.

.

25 Mart 2013 Pazartesi

Binek otolarda kdv oranı.



Binek otolarında da ilk el satışta kdv oranı %18
Binek otolarının ikinci el satışında kdv oranı %1
Binek otoyu ikinci elde satan araç kiralama şirketi ise
a-      araç iki yıldan az kiralama şirketinde kullanıldı ise kdv oranı %18
b-      araç iki yıldan fazla kiralama şirketinde kullanıldı ise kdv oranı %1

22 Mart 2013 Cuma

Zamanaşımı hk.




ZAMANAŞIMI SÜRESİ BİTMEK ÜZERE İKEN  TAKDİRE SEVK OLUNAN  VERGİ MÜKELLEFİ HAKKINDA VERGİ İNCELEMESİ 

Prof. Dr. Mustafa SAKAL                                                              
DEÜ.İİBF.Maliye Bölümü    
Dr. Mustafa ALPASLAN
SMMM


Bilindiği gibi, vergi inceleme elemanlarınca, vergi incelemesi sonuçlandırılmadan zamanaşımının bitmesine çok az zaman kala matrah takdiri için takdir komisyonuna dosyaların  sevk edildiği sıklıkla yaşanmaktadır.  Vergi hukukunda zamanaşımı  genelde 5 yıldır.[1]   Zamanaşımı tarh zamanaşımı ve tahsilat zamanaşımı olmak üzere 2’ye ayrılmaktadır. Bunlardan ilki tarh zamanaşımıdır. Tarh zamanaşımı ise vergi alacağının  miktar olarak  hesaplanması  ile ilgili olup, bu konuda idare tarafından  tarhiyat işlemlerinin mutlak surette 5 yıl içerisinde tamamlanması zorunludur. Vergi alacağının  doğduğu  takvim yılını  takip eden takvim yılından  başlayarak   5 yıl içerisinde mükellefe veya ceza sorumlusuna  tarh ve tebliğ edilmeyen vergi ve cezalar   zamanaşımına uğrar.[2]

Tarh  ve tahakkuk etmiş vergilerin tahsil aşamasına geçilmesi ile  beraber kesinleşen  bir vergi alacağının vadelerinin rastladığı  takvim yılını  takip eden  takvim yılı başından  itibaren 5 yıl içerisinde tahsil edilmemesi durumunda zamanaşımına uğrar. İşte biz bu  zamanaşımına tahsil zamanaşımı diyoruz.

Henüz vadesi gelmemiş vergilerin vade tarihinde, süresi geçmiş  olanların  tahakkuklarını  takip eden  bir ay içinde ödenmesi gerekir.  İşte, bu  süreler içinde  ödeme yapılmadığında vadeyi takip eden yılın başından başlamak üzere 5 yıl içinde idarenin vergiyi tahsil  etmesi veya tahsil etmek  için harekete geçmesi gerekir.  Aksi takdirde idarenin vergi alacağı zamanaşımına uğrar.

Bilindiği üzere, matrah takdir yetkisine sahip inceleme elemanı, takdir yetkisinden imtina ederek, matrah takdiri için takdir komisyonuna başvuruda bulunması hukuki değildir.  Zira, vergi uygulamasında  bazı hallerde  matrah  takdiri ve tayini  takdir ve tespit komisyonları tarafından  yapılmaktadır.  Bu  komisyonların kuruluşu ve çalışma esaslarına ilişkin düzenlemeler 213 sayılı VUK md. 72-92 maddelerinde yer almaktadır. VUK’nun 73. maddesine göre takdir komisyonlarının  seçimle gelen üyeleri, tüccarlar için ticaret  odalarınca, diğer sanat ve meslek  erbabı için mesleki teşekküllerce kendi üyeleri arasında veya  haricen seçilir.  Ticaret  odası ve mesleki teşekkülü olmayan yerlerde seçim belediyece yapılır.  Takdir komisyonları yetkili makamlardan istenen matrah  takdirlerini yapmak ve vergi kanunlarında yazılı  fiyat , kıymet vb. hususları takdir etmekle görevlidir.   Komisyonlar bu  görevini yaparken   ortada takdir nedeni olup olmadığını  araştırmak  zorundadır.  Takdir nedeni yoksa vergi dairesine dosyayı iade etme hakları vardır.  Komisyonlar, bu görevlerini yaparken 213 sayılı VUK’nun vergi incelemesi yetkisine sahiptirler.  VUK 76. madde hükmüne göre takdir olunan matrah mükellefin beyanından düşük olamaz. Takdir komisyonları  matrah  takdiri sırasında 213 sayılı  VUK md.31,74 hükümlerine göre  mükellefin defter, kayıt ve belgelerini incelemek zorundadır.  Neticede, verilecek takdir komisyonu kararından  kararın gerekçesi, dayanakları vs. hususlar mutlak surette kararda yer almak zorundadır.[3]

Vergi incelemesi sonucu saptanan  resen  takdir nedenine göre matrahın takdir komisyonuna gönderilmesinin zamanaşımını durdurup durdurmayacağı tartışmalıdır.  Biz vergi incelemesi ve takdir komisyonuna sevk işlemlerinin birlikte yapılamayacağı görüşündeyiz. VUK’nun 30. maddesinde  “inceleme raporunda  bu  maddeye göre belirlenen  matrah veya  matrah farkı resen takdir olunmuş sayılır”  hükmü vardır. Bu  hükme göre  inceleme elemanının takdir komisyonu  yerine  matrah takdir etme yetkisi vardır. Dolayısıyla matrah  takdiri için, bu  takdir yetkisinin kullanılmaması ve takdir komisyonuna başvurulmasının  yasal  dayanağı yoktur.

Diğer yandan, beyannamenin verilmemesi gibi bazı takdir nedenleri dışındaki takdir nedenleri vergi incelemesi ile saptanabilir. Vergi incelemesini hemen   başında örneğin  defterin tasdik  edilmemesi gibi bir takdir nedeni saptanmamışsa, matrahın takdir komisyonuna gönderilmesi için vergi dairesine  yazı yazılması  ve zamanaşımı dolduktan sonra  incelemenin  tamamlanıp inceleme raporuna bağlanması  ve bu inceleme raporuna göre takdir komisyonunun matrah  takdir etmesi böylece zamanaşımının  uzatılması  mümkün değildir. Bu durumda incelemeye başlamanın zamanaşımını durduğu anlamında bir uygulama yaratılmış olur. Oysa VUK’nın 114. maddesinde  ancak takdir komisyonuna başvurma işleminin zamanaşımını durduracağı hükme bağlanmıştır. Bunun dışındaki  nedenlerle  zamanaşımını durdurmanın, dolayısıyla uzatmanın  yasal dayanağı olamaz. [4]

Vergi uygulamalarımızda vergi inceleme elemanları  zamanaşımının bitmesine birkaç ay kala dosyayı zamanaşımına uğratmamak  adına  takdir komisyonuna matrah  takdiri için sevk etmektedirler.

Ancak uygulamada, hukuka aykırı bir şekilde, inceleme elemanları tarafından incelenmesine başlanmış veya incelemesi devam eden  mükelleflerin beyanları, sırf zamanaşımını  durdurmak için, vergi matrahı takdiri için  takdir komisyonuna sevk edilmektedir. Bu durum tamamıyla hukuka aykırı olup, bu usul dairesinde yapılan  tarhiyat işlemleri  yasal dayanaktan mahrum kalacaktır. 

Tarh zamanaşımı süresi içerisinde tamamlanamayan vergi incelemeleri sebebiyle  tarh zamanaşımının  sınırlamasından kurtulmak için  takdire sevkin bir çözüm olarak uygulanmasının  ortaya çıkaracağı hukuki sorunlar-problemler gelecek dönemde  sıkça karşımıza gelebilecektir.  Takdir komisyonlarının  çalışmaları ile ilgili sorunları gidermek  yerine takdir süreci ile vergi inceleme süreçlerinin  birlikte paralel çalışması  biçiminde cereyan eden uygulama sorunları giderek ağırlaştırmaktadır. Takdir komisyonun matrah takdiri sürecindeki hukuki eksikliklerin tamamlanması ile zamanaşımı süresinin dolması durumunda  inceleme elemanı tarafından vergi mükellefinin  defter ve belgelerini geri iade edilmesi ve inceleme raporu tanzim edilmeden incelemenin sonuçlandığı hakkında mükellefe bilgi verilmesine yönelik bir düzenlemeye ihtiyaç olduğu artık zorunlu hale gelmiştir. Çünkü, Gelir  İdaresinin yayınlamış olduğu  yeni mükellef hakları  bildirgesinde bu konularda önemli açıklamalar bulunmaktadır.  Ayrıca yeni vergi inceleme yönetmeliğinde bu yönde yeni hükümler getirilmiştir.[5]

Takdir komisyonlarının  görevi  matrah  takdiri  yapmaktır.  Takdir komisyonu  resen tarh usulüne göre bir vergi tarh edebilmesi için ortada  bir vergi inceleme raporu olsa bile VUK 30. md hükmüne göre, vergiye tabi matrahın mutlaka  takdir komisyonu  kanalıyla  takdir ve tespit edilmesi  gerekmektedir.

VUK’nun 30. maddesinin 1. fıkrasında yapılan  düzenleme ile; vergi inceleme elemanlarınca düzenlenen raporlar üzerine, resen vergi tarhı için   takdir komisyonlarından karar alma mecburiyeti kaldırılmış ve raporda belirlenen  matrah  üzerinden vergi dairesince vergi tarhına olanak  sağlanmıştır.[6]

Bu nedenle, bundan böyle yetkililerce düzenlenecek olan vergi inceleme raporları üzerine yapılacak resen vergi tarhiyatı dolayısıyla artık takdir komisyonlarından karar alınması gereği yoktur.  Sadece takdir komisyonları faaliyetlerine  devam etmekte olduğundan, inceleme raporları dışındaki  takdir işlemleri için  her halükarda  takdir komisyonlarına başvurulacağı hususu gözden  uzak tutulmamalıdır.  Bunların dışında inceleme elemanlarının  tarhiyata  dayanak teşkil edecek miktarı, tanzim edecekleri inceleme raporunda mutlaka  belirtmeleri gerekmektedir.[7]
Bilindiği üzere, tarhiyat yetkisi tamamıyla vergi dairesine aittir.[8] Takdir komisyonu ve/veya inceleme elemanının tarhiyat yetkisi değil, vergi matrahı takdir yetkisi bulunmaktadır. Yukarıda da ifade edildiği üzere tarhiyat yapma yetkisi sadece ve sadece vergi dairesine aittir. Re’sen vergi matrahı takdir yetkisi bulunan inceleme elemanının bizzat kendisi gibi vergi matrahı takdir yetkisi bulunan takdir komisyonuna yetkisini devretmesi tamamen hukuka aykırıdır. Böyle bir işlem, takdirin takdiri anlamına gelir ki; bu hukuken mümkün değildir. Zira, hukukta takdirin, takdiri olmaz.[9]

Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 114 üncü maddesinde, zamanaşımını durdurmak için takdir komisyonuna başvurulması yetkisi münhasıran vergi dairesine verilmiştir. İnceleme elemanının nezdinde vergi incelemesine başlanmış bir mükellefin vergi matrahının takdiri için takdir komisyonuna başvurması hem hukuken hem de kanunen mümkün değildir.

Dolayısıyla, nezdinde vergi incelemesi devam eden mükellefin beyanının re’sen vergi matrahı takdiri için, sırf zamanaşımını kesmek amacıyla, mücerret takdire sevk işlemi 213 sayılı Kanunun 114 üncü maddesinde belirtilen zamanaşımı süresini durdurmaz; 5 yıllık süre geçirildikten sonra … zamanaşımına uğramış bulunan hesap dönemleri için hukuken tarhiyat işlemi yapılamaz. Öte yandan, sadece zamanaşımını durdurmak için inceleme elemanınca önce dosyanın takdir komisyonuna sevk edilmesinin istenilmesi, zamanaşımı süresi dolduktan sonra inceleme raporunun düzenlenmesi ve bu rapordaki miktarın aynısının alınması suretiyle takdir komisyonunca matrah takdir edilmesi halinde, Vergi Usul Kanununun 113 ve 114 üncü maddelerinin hiçbir hükmü kalmayıp, bu maddelerin işlemesi söz konusu olmayacaktır.[10]

Bir başka ifadeyle, vergi incelemesi ve takdir komisyonuna sevk işlemleri birlikte yapılamaz. Çünkü, inceleme elemanının 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 30 uncu maddesi uyarınca, tıpkı takdir komisyonu gibi, inceleme raporuyla vergi matrahı takdir yetkisi bulunmaktadır. Vergi matrahı takdiri için, söz konusu yetkinin kullanılması gerekir. Ayrıca, inceleme elemanı tarafından takdir komisyonuna başvurulmasının yasal dayanağı yoktur. Dolayısıyla, vergi incelemesine başlandıktan sonra, vergi matrahı takdiri için takdir komisyonuna başvurularak zamanaşımı süresi uzatılamaz.[11]   Anayasa Mahkemesi tarafından verilen  iptal kararının  gerekçesi  de bu  konuyu  işaret  etmektedir.[12]  213 sayılı VUK md. 114 hükmüne göre  vergi dairesince matrah  takdiri için takdir komisyonuna müracaat  edilmesinin  zamanaşımını  durduracağı  vurgulanmıştır. Ancak, Anayasa Mahkemesi tarafından  verilen  ve  8.1.2010 tarihli  Resmi Gazetede yayınlanan 15.10.2009 gün ve E:2006/95 sayılı karar ile bu  hükmü iptal etmiştir. 

Mükellefler tarafından  kullanılan  defter  kayıt ve belgeler 213 sayılı VUK  md. 253 hükmü gereğince  5 yıl saklanması zorunludur.  Madde hükmüne göre mükellefler  tutmak zorunda oldukları, yevmiye, kebir, envanter ve diğer yasal defterleri ilgili bulundukları yılı izleyen  takvim yılından başlayarak  5 yıl süreyle saklamak  ve  yetkili makamlar tarafından istenildiği takdirde incelemeye  ibraz etmek zorundadırlar. [13]

Vergi Usul Kanununun 253 üncü maddesine göre; defter ve belgelerin ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza edilmesi; aynı Kanunun ibraz mecburiyetini düzenleyen 256. maddesine göre de; bu defter ve belgelerin muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz edilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.

Uygulamada, zamanaşımı süresini, hukuka aykırı şekilde, uzatmak için vergi incelemesi devam ederken, vergi matrahı takdiri için takdir komisyonuna başvurulmakta ve müteakiben düzenlenen vergi inceleme raporlarında, takdir olunan vergi matrahı için çoğunlukla muhafaza ve ibraz süresi geçmiş bulunan defter ve belgeler dayanak gösterilmektedir.

Malum olduğu üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 253 ve 256. maddelerinde aynı Kanunun 114. maddesinin 2. fıkrasında yer alan hükme paralel herhangi bir hüküm bulunmadığı gibi, söz konusu hükme herhangi bir atıf da yapılmamıştır. Dolayısıyla, mükellef tarafından muhafaza ve ibraz süresi geçmiş olan defter ve belgeler rızaen ibraz edilmiş olsa dahi, bu defter ve belgelere müsteniden matrah veya matrah farkı tesis edilmesi hukuken mümkün değildir. Zira, 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 113 üncü maddesinin ikinci fıkrasında zamanaşımı, mükellefin bu hususta bir müracaatı olup olmadığına bakılmaksızın hüküm ifade eder denilmiştir. Dolayısıyla, zamanaşımına paralel olarak düzenlenen tüm mükellef ödevleri re’sen dikkate alınmak zorundadır.


[1] 213 sayılı VUK md. 113, 114.

[2] KIZILOT Şükrü – ŞENYÜZ Doğan – TAŞ Metin – DÖNMEZ Recai, Vergi Hukuku, Yaklaşım Yayıncılık, Ekim 2006, s.195-199.
[3] ÜREL Gürol, Güncel Vergi Usul Kanunu Uygulaması, 2. Baskı, Maliye ve Hukuku Yayınları, s.183-185.

[4] ÇAKMAK Şefik, “Matrahın Takdir Komisyonuna Gönderilmesi İle Duran  Zamanaşımı Süresi, Anayasa Mahkemesinin 8.1.2010 Tarihli Kararı İle VUK’nun  11. Maddesinin 2. Fıkrasının İptal Edilmesi, 1.8.2010 Tarihinde Resmi Gazetede Yayımlanan  6009 Sayılı Yasa İle VUK’nun 114. Maddesine Eklenen Fıkra Ve VUK Geçici 28. Madde Hükmü”, Oluş Mali Hukuk Bürosu,  15.01.2011 tarih ve IV/128 sayılı sirküler.

[5] Bkz. 31.12.2010 tarih ve 27802 sayılı Resmi Gazete.

[6] Altındağ YMM Sirküleri 16.05.2011 gün ve  2011/5 sayılı.

[7] 213 sayılı VUK md.30, 31.

[8]  213 sayılı VUK md. 20

[9] Sami Selçuk, Kısıtlı Demokrasi Sancılı Hukuk, s.277

[10] Danıştay 9 uncu Dairesi’nin 13/03/2007 tarih ve E.2005/5109, K.2007/733 sayılı Kararı, karşıoy gerekçesi.

[11] ÇAKMAK Şefik, Zamanaşımı ve Anayasa Mahkemesi Kararlarının Vergi Uygulamasına Etkisi, Ankara SMMMO Bülten Dergisi, Yıl 21, Sayı:194-2011, s. 71

[12] ÇAKMAK Şefik,  Oluş Mali Hukuk Bürosu,  15.01.2011 tarih ve IV/128 sayılı sirküler.

[13] VUK md. 253,256.

(BU  MAKALE;  LEGAL  MALİ  HUKUK  DERGİSİNİN SAYI:89, MAYIS 2012, CİLT:8 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR)

2 yorum yapılmış.


« davut macit » tarafından;

selamlar mustafa bey üstadım,2006 yılında 11.ay sonunda defterlerim denetmen tarafından istendi inceleme mayıs 2012 de bitti bu arada zaman aşımına uğramasın diye takdire sevk edilmiş vergi denetmenin raporunda 2006 yılında vergi yönünden aynen takdir edilmesi olduğu halde takdir komisyonuna bu raor ulaşmadığından takdir komisyonuda yanlışlıkla 2007 yılına sari olan inşaat işlerimin 2006 yılında kesilen faturalarıda 2006 yılında kabul ederek çok büyük bir matrh farkı bulup bu yıl sonunda bana vergi ve ceza ihbarnamesi geldi uzlaşma talebinde bulundum onun için gün aldım ayrıca 21.07.20012 tarihli anayasa mahkemsinin verdiği kararla 6009 sayılı yasayla getirilen takdire sevk işlemi bir yıl uzatır maddesi iptal edilmiştir bu itibarla zaman aşımı olmamışmıdır bu konuda bir yorum yaparsanız teşekkürlerimle hayırlı yeni yıllar dilerim



« İBRAHİM ŞAHİN (SMMM) » tarafından;

Selamlar sayın Mustafa bey üstadım.
Yukarıda açıkladığınız konuda bir müşterimin de başına aynı olaylar gelmiştir; 2006 hesap dönemi ile ilgili olarak 16.12.2011 tarihinde inceleme talebi ile defter ve belgelerin istenildiğine dair bir tebliğ alnmıştır. 22.12.2011 tarihinde ilgili denetim elemanına defterler teslim edilmiş ve vergi dairesince zaman aşımını kesmek amacı ile takdire sevk işlemi yapılmıştır. Bugün itibari ile halen elimize ulaşan vergi ceza ihbarnamesi yoktur. Vergi denetmenin 2011 hesap dönemi ile ilgili incelemesin de zaman aşımını uzatmak amaçlı vergi diaresince takdire sevk işleminin hukuka aykırı olduğu konusunda ve ilerleyen zamanlarda tarafımıza tebliğ edilecek takdir komisyonu kararı ve denetmen tarafından bildirlen matrah üzerinden salınacak vergi ve vergi zıyaı cezalarına karşı açacağımız dava da bize yardımcı olabilecek bilgi, yargı kararı ve örnek oluşturcak bir dava dilekçe örneği elinizde mevcut ise, bize yardımcı olmanızı diliyorum.
Şimdiden çok teşekkür eder, çalışmalarınızda kolaylıklar dilerim…

21 Mart 2013 Perşembe

İSG'de sorunlar ve çözümler-Resul Kurt



Türkiye, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatına aslında 150 yıldır sahip ancak iş kazaları ve meslek hastalıklarında ise dünya liginde pek de iyi bir yerde değiliz. Gerek Avrupa Birliği direktifi gerekse çalışanlarımızın hak ettiği sağlık ve güvenlik koşullarının iyileştirilmesi amacıyla yola çıkılan ve nihayet yürürlüğe giren bağımsız bir İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu 1.1.2013 itibariyle çalışma yaşamında yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Kanun hazırlanırken bakanlık elbette bir takım projeksiyonları yapmıştır diye düşünüyorum. Bunlar sırasıyla işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve işyeri hemşiresi sayısının yanı sıra bakanlıktaki uzman insan gücü ve bilişim altyapısı planlamaları ilk akla gelenlerdir. Eğitim kurumları ve OSGB'lerin sayıları beklenenin de ötesinde hızla artmaktadır. Bu artış umarız önümüzdeki günlerde kalite sorununu da beraberinde getirmez. Eğitim kurumları vasıtasıyla iş güvenliği uzmanı sayısı hızla artmakta, OSGB vasıtasıyla da işverenlerin büyük çoğunluğu hizmeti satın almaktadırlar.
 
****
İSG'de neler yapılmalı?
Tüm bu güzel gelişmelerin yanında evrak bürokrasisinin azaltılması ve işlemlerin elektronik ortamda yapılması hem zaman tasarrufu hem de ülke ekonomisi için çok önemlidir diye düşünüyorum. Ancak, yeni yılla birlikte iş hacminin de arttığı son üç aylık gözlemlerimize bakacak olursak bazı sorunlar ve çözüm önerileri kısaca şöyledir. 
 
Sorunlar:
1- Bakanlığın yetkilendirme işlemini yapan birime telefon ya da mail yoluyla ulaşmak, sorunlara çözüm bulmak hiç de kolay değil. İSG biriminde çalışanlara hak vermemek mümkün değil ancak sosyal devlet vatandaş odaklı çalışan devlettir. 2013 yılı rehberlik yılı olsa ve tüm iş müfettişleri (teknik), bakanlıkta ve grup başkanlıklarında görevlendirilerek, ne yapacağını şaşırmış vatandaşlara, işverenlere ve profesyonellere bilgi verme, yönlendirme ile mevzuattan/uygulamadan/programlardan kaynaklanan sorunların çözümüne odaklanılsa, bir anlamda işverenler ve Türkiye bu yasaya hazırlanmış olsaydı...
2- İşlem hacmi artarken personel sayısı aynı kalmış. Tüm özverili çalışmalarına rağmen iş sağlığı ve güvenliği genel müdürlüğü personeli sayıca yetersiz kalıyor. İş yükü onlarca kat artmasına rağmen personel sayısı aynı. Personel en üst performansta çalışsa, geçer yarılarına kadar çalışsa dahi iş bitmiyor, bitmesi de mümkün görünmüyor. Taşradan birçok konuda yararlanmak mümkün iken, maalesef yararlanılmıyor. Yetki bekleyen firmalar 20-25 gün kadar dosyasının tamamlanmış olmasına rağmen yerinde inceleme beklediğinden hizmet sunamıyor, dolayısıyla da hem işletmeler zarar ediyor, hem işverenler hizmet alamıyor ve hem de devlet vergi kaybına uğruyor.
3- İSG KATİP programı yeni olmasına rağmen istenilen verimlilikte çalışmıyor. Örneğin bazı okurlarımızdan gelen e-maillere göre bu sistemin hiç çalışmadığını, hatta akanlıkta da bununla ilgili bilgi almak istediklerinde muhatap bulamadıklarını söylüyorlar. Belki de bu yılı bilgilendirme yılı ilan etmiş olsak ve tüm çabamızı sistemi kurmaya vermiş olsak bir sorun yaşanmayacaktı. 
4- İSG KATİP sistemi SGK ile uyumlu olmasına rağmen uygulamada zaman zaman verileri göremiyor, ayrıca SGK elektronik sisteminde kullanılmayan bir veri olan işyeri yetkilisi esasına göre çalıştırılıyor.  Oysaki SGK'da e-bildirge kullanıcısı esasına göre çalışan bir sistem var. İşverenlerin görevlendirme yapılacak işyerinin "ortak, yönetici, işveren, muhasebe, işveren vekili" unvanlı ve SGK kayıtlarında işyeri yetkilisi olarak tanımlanmış olması, bu kişilerin e-devlet şifreleri aracılığıyla http://isgyh.csgb.gov.tr adresinden İSG-KATİP sistemine giriş yaparak, görevlendirilecek iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimini TC Kimlik numaraları vasıtasıyla sistem havuzundan seçmeleri, sistem üzerinden seçilen iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekiminin, yine aynı sistem üzerinden e-Devlet şifreleri ile sisteme giriş yapıp uygun bulmaları halinde sözleşmelerini onaylamaları gerekiyor. Burada getirilen uygulama işverenlerin iş güvenliği uzmanının takibini yapabilmesi açısından iyiniyetli bir sistem gibi gözükse de, uygulamada bu veriler SGK kayıtlarıyla uyumlu olamadığından şu aşamada bir çok işyeri iş güvenliği uzmanı veya işyeri hekimi ataması yapamıyor. İSG KATİP sistemin SGK'dan verileri online olarak alamadığı için bu sorunlar yaşanıyor.
Çözüm önerilerimiz:
1- OSGB'ler hizmet verdikleri işyerinin sorumluluğunu aldığına göre işveren onayının aranmaması en doğrusu olacaktır. Zira zaten OSGB ile işveren arasında yazılı bir sözleşme yapılıyor.
2- Bakanlık insan gücü sayısını artırmalı ve işlemlerin daha hızlı yapılmasını sağlamalıdır. Yeni personel almak yerine mevcutlar arasında transfer yapılarak ve yereldeki personelden de yararlanarak bu sorun çözülebilir. Bakanlığın taşradaki elemanlarından yararlanılarak daha hızlı ve verimli hizmet sunulabilir.
3- İSG KATİP programı çalışmıyorsa (ki doğru çalışmıyor) işverenler eski sistemde olduğu gibi evrak bazlı hizmet alabilmeli ve sunabilmelidir.
4- A ve B grubu iş güvenliği uzmanlarının sayısal yetersizliğini aşmak için A ve B grubu iş güvenliği uzmanı çalıştırma süresinin bir kısmının C grubu tarafından yerine getirilmesine izin verilmelidir. Böylece A gurubu uzman sayısının yetersizliğinden kaynaklanan eleştiriler önleneceği gibi, C grubu uzmanlara da A grubu deneyimli uzmanlarla çalışarak kendini yetiştirme fırsatı verilmelidir. Ayrıca daha önce de önerdiğimiz üzere ilgili sosyal bölümlerdeki üniversite hocaları ile bakanlık İş (sosyal) ve SGK Müfettişlerinin de az tehlikeli/tehlikeli işyerlerinde iş güvenliği uzmanlığı yapabilmeleri sağlanması yerinde olur.
5- İş güvenliği eğitimlerinde, az tehlikeli sınıftaki işyerleri için uzaktan eğitime fırsat verilmelidir.
6- Ayrıca OSGB'lerin kuruldukları il ve sınır komşularında hizmet verme sınırlandırılması, özellikle bir şirketin genel müdürlüğü ile anlaşma yapılması durumunda diğer illerde de hizmet verilebilmesine olanak verecek şekilde düzenleme yapılmalıdır.
Sonuç olarak, teknolojiyi kullanırken sistemin ve işlerin aksamaması esastır. Tam anlamıyla devreye girmeyen sistemle birlikte manuel işlerin de yürümesi doğru olacaktır. Daha sonra veriler bakanlıkça sisteme entegre edilebilir.

14 Mart 2013 Perşembe

Kayıtlı Sermaye Sistemi hk.

http://www.dunya.com/halka-acik-olmayan-anonim-sirketlerde-kayitli-sermaye-sistemi-173121h.htm

11 Mart 2013 Pazartesi

Apartmanlarda risk değerlendirmesi



Apartmanlarda İş Sağlığı ve Güvenliği Mevzuatına Göre Risk Değerlendirmesi Örneği - Arif TEMİR*

Yaklaşım / Mart 2013 / Sayı: 243
I- GİRİŞ Risk değerlendirmesi yapma yükümlülüğü 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu(1) ile 01.01.2013 tarihinden itibaren apartmanlara da getirildi. Risk değerlendirmesinin nasıl yapılacağı 30.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği’nde(2) belirtilmiştir. Risk değerlendirmesi 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği ve uluslararası standartlar göz önünde bulundurularak yapılacaktır.Bu yazımızda; kalorifer kazanı, merkezi ısıtma sistemi, havuz gibi yerleri bulunmayan bir apartmanın risk değerlendirmesini nasıl yapıldığını örnekleme yaparak açıklamaya çalışacağız.
II- RİSK DEĞERLENDİRMESİNİN AŞAMALARI Risk değerlendirmesi yapılırken genel kabul görmüş risk değerlendirme aşamalarını sırasıyla uygulamamız gerekiyor. Risk değerlendirmesinin beş aşaması bulunuyor. Bunlar;
  • Tehlikelerin belirlenmesi,
  • Risklerin değerlendirilmesi,
  • Risklerin derecelendirilmesi,
  • Kontrol önlemlerinin uygulanması,
  • Denetim, izleme ve gözden geçirme.
Buna göre ilk önce işyerimizin bütün bölümlerini gezerek tehlikelerin neler olduğunu, nelerin insanlara, çevreye ve diğer malzemelere zarar vereceğini tespit etmemiz gerekiyor. İkinci aşamada tehlikelerin hangi risklere sebep olacağını belirleyeceğiz. Üçüncü aşamada riskleri düşük, orta ve yüksek diye sınıflandıracağız. Dördüncü aşamada belirtilen risklerin kontrol önlemleri uygulanacak. Beşinci aşamada ise denetim izleme ve gözden geçirme işlemleri yapılacaktır. Yapılacak bütün bu işlemler kayıt altına alınacak.Belirlenen risk için kontrol tedbirlerinin hayata geçirilmesinden sonra yeniden risk seviyesi tespiti yapılır. Yeni seviye, kabul edilebilir risk seviyesinin üzerinde ise risk değerlendirme adımları tekrarlanır.
III- APARTMANLARDA RİSK DEĞERLENDİRMESİ ÖRNEĞİ Apartmanlarda işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı çalıştırma yükümlülüğü 30.06.2014 tarihinde başlayacağı için bu tarihe kadar yapılacak risk değerlendirme ekibindeiş güvenliği uzmanları ile işyeri hekimlerinin bulunmasına gerek yoktur.Risk değerlendirmesi, risk değerlendirme ekibi tarafından yapılacak. Buna göre; apartmanda risk değerlendirmesi ekibi aşağıdaki kişilerden oluşacak: 
  • Apartman yöneticisi (yönetim kurulu),  
  • Kapıcı.
Bu ekibe diğer apartman sakinleri de katılabilir. Uzmanlık isteyen konularda da işyeri hekimlerinden, iş güvenliği uzmanlarından, ortak sağlık ve güvenlik birimleri vb yerlerden yardım alınabilir(*). Risk değerlendirmesi normal şartlar altında apartmanlarda 6 yılda bir yenilenecek. Ancak ortaya çıkabilecek yeni risklerin, işyerinin tamamını veya bir bölümünü etkiliyor olması göz önünde bulundurularak risk değerlendirmesi tamamen veya kısmen yenilenir.
Yukarıda belirtilen risk değerlendirme aşamalarını apartmana aşağıdaki uygulayalım.




Risk Değerlendirme Tablosu

Tehlike
Riskler
Riskin Derecesi
(*)
Önlemler
Denetim, İzleme
1
Çöp bidonları
Yangın
-
Her gün çöp bidonları düzenli olarak boşaltılacak
Uygulamanın kontrolü            kontrol liste hazırlanması
2
Zemin kat-sığınak  elektrik kabloları kontrolsüz şekilde bulunuyor
Kaçak akım elektrik çarpması takılıp düşme
-
Kontrollü kullanılacak
                           
3
Merdivende
aşınmalar
 Takılıp düşme
-
Merdivenin aşınan yerleri düzeltilecek
                           
4
Merdiven korkuluk boyu kısa
Çocukların,yaşlıların düşmesi yaralanma ve ölüm
-
Korkuluk yükseltilecek
                            
5
İki kırık priz var
Elektrik çarpması Yangın kısa devre
-
Prizlerin değiştirilmesi
                            
6
Oluk sabitlenmemiş
 Yaralanma su akıntısı
-
Oluklar sabitlenip kontroller yapılacak
                            
7
Balkon kenarlarında saksı bulunması
Saksı düşmesi yaralanma ölüm
-
Balkon kenarlarından saksılar kaldırılacak
                            
8
Kapıcı sağlık muaye-nesi yapılmıyor
Meslek hastalığı riski
-
İşe girişte sağlık raporu alınacak ve periyodik olarak sağlık kontrolü yapılacak
                            
9
Sığınıkta yağ,bez, kağıt,temizlik malzemesi var
Yangın
-
Sığınakta periyodik  temizlik,Yanıcı,yakıcı malzeme yasak.
                            

* Derecelendirme daha çok kimyasalların olduğu yerlerde ölçüme bağlı olarak yapıldığından burada derecelendirme yapılmamıştır.
*Tehlike kaynakları her apartmana göre değişkenlik gösterebilir.



Risk Değerlendirmesi Belgesi
Apartmanın adı:
İşverenin adı: …………..Apartmanı Kat Malikleri
Apartmanın adresi:………………Ankara
Risk değerlendirmesinde görev alan iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi olanların adı soyadı ve Bakanlıkça verilmiş belge bilgileri:…………………
Risk değerlendirmesine katılan bütün şahısların ad soyadı ve unvanları:
Yönetici        
Yönetici Yrd.  
Kat Maliki       
Kapıcı
Risk değerlendirilmesinin gerçekleştirildiği tarih :…../…./2013
Risk değerlendirilmesinin geçerlilik tarihi:…../…./2013 tarihinden itibaren 6 yıl
Belirlenen tehlike kaynakları ile tehlikeler: Tabloda gösterilmiştir.
Tespit edilen riskler: Tabloda gösterilmiştir.
Tespit edilen risklerin önem ve öncelik sırasını da içeren analiz sonuçları:
………………………….(varsa risklerin dereceleri yazılacak)
Düzeltici ve önleyici kontrol tedbirleri, gerçekleştirilme tarihleri ve sonrasında tespit edilen risk seviyesi: …./…./2013 tarihinden itibaren bütün risklere karşı önlemler alınmıştır. Risk seviyesi düşüktür.
İş bu risk değerlendirmesi …../…../…… tarihlerinde aşağıda adı soyadı ve ünvanları yazılı olan kişiler tarafından düzenlenerek imza altına alınmıştır.
Düzenleyenler
Apartman yöneticisi     apartman yönetici yrd.      kat maliki              kapıcı

    İşyeri hekimi(varsa)          iş güvenliği uzmanı(varsa)
               


Tablo risk değerlendirme belgesinin içeriğini oluşturmaktadır. Yukarıda belirtilen risk değerlendirmesi belgesinin sayfaları(tablo dahil) numaralandırılarak; gerçekleştiren kişiler tarafından her sayfası paraflanıp, son sayfası imzalanacak ve işyerinde saklanacaktır. Bu belge apartmanı teftiş eden iş müfettişleri istendiğinde gösterilecektir. Gerektiğinde bir örneği iş müfettişine verilecektir.
IV- SONUÇ
Risk değerlendirmesi 01.01.2013 tarihinden itibaren apartmanlarda yapılacaktır. Risk değerlendirmesinde temel amaç tehlikeler ve tehlikelerin sebep olacağı risklerin ortadan kaldırılarak sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamını sağlamaktır. Apartman yöneticileri risk değerlendirme ekibi kurarak örneğimizdeki form/tabloya göre apartmanlardaki tehlikeleri belirleyerek oluşabilecek risklere karşı gerekli önlemleri almaları ve alınan bu önlemleri sürekli kontrol etmeleri gerekiyor. Risk değerlendirme belgesini apartman yöneticileri tarafından muhafaza edilir. Bu belgeyi herhangi bir kuruma vermeye gerek yoktur. Risk değerlendirmesi yapmayı ihmal etmeyelim. Çünkü Risk değerlendirmesi yapmayan veya yaptırmayan apartmanlara 2013 yılında 3.234 TL ceza uygulanacak. Bu ceza aykırılığın devam ettiği her ay için 4.851 TL olarak uygulanacak. Cezaları çalışma ve iş kurumu il müdürlüğü uygulayacak(3).

10 Mart 2013 Pazar

Tarımda sosyal güvenlik kesintisi



1 Mart 2013 CUMA Resmî Gazete Sayı : 28574  TEBLİĞ
Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığından: TARIMSAL FAALİYETTE BULUNANLARIN PRİM BORÇLARININ SATTIKLARI TARIMSAL ÜRÜN BEDELLERİNDEN KESİNTİ YAPILMAK SURETİYLE TAHSİL EDİLMESİNE DAİR TEBLİĞ
Amaç ve kapsam MADDE 1
– (1) Bu Tebliğin amacı; 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamında sigortalı olarak tescil edilmiş olanların prim borçlarını, sattıkları tarımsal ürün bedellerinden borç tutarını geçmemek şartıyla ve prim borçlarına mahsuben kesinti yapılmak suretiyle tahsil edilmesine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.
Dayanak  MADDE 2 – (1) Bu Tebliğ, 5510sy md 88 fk 12 ile 12/5/2010-27579 sayılı RG de yayımlanan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 108.md 5.fk na dayanılarak hazırlanmıştır.
Tanımlar   MADDE 3 – (1) Bu Tebliğde geçen;
a) Kanun: 5510s.Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununu,
b) Kesinti: Tarımsal faaliyette bulunanların sattıkları ürün bedelleri üzerinden yapılan işlemi,
c) Kesinti Bildirim Listesi: Örneği ek-1’de yer alan “Kesinti Bildirim Listesi”ni,
ç) Kesinti Muafiyet Belgesi: Örneği ek-2’de yer alan “Kesinti Muafiyet Belgesi”ni,
d) Prim borcu: Tarımsal faaliyette bulunanların ödemekle yükümlü oldukları ve süresi içinde ödenmeyen primlerinin ödeme tarihindeki toplam tutarını,
e) Kurum: Sosyal Güvenlik Kurumunu,
f) Kurum hesabı: SGK nun anlaşması olan banka şubelerindeki ilgili hesaplarını,
g) Sigortalı hesabı:Tarım faaliyet, yapanlarla ilgili ödeme bilgilerinin kaydedildiği veri kütüğünü,
ğ) Tarımsal faaliyet: Kendi mülkünde, ortaklık/kiralamak ile başkalarının mülkünde/kamuya mahsus mahallerde; ekim, dikim, bakım, üretme, yetiştirme ve ıslah yoluyla yahut doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünleri elde edilmesini ve/veya bu ürünlerin yetiştiricileri tarafından; muhafazasını, taşınmasını veya pazarlanmasını,
h) Tarımsal faaliyette bulunanlar: Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi kapsamında sigortalı sayılanları,
ı) Ürün bedeli: Kesinti işlemine konu olan tarımsal ürünün brüt satış tutarını, ifade eder.
Kesinti yapacak olanlar MADDE 4 – (1) Tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedelleri üzerinden kesinti yapmakla yükümlü olan gerçek ve tüzel kişiler aşağıda gösterilmiştir.
a) Kamu kurum ve kuruluşları ile kamuya ait ticari işletmeler,
b) Kamu iktisadi teşebbüsleri,
c) Sair kurumlar (kooperatif, birlik ve diğer kurumlar),
ç) Ticaret şirketleri, d) İş ortaklıkları, e) Dernekler
,
f) Vakıflar, g) Dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri,
ğ) Zirai kazançlarını, bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler,
h) Gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı.
Kesinti oranı MADDE 5 – (1) Kesinti yapmakla yükümlü olan gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedelleri üzerinden prim borçlarına mahsuben ve borç tutarını geçmemek şartıyla %2 oranında kesinti yapmak zorundadırlar.
(2) Kesinti yapmakla yükümlü olan gerçek/tüzel kişiler tarafından,tarım faaliyet, yapanlara ürün bedeline mahsuben/hesaben yapılan ödeme ile avans verilmesi halinde, bu ödemelerden herhangi bir kesinti yapılmaz.Verilen avansın veya hesabın kapatılması sırasında ürün bedelinin tamamı üzerinden borç tutarını geçmemek şartıyla %2 oranında kesinti yapılır.
Kesinti belgeleri ve bu belgelerde yer alacak bilgiler MADDE 6 – (1) Ürün alımı sırasında kesinti yapmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişiler, söz konusu satın alma işlemleri nedeniyle düzenlemek zorunda oldukları belgelere; tarımsal faaliyette bulunanların adı ve soyadını, ürün bedelini, kesinti tutarını, kesinti tarihini ve T.C. kimlik numarasını kaydetmek zorundadırlar.
(2) Tarımsal faaliyette bulunanlar tarafından Kesinti Muafiyet Belgesi gösterilmesi durumunda, söz konusu satın alma işlemleri nedeniyle üreticilere verilen belgelere birinci fıkrada belirtilen bilgilerin yanında kesinti muafiyet belge numarası da ayrıca kaydedilir.
(3) Tarımsal faaliyette bulunanların prim borçlarının, sattıkları ürün bedellerinden kesinti suretiyle ödendiğini ispatlayabilmeleri ve yersiz tahsil edilen kesinti tutarlarını iade olarak alabilmeleri için, birinci fıkrada belirtilen bilgilerin alıcılarca düzenlenen belgelerde eksiksiz olarak yer almasını talep etmeleri ve kendilerine verilen belgeleri muhafaza etmeleri gerekmektedir.
Kesinti Bildirim Listelerinin Kuruma verilmesi MADDE 7 – (1) Belge veya bilgileri elektronik ortamda göndermekle zorunlu tutulan gerçek ve tüzel kişilerin, bir ay içinde yaptıkları kesintilere ilişkin kesinti bildirim listelerini Kurumca sağlanacak elektronik altyapıdan yararlanmak suretiyle ve Kurumca belirlenen şekilde takip eden ayın son iş gününe kadar Kuruma göndermeleri gerekmektedir.
(2) Belge veya bilgileri elektronik ortamda göndermekle zorunlu tutulan gerçek ve tüzel kişilerin, bu maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen nedenlerle belge veya bilgileri, öngörülen sürede Kuruma gönderememesi ve muhteviyatı primleri de yasal süresi içinde ödeyememesi halinde, sorunların ortadan kalktığı tarihi takip eden beşinci işgününün sonuna kadar gönderir ve muhteviyatı primleri de aynı sürede Kuruma öderse bu yükümlülükleri Kanunda öngörülen sürede yerine getirmiş kabul edilir.
(3)Hizmet Sunumu Gen.Müd.yetkililerince imzalanacak bir tutanak ile tevsik edilmesi kaydıyla;
a) Kurum bilgisayar sisteminde kesinti uygulama programının çalışmasını engelleyecek şekilde;
1) Donanım ve yazılımdan kaynaklanan arızalar,
2) Elektrik ve iletişim alt yapısında meydana gelen arızalar,
3)Yangın, yıldırım,infilak benzeri olaylar sonucu işlem yapmayı engelleyici durumlar,
4) Doğal afetler ile grev, lokavt, sabotaj, terör saldırıları,
b) Kurumun hizmet satın aldığı internet servis sağlayıcılarında meydana gelen arızalar,
c) (a) ve (b) bentleri dışında Kurumca belirlenecek benzeri durumlar,
bu Tebliğde belirtilen bildirim ve ödemelerin öngörülen süre içerisinde Kurumca alınmasını engelleyici sebep olarak kabul edilir.
(4) Tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedelleri üzerinden kesinti yapmakla yükümlü tutulan gerçek ve tüzel kişilerin, muhtasar beyanname yönünden bağlı oldukları vergi dairelerinin değişmesi halinde, kesinti bildirimlerini bu değişikliğin gerçekleştiği tarihten itibaren yeni vergi dairelerinin bulunduğu yerlerdeki sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerine vermeleri ve durumu kayıtlı oldukları eski sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerine bildirmeleri gerekmektedir. Yine vergi sicil numaralarının değişmesi halinde de, bu değişikliği bağlı bulundukları sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerine bildirmeleri gerekmektedir.
(5) Kesinti Bildirim Listelerinin kesinti tarihini takip eden aybaşından itibaren bir yıllık süreden sonra Kuruma intikal ettirilmesi halinde, 13 üncü maddede belirtilen Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurları tarafından yapılacak denetim ve kontrol sonucunda uygunluğu tespit edilen Kesinti Bildirim Listeleri işleme alınır.
Kesinti tutarlarının Kurum hesabına yatırılması MADDE 8 – (1) Kesinti yapmakla yükümlü olan gerçek ve tüzel kişiler ay içinde yaptıkları kesinti tutarlarını, kesintinin yapıldığı ayı takip eden ayın sonuna kadar Kurum hesaplarına intikal ettirirler.
(2) Kesinti tutarlarının bankaya yatırıldığına ilişkin dekontlara kesinti yapanın T.C. kimlik No./vergi kimlik No., adı-soyadı/unvanı, Kesinti Bildirim Listesi sıra No., kesintinin dönemi (ay/yıl) ve toplam kesinti tutarının kaydedilmesi zorunludur.
Kesinti suretiyle alınan primlerin sigortalıların prim borçlarına mahsubu ve yersiz alınan tutarların iadesi MADDE 9 – (1) Tarımsal faaliyette bulunanların sattıkları ürün bedellerinden yapılan kesintiler, Kesinti Bildirim Listesinin Kuruma verilmiş olması koşuluyla kesinti tarihi itibariyle sigortalı hesaplarına aktarılır ve 6183 AATUHK md 47 göre sigortalının Kanunun 4.md 1 fk b.bendinin 4.alt bendi kapsamındaki prim borçlarına mahsup edilir.
(2) Birinci fıkraya göre yapılan mahsup işleminden sonra kalan tutarlar, sigortalının iade talebinde bulunmaması halinde Kanunun 4.md 1 fk b/4 alt bendi kapsamında tahakkuk edecek prim borçlarına mahsup edilir.
(3) Kanunun 4/1/b/4 alt bendi kapsamında sigortalı olmayanlardan kesinti suretiyle tahsil edilmiş tutarlar Kurum hesaplarına aktarılmış olması şartıyla ve kesinti yapıldığı tarihten itibaren 10yıl geçmemiş ise sigortalılara veya hak sahiplerine kanuni faizi ile birlikte geri verilir. Kanuni faiz, kesinti tutarının Kuruma yatırıldığı tarihi takip eden aybaşından, iadenin yapıldığı ayın başına kadar geçen süre için hesaplanır. Ancak 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 81 inci maddesi hükmü saklıdır.
(4) Yersiz olarak alındığı anlaşılan kesinti tutarları ilgilinin dilekçe ile sosyal güvenlik il müdürlüğü/sosyal güvenlik merkezlerine başvurması halinde iade edilir. Ancak iade edilecek tutarda ihtilaf olması halinde iade talebinde bulunandan kesintiye esas tutara ilişkin belgeler de istenir. Kurum hesaplarına intikalinden itibaren on yıl içinde iadesi talep edilmeyen kesintiler Kuruma irat kaydedilir.

Kesinti Muafiyet Belgesinin verilmesi MADDE 10 – (1) Tarımsal faaliyette bulunanlardan Kanunun 4/1/b/4 alt bendi kapsamı dışında kalanlara Kesinti Muafiyet Belgesi verilir.
(2) Tarımsal faaliyette bulunanlardan;
a)Kanuna göre gelir/aylık alanlara (sürekli iş göremezlik geliri, ölüm geliri/aylığı alanlar hariç),
b) Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer bentlerine göre sigortalı olanlara,
c) Kanunun geç.16.md hükmü saklı kalmak kaydıyla, Kanunun 6.md 1.fk ı bendi göre tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; yıllık tarımsal faaliyet gelirlerinden, bu faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan tutarın aylık ortalaması, Kanunda tanımlanan prime esas günlük kazanç alt sınırının otuz katından az olanlara,
ç) Tarımsal faaliyette bulundukları halde 65 yaşını dolduranlardan sigortalı olmak istemedikleri doğrultusunda talepte bulunanlara,
d) 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesine göre kurulan sandıklardan aylık alanlara, bu durumları devam ettiği sürece geçerli olacak Kesinti Muafiyet Belgesi verilir.
(3) Tarımsal faaliyette bulunanlardan, prim borçlarını taksitler halinde ödeme taahhüdünde bulunanlara, taleplerine istinaden taksitlerini düzenli ödeme şartıyla, sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerince 1 yıl süre ile geçerli Kesinti Muafiyet Belgesi verilir.
(4) Tarımsal faaliyette bulunanlardan, örneği ek-2’de yer alan Kesinti Muafiyet Belgesini kimlik belgeleri ile birlikte alıcılara ibraz etmeleri halinde kesinti yapılmaz.
(5) Kesinti Muafiyet Belgesi, muafiyete esas şartların ortadan kalkması halinde geçersiz sayılır ve belge sahibi tarafından belgenin verildiği sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerine iade edilir.
1/10/2008 tarihinden önce yapılan prim kesintisi nedeniyle tescil işlemleri MADDE11  (1) Mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun 2 nci maddesine göre sigortalı sayıldıkları halde, bu Kanunun 7 nci maddesinde öngörülen üç aylık süre içinde Kuruma kayıt ve tescilini yaptırmayanların tescil işlemleri, yine aynı Kanunun 9 uncu maddesine göre Kurumca re’sen yapılmakta ve sigortalıların hak ve yükümlülükleri de kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlamaktadır.
(2) Ancak, mülga 2926 sayılı Kanunun 2 nci maddesine göre sigortalı sayıldıkları halde Kuruma kayıt ve tescilleri yapılmamış ve sattıkları ürün bedellerinden 1/4/1994 tarihinden itibaren kesinti yapılan tarımsal faaliyette bulunanların, kesintinin yapıldığını gösteren belgeleri de eklemek suretiyle Kuruma yazılı talepte bulunmaları halinde, kesinti tutarının Kurum hesaplarına intikal etmesi şartıyla, kesinti yapılan tarihi takip eden aybaşından itibaren 4 Seri Nolu 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu Uygulama Tebliği uyarınca sigortalılıkları başlatılır. Sigortalılıkları bu şekilde başlatılan tarımsal faaliyette bulunanların tarımsal faaliyetlerini devam ettirmeleri koşuluyla, sigortalılıkları devam ettirilir. Tarımsal faaliyetin tespitinde ziraat odası kayıtları esas alınır. Ziraat odası kaydı olmaması halinde, kesintiye esas ürüne ilişkin kamu kurum ve kuruluşlarının, meslek kuruluşlarının, kooperatif veya birliklerin kayıtları esas alınır.
(3) Sigortalının Kurumca re’sen tescili yapılmış ise sigortalılık kesintinin yapıldığı tarihi takip eden aybaşından itibaren başlatılır.
(4) Sigortalının bu yönde bir talebinin olmaması halinde, sigortalılık Kurumca re’sen tescil işleminin yapıldığı ayı takip eden aybaşından itibaren başlatılır.
Hukuki ve cezai sorumluluk MADDE 12 – (1) 4 üncü maddede belirtilen gerçek ve tüzel kişilerin, tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedellerinden prim borçlarına mahsuben kesinti yapmamaları veya yaptıkları kesinti tutarlarını 7md 3.fk belirtilen engelleyici bir sebep olmaksızın bu Tebliğde belirtilen süre içerisinde ve tam olarak Kurum hesaplarına intikal ettirmemeleri halinde, gerçek kişilerin kendileri, kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile ilgili görevlileri, tüzel kişiliğe haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst derecedeki yönetici ve yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleriyle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar.
(2) Yaptıkları kesinti tutarlarını süresi içinde ve tam olarak Kurum hesaplarına intikal ettirmeyenlerden yasal süresi dışında rızaen ödeme talebinde bulunmaları halinde söz konusu kesinti tutarları 1/10/2008 tarihinden önceki süreler için kanuni faiz uygulanmak suretiyle, bu tarihten sonraki süreler için Kanunun 89 uncu maddesine istinaden gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte hesaplanarak sorumlulardan tahsil edilir.
(3) Kesinti tutarlarını rızaen ödeme talebinde bulunmayanlar hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç, diğer maddeleri hükümleri uygulanır. Kurum, 6183 sayılı Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı ile diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır. Bu Tebliğin yürürlük tarihinden önce 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre başlatılmış olan icra takipleri anılan Kanun hükümlerine göre takip edilerek sonuçlandırılır.
(4) Kesinti yapmak zorunda olduğu halde kesinti yapmayan/yaptıkları kesinti tutarlarını süresi içerisinde ve tam olarak Kurum hesaplarına intikal ettirmeyen ya da 7.md belirtilen Kesinti Bildirim Listesini süresi içerisinde göndermeyen gerçek ve tüzel kişiler hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 32 nci maddesi uyarınca işlem yapılır.
(5) Kanun kapsamına girmeyen ve sattıkları ürün bedellerinden kesinti yapılmaması için alıcılara belge ibraz eden tarımsal faaliyette bulunanlar ile Kanun kapsamına girmekle beraber, prim borçlarını ödemiş olan veya taksitler halinde ödeme taahhüdünde bulunmak suretiyle sattıkları ürün bedellerinden kesinti yapılmaması uygulamasından faydalanan tarımsal faaliyette bulunanların, Kanun kapsamına giren diğer tarımsal faaliyette bulunanlara ait ürünleri kendi adlarına sattıklarının tespit edilmesi halinde, haklarında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ilgili maddelerine göre işlem yapılır.
(6) Kurumun kesinti alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulamasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde Kurumun alacaklı biriminin bulunduğu yer iş mahkemesi yetkilidir. Yetkili iş mahkemesine başvurulması alacakların takip ve tahsilini durdurmaz.
Kurum denetleme ve kontrol yetkisi MADDE 13 – (1) Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları, Kanunun 59 uncu maddesi uyarınca, tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedellerinden kesinti yapmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişilerin kesinti yapıp yapmadıklarını, kesinti tutarlarını tam olarak ve süresi içinde Kurum hesaplarına intikal ettirip ettirmediklerini tespit amacıyla, anılan gerçek ve tüzel kişilerin ilgili defter, evrak ve muhasebe kayıtlarını teftiş, kontrol ve denetleme yetkisine haizdirler.
Yürürlükten kaldırılan tebliğ MADDE 14 – (1) 26/3/1994 tarihli ve 21886 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu 4 Seri Nolu Uygulama Tebliği yürürlükten kaldırılmıştır.
Kesinti oranı ile ilgili geçiş hükmü GEÇİCİ MADDE 1 – (1) 5 inci maddede belirtilen kesinti oranı 1/1/2014 tarihine kadar %1 olarak uygulanır.
Kesinti Bildirim Listesi ile ilgili geçiş hükmü GEÇİCİ MADDE 2 – (1) Gerçek ve tüzel kişiler belge veya bilgileri elektronik ortamda göndermekle zorunlu tutuluncaya kadar, bir ay içinde yapacakları kesintiler için örneği ek-1’de yer alan Kesinti Bildirim Listesini düzenler ve Kurum hesaplarına yaptıkları ödemelere ilişkin belgelerin birer fotokopisini veya suretini söz konusu Kesinti Bildirim Listesine ekleyerek takip eden ayın son iş günü mesai bitimine kadar zirai gelir vergisi kesintisi ile ilgili muhtasar beyannamelerini vermekle yükümlü oldukları vergi dairelerinin bulunduğu illerdeki sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerine verirler. Kesinti bildirim listelerinin aynı süre içinde anılan sosyal güvenlik il müdürlükleri/sosyal güvenlik merkezlerine taahhütlü, iadeli taahhütlü veya acele posta servisi şeklinde gönderilmesi de mümkün bulunmaktadır. Kesinti Bildirim Listesinin taahhütlü, iadeli taahhütlü veya acele posta servisi şeklinde gönderilmesi halinde postaya verildiği tarih Kuruma verildiği tarih olarak kabul edilecektir. Adi posta yolunun tercih edilmiş olması halinde ise Kurum evrak kayıtlarına giriş tarihi Kuruma verildiği tarih olarak kabul edilir.
Yürürlük MADDE 15 – (1) Bu Tebliğ hükümleri yayımı tarihini takip eden aybaşından itibaren yürürlüğe girer.
Yürütme MADDE 16 – (1) Bu Tebliğ hükümlerini Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı yürütür.

4 Mart 2013 Pazartesi

2013 AŞ Ltd Genel Kurullar



6102 sayılı ticaret kanununu düzenleyen
6103 sayılı kanun var
ve bu kanunun ilgili 22.maddesine göre:
ana sözleşmeler 01/07/2013 tarihine kadar değiştirilmek zorunda
ve bu tarihe kadar kanun maddeleri yerine ana sözleşmedeki kanuna aykırı maddeler geçerlidir diyor
bu ne demek yani 30.06/2013 tarihine kadar ortak sayısı 20 nin altında olan LTD.ler için genel kurul yok zorunlu değil
bu süre içinde ortaklar kurulu geçerlidir
bu ortaklar kurulu bu tarihe kadar kararlarını alacak
ana sözleşme tadilini yapacak
yapmazsa ne olur o zaman bu tarihten sonra kanun maddeleri geçerli olur .

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Anonim Şirket ve Limited Şirketler
A) Genel hükümler, kuruluş ve temel ilkeler
I – Asgarî sermaye
MADDE 20 – (1) Anonim ve limited şirketler, Türk Ticaret Kanununun yayımı tarihinden itibaren üç yıl içinde sermayelerini, anılan Kanunun 332 ve 580 inci maddelerinde öngörülen tutarlara yükseltirler; aksi hâlde mezkûr sürenin sonunda infisah etmiş sayılırlar.
(2) Sermayenin Türk Ticaret Kanununda öngörülen tutara yükseltilmesi için yapılacak genel kurullarda toplantı nisabı aranmaz, kararlar toplantıda mevcut oyların çoğunluğu ile alınır ve şartları bulunsa bile 6762 sayılı Kanunun 389 uncu ve Türk Ticaret Kanununun 454 üncü maddeleri uygulanmaz. Bu fıkra hükümleri, bu Kanunun 26 ve 28 inci maddeleri uyarınca yapılacak esas sözleşme değişiklikleri için toplanacak genel kurullara da uygulanır.
(3) Halka açık olmayan anonim şirketlerin kayıtlı sermaye sistemini kabul etmelerine, daha sonra bu sisteme geçmelerine, sermayelerini artırmalarına, kayıtlı sermaye tavanını yükseltmelerine, sistemden çıkmalarına ve çıkarılmalarına, yönetim kurulunun imtiyazlı ve primli paylar ihracına, rüçhan haklarını kanun çerçevesinde sınırlamasına ve diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanacak tebliğle; tescil ve ilâna dair hususlar ise Ticaret Sicili Tüzüğüyle düzenlenir.
(4) Sanayi ve Ticaret Bakanlığı birinci fıkrada yazılı süreyi birer yıl olarak en çok iki defa uzatabilir.
III – Esas sözleşme
MADDE 22 – (1) Anonim şirketler esas sözleşmelerini ve limited şirketler şirket sözleşmelerini, yayımı tarihinden itibaren onsekiz ay içinde Türk Ticaret Kanunuyla uyumlu hâle getirirler. Bu süre içinde gerekli değişikliklerin yapılmaması hâlinde, esas sözleşmedeki ve şirket sözleşmesindeki düzenleme yerine Türk Ticaret Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.
(2) Esas sözleşme ve limited şirket sözleşmesini birinci fıkra uyarınca uyumlu hâle getirmek için yapılacak genel kurullara bu Kanunun 20 nci maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.
(3) Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bu maddede öngörülen süreyi ancak bir yıla kadar uzatabilir.