.

.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Takdir komisyonu (tk) kararına dayalı tarhiyatlar

(Bumin Doğrusöz'ün 17/5/2010 Referans'daki yazısından özetle)
VUK tarh zamanaşımı süresini düzenleyen 114. md veriyi doğuran olayı izleyen yılbaşından itibaren 5 yıl içinde tarh ve tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar.Bu maddenin 2.fk "Şu kadar ki,vergi dairesince matrah takdiri için tk na başvurulması zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı komisyon kararının vergi dairesine tevdiini izleyen gün işlemeye devam eder." Buna göre vergi dairelerince tk gidildiğinde dosyanın tk da beklediği süre kadar zamanaşımı süresi işlememekte, dosyanın daireye gelişinden itibaren süre kaldığı yerden itibaren işlemeye devam etmektedir.
Bbu düzenleme,mükellef haklarını zedeleyen bir maddedir.Çünkü,ilk olarak tk na matrah belirleme konusunda süre verilmemiş,tk nın hizmetin gereklerine göre örgütlenmesi ve iyi çalışma koşulları oluşturulmamış,tkda geçen sürenin zamanaşımına etkisi çerçevelenmemiştir. Bunun neticesinde de tk da dosyalar, biraz da iş yoğunluğu sebebi ile yıllarca bekler hale gelmiştir.Bu kötü örgütlenmenin acısı/bedeli de mükellefe yüklenmiştir.Dosyaların tkda yıllarca beklediği süre, mükellef aleyhine gecikme faizinin işlediği dönem olarak uygulanmış, bu uygulamayı düzeltecek yasal düzenlemeler yapılmamış,hazine,idarenin kötü örgütlenmesi ve hizmetin geç çalışmasından nemalanır hale gelmiştir.
Hukuk devleti anlayışı ile bağdaştırılması mümkün olmayan bu düzenleme nihayet Diyarbakır Vergi Mahkemesi tarafından Anayasa Mahkemesi'ne taşınmıştır.Düzenlemeyi anayasal buyruklar açısından inceleyen Mahkeme, E. 2006/124 K.2009/146 sayı ve 15.10.2009 günlü kararı ile anayasaya aykırılık sebebi ile iptal kararı vermiştir.İptal kararının gerekçesine göre "İtiraz konusu kuralda, vergi dairesince takdir komisyonuna başvuru yapıldıktan sonra matrahın tespiti, buna ilişkin kararın oluşturulması ve kararın gönderilmesinde bir süre öngörülmemekte, çalışma süresi tamamen komisyonun takdirine kalmaktadır. Ancak, zamanaşımının durmasının süreyle sınırlandırılmaması, vergi mükellefleri yönünden uygulamada keyfiliğe, haksızlığa, eşitsizliğe yol açacak sonuçlar doğurabilecek niteliktedir. Zamanaşımının durma süresinin belirsizliği, makul/adil bir sürenin bulunmaması, vergi dairesince matrah takdiri için başvurunun sırf zamanaşımını durdurmak için keyfi olarak kullanılmasında güvence sağlamayacağı gibi yükümlüye vergi tahsilatının geciktiği süre kadar gecikme zammı ve faizi uygulanacak olması da yükümlünün vergi yükünü artırarak haksız sonuçlar doğmasına neden olabilir."
Ancak Yüksek Mahkeme 8.1.2010,RGde yayımlanan bu kararının hüküm fıkrasında "Kararın RG de 'de yayımlanmasından başlayarak 6 ay sonra yürürlüğe girmesine" karar vermiştir. Dolayısıyla bu iptal kararı, 8/7/2010 de yürürlüğe girecektir.
Anayasa Mahkemesi'nin kararın yürürlük tarihi olarak ileri bir tarihi belirlemesi, yasama ve yürütme organına yönelik bir belirleme olup, bu süre zarfında iptal olunan düzenlemenin yerine hukuka uygun yeni bir düzenleme yapılmasını sağlama amacını taşımaktadır. Bu nedenle dosyanın takdir komisyonunda bulunduğu sürece zamanaşımının duracağı yönündeki düzenleme ‘kanuni idare' ilkesinin gereği olarak idare için yürürlüktedir.Ancak bunu fırsat bilen vergi idaresi, takdir komisyonunda bekleyen dosyaları hızla sonuçlandırarak belirlenen matrahlara göre yapılacak tarhiyatları 8/7/2010'dan önce tebliğ etme telaşına girmiştir.Pekçok mükellefe,yıllar öncesine ilişkin yapılmış tarhiyatlar tebliğ edilmiştir.
Tebliğ edilen tarhiyatlar, 2001, 2003 gibi yıllara ait olup,tk da dosyanın yaklaşık 4-5 yıl beklediği tarhiyatlardır.Belki Anayasa Mahkemesi'nin kararı olmasaydı, tarhiyatlar bir bu kadar süre daha alabilecekti ve mükellefler bu sürelerde işleyen gecikme f. ödeyeceklerdi.
Bu şekilde tkk dayalı tarhiyata muhatap olan ve idarenin tk başvurusu olmasaydı tarhiyatın zamanaşımına uğramış olacağı mükellefler için gidilecek tek yol, yargı yoludur.

Açılacak davada, önce VUK 114/2 maddesinin anayasaya aykırılığını ileri sürmek ve sonra da zaten iptal edilmiş olduğundan bahsetmekle ,bu davalar mükellefler lehine sonuçlanacaktır. Çünkü mahkemeler, Anayasa Mahkemesi'nce kararın yürürlüğe girmesi ileri bir tarihe bırakılmış olsa dahi, kararlarında anayasaya aykırılığı artık Yüksek Mahkeme kararı ile sabit olmuş bir düzenlemeyi esas alamayacaklarından, bu tarhiyatlar zamanaşımı sebebiyle iptal edilecektir.Bu nedenle idarenin bu konudaki çabası bize göre boşunadır.

Hiç yorum yok: