.

.

31 Ocak 2012 Salı

TÜRKİYE’DE YABANCI YATIRIM PROSEDÜRLERİ VE VERGİSEL POZİSYONU


A- İŞLEMLER
1- TÜRKİYE’DE, YABANCILAR TARAFINDAN ŞİRKET KURULMASI
Kuruluş İşlemlerinde Gerekli Olan Belgeler
Yabancı Uyruklu Ortağı Olan Limited Şirket Kuruluşunda İstenilen Belgeler
1. Dilekçe (yetkili tarafından veya vekaleten imzalanmalı, vekaletin aslı veya onaylı sureti eklenmelidir)
2. Kuruluş bildirim formu (ilgili yerler doldurularak yetkili tarafından imzalanmalıdır 5 nüsha)
3. Noter tasdikli ana sözleşme (3 nüsha)
4. Kurucular ve müdürlerin fotoğraflı nüfus sureti (noter veya muhtar onaylı - 2 nüsha)
5. Tercüme edilmiş pasaport sureti (noter onaylı – 2 nüsha)
6. Müdürlerin şirket unvanı altında imza beyannamesi (2 nüsha)
7. Tahsil edildi kaşeli ve imzalı banka dekontları (sermayenin onbinde dördünün rekabet kurumunun Ziraat Bankası Bilkent Plaza Şubesinde bulunan 5383761-5016 nolu hesaba yatırıldığını gösteren banka dekontu veya bankadan onaylı EFT makbuzu)
8. Oda kayıt beyannamesi (yetkililer tarafından imzalanmalı ortakların resimleri bulunmalıdır)
9. Taahhütname (yetkililer tarafından imzalanmış olmalı.)
10. İşyeri Bildirgesi
Yabancı uyruklu ortak gerçek kişi ise tercüme edilmiş noter onaylı pasaport sureti, yurt dışında ikamet eden Türk vatandaşı için çalışma veya ikamet izni, yabancı ortak tüzel kişi ise; tercüme edilmiş apostil veya konsolosluk onaylı faaliyet belgesi aslı ve noter onaylı tercümesi, tercüme edilmiş apostil veya konsolosluk onaylı sicil özeti, kuruluş işlemlerini yürütecek kişiye verilen tercüme edilmiş apostil veya konsolosluk onaylı vekaletname (vekaletnamede ortak olunacak şirkete iştirak ve bu şirkette kendilerini temsile yetkili kişi belirtilecektir.)
• Kurulacak şirkete yabancı ortaklarca yabancı ülkelerde kurulu bulunan şirketlerin menkul kıymetlerinin sermaye olarak konulması halinde; menşe ülke mevzuatına göre değer tespitine yetkili makamların veya menşe ülke mahkemelerince tespit edilecek bilirkişilerin yada uluslar arası değerlendirme kuruluşlarınca düzenlenecek, Türk Konsolosluğundan veya Lahey Devletler Özel Hukuku Konferansı Çerçevesinde hazırlanan “Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesi” hükümlerine göre tasdik edilmiş belgenin aslı ve Türkçe tercümesi
• Türkiye’de ikamet eden yabancı uyruklu kişi için ikamet izni ibraz edilmelidir.
• Ortak yurt dışında ikamet eden Türk vatandaşı ise; çalışma veya ikamet izni eklenmelidir.
Bakanlık İznine Tabi Olmayan Yabancı Ortaklı Anonim Şirketin Kuruluşu Sırasında İstenilen Belgeler
1. Dilekçe (yetkili tarafından veya vekaleten imzalanmalı, vekaletin aslı veya onaylı sureti eklenmelidir)
2. Kuruluş bildirim formu (ilgili yerler doldurularak yetkili tarafından imzalanmalıdır - 5 nüsha)
3. Noter tasdikli ana sözleşme (3 nüsha)
4. Kurucuların ve yetkililerin fotoğraflı nüfus sureti (noter veya muhtar onaylı-2 nüsha)
Yabancı ortak gerçek kişi ise tercüme edilmiş noter onaylı pasaport sureti (2 nüsha), yurt dışında ikamet eden Türk Vatandaşı için çalışma veya ikamet izni yabancı ortak tüzel kişi ise; tercüme edilmiş apostil veya konsolosluk onaylı faaliyet belgesi aslı ve noter onaylı tercümesi, tercüme edilmiş apostil veya Konsolosluk onaylı sicil özeti; kuruluş işlemlerini yürütecek kişiye verilecek apostil veya konsolosluk onaylı tercüme edilmiş vekaletname (vekaletnamede ortak olunacak şirkete iştirak ve bu şirkette kendilerini temsile yetkili kişi belirtilmelidir)
5. Yetkililerinin şirket unvanı altında imza beyannamesi (2 nüsha)
6. Tahsil edildi kaşeli ve imzalı banka dekontları (sermayenin onbinde dördünün rekabet kurumunun Ziraat Bankası Bilkent Plaza Şubesinde bulunan 5383761-5016 nolu hesaba yatırıldığını gösteren banka dekontu veya bankadan onaylı EFT makbuzu)
7. Oda kayıt beyannamesi (daktilo ile doldurulmalı, ortakların resimleri bulunmalıdır)
8. Taahhütname (yetkili tarafından imzalanmış olmalı)
9. İşyeri Bildirgesi
• Kurulacak şirkete yabancı ortaklarca yabancı ülkelerde kurulu bulunan şirketlerin menkul kıymetlerinin sermaye olarak konulması halinde menşe ülke mevzuatına göre değer tespitine yetkili makamların veya menşe ülke mahkemelerince tespit edilecek bilirkişilerin yada uluslar arası değerlendirme kuruluşlarınca düzenlenecek, Türk Konsolosluğundan veya Lahey Devletler Özel Hukuku Konferansı Çerçevesinde hazırlanan “Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesi”hükümlerine göre tasdik edilmiş belgenin aslı ve Türkçe tercümesi
• Türkiye’de ikamet eden yabancı uyruklu kişi için ikamet izni ibraz edilmelidir.(onaylı)
• Ortak yurt dışında ikamet eden Türk vatandaşı ise; çalışma veya ikamet izni eklenmelidir.(onaylı)
Bakanlık İznine Tabi Yabancı Ortaklı Anonim Şirketin Kuruluşu Sırasında İstenilen Belgeler
Özel finans kurumları, bankalar, holdingler, sigorta şirketleri, finansal kiralama şirketleri, factoring şirketleri, döviz büfesi işleten şirketler, SPK ’ya tabi olan şirketler, umumi mağazacılıkla uğraşanlar, serbest bölge kurucusu ve işleticisi şirketlerin kuruluş ve ana sözleşme değişikliği bakanlık iznine tabidir.
1. Dilekçe (yetkili tarafından veya vekaleten imzalanmalı, vekaletin aslı veya onaylı sureti eklenmelidir)

2. Kuruluş bildirim formu (ilgili yerler doldurulup yetkili tarafından imzalanmalıdır - 5 nüsha)
3. Noter tasdikli Ana Sözleşme (3 nüsha)
4. Kurucu ve yetkililerin fotoğraflı nüfus sureti(noter veya muhtar onaylı-2 nüsha)
Yabancı ortak gerçek kişi ise tercüme edilmiş noter onaylı pasaport sureti (2 nüsha), yurt dışında ikamet eden Türk vatandaşı ortak için çalışma ve ikamet izni yabancı ortak tüzel kişi ise; tercüme edilmiş apostil veya konsolosluk onaylı faaliyet belgesi aslı ve noter onaylı tercümesi, tercüme edilmiş apostil veya konsolosluk onaylı sicil özeti; kuruluş işlemlerini yürütecek kişiye verilen apostil veya konsolosluk onaylı tercüme edilmiş vekaletname (vekaletnamede ortak olunacak şirkete iştirak ve bu şirkette kendilerini temsile yetkili kişi belirtilmelidir)
5. Yetkililerin unvan altında imza beyannamesi (2 adet)
6. Bakanlık izin yazısı
7. Tahsil edildi kaşeli ve imzalı banka dekontları (sermayenin onbinde dördünün rekabet kurumunun Ziraat Bankası Bilkent Plaza Şubesinde bulunan 5383761-5016 nolu hesaba yatırıldığını gösteren banka dekontu veya bankadan onaylı EFT makbuzu)
8. Oda kayıt beyannamesi (daktilo ile doldurulmalı, ortakların resimleri bulunmalıdır)
9. Taahhütname (yetkili tarafından imzalanmış olmalı)
• Türkiye’de ikamet eden yabancı uyruklu kişi için ikamet izni ibraz edilmelidir.(onaylı)
• Ortak yurt dışında ikamet eden Türk vatandaşı ise; çalışma veya ikamet izni eklenmelidir.(onaylı)
Hisse Devri Yolu İle Yabancı Uyruklu Gerçek Veya Tüzel Kişinin Şirkete Ortak Olması Durumunda İstenilen Belgeler
1. Dilekçe (yetkili tarafından veya vekaleten imzalanmalı, vekaletin aslı veya onaylı sureti eklenmelidir)
2. Limited şirkette noter onaylı ortaklar kurulu kararı (kararda ortakların adres ve uyruğu belirtilmelidir - 2 nüsha) kolektif ve komandit şirkette ana sözleşmenin ilgili maddelerinde değişikliğe ilişkin imzaları noter onaylı tadil tasarısı (2 nüsha)
3. Noterde düzenlenen hisse devir sözleşmesi (1 nüsha)
4. Yabancı ortak gerçek kişi ise tercüme edilmiş noter onaylı pasaport sureti (2 nüsha), yurt dışında ikamet eden T.C uyruklu ortak için çalışma ve ikamet izni yabancı ortak tüzel kişi ise; tercüme edilmiş apostil veya konsolosluk onaylı faaliyet belgesi aslı ve noter onaylı tercümesi, tercüme edilmiş apostil veya konsolosluk onaylı sicil özeti, hisse devir işlemlerini yürütecek kişiye ortaklarca verilecek tercüme edilmiş apostil veya konsolosluk onaylı vekaletname. (Ortak olunacak şirkete iştirak ve bu şirkete kendilerine temsile yetkili kişi vekaletname de belirtilmelidir)
5. Yeni ortağın fotoğraflı nüfus sureti (noter veya muhtar onaylı 1 nüsha)
• Türkiye’de ikamet eden yabancı uyruklu kişi için ikamet izni ibraz edilmelidir.(onaylı)
• Ortak yurt dışında ikamet eden Türk vatandaşı ise; çalışma veya ikamet izni eklenmelidir.(onaylı)
• Hisse devir kararlarında sermayenin kısmen veya tamamen ödendiğinin beyan edilmesi zorunlu değildir; ancak kararda belirtilmesi durumunda sermayenin ödendiğinin ve öz varlık içinde sermayenin korunduğunun tespit edildiği SMMM/YMM raporunun ve müşavire ait faaliyet belgesinin ibrazı gerekmektedir.
YABANCI ŞİRKETLERİN HAZİNEYE YAPMALARI GEREKEN BİLGİLENDİRMELER
Ticaret Sicili Tarafından Yapılacak Bildirimler
4875 Sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu Yönetmeliği’nin 4’ncü maddesine göre, ilgili Ticaret Sicil Memurlukları,
Kanun kapsamındaki şirket ve şubelerin kuruluş aşamasında ilgililerce doldurulacak "Şirket ve Şube Kuruluş Bildirim Formu ve Dilekçesi"nin bir nüshasını, Bu şirketlerin tescil ve ilana tabi her türlü ana sözleşme değişikliklerinin bir nüshasını, Bu şirketlerce ilgili Ticaret Sicil Memurluğuna iletilen "Ortaklar Listesi" veya "Hazirun Cetveli"nin bir nüshasını, Müsteşarlığa gönderirler.
Bizzat Şirket Tarafından Yapılacak Bildirimler
4875 Sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu Yönetmeliği’nin 5’nci maddesine göre, Kanun kapsamındaki şirket (ve şubeler);
Sermayelerine ve faaliyetlerine ilişkin bilgileri Yönetmelik ekinde (EK-1) yer alan "Doğrudan Yabancı Yatırımlar İçin Faaliyet Bilgi Formu" çerçevesinde yıllık bazda ve her yıl en geç Mayıs ayı sonuna kadar, Sermaye hesabına yapılan ödemelere ilişkin bilgileri Yönetmelik ekinde (EK-2) yer alan "Doğrudan Yabancı Yatırımlar İçin Sermaye Bilgi Formu" çerçevesinde, ödemeyi takip eden 1 ay içinde, Mevcut yerli veya yabancı ortakların kendi aralarındaki veya şirket dışındaki herhangi bir yerli veya yabancı yatırımcıya yaptıkları hisse devirlerine ilişkin bilgileri Yönetmelik ekinde (EK-3) yer alan "Doğrudan Yabancı Yatırımlar İçin Hisse Devri Bilgi Formu" çerçevesinde ve hisse devrinin gerçekleşmesini müteakip en geç 1 ay içinde, Genel Müdürlüğe bildirirler.
Tamamen yerli sermayeli şirketler; Şirkete yabancı bir yatırımcının iştirak etmesi veya Şirketin yaptığı sermaye artışına şirket dışındaki bir yabancı yatırımcının iştirak etmesi suretiyle hisse devrinin gerçekleşmesi halinde, Hisse devirlerine ilişkin bilgileri Yönetmelik ekinde (EK-3) yer alan "Doğrudan Yabancı Yatırımlar İçin Hisse Devri Bilgi Formu" çerçevesinde ve hisse devrinin gerçekleşmesini müteakip en geç 1 ay içinde Genel Müdürlüğe bildirirler.
Yabancı Personel İstihdamında Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde şahıs ya da sermaye şirketi olarak ya da Borçlar Kanunu hükümlerine göre adi şirket kurmak mümkündür. Bu şirket özellikli olmayan doğrudan yabancı yatırımlar statüsünde hizmet verebilir.
Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliği’nin 4’ncü maddesine göre, yabancı personelin çalışma başvuruları, yurt dışında Türkiye Cumhuriyeti temsilciliklerine, yurt içinde doğrudan Bakanlığa yapılabilir.
5’nci maddeye göre, tüm başvuruların yazılı olarak Yönetmelikte belirlenen mercie dilekçe ile yapılması, yYönetmelik eki form ve belgelerin formun açıklama bölümünde belirtilen şekilde doldurulması ve yine form ekinde belirlenen tüm belgelerin başvuru dilekçesine eklenmesi gerekmektedir.
Bakanlık tarafından, bu Yönetmelikte istenilen belgeler dışında istenilecek belgeler, ulusal mevzuat ve değişen sosyo - ekonomik konjonktüre göre belirlenir.
Çalışma izinleri, Bakanlıkça yazılı olarak verilir. Çalışma izni verilen veya izni uzatılan yabancı mesleki hizmet sunucusuna verilecek ikamet izninde, ilgili meslek odasına geçici üyelik koşulu aranır.
6’ncı maddeye göre, yabancılar, yurt dışından çalışma izni için başvurularını, uyruğunda bulundukları veya daimi ikamet ettikleri ülkedeki Türkiye Cumhuriyeti temsilciliklerine yaparlar. Temsilcilikler, çalışma izin talebine ilişkin olabilecek değerlendirmeleri ile birlikte bu başvuruları doğrudan Bakanlığa iletirler.
28’nci maddeye göre, Türkiye’ye çalışmak üzere gelen bir yabancının eş ve bakmakla yükümlü olduğu çocuklarına da; yabancının kendisi ile birlikte en az beş yıl kanuni ve kesintisiz ikamet etmiş olmaları koşulu ile Kanun ve Yönetmelik hükümlerine göre süreli çalışma izni verilebilir. 29’ncu madde uyarınca, az beş yıllık kanuni ve kesintisiz ikamet koşulunun yerine getirildiği emniyet makamlarından alınacak belge ile kanıtlanır. Bu belge diğer belgelerle birlikte Bakanlığa süreli çalışma izni başvurusu sırasında iletilir.
Belli aşamadan sonra süresiz çalışma izni hakkına ulaşılır. 32’nc maddeye göre, yabancının en az sekiz yıl kanuni ve kesintisiz ikamet etmiş olması koşulunun yerine getirildiği emniyet makamlarından alınacak belge ile kanıtlanır. Bu belge diğer belgelerle birlikte Bakanlığa süresiz çalışma izni başvurusu sırasında iletilir.
Yabancı çalışanın bağımsız çalışma izni alması da söz konusu olabilir. 36’ncı maddeye göre, bağımsız çalışma izni; yabancıların, Türkiye’de en az beş yıl kanuni ve kesintisiz olarak ikamet etmiş olmaları, çalışmalarının, ekonomik kalkınma açısından katma değer yaratması ve istihdam üzerinde olumlu etki yapacak olması koşuluyla verilebilir.
37’nci maddeye göre, 7 nci maddesinde öngörülen, yabancının en az beş yıl kanuni ve kesintisiz ikamet etmiş olması koşulunun yerine getirildiği emniyet makamlarından alınacak belge ile kanıtlanır. Bu belge diğer belgelerle birlikte Bakanlığa bağımsız çalışma izni başvurusu sırasında iletilir.
40’ncı maddeye göre, bağımsız çalışma izninin değerlendirilmesinde dikkate alınmak üzere; yabancının faaliyetinin, ulusal ekonomiye sağlayacağı katkı ve yabancının icra edeceği faaliyet için yeterli miktarda gelire sahip olduğunu kanıtlayan belgeler, diğer belgelerle birlikte Bakanlığa iletilmesi istenebilir.
41’nci maddeye göre, bağımsız çalışma izni verilmesi uygun bulunan yabancıya, bağımsız çalışabileceğine ilişkin "Bağımsız Çalışma İzni Müracaat Belgesi" verilir.
Bazı yabancı çalışanların çalışma izni almalarına gerek bulunmamaktadır. Bunlar;
Türkiye’nin taraf olduğu ikili ya da çok taraflı sözleşmelerle çalışma izninden muaf tutulanlar, Daimi ikametgahları yurt dışında olup bilimsel, kültürel ve sanatsal faaliyetler amacıyla bir aydan az, sportif faaliyetler amacıyla dört aydan az süre için geçici olarak Türkiye’ye gelen yabancılar, Sosyo-kültürel ve teknolojik alanlar ile eğitim konularında bir ayı aşmayan bir sürede Türkiye’ye önemli hizmet ve katkı sağlayabilecekleri ilgili mercilerce bildirilenler, Muafiyet süreleri uzatılamaz. Ayrıca, son iki sıradakiler muafiyet hükümlerinden aynı yıl içinde sadece bir kez yararlanır.
Bu maddede sayılan yabancılar, geliş amaçlarını, ne kadar süre ile ve nerede kalacaklarına ilişkin bilgileri, bulundukları yerin emniyet makamlarına bildirirler. Bu bildirimlerde şahsi başvuru zorunluluğu yoktur.
2- YABANCI ŞİRKETİN TÜRKİYE’DE ŞUBE AÇMASI
Yabancı Uyruklu Bir Şirketin Türkiye’de Şubesinin Tescili İçin Gerekli Belgeler
30 Kasım 1330 tarihli Ecnebi Anonim ve Sermayesi Eshama Münkasim Şirketler Kanununa göre yabancı uyruklu bir şirketin Türkiye İstanbul şubesinin kuruluşu için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel müdürlüğünden izin alınması gerekmektedir.
• Dilekçe (yetkili tarafından veya vekaleten imzalanmalı, vekaletin aslı veya onaylı sureti eklenmelidir)
• Türkiye vekili için düzenlenen noter onaylı 2 nüsha vekaletname sureti.
• Sanayi ve Ticaret Bakanlığı izin yazısı.
• Sanayi ve Ticaret Bakanlığı onaylı 1 nüsha müzeyyel beyanname ve 2 nüsha ilanı.
• Şube yetkilisi TC uyruklu ise fotoğraflı nüfus cüzdanı sureti yabancı uyruklu ise tercüme edilmiş noter onaylı pasaport sureti.
• Şube temsilcisinin şube unvanı ile düzenlenen imza beyannamesi
• Taahhütname (yetkili tarafından imzalanmış olmalı)
• Oda kayıt beyannamesi (Daktilo ile doldurulmalı, şube temsilcilerinin resimleri bulunmalıdır)
Hazine Müsteşarlığına Yapılacak Bildirim:
Yukarıda Açıkladığımız Üzere, DYYKY’nin 5’nci Maddesine Göre, Yabancı Şubelerin Hazineye Yapacakları Bildirim Şirketlerin Bildirimlerinde Olduğu gibi;
Sermayelerine ve faaliyetlerine ilişkin bilgileri Yönetmelik ekinde (EK-1) yer alan "Doğrudan Yabancı Yatırımlar İçin Faaliyet Bilgi Formu" çerçevesinde yıllık bazda ve her yıl en geç Mayıs ayı sonuna kadar, Sermaye hesabına yapılan ödemelere ilişkin bilgileri Yönetmelik ekinde (EK-2) yer alan "Doğrudan Yabancı Yatırımlar İçin Sermaye Bilgi Formu" çerçevesinde, ödemeyi takip eden 1 ay içinde, Mevcut yerli veya yabancı ortakların kendi aralarındaki veya şirket dışındaki herhangi bir yerli veya yabancı yatırımcıya yaptıkları hisse devirlerine ilişkin bilgileri Yönetmelik ekinde (EK-3) yer alan "Doğrudan Yabancı Yatırımlar İçin Hisse Devri Bilgi Formu" çerçevesinde ve hisse devrinin gerçekleşmesini müteakip en geç 1 ay içinde, Genel Müdürlüğe bildirirler.
3- TÜRKİYE’DE İRTİBAT BÜROSU AÇMAK
4875 Sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu Yönetmeliğinin(4875 Sayılı DYYKY) 6’ncı maddesine göre, Türkiye’de ticari faaliyette bulunmamak kaydıyla irtibat bürosu açılmasına ve verilen sürelerin uzatılmasına Hazine Müsteşarlığı yetkilidir.
Yabancı şirketlerin para ve sermaye piyasaları, sigortacılık gibi özel mevzuatı bulunan alanlarda faaliyette bulunmak amacıyla irtibat bürosu açma talepleri. İlgili özel mevzuat çerçevesinde yetkili kılınan kurum ve kuruluşlarca değerlendirilir.
Kuruluş başvurma tarihinden itibaren 5 iş günü içinde sonuçlandırılmaktadır.
İrtibat Bürolarının Müracaatında Aranan Belgeler
4875 Sayılı DYYKY’in 7’nci maddesine göre;
Ana şirkete ait ve ilgili Türk Konsolosluğunca veya Lahey Devletler Özel Hukuku Konferansı çerçevesinde hazırlanan Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması sözleşmesi hükümlerine göre tasdik edilmiş Faaliyet Belgesi aslı Ana şirket hakkında hazırlanmış Faaliyet Raporu veya bilanço ve gelir tablosu İrtibat bürosunun faaliyetlerini yürütmekle görevli olarak atanacak kişiye verilecek yetki belgesi aslı İrtibat bürosunun kuruluş işlemlerinin başka bir kimse aracılığı ile yürütülmesi durumunda vekaletname aslı İrtibat Bürolarının İşleyişi Esnasında Hazine Müsteşarlığına Yapılması Gereken Bildirimler
Yönetmeliğin 8’nci maddesine göre, irtibat bürolarının işleyişinde aşağıdaki esaslar geçerlidir:
Kuruluş izni alan irtibat büroları, vergi dairesine kayıt belgesinin bir örneğini en geç 1 ay içinde Genel Müdürlüğe gönderirler. Bürolar, adres değişikliği durumunda yeni adreslerini en geç 1 ay içinde Genel Müdürlüğe bildirirler. İrtibat bürolarınca, her yıl en geç Mayıs ayı sonuna kadar, büronun geçmiş yıl faaliyetleri hakkında, Yönetmelik ekinde (EK-4) yer alan "İrtibat Bürolarının Faaliyetlerine İlişkin Bilgi Formu" doldurularak Müsteşarlığa gönderilir. Bu müracaatlara, büronun geçmiş yıl harcamalarının yurt dışından gönderilen dövizlerle karşılandığına ilişkin belgeler eklenir. İrtibat bürolarına azami 3 yıllık süre ile faaliyet izni verilir. İrtibat bürolarının süre uzatımlarında, geçmiş yıl faaliyetleri ile geleceğe yönelik plan ve hedefleri dikkate alınarak, her defasında azami 3 yıl olmak üzere süre uzatımı verilebilir. İrtibat bürolarının faaliyetlerini sona erdirmesi durumunda kapatma işlemi için, ilgili vergi dairesinden alınacak iş bırakma-yoklama fişi Genel Müdürlüğe gönderilir. Bürolar, kapanış ve tasfiye sonucunda oluşan bakiye haricinde, transfer talebinde bulunamazlar. Müsteşarlık, mevzuata aykırı davrandığı tespit olunan irtibat bürolarının kuruluş izinlerini iptal edebilir ve iptal kararını ilgili mercilere bildirir. Doğrudan Yabancı Yatırımlarda Yabancı Uyruklu Personel İstihdamı Hakkında Yönetmelik’in 5-14’ncü maddelerine göre, irtibat Bürolarında İstihdam Edilecek Yabancı Personel İle İlgili Şu Hususlara Dikkat Edilmesi Gerekmektedir:
İrtibat bürolarında istihdam edilecek kilit yabancı personel aşağıdaki koşullarda çalıştırılabilecektir.
Kilit personel olarak adlandırılabilmek için; aşağıda listelenen, alanlarından en az bir tanesinde görev alan veya bu konularda yetki sahibi; şirket ortağı, yönetim kurulu başkanı, yönetim kurulu üyesi, genel müdür, genel müdür yardımcısı, şirket müdürü, şirket müdür yardımcısı ve benzeri mevkilerde görev yapan kişilerden birisi olmak gerekmektedir:
Şirketin üst yönetiminde ya da yürütme pozisyonunda çalışmak, Şirketin tamamını veya bir bölümünü yönetmek, Şirketin denetçilerinin, idari veya teknik personelinin işlerini denetlemek veya kontrol etmek, Şirkete yeni personel almak ya da mevcut personelin işine son vermek veya bu konularda teklif yapmak, Ayrıca aşağıdaki personel kilit personel konumundadır:
Şirketin hizmetleri, araştırma cihazları, teknikleri ya da yönetimi için temel sayılan bilgiye sahip kişi, İrtibat bürolarında, yurt dışındaki ana şirket tarafından adına yetki belgesi düzenlenen en fazla bir kişi. Yabancı personelin çalıştırılabilmesi için yurt dışından ve yurt içinden başvurulması mümkündür.
Yurt içinden yapılacak başvurularda sadece en az altı ay süreli ikamet tezkeresi almış ve bu süresi sona ermemiş olan yabancılar veya bunların işverenleri, başvurularını doğrudan Bakanlığa yapabilirler.
Türkiye’de öğrenim amacıyla verilen ikamet izinleri hariç, herhangi bir sebebe istinaden en az altı ay süreli ikamet izni almış olup da bu izin süresi içerisinde çalışma izni verilmiş yabancılardan, Türkiye’nin dış temsilcilikleri kanalı ile çalışma vizesi alması koşulu aranmaz. Ancak, insan ticaretine konu olan veya olabilecek alanlarda çalışacak yabancılar için altı ay süreyle ikamet etmiş olması konusu dikkate alınmayarak, her defasında dış temsilciliklerimizden çalışma vizesi almaları koşulu aranır.
Turistik vize ya da çalışma amacı dışındaki vizelerle veya iki ülke arasındaki vize muafiyeti programı ve diğer vize kolaylıklarından yararlanarak Türkiye’ye gelmiş olan ve ikamet tezkeresi olmayan yabancıların, çalışma izni için yurt içinden başvuruları alınmaz.
Yurt dışından yapılan başvurular, uyruğunda bulundukları veya daimi ikamet ettikleri ülkedeki Türkiye Cumhuriyeti temsilciliklerine yapılır. Temsilcilikler, çalışma izin talebine ilişkin olabilecek değerlendirmeleri ile birlikte bu başvuruları doğrudan Bakanlığa iletirler. Türkiye Cumhuriyeti temsilcilikleri ile Bakanlık, yurt dışından yapılacak çalışma izni başvuruları ile ilgili işlemleri, elektronik posta yolu ile yürütür. Başvuru sırasında istenilen belgeler ise, yabancının temsilciliğe başvurduğu tarihten itibaren en geç üç iş günü içerisinde yabancının işverenince Bakanlığa intikal ettirilir. Bütün belgeler teslim edildikten sonra doksan günlük süre içinde sonuç alınır.
B- VERGİSEL AÇIKLAMA
İRTİBAT BÜROLARINDA VERGİLENDİRME
Mevcut yasal düzenlemelere göre irtibat büroları Türkiye’de ticari faaliyette bulunamamakta, kar elde edip transfer edememekte ve bütün masrafların yurt dışından getirecekleri dövizlerle karşılamak zorunda bulunmaktadır. İrtibat bürosunun iş yeri, buranın işlerini yürütmekle görevli kişileri de daimi temsilci olarak kabul etmek mümkün değildir.
İrtibat bürolarının ticari faaliyette bulunmaması halinde,
Mükellefiyet tesisine, İşe başlama bildiriminde bulunulmasına, Kurumlar vergisi beyannamesi verilmesine, Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde defter tutulmasına, gerek bulunmamaktadır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 23.maddesinin 14 numaralı bendinde; Kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan dar mükellefiyete tabi işverenlerin yanında çalışan hizmet erbabına işverenin Türkiye dışında elde ettiği kazançları üzerinden döviz olarak ödediği ücretlerin vergiden müstesna olduğu hükme bağlanmıştır.
Bu hükme göre merkezi Tunus’ta bulunan firmanın İstanbul’da bulunan irtibat bürosunun Türkiye’de hiçbir şekilde ticari faaliyette bulunmaması ve hizmet erbabının ücretlerinin yurt dışından gönderilen dövizlerden sağlanması şartıyla Gelir Vergisi’nden istisna edilmesi gerekmektedir. Ayrıca hizmet erbabının Türkiye’de tam mükellef veya dar mükellef (Türk veya yabancı uyruklu) statüsünde olması, istisna uygulanması bakımından bir farklılık yaratmayacaktır.
Öte yandan, hizmet erbabının ücretlerinin yurt dışından gönderilen dövizlerin Merkez Bankası veya diğer bankalarda bozdurularak, bu ödemeye ilişkin dövizlerin Türk parasına çevrildiğini gösteren belgenin bordroya eklenmesi halinde de bu ücretlere istisna uygulanacaktır.
Ancak, herhangi bir
şekilde ticari faaliyette bulunduğunun tespiti halinde, Gelir Vergisi Kanunu’nun 23/14. maddesi uyarınca istisna uygulanmayacak dolayısıyla alınmayan vergilerin Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre cezalı olarak tahsil edilmesi söz konusu olacaktır.
Aynı Kanun’un 94.maddesinde, “Kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçiler aşağıdaki bentlerde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecburdurlar.” hükmü yer almaktadır.
Söz konusu Kanun maddesinin 5/a alt bendinde de anılan Kanun’un 70.maddesinde yazılı mal ve hakların kiralanması karşılığında yapılan ödemelerden % 20, vergi tevkifatı yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Bu durumda, Türkiye’de açılan irtibat bürosunun Gelir Vergisi Kanunu’nun 94.maddesinde tevkifat yapmak zorunda olduğu belirtilen kurumlardan olması ve kira ödemelerinin elde eden yönünden gayrimenkul sermaye iradı mahiyetinde olması halinde aynı Kanun’un 94-5/a maddesine göre tevkifat yapması ve muhtasar beyanname ile beyan etmesi gerekmektedir.
ŞUBELERDE VERGİLENDİRME
Kurumlar Vergisi Kurumlar Vergisi Yasası'nın 22'nci maddesi uyarınca "dar mükellef kurumların işyeri veya daimi temsilcisi vasıtasıyla elde edilen kazançların tespitinde, aksi belirtilmediği takdirde tam mükellef kurumlar için geçerli olan hükümler uygulanır.
Yasal düzenleme gereği olarak dar mükellefiyete tabi kurumların ticari veya zirai kazançlar dışında kalan kazanç ve iratları hakkında Gelir Vergisi Yasası'nın bu kazanç ve iratların tespitine ilişkin hükümleri uygulanacaktır. Ancak, bu kazanç ve iratların Türkiye'de yapılmakta olan ticari veya zirai faaliyetler kapsamında elde edilmesi halinde, kazanç, kurum kazancının tespitine ilişkin esaslar çerçevesinde hesaplanacaktır.
Dar mükellef kurum kazançları aşağıdaki kazanç ve iratlardan oluşur.
Vergi Usul Yasası hükümlerine göre Türkiye'de işyeri olan veya daimi temsilci bulunduran yabancı kurumlar tarafından bu yerlerde veya temsilciler vasıtasıyla yapılan işlerden elde edilen ticari kazançlar kurumlar vergisine tabidir. Ancak bu şartları taşısalar dahi dar mükellef kurumların ihraç edilmek üzere Türkiye'de satın aldıkları malları Türkiye'de satmaksızın yabancı ülkelere göndermelerinden doğan kazançlar, Türkiye'de elde edilmiş sayılmamaktadır. Bu bağlamda Türkiye'de satmaktan maksat, alıcı veya satıcının ya da her ikisinin Türkiye'de olması veya satış sözleşmesinin Türkiye'de yapılmasıdır.
Türkiye'de bulunan zirai işletmelerden elde edilen kazançlar, Türkiye'de elde edilen serbest meslek kazançları, Taşınır ve taşınmazlar ile hakların Türkiye'de kiralanmasından elde edilen iratlar, Türkiye'de elde edilen menkul sermaye iratları, Türkiye'de elde edilen diğer kazanç ve iratlar, Yukarıda sayılmak suretiyle belirtilen kazanç ve iratlardan ticari ve zirai kazançlar dışında kalanların vergilendirilmesinde geçerli olan ilkeler ise aşağıda açıklanmış bulunmaktadır.
Dar mükellef kurumların serbest meslek kazancı elde etmeleri, istihdam ettikleri personelleri aracılığı ile olmaktadır.
Serbest meslek kazançlarının Türkiye'de elde edilmiş sayılması için serbest meslek faaliyetinin Türkiye'de icra edilmesi veya Türkiye'de değerlendirilmesi gerekir.
Türkiye'de değerlendirmeden anlaşılması gereken, ödemenin Türkiye'de yapılması veya ödeme yabancı ülkede yapılmışsa Türkiye'de ödeyenin nam ve hesabına ödeme yapılanın hesaplarına intikal ettirilmesi veya kârından ayrılmasıdır.
Dar mükellef kurumların Türkiye'de elde ettikleri serbest meslek kazançları Kurumlar Vergisi Yasası'nın 30'uncu maddesi uyarınca vergi tevkifatına tabi tutulacaktır. Ancak serbest meslek kazancının dar mükellefin Türkiye'de yapmakta bulunduğu ticari faaliyet kapsamında ise, bu takdirde elde edilen serbest meslek kazancı ticari kazanç içersinde mütalaa edilecektir. Bu nedenle de ticari faaliyet kapsamında gerçekleşen serbest meslek kazancı ödeme aşamasında vergi tevkifatına tabi tutulmayacaktır.
Dar mükellef kurumların Türkiye'de taşınır ve taşınmazlar (gayrimenkul) ile hakların kiralanmasından elde edilen kazançlar eğer söz konusu kurumların ticari kazancı ile bağlantılı değilse bu takdirde bu gelirler (iratlar) gayrimenkul sermaye iradı olarak kabul edilecektir.
Dar mükellef kurumların Türkiye'de menkul sermaye iradı elde edebilmeleri için, yatırımlarını menkul kıymet olarak kabul edilen değerler üzerine yapmaları gerekmektedir.
Türkiye'de işyeri ve daimi temsilcisi bulunmayan dar mükellef bir kurumun menkul sermaye iradı elde etmesi halinde bu kazançların vergilendirilmesinde, yabancı kuruma söz konusu iradı sağlayanlar ile bu tür iratların sağlanmasına aracılık edenler sorumlu olmaktadır.
Diğer kazanç ve iratların Türkiye'de elde edilmiş sayılması için kazanç ve iradı doğuran kıymetin Türkiye'de bulunması, iş veya işlemlerin Türkiye'de yapılması veya Türkiye'de değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kurumlar Vergisi Yasası'nın 30'uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca dar mükellefiyete tabi kurumların;
Gelir Vergisi Yasası'nda belirtilen ilkeler çerçevesinde birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yapılan hakediş ödemeleri, Serbest meslek kazançları, Gayrimenkul sermaye iratları, Gelir vergisi kesintisine tabidir. Bu gelirler dışında dar mükellefiyete tabi kurumların elde ettikleri menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesinde geçerli olan genel ilke tevkifat yolu ile vergilendirme olup, dar mükelleflere Gelir Vergisi Yasası'nın geçici 67'nci maddesi kapsamında sağlanan gelir ve iratlar sıfır oranında tevkifata tabi tutulmaktadır.
Tunus Türkiye Vergi Anlaşmasında, faiz ve g.maddi hak ödemeleri üzerinden %10, temettü gelirleri üzerinden(%25 den fazla sermaye payı varsa) %12 oranında stopaj hesaplanacaktır.
TÜRKİYE’DE TAM MÜKELLEFİYET TESİSİNDE VERGİLENDİRME
Türk ortaklar tarafından kurulan tam mükellef şirketlerle aynı esaslar çerçevesinde vergilendirme yapılacaktır.
Ali İhsan Özgür Çilingir
Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavir

30 Ocak 2012 Pazartesi

Yine Yeni TTK

Yeni Türk Ticaret Kanunu’na Hukuki Uyum ve Yol Haritası
1. Sormamız gereken sorular:

Hangi sıradan işe başlamalıyız
Şirketlerimiz için en doğru olan yol haritasını nasıl çizeceğiz?
Nasıl Başlayacağız?
Ne zaman başlayacağız? ..veya en geç ne zaman bitirmeliyiz?

2. Yeni TTK ile şirketimizin, paydaşları ve de hissedarları ile sürdürdüğü ilişkilerine yenileri katılırken bir kısmı da değişecek…
a) Şirketlerin 3.kişilerle, kurum ve kuruluşlarla olan ilişkilerini etkileyecek:
Ticaret Siciliyle,Bankalarla,Bağımsız Denetçiyle,İşlem Denetçisiyle,Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve
Vergi Dairesi Başkanlığı ile İlişkiler
b) Şirketlerin ortakları ile ilişkilerini etkileyecek
c) Muhasebe sistemini etkileyecek
d) Raporlama sistemini etkileyecek
e) Organizasyon yapısını ve insan kaynaklarını etkileyecek

3. Uygulaması Zorunlu olan Değişiklikler
3.1. Genel zorunluluklar
3.1.1. Şirketin Muhasebe Düzenine İlişkin Yükümlülükler: Muhasebeye ilişkin teknolojik altyapının dönüştürülmesi gerekmektedir. Muhasebe kadrolarının UFRS eğitiminden geçirilmesi gerekmektedir.Şirketin ticari evrak sisteminin elektronik ortamda tutulmaya hazır hale getirilmesi gerekir. Modern bilgi teknolojileri hızla devreye sokulmalıdır.Zamanlama: 1 Ocak 2013

3.1.2. Bağımsız Denetime ve İşlem Denetimine Özgü Yükümlülükler:Bağımsız denetime ve işlem denetimine temel hazırlık, UFRS’ye uyumlu TMS’ye geçişin hızla sağlanmasıdır.Evrak ve kayıt yönetiminin standardizasyonu da temel ikinci adımdır.
Hızla iç denetim ve risklerin erken teşhisi mekanizmaları kurulmalıdır.1/1/2013

3.1.3. Ana Sözleşmenin Yeniden Düzenlenmesine İlişkin Yükümlülükler:Her şirketin ana sözleşmesini TTK’nın getirdiği yükümlülükler ve yeni imkanlar gözetilerek Yeni TTK’ya uyumlu hale getirmesi ve ana sözleşmesini tadil etmesi gerekmektedir.
Zamanlama: En geç 14 Ağustos 2012 tarihine kadar.

3.1.4. Yönetim Örgütlenmesinin Yapılandırılmasına İlişkin Yükümlülükler:Şirket yönetim kurulu üyelerinin en az ¼ ü yüksek öğrenim görmüş kimselerden seçilmelidir. Şirketin teşkilat yönergesi hazırlanmalıdır.TY de yk nun üst düzey yöneticilerin görev tanımlarına ve yetki ayrımlarına yer verilmelidir.Mümkün olduğu kadar hızlı bir biçimde yk üyelerinin sorumluluğu sigortalanmalıdır.Mümkünse yk da bağımsız yk üyelerine yer verilmelidir.YK üyelerinden birinin,TC vatandaşı ve Türkiye’de ikamet etmesi,şirketi temsil yetkisine sahip olması gerekmektedir.YK üyelerine yapılacak ödemeler, kıstasları itibariyle ana sözleşmede ve somut içeriği itibariyle gk kararında belirlenmelidir. Yöneticilerin aldığı ücret, huzur hakkı, ikramiye, kazanç payı gibi tutarların toplamının internet sitesinde ilan edileceği göz önünde tutulmalıdır.Şirket yöneticilerinin, yakınlarının ve bu kişilerin ortak olduğu şirketlerin, şirketten ödünç alması yasaklanmaktadır.Yasak ihlal edilirse, şirket alacaklıları, yasağı ihlal eden kişilere başvurabileceklerdir.Bu itibarla,bu kişilerin şirket ile olan ödünç ve teminat ilişkileri tasfiye edilmelidir.Şirket,yk üyelerinin bilgi edinme hakkının karşılanmasına özen göstermelidir.YK yönetim teşkilatı üzerinde üst gözetim faaliyetini eksiksiz bir biçimde yerine getirmesini sağlayacak önlemler almalıdır(raporlama, bilgi akışı vb.)Şirket yönetimi yıllık faaliyet raporunu,kanunun öngördüğü yeni kıstaslara göre hazırlamalıdır.Bu rapor bağımsız denetimden geçirilmelidir,internet sitesinde yayımlanmalıdır.Zamanlama: 1 Temmuz 2012

3.1.5. Elektronik İşlemlere Özgü Yükümlülükler:Şirket, güvenli elektronik imza edinmeli, kurulacak olan KEP (kayıtlı elektronik posta sistemine) üye olmalıdır.Yeni TTK ile tüm kayıtların düzenli tutulmasına ve saklanmasına ilişkin olarak getirilen kurallar, evrak düzeninin oluşturulmasında dikkate alınmalıdır.Belgelerinde, yazışmalarında, ticaret unvanı, sicil numarası, merkezi, tacir sermaye şirketi ise taahhüt edilen ve ödenen sermaye, internet sitesinin adresi ve numarası gösterilmelidir.Şirketin internet sitesi yoksa bir an önce kurulmalı, mevcut ise bu internet sitesi, TTK’nın öngördüğü bilgi toplumu verileriyle donatılmalı ve sürekli güncel tutulmalıdır.İnternet sitesi 01.07.2013 tarihine kadar kurulmalarıdır.

3.1.6. Şirketle Pay Sahipleri Arasındaki İlişkilere Özgü Yükümlülükler:Sermaye paylarının banka aracılığıyla ödenmesi zorunlu tutulmaktadır.Pay senetlerinin basılması zorunlu hale gelmektedir.Ortağın/yöneticinin şirketten ödünç alması yasaklanmaktadır.
Ortak,şirketle piyasa koşullarında işlem yapabilecek, şirketle mal ve hizmet tedariki ilişkisine girebilecektir. Buna karşılık şirketten piyasa koşulları dahilinde dahi ödünç alamayacaktır.Zamanlama : 1 Temmuz 2012

3.1.7. Sorumluluk Kurallarından Kaynaklanan Yükümlülükler:Yeni TTK ile yöneticilere ve ortaklara hukuki ve cezai sorumluluk öngören kurallar getirilmektedir.
Şirketler bu kuralları dikkatle incelemeli, idrak etmeli, uygulamalarında dikkate almalıdır.
Zamanlama: 1 Temmuz 2012/internet sitesi 1 Temmuz 2013

3.1.8. Yeni Şirket Kuruluşundaki Yükümlülükler:Şirket kurma süreci daha ayrıntılı hale getirilmiştir.Sermayenin korunması fikri ön plana çıkmaktadır.Ana sözleşme ile birlikte “kurucular beyanı”nın hazırlanması gerekmektedir.Ayni sermayeye ve nakdi sermayeye ilişkin özellikler söz konusudur.Kuruluş sürecinin eksiksiz yürütülmesi için, “işlem denetimi” devreye girmektedir.Zamanlama: 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren kurulacak bir şirket 30 gün içinde tescil ve ilan edilmelidir.

3.2. Özel zorunluluklar

3.2.1. Şirketler Topluluğuna Özgü Yükümlülükler:YTTK ile geniş sorumluluk kuralları getirilmektedir.Hakim şirket,hakimiyeti kötüye kullanması halinde sorumlu tutulacaktır. Hakim şirket aynı zamanda güven sorumluluğu altında olacaktır.Tüm bağlı şirketlerde yönetim kurulu, hakim şirketle bağlı şirket arasındaki ilişkileri ortaya koyan bir rapor düzenlemelidir.Şirket,topluluk içi bilgi akışını sağlıklı biçimde sağlamalıdır.1/7/2012

3.2.2. Şirketin Sözleşmelerinin Gözden Geçirilmesi:Faiz, temerrüt, genel işlem şartları gibi konularda yeni düzenlemeler getirilmektedir.Haksız rekabete ilişkin kurallar bütünüyle yenilenmektedir.Sözleşmelerin, Yeni TTK’ya uyum anlamında gözden geçirilmesi gerekmektedir.Zamanlama: 1 Temmuz 2012

3.2.3. Haksız Rekabetten Kaçınmaya İlişkin Yükümlülükler:Yeni TTK ile haksız rekabet, baştan aşağı yeniden düzenlenmektedir.Başta aldatıcı reklam ve satış yöntemleri olmak üzere, şirketlerin her türlü pazarlama uygulamalarını ve pazar davranışlarını haksız rekabetten kaçınma anlamında gözden geçirmeleri gerekmektedir. 1 Temmuz 2012

3.2.4. Acentesi Olan Şirketlere Yönelik Yükümlülükler:YTTK ile acentesi olan şirketlere (kanunun deyimiyle “müvekkillere”) çeşitli yükümlülükler getirilmektedir.Söz konusu yükümlülüklere, portföy tazminatı, acenteye getirilen rekabet kısıtlamalarına özgü kurallar, acentenin ücret hakkına ilişkin kurallar örnek olarak gösterilebilir.1/7/2012

26 Ocak 2012 Perşembe

GELİR TESTİNE GÖRE PRİM SİSTEMİ NASIL ÇALIŞIYOR?

Gelir testi 3 ayda bir otomatik tekrar edilecek

1-18 yaşın üzerinde olup eğitimi sürmeyen ve herhangi bir sigortası bulunmayanlar, sağlık hizmetlerinden faydalanmak için gelir testi yaptırmak zorundalar.
2-SGK 1/1/2012 de, hiçbir sosyal güvenlik kurumuna tabi olmayan 1.7 milyon kişiyi kayıt altına alıp, gelir testi yaptırmaları yönünde mektup yolladı.30 günden az çalışanlarla kişi sayısı daha da yükseliyor.
3-1 Ocak'tan itibaren SGK kapsamına giren 9.1 milyon yeşil kartlı ise 'vize süresi dolunca' gelir testine başvuracak.
4-Gelir testi, Sosyal Yardım Bilgi Sistemi (SOYBİS) kapsamında ve puanlama formülüyle yapılacak.
5-13 kurumdan 28 sorgulama yapılarak bir kişinin yeşil kart alma hakkını elde edip etmediği anlaşılacak.
6-Nüfustan, TÜİK'ten, SGK'dan online ile bilgiler alınacak, tapu kayıtları, noter işlemleri, banka hesapları, ödediği faturalara bakılacak.

GELİRİ ASGARİ ÜCRETİN 2 KATINA KADAR OLAN 112 LİRA ÖDEYECEK

7-Bu sorgulamalar 3'er aylık dönemler halinde otomatik olarak, kişilerin müracaatına gerek kalmaksızın yapılacak.
8-Bir hanede 4 kişi varsa bu 4 kişinin elde ettiği gelir toplanarak 4'e bölünecek.
9-Çıkan rakam 886 liralık brüt asgari ücretin 1/3 ün den (295 TL) az ise sağlık primleri devlet tarafından ödenecek.
10-Geliri asgari ücretin 1/3 ü ile asgari ücret arasında olanlar 37.62, geliri asgari ücretle asgari ücretin 2 katı arasında olanlar 112.86 TL, geliri asgari ücretin 2 katının üzerinde olanlar da 225.72 TL prim ödeyerek sağlık hizmetlerinden yararlanmaya devam edecek.
11-Eğer SGK'ya müracaat edilmezse veya yeşil kart vize süresi dolanlar gelir testini yaptırmazlarsa asgari ücretin 2 katından fazla geliri olduğu kabul edilerek 213 TL prim ödeyecekler.

25 Ocak 2012 Çarşamba

Muayene Katılım Payı Uygulamalarıyla İlgili


6. Katılım Payı -6.1. Ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi katılım payı

(1) Birinci basamak resmi sağlık kuruluşlarında yapılan muayene ile aile hekimliği uygulamasına geçilen illerde aile hekimi muayenelerinden katılım payı alınmaz.Katılım payı;

İkinci basamak resmi sağlık kurumlarında………………….. 3 YTL,

Eğitim ve araştırma hastanelerinde………………………….. 4 YTL,

Üniversite hastanelerinde …………………………………… 6 YTL,

Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında ……………………….. 10 YTL,olarak uygulanır.

DAHA SONRA DEĞİŞTİRİLEN MADDE;

a) SUT’un (6.6.1) numaralı maddesinin (b) bendi aşağıda belirtildiği şekilde düzenlenmiştir.

“b) Diğer kişiler için ise; resmi sağlık kurum ve kuruluşlarında yapılan muayenelerde reçete ile ilaç temini için başvurulan Kurumla sözleşmeli eczaneler tarafından, özel sağlık kurumlarında yapılan muayenelerde bu kurumlar tarafından kişilerden,”

MUAYENE KATILIM PAYI ALINMAYACAK HALLER;

6.5. Muayene Katılım payı alınmayacak haller, sağlık hizmetleri ve kişiler;

6.5.1. İş kazasına uğrayan veya meslek hastalığına tutulan sigortalıdan,

6.5.2. Askerî tatbikat ve manevralarda sağlanan sağlık hizmetleri için,

6.5.3. 5510 sayılı Kanunun 75.md de yer alan afet ve savaş hali nedeniyle sağlanan sağlık hizmetleri için,

6.5.4. Birinci basamak sağlık hizmeti sunucularında yapılan muayenelerde ve Sağlık Bakanlığınca aile hekimliği sözleşmesi yapmış aile hekimi muayenelerinde, acil sağlık hizmetlerinde,

6.5.5. Kurumca finansmanı sağlanan kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri için,

6.5.8. Sağlık raporu ile belgelendirilmek şartıyla; organ, doku ve kök hücre nakline ilişkin sağlık hizmetleri için,

6.5.9. 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerine göre şeref aylığı alan kişiler ile bunların eşlerinden,

6.5.10. 3292 sayılı Vatani Hiz.Tertibi Aylıklarının Bağl.Hakkında Kanun hükümlerine göre aylık alan kişilerden,

6.5.11. 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerine göre aylık alan kişilerden

6.5.12. 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu hükümlerine göre korunma, bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinden ücretsiz faydalanan kişilerden,

6.5.13. Harp malûllüğü aylığı alanlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamında aylık alanlardan,

6.5.14. Vazife malûllerinden katılım payları alınmaz.

Ayrıca aşağıda belirtilen yerlerde de alınmaz.

a) Diyaliz merkezleri ve Sağlık Bakanlığından ruhsatlı diğer özelleşmiş tedavi merkezleri,

b) Refik Saydam Hıfzısıhha Laboratuarları,

c) Tanı, tetkik ve görüntüleme merkezleri ile laboratuarlar,

d) Kurumca yetkilendirilen işyeri hekimleri

KATILIM PATI TAHSİLİ NASIL YAPILACAKTIR?

1- SGK Hastaları İçin Yapılacak İşlemler:
a-
SGK'ya tabi hiçbir SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı emeklisinden katılım payı alınmayacaktır. Bu kişilerin katılım payları, SGK tarafından emekli aylıklarından kesilmek suretiyle tahsil edilecektir.
b- Aktif çalışan sigortalı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler ile aktif Bağ-Kur'lu ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerden katılım payı tahsilatı özel sağlık kuruluşlarınca yapılacaktır. Bu katılım payları için SGK'ya herhangi bir belge veya bilgi verilmesine gerek yoktur.

24 Ocak 2012 Salı

413 Sıra No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine İlişkin Duyuru

24-01-12 09:46
20.01.2012 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 413 Seri No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 1 Nisan 2012 tarihi itibariyle faal olan kurumlar vergisi, ticari kazanç (kazancı basit usulde tespit edilenler hariç), zirai kazanç ve serbest meslek kazancı elde eden mükelleflere Mükellef Bilgileri Bildirimi verme zorunluluğu getirildiğinden, söz konusu mükelleflerin bildirimde yer alan işyeri adres bilgileri alanları doldurma aşamasında zorluk yaşamamaları amacıyla işyerlerine ait Ulusal Adres Veri Tabanına uygun adres bilgileri ile adres numaralarını İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü'nün https://adres.nvi.gov.tr internet adresinden, belediyelerden, il/ ilçe özel idarelerinden veya bağlı olunan il / ilçe nüfus müdürlüklerinden öğrenmeleri gerekmektedir.

Bununla birlikte, söz konusu bildirimin verileceği son gün olan 31.05.2012 tarihi itibariyle bildirim veremeyen mükelleflere cezai yaptırım uygulanacağından, bulunduğu mahalde henüz numaralama işlemi yapılmamış veya adres numarası tespit edilemeyen işyerleri için bir an önce belediye / il-ilçe özel idarelerine başvuru yapılarak Ulusal Adres Veri Tabanına uygun adres bilgileri ile adres numaralarının tespit edilmesinin sağlanması tavsiye olunur.

GSS 50 soru 50 Cevap

http://www.alitezel.com/tezel/index.php?sid=yazi&id=5154

Maliye Bakanlığının yayınladığı Sirkülerlerin Hukukiliği hk.

VERGİ HUKUKUNUN KAYNAKLARINDA SİRKÜLERİN YERİ

I. GİRİŞ Pozitif hukukun kaynakları emredici, bağlayıcı nitelikleri bakımından asli-yardımcı kaynaklar olmak üzere ikiye ayrılır. Bu ölçüte göre, yeni normlar koyanlar asli, diğerleri ise yardımcı kaynak sayılırlar.

Vergi hukukunun bağlayıcı nitelikteki kaynakları; Anayasa, Kanun, Kanun Hükmünde Kararnameler, Uluslararası Vergi Anlaşmaları, Bakanlar Kurulu Kararları, Düzenleyici Genel Tebliğler, Tüzükler, Yönetmelikler, Anayasa Mahkemesi Kararları ve İçtihadı Birleştirme Kararlarından oluşmaktadır. Bu kaynaklar aracılığıyla, vergileme alanında uyulması gereken temel ilke, kural, usul ve esaslar belirlenmekte veya vergi uygulamalarının bunlara uygunluğu denetlenmektedir.

Vergi hukukunun yardımcı nitelikteki kaynakları ise yalnızca mevcut düzenlemelerin açıklaması niteliğinde olan kaynaklardır. Bu kaynaklar arasında; Açıklayıcı Genel Tebliğler, Örf ve Adetler, Muktezalar (Özelgeler), Genelge ve Genel Yazılar, Yargı Kararları ve Bilimsel Öğreti (Doktrin) sayılabilir. (1) Sirküler de toplulaştırılmış mukteza niteliği ile yardımcı kaynaklar arasına dâhil edilebilir. Yardımcı nitelikteki kaynaklar, vergileme alanında yeni bir hüküm getirmezler, sadece geçerli bir hukuk kuralının tespit ve yorumlanmasında kendilerinden yararlanılabilir.

Genelge, sirküler veya tamim bir makamın görüşlerini ve emirlerini alt makam ve memurlara bildiren yazılardır. Bunlar hukuki bir tasarrufu ve icrai kararı içerebilirler; fakat bağımsız bir hukuki tasarruf veya kategori teşkil etmezler. (2)

Yapılan bu çalışmada, sirkülerin vergi hukukunun kaynakları içindeki yeri, dava edilebilirliği ve konu ile ilgili eleştiriler ele alınmaya çalışılmıştır.

II. SİRKÜLERİN VERGİ HUKUKUNUN KAYNAKLARINDAKİ YERİ “Sirküler” kavramı ilk olarak, 315 Seri No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (3) ile vergi hukukumuza girmiştir. Vergi kanunlarında yer almayan bu kavram ile ilgili olarak, Tebliğde “mükelleflere kolaylık sağlamak amacıyla tayin edilen muktezalardan özellik arz edenler periyodik olarak sirküler halinde yayımlanacaktır. Ayrıca, Bakanlığımızca, yapılacak mukteza taleplerinin sirkülerle cevaplandırılması yoluna gidilebilecektir.” açıklamasına yer verilmiştir. Buna göre ilgili genel tebliğde, “sirküler” kavramının toplulaştırılmış mukteza niteliğinde olduğu ve mükelleflere bu yolla cevap verilebileceği belirtilmiştir. Bunun yanında, “durumları sirkülerde yayımlanan olaya uyan ve yapılan açıklamalar doğrultusunda işlem yapan mükellefler adına Vergi Usul Kanununun 413 üncü maddesinin son fıkrasında yer alan hüküm uyarınca herhangi bir cezai işlem yapılmayacağı” da tebliğin son bölümünde yer almıştır.

Sirkülerin VUK'na girişi ise, 4962 sayılı Kanun'un 17/A-b maddesiyle VUK 'un 413. maddesine “yazı ile veya sirkülerle” ibaresinin eklenmesiyle olmuştur. (07.08.2003 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir)

VUK 413.md yer alan düzenleme şöyledir; “Mükellefler, Maliye Bakanlığından veya Maliye Bakanlığının bu hususta yetkili kıldığı makamlardan vergi durumları ve vergi uygulanması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında izahat isteyebilirler. Yetkili makamlar yazı ile istenecek izahatı yazı ile veya sirkülerle cevaplamak mecburiyetindedir.Alacakları cevaplara göre hareket eden mükelleflerin bu hareketleri cezayı istilzam etse dahi ceza kesilmez.”

4962 sayılı Kanun ile VUK 413. maddesine eklenen “Sirküler” kavramına ilişkin madde gerekçesinde aşağıdaki açıklamalara yer verilmiştir; “Hali hazırdaki mevzuata göre vergi mükellefleri, vergi kanunlarının uygulanmasına ilişkin olarak tereddüde düştükleri hususlarda Maliye Bakanlığından bilgi isteyebilmektedirler. Bu madde hükmüne dayanılarak mükelleflerin yapmış oldukları müracaatlarında belirtilen konularla ilgili olarak Bakanlığımızca muktezalar (Özelge) tayin edilmektedir. Aynı konuda tereddüdü olan mükelleflerin ayrı dilekçelerle başvurmaları ve her bir mükellefe ayrı ayrı mukteza verilmesi hem mükellefler hem de Bakanlığımız için zaman ve emek kaybına yol açmakta ve iş yükünün artmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, aynı konuya ilişkin mükellef müracaat sayılarının asgariye indirilmesi, Bakanlığımız görüşlerinin geniş mükellef kitlesine duyurulması ve uygulama birliğinin sağlanması açısından gerekli durumlarda sirküler yoluyla da mükelleflerin bilgilendirilmesi amaçlanmaktadır. Mükellef taleplerinin sirküler yoluyla karşılanması yanında mukteza verilmesi uygulamasına da devam edilecektir. Sirkülerlerin Gelirler Genel Müdürlüğü'nün internet sitesinde yayınlanması amaçlanmaktadır. Ayrıca, mükelleflerin kısa zamanda bilgilendirilmesine imkân verilmesi bakımından sirkülerler mükelleflerin bağlı oldukları mesleki ve ticari birlik odalar ile Serbest Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odalarına da gönderilecektir.” (4)

Kanunun gerekçesinden, mali idarenin görüşlerinin geniş kitlelere duyurulması ve çok sayıda mükellefin tereddüde düştüğü durumlarda mükelleflerin sorularının topluca cevaplandırılmasını sağlamak amacıyla, sirküler kelimesinin, ilgili maddeye dâhil edildiği anlaşılmaktadır. Buradan hareketle denebilir ki sirküler, özelge niteliğindeki açıklamaların mükelleflere duyurulmasından ibarettir.

Kanun tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne bile verilmesinden önce (5) , Maliye Bakanlığı kendi çıkarttığı 315 Seri No.lu VUK Genel Tebliği'ne istinaden sirküler yayımlanmaya başlamıştır. Maliye Bakanlığı tarafından “Sirküler” adı altında yapılan açıklamalar ilk kez, GVK'na ilişkin olarak Gelir Vergisi Sirküleri/1 adı altında ve Gelirler Genel Müdürünün imzası ile 20.06.2003 tarihinde yayımlanmıştır.

Sirküler, başlangıçta “Gelirler Genel Müdürü” imzasıyla yayımlanırken, daha sonra “Maliye Bakanı” imzasıyla veya “Maliye Bakanı adına Gelirler Genel Müdürü” imzasıyla yayımlandıkları görülmektedir. Bu durum, sirkülerlerin hukuki statüsü ve kaynak olma niteliği konusunda Maliye Bakanlığı'nda bile tereddütler olduğunun bir göstergesidir. (6)

Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan sirkülerlerin bazıları “özelge”, bazıları “iç genelge” veya “genel yazı” niteliğinde olmakla birlikte, büyük bir çoğunluğunun “açıklayıcı genel tebliğ” işlevi görmek amacıyla çıkarıldığı anlaşılmaktadır. (7)

Maliye Bakanlığı'nın yayımlamış olduğu bazı sirküler, getirmiş oldukları şart ve yaptırımlar ile açıklama niteliğini aşmış ve hukuki sonuç doğuran düzenleyici işlem niteliği kazanmıştır. (8)

Bazı işlemlerle ilgili usul ve esasların sirkülerle belirlenmiş olması veya bazı vergi uygulamalarının sirkülerin yayınlanmasından sonra değiştirilmesi, Maliye Bakanlığı'nın “düzenleyici genel tebliğlerle” yapılması gereken düzenlemelerin “sirküler” aracılığıyla yapmaya çalıştığının somut örnekleridir.

III. YARGI KARARLARI IŞIĞINDA SİRKÜLERİN DAVA KONUSU YAPILABİLİRLİĞİ Sirküler, soru soranlara yönelik genel cevap niteliği taşıyan ve muhatabı anonim olan yazılar olduğundan, vergi hukuku açısından bakıldığında, mükellefler ve yargı organları için bağlayıcılıkları olmadığı görülecektir.

İcrai karakterli olmamaları nedeni ile iptal davası yoluna gidilmesi mümkün değildir. Ancak, idarenin sirküleri uygulayarak mükellefe işlem yapması halinde, bu işlem mükellefçe her zaman davaya konu edilebilecektir. (9)

Danıştay 4. Dairesi, yine 2003/5 Sıra No.lu KDVK Sirkülerine ilişkin olarak açılan davayı kabul etmiş ve kanuna aykırı olarak mükellef aleyhine olan ilgili bölümlerin iptaline karar vermiştir; “İdare Hukukunda, idarenin aynı durumda olan idare edilenler için bağlayıcı objektif hukuk kuralları koyan, yani normatif nitelikte tek yanlı tasarruf olarak tanımlanan düzenleyici işlemler yürürlüğe girdiği andan itibaren hukuki sonuçlar doğurmaya başlar. İdarenin görev alanına giren konularda genel düzenleyici işlem yapma yetkisi bulunmaktadır. Ancak bu yetkinin kullanımı, kanunun öngördüğü esas ve amaca uygun olmak zorundadır. Bu husus Anayasa'nın 8. maddesinde, yürütme yetkisi ve görevinin, Anayasaya kanunlara uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği belirtilerek vurgulanmıştır.

Dava konusu sirküler, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 413. maddesinin 4962 sayılı Kanun'un 17. maddesi ile değişik ikinci fıkrasının Maliye Bakanlığı'na vermiş olduğu yetki uyarınca yayımlanmıştır. Anılan maddelerin ilk fıkrası, mükelleflerin, Maliye Bakanlığı'ndan veya Maliye Bakanlığı'nın bu hususta yetkili kıldığı makamlardan vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında izahat isteyebilecekleri; Maliye Bakanlığı'na yetki veren ikinci fıkrası da, yetkili makamların izahat isteğini, yazı ile veya sirkülerle cevaplamak mecburiyetinde oldukları düzenlemesini içermektedir.

Bu iki fıkra hükmünün birlikte değerlendirilmesinden anlaşılacağı üzere; Maliye Bakanlığı'na sirküler yayımlama konusunda verilen yetkinin amacı, mükelleflerin, vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve duraksama yaratan hususlarda istemiş oldukları izahatın (açıklamanın), her mükellefe ayrı ayrı yazı ile verilmesi yerine; aynı durumda bulunan tüm mükelleflere, aynı anda ve tek işlemle duyurulmasının sağlanmasıdır.

...

Sirküler, getirdiği bu şart ve yaptırım ile açıklama niteliğini aşarak, mükellefler hakkında hukuki sonuç doğuran düzenleyici işlem niteliği kazanmıştır. Düzenleyici işlem niteliği kazanan ve kanuna aykırı olmaması gereken sirküler ile kanunda aranmayan ve kanunun kapsamını daraltan yeni bir şart getirilmiş olup dava konusu sirkülerin bu haliyle dayanağı olan kanun ve genel tebliğlere aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın kabulüne, dava konusu edilen 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 29/2. maddesiyle geçici 15. maddesine dayanılarak yayımlanan KDVK-5/2003-5 sayılı Katma Değer Vergisi Sirkülerinin “1 Giriş” başlıklı bölümünde yer alan “3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun geçici 15. maddesindeki Katma Değer Vergisi istisnasından veya 2002/4480 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki (I) sayılı listenin 12. sırasındaki indirimli oranda Katma Değer Vergisi uygulamasından yararlanabilmek için inşaat ruhsatının münhasıran konut yapı kooperatifi adına düzenlenmiş olması gerekmektedir. İnşaat yapı ruhsatı münhasıran konut yapı kooperatifi adına düzenlenmemiş ise yapılan inşaat taahhüt işlerinin istisnadan veya indirimli oranda Katma Değer Vergisinden yararlanması mümkün değildir.” ibarelerinin iptaline, oybirliğiyle karar verildi.” (13)

Yine Danıştay 4. Dairesi, Maliye Bakanlığının 15.3.2005 tarih ve 32 No.lu Gelir Vergisi Sirkülerine karşı açılan davayı kabul etmiş ve dava konusu edilen düzenlemenin iptali ile bu düzenlemeye dayanılarak tahakkuk ettirilen verginin kaldırılmasına karar vermiştir;

“Kiralanmış mevcut bir bina için özel maliyet bedeli kapsamındaki harcamaların yatırım indirimi istisnasından yararlanamayacağına ilişkin 32 No'lu Gelir Vergisi Sirkülerinin kanuna aykırı olduğu ve dava konusu edilen düzenlemenin iptal edilmesi gerektiğine oybirliğiyle karar verildi.” (14)

Görüldüğü üzere, Danıştay 7. Dairesinde görülmüş olan davalarda, sirkülerin dava konusu yapılamayacağı yönünde kararlar verilmiştir. Buna karşılık, aynı nitelikteki davalar Danıştay 4. Dairesi tarafından kabul edilmiş ve mükellef aleyhine olan işlemler iptal edilmiştir.

IV. SONUÇ VE DEĞERLENDİRME Sirküler kavramı ilk olarak, 315 Seri No.lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile vergi hukukumuza girmiştir. Vergi kanunlarında yer almayan bu kavram ile ilgili olarak, Tebliğde “mükelleflere kolaylık sağlamak amacıyla tayin edilen muktezalardan özellik arz edenler periyodik olarak sirküler halinde yayımlanacaktır. Ayrıca, Bakanlığımızca, yapılacak mukteza taleplerinin sirkülerle cevaplandırılması yoluna gidilebilecektir.” açıklamasına yer verilmiştir.

Sirkülerin VUK'na girişi ise, 4962 sayılı ile VUK 'un 413. maddesine “yazı ile veya sirkülerle” ibaresinin eklenmesiyle olmuştur. Buna göre, Maliye Bakanlığı'na mükelleflerin yazılı izahat istemlerine sirkülerle de cevap verme yetkisi verilmiştir. Kanunun gerekçesinden sirküler kelimesinin, mali idarenin görüşlerinin geniş kitlelere duyurulması ve çok sayıda mükellefin tereddüde düştüğü durumlarda mükelleflerin sorularının topluca cevaplandırılmasını sağlamak amacıyla ilgili maddeye dâhil edildiği anlaşılmaktadır. Buradan sonuçla, sirküler için “toplulaştırılmış muktezalar” demek mümkündür.

Hukuki açıdan sirkülerin uygulamaya yönelik kural koyucu bir özelliği bulunmamaktadır. Bu nedenle kural koyucu nitelik taşımayan sirkülerin, hukuk düzeninde bir değişiklik oluşturması da mümkün değildir.

Ancak uygulamada sirkülerin daha çok tebliğ niteliğinde olduğu görülmektedir. İdare, yayımladığı sirkülerle belirlediği kurallara göre işlem yaparken, mükelleflerin de bu hususlara uygun davranmalarını istemektedir.

Maliye Bakanlığı, uygulamaya koyduğu idari işlemler ile kanuna aykırı veya kanunlarda yer verilmeyen bir yetkiyi kullanmakta ve bunun sonucunda mükelleflerden aldığı haklı tepkilerin yanı sıra vergi denetim kadrolarından da tepkiler almaktadır. Özellikle vergi denetim kadroları tarafından bu konuda yapılan açıklamaları dikkatle incelemek lazımdır.

İdarenin yayımladığı tebliğ mahiyetindeki sirkülerle, mükelleflere tarhiyat yapılmasının önüne geçilebilmesi için, sirkülerin iptal davasına konu edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, Danıştay 4. Dairesi'nin verdiği kararlar örnek teşkil edecek mahiyettedir. Ancak, sirkülerin dava edilebilmesi konusunda Danıştay VDDGK'nca içtihat birliği sağlanmalı ve idarenin keyfi uygulamalarına karşı mükelleflere yargı yolu açılmalıdır.

Kanunlarda yer alan müesseselerin amacı dışında kullanılması, sistemi yozlaştırmaktadır. Bu nedenle idarenin yasal zemini olmayan uygulamalardan vazgeçmesi gerekmektedir.

Vergi Usul Yasası'nın 413'üncü maddesi gereği olarak yükümlüler, Maliye Bakanlığı'nın bu hususta yetkili kıldığı makamlardan vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve tereddüdü mucip gördükleri hususlar hakkında izahat isteyebilirler.Bu bağlamda yetkili makamlar yazı ile istenecek izahatı yazı ile veya sirkülerle cevaplamak mecburiyetindedirler.

Alacakları cevaplara göre hareket eden mükelleflerin bu hareketleri cezayı istilzam etse dahi ceza kesilmez.Mükellefler ve vergi sorumluları zaman zaman duraksamaya düştükleri konularda vergi idaresine başvurarak uygulamaya yönelik olarak idarenin görüşünü alma zorunluluğunu hissetmektedirler. Böyle bir durumda idare görüşünü bildirmekte ve genellikle de mükellefler ve vergi sorumluları idarenin uygulamaya yönelik olarak vermiş bulunduğu görüş doğrultusunda işlem yapmaktadırlar.

Son yıllarda bazı yükümlü gruplarını ilgilendiren konularda Maliye Bakanlığı görüşlerini sirkülerler yayımlamak suretiyle duyurmaya başlamış bulunmaktadır.Gerçekte; "Sirkülerler, mükellef nazarında uygulamada tereddüt yaratan hususlarda, sadece Maliye Bakanlığı'nın konuya ilişkin görüşünün açıklanması amacına yönelik toplulaştırılmış muktezalardır."

Bir başka anlatımla Vergi Usul Yasası'nda Maliye Bakanlığı'na sirküler yayımlama konusunda verilen yetkinin amacı, mükelleflerin vergi durumları ve vergi uygulaması bakımından müphem ve duraksama yaratan hususlarda istemiş oldukları izahatın (açıklamanın) her mükellefe ayrı yazı ile verilmesi yerine; aynı durumda bulunan tüm mükellefle, aynı anda ve tek işlemle duyurulmasının sağlanmasıdır. Bu bağlamda açıklama izahat ise bir yasa hükmünden anlaşılması ve yasa hükmünün nasıl ugulanması gerektiği konusundaki Maliye Bakanlığı'nın görüşüdür.

Ancak uygulamada sirkülerler daha çok tebliğ niteğinde ve içeriğinde düzenlenmekte ve yayımlanmaktadır. Bu bağlamda da sirkülerle belirlenen konulara idare uygun işlem yaparken yükümlülerin de ilgili sirkülerlerde yer alan hususlara uygun davranmaları istenmekte ve bu tutumları ayrıca denetim elemanları aracılığı ile izlenmektedir.

Hukuki açıdan sirkülerlerin uygulamaya yönelik kural koyucu bir özelliği bulunmamaktadır. Bir başka anlatımla, içerdiği açıklamanın özelliği sebebiyle, kural koyucu nitelik taşımayan sirkülerlerin, hukuk düzeninde herhangi bir değişiklik oluşturması da söz konusu değildir.

Bu nedenle, ortada, düzenleyici nitelikte bir idari işlem bulunmadığından; sirkülerle ilgili iptal davalarının açılması söz konusu olamaz.Nitekim konuya ilişkin olarak ortaya çıkan bir başvuru ile ilgili olarak oluşan yargı kararı da aynı görüş doğrultusundadır.

Şöyle ki;
"Sirküler, mükellefler nazarında uygulamada tereddüt yaratan hususlarda sadece Maliye Bakanlığı'nın konuya ilişkin görüşünün açıklanması amacına yönelik toplulaştırılmış muktezalardır. Bu sebeple, sirkülerlerin bağlayıcı soyut hukuk kuralları koyan, normatif işlem niteliğindeki düzenleyici işlemler gibi addedilip, iptal davasına konu edilmeleri mümkün değildir." (Danıştay, 7'nci Dairesi E. No: 2004/3058, K. No: 2004/2438)

Kanımızca uygulamaya yönelik olarak yayımlanan sirkülerin içeriği ve yapmış olduğu yönlendirmeler dikkate alınarak bu bağlamda hukuki açıdan taşıdığı özelliklerin ayrıntılı olarak belirlenmesi gerekmektedir. Bir başka açıdan sirkülerin içerik açısından irdelenmesi ve hitap ettiği yükümlü grupları dikkate alınarak hukuki nitelemesinin yapılması halinde, son yıllarda yayımlanan sirkülerlerin bazı hallerde tebliğ niteliğinde olduğu sonucuna da varılabilmektedir.

Özellikle ülkemizde "Enflasyon Düzeltmesi" ile ilgili işlemlerin sirkülerle yönlendirilmesi hali bu bağlamda hukuki açıdan tartışılmalıdır.

Diğer yandan son zamanlarda Maliye Bakanlığı'nın çeşitli zamanlarda vermiş bulunduğu muktezaların tam aksine sonuç doğurabilecek incelemeler yaptırdığı, bu bağlamda elinde konuya ilişkin özelgesi (muktezası) bulunanlara karşı da bu muktezalar bizi bağlamaz diyebildiği gözlenmektedir.

Mali idarenin vermiş bulunduğu görüşler duraksamaya düşen yükümlüleri aydınlatmak içindir. Ancak verilen muktezaya aykırı bir işlemin yapılması, en azından idareye olması gereken güveni zayıflatabilecektir. Bu bağlamda da verilen muktezalarla örtüşmeyen işlemlerin riskini dikkate almakta yarar vardır.

20 Ocak 2012 Cuma

Genel Sağlık Sigortalısının Bakmakla Yükümlü Olduğu Kişiler

Genel sağlık sigortalılarının, sigortalı veya isteğe bağlı sigortalı sayılmayan, kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olan;
a) Eşi,
b) 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi hâlinde 20 yaşını, yüksek öğrenim görmesi hâlinde 25 yaşını doldurmamış ve evli olmayan çocukları ile yaşına bakılmaksızın çalışma gücünü en az yüzde 60 oranında yitirdiği SGK sağlık kurulu tarafından tespit edilen evli olmayan çocukları,
c) Her türlü kazanç ve irattan elde ettiği gelirinin asgari ücretin net tutarından daha az olan ve diğer çocuklarından sağlık yardımı almayan ana ve babası, genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi olarak kabul edilecek.
Bu kişilerin 1 Ekim 2008’den itibaren yapacakları başvurularda istenen belgeleri ibraz etmeleri koşuluyla hak sahipliği SGK birimlerince oluşturulacak.

Hak sahiplerinden istenecek belgeler
Bakmakla yükümlü olunan hak sahiplerinin tamamı için;
· Talep formu veya talep formundaki bilgileri ve taahhütleri taşıyan dilekçesi,
· Nüfus Cüzdanı fotokopisi,
Yabancı uyruklu eşler için;
· İkamet tezkeresi ve vatandaşlık numarası( Emniyet Müdürlüğünden)
· İlgili ülke Konsolosluğundan sosyal güvencesi olmadığına dair belge,
Öğrenim görenler için;
o Öğrenim belgesi
o Yabancı ülkelerde öğrenim gören öğrencilerden, öğrenci belgesinin onaylı Türkçe tercümesi veya bulunduğu ülkenin Türk Konsolosluğundan alacağı belge ve YÖK veya, Milli Eğitim Bakanlığından denklik belgesi,
Çalışma gücünü en az yüzde 60 oranında yitirdiği tespit edilen çocuklar için;
· SGK’ca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca düzenlenecek Sağlık Kurulu Raporu

Unutulanlar kendisi bildirim yapacak Genel sağlık sigortalısının tescili aşamasında veya sonrasında bakmakla yükümlü olduğu kişilerin elektronik ortamda SGK’ca tespit edilememesi halinde, bunların bildirimlerinin genel sağlık sigortalısı tarafından yapılması gerekiyor. 01.07.2008 tarihinde bakmakla yükümlü olunan kişi olup ta sağlık hak sahiplikleri oluşturulmayan kişiler SGK ünitelerine başvurarak yukarıda belirtilen ilgili belgeleri ibraz ederek hak sahipliklerini oluşturulmasını sağlayabilecek.
GSS’den ailesini yararlandıramayacaklar Aile içindeki kişi başına düşen aylık gelir tutarının brüt asgari ücretin üçte birinden az olduğu SGK’ca tespit edilen aile bireyleri ile sığınmacı veya vatansız olarak kabul edilen kişiler ve Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun korunma, bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinden ücretsiz faydalanan kişilerin eş, çocuk, ana ve babası bakmakla yükümlü olunan kişi olarak değerlendirilmeyecekler.
Ana babası boşanmış çocuklar Ana ve babası boşanmış çocukların genel sağlık sigortası kapsamındaki hakları, mahkeme kararı ile velayet hakkı verilmiş olan genel sağlık sigortalısı ana ya da baba üzerinden sağlanacak. Velayet hakkı verilmeyen kişinin üzerinden de sağlık yardımlarından yararlanabilmek mümkün. Bu durum, çocuğun sağlık hizmetinden yararlandırılacağı ana ya da baba tarafından SGK’ya verilecek bir dilekçe ile belgelenecek.

19 Ocak 2012 Perşembe

Yeni Bilgi Formu VUK GT

20 Ocak 2012 CUMA

Resmî Gazete

Sayı : 28179

VERGİ USUL KANUNU GENEL TEBLİĞİ-(SIRA NO: 413)

1.Giriş 1.1. Bilindiği gibi Bakanlığımız tarafından uygulanmakta olan gelir politikası; verimlilik, etkililik ve mükellef odaklılık ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalınarak adalet ve tarafsızlık içerisinde yürütülmektedir. Gelir politikasının uygulaması sırasında ekonomik faaliyetlerin daha iyi kavranabilmesi için mükelleflerin mükellefiyetlerine ait çeşitli bilgiler Bakanlığımızca tutulmaktadır.1.2. Bu kapsamda mükelleflere ait verilerde meydana gelen değişikliklerin güncel olarak takip edilememesi nedeniyle çeşitli aksaklıklar yaşanmaktadır. Söz konusu verilerin güncellenmesi, eksikliklerin giderilmesi, doğruluklarının teyidi amacıyla düzenlenecek olan Mükellef Bilgileri Bildirimine ilişkin usul ve esaslar bu tebliğin konusunu teşkil etmektedir.

2. Kanuni Dayanak ve Yetki 2.1. VUK “Bilgi Verme” başlığını taşıyan 148.md de “Kamu idare ve müesseseleri, mükellefler veya mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzelkişiler, Maliye Bakanlığının veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların isteyecekleri bilgileri vermeye mecburdurlar.” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanunun 149.md de ise “Kamu idare ve müesseseleri (Kamu hizmeti ifa eden kurum ve kuruluşlar dahil) ile gerçek ve tüzelkişiler vergilendirmeye ilişkin olaylarla ilgili olarak Maliye ve Gümrük Bakanlığı ve vergi dairesince kendilerinden yazı ile istenecek bilgileri belli fasılalarla,devamlı olarak yazı ile vermeye mecburdurlar.” hükmüne yer verilmiştir.

2.2. öz konusu Kanunun 5228 sayılı Kanunun 8.md ile değişik mük.257/1 md 4. bendine göre Maliye Bakanlığının; “Bu Kanunun 149.md göre devamlı bilgi vermek zorunda olanlardan istenilen bilgiler ile vergi beyannameleri ve bildirimlerin, şifre, elektronik imza veya diğer güvenlik araçları konulmak suretiyle İnternet de dâhil olmak üzere her türlü elektronik bilgi iletişim araç ve ortamında verilmesi, beyanname ve bildirimlerin yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişiler aracı kılınarak gönderilmesi hususlarında izin vermeye veya zorunluluk getirmeye, beyanname, bildirim ve bilgilerin aktarımında uyulacak format ve standartlar ile uygulamaya ilişkin usul ve esasları tespit etmeye, bu zorunluluğu beyanname, bildirim veya bilgi çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları itibarıyla ayrı ayrı uygulatmaya” yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.

2.3. VUK un yukarıda belirtilen maddeleri ile Bakanlığımıza verilen yetkiye dayanılarak bu tebliğin konusunu teşkil eden Mükellef Bilgileri Bildiriminin, elektronik ortamda verilmesi zorunluluğu getirilmiştir.2.4. Bildirim zorunluluğu getirilen mükelleflerin kapsamı, bildirimin şekli, bildirimde bulunulacak dönem, bildirim verme zamanı, gönderilmesi ve diğer hususlara ilişkin açıklamalara tebliğin izleyen bölümlerinde yer verilmiştir.

3. Mükellef Bilgileri Bildirimi Verme Zorunluluğu Getirilen Mükellefler: 3.1.Bu tebliğin konusunu teşkil eden Mükellef Bilgileri Bildirimini, bildirim verme süresinin başladığı gün olan 1 Nisan tarihi itibariyle faal olan (tasfiye işlemi devam edenler dahil) tüm;

a. Kurumlar vergisi,

b. Ticari kazanç (kazancı basit usulde tespit edilenler hariç), zirai kazanç ve serbest meslek kazancı elde eden gelir vergisi mükellefleri vermek zorundadırlar.

3.2. Söz konusu bildirimin merkez ve her bir şube için ayrı ayrı verilmesi zorunludur.

3.3. Faaliyet konuları itibariyle farklı muhasebe tekniğini kullanmak durumunda bulunan mükellefler, Mükellef Bilgileri Bildiriminin “Brüt Satışlar/Gayri Safi Hasılat” alanına, kendi muhasebe tekniklerine göre bu alana karşılık gelen gelir tablosu bilgilerini dolduracaklardır.

4. Bildirimin Şekli: 4.1. Tebliğin 3.bölümünde bildirim verme zorunluluğu getirilen mükellefler, https://intvd.gib.gov.tr/internetvd adresinde bulunan bildirim ekranlarındaki alanları aynı adreste yer alan kılavuzda belirtilen açıklamaları göz önünde bulundurarak eksiksiz olarak dolduracaklardır.4.2. Söz konusu bildirimin nasıl doldurulacağına ilişkin açıklamalara www.gib.gov.tr adresinden de ulaşılabilecektir.

5. Bildirimin Dönemi ve Verilme Zamanı: 5.1. Bildirim verme yükümlülüğü getirilen tüm mükellefler, bildirimlerini her yıl 1 Nisan-31 Mayıs tarih aralığında elektronik ortamda vereceklerdir.5.2. Bildirimin elektronik ortamda verilmiş sayılabilmesi için onaylama işleminin yapılması zorunludur. Onaylama işleminin ise en geç, bildirimin verilmesi gereken son gün olan 31 Mayıs günü saat 24.00′e kadar tamamlanması gerekmektedir.5.3. Bildirimin elektronik ortamda gönderilmesi zorunlu olduğundan vergi dairesi müdürlükleri/malmüdürlükleri, bildirimi kâğıt ortamında hiçbir şekilde kabul etmeyecektir.5.4. Elektronik ortam dışında gönderilen bildirim verilmemiş sayılacaktır.

6. Bildirimin Elektronik Ortamda Gönderilmesine İlişkin Esaslar: Mükellef Bilgileri Bildiriminin düzenlenmesi ve onaylanmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulacaktır. 6.1. Kendi adına kullanıcı kodu, parola ve şifre almış mükelleflerce gönderiliyorsa, mükellefe ilişkin bilgiler bildirimin hem diğer alanlarına hem de bildirimi düzenleyen kısmına,6.2. Serbest muhasebeci/serbest muhasebeci mali müşavir tarafından gönderiliyorsa, bildirimi gönderene ilişkin bilgiler bildirimi düzenleyen kısmına,6.3. 3568 sayılı Kanun uyarınca yetki almış olup bağımsız çalışan serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir veya yeminli mali müşavirler (meslek mensupları) tarafından gönderiliyorsa, bildirimi gönderene ilişkin bilgiler bildirimi düzenleyen kısmına,yazılacaktır.

7. Düzeltme İşlemleri: 7.1. Elektronik ortamda bildirimin onaylanmasından sonra, hatalı verildiği anlaşılan bildirim için düzeltme bildirimi verilmesi gerekmektedir. Düzeltme bildiriminin elektronik ortamda, Mükellef Bilgileri Bildiriminin verilme süresinden sonra verilmesi durumunda 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesinin düzeltme bildirimlerine ilişkin hükümleri dikkate alınarak işlem yapılacaktır.7.2. Düzeltme işleminde ilk bildirim tamamen iptal edilmekte ve ikinci defa verilen bildirim geçerli kabul edilmektedir. Bu sebeple düzeltme yapması gereken mükelleflerin, yeni bildirimi, daha önce bildirimde bulunulmamış gibi tüm bilgileri içerecek şekilde doldurmaları gerekmektedir.

8. Diğer Hususlar ve Cezai Yaptırım 8.1. Bildirimin verileceği tarihten önce bağlı oldukları vergi dairesi değişen mükellefler bildirimlerini, halen bağlı oldukları vergi dairesinin mükellefi olarak göndereceklerdir.8.2. Bildirimini elektronik ortamda belirlenen süre içinde vermeyen veya eksik ya da yanıltıcı bildirimde bulunan mükellefler hakkında Vergi Usul Kanununun mükerrer 355 inci maddesi hükmü uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilecektir.Tebliğ olunur.