007-----------------
181 Gelir Tahakkukları 2.000,00
646 Kambiyo Karları 2.000,00
------------------- --------------------
A. A.Ş. İşlem tarihi ile tahsil tarihi arasındaki kur farkı üzerinden iç yüzde ile KDV hesaplanması, fatura edilmesi ve tahsilatın yapılarak kayda alınması;
------------------- 15.08.2007 -----------------------
102 Bankalar 30.000,00
120 Alıcılar 26.000,00
181 Gelir Tahakkukları 3.000,00
391 Hesaplanan KDV 610,17
646 Kambiyo Karları 389,83
-------------------- ------------------------

VI. SONUÇ: Bedeli döviz cinsinden ifade edilen işlemlerde, satıcı lehine veya aleyhine oluşan kur farkları vade farkı ile aynı mahiyette görülerek KDV’ne tabi olup, tahsil tarihinde fatura düzenlenecektir.
Düzenlenen kur farkı faturasındaki KDV oranı, teslim ve hizmetin yapıldığı tarihteki KDV oranı olması gerekmektedir.
Katma Değer Vergisi dahil toplam bedelin dövizli veya dövize endeksli olarak belirlenmesi durumunda iç yüzde yöntemiyle KDV hesaplanmalı, dövize endeksli toplam bedele katma değer vergisinin dahil edilmemesi durumunda oluşan kur farkı üzerinden ayrıca KDV hesaplanması gerekmektedir.
Yıl içinde VUK’un 280’inci maddesi hükmüne göre değerlemeye tabi tutulan dövizli alacak ve borçların mükerrer ya da eksik vergilemeye neden olmaması için oluşan kambiyo kar ve zararı kayıtları ters kayıtla kapatılmalı veya kambiyo karı ve kambiyo zararı yazılan tutar gelir ve gider tahakkuku olarak kayda alınmalıdır.

1 Nisan 2009 Çarşamba

İş ortaklığında artık tescil gerekiyor.

1 Nisan 2009 ÇARŞAMBA -Resmî Gazete-Sayı : 27187 Sanayi ve Ticaret Bakanlığından:TİCARET ŞİRKETLERİNİN TÜZEL KİŞİLİĞİ BULUNMAYAN BİR ORTAKLIK YAPISI İLE İŞLETTİKLERİ TİCARİ İŞLETMELERİN TİCARET SİCİLLERİNE TESCİLİ HAKKINDA TEBLİĞ (İÇ TİCARET: 2009/2)
Amaç ve kapsam MADDE 1 – (1) Bu Tebliğin amacı; iki veya daha ziyade hukuken ve iktisaden birbirinden bağımsız tüzel kişiliği haiz ticaret şirketlerinin belli bir amacı gerçekleştirmek ve kâr elde etmek için kurdukları ve müştereken yönettikleri tüzel kişiliği bulunmayan ortaklıklar aracılığıyla işletilen ticarî işletmelerin ticaret siciline tescil edilmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.
Dayanak MADDE 2– (1) Bu Tebliğ, 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 27 nci, 42 nci ve 274 üncü maddesi ile 8/1/1985 tarihli ve 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 33 üncü maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
Tescil MADDE 3 –
(1) Tüzel kişiliği haiz ticaret şirketlerinin müştereken belli bir amacı gerçekleştirmek ve kâr elde etmek için kurdukları ve müştereken yönettikleri tüzel kişiliği bulunmayan ortaklıklar aracılığıyla işletilen ticarî işletmeler talep edilmesi hâlinde ticaret siciline tescil edilir.(2) Bu şekilde ticaret siciline tescili istenilen tüzel kişiliği olmayan ortaklıklar aracılığıyla işletilen ticarî işletmelerin, ticaret siciline tescilinin istenebilmesi için söz konusu ortaklığa ilişkin sözleşmenin yazılı olarak hazırlanması ve notere onaylatılması zorunludur.(3) Düzenlenen sözleşmede;a) Ortaklığa ilişkin tarafların ticaret unvanları, merkez adresi, temsil ve ilzama yetkilileri,b) Ortaklığın açık olarak bir ticarî işletme işletmek üzere oluşturulduğu ve bu hususa konu ticarî işletmenin unvanı, adresi, amaç ve konusu, herhangi bir süre ile kurulmakta ise bu süre,c)Ortaklığa konu ticarî işletmenin kimler tarafından temsil edileceği,pilot/lider ortağın kim olduğu,hususları belirtilmek kaydıyla gerekli görülecek hususlara yer verilir.Ayrıca,sosyal güvenlik, vergi ve kamu ihale mevzuatı gibi ilgili mevzuat gereği aranılan diğer şartlar sözleşmede açıkça gösterilir.
Bildirim yükümlülüğü MADDE 4 – (1) Tüzel kişiliği bulunmayan ortaklıklar aracılığıyla işletilen ticarî işletmelerin tescili sözleşmede belirtilen adresin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilân edilir. Bu durum, ticaret sicili memurluğunca ortaklığı oluşturan tüzel kişilerin kayıtlı oldukları ticaret sicili memurluklarına aynı gün bildirilir.
Kayıt silme MADDE 5–(l)Bu Tebliğin 5 inci maddesine göre tescil edilmiş bulunan ticari işletmelerin ticaret sicilindeki kayıtları, tüm ortakların imzaları noterce tasdik edilmiş bir dilekçe ile yapacakları talep üzerine silinir.Herhangi bir sebeple sözleşmenin feshedilmesi hâlinde ise, bu durumun belgelendirilmek kaydıyla ilgilinin talebi üzerine ticarî işletmeye ait ticaret sicili kaydı silinir.
Yürürlük MADDE 6 – (1) Bu Tebliğ yayımı tarihinde yürürlüğe girer.Yürütme MADDE 7 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Sanayi ve Ticaret Bakanı yürütür.

13 Mart 2009 Cuma

Doğum Borçlanması (Resul Kurt'un 2 yazısı birden)

Kimler doğum borçlanması yapabilecek? Sosyal güvenlik reformu ile birlikte kadınların doğum nedeniyle çalışamadıkları ve bu nedenle sigorta primlerinin ödenmemesinden dolayı sigorta primlerinin yatmamasının telafisi amacıyla doğum borçlanması hakkı verildi. Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4-1/a’lı (SSK’lı) sigortalı kadının ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihten sonra iki defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden itibaren geçen iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla; * Hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması, * Çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunulan süreler borçlanma kapsamına alınmıştır. 4-1/a (SSK) bendi kapsamında olup hizmet akdine tabi çalışmakta iken doğum nedeniyle işinden ayrılan kadın sigortalılara doğumdan sonra geçen iki yıllık süreyi borçlanma imkanı sağlandığından isteğe bağlı sigortalı iken doğum yapan kadın sigortalılar söz konusu süreyi borçlanamayacaklardır. 4-1/a (SSK) bendine tabi kadın sigortalılardan ücretsiz doğum izin süreleri ya da analık izin süreleri ile doğumdan sonra geçen iki yıllık sürelerini borçlanmak isteyenlerin borçlandırılacak süreleri, sigortalının işten ayrıldığı tarih, sigortalının doğum yaptığı tarih ve kadın sigortalı adına doğumdan sonra prim ödenip ödenmediği hususları göz önünde bulundurularak Kurumca belirlenecek. Bu süreler için ayrıca belge istenmeyecektir. Bunların borçlanma talep dilekçesiyle başvurmaları yeterli olacaktır. 1 Ekim 2008 günü ve sonrasındaki ölümlerde yurtdışı borçlanma süreleri ile askerlik borçlanmaları gibi borçlanmalar 900 günün hesabında dikkate alınmayacak. 4-1/a sigortalılarının kendilerinin veya hak sahiplerinin yazılı talepte bulunmaları ve talep tarihinde prime esas günlük kazanç alt ve üst sınırları (01.01.2009-30.06.2009 döneminde 666,00.- TL ile 4.329,00.- TL) arasında olmak üzere, kendilerince belirlenecek günlük kazancın yüzde 32’si üzerinden borçlanma yapılabilecek. Örneğin, asgari ücretten borçlanma yapıldığında bir aylık doğum borçlanması için ödenecek tutar 213,12.- TL olacak. Borçlanma kapsamında olan süreler 4-1/a (SSK) sigortalılarının, ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başladığı tarihten sonra iki defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden itibaren geçen iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunulan süreler borçlanılabilecek. Borçlanma yapılabilmesi için, sigortalı kadının doğum tarihinden sonraki iki yıllık sürenin tabi olduğu işyerince onaylanan hizmet borçlanma başvuru belgesi ile yapılacak. Sigortalı kadının doğumdan önce çalışmaya başlayarak sigortalılık şartını yerine getirmesi, - Doğumun çalıştığı işinden ayrıldıktan sonra 300 gün içinde gerçekleşmesi, - Doğumdan sonra adına prim ödenmemesi ve borçlanacağı sürede çocuğunun yaşaması, Gerekmektedir. Kamuoyunda en çok tartışılan konu olan, 01.10.2008 öncesi doğumların borçlandırılıp borçlandırılmayacağına ilişkin olarak 2008/111 sayılı Genelge ile çözüm getirilmiştir. Buna göre, 01.10.2008 öncesi doğumlar için de diğer koşulların varlığı halinde borçlanma yapılacaktır. Örnek 1- 01/03/1995 tarihinden itibaren 4-1/a bendine tabi olarak çalışmaya başlayan sigortalı (A), 07/05/1996 tarihinde doğum yapmıştır. Bu sigortalı doğum sonrasını istirahatlı olarak geçirdikten sonra çalıştığı işinden ayrılmış ve 30/04/1999 tarihinde tekrar çalışmaya başlamıştır. Sigortalı (A), doğum yaptığı tarihten sonra çalışmaksızın yaklaşık 3 yıl geçirmiş ise de en fazla iki yıllık süreyi borçlanabileceğinden, adına prim ödenmemiş istirahatli olduğu 07/05/1996-07/05/1998 süresi ile çalışmadan geçirdiği süre dahil toplam 24 aylık süreyi borçlanabilecektir. Örnek 2- 15/04/1996 tarihinden itibaren 4-1/a bendine tabi olarak çalışmaya başlayan sigortalı (B), hamileliği nedeniyle yasal izin süresini beklemeden 06/05/1997 tarihinde işinden ayrılarak 300 günlük süre içinde 07/01/1998 tarihinde doğum yapmış ve 12/03/2001 tarihinde de tekrar çalışmaya başlamıştır. Çalışmadan boşta iken 300 günlük süre içinde doğum yapan bu sigortalı 07/01/1998-07/01/2000 tarihleri arasında geçen iki yıllık süreyi borçlanabilecektir. Doğum borçlanma tutarı nasıl hesaplanacak? Perşembe günü, doğum borçlanmasını açıklamıştım. Bugün de, doğum borçlanmasını açıklamaya devam ediyoruz. Borçlanma sürelerinin tespitinde Kurum gerektiğinde usulüne göre düzenlenmiş ayrı bir belgenin de ibrazını isteyebilecek. Ücretsiz doğum izni ya da analık izni süreleri ile 5510 sayılı 4-1/a bendi kapsamındaki (SSK) sigortalı kadının doğum tarihinden sonraki iki yıllık süresi tabi olduğu işyerince onaylanan ve örneği Kurumca hazırlanan hizmet borçlanması başvuru belgelerine göre Kuruma yapılacak. Borcun tamamının ya da bir kısmının bir ay içinde ödenmesi halinde, ödenen miktara karşılık gelen süre sigortalılık süresi olarak değerlendirilecek. Borçlanılan süreler, uzun vadeli sigorta ve genel sağlık sigortası bakımından 4-1/a bendi kapsamındaki (SSK) sigortalılık süresi olarak değerlendirilecek. Borçlanma tutarının hesaplanması Sigortalıların borçlanacakları sürelere ait prim tutarı, sigortalıların veya hak sahiplerinin talepte bulundukları tarihte prime esas kazancın alt ve üst sınırları arasında olmak üzere kendilerince belirlenen günlük kazancın % 32’si oranında hesaplanacaktır. Borçlanılacak sürenin hesabında ayın 28, 29, 30 ve 31 gün çektiği üzerinde durulmaksızın ay 30, yıl 360 gün olarak alınacaktır. Borçlanacağı sürenin başlangıcı ve bitişi ay içinde herhangi bir tarih ise o aylara ait gün sayısı parmak hesabı yapılmak suretiyle hesaplanacaktır. Prime esas günlük kazanç alt sınırı asgari ücretin otuzda biri, üst sınırı ise prime esas günlük kazanç alt sınırının altı buçuk katıdır. 01/01/2009-30/06/2009 tarihleri arasında prime esas kazancın alt sınırı günlük 22,20 TL, üst sınırı 144,30 TL olarak dikkate alınacak ve yapılacak hizmet borçlanması prime esas asgari günlük prim tutarı 22,20 TL x % 32 = 7,10 TL, azami prim tutarı 144,30 x % 32 = 46,18 TL’dir. 30 günlük doğum borçlanma tutarı da en az 213 TL ve en fazla 1.385,40 TL olacaktır. Sigortalıların hesaplanacak primlerini borcun tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödemeleri şartı ile borçlandırılarak, borçlandırılan süreleri sigortalılıklarına sayılacak. Sigortalılık borçlanması ile aylık bağlanmasına hak kazanılması durumunda, ilgililere borcun ödendiği tarihi takip eden ay başından itibaren aylık bağlanacak. Bir ay içinde ödenmeyen borçlanmalar için ise yeni başvuru şartı aranacak. Primi ödenmeyen borçlanma süreleri hizmetten sayılmayacak. Borçlanma sürelerinin ne şekilde belgeleneceğini belirlemeye Kurum yetkili olacak. Bu Kanuna göre tespit edilen sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler için borçlandırılma halinde, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlandırılan gün sayısı kadar geriye götürülecek. 01.10.2008 tarihinden sonra ölen sigortalıların hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanmasında aranan en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup toplam 900 gün prim ödeme gün sayısı şartlarının tespitinde, Kanunun yürürlük tarihinden önce yapılan her türlü borçlanma süreleri de dikkate alınmayacak. Doğum borçlanmasında önemli açıklamalar Sigortalılık borçlanması ile aylık bağlanmasına hak kazanılması durumunda, ilgililere borcun ödendiği tarihi takip eden ay başından itibaren aylık bağlanacak. Birinci doğumun gerçekleştiği tarihten itibaren iki yıllık süre geçtikten sonra ve sigortalı olarak tekrar çalışmaya başlamadan ikinci doğumunu yapan kadın sigortalı birinci doğum nedeniyle çalışmadan geçirdiği iki yıllık süreyi borçlanabilecek, ancak ikinci doğum için iki yıllık süreyi borçlanamayacaktır. Kadın sigortalı, doğumdan sonra iki yıldan daha az bir süreyi çalışmadan geçirmiş ise bu süreleri de borçlanabilecektir. İlk defa 4-1/a bendi kapsamında çalışırken doğum nedeniyle çalışmasına ara verip iki yıllık süreyi tamamladıktan veya tamamlamadan 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi ve 2008 yılı Ekim ayı başından sonra ilk defa (c) bendi kapsamında çalışan kadın sigortalılarda borçlanma talep tarihinde 4-1/a bendine tabi olma şartı bulunmadığından, doğumdan sonra geçen sürelerini borçlanabileceklerdir.

25 Şubat 2009 Çarşamba

1.SİNE 2.EKLENMİŞ VARLIK BARIŞI TEBLİĞİ

5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanuna İlişkin Genel Tebliğ (Seri No: 1)

1. Kapsam 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun[1] kapsamına, gerçek veya tüzel kişiler tarafından;
- Yurt dışında sahip olunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile varlığı kanaat verici bir belgeyle ispat edilen taşınmazlar,
- Yurt içinde sahip olunan ancak işletmelerin özkaynakları içinde yer almayan bu türden varlıklar ile
- Yurt dışı iştiraklerden ve şubelerden elde edilen kazançlar, yurt dışı iştirak hisselerinin satışından ya da yurt dışında bulunan kurumların tasfiyesinden doğan kazançlar
girmektedir. Buna göre,
- 1/10/2008 tarihi itibarıyla gerçek veya tüzel kişilerce sahip olunan ve yurt dışında bulunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının yurda getirilerek ekonomiye kazandırılması ile taşınmazların kaydedilmesine,
- Yurt içinde bulunan ancak 1/10/2008 tarihi itibarıyla işletmelerin özkaynakları içinde yer almayan bu türden varlıkların banka veya aracı kurumlardaki hesaba yatırılarak işletmelere sermaye olarak konulmasına,
- Bazı yurt dışı kazançların gelir veya kurumlar vergisinden istisna edilmesine
yönelik usul ve esaslara ilişkin açıklamalar bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.

2. Tanımlar
2.1. Banka ve aracı kurumlar 5811 sayılı Kanunda geçen banka kavramı; 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 3 üncü maddesinde tanımlanan bankaları ifade etmektedir.
Aracı kurumlar ise 28/7/1981 tarihli ve 2499 sayılı SPK ya göre kurulan aracı kurumları ifade etmektedir.

2.2. Gerçek veya tüzel kişilerce 1/10/2008 tarihi itibarıyla yurt dışında sahip olunan varlıkların ispatında kullanılacak kanaat verici belgeler Kanunun 2. md sinde kanaat verici belge tabirinin, devlet tarafından veya devlet güvencesinde tutulan kayıt ve sicilleri; banka, banker, aracı kurumlar ve benzeri mali kurumlar, posta idaresi, noter gibi kurum ve kuruluşların kayıt ve belgelerini, VUK 2.kitabının 3.kısmında yer alan belgeler ve muadili belgeler ile bilgi değişiminde bulunulan yabancı ülkelerde yetkili makamlardan alınarak mahallindeki Türk elçilik ya da konsoloslukları, yoksa mahallindeki Türk menfaatini koruyan ülkenin aynı nitelikteki temsilcileri tarafından tasdik olunan belgeleri ifade ettiği belirtilmiştir.

2.2.1. Devlet tarafından veya devlet güvencesinde tutulan kayıt ve siciller
Kanun kapsamında bildirilen veya beyan edilen varlıklara ilişkin olarak, devlet tarafından veya devlet güvencesinde tutulan kayıt ve siciller; tapu kayıtları ile diğer sicilleri, yasal yükümlülükler nedeniyle verilen beyannameleri ifade etmektedir.Örneğin, bulunduğu ülkenin tapu siciline veya tapu sicili niteliğindeki diğer sicillere 1/10/2008 tarihi itibarıyla gerçek veya tüzel kişiler adına kayıtlı taşınmazların, başka herhangi bir işleme gerek olmaksızın bu tarih itibarıyla gerçek ve tüzel kişilerce sahip olunduğu kabul edilecektir.

2.2.2. Diğer kanaat verici belgeler
Kanunda geçen kanaat verici belge tabirinden ayrıca;
- Bankalar ile bankerlerin yaptıkları işlemlerle ilgili kayıtlar ve düzenledikleri belgeler,
- Aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, sigorta şirketleri ve benzeri mali kurumların kayıtları ve düzenledikleri belgeler,
- Posta idaresi nezdindeki çek hesabı ve düzenlenen diğer belgeler,
- Noter gibi kurum ve kuruluşların düzenledikleri senetler ve sözleşmeler ile diğer kayıt ve belgeler,
- Defter tutan mükelleflerin kayıtları ile bu kayıtlarda yer alan ve Vergi Usul Kanununun ikinci kitabının üçüncü kısmında belirtilen belgeler ile muadili belgeler,
- Şirketlerin ortaklık ve kooperatiflerin üyelik kayıtları anlaşılacaktır. Yukarıda sayılan belgeler ile ilgili olarak ayrıca tasdik zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu belgelerin dışında, bilgi değişiminde bulunulan yabancı ülkelerde yetkili makamlardan alınarak mahallindeki Türk elçilik ya da konsoloslukları, yoksa mahallindeki Türk menfaatini koruyan ülkenin aynı nitelikteki temsilcileri tarafından tasdik olunan belgeler de kanaat verici belge olarak kabul edilebilecektir. Dolayısıyla, yukarıda belirtilen kayıt ve belgelerle gerçek veya tüzel kişilerce sahip olunan varlıklar arasında illiyet bağının kurulması ve 1/10/2008 tarihi itibarıyla,
- Taşınmazların yurt dışındaki varlığının,
- Diğer varlıkların ise yurt dışında bulunduğunun ispatı zorunludur.
Diğer taraftan, gerçek veya tüzel kişilerce Kanun kapsamında beyan edilen varlıklara ilişkin kanaat verici belgelerin gerektiğinde vergi incelemesine yetkili olanlara ibraz edilmek üzere zamanaşımı süresince saklanması gerekmektedir.

2.3. Taşınmazlar Kanun uygulamasında taşınmazlar, Türk Medeni Kanununda "Taşınmaz" olarak tanımlanan ve esas niteliği bakımından bir yerden başka bir yere taşınması mümkün olmayan, dolayısıyla yerinde sabit olan mallardır.
Bunlar, Türk Medeni Kanununun 704 üncü maddesinde;
- Arazi,
- Tapu siciline ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar,
- Kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler olarak sayılmıştır.

3. Uygulama Esasları
3.1.Yurt dışında sahip olunan varlıklara ilişkin bildirim,beyan,verginin ödenmesi
3.1.1. Yurt dışında sahip olunan varlıklara ilişkin bildirim ve beyan Gerçek/tüzel kişilerce 1/10/2008 tarihi itibarıyla yurt dışında sahip olunan ve kapsama giren varlıklar, Kanunun yürürlüğe girdiği 22/11/2008 tarihinden itibaren izleyen üçüncü ayın sonuna (2 Mart 2009 Pazartesi akşamına) kadar Yeni Türk Lirası değerleriyle;
- Ek-1'de yer alan dilekçe ile bankalara bildirebilecek veya
- Ek-2'de yer alan beyanname ile gelir veya kurumlar vergisi yönünden bağlı olunan vergi dairelerine beyan edilebileceği gibi bu varlıklara ilişkin beyanname, 340 nolı VUK GT de belirtilen usul ve esaslar doğrultusunda elektronik ortamda da verilebilecek olup yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerini elektronik ortamda vermek zorunda olanlar, Ek-2'de yer alan beyannamelerini de 340 ve 346 nolu VUK GT belirtilen usul ve esaslara göre elektronik ortamda vermek zorundadırlar.Bu kapsamdaki menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının Ek-3'de yer alan dilekçeyle aracı kurumlara da bildirilmesi mümkündür.
Gerçek veya tüzel kişilerin, yurt dışında sahip oldukları bu türden varlıklarını Tebliğ ekinde yer alan formlar ile banka veya aracı kurumlara bildirmeleri halinde, bu bildirimlere ilave olarak vergi dairelerine de beyanda bulunmalarına gerek bulunmamaktadır.

3.1.2. Yurt dışında sahip olunan varlıkların bildirimi üzerine banka veya aracı kurumlarca yapılacak işlemler Gerçek/tüzel kişiler yurt dışında sahip oldukları varlıkları, 2 örnek olarak hazırlayacakları Ek-1'de yer alan formla bankalara bildirebileceklerdir . Formun bir nüshası, ilgili banka tarafından varsa bildirim nedeniyle açılan hesaba ilişkin bilgiler yazılıp tasdik edildikten sonra düzenlenen banka dekontlarıyla birlikte ilgilisine geri verilecektir.
Ayrıca, bankalar, bildirim tarihinden itibaren bir ay içinde Türkiye'ye getirilen veya bu sürede Türkiye'de bulunan bankalardaki bir hesaba transfer edilen para, altın, döviz ve menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarını ilgili müşterileri adına açacakları hesaplara kaydedeceklerdir.
Gerçek veya tüzel kişilerce yurt dışında sahip olunan menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarıyla ilgili bildirim, Ek-3'te yer alan formdan iki örnek olarak hazırlanarak aracı kurumlara da yapılabilecektir. Formun bir nüshası, ilgili aracı kurum yetkilisi tarafından açılan hesaba ilişkin bilgiler yazılıp tasdik edildikten sonra düzenlenen işlem sonuç formları ile birlikte ilgili kişiye geri verilecektir. Bildirilen menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları bu kurumlarda açılacak hesaplara kaydedilecek ve müşterilerin portföylerine dahil edilecektir.
Gerçek veya tüzel kişilerce yapılacak bu bildirimlerin yetkili kılınmış vekilleri veya kanuni temsilcileri tarafından yapılabilmesi mümkün bulunmaktadır. Bildirimin gerçek veya tüzel kişinin vekili ya da kanuni temsilcisi tarafından yapılması halinde, bankalar veya aracı kurumlarca söz konusu vekil veya kanuni temsilcinin yetkili olup olmadığı hususunun kontrol edileceği tabiidir.Kanun kapsamında bildirilen varlıklara ilişkin olarak banka veya aracı kurumlar tarafından herhangi bir belge istenmeyecek, sadece taşınmazlara ilişkin bilgilerin doğruluğunun kontrol edilmesi amacıyla, söz konusu taşınmazlara yurt dışında sahip olunduğuna ilişkin belgenin ibraz edilmesi yeterli olacaktır.

3.1.3.Yurt dışında sahip olunan varlıklara ilişkin verginin vergi dairelerine ödenmesi 1/10/2008 tarihi itibarıyla sahip olunan ve yurt dışında bulunan varlıklar, Yeni Türk Lirası değerleriyle Ek-2'de yer alan beyanname ile gv ve kv yönünden bağlı olunan vergi dairelerine beyan edilebilecektir.
Türkiye'de ikametgâhı bulunmayanlarla ilgili olarak söz konusu beyannamelerin alınması hususunda Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı Başkent Vergi Dairesi Müdürlüğü, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Beyoğlu Vergi Dairesi Müdürlüğü ve İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı Konak Vergi Dairesi Müdürlüğü yetkili kılınmıştır. Türkiye'de ikametgâhı bulunmayanların yurt dışında bulunan varlıklarına ilişkin olarak bu vergi dairelerine beyanda bulunmaları ve tahakkuk eden vergileri ödemeleri mümkün olabilecektir.
Kanun kapsamında vergi dairelerine beyan edilen varlıklara ilişkin olarak herhangi bir belge istenmeyecek, sadece taşınmazlara ilişkin bilgilerin doğruluğunun kontrol edilmesi amacıyla, söz konusu taşınmazlara yurt dışında sahip olunduğuna ilişkin belgenin ibraz edilmesi yeterli olacaktır.
Vergi dairelerine beyan edilen varlıkların değerleri üzerinden, vergi dairelerince % 2 oranında vergi tarh edilecektir. Bu şekilde hesaplanan vergi, tarhiyatın yapıldığı ayı izleyen ayın sonuna kadar ödenecektir.
Banka veya aracı kurumların, kendilerine bildirilen varlıklara ilişkin olarak Kanunun 3 üncü maddesinin dördüncü fıkra hükmü çerçevesinde, varlıkların bildirim değerleri üzerinden % 2 oranında hesapladıkları vergiyi, Ek-4'te yer alan beyanname ile aylık olarak vergi sorumlusu sıfatıyla bildirimi izleyen ayın onbeşinci günü akşamına kadar kurumlar vergisi yönünden bağlı oldukları vergi dairelerine, 340 ve 346 nolu VUK GT de belirtilen usul ve esaslar doğrultusunda elektronik ortamda vermeleri gerekmektedir. Tahakkuk eden vergiler ise aynı sürede ödenecektir.

3.2. Türkiye'de sahip olunan varlıklara ilişkin beyan ve verginin ödenmesi Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye'de bulunan ancak 1/10/2008 tarihi itibarıyla yasal defter kayıtlarında işletmelerin özkaynakları arasında yer almayan;
- Para, altın, döviz,
- Menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları,
- Taşınmazlar,
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren izleyen 3.ayın sonuna(2.32009 akşamına) kadar Yeni Türk Lirası değeriyle, Ek-5'te yer alan beyanname ile gv ve kv yönünden bağlı olunan vergi dairelerine beyan edilebileceği gibi 340nolu VUK GT de belirtilen usul ve esaslar doğrultusunda elektronik ortamda da beyan edilebilecektir. Ancak, yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerini elektronik ortamda vermek zorunda olan mükellefler,
Ek-5'te yer alan beyannamelerini de 340 ve 346 nolu VUK GT de belirtilen usul ve esaslar doğrultusunda elektronik ortamda vermek zorundadırlar.Vergi dairelerine beyan edilen varlıkların değerleri üzerinden vergi dairelerince % 5 oranında vergi tarh edilecektir.
Bu şekilde hesaplanan vergi, tarhiyatın yapıldığı ayı izleyen ayın sonuna kadar ödenecektir.

3.3. Şirketlerin kanuni temsilcileri, ortakları veya vekilleri adına görünen varlıkların durumu Şirketlerin kanuni temsilcileri, ortakları ya da şirket veya şirketin ortakları adına Kanun kapsamına giren varlıkları 1/10/2008 tarihinden önce yetkili kuruluşlarca düzenlenen bir vekalet veya temsil sözleşmesine istinaden değerlendirmeye yetkili olanların, bu tarih itibarıyla sahip oldukları ve yurt dışında bulunan varlıklarının, Tebliğde yapılan açıklamalar çerçevesinde şirket adına bildirim ve beyana konu edilerek Türkiye'ye getirilmesi veya Türkiye'deki banka veya aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi ya da Türkiye'de bulunan ancak 1/10/2008 tarihi itibarıyla yasal defter kayıtlarında işletmenin özkaynakları arasında yer almayan varlıklarının Tebliğde yapılan açıklamalar çerçevesinde şirket adına beyan edilerek süresi içinde sermaye artırımında kullanılması halinde, bu varlıklara ilişkin olarak şirketin Kanun hükümlerinden yararlanabilmesi mümkün olacaktır.
Şirket veya şirket ortaklarına ait olduğu halde yukarıda belirtilenler dışındaki kişilerce tasarruf edilen varlıkların Kanun hükümleri çerçevesinde şirket adına bildirim veya beyana konu edilebilmesi ve Kanunun 3. md 5.fıkra hükmünden yararlanılabilmesi için bildirim veya beyan dışındaki nedenlerle yapılacak inceleme esnasında söz konusu varlıkların şirket veya şirket ortaklarına ait olduğunun ispat edilmesi gerekmektedir.

3.4. Varlıkların bildirim ve beyan değeri Gerek yurt dışında gerekse Türkiye'de bulunan varlıkların, vergi dairelerine beyan edilmesi ile banka veya aracı kurumlara bildirilmesinde ya da yasal defterlere kaydedilmesinde, bu varlıkların rayiç bedelinin Yeni Türk Lirası karşılığı esas alınacaktır.
Rayiç bedel, söz konusu varlıkların sahiplerince bildirim veya beyan tarihi itibarıyla belirlenen alım-satım bedeli olup bu bedelin gerçek durumu yansıtması gerekmektedir.
Döviz ve döviz cinsinden varlıklarda T.C. Merkez Bankası döviz alış kuru dikkate alınarak Yeni Türk Lirası karşılığı beyana ve bildirime konu edilecektir.

3.5. Bildirilen/beyan edilen varlıkların yasal defter kayıtlarına intikal ettirilmesi
1/10/2008 tarihi itibarıyla yurt dışında sahip olunan varlıklardan bildirilen veya beyan edilen varlıklar, Vergi Usul Kanunu uyarınca defter tutan mükelleflerce, istenilmesi halinde, yasal defterlere kaydedilebilecektir.
"Ancak, yurt dışında bulunan söz konusu varlıkların şirket adına beyan edilmesi durumunda ilgili şirket; şahısları adına beyan edilmesi halinde bu şahısların kendileri, Kanunun sağladığı avantajlardan yararlanabileceğinden, şirket adına bildirim veya beyana konu edilen varlıkların anılan şirketin yasal kayıtlarına intikal ettirilmesi zorunludur. "
Türkiye'de bulunan; ancak, 1/10/2008 tarihi itibarıyla gv ve kv mükelleflerince yasal defter kayıtlarında işletmelerin özkaynakları arasında yer almayan varlıklarda ise VUK uyarınca defter tutma yükümlülüğü bulunan mükelleflerin söz konusu varlıkları yasal defterlere kaydetmeleri zorunludur. "Defter tutan mükelleflerce Kanun kapsamında beyan edilen taşınmazlar dışındaki varlıkların banka veya aracı kurumlarda açılacak hesaplara yatırılması ve daha sonra beyan edilmesi gerekmektedir. Bu şekilde beyan edilen varlıklar,VUK kayıt zamanına ilişkin 219.md hükmü çerçevesinde beyan tarihi esas alınarak yasal defterlere kaydedilecektir."
3.5.1. Yurt dışında sahip olunan varlıkların kayıtlara intikali Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu Kanun hükümleri uyarınca yasal defterlerine kaydettikleri kıymetleri için pasifte özel fon hesabı açacaklardır. Söz konusu hesap sermayenin cüz'ü addolunacak ve sermayeye ilave dışında başka bir amaçla kullanılamayacaktır.
Fon hesabında tutulan bu tutarlar, işletmenin tasfiye edilmesi halinde vergilendirilmeyeceği gibi GVK 81.md ile KVK 19 ve md ler gerçekleşecek devir ve bölünme hallerinde de vergilendirilmeyecektir.
Serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler, söz konusu kıymetleri defterlerinde ayrıca göstereceklerdir.
Gelir/kurumlar vergisi mükelleflerince yukarıda yapılan açıklamalara göre yasal defterlere kaydedilen bu varlıklar, dönem kazancının tespitinde gelir unsuru olarak dikkate alınmayacaktır.
Söz konusu varlıklar, banka veya aracı kurumlara bildirilen ya da vergi dairelerine beyan edilen ve beyan tarihi itibarıyla belirlenen Yeni Türk Lirası karşılığı değerleriyle kaydedilebilecektir.

3.5.2. Türkiye'de sahip olunan varlıkların kayıtlara intikali

3.5.2.1. Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerce yapılacak işlemler Bilanço esasına göre defter tutan gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye'de bulunan ancak, 1/10/2008 tarihi itibarıyla yasal defter kayıtlarında işletmelerin özkaynakları arasında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların, yasal defterlere kaydedilmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin taşınmazlar dışındaki varlıklarını, öncelikle banka veya aracı kurumlardaki hesaplara yatırmaları gerekmektedir. Bu şekilde banka veya aracı kurumlara yatırılarak varlığı ispatlanan varlıkların, bu tutarlar üzerinden yasal defterlere kaydedilmesi mümkün olacaktır. Vergi dairelerine beyan edilen taşınmazlar ise yasal defterlere, vergi dairelerine beyan edilen değeriyle kayıt edilecektir.
Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, Kanun hükümlerine göre yasal defterlerine kaydettikleri varlıklar için pasifte özel bir fon hesabı açacaklardır.Bu fon hesabı, sermayenin cüz'ü addolunacak ve beyan tarihinden itibaren altı ay içinde sermayeye ilave edilecektir.

Gv ve kv mükelleflerince yukarıda yapılan açıklamalara göre yasal defterlere kaydedilen bu varlıklar dönem kazancının tespitinde gelir unsuru olarak dikkate alınmayacaktır. "TTK 391. md hükmü uyarınca, esas sermayeye karşılık olan hisse senetlerinin bedelleri tamamen ödenmedikçe genel kurulca yeni hisse senetleri çıkarmak suretiyle sermayenin artırılmasına karar verilemeyeceği, sermaye artırımının şartları arasında sayılmıştır. Diğer taraftan, 5811 sayılı Kanunun belirli bir süreyle uygulanacak olması, bu Kanuna göre beyan edilen varlıklar nedeniyle oluşan fon hesabının sermayenin bir cüz'ü addolunacağı ve beyan tarihinden itibaren altı ay içinde sermayeye ilave edileceği hükme bağlandığından, ayrıca pay sahiplerine ilave bir ödeme yükümlülüğü de getirmediğinden daha önce ortaklarca taahhüt edilen sermaye ödenmeden de söz konusu fonların sermayeye ilave edilmesi mümkün bulunmaktadır.
Ancak, Kanun kapsamında beyan edilen varlıklar nedeniyle oluşan fonların şirket ortaklarınca taahhüt edilen sermaye taahhüt borçlarının kapatılmasında kullanılması mümkün değildir."
3.5.2.2. Serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerce yapılacak işlemler Serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerin, taşınmazlar dışındaki varlıklarını öncelikle banka veya aracı kurumlardaki hesaplara yatırmaları gerekmektedir. Bu şekilde banka veya aracı kurumlara yatırılarak varlığı ispatlanan varlıklar ile taşınmazların, beyan edilen değerleri üzerinden serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı defterine kayıt edilmesi gerekmektedir.
Bu varlıklar dönem kazancının tespitinde gelir unsuru olarak dikkate alınmayacaktır.

3.5.2.3. Defter tutma yükümlülüğü bulunmayanlar tarafından yapılacak işlemler
Defter tutma yükümlülüğü bulunmayanların, beyan ettikleri taşınmazlar dışındaki varlıklarını, banka veya aracı kurumlardaki hesaplara yatırmaları gerekmektedir. Anılan mükellefler için başka bir şart aranmayacaktır.

3.6. Gider ve amortisman uygulaması Tebliğin, "3.1" ve "3.2" bölümlerinde yapılan açıklamalar çerçevesinde ödenen vergilerin, hiçbir suretle gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınması ya da başka bir vergiden mahsup edilmesi mümkün değildir. Bildirilerek veya beyan edilerek yasal defter kayıtlarına intikal ettirilen taşınmazlar hakkında 213 sayılı Kanunda yer alan amortismanlara ilişkin hükümler uygulanmayacaktır. İşletmeye kaydedilen bu varlıkların daha sonra elden çıkarılmasından doğan zararlar, gelir veya kurumlar vergisi uygulaması bakımından gelirin veya kurum kazancının tespitinde gider veya indirim olarak kabul edilmeyecektir.
"3.7. Türkiye'de sahip olunan taşınmazların sermaye şirketleri adına beyan edilmesi ve sermaye artırımı işlemlerinde harç ve damga vergisi uygulaması 5811 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükmüne istinaden sermayeye ilave edilmek üzere anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin aktifine kaydolacak taşınmazlara ilişkin tapuda yapılacak işlemler ile diğer sermaye artırımı işlemleri, 492 sayılı Harçlar Kanununun 123 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca harçtan; bu işlemler için düzenlenecek kâğıtlar da Damga Vergisi Kanununa ekli (2) sayılı tablonun IV/16 bölümü hükmü uyarınca damga vergisinden istisnadır.
Tapuda yapılacak işlemlere ilişkin istisna hükmünün uygulanabilmesi için mükellefler, Kanunda belirtilen beyannamenin verilmesini müteakiben, ilgili vergi dairesinden beyan edilen taşınmazların, tapu kayıtlarına ilişkin bilgileri de içerecek şekilde 5811 sayılı Kanun kapsamında şirket adına beyan edilerek özel fon hesabına alınan tutarın sermaye artırımında kullanılacağı ve bu çerçevede tapu işleminde harç ve damga vergisi aranılmayacağı hususunda bir yazı alarak, bu belgeyi ilgili tapu sicil müdürlüğüne ibraz edeceklerdir."


4. Yurt Dışında Sahip Olunan Varlıkların Türkiye'ye Getirilmesi

Kanun kapsamında beyan edilen veya bildirilen söz konusu varlıkların;
- 1/10/2008 tarihi itibarıyla yurt dışında bulunduğunun,
- Gerçek veya tüzel kişilerce sahip olunduğunun tevsik edilmesi kaydıyla taşınmazlar dışındaki varlıkların beyan veya bildirim tarihinden itibaren bir ay içinde Türkiye'ye getirilmesi ya da Türkiye'deki banka veya aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi gerekmektedir. Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra bildirim veya beyandan önce Türkiye'ye getirilen ya da Türkiye'deki banka veya aracı kurumlarda açılan bir hesaba transfer edilen varlıklara ilişkin olarak Kanunda öngörülen sürede bildirim veya beyanda bulunulması ve diğer şartların da yerine getirilmesi kaydıyla Kanun hükümlerinden yararlanılabilecektir.
"Bu şekilde, bildirim veya beyandan önce yurt dışından Türkiye'ye getirilen varlıkların daha sonraki bir tarihte beyan edilmesi sırasında, Tebliğin "3.4." bölümünde açıklandığı üzere varlıkların bildirim veya beyan tarihindeki değerleri esas alınacaktır."

Bu koşulların gerçekleşmemesi halinde, Kanunun 3 .md 54.fıkra hükmünden yararlanılması mümkün değildir. Bu nedenle, söz konusu varlıkların 1/10/2008 tarihi itibarıyla yurt dışında bulunduğunun, bu varlıklara yurt dışında sahip olunduğunun ve ilgili (kambiyo, gümrük, yabancı sermaye gibi) mevzuat çerçevesinde Türkiye'ye getirildiğinin kanaat verici belgelerle ispat yükümlülüğü mükelleflere ait olacaktır.

5. Bildirim ve Beyanın Vergi İncelemesi Karşısındaki Durumu

5.1. İnceleme ve tarhiyat yapılmayacak haller Kanunun 3.md 5.fıkrası uyarınca ,
- Gerçek veya tüzel kişilerce, 1/10/2008 tarihi itibarıyla yurt dışında sahip olunan varlıklardan Kanun kapsamında bildirilen veya beyan edilen varlıklar,
- Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince Türkiye'de sahip olunan ve beyan edilerek yasal defter kayıtlarına intikal ettirilen varlıklar nedeniyle 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılamayacaktır.
Buna göre,yurt içinde ve dışında sahip olunan varlıklardan bildirime,beyana konu edilenler ile ilgili olarak 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin,bu bildirim ve beyanlardan hareketle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılması söz konusu olmayacaktır.

5.2. Kapsama girmeyen inceleme ve tarhiyatlar 1/1/2008 den önceki dönemlerle ilgili olarak Kanunun yürürlük tarihinden önce başlayan vergi incelemeleri ile 1/1/2008 den sonraki dönemlere ilişkin yapılacak vergi incelemeleri Kanunun 3.md 5.fıkra hükmü kapsamında değerlendirilmeyecektir. Vergi incelemeleri ile ilgili olarak mükellefler nezdinde; işe başlama tutanağının düzenlenmesi, vergi incelemesi yapılmak üzere mükellefin davet edilmesi, yasal defter ve belgeleri isteme yazısının tebliğ edilmiş olması veya matrah tesisine yönelik tutanak düzenlenmesi ya da yasal defter ve belgelerin incelenmek üzere vergi incelemesine yetkili olanlara ibraz edilmiş olması durumunda, vergi incelemesine başlanıldığı kabul edilecektir.Bu çerçevede, 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlerle ilgili olarak Kanunun yürürlük tarihinden önce başlayan vergi incelemeleri sonucu bulunan matrah farkları üzerinden gerekli tarhiyatlar yapılacak ve bulunan matrah farklarından, bu Kanun kapsamında bildirilen veya beyan edilen varlıklara ilişkin tutarların mahsup edilmesi söz konusu olmayacaktır.

5.3. Bildirim ve beyan dışındaki nedenlerle yapılacak incelemelere ilişkin tarhiyatlar ve mahsup Kanun kapsamında bildirim veya beyan dışındaki herhangi bir nedenle, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak vergi incelemesi yapılması halinde, bu incelemeler sonucu gelir, kurumlar ve katma değer vergisi yönünden tespit edilen matrah farklarından, Kanun kapsamında bildirilen veya beyan edilen tutarların mahsup edilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, inceleme esnasında vergi incelemesine yetkili olanlar, bu Kanun kapsamında bildirilen veya beyan edilen tutarları mahsup etmek suretiyle vergi inceleme raporlarını tanzim edeceklerdir.
Vergi incelemesine yetkili olanlar, bildirilen veya beyan edilen tutarlara ilişkin olarak Kanunda öngörülen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğini ayrıca kontrol edeceklerdir.

5.3.1. Bildirim ve beyan dışındaki nedenlerle yapılacak incelemelerde aynı fiilden kaynaklanan tarhiyatlar ve mahsup Diğer nedenlerle yapılacak vergi incelemelerinde aynı fiilden kaynaklanan matrah farkı bulunması halinde, Kanun kapsamında bildirilen veya beyan edilen tutarlar bu matrah farkından mahsup edileceğinden, mahsup tutarı kadar gelir, kurumlar veya katma değer vergisi tarhiyatı önerilemeyecektir.
Diğer taraftan, geçici vergiler yıllık gelir veya kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere alınmakta olup mahsup dönemi geçtikten sonra önerilen geçici vergi tarhiyatlarında geçici verginin aslı aranmamakta, ceza ve faizleri aranmaktadır. Dolayısıyla, yıllık gelir veya kurumlar vergisi yönünden tespit edilen matrah farklarından bildirilen veya beyan edilen tutarların mahsup edilmesi halinde, bu vergilere yönelik olarak önerilen geçici vergi matrah farkından da mükerrer indirime yol açmayacak şekilde mahsup yapılacağından, anılan matrah farklarına yönelik olarak ayrıca geçici vergi hesaplanması söz konusu olmayacaktır.

Örnek 1: Giyim imalatı ve satışı ile uğraşan (X) A.Ş. yurt dışında sahip olduğu 500.000 YTL karşılığı dövizi bu Kanun kapsamında 15/12/2008 tarihinde (Y) Bankasına bildirerek, söz konusu tutarı açılan mevduat hesabına yatırmıştır. Anılan kurum hakkında bildirim veya beyan dışındaki nedenlerle 2007 yılına ilişkin olarak yapılan vergi incelemesi sonucu belgesiz mal satışı nedeniyle kurumlar vergisi, geçici vergi ve katma değer vergisine konu 800.000 YTL matrah farkı bulunmuştur.
Bu durumda, inceleme esnasında öncelikle bulunan 800.000 YTL'lik matrah farkından bu Kanun kapsamında bildirilerek yurda getirilen 500.000 YTL mahsup edilecek ve kalan tutar olan 300.000 YTL üzerinden kurumlar vergisi, geçici vergi ve katma değer vergisi tarhiyatı önerilecektir.

5.3.2. Bildirim ve beyan dışındaki nedenlerle yapılacak incelemelerde ayrı fiillerden kaynaklanan tarhiyatlar ve mahsup Diğer nedenlerle yapılacak vergi incelemelerinde ayrı fiillerden kaynaklanan matrah farklarının bulunması halinde ise Kanun kapsamında bildirilen veya beyan edilen tutarlar gelir, kurumlar veya katma değer vergisi yönünden bulunan her bir matrah farkından ayrı ayrı mahsup edilecektir. Bu mahsup esnasında, bildirilen veya beyan edilen tutarların bulunan matrah farkları toplamından küçük olması halinde, bu tutarın vergi türüne isabet eden matrah farkı ile oranlanması suretiyle mahsup işlemi gerçekleştirilecektir.

Örnek 2: (K) Ltd. Şti. Türkiye'de sahip olduğu 400.000 YTL değerindeki taşınmazını 18/12/2008 tarihinde beyan ederek yasal defter kayıtlarına intikal ettirmiş ve fon hesabına aldığı söz konusu tutarı da süresinde sermayeye ilave etmiştir. Anılan kurum ile ilgili olarak bildirim veya beyan dışındaki nedenlerle 2007 dönemi için 2011 yılında yapılan inceleme sonucu şirketin satışlarının bir kısmını düşük bedelli fatura düzenlemek suretiyle kayıt dışı bıraktığı tespit edilmiş, kayıt dışı bırakılan hasılat nedeniyle 300.000 YTL kurumlar vergisi ve katma değer vergisi matrah farkı tespit edilmiştir. Ayrıca şirketin verdiği borçla ilgili tahsil ettiği faiz geliri üzerinden hesaplanan katma değer vergisi tutarlarını da kayıtlarına intikal ettirmediği için 200.000 YTL katma değer vergisi matrah farkı bulunmuştur.Bu durumda, inceleme sonucunda bulunan kurumlar vergisi ve katma değer vergisi matrah farklarından, bu Kanun kapsamında beyan edilen 400.000 YTL orantılı bir şekilde mahsup edilecektir.

Dolayısıyla,
400.000 YTL'nin {[300.000/(300.000+200.000)]x400.000=} 240.000 YTL'si kayıt dışı bırakılan hasılat nedeniyle bulunan (aynı fiilden kaynaklanan) kv ve kdv matrah farkından, {[200.000/(300.000+200.000)]x400.000=} 160.000 YTL'si ise diğer nedenle bulunan (ayrı fiilden kaynaklanan) kdv matrah farkından mahsup edilecektir. Bunun sonucunda, 60.000 YTL matrah farkı üzerinden kv ve kdv , 40.000 YTL matrah farkı üzerinden de kdv tarhiyatı önerilecektir.Öte yandan, Kanun kapsamında beyana konu edilen tutarın 700.000 YTL olması halinde, inceleme esnasında bulunan matrah farklarından bu Kanun kapsamında bildirilen 700.000 YTL'nin (300.000+200.000=) 500.000 YTL'si doğrudan mahsup edilecektir. Dolayısıyla, matrah farkı oluşmadığından herhangi bir tarhiyat önerilmeyecektir. Bildirilen tutardan arta kalan 200.000 YTL ise daha sonra herhangi bir nedenle yapılacak vergi incelemelerinde bulunacak matrah farklarından mahsup edilebilecektir.

"5.3.3. Gelir, kurumlar veya katma değer vergisi tevkifatı matrah farkları Kanun kapsamında bildirilen ve beyan edilen tutarlar; gelir, kurumlar ve katma değer vergisi tevkifatı yapmak ve ödemekle sorumlu olanlar adına, diğer nedenlerle yapılan vergi incelemeleri sonucu bulunan gelir, kurumlar veya katma değer vergisi tevkifatı matrah farklarından da mahsup edilecektir.
5.3.4. Bildirim ve beyan dışındaki nedenlerle yapılacak incelemelerde birden fazla döneme ilişkin önerilecek tarhiyatlar ve mahsup Diğer nedenlerle birden fazla vergilendirme dönemini kapsayacak şekilde yapılacak vergi incelemelerinde her bir vergilendirme dönemi için matrah farkı bulunması ve inceleme raporlarının farklı tarihlerde düzenlenmesi halinde, rapor tarihine göre sırasıyla mahsup işlemi gerçekleştirilecektir. İnceleme raporlarının aynı tarihte düzenlenmesi halinde ise bildirilen veya beyan edilen tutarların bulunan matrah farkları toplamından küçük olması durumunda, mahsup işlemi, bildirilen veya beyan edilen tutarların her bir vergilendirme dönemine isabet eden matrah farkı ile oranlanması suretiyle gerçekleştirilecektir.
5.3.5. Bildirim ve beyana konu edilen varlıkların gelir unsuru ile ilgisi ve mükellefiyet tesisi Kanun kapsamında varlıklarını beyan eden ve defter tutma yükümlülüğü bulunmayan gelir vergisi mükellefleri ile ilgili olarak, diğer nedenlerle inceleme yapılması durumunda bulunan matrah farklarının hangi gelir unsuru ile ilgili olduğunun önemi olmaksızın, beyan edilen tutarlar bulunan matrah farklarından mahsup edilecektir. Beyan tarihi itibarıyla mükellefiyet kaydı olmaksızın devam eden ve defter tutma yükümlülüğü bulunan ticari veya mesleki bir faaliyetle ilgili olarak Kanun kapsamındaki varlıkların beyan edilmesi halinde, bu faaliyete ilişkin olarak tutulması gereken yasal defterlere varlıkların kaydedilmemesi durumunda Kanunun 3 üncü maddesinin beşinci fıkrası hükmünden yararlanılması mümkün olmayacağından, öncelikle bu şekilde faaliyeti bulunan kişilerin mükellefiyet tesis ettirmeleri gerekecektir."
5.4. Ortaklar cari hesabında yer alan borçların durumu İşletmelerin bilançolarında, ortaklar cari hesabında yer alan ortaklara borç tutarlarının Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası kapsamında bankalara işletme adına yatırılmak suretiyle beyan edilmesi halinde, bahse konu borç tutarları bilanço pasifinde açılacak özel fon hesabına kaydedilebilecek ve süresinde sermayeye ilave edilebilecektir. Bu durumda, beyan edilen tutarlar da Kanunun 3 üncü maddesinin beşinci fıkrası çerçevesinde değerlendirilecektir.

5.5. Vergi farkları ve diğer vergiler Kanun kapsamında bildirim veya beyan dışındaki herhangi bir nedenle, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin olarak vergi incelemesi yapılması halinde matrah farkından mahsup uygulaması, gelir, kurumlar ve katma değer vergisi yönünden tespit edilen matrah farklarıyla sınırlıdır. Dolayısıyla, mükelleflerin gelir, kurumlar ve katma değer vergisine ilişkin vergi farkları ve haksız iadeden kaynaklanan tarhiyatlar ile bu vergiler dışındaki diğer vergilere yönelik yapılacak inceleme ve tarhiyatlar bu kapsamda değerlendirilmeyecektir.

5.6. Kanunun 3.md 5.fıkra hükmünden yararlanılabilmesi için öngörülen şartlar

5.6.1. Yurt dışında sahip olunan varlıklara ilişkin şartlar Yurt dışında sahip olduğu varlıkları banka veya aracı kurumlara bildiren veya vergi dairelerine beyan eden gerçek veya tüzel kişilerce, söz konusu varlıkların 1/10/2008 tarihi itibarıyla yurt dışında bulunduğunun ve sahibi olunduğunun kanaat verici vesikalarla tevsik edilmesi gerekmektedir. Ayrıca, yurt dışında bulunduğu ve sahip olunduğu bildirilen varlıkların, bildirim veya beyan tarihinden itibaren bir ay içerisinde Türkiye'ye getirilmesi veya bu sürede Türkiye'deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla,
- Banka veya aracı kurumlara bildirildiği veya vergi dairelerine beyan edildiği halde, 1/10/2008 tarihi itibarıyla yurt dışında bulunduğu ve sahibi olunduğuna ilişkin kanaat verici belge ile tevsik edilemeyen varlıklar nedeniyle,
- Yurt dışında bulunduğu ve sahip olunduğu bildirilen veya beyan edilen para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının, beyan veya bildirim tarihinden itibaren bir ay içerisinde Türkiye'ye getirilmemesi veya bu sürede Türkiye'deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmemesi nedeniyle Kanunun 3.md 5.fıkra fıkra hükmünden yararlanılamayacaktır.

5.6.2. Türkiye'de sahip olunan varlıklara ilişkin şartlar

5.6.2.1. Bilanço esasına göre defter tutan gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri
Bilanço esasına göre defter tutan gv ve kv mükelleflerince Türkiye'de sahip olunan ve beyan edilen taşınmazlar dışındaki varlıklara ilişkin tutarların banka/aracı kurumlarda açılacak hesaplara yatırılmak suretiyle yasal defter kayıtlarına intikal ettirilmesi ve beyan tarihinden itibaren 6 ay içerisinde sermayeye ilave edilmesi gerekmektedir.Herhangi bir nedenle, belirlenen süre içerisinde söz konusu varlıklara ilişkin tutarların sermayeye ilave edilmemesi halinde, Kanunun 3.md 5.fıkra hükmünden yararlanılamayacaktır.

5.6.2.2. Serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler
Serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükelleflerce Türkiye'de sahip olunan ve beyan edilen taşınmazlar dışındaki varlıklara ilişkin tutarların banka ve aracı kurumlardaki hesaplara yatırılması ve yasal defter kayıtlarına intikal ettirilmesi gerekmektedir.
Dolayısıyla, söz konusu varlıklara ilişkin tutarların banka ve aracı kurumlara yatırılmaması ve yasal defter kayıtlarına intikal ettirilmemesi halinde, Kanunun 3 üncü maddesinin beşinci fıkra hükmünden yararlanılamayacaktır.

5.6.2.3. Defter tutma yükümlülüğü bulunmayan mükellefler
Defter yükümlülüğü bulunmayan mükelleflerce Türkiye'de sahip olunan ve beyan edilen taşınmazlar dışındaki varlıklara ilişkin tutarların banka ve aracı kurumlardaki hesaplara yatırılması gerekli olup, bu Kanun hükümlerinden faydalanılabilmesi için başkaca bir şart aranmayacaktır.
Dolayısıyla, söz konusu varlıklara ilişkin tutarların banka ve aracı kurumlara yatırılmaması halinde, Kanunun 3 üncü maddesinin beşinci fıkra hükmünden yararlanılamayacaktır.

6. Kanun Kapsamında Yapılacak Taleplerin Yerine Getirilme Zorunluluğu
İlgili kurum ve kuruluşlar, gerçek veya tüzel kişilerin Kanunun 3.md uyarınca yapılacak işlemlere ilişkin taleplerini yerine getirmek zorundadırlar. Ancak, banka veya aracı kurumlara bildirimi yapılan varlıklara ilişkin bildirim değeri üzerinden %2 oranında hesaplanan tutarın ödenmemesi durumunda, banka veya aracı kurumların söz konusu bildirimi alma zorunluluğu bulunmamaktadır.

7. Yurt Dışından Elde Edilen Kazançlara İlişkin İstisna Uygulaması
Kanunun geçici 1. maddesi ile yurt dışında elde edilen bazı kazançlar, gv ve kv den istisna edilmektedir.

7.1. İstisna uygulamasından yararlanacak olanlar
İstisna uygulamasından Türkiye'de tam mükellef olarak vergilendirilen gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri (Serbest bölgelerde faaliyet gösteren mükellefler dahil), bu kazançlarını Türkiye'ye transfer etmeleri şartıyla yararlanabileceklerdir.

7.2. İstisna kapsamında bulunan yurt dışı kazançları
İstisna kapsamına;
- Kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kurumlara ilişkin iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlar,
- Kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kurumlardan elde edilen iştirak kazançları,
- Yurt dışında bulunan işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla elde edilen ticari kazançlar,
girmektedir.
30/4/2009 (bu tarih dahil) tarihine kadar elde edilen bu kazançlar ile kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kurumların tasfiyesinden doğan ve 31/10/2009 (bu tarih dahil) tarihine kadar elde edilen kazançlar da bu istisna kapsamındadır.

7.3. İstisna uygulamasının şartları
Madde kapsamına giren ve yurt dışından elde edilen kazançlara ilişkin istisna uygulamasından yararlanılabilmesi için;
- Yurt dışı iştirak kazancı ile yurt dışı iştirak hissesi satış kazancının ya da yurt dışı şube kazancının 31/5/2009 tarihine kadar,
- Kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kurumların tasfiyesinden doğan kazancın ise 31/10/2009 tarihine kadar Türkiye'ye transfer edilmiş olması
gerekmektedir.
Bu kazançların ilgili mevzuat çerçevesinde Türkiye'ye getirildiği, mükelleflerce kanaat verici belgelerle ispat edilecektir.

7.4. İstisna uygulamasına konu yurt dışı kazançların beyanı
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31/12/2008 tarihine kadar elde edilen ve 31/5/2009 tarihine kadar Türkiye'ye transfer edilen yurt dışı iştirak kazançları ve yurt dışı iştirak hisselerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar 2008 yılına ilişkin verilecek yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde gelire veya kurum kazancına dahil edilmek ve beyannamelerin ilgili satırında gösterilmek suretiyle vergiden istisna edilebilecektir.

1/1/2009 tarihinden itibaren, 30/4/2009 (bu tarih dahil) tarihine kadar elde edilen ve 31/5/2009 tarihine kadar Türkiye'ye transfer edilen yurt dışı iştirak kazançları ve yurt dışı iştirak hissesi satış kazançları 2009 yılı için verilecek yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde beyan edilerek istisnaya konu edilebilecektir.

Yurt dışında bulunan işyeri veya daimi temsilci aracılığıyla elde edilen şube kazançları takvim yılının son günü itibarıyla kesin olarak tespit edileceğinden, sadece 2008 yılına ilişkin olarak elde edilen bu türden kazançlar 2008 yılında geçici vergi dönemleri itibarıyla geçici vergi beyanına konu edilmiş olsa dahi, 31/5/2009 tarihine kadar Türkiye'ye transfer edilmek şartıyla, 2008 yılına ilişkin verilecek yıllık gv ve kv beyannamelerinde gelire veya kurum kazancına dahil edilmek ve beyannamelerin ilgili satırında gösterilmek suretiyle istisnaya konu edilecektir.

Aynı şekilde kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kurumların, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra gerçekleşen tasfiyelerinden doğan ve 31/10/2009 (bu tarih dahil) tarihine kadar Türkiye'ye transfer edilen kazançları da ilgili olduğu dönemler itibarıyla yıllık gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerinde gelire veya kurum kazancına dahil edilmek ve beyannamelerin ilgili satırında gösterilmek suretiyle istisnaya konu edilecektir.

Kanunun yürürlüğe girdiği 22/11/2008 tarihinden önce elde edildiği halde kayıtlara intikal ettirilmeyen ve beyan dışı bırakılan iştirak kazançları, iştirak hisselerinin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar, yurt dışı şube kazançları ile Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce elde edilen yurt dışı tasfiye kazançları ile ilgili olarak bu istisna hükmünden yararlanılması mümkün bulunmamaktadır. Ancak, söz konusu kazançların Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hükümden yararlanarak Türkiye'ye getirilme imkanı bulunmaktadır.