3-Re’sen Tarhiyat ve Ceza Kesilmesi:
Verginin idarece tarhı, mükelleflerin verginin tarhı için vergi
kanunları ile muayyen zamanlarda müracaat etmemeleri veya aynı
kanunlarla kendilerine tahmil edilen mecburiyetleri yerine getirmemeleri
sebebiyle zamanında tarh edilemeyen verginin kanunen belli matrahlar
üzerinden idarece tarh edilmesidir. Re’sen takdir olunan matrah,
mükellef tarafından bildirilen matrahtan az ise, re’sen vergi tarh
edilmez; fazla ise sadece aradaki fark üzerinden vergi tarh olunur.
Vergi hukukunda kıyas yoluyla yorum yapılması, hukuk devletinin
hukuki güvenlik ilkesine ve vergilerin yasallığı ilkesine aykırıdır.
Vergi ancak yasanın vergilendirdiği kişilerden ve konulardan
alındığına göre, amaca bakılarak kıyasen ve “evveliyetle” yargısı ile
yasada düzenlenmemiş kişiler ve konular vergi kapsamına alınamaz. Vergi
yasalarında açıkça gösterilmedikçe, benzer vergi konularının yasa
kapsamına alınması uygun değildir. “Vergi konularının kıyasen
genişletilmesi ve yasada açık hüküm yok ise, kıyas yoluyla istisna
hükümlerinin genişletilmesi” Anayasanın 73. maddesindeki “verginin
yasallığı” ilkesini zedeler. Aynı zamanda “genişletici” bir yorum da bu
ilkeyi zedeler.
Daha açık bir ifade ile Vergi Usul Kanunu’nun 30 uncu maddesinde,
re’sen tarhiyat tanımlandıktan sonra, bu tür tarhiyatın yapılabileceği
durumlar, (8) bent halinde sayılmıştır. Matrah veya matrah kısmının
re’sen takdir edilebilmesi için VUK.’nun 30’ncu maddesinde belirtilmiş
olan re’sen takdir sebeplerinden birinin bulunması gerekir. Aksi halde
matrah veya matrah farkı re’sen takdir edilemez. Bu gerekçelerden
birinin varlığı, re’sen tarhiyat türünün kullanılmasını sağlamaktadır.
Ancak, bu, tarhedilecek verginin tutarının inceleme elemanı tarafından
serbestçe belirlenmesi anlamına gelmemektedir. Daha açık bir ifade ile
bir incelemede, re’sen tarhiyat gerekçelerinden birinin varlığı, o
tarhiyatın inceleme elemanı tarafından serbestçe yapılabilmesini mümkün
kılmamaktadır. Örneğin, bu gerekçelerden biri olan ve anılan maddenin 4
numaralı bendinde yer alan, ‘’ defter kayıtları ve bunlarla ilgili
vesikaların, vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitine imkan
vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısıyla
ihticaca salih bulunmaması ‘’ halinin tespitinde, hangi hallerde, defter
kayıtları ve belgelerin, vergi matrahının doğru olarak tespitine imkan
vermediğinin çok iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Yapılacak
değerlendirme hataları, tarhiyat türünün yanlış belirlenmesine ve
sonuçta da tarhiyatın iptaline yol açabilecek önemdedir. Çünkü “defter
ve kayıtları ve bunlarla ilgili belgelerin, vergi matrahının doğru ve
kesin olarak tespitine imkan vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve
karışık olması dolayısıyla ihticaca salih bulunmamış olması” hali tam
olarak açıklığa kavuşturulmalıdır.
“Re'sen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen
defter, kayıt ve belgelere veya kanunî ölçülere dayanılarak tespitine
imkân bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen
veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi
inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden
vergi tarh olunmasıdır. İnceleme raporunda bu maddeye göre belirlenen
matrah veya matrah farkı re'sen takdir olunmuş
sayılır."
Aşağıdaki hallerden herhangi birinin bulunması durumunda, vergi
matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni
ölçülere dayanılarak tespitinin mümkün olmadığı kabul edilir.
1. (4008 sayılı Kanunun 2'nci maddesiyle değişen bent) Vergi beyannamesi kanunî süresi geçtiği halde verilmemişse,
2. Vergi beyannamesi kanuni veya ek süreler içinde verilmekle
beraber beyannamede vergi matrahına ilişkin bilgiler gösterilmemiş
bulunursa,
3. Bu kanuna göre tutulması mecburi olan defterlerin hepsi veya
bir kısmı tutulmamış veya tasdik ettirilmemiş olursa veya vergi
incelenmesi yapmaya yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz
edilmezse,
4. Defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikalar, vergi
matrahının doğru ve kesin olarak tesbitine imkan vermiyecek derecede
noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısiyle ihticaca salih bulunmazsa,
5. (4369 sayılı Kanunun 82/1-a maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır),
6. (2365 sayılı Kanunun 4'üncü maddesiyle eklenen bent) Tutulması
zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu
yansıtmadığına dair delil bulunursa.
7. (4783 sayılı Kanunun 9 uncu maddesiyle yürürlükten
kaldırılmıştır Yürürlük; 01.01.2003 tarihinden geçerli olmak üzere
09.01.2003)
8. (4008 sayılı Kanunun 2'nci maddesiyle eklenen bent) Bu Kanunun
mükerrer 227'nci maddesi uyarınca 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış
meslek mensuplarına imzalattırma mecburiyeti getirilen beyanname ve
ekleri imzalattırılmazsa veya tasdik kapsamına alınan konularda yeminli
malî müşavir tasdik raporu zamanında ibraz edilmezse,
9. (4369 sayılı Kanunun 82/1-a maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır.)
Yukarıdaki 2'nci bentde yazılı halin vukuunda mükellefe Takdir
Komisyonu tarafından 15 günden az olmamak üzere bir mühlet verilerek
vergi matrahına ilişkin bilgileri vermeye ve kanuni defterlerini ibraz
etmeye davet olunur. Bu davet üzerine mükellef istenilen bilgileri verir
ve kanuni defterlerini ibraz ederse, defter ve vesikalar ihticaca salih
bulunmak şartiyle, mükellefe takdir olunacak matrah defter ve
vesikaları kayıtlarına göre tesbit olunacak miktardan fazla olamaz.
[SIZE="1"](4008 sayılı Kanunun 2'nci maddesiyle değişen fıkra) [/size]
Vergi beyannamesini kanunî süresi geçtikten sonra vermiş olanlara
bu beyannamede gösterdikleri matrah üzerinden re'sen gerekli tarhiyat
yapılır ve bu beyannameler re'sen takdir için takdir komisyonuna sevk
edilmez. Ancak, vergi incelemesine başlanılmasından veya takdir
komisyonuna sevk edilmesinden sonra kendiliğinden verilen beyannameler
için bu hüküm uygulanmaz.
([SIZE="1"]485 sayılı Kanunun 2'nci maddesiyle eklenen fıkra) [/size]
Yukarıdaki bentlerin hükümlerine göre re'sen vergi tarhını
gerektiren bir sebep yanında ikmalen vergi tarhını da lüzumlu kılan bir
durum mevcut ise re'sen takdir sonucu beklenmeksizin gerekli ikmal
tarhiyatı yapılır. Re'sen takdir sırasında ikmal tarhiyatına mesnet olan
matrah farkı nazara alınmışsa vergi tarhı sırasında evvelce tarh
edilmiş olan vergi indirilir.
VUK’nun 30/4 maddesi uyarınca kastedilen, “ Defter kayıtları ve bunlarla
ilgili vesikalar, vergi matrahının doğru ve kesin olarak tesbitine
imkan vermiyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısiyle
ihticaca salih bulunmazsa” hükmüne uyan somut durumların tespiti
gerekir.
Her şeyden önce noksan, usulsüz ve karışık kavramlarının Türkçe
sözlük anlamları bilinmektedir. “Defter kayıtları ve bunlarla ilgili
belgelerinin, vergi matrahının doğru ve kesin olarak tespitine imkan
vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısıyla
ihticaca salih bulunmadığı” savının da gerekçelendirilmeden, böyle bir
savın dayanakları açıkça ortaya konulmadan, hukuki dayanak ve tespitleri
yapılmadan “alıntı olarak” yazılmış raporlara dayanılarak yapılan
tarhiyat ve ceza kesilmesi sonrasında bir çok ihtilaf gündeme
gelmektedir.
Her şeyden önce “ihticaca salih ” kavramı, “belge olarak kullanmaya
elverişli olup olmamakla ilgili” demektir. Bu kavram çoğu yerde gelişi
güzel kullanılmaktadır.
Defter kayıtları ve bunlarla ilgili belgelerin, vergi matrahının
doğru ve kesin olarak tespitine imkan vermeyecek derecede noksan,
usulsüz ve karışık olması dolayısıyla ihticaca salih bulanmaması demek,
kasa giriş ve çıkışlarının sıhhatli olmadığının tespiti, çift defter
kullanmak, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı vesikalar tanzim
etmek veya bunları kullanmak, vesikaları ya da defterleri tahrif etmek,
yok etmek, yerine başka sayfalar koymak, naylon fatura denilen fatura
almak ve bunu kullanmak, faturaların hangi şahıstan alındığının belli
olmaması, defter kayıtlarının tevsik edilmemesi, hasılat, gider veya
emtia alış faturalarının deftere kaydedilmemesi gibi somutlanabilecek
objektif durumlardır.
VUK. m.30/4’de aranılan koşulların birlikte mevcut olmaması
halinde, “ihticaca salih olmama durumu”nun gerçekleşmeyeceği açıktır.
Yükümlünün defter ve belgeleri incelemeye elverişli ise, re’sen takdir
edilmesi gerektiği sonucuna varılamaz. Vergi denetmeni, VUK. m.30/4.
bend yerine, VUK. m.30/6. bend de yer alan, “Tutulması zorunlu olan
defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına
dair delil bulunursa” hükmünü kastedmiş ise ya da bu bendi gerekçe
göstermiş olsaydı, buna dair de açık bir delil bulunması gerekir.
Mükellefin defter ve belgelerin mevcut, usulüne ve amacına göre
tutulmuş, tasdik ettirilmiş, ibraz edilmiş, beyannamelerin süresinde
verilmiş olduğu hallerde, vergi yönetimi bu karineyi ancak VUK.
m.30/2-IV ve VI. bendlerine göre bir takdir nedeninin varlığını
kanıtlayarak çürütebilir. Vergi yönetimi, vergiyi doğuran olay, hukuki
işlem, mükellef ve mükellefiyetle ilgili işlem ve konular hakkında bilgi
toplamak ve toplanan bu bilgileri değerlendirmek zorundadır. Öncelikle
defter, kayıt ve belgeler çerçevesinde yürütülen vergi incelemesinin
amaçlarına uygun olarak yapılmasına, yükümlülerin aleyhine olan
tespitler yanında, lehlerine olan tespitlerin de yapılmasına özen
gösterilmelidir. Defter, kayıt ve belgeler çerçevesinde yapılan inceleme
sırasında objektif olarak bu amaç doğrultusunda çalışılırken, bunların
“ihticaca salih” olup olmadıkları yönünde de incelemelerin yapılması
gerekmektedir. Vergiyi doğuran olayla ilgisi doğal ve açık bulunmayan ve
tarafsız olmayan tanık beyanlarından yararlanılamayacağından, bunlara
dayanılarak beyan, defter ve belgelerin doğruluğu karinesi
çürütülemeyecektir. Yani usul açısından geçerli bir takdir nedeninin
varlığının, yükümlünün kanuni defter, kayıt ve belgelerine itibar
edilmeden, diğer delillerle usul açısından da geçerli bir ek tarhiyat
yapılabilmesi için, bir re’sen takdir nedeninin bulunması ve “defter,
kayıt ve belgelerin doğruluğu karinesi”nin çürütülebilmiş olmasına dair
ön koşul mevcut olmadan, tarhiyat yapılamaz.
Örneğin, Danıştay Dördüncü Dairesinin konuyla ilgili bir başka
kararında, özetle, ‘’ ... Bu hükümler uyarınca re’sen vergi tarhı yoluna
gidilebilmesi için öncelikle yasada öngörülen şartların mevcut
olduğunun açık ve somut biçimde ortaya konulması zorunludur. Ancak, bu
şartların mevcudiyetinin varlığı, tahmin veya kanaatle değil, inandırıcı
ve hukuken geçerli delillerle ortaya konulduktan sonra, matrahın gerçek
veya gerçeğe en yakın biçimde tespit edilmesi yoluna gidilmesi gerekir
ki, yasanın re’sen tarh usulünden amaçladığı da budur. Yoksa tahmin ve
kanaatle yapılan hesaplamalarla varılan sonuçlardan hareketle, olayda
re’sen takdir nedenlerinin bulunduğunun kabulü mümkün değildir.
Uyuşmazlık konusu olayda da, yükümlünün satın aldığı canlı büyükbaş
hayvanların alımı için düzenlenmiş belgelerde, alımı yapılan hayvanların
adet olarak gösterilip, kg. olarak ağırlıklarının belirtilmemiş
olduğundan hareketle yapılan randıman incelemesiyle ulaşılan sonuçların,
defter ve belgelerin ihticaca salih olmadığını gösterdiği kabul
edilemez. ...’’ denilmiştir.
Gerçekten de, bir kimse için vergi borcundan söz edebilmek, ancak o
kişinin, kanunların vergi doğuran olay olarak tanımladıkları bir işleme
ve olaya taraf olması halinde mümkündür. Üstelik bu durumun da, maddi
kanıtlarla, hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde, açık ve kesin
olarak ortaya konulması icap etmektedir. İnceleme elemanlarının kişisel
görüş ve düşüncelerinin, bu noktada bir önemi bulunmamaktadır.
Kanun koyucu, vergi kanunlarına koyduğu hükümlerle, yorum veya kıyasa
dayalı bir vergi tarhiyatını da hiçbir şekilde onaylamamıştır. Bu, aynı
zamanda, vergilerin kanuniliği ilkesinin de bir gereğidir. İnceleme
elemanlarının görüş ve düşüncelerine dayanılarak tarh edilen vergiler,
daha sonra yargı organlarınca iptal edilmekte, inceleme için harcanan
emek ve zaman israf edilirken; mükellefte, bu süre zarfında ciddi
sıkıntılarla karşı karşıya kalmaktadır.
Bu söylediklerimize bir örnek verelim; örneğin, bir mükellefin iade
edilecek katma değer vergisinin tespiti ile ilgili bir incelemede,
inceleme elemanı, mükellefin harcama belgesi olarak kayıtlarında yer
verdiği faturaların doğruluğunu, o faturaları düzenleyenler nezdinde
kontrol etmekte; bu kontroller sırasında, faturaları düzenleyenlere
çeşitli sebeplerle ulaşılamamaktadır. Veya ulaşılanlar da, inceleme
konusu faturaları defterlere kaydetmemiş oldukları yada kaydedilmiş olsa
bile beyan dışı bırakıldığı görülebilmektedir. Aksi pek çok incelemede
görülebilse de tüm bu haller tek başına, o faturanın sahte veya
muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı olduğunu göstermeye yeterli değildir.
Öte yandan, faturayı düzenleyenlerin inceleme elemanının talebine kötü
niyetle cevap vermemesi hali de durumu değiştirmemektedir. Çünkü,
incelenen ve araştırılan şey, söz konusu faturanın gerçek bir mal
teslimi veya hizmet ifasını temsil edip etmediğidir. Faturayı
düzenleyenlerin, defter ve belgelerini ibraz etmeyerek yada
kendilerinden istenen bilgileri vermeyerek mükellefiyetle ilgili
ödevlerini yerine getirmemeleri, onlar bakımından ayrı bir incelemeyi
gerektirse de; bu durum, daha önce düzenlenmiş olan ve incelemeye konu
edilen faturanın niteliğini değiştirmemektedir. Faturayı düzenleyenlerin
davranışlarının, faturayı kayıtlarına alıp almamalarının yada
beyannameye dahil edip etmemelerinin o faturanın geçerli bir belge
olması üzerinde hiçbir etkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle, eğer öyle bir
iddia varsa, inceleme konusu faturanın sahte veya muhteviyatı
itibarıyla yanıltıcı belge olduğunun, başkaca somut delillerle ve hiçbir
kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kanıtlanması gerekir. Verginin
tahsilinin güvenliğini sağlamak amacıyla bile olsa, bir belgeyi
düzenleyenlere ulaşılamaması veya bu belgenin kayıtlara alınmamış yada
beyan edilmemiş olmasını, tek başına, o belgenin sahteliğinin kanıtı
olarak göstermek kesinlikle hukuki bir yaklaşım değildir. İnceleme
elemanının kişisel düşüncelerinin ve kanaatinin, incelemeye konu edilen
faturanın sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı olduğu şeklinde
olması da, durumu değiştirmeyecektir. Çünkü vergi inceleme raporu, bir
kanaat raporu değil, hukuki durumu tespit eden bir rapordur.
Son olarak teslim edelim ki, özellikle vergi mahkemelerine
yansıyan vergi denetmeni inceleme raporlarının, “kompleks” ve
“kriminalistik” bir yöntemle inceleme yapıldığı; “hazineci” yaklaşımın
etkisini görmekteyiz.
"Serbest Meslekte Vergi İncelemesi" başlıklı makalenin tüm hakları
yazarı İsmail Duygulu'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk
Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder