.

.

28 Mart 2012 Çarşamba

Özel Bina İnşaatlarında Asgari İşçilik Uygulaması – 25/4/2010

I- GİRİŞ 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 85/1 md hükmüne göre, “Kamu idareleri, döner sermayeli kuruluşlar kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar ile bankalar tarafından ihale mevzuatına göre yaptırılan işlerden ve özel nitelikteki inşaat işlerinden dolayı bu işleri yapan işveren tarafından yeterli işçilik bildirilmiş olup olmadığının Kurum’ca araştırılacağı” hüküm altına alınmıştır.Kanun hükmüne ilişkin ayrıntılı düzenlemenin yapıldığı Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 118. maddesinde, kamu idareleri, döner sermayeli kuruluşlar, kanunla kurulan kurum ve kuruluşlar ile bankalar tarafından ihale mevzuatına göre yaptırılan işlerden ve özel nitelikteki inşaat işlerinden dolayı bu işleri yapan işveren tarafından yeterli işçilik bildirilmiş olup olmadığının Kurum’ca araştırılacağı, araştırma sonucunda yeterli işçiliğin bildirilmemiş olduğunun anlaşılması halinde, eksik bildirilen işçilik tutarı üzerinden hesaplanan prim tutarının, hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte bir ay içinde ödenmek üzere işverene tebliğ edileceği, tebliğ edilen prim, gecikme cezası ve gecikme zammının ödendiği veya ödeneceğinin işveren tarafından yazılı olarak taahhüt edilmesi halinde borcun kesinleşeceği, taahhüt edilen ödeme yükümlülüğünün yerine getirilmemesi halinde, işveren hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usûlü Hakkında Kanun hükümleri doğrultusunda işlem yapılacağı, tebliğ edilen prim ve gecikme cezası ve gecikme zammının ödenmemesi, taahhütname verilmemesi veya Kurum’ca işyerinin denetlenmesine gerek görülmesi durumunda Kurum’ca inceleme yapılacağına dair düzenlemelere yer verilmiştir.Bu çalışmada, özel bina inşaatlarında uygulanacak asgari işçilik uygulaması hakkında genel değerlendirme yapılacaktır.


II- ÖZEL BİNA İNŞAATLARINDA ASGARİ İŞÇİLİK UYGULAMASI-Özel bina inşaatlarında asgari işçilik uygulaması temelde, işverenin Kurum’a beyan ettiği sigorta primine esas kazançlar toplamının (SPEK), yaklaşık maliyet bedeline uygulanacak işçilik oranları sonucunda saptanan işçilik tutarlarının karşılaştırılması esasına dayanmaktadır. Eğer Kurum’a beyan edilen SPEK tutarları toplamı, hesaplama sonucu bulunan işçilikten az ise işverenin yeterli işçilik beyan etmediği,yanında çalıştırdığı sigortalıların tamamını yada SPEK tutarlarını tam ve doğru olarak bildirmediği kabul edilir. Buna bağlı olarak, Kurum tarafından fark SPEK tutarına tekabül eden sigorta primi işverenden talep edilir. İşverenin çıkan fark prim tutarını ödemeyi kabul etmesi halinde ihbar ve şikâyet yoksa borç kesinleştiğinden tahakkuk ve tahsilât işlemi gerçekleştirilir. İşverenin fark prim tutarını ödemeyi kabul etmemesi halinde ise saptanan işçilik tutarının beyan edilen tutardan fazla olması dikkate alınarak, farkın nedeninin çalıştırılan kişilerin Kurum’a beyan edilmemesinden mi yoksa teknolojik gelişme veya bazı işlerin fatura karşılığı başka işletmelere yaptırılması gibi dışsal faydalardan mı kaynaklandığının belirlenmesi amacıyla SGK müfettiş incelemesine gönderilir.
Özel bina inşaatları için sigorta müdürlüğünce yapılacak asgari işçilik hesabına esas ön değerlendirme,binanın alanı ile birim maliyetin çarpımı suretiyle bulunan yaklaşık maliyet bedeli üzerinden yapılır.Bulunan yaklaşık maliyet asgari işçilik oranının %25 eksiği çarpılarak Kurum’a beyan edilmesi gereken en az SPEK tutarı saptanır. 01.05.2004 tarihinden önce bitirilen özel bina inşaatlarının maliyeti ortalama maliyet yöntemiyle, yapımına 01.05.2004 tarihinden sonra başlanılan veya 01.01.2003 tarihinden sonra başlandığı halde 01.05.2004 tarihinden sonra bitirilen binaların maliyeti, ortalama maliyet yerine, bitirildiği yıldan bir önceki yıla ilişkin birim maliyet bedeli esas alınarak hesaplanır.2003 yılından önce başlayıp, 2004 veya daha sonraki yıllarda bitirilen binaların maliyeti, 01.05.2004 tarihinden önceki ve sonraki sürede yapılan uygulamalar dikkate alınarak, ayrı ayrı tespit edilecek, bu suretle bulunan iki ayrı birim maliyet bedelinin aritmetik ortalamasının alınması ve binanın yüzölçümü ile çarpılması suretiyle hesaplanacaktır.


Sigorta Md.tarafından asgari işçilik uygulamasına esas ön değerlendirme işlemi yapılabilmesi için;
-İnşaat ile ilgili olarak işyeri dosyasının inşaat bitmeden önce tescil edilmiş olması,
- Tescil edilmiş olmakla birlikte yasal süre içinde Kurum’a bildirimde bulunulması gerekmektedir. -Bu şartları yerine getirmeyen inşaat işyerleri için SGK İl Md.tarafından asgari işçiliğe esas ön değerlendirme işlemi yapılmayacak, bu nitelikteki işyerleri incelenmek ve asgari işçilik uygulanmak üzere SGK müfettişine sevk edilecektir.

Belirtelim ki; bu uygulamanın bir istisnası bulunmaktadır. 23.01.2006 tarihli ve 16-362 Ek sayılı Genelgeyle getirilen düzenlemeye göre, inşaatın, 01.05.2004 tarihinden önce bitmiş ve aynı zamanda işin bittiği tarihi izleyen takvim yılı başından başlayarak en az 5 yıllık bir sürenin (defter ve belgeleri saklama süresi, zamanaşımı) geçmiş olması kaydıyla (bu iki koşul bir arada aranacaktır), işverenlerin taahhütname vererek hesaplanacak tutarı gec.zammı ile birlikte ödemeleri halinde,müfettişlik incelemesi yaptırılmaksızın asgari işçilik hesabına esas ön değerlendirme işlemi yapılabilecektir.5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle birlikte defter ve belgeleri saklama süresinin 10 yıla çıkarılmış olması nedeniyle bu istisnadan sadece inşaatını 01.01.200 tarihinden önce tamamlayan işverenler yararlanabilecektir.Özel bina inşaatlarında asgari işçilik uygulamasına esas ön değerlendirme şu formül kullanılarak yapılmaktadır.

Bina Maliyeti=Binanın YüzölçümüxBirim Maliyet Bedeli
Bildirilmesi Gereken En Az SPEK Tutarı=Bina Maliyetixİşçilik Oranı(%25eksiği)

Birim maliyet bedelleri, her yıl inşaatın sınıfı ve grubuna göre Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nca tespit edilerek Kurum tarafından çıkarılacak bir genelge ile açıklanır. Araştırma, bina inşaatının bittiği tarihten sonra yapılır. Asgari işçilik oranları, Kurum bünyesinde oluşturulan Asgari İşçilik Tespit Komisyonu’nca belirlenir ve bu oranlar Tebliğ ile Resmi Gazete’de yayınlanır. Araştırma, bina inşaatının bittiği tarihten sonra yapılır. Ancak, bu işlem, zorunlu hallerde, inşaat, SSİY Ek 10’da bulunan cetvelde gösterilen durumlara uygun bulunduğu takdirde bu oranlar aynen, uymadığı takdirde ise, yapılmayan kısımlar yapılan kısımlara oranlanarak bulunacak maliyet esas alınmak suretiyle inşaatın herhangi bir safhasında da yapılabilir.

Ünite tarafından yapılan ön değerlendirme sonucunda tespit edilen ve Kurum’a beyan edilmediği anlaşılan asgari işçilik miktarı üzerinden bulunan prim tutarları, faaliyet süresinin son ayına mal edilerek tahakkuk ettirilmek suretiyle gecikme zammı ile birlikte ödenmek üzere işverene tebliğ edilir. İşverence borcun tebliğ tarihinden itibaren 1 ay içinde ödeneceğinin,daha sonra inceleme yapılmasının istenmeyeceğinin bir dilekçe ile bildirilmesi halinde borç kesinleşir ve işlemler sonuçlandırılır. Ünitece hesaplanan borcun yapılan tebligata rağmen ödenmeyeceğinin bildirilmesi veya tebligatta belirtilen sürede bildirimde bulunulmaması durumunda SGK müfettişince inceleme yapılır. Araştırma yapılmasına imkân bulunmayan veya gerekli görülen hallerde, işin yürütümü için gerekli olan asgari işçilik miktarı SGK müfettişince tespit olunur.

SGK müfettişince işin yürütümü için gerekli olduğu saptanan asgari işçilik miktarının Kurum’a bildirilmediğinin anlaşılması halinde, bildirilmeyen tutar, hangi aya ait olduğu hususunda bir tespit varsa o aya; tespit yoksa faaliyette bulunulan son aya mal edilir ve 5510 sayılı Kanun’un 102. maddesi gereği para cezası uygulanır.



III- ASGARİ İŞÇİLİK UYGULAMASI İÇİN GEREKLİ PARAMETRELER-
Asgari işçilik uygulaması 1.1.1994 tarihi temel alınarak uygulanır. Özel bina inşaatlarında asgari işçilik uygulaması yapabilmek için gerekli bilgiler:

- İnşaata başlama tarihi (İnşaatın 5510 sayılı Kanun kapsamına girdiği tarih),
- İnşaatın bitiş tarihi,
- İnşaatın sınıfı ve grubu,
- İnşaatın toplam alanı ve yapının tamamlanma oranı,
- Uygulanacak birim maliyet bedeli,
- Uygulanacak işçilik oranıdır.
A- İNŞAATIN BAŞLAMA ve BİTİŞ TARİHİ
Asgari İşçilik uygulamasına esas inşaata başlama tarihi, kural olarak inşaatta çalışan işçinin,5510 say.kan.’a göre hizmet akdiyle çalışmaya başladığı tarihtir.Kanun’un 4.md sayılan ve sigortalı niteliği taşıyan işçileri özel bina inşaatında çalıştıran işverenin, inşaatın bulunduğu çevredeki sosyal güvenlik merkez müdürlüğüne işyeri bildirgesi vermesi gerekmektedir. İşyeri bildirgesinin verilmediği durumlarda aksine bir tespit yada belge yoksa inşaata başlama tarihi ruhsat tarihidir.
İşveren tarafından inşaatın bitimine müteakip 1 aylık sürede inşaatın bittiğinin Kurum’a bildirilmesi durumunda,aksi Kurum’ca ispat edilmediği sürece işverenin beyanında belirttiği tarih asgari işçilik uygulamasına esas inşaatın bitiş tarihidir.İnşaatın bitirildiğinin 1 aylık süre dışında Kurum’a bildirilmesi halinde aksi işverence ispatlanmadığı sürece dilekçenin Kurum kayıtlarına giriş tarihi inşaatın bitirildiği tarih olarak mütalaa olunur.
Aksi bir tespit veya kanaate ulaşılması halinde işverenlerden, inşaatın başlama ve bitiş tarihlerinin kanıtlanması istenir. İşverenin ibraz ettiği belgeler ile Kurum’un yazışma yapmak suretiyle elde edebileceği, şantiye elektrik sözleşmesi, belediye başkanlığınca tanzim edilen temel vizesi, her türlü tutanak, yapı denetim firma raporu gibi somut belgeler ile sosyal güvenlik kontrol memurları tarafından elde dilen bilgi, belge ya da bulguya göre inşaatın başlangıç tarihi yeniden saptanır. Saptanan yeni tarih, inşaatın kanun kapsamına girdiği tarihten önceki bir tarih ise inşaatın başlama tarihi geriye çekilir.Bu durum,geriye götürülen tarihte,inşatta en az 1 sigortalı çalıştığına karine teşkil ettiğinden,zaman aşımı süresi geçmemişse, 5510-102.md gereği (işyeri bildirgesinin, sigortalı işe giriş bildirgesinin ve aylık prim, hizmet belgesinin süresinde Kurum’a verilmemesi) ipc uygulandıktan sonra ön değerlendirme sonuçlandırılır.
Kurum esas itibariyle ruhsat tarihi ile işyerinin kanun kapsamına alınış tarihi arasında makul süre bulunmaması halinde belediye başkanlıkları, yapı denetim firmaları ile yazışmakta, bu birimlerden temin ettiği yapı denetim tutanağı, beton döküm tutanağı, demir bağlama tutanağı gibi belgelerle inşaatın başlama tarihini belirleme yolunu seçmektedir. Bu nedenle işverenlerin, inşaatta sigortalı çalışmaya başlaması diğer bir ifade ile inşaata ilk kazmanın vurulduğu tarihte işyeri dosyası açtırmaları, ilerde ağır para cezalarına maruz kalmamaları adına bir zorunluluk halini almıştır.
B- İNŞAATIN SINIFI VE GURUBU İnşaatın hangi sınıf ve grupta olduğu ruhsat vermeye yetkili makamlarca verilen ruhsatlarda belirtilmektedir. Kural olarak asgari işçilik hesabına esas ön değerlendirmede, inşaat ruhsatında kayıtlı sınıf ve grup dikkate alınır. İnşaatların yapı ruhsatlarında kayıtlı nitelikleri dikkate alındığında, ruhsatta kayıtlı yapı sınıf ve gruplarının Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nca yayımlanan listede kayıtlı yapı sınıf ve gruplarından farklı olduğunun saptanması veya ruhsatı olmayan veya ruhsata aykırı yapılan inşaatların sınıf ve grubunun tespiti için sosyal güvenlik kontrol memurları görevlendirilir. Sosyal güvenlik kontrol memurlarının fiili kontrolü sonucu tespit ettikleri, inşaatın sınıf ve grubu dikkate alınarak asgari işçilik hesabı yapılır.
C- İNŞAATIN TOPLAM ALANI VE YAPININ TAMAMLANMA ORANI-Aksine bir tespit yoksa inşaat ruhsatında yer alan m²(yüzölçüm)dikkate alınır.Ruhsatının bulunmadığı veya inşaatın ruhsata aykırı yapıldığı durumlarda inşaatın yüzölçümü sosyal güvenlik kontrol saptanır.İnşaatın kısmen bitirildiği ve bitirilen kısımlar için iskan talep edildiği, inşaatın yarı halde satılarak el değiştirdiği, inşaatın kalan kısımlarının yapılmayacağının beyan edildiği gibi durumlarda, inşaatın tamamlanan kısmının tespiti, SSİY ekinde yer alan İnşaatın İkmal Edilen Kısmının Bina Maliyetine Oranını Gösterir Cetvel’e göre yapılır.

D- UYGULANACAK İŞÇİLİK ORANI VE BİRİM MALİYET BEDELİ Özel bina inşaatlarına ait asgari işçilik uygulamasına esas ön değerlendirme hesabında, başlangıçta 16-86 Ek, 16-133 Ek, 16-154 Ek, 16-175 Ek sayılı genelge eklerindeki oranlar dikkate alınırken, 16-192 Ek Genelge’nin yürürlüğe girmesiyle bu oranlar yerine 16-192 Ek Genelge ekindeki oranlar dikkate alınmıştır. Yeni SSİY uyarınca, asgari işçilik oranları, Kurum bünyesinde oluşturulan Asgari İşçilik Tespit Komisyonu’nca belirlenmiş ve bu oranlar Resmi Gazete’de yayınlanan Tebliğ ile kamuoyuna duyurulmuştur.
Tebliğ eki asgari işçilik oranlarını gösterir listede, bazı işkollarının asgari işçilik oranları eski oranlara göre düşmüş, bazıları ise yükselmiş olduğundan, Tebliğ’in yayımlandığı tarihten önce başlayıp biten veya bu tarihten önce başlayıp sonraki bir tarihte biten/bitecek olan işlerle ilgili olarak Kurum’ca yapılmış olan işlem kesinleşmemiş olmak kaydıyla, yapılan işe uygun asgari işçilik oranı hem 16-192 Ek sayılı Genelge eki listede hem de Tebliğ eki listede mevcut ise, her iki listedeki oranlar kıyaslanarak düşük olan orana göre işlem yapılacaktır.
Özel bina inşaatları işçilik oranları 01.01.1994 tarihinden günümüze kadar yığma inşaatlar hariç değişikliğe uğramamıştır. İşçilik oranları betonarme karkas inşaatlarda % 9, yarı prefabrike yapılarda % 7, tam prefabrike yapılarda % 6, tünel kalıp sistemi ile yapılan inşaatlarda % 7, fabrika inşaatı % 8 olarak tayin edilmiş, başlangıçta yığma inşaatlarda % 9 olan işçilik oranı son olarak % 12’ye yükseltilmiştir.

IV- SONUÇ Özel bina inşaatlarında asgari işçilik uygulaması temelde varsayıma dayanmaktadır. Ancak bu varsayım bilimsel esaslara dayanmaktadır. Uygulama, özel bina inşaatı işyerlerinde de yapı kullanma izin belgesi verilmesi aşamasında, bu işyerlerindeki prim alacaklarının tahsilinde önemli ön koşullardan biri niteliğindedir.
Asgari işçilik yöntemi ile hedeflenen ana amaç, en az işçilik kontrolü ile işverenlerin ödeyecekleri işçiliklerin Kurum tarafından önceden hesaplanabilirliğini ortaya koymak, buna bağlı olarak, çalıştırılan işçilerin sigorta tescillerinin yapılarak primlerinin ödenmesinde işverenlere; prim tutarlarının hesaplanabileceğini, bu tutarların er yada geç ödenmek zorunda kalınacağını, ödenmesinin yasal zorunluluk olduğu bu tutarı en azından hiçbir cezaya maruz kalmadan çalıştırdıkları kişileri sigortalayarak ödemeyi tercih etmelerini düşündürerek psikolojik bir tazyikte bulunmaktadır(10).
Yöntemin ana amacı ile devleti, Kurumu, işvereni ve işçiyi doğrudan ilgilendiren yasal ilişkilerin başlatılması hedeflenmektedir.
Amacına ulaşmış bir asgari işçilik uygulamasında;
- Devlet vergi geliri elde edecek,
- Kurum sigorta primi tahsil edecek,
- İşverenlerin tamamı kayıt altına gireceğinden kayıt dışının yarattığı haksız rekabetten işverenin etkilenmesi önlenecek,
- İşçi sigortalı yapılacağı için sosyal güvenceye kavuşacaktır.
Yarım asra yakın uygulanan asgari işçiliğin ana amacını yerine getirip getirmediğine karar verebilmek için;
- Devletin vergi kaybının olmadığı,
- Kurum’un sigorta primlerinin eksiksiz olarak tahakkuk ettirildiği ve muhteviyatı primlerin tahsil edildiği,
- Kayıt dışının önlenerek haksız rekabetin ortadan kaldırıldığı,
- Sigortasız işçi çalıştırılmadığı, çalışanların tamamının sosyal güvence içinde olduğu yönünde ciddi bilgi bulgu ve araştırmalarımızın olması gerekmektedir(11). Yapılacak araştırma doğrultusunda, uygulamanın yeni metotlarla desteklenerek disipline edilmesinin gerekip gerekmediği tartışmasının yapılma zamanı gelmiştir.

Murat GÖKTAŞ -Yaklaşım

22 Mart 2012 Perşembe

Kiracısı olanlara güncel öneriler:

Yeni bir kiracı bulduğunuzda mümkünse,
1. Mümkünse kontrat süresini 1 yıl tutun. Sorun yaşanması durumunda kontrat süresi bitmeden kiracıdan tahliye isteminde bulunamıyorsunuz.
2. Kirasını ödememesi durumunda daireyi boşaltacağına dair taahhütname isteyin.
3. Mutlaka bir kefil isteyin. Her ne kadar kefil olayı kalmadı deselerde bunu isteyin. ve mümkünse devlet memuru olması sizin avantajınızadır. Çünkü hiç bir devlet memuru kira sebebi ile sicilinin kirlenmesini istemez.
4. Kiracının kimlik fotokopisini ve iş yeri adresini isteyin.Yasal işlemlerde kimlik fotokopisi kiracıya ulaşımı kolaylaştırır. Malum kimi kiracı da kaçıp gidebiliyor.
5. Her ne olursa olsun kiracıdan belli bir miktar depozit alın.Bir sorun olması durumunda kullanmanız gerekecek.
6. Elektrik, su, doğalgazı kendi üzerinizden çıkartın. Gelen kiracı gidip kendi üzerine abonelik açtırsın.
7. Kontrat da evde bulunan, kapı, duvar boyası, çerçeveler, mutfak dolapları, kombi vs. gibi demirbaşların ne durumda olduğunu belirtin. Mesela “Kombi çalışır durumda ve yeni bakım yapılmış”, “duvarlar yeni boyanmış” gibi. Bu sayede kiracıdan çıkarken bunları verdiğiniz gibi almak istediğinizi beyan etmiş olursunuz.
8. Kiracının tüm iletişim telefonlarını alın. Ev, iş, yakın arkadaş gibi. Bazen kimi kiracılar sizin karşınıza çıkmayabiliyor ve cep telefonunu da açmayabiliyor.

Kiracı bir kaç ay kirasını ödedi,sonra kiranın gününü aksatmaya başladı arkasından baktınız ki kiralar gelmemeye başladı. Hiç zaman kaybetmiyoruz. Bu gün yarın öder umudu yersiz. Çünkü bu yola başvuran kiracılar anlayın ki vurdumduymaz insanlardır. Onları sizin uyarmanız gerekmekte.Biz bu uyarıyı yasal sürece yayıyoruz.
Şimdi sizlere yapılacakları maddeler halinde sıralıyalım:
1. Geciken yada ödenmiyen kiranın hemen ardından vakit kaybetmeden notere kontratla gidilir,kiracıya noter tarafından 1.haklı ihtarname çekilir.Bu ihtarnamenin tanıdığı gün 30 gündür.30 gün sonunda yani bir sonra ki kira ödeme günün sonrasında o kira da ödenmez ise 2.haklı ihtarnameyi çekiyoruz.Bu sayede bize kiracı için icra hakkı ve tahliye davası açma hakkı doğmuş oluyor. Aşağıda ihtarname örneğini size sunuyorum.
2. Bu ihtarname den daha üstün yetkilere sahip olan bir de icra takibi ile tahliye davası istemi var. Tahliye davası açılabilmesi için kiracı hakkında bir icra takibinin başlatılması gerekmekte.İcra takibinden sonra tahliye davası açma hakkınız doğuyor.Bu icra takibini ve tahliye davasını avukat aracılığı ile yapabildiğiniz gibi kendiniz de yapabiliyorsunuz. Bunları da size anlatacağım:Eğer icra takibini ve tahliye davası istemini avukat ile yapmak isterseniz size söyle bir fatura çıkartıyorlar. İcra takibiyle alınacak paranın %15-20 sini avukat istiyor.Tahliye davasını takip ederse de ayrıca ücret ödeniyor. 3.İcra takibi nasıl başlatılıyor. Bulunduğunuz bölge adliyesine gidiyorsunuz. Orada icra daireleri var.Oraya gittiğinizde size dosya hazırlamanız gerektiğini söylüyorlar.Bunu adliye çevresinde ki dilekçe yazan kişilere giderek çok kolay bir şekilde yapabiliyorsunuz. Sonra o dosyayı alıp icra müdürlüğüne teslim ediyorsunuz.Tabi bu esnada 100 TL yi geçmiyecek harçlar ve ödemeler oluyor.Gönderim şekline göre icra kağıdı 3 ile 7 gün arasında kiracının eline geçmiş oluyor.

Örnek olay: Bir daire satın aldım içinde kiracı vardı.Bir süre sonra hastalığını bahane edip kira indirimi istedi,kabul ettim.Sonra ödemeyi aksattı.Telefonu açmaz,kapıyı açmaz kiraları ödemez, kontrat yapalım desem muhasebecime ve avukatıma danışmadan sözleşme yapmam der. Ben bu kiracı ile ne yapacağım? C:İlk kira bedelini aksattığında noterden ihtarname göndereceksiniz, kiraları ödemesi için 30gün süre vereceksiniz.30günde kiraları ödenmezse 31.gün tahliye davası açacaksınız.Öyle kapı kapı dolaşmakla kira bedeli tahsil olunmaz.Bu 1.husus.2.isi;bu yeri içinde kiracı varken almışsınız.Sizin yeni kira sözleşmesi yapma mecburiyetiniz yok,bunun için kiracının peşinde koşmayın.Eski malikin sözleşmesi sizin için de geçerli. Ayrıca kira borçları kiralayana götürülerek ödenmesi gereken borçlardır,kirayı ödemek için o gelecek,siz ona gitmeyeceksiniz. Bunun için yapılması gereken masrafları da kiracı karşılayacak,kira bedelinden kesmeyecek.

İHTARNAME

İzmir 8.NOTERLİĞİNE-İZMİR

İHTAR EDEN : Kiralayan Ali İsmet Tekin (T.C. No: 31690686908)
Adres : 1373 sk 8/702 35230 İzmir
KARŞI TARAF : Kiracı Hazal Şahin (T.C. No: 10924740838)
Adres : Amber Sk No:12/2 Balçova İzmir

KONU: 2012 yılı şubat ve mart aylarına ait iki aylık birikmiş 880.-(Sekizyüz seksen)TL kira alacağımın ve 2011 yılı eylül ayından itibaren uygulanması gereken %10 artış tutarının dikkate alınmadan ödenen 2011 eylül,ekim,kasım,aralık ve 2012 yılı ocak ayı kira farklarının 40x5=200 TL (ikiyüzTL) olmak üzere toplam olarak 1080.-(binsekesenTL) alacağımın ödenmemesi halinde alacağımın icra yoluyla tahsil edileceğinin, aleyhinize kiralanandan tahliye ile alacak davası açacağımın birinci haklı ihtarıdır.

AÇIKLAMALAR :

1- 15/9/2010 tarihinde aramızda akdettiğimiz kira kontratına göre her ayın kirası ayın 15.(Onbeş) gününde peşin olarak ödenecektir;15/2/2012-23/3/2012 tarihleri arasında, Şubat, Mart,aylarının kiralarını ödemediniz.Kira bedeli aylık 440.-TL (dörtyüzkırk) TL olup adı geçen aylara ait olan toplam 880.-TL(sekizyüzseksen) TL kira alacağımın ve 2011 yılı eylül ayından itibaren uygulanması gereken %10 artış tutarının dikkate alınmadan ödenen 2011 eylül,ekim,kasım,aralık ve 2012 yılı ocak ayı kira farklarının 40x5=200 TL (ikiyüzTL) olmak üzere toplam olarak 1080.-(binsekesenTL) alacağımın 6098 sayılı B.K.nun 316. maddesi gereğince otuz(30) gün içinde tarafımıza ödemediğiniz taktirde,alacağın icra yoluyla tahsili ve taşınmazdan tahliyeniz için boşaltma davası açacağımızı bundan kaynaklanan masrafların size ait olacağını ihtar ederim.

2-Söz konusu ödeme miktarı ödenmemiş olduğu gibi süresinde de değildir.Bu nedenle gerek kira kontratı gerekse 6570 Sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanunun 7/e maddesi hakkınızda bu konuda ikinci ihtar yapılması halinde ayrıca bir ihtara gerek kalmaksızın hakkınızda Tahliye Davası açılacağımı,

3- Söz konusu ihtarname masrafları ile birlikte, tahliye dava masraflarının ve avukatlık ücretinin tarafınıza yükletileceğini, bu nedenle ödemelerinizi ve kira kontratına uygun olarak her ayın 15.gününe kadar İŞ Bankası Yenigün Şubesi 1106940 no lu hesaba ödemenizi, ödemelerinizi süresinde yapmadığınız takdirde yasal işlemlere devam edileceğini, alacağımın icra yoluyla tahsil edileceğini ihtaren bildiririm.

Saygılarımla
İhtarda Bulunan Ali İsmet Tekin

SAYIN NOTER;3 adet olarak düzenlenen iş bu ihtarnamenin bir adedinin ihtar edilen Hazal Şahin’e tebliğini, bir adedinin tebliğ günü yazılmak suretiyle tarafımıza verilmesini, diğer adedinin de dairenizde saklanmasını rica ederim.
Saygılarımla, Ali İsmet Tekin

19 Mart 2012 Pazartesi

SGK Cezalarda Değişiklikler-Resul Kurt.

İşyeri bildiriminde ne değişti?

İşverenler, yeni bir işyerinde sigortalı çalıştırmaya başladıkları takdirde, işyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte SGK'ya vermekle yükümlüdür. İşyerini bildirme yükümlülüğü işverene aittir. Bildirimin en geç sigortalı çalıştırmaya başlanılan tarihte yapılması gerekmektedir. İşyeri Bildirgesi elden ya da iadeli taahhütlü posta yolu ile de verilebilir. İşyeri bildirgesini, en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte vermeyen işverenlere uygulanacak idari para cezası tutarı işverenin defter tutup tutmamasına, defter tutmakla yükümlü ise hangi defteri tuttuğuna bağlı olarak değişmekle birlikte idari para cezası miktarları, defter tutmayanlar için bir, diğer defter tutmakla yükümlü olanlar için iki, bilanço usulüne göre defter tutmakla yükümlü olanlar için ise üç asgari ücret tutarındadır. İşyeri bildirgesine ilişkin idari para cezasında 6270 Sayılı Kanun'la yapılan değişiklikle, mahkeme kararına,kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarınca yapılan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelere ya da kamu idarelerinden alınan belgelere istinaden düzenlenenler hariç olmak üzere İşyeri Bildirgesi'nin yasal süresi geçtikten sonra ilgililerce kendiliğinden 30 gün içinde verilmesi ve söz konusu cezaların ilgililerce, yapılacak tebligat tarihini takip eden günden itibaren 15 gün içinde ödenmesi halinde, öngörülen cezalar dörtte bir oranına karşılık gelen tutar üzerinden uygulanacak. Ayrıca kalan dörtte bir cezaya da yüzde 25 peşin ödeme indirimi yapılacak. Yani, İşyeri Bildirgesi'nin verilmesi gereken son günden itibaren işveren tarafından bir ay içinde verilir ve ceza tutarı 15 gün içinde ödenirse uygulanan cezanın % 81.25'i terkin edilmektedir.(Yani, Cezanın önce dörtte üçü silinir, kalan dörtte bir cezaya %25 peşin ödeme indirimi yapılır. Sonuçta cezanın %18,75'i ödenir, %81.25'i silinir.

Sigortalı işe giriş bildirgesinde ne değişti?

İşverenler,yeni bir sigortalı çalıştırmaya başladıkları takdirde, (istisnalar hariç) sigortalılık başlangıç tarihinden önce, sigortalı işe giriş bildirgesiyle ve e-sigorta yoluyla SGK'ya bildirmekle yükümlüdür. Kanuna göre, işe giriş bildirgeleri en geç sigortalının işe başladığı günden bir gün önce verilmelidir. İşe giriş bildirgesinin verilmemesine bağlı idari para cezaları işverenin kendiliğinden verme hali için bir asgari ücret, mahkeme kararı yada denetim elemanları tarafından tespit halinde iki asgari ücret, aynı yıl içinde tespitin tekerrürü halinde beş asgari ücret tutarındadır. 6270 Sayılı Kanun'la yapılan değişiklikle sigortalıya ait işe giriş bildirgesi verilmesi gereken son günden itibaren işveren tarafından 30 günlük süre içinde kendiliğinde verilir ve ceza tutarı 15 gün içinde ödenirse öngörülen cezalar dörtte bir oranına karşılık gelen tutar üzerinden uygulanmaktadır. Ayrıca kalan dörtte bir cezaya da yüzde 25 peşin ödeme indirimi yapılacak. Ancak mahkeme kararı, müfettiş tespiti veya kamu kurumu ya da kuruluşlarından alınan bilgi ve belgelerden bu durumun tespiti halinde bu indirim uygulanmaz.

Sigortalı işten ayrılış bildirgesinde ne değişti?

İşverenler, sigortalının işten ayrılmasından sonra 10 gün içinde işten ayrıldığını sigortalı işten ayrılış bildirgesiyle ve e-sigorta yoluyla SGK'ya bildirmekle yükümlüdür. İlk defa 5838 sayılı Kanun'la getirilen bu yeni yükümlülük, 3 Ağustos 2009 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 3 Ağustos 2009 tarihinden sonra işten çıkanlara ait sigortalı işten çıkış bildirgelerini 10 gün içinde vermeyen işverenlere bir asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanmaya başlanmış ancak bu ceza daha sonra sirkülerimizde de duyurduğumuz gibi 6283 sayılı Kanun'la 1/10 (asgari ücretin onda biri) asgari ücrete düşürülmüştür.

5510 sayılı Kanun'un 102/1 md fıkrasının (j) bendini değiştiren 6283 sayılı Kanun'un 3.md göre, işten çıkış bildirgesini süresi içinde ya da kurumca belirlenen şekil ve usule uygun olarak yapmayanlar veya kurumca internet, elektronik veya benzeri ortamda göndermekle zorunlu tutulduğu halde anılan ortamda göndermeyen işverenler hakkında, bir takvim ayında işlenen bu fiillerden dolayı tutmakla yükümlü bulunulan defter ve belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle verilmesi gereken ceza tutarını aşmamak kaydıyla her bir sigortalı için asgari ücretin onda biri tutarında idari para cezası uygulanacaktır.

Bu durumda 08.03.2012 - 30.06.2012 döneminde bir sigortalı adına işten ayrılış bildirgesinin geç verilmesi veya verilmemesi durumunda idari para cezası olarak her bir sigortalı için 88.65 uygulanacaktır. Ancak üst sınır olarak kayıt ibraz edilmemesi cezası esas alınacağından, bir takvim ayında en fazla uygulanacak idari para cezası defter durumuna göre;

1) Bilânço esasına göre defter tutmakla yükümlü olanlar için, aylık asgari ücretin 12 katı tutarını (12 X 886.50 = 10.638 ¨),

2) Diğer defterleri (örneğin işletme defteri gibi) tutmakla yükümlü olanlar için, aylık asgari ücretin altı katı tutarını (6 X 886.50 = 5.3198 ¨),

3) Defter tutmakla yükümlü değil iseler, asgari ücretin üç katı tutarını (3 X 886.50 = 2.659.50 ¨), aşamayacak.

İşten ayrılış bildirgesinin işverence verilmesi gereken son günden itibaren kendiliğinden 30 gün içinde verilmesi ve söz konusu cezaların yapılacak tebligat tarihini takip eden günden itibaren 15 gün içinde ödenmesi halinde, bu cezalar dörtte bir oranında uygulanacak ve ayrıca 15 gün içinde ödenmesi halinde yüzde 25 indirim de yapılacaktır. 30 günlük pişmanlık indiriminden yararlanmak için hem bildirgeyi 30 gün içinde kendiliğinden vermek hem de uygulanan idari para cezasını tebliğ alındığı tarihten itibaren 15 gün içinde ödemek gerekmektedir.

Esenyurt faciasında ne olacak? Bu haftanın gündem konusu Esenyurt'ta bir AVM inşaatında 11 işçimizin hayatını kaybetmesiydi. İşçilerden 2 kişinin ise girişlerinin aynı gün olduğu anlaşıldı. İnşaat işlerinde aynı gün sigortalı ise giriş bildirimi yapılabiliyor. Eğer işçilerin işe başlama tarihlerinin daha eski bir tarih olduğu anlaşılırsa veya işverenin kusurlu olduğu tespit edilirse, işveren SGK tarafından yapılan ve yapılacak tüm harcamalardan, işçilerin eş ve çocuklarına bağlanacak iş kazası sürekli iş göremezlik gelirinden ( iş kazası maaşı)sorumlu olacak ve SGK işverene rücu edebilecektir. Ayrıca işçinin ailesi işveren aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açabilecek. Bunun rakamsal tutarı işçinin yaşına, eş ve çocuk durumuna göre, aylık kazandığı gelire göre değişmekle birlikte her bir işçi için yaklaşık olarak 500 bin TL tutarının üzerinde bir maddi ve manevi tazminat hesaplanabilecektir. Maddi ve manevi tazminat tutarlarıyla SGK'nın talep edeceği tutarlardan hem asıl işveren hem de taşaron şirket birlikte sorumludur.

16 Mart 2012 Cuma

YTTK KobiTFRS Bağımsız Denetim Hk.

Değerli meslektaşlarım..burada bakıyorumda herkes denetim hakkında yorumlar yapıyor,denetimin getirilerini ( maddi + manevi ) düşünürek mesleğimizin ilerleyebileceğini düşünen meslek mensuplarımız mevcut.Herkes bilgi yarışına giriyor kimileri birbirini bilmemezlikle suçluyor.hatta hakarete varan yorumlar yapılıyor.Kısacası herkes almış başını denetime gidiyor.Bence denetimden önce hepimizin kobi tfrs de kendini iyi yetiştirmesi gerekiyor.Bilanço+gelir tablosu+özkaynaklar değişim tablosu+nakit akış tablosu+dip notlar ve en önemlisi yeni hesap planına herkesin dört dörtlük vakıf olması gerekiyor.Stok ve MDV değer düşüklüğünün hesaplanması +hasılatın doğru tespit edilmesi vade farklarının ayrıştırılması yine alışlardaki vade farklarının ayrıştırılması stokların değerlemesi amortsimanların tfrsye göre ayrılması bu ve bunun gibi konulara kaç meslektaşımız tam anlamıyla vakıf merak ediyorum.Geçen hafta odamızın düzenlemiş olduğu eğitimlerde bunları tam anlamıyla anlayıp uygulayabilen meslektaşımız kaç kişi olacak.biz bunları tam analmı ile anlamamış ve uygulamalarını yapmadan denetim hayelleri peşinde koşuyoruz.şöyle bir düşünelim arkadaşlar denetim şirketleri yada SMMM denetçiler bu firmaların finansal tablolarını TFRSye göre inceledikten sonra kaç muhasebeci mükellefinden olacak hiç düşünen varmı???? .hakkıyla düzenlememiş finansal tablolar muhasebecilerin başına bela olacak..TFRS'yi tam anlamıyla bilmeden de bu tabloları denetçilerin eline vermek meslek mensubunun kendi ipini kendisinin çekmesi demektir.Bence 2013 sonu 2014 başında birçok mükellef muhasebecisini değiştirecek.Buda denetçilerin telkin ve yönlendirmeleri ile olacak yani kısacası bilgi donanımı eksik gerekli testleri ve analizleri yapılmamış finansal durum tabloları biz muhasebicelerin karnesi olacak..bakalım kimler sınıfı geçecek kimler sınıfta kalacak.Meslek hayatımda gördüğüm firmalar büyürken biz muhasebeciler firmanın büyüme katsayısından daha fazla bir oranda kendi bilgi seviyemizi yükseltmezsek ve mükelleflerimizden önde olup onları yönlendiren biz olmazsak ve zamanla bu fark açıldığı takdirde de mükellef kendine daha iyi bir muhasebeci buluyor.Muhasebeciler olarak o mükellefin peşinden bakmaktan başkada çare kalmıyor.Bizim meslek bilgisizliği affetmiyor.er yada geç bomba elimizde patlıyor.O yüzden denetimden önce Kobi tfrs bence yoksa 2014 te çok muhasebe bürosu kapanır arkadaşlar.Denetime gelince onda da taşlar yerine oturacak bence.Çünkü Muhasebenin denetim ayağını seçen meslek mensupları zamanla denetimden kaçacak çünkü tfrs ye göre düzenlenmiş sözde finansal durum tablolarında birçok hatalar tespit edecekler onların denetiminin ve düzeltilmesinin peşine düşecek hatta gözde kaçan durumlarla karşı karşıya kalacaklar sonunda para ve hapis cezaları ile karşı karşıya kalacaklar.Yaptıkları işin tam karşılığını alamayacak denetçi sayısı çok olacak ve zamanla büyük denetim firmaları haricinde bütün denetçiler denetimden kaçış olacak çünkü karşılığını alamayacaklar aynen bugün olduğu gibi biz muhasebecilerin sorunlarından daha büyük sorunlarla karşılacaklar.Çünkü cezalar çok,çalışma şartları çok daha yoğun olacak..Yani denetim yükü ağır sorumluğu çok olduğu için tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer Muhasebe bürsu olacak.O da kalırsa çünkü denetim ve muhasebe ikisinin birlikte yürütmek hem zor hemde yasak malumunuz..Saygılarımla. Nadir Yıldız

12 Mart 2012 Pazartesi

Müdüre Lojman Tahsisi hk özelge.

T.C.İSTANBUL VALİLİĞİ Defterdarlık Vasıtasız Vergiler Gelir Müdürlüğü

Sayı : B.07.4.DEF.0.34.11/KVK-14-6299

Konu:Şirket tarafından şirket müdürüne kiralanan Lojman kirasının gider yazılıp yazılmayacağı hk

İlgide kayıtlı dilekçenizde, firmanızın bir Anonim Şirketi olduğunu, şirket Müdürünüze barınması için bir lojman kiraladığınızı, bu dairenin sahibi bir limited şirketi olduğunu, söz konusu limited şirketi tarafından kira ödemelerinize fatura düzenlendiği belirterek, şirketinizce ödenen kira tutarlarının gider yazılıp yazılmayacağı hususu sorulmaktadır.
Bilindiği gibi,Gelir Vergisi Kanunu’nun 61.md “Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir” denilmiş, 63.md de “Ücretin gerçek safi değeri işveren tarafından verilen para ve ayınlarla sağlanan menfaatler toplamından aşağıdaki indirimler yapıldıktan sonra kalan miktardır..... konut tedariki ve sair suretle sağlanan menfaatler, konutun emsal kirasına veya menfaatin emsal bedeline göre değerlenir” hükmü yer almıştır.
Aynı Kanun’un 23/9.md de, “Genel olarak maden işletmelerinde ve fabrikalarda çalışan işçilere,özel kanunlarına göre barındırılması gereken memurlarla müstahdemlere konut tedariki ve bunların aydınlatılması, ısıtılması ve suyunun temini suretiyle sağlanan menfaatler ile mülkiyeti işverene ait brüt alanı 100 m2’yi aşmayan konutların hizmet erbabına mesken olarak tahsisi suretiyle sağlanan menfaatler (Bu konutların 100 m2’yi aşması halinde, aşan kısma isabet eden menfaat için bu istisna hükmü uygulanmaz) Gelir Vergisi’nden istisnadır” denilmektedir.Öte yandan, 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13.md kurumlar vergisinin,1.md de yazılı mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.Bu hüküm uyarınca tespit edilecek kurum kazancından Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 14.md Gelir Vergisi Kanunu’nun 40.md de yer alan giderler indirilecektir.Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinde safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, 1. bendinde “Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirilebileceği belirtilmiştir.
Ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderler, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında sayılan kanunen kabul edilmeyen giderler dışında kalan ticari organizasyona bağlı olarak yapılan giderlerdir ve bunlara işletme gideri de denilebilir.Bir masrafın genel gider adı altında masraf yazılabilmesi için, genel giderlerin ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılmış olması masrafla iş arasında açık, güçlü bir illiyet bağının mevcut olması masrafın işin önemi ölçüsünde yapılmış bulunması gerekmektedir.Bu hükümlere göre,GVK 23/9md deki istisna hükmünün uygulanabilmesi için kendisine konut tahsis edilen personelin kanun uyarınca barındırılması gereken kişilerden olması veya konutun işverene ait olması gerekmektedir.Dolayısıyla şirketinizce kiralamak suretiyle çalışanınızın (Müdürünüzün) ikametine konut tahsisinde söz konusu istisnadan yararlanılması mümkün bulunmamaktadır.Bu itibarla söz konusu lojman suretiyle şirketiniz çalışanına sağladığınız menfaate ilişkin yapılan giderlerin gayri safi tutarları üzerinden ücret olarak değerlendirilerek gelir vergisine tabi tutulması gerekmektedir.

Diğer taraftan şirketinizce menfaat mahiyetinde sağlanan bu ücrete ilişkin ödemelerinde safi kazancınızın tespitinde indirim konusu yapılabileceği tabiidir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.

10 Mart 2012 Cumartesi

İhraç ettiğiniz eşya geri gelirse vergi ödermisiniz?

Dünya ticaretindeki karmaşa,dönemsel durumlar dikkate alındığında mal hareketlerinde kaçınılmaz olarak sorunlar da ortaya çıkıyor.İhracatçılarımız,eşyalarını gümrük işlemlerine tabi tutturmak ve yurtdışı etmekle rahat bir nefes alamıyorlar. Nakil sistemindeki aksaklıklar, ödemeler konusundaki sorunlar her ne kadar sigorta vb gibi araçlarla giderilmeye çalışılıyorsa da ihracatçıya rahat uyku olmuyor.
İhracatçının eşyası, gönderildiği ülkede yürürlükte olan mevzuat nedeniyle serbest dolaşıma giremiyorsa, kullanıma arz edilemiyorsa, eşya kusurlu ve sözleşme hükümlerine aykırı ise gönderilen kişiye teslim edilmeden önce, eşyanın tabiatından ileri gelen veya nakliye sırasın-da meydana gelen hasarlar varsa, tüketilmek veya satılmak amacıyla yurt dışındaki sergi ve fuarlara gönderilen ancak, tüketilmeyen veya satılamayan eşya söz konusu ise, eşya alıcısına teslim edilemiyorsa, tabiî afetler, tehlikeli ve salgın hastalıklar, büyük yangınlar, radyasyon ve hava kirliliği gibi önemli nitelikteki kimyasal ve teknolojik olaylar ile büyük nüfus hareketleri gibi kriz halleri veya siyasi ya da sosyal durumlarda meydana gelen ani ve beklenmeyen değişiklikler söz konusu ise Türkiye'ye gelmesi mümkün bulunuyor.
Bu gibi durumlarda, ispatlayıcı belgelerin de gümrük idarelerine ibraz edilmesi gerekiyor.
Doğal olarak; Türkiye'ye getirilen eşyaların vergilendirilme boyutu hemen devreye girmiş oluyor. Bu açıdan konu bakıldığında hangi eşyaların ithalat vergilerinden muaf olduğuna bakmak icap ediyor. Mevzuatımızda ithalat vergilerinden muafiyet; Aynen ihraç edildiği durumda olması hali hariç,hariçte işleme rejimi çerçevesinde Türkiye gümrük bölgesinden ihraç edilen eşyaya ve ihracı,bir dış ticaret önlemine konu olan eşyaya tanınmıyor.
Gümrük Kanunu'nun 169'uncu maddesine göre de, ithalat vergilerinden muafiyet, geri gelen eşyanın ihracı sırasındaki ayniyeti değişmeden yeniden ithali halinde tanınır. 4458 Sayılı Gümrük Kanunu'nun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında 2009/15481 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı'nın 113'üncü maddesine göre ise, aşağıdaki durumlardan birine uygun olarak geri gelen eşya ayniyeti değişmeden yeniden ithal edilen eşya olarak kabul edilerek ithalat vergilerinden muaf tutuluyor.
KDV ve ÖTV karşısındaki durum da şöyle oluyor; Gümrük Yönetmeliği'ne göre ihraç edildikten sonra geri gelen eşyanın gümrük vergilerinden muaf olarak serbest dolaşıma girebilmesi için, ihracat nedeniyle yararlanılan hak ve menfaat varsa bunların iade edildiğini gösteren belgenin beyannameye eklenmesi gerekiyor. İhracat nedeniyle katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi iadesinden veya istisnasından yararlanılmış ise eşyanın katma değer vergisi ve özel tüketim vergisi tahsil ediliyor.
Aynı şekilde, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'na göre de, ihracat istisnasından yararlanarak ihraç olunan ancak, daha sonra geri gelen eşyanın ithalat istisnasından faydalana-bilmesi için, bu eşyayla ilgili olarak ihracat istisnasından faydalanılan miktarın gümrük idarelerine ödenmesinin veya bu miktar kadar teminat gösterilmesinin şart olduğu belirtiliyor.
Özel Tüketim Vergisi Kanunu'nu da, geri gelen eşyanın ithalat istisnasından faydalanabilmesi için, bu eşya ile ilgili olarak ihracat istisnasından veya tecil-terkin uygulamasından faydalanılan miktarın gümrük idaresine ödenmesinin veya bu miktar kadar teminat gösterilmesinin şart koşuyor.
Bu hükümler dikkate alınarak, gümrük idareleri ihracatçı firmanın ve imalatçının vergi daireleri ile yazışma yaparak yararlanılan KDV ve ÖTV istisnasının miktarını belirleyebiliyorlar.
Bu arada, ihraç kaydıyla yapılan teslimlere ilişkin olarak, ihraç kaydıyla teslimde bulunan mükellefin tecil edilen vergisi henüz terkin edilmemişse, ihracatçının ÖTV'yi gümrük idaresine ödediğinin tevsiki üzerine, vergi dairesince tecil edilen vergi gecikme zammı uygulanmaksızın terkin edilebiliyor. Hasan Akdoğan-Dünya.

8 Mart 2012 Perşembe

Bağkur Özet

1) Köy ve mahalle muhtarı seçilenler,
2) Hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan;
a)Ticari/serbest meslek kazancı olup gerçek/basit usulde gv mükellefi olanlar,
b) Gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı olanlar,
c) Kolektif şirketlerin ortakları, ç) Limitet şirketlerin ortakları,
d) Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları,
e) Adi komandit şirketlerin komandite ve komanditer ortakları,
f) Donatma iştirakleri ortakları, g) AŞ yönetim kurulu üyesi olan ortakları,
ğ) Tarımsal faaliyette bulunanlar, h) 10/7/1953-6132 Kanun'a tabi jokey ve antrenörler sigortalı sayılıyorlar.

Emeklilik için 9.000 gün prim ödeyip,çok düşük emekli aylığı alır Bağ-Kur'lular. Bağ-Kur'luların sosyal güvenlik reformu öncesinde % 40 olan prim oranı reformla birlikte 1.10.2008 itibariyle düşürüldü.Oran işin tehlikesine bağlı olarak %33,5-39 arasında uygulanıyor.Bunun %20'si malûllük,yaşlılık,ölüm sigortaları primi;%1-6,5 oranları arasındaki kısmı kısa vadeli sigorta kolları primi ve genel sağlık sigortası primi %12,5'i olarak uygulanıyor.Bağ-Kur sigortalısı en düşük %33,5 prim ödüyor. Burada primlerini düzenli ödeyen,borcu olmayan Bağ-Kur'lulara da,tıpkı SSK sigortalılarına yapılan 5 puanlık prim indirimi uygulamasındaki gibi, bir indirim yapılması gerekir.

Bağ-Kur'luların prim tutarı 1.10.2008 öncesi dönemde 24 gelir basamağına göre prim ödeyen Bağ-Kur'lular, artık basamak sistemiyle prim ödemiyor. Basamak sistemi 1.10.2008 itibariyle kaldırıldı. Bağ-Kur sigortalılarının, emeklilik ve sağlık haklarından yararlanmak için ödemeleri gereken sigorta primlerinin tutarını, kendisi asgari ücretle (886,50 TL),asgari ücretin 6,5 katı (5.762,40 TL) arasında kalan olmak şartıyla kendisi tarafından belirlenmesi gerekmektedir.

Bağ-Kur'lular aynı zamanda sigortalı çalıştıran işveren ise prime esas kazancı, çalıştırdığı sigortalıların prime esas 30 günlük kazancınından az olamaz.Bu tutardan düşük prim bildirildiğinin tespit edilmesi halinde aradaki farkın primi,gecikme cezası ve gecikme zammı uygulanmak suretiyle tahsil edilmektedir.

5510 sayılı Kanun'a göre, şirket ortakları işveren sayılmadığından dolayı limitet şirket ortaklığı veya anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi ortaklığı nedeniyle Bağ-Kur sigortalısı olanlar işveren sayılamayacağından dolayı,bu kişiler şirketlerinde çalıştırılan sigortalıların ücret tutarına bakılmaksızın kendi belirleyecekleri tutar üzerinden Bağ-Kur primi ödeyebilecektir.

1 Mart 2012 Perşembe

VUK md 341 tanımı yapıldığı üzere vergi ziyaı; mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilememiş veya eksik tahakkuk ettirilmesidir. Bu bağlamda ziyaa uğratılan verginin sonradan tahakkuk ettirilmesi veya tamamlanması veya haksız iadenin geri alınması ceza uygulamasına engel oluşturmamaktadır.Diğer yandan VUK 344.md son fıkrası uyarınca “vergi incelemesine başlanılmasından veya takdir komisyonuna sevk edilmesinden sonra verilenler hariç, yasal ödeme süresi geçtikten sonra verilen beyannameler için kesilecek ceza %50 oranında” uygulanmaktadır.VUK’nun “Pişmanlık ve Islah” başlıklı 371.md de ise beyana dayanan vergilerde vergi ziyaı cezasını gerektiren fiilleri işleyen mükelleflerle bunların işlenişine iştirak eden diğer kişilerin yasalara aykırı hareketlerini kendiliğinden dilekçe ile haber vermesi halinde, haklarında belli koşullarda vergi ziyaı cezası kesilmeyeceği,eksik veya yanlış yapılan vergi beyanının mükellefin keyfiyeti haber verme tarihinden başlayarak 15 gün içinde tamamlaması veya düzeltmesi gerektiği hususu hükme bağlanmıştır.
VUK mük 257/5 de yasal ödeme süresi geçtikten sonra kendiliğinden veya pişmanlık talepli olarak verilen beyannamelerin elektronik ortamda düzenlenen tahakkuk fişi ve/veya ihbarnameler mükellef, vergi sorumlusu,bunların elektronik ortamda beyanname gönderme yetkisi verdiği gerçek/tüzel kişiye elektronik olarak iletilmekte, bu ileti tahakkuk fişi ve/veya ihbarnamelerin muhatabına tebliğ yerine geçmektedir.
Konuya ilişkin VUKGT 368 ile daha önce verilen beyannamelerdeki eksiklikler ya da hataların giderilmesi amacıyla verilen beyannamelerin ek beyanname olarak verilemeyeceği, tamamının düzeltme beyannamesi şeklinde, daha önce verilen beyannamedeki bilgileri de kapsayacak şekilde ve mutlaka “internet”den verilmesi zorunlu hale getirilmiştir. Konuya ilişkin olarak GİB dan

23.3.2007 tarihinde yapılan “Düzeltme Beyannamelerinin E-Beyanname Sistemi Aracılığıyla Gönderilmesi” ile ilgili duyuruda;
* 05.3.2007 den itibaren VUKGT 368 kapsamında elektronik ortamda verilen beyannemelere ilişkin düzeltme beyannamelerinin de elektronik ortamda alınacağı,
* Daha önce verilen beyanname veya beyannamelerdeki bilgileri kapsayacak ve beyan artırıcı verilen beyannamelerde bir önce verilen tahakkuk farkı kadar bir tahakkuk fişi düzenleneceği,
* Elektronik ortamda gönderilecek düzeltme beyannamelerinin daha önce verilen beyanname veya beyannameleri kapsayacak şekilde mevcut “Beyanname Düzeltme Programı” (BDP) ile düzenlenip, paketleneceği; paket gönderilip kontrol edildikten sonra onay aşamasında “Özel” işaretlenip (DZT) seçilerek “Özel Onay” butonuna tıklanarak işlemin tamamlanacağı,düzeltme beyannamesi süresinden sonra ise (DZT) seçeneği yanı sıra “Kanuni Süresinden Sonra” (KSS) veya Pişmanlık Talepli (PIS)seçeneklerinden biri seçilerek “Özel Onay”butonuna tıklanarak işlemin tamamlanacağı, süresinden sonra olması nedeniyle ihbarname aşamasına geçileceği belirtilmiştir.

Bu bilgiler ışığında yasada öngörülen süreden sonra verilen düzeltme beyannamelerine işlem yapılırken bu beyannamenin “Kanuni Süresinden Sonra” ya da pişmanlık talepli beyanname niteliği taşıyıp taşımadığı değerlendirilerek bu durumdan birine göre işlem yapılması gerekmektedir.
Bu ayırımın, uygulanacak cezanın kesilmesi yönünden dikkate alınması gerekmektedir. Eğer yasal süresinden sonra verilen düzeltme beyannamesi VUK 371.md ye göre pişmanlıkla ilgili ise (PIS) vergi ziyaı cezası kesilmeyecektir.Buna karşılık idare pişmanlık istemi olmadan “Kanuni Süresinden Sonra Verilen Beyanname (KSS)” niteliğinde ise vergi ziyaı cezası kesilmektedir.
Vergi daireleri elektronik ortamda gönderme zorunluluğu getirilen düzeltme beyannamelerinin, elden verilmesi veya posta ile gönderilmesi durumunda VUK mük.355 md.göre özel usulsüzlük cezası uygulanmaktadır.
Mükellef tarafından verilecek söz konusu düzeltme beyannamelerinin, önceki beyanname ya da beyannamelerdeki bilgileri kapsayacak nitelikte olmaması halinde VUK md 352 nin II.derecede usulsüzlük başlıklı fıkrasının 7.bendine göre usulsüzlük cezası kesilmektedir. Veysi Seviğ-Referans-13/2/2009

Geç beyan veya düzeltme beyanında ceza uygulaması.

Kanuni süresinden sonra verilen beyannameler-Bunların beyanında 2008 Mart döneminden itibaren internet üzerinde e-beyanname sistemi üzerinden yapılabilmektedir. Bu tarihten önceki dönemlere ait verilmeyen beyannameler bizzat bağlı bulunulan vergi dairesine form şeklinde düzenlenmiş beyannamelerle kağıt ortamında yapılabilir.

Kanuni süresinden sonra verilen beyannamelerde ödeme çıkması durumunda pişmanlık talepli beyan yapılabilir. Pişmanlık talepli yapılan beyanlarda VUK 371 md ye göre beyan kabul edilir ve vergi ziyaı cezası kesilmez.Ayrıca VUK. 376.md ye göre cezada indirim talep edilebilir. Vergi çıkması ve pişmanlık talep edilmemesi durumunda beyaname ancak kanuni süresinden sonra seçeneği seçilerek beyan edilebilir. Bu durumda çıkan verginin % 50′si oranında vergi ziyaı cezası kesilir. Ayrıca 1. derecede usulsüzlük cezası 1 kat yerine 2 kat kesilir.

Kanuni süresinde verilip de sonradan düzeltilmesi gereken beyannameler Bunların beyanını 2 gurupta sınıflandırmak gerekir: 1-kanuni süresinde verilip düzeltmesi yine kanuni süresinde yapılanlar. Bu durumdakilerin beyanında ceza kesilmez. Yalnızca ilk verilen beyannamenin damga vergisi iptal edilemediği için ilk beyannamenin damga vergisini de ödemek gerekir. 2-Kanuni süresinde verilmiş fakat düzeltmesi kanuni süresinden sonra yapılan beyanlar. Bu durumdaki beyanların beyanında ödeme çıkıyorsa pişmanlık talepli ve düzeltme beyannemesi seçeneklerinin seçili olması gerekmektedir.Bu durumda VUK 371.md ye göre beyan kabul edilir,vergi ziyaı cezası kesilmez, VUK 376 md ye göre kesilecek cezada indirim talep edilebilecektir.Ödeme çıkmaması durumunda ise kanuni süresinden sonra ve düzeltme beyannamesi seçenekleri seçilmesi gerekir.Bu durumda da kesilecek cezada VUK.376 ya göre indirim talep edilebilir.

Yine ödeme çıktığı halde pişmanlık yerine yanlışlıkla kanuni süresinden sonra ve düzeltme seçeneği ile beyan edilen beyannamelerde çıkan verginin % 50′si oranında vergi ziyaı cezası kesilir ve ayrıca 1. derecede usulsüzlük cezası 1 kat yerine 2 kat kesilir.

Uygulanacak cezalar: Beyannamelerin kanuni süresinden sonra verilmesi veya düzeltilmesi durumunda uygulanacak ceza türleri;özel usulsüzlük ve vergi ziyaı cezası olarak ikiye ayrılır. Beyannamelerde ödeme çıkması ve pişmanlık talepli verilmemesi durumunda vergi ziyaı cezası kesilir. Beyannamelerin verilme sürelerine göre uygulanacak özel usulsüzlük cezası tutarları ise farklılık gösterir.Beyannamelerin kanuni süresinden sonra verilmesi durumunda uygulanacak özel usulsüzlük cezaları

  • İlk 30 gün içerisinde verilen beyannamelere kesilecek özel usulsüzlük cezası 1/10 oranında uygulanır. Bu tutarı da VUK 376. maddeye göre 2/3 oranında ödeyebilirsiniz.
  • İkinci 30 gün içerisinde verilen beyannamelere kesilecek özel usulsüzlük cezası 1/5 oranında uygulanır. Bu tutarı da VUK 376. maddeye göre 2/3 oranında ödeyebilirsiniz.
  • Bu tarihlerden sonra verilecek beyannamelere kesilecek özel usulsüzlük cezasının tamamı uygulanır. Bu tutarı da VUK 376. maddeye göre 2/3 oranında ödeyebilirsiniz.

2011 yılında kanuni süresinden sonra verilen beyannamelere uygulanacak olan usulsüzlük cezası sermaye şirketleri ve 1. sınıf tüccarlarda 1.070,00-TL, 2. sınıf tüccarlarda 530,00-TL, bunların dışında kalan kurumlarda ise 260,00-TL’dir.

Bildirimlerin (BA, BS) düzeltilmesi durumunda uygulanacak olan özel usulsüzlük cezaları

  • İlk 10 gün içerisinde yapılan düzeltmelerde ceza uygulanmaz.
  • Takip eden 15 gün içerisinde yapılan düzeltmelerde 1/5 oranında özel usulsüzlük cezası uygulanır.
  • Bu sürelerden sonra yapılan düzeltmelere özel usulsüzlük cezasının tamamı uygulanır. Bu cezalar VUK. 376. maddesine göre 2/3 oranında ödenebilir.
    SMMM Selçuk Öztürk'ün sitesinden alınmıştır.

GMSİ 2012

Maliye bu yıl ev sahiplerinin vergisinin ne kadar olacağını hesaplayıp internet sitesinden yayımlayacak. Ancak Maliye kira gelirinden düşülecek giderleri hesaplamayacak. Bu nedenle ev sahiplerinin kira gelirinden düşülecek giderlerini Maliye’ye bildirmesi gerekiyor. Başta konut kredisi için ödenen faiz var.



2011 yılında kira geliri (gayrimenkul sermaye iradı gelirleri) elde eden ev sahiplerinin bugünden 25 Mart akşamına kadar beyannamelerini vermeleri gerekiyor. Ancak Maliye bu yıl banka işlemlerinden yola çıkarak kimin ne kadar vergi ödeyeceğini kendisi belirleyip Gelir İdaresi Baş kan lı ğı internet sitesinden ya yım la ya cak. Burada en önemli sorun, bankadan yapılan havale tutarının nihai kazanç sayılıp indirilecek tutarların göz önüne alınmaması olacak. Bu nedenle Maliye’nin ev sahiplerine bildirdiği gelirin verginin üzerinden ödeneceği net tutar olmadığını kanıtlamak özellikle önemli. Ev sahiplerinin Maliye’nin gelir saydığı tutardan indirilecek kalemleri belirleyip bildirmesi gerekecek. Peki hangi harcamaları kira vergisinden düşebiliyoruz? Evi eğer 2007’den sonra almışsanız alış bedelinin yüzde 5’ini 5 yıl boyunca vergiden düşebilirsiniz. Diğer bir önemli kalem de birçok ev krediyle alındığı için ödenen faizin be yan na me de gelirden düşülebilecek olması.

* İSTİSNA SADECE KONUTTA VAR
Ev sahipleri 2011’de 2 bin 800 liranın üstünde kira geliri sağlamışsa beyanname vermek zorunda. Bunun altında gelir elde etmişseniz beyanname vermenize gerek yok. İstisna uygulaması sadece konuttan elde edilen gelirler için söz konusu. Konut ve işyeri kira gelirinin birlikte beyan edilmesi halinde, istisna sadece konut gelirine uygulanır. İşyeri kira gelirine istisna yok. Kira gelirinin yanı sıra başka kazancını beyan eden istisnadan yararlanamaz.

* ÇOCUĞUN OTURUYORSA...
Eğer çocuğunuz ve kardeşleriniz evde oturuyorsa beyanneme vermeye gerek yok. Ancak çocukların veya kardeşlerden her birinin birden fazla evde ikameti görünüyorsa sadece bir ev için vergi yok. diğer ev için emsal kira bedelinden beyanname verilmesi gerekiyor. Kardeşler evli ise eşlerden sadece biri için emsal kira bedeli hesaplanmaz.

* MAL İLE ÖDENEN KİRALAR
Kira gelirinde gelirin elde edilmesi, tahsil esasına bağlı. tahsil esasına göre kira gelirinin vergilendirilmesi için nakden veya ayni olarak tahsil edilmiş olması gerekiyor. Kira bedelinin hiç olmaması veya düşük olması halinde, “emsal kira bedeli” esas alınır. Evin bedelsiz olarak başkalarının kullanımına bırakılması, kira bedelinin emsal kira bedelinden düşük olması hallerinde emsal kira bedeli esası uygulanacak. o bina ya da arazi için kira takdiri veya tespiti yapılmamışsa emsal kira bedeli, emlak vergisi değerinin yüzde 5’i olacak.

* BANKADAN ÖDEMEYENE CEZA
Konutlarda her bir konut için 500 tL ve üzerinde kira geliri elde edilmesi halinde, işyerlerinde ise, miktar sınırlaması olmaksızın kiraya ilişkin tahsilat ve ödemelerin banka veya posta idaresi yoluyla yapılması gerekiyor. Buna uymayanlara kesilecek ceza, Vergi usul Kanunu’nun mükerrer 355’inci maddesinin o yıl için belirlenen özel usulsüzlük cezası miktarından az olmamak üzere her bir işlem için bu işleme konu tutarın yüzde 5’i olacak.

* GELECEK YILIN VERGİSİNİ ÖDEME
Gelecek yıllara ait olup, peşin tahsil edilen kira bedelleri, ödemenin yapıldığı yılın değil, gelirin ilgili olduğu yılın hasılatı olarak kabul edilir. Örneğin; 2011, 2012 ve 2013 yılları kira gelirleri topluca 2011 yılında tahsil edilirse, her yıla ait kira bedeli ilgili yılda beyan edilecek.

HANGİ GİDERLERİ GELİRDEN DÜŞEBİLİRİZ?
* Ödenen aydınlatma, ısıtma, su ve asansör giderleri.
* İdare giderleri.
* Sigorta giderleri.
* Ev için harcanan borçların faiz giderleri.
* Konut olarak kiraya verilen bir adet evin iktisap yılından (satın alındığı tarih) itibaren 5 yıl süre ile iktisap bedelinin yüzde 5’i (İktisap bedelinin yüzde 5’i, tutarındaki indirim, sadece ilgili eve ait hasılata uygulanacak, indirilmeyen kısım gider fazlalığı sayılmayacak. 2007 yılından önce elde edilen konutlar için indirimden yararlanılması mümkün değil.
* Vergi, resim, harç ve şerefiyelerle belediyelere ödenen harcamalara katılma payları.
* Amortismanlar.
* Kiraya verilen gayrimenkul için yapılan onarım giderleri ile bakım giderleri.
* Ödenen kiralar ve diğer gerçek giderler.

VERGİ ORANI NE OLACAK?
* 9.400 tL’ye kadar % 15
* 23.000 tL’nin 9.400 tL’si için 1.410 tL, fazlası % 20
* 53.000 tL’nin 23.000 tL’si için 4.130 tL, fazlası % 27
* 53.000 tL’den fazlasının 53.000 tL’si için 12.230 tL, fazlası % 35

HABERTÜRK