.

.

7 Ağustos 2013 Çarşamba

Finansal kiralama işlemlerinde amortisman ve finansman giderlerinin durumu



http://www.evergi.net/finansal-kiralama-islemlerinde-amortisman-ve-finansman-giderlerinin-durumu.html
Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 290. maddesindeki tanımıyla finansal kiralama; kira süresi sonunda mülkiyet hakkının kiracıya devredilip devredilmediğine bakılmaksızın, bir iktisadî kıymetin mülkiyetine sahip olmaktan kaynaklanan tüm riskler ile yararların kiracıya bırakılması sonucunu doğuran kiralamalardır.Bir kiralamanın finansal kiralama olabilmesi için aşağıdaki kiralama işlemlerinden birine göre yapılması gerekir;
* İktisadî kıymetin mülkiyetinin kira süresi sonunda kiracıya devredilmesi,
* Kiracıya kira süresi sonunda iktisadî kıymeti rayiç bedelinden düşük bir bedelle satın alma hakkı tanınması,
* Kiralama süresinin iktisadî kıymetin ekonomik ömrünün % 80'inden daha büyük bir bölümünü kapsaması,
* Sözleşmeye göre yapılacak kira ödemelerinin bugünkü değerlerinin toplamının iktisadî kıymetin rayiç bedelinin % 90'ından daha büyük bir değeri oluşturması.

Her halde kiralama işleminin finansal kiralama sayılabilmesi için gereken temel şart, mülkiyete sahip olmaktan kaynaklanan tüm risk ve yararların kiracıya ait olmasıdır.
Arazi, arsa ve binalarla ilgili kiralama sözleşmelerinde, sadece sözleşmede kira süresi sonunda mülkiyet hakkının kiracıya devri öngörülmüşse veya kiracıya kira süresi sonunda kiralama konusu gayrimenkulü düşük bir bedelle satın alma hakkı tanınmışsa yapılan işlem finansal kiralama olarak kabul edilecektir.Doğal kaynakların araştırılması veya kullanılmasına yönelik kiralama sözleşmeleri ile sinema filmleri, video kayıtları, patentler, kopyalama hakları gib kıymetlerle ilgili lisans sözleşmeleri mükerrer 290. madde kapsamında değerlendirilemez.
VUK da yapılan düzenlemede 3226sy Finansal Kiralama Kanunu’na atıfta bulunulmamıştır. Dolayısıyla, Finansal Kiralama Kanunu kapsamında yapılan bir kiralama işlemi, yapılacak inceleme sonucunda kiralama işleminin bu madde hükümleri gereğince finansal kiralama olarak kabul edilmemesini gerektirmesi halinde vergi uygulamaları açısından finansal kiralama olarak kabul edilmeyecek veya tam tersi durumda Finansal Kiralama Kanunu kapsamında yapılmayan bir kiralama işleminin yapılacak inceleme sonucunda bu madde hükümleri gereğince finansal kiralama şartlarını sağladığının anlaşılması halinde vergi uygulamaları açısından finansal kiralama olarak kabul edilecektir.Kiracı tarafından yapılacak kira ödemeleri borç anapara ödemesi ve faiz gideri olarak ayrıştırılacaktır. Ayrıştırma işlemi, her bir dönem sonunda kalan borç tutarına sabit bir dönemsel faiz oranı uygulanmasını sağlayacak şekilde yapılacaktır.Kiralayan tarafından aktifleştirilen alacak tutarının reeskonta tabi tutulması mümkün bulunmamaktadır.

1.Finansal Kiralama İşlemlerinde Amortisman Uygulaması

1.1.Amortisman Ayırma-319 Sıra No’lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğine göre, kiracı tarafından aktifleştirilen finansal kiralamaya konu iktisadi kıymeti kullanma hakkı, Vergi Usul Kanunu ve ilgili genel tebliğlerde bu iktisadi kıymet için tespit edilmiş amortisman sürelerinde itfa edilecektir. Sözleşmenin fesholması halinde kalan dönemler için iktisadi kıymetle ilgili olarak amortisman ayrılma ve yeniden değerleme işlemleri yapılmayacaktır.Amortisman ayırma konusunda yapılan düzenlemeler ile 01.01.2004 tarihinde itibaren satın alınan ATİK’ler için Maliye Bakanlığı tarafından faydalı ömür süreleri dikkate alınarak tespit ve ilan edilen oranlar esas alınarak amortisman ayrılacaktır.

1.2. Kullanıma Hazır Hale Gelmeyen İktisadi Kıymetlerde Amortisman-Amortismana tabi iktisadi kıymetler üzerinden amortisman ayrılabilmesi için iktisadi kıymetin aktife kaydedilmesi ve kullanıma hazır hale gelmesi zorunludur.Finansal kiralama yöntemiyle kiralanan makine veya teçhizat kanuni defterlere kaydedilmekle birlikte, henüz kullanıma hazır hale gelmemiş ise amortisman ayırabilmek için kullanıma hazır hale gelmesinin beklenmesi gerekir.Kullanılmaya başlanmayan iktisadi kıymetin teknolojik eskime hariç, eskidiği veya yıprandığı söylenemeyeceği için amortisman ayrılması kabul edilemez. Teknolojik eskime durumunda fevkalade amortisman ayrılması gerekir.Örneğin, bir üretim tesisi için kiralanan makine ele alındığında, bina henüz tamamlanıp üretime başlanacak duruma gelinmemiş ise, diğer amortismana tabi iktisadi kıymetlerde olduğu gibi söz konusu makine için de amortisman ayrılmamalıdır. Montajı tamamlanmayan bir makine için de aynı durum geçerlidir. Bu gibi durumlarda “Yapılmakta Olan Yatırım Hesabı” kullanılmalı ve kullanıma hazır hale gelinceye kadar yapılan kira ödemeleri maliyet unsuru olarak dikkate alınmalı, amortisman süresi aktife alma tarihinden başlatılmalıdır.

2. Finansal Kiralama İşlemlerinde Faiz Ve Kur Farkının Kaydı

2.1. Kiracının Ödediği Faiz ve Kur Farkı -Kanun hükmüne göre, kiracı tarafından finansal kiralama sözleşmesine göre yapılan kira ödemeleri ana para ve faiz gideri olarak ayrıştırılacak, ayrıştırma işlemi, her bir dönem sonunda kalan borç tutarına sabit bir dönemsel faiz oranı uygulanmasını sağlayacak şekilde yapılacak, aktifleştirilecek kullanma hakkı amortismana tabi tutulacaktır.Kanunun açık hükmüne göre kiracı tarafından mal sahibine (kiralayana) yapılan ödemelerin tamamı esas itibariyle kira ödemesi olup, faiz oranı dikkate alınarak hesaplanan ana paraya isabet eden kısım amortisman yoluyla, faiz kısmı ise dönemsel olarak giderleştirilecektir. Faiz giderlerinin ve bu arada yabancı para cinsinden yapılan kiralamalarda aleyhe doğan kur farklarının kiralamanın yapıldığı yılda maliyet unsuru mu yoksa gider unsuru mu olarak muhasebeleştirilmesi gerektiği konusunda İst.Deft.’ndan talep edilen bir özelge için Gelirler Genel Md.vasıtasıyla verilen cevapta; 163 ve 334 No.lu VUKGT’ndeki açıklamalara değinilerek, “finansal kiralama yoluyla edinilen kıymete ilişkin olarak kiralama süresi içinde sözleşmeye istinaden yabancı para üzerinden yapılan kira ödemelerinin değerlemesi sonucu ortaya çıkan kur farkının, finansal kiralama konusu kıymetin maliyetine intikal ettirilmesi ve maliyete eklenen bu farkların ilgili kıymetin amortisman süresi içinde itfa edilmesi gerektiği” belirtilmiştir.

Söz konusu özelgede sadece kur farkından söz edilmiş olup faiz giderlerinden söz edilmemiştir. Ayrıca, özelgede aktifleştirilecek kur farkının sadece kiralamanın yapıldığı yılın sonuna kadar olan kısmının değil, kiralama süresi içinde ödenen kur farklarının tamamının aktifleştirileceği belirtilmiştir. Söz konusu ifadeden faiz giderlerinin de aktifleştirileceği sonucu çıkmakta olup, söz konusu özelge bu haliyle 163 ve 334 no.lu tebliğlere atıf yapmakla birlikte, atıfta bulunduğu tebliğlerle çelişmektedir.Nitekim Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığınca 2009 yılında verilen bir muktezada da; “….gerek aktifleştirme yılında gerekse sonraki yıllarda doğan kur farklarının da maliyete eklenip amortisman yoluyla itfa edilmesi gerekmektedir. Ayrıca firmanız tarafından finansal kiralama sözleşmesine göre yapılan kira ödemeleri borç anapara ödemesi ve faiz gideri olarak ayrıştırılacak olup, yapılacak bu ayrıştırma işlemi her bir dönem sonunda (finansal kiralama sözleşmesinde yer alan kira ödemelerinin yapılacağı tarih) kalan borç tutarına sabit bir dönemsel faiz oranı uygulanmak suretiyle yapılacağından, sadece ilgili yılda uygulanabilecek faiz gideri, ilgili dönemlerde kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınacaktır.” denilmiştir.Buradan da anlaşılacağı üzere anapara kur farklarının ilgili kıymetin maliyetine intikal ettirilerek ilgili kıymetin amortisman süresi içinde itfa edilmesi gerektiği görüşü yinelenmekte ancak farklı olarak, kiracı tarafından ödenen faizlerin ilgili dönemlerde gider olarak dikkate alınması gerektiği bildirilmektedir.
Duran varlık edinimlerinde ilgili varlığın aktifleştirildiği tarihten sonraki tarihlerde ödenen finansman giderlerinin maliyet unsuru olarak değil, gider unsuru olarak kaydedilmesi gerektiği genel kabul gören bir anlayıştır. Uluslararası Muhasebe Standartlarında da borçlanma maliyetlerinin ilgili kıymetin aktife alındığı tarihten sonraki kısmının gider unsuru olarak dikkate alınması gerektiği açıktır. Aynı ilke SPK tarafından yayımlanan Tebliğ’de de korunmuştur.Bize göre 163 No.’lu Tebliğ Vergi Usul Kanunu’nun 262. maddesi hükmüne de aykırı olup uygulamada pek çok sorun yaratmaktadır. Bu nedenlerle kaldırılması gerekir.Gelirler Genel Müdürlüğü’nün (Gelir İdaresi Başkanlığı’nın) yukarıda belirtilen özelgesindeki görüş aşağıdaki nedenlerle kabul edilemez.     a) Finansal kiralama sözleşmelerinin değerleme hükmü özel bir düzenleme ile mükerrer 290. maddede yer almış olup, düzenlemenin yapıldığı 4842 sayılı Kanun gerekçesinde uluslararası muhasebe standartlarının esas alındığı belirtilmiştir. Ne uluslararası standartlarda ne de Türkiye Muhasebe Standartlarında böyle bir düzenleme vardır. Gerek, söz konusu düzenlemenin yer aldığı 319 no.lu VUK Genel Tebliği’nde gerekse 11 no.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği’nde ilk yıla ilişkin veya kiralama süresince ödenen faiz ve kur farkı giderlerinin aktifleştirileceği belirtilmemiştir.
b) Gelir İdaresinin görüşü VUK’ un 262. maddesi hükmüne de aykırı olup, finansal kiralama sözleşmeleri gereği yapılan ödemeler “iktisadi kıymetin iktisap edilmesi” için yapılmamaktadır. Yapılan ödemeler esas itibariyle bir kira ödemesidir. Kira ödemelerinin doğrudan gider yazılacağı açıktır. Kiracının kira süresi sonunda ilgili iktisadi kıymeti düşük bir bedelle satın alacak olması, yapılan kira ödemelerinin iktisap amacıyla yapıldığını göstermez. Finansal kiralama sözleşmelerinde mülkiyet hakkının kiracıya devredilip edilmeyeceğinin, sözleşmenin finansal kiralama niteliğinde olması bakımından bir önemi yoktur.
c) Duran varlık edinimlerinde iktisadi kıymetin aktife alındığı (amortisman ayrılabilir duruma gelindiği) tarihe kadar tahakkuk eden finansman maliyetlerinin maliyet unsuru, bu tarihten sonra tahakkuk edenlerin gider unsuru olarak dikkate alınması hem uluslararası uygulamanın hem de Vergi Usul Kanunu’nun 262. maddesi hükmünün gereğidir. Aktife almaktan maksat söz konusu iktisadi kıymetin ilgili duran varlık hesabına kaydedilmesidir. Geçici vergi uygulaması nedeniyle üzerinden amortisman ayrılan bir iktisadi kıymetin aktifte yer almadığı söylenemeyeceğine göre, aktife alma tarihinin hesap döneminin son gününe (31.12 tarihine) taşınmasının hiçbir haklı ve teknik nedeni yoktur. Hesap dönemi takvim yılı sonu değil, hiç olmazsa geçici vergi uygulamasındaki üçer aylık sürelerin sonu kabul edilmelidir.
d) Ayrıca, 319 no.lu Tebliğ’deki, “finansal kiralama işlemi, esas olarak bir kredi işleminden farklı değildir. Kiralayana ödenen finansal kiralama bedellerinin faiz kısmı finansman gider kısıtlamasına tabidir” ifadesi kiracı tarafından ödenen faiz ve kur farklarının aktifleştirileceği şeklinde yorumlanamaz. Tam aksine doğrudan gider yazılacağı anlamını taşır. Bilindiği gibi 5024 sayılı Kanunla kaldırılan finansman gider kısıtlaması doğrudan gider yazılan finansman giderleriyle ilgiliydi. Yeniden değerleme işlemi yapan ve/veya stoklarını LİFO yöntemine göre değerleyen mükellefler yönünden önem taşımaktaydı. Daha açık bir ifadeyle maliyet unsuru olarak değerlendirilen faiz ve kur farkları finansman gider kısıtlamasına tabi değildi. Dolayısıyla 319 no’lu Tebliğ’deki söz konusu ifade kiracı tarafından ödenen faiz ve kur farklarının doğrudan gider yazılacağı anlamını taşımaktadır.
e) Aradan iki yıl geçtikten sonra yeni kural getirilmesi ciddiyetten uzak bir yaklaşım olup, bu anlayış terk edilmelidir. Böyle bir düşünce varsa, bu başlangıçta Kanun hükmünde veya Tebliğ’de açıkça yer almalıydı.
Sonuç itibariyle, finansal kiralama sözleşmesine istinaden ödenen kira tutarları (taksitleri) içinde yer alan faiz ve kur farklarının, gerek kiralamanın yapıldığı ilk yılda gerekse izleyen yıllarda finansman gideri olarak dikkate alınması, kullanıma hazır hale gelinceye kadar ödenen finansman giderlerinin ise diğer amortismana tabi
iktisadi kıymetler için geçerli genel ilkeye göre maliyet unsuru olarak  değerlendirilmesi gerekir.

2.2. Kiralayanın Ödediği Finansman Giderlerinin Durumu-“Kiralayan şirketler tarafından iktisadi kıymetin satın alınmasında Türk Lirası veya döviz cinsinden kredi kullanılmış ise ilk yıl için ödenen kur farkları ve faiz giderlerinin sözleşme yapılmasından önce kıymetin maliyetine ilave edilebilecek olması halinde maliyete ilave edilecek aksi halde ve diğer yıllarda ise gider kaydedilecektir.”319 no.lu Tebliğ’de kiralayan yönünden, aktifleştirilmesi gereken finansman gideri, ilk yıl sözleşme tarihine kadar olan kısımla sınırlandırılmıştır. Örneğin 01.05.2010 tarihinde kiralanmak amacıyla satın alınan bir makine 01.08.2010 tarihinde kiralanmış ise, satın alma tarihi ile kiralama tarihi arasındaki üç aylık süreye ait finansman giderinin 163 no.lu VUK G.Tebliği’ne göre aktifleştirilmesi gerekmektedir. Bu tarihten sonra ödenecek finansman giderleri, söz konusu iktisadi kıymet aktiften çıkarıldığı için (iz bedelle gösterilecek) doğrudan gider yazılacaktır.

3. Dönem Sonu Faiz Ve Kur Değerleme Farklarının Durumu Yabancı para cinsinden yapılan kiralamalarda geçici vergi dönemleri veya yıl sonlarında yapılan alacak ve borçlara ilişkin değerlemeden doğan kur farklarının tahakkuk kayıtlarına göre kiracı ve kiralayan tarafından kur farkı geliri veya gideri olarak kaydedilmesinin Maliye Bakanlığı’nın yukarıda belirtilen Özelgesi’ne rağmen mümkün olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca, hesap dönemi sonu itibariyle kıst dönem esasına göre hesaplanacak faizler de geçici vergi dönemlerinde veya yıl sonlarında dönemsellik esasına göre tahakkuk ettirilerek kiracı tarafından gider, kiralayan tarafından gelir kaydedilmelidir. Bu konudaki duraksama, VUK ’nun 281 ve 285. maddelerinde 5228 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle ortadan kalkmıştır.

4. Finansal Kiralama İşlemlerinde KDV  Finansal kiralama işlemlerinde 24.12.2007 tarih ve 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile finansal kiralama işlemlerinde uygulanan KDV oranları değiştirilerek “Finansal kiralama işlemlerinde, işleme konu olan malın tabi olduğu katma değer vergisi oranı uygulanır” hükmü getirilmiştir. Söz konusu değişiklik kararın yayımı tarihi olan 30.12.2007 tarihinden sonra düzenlenen sözleşmeler için geçerli olmak üzere yürürlüğe girmiştir.

5. Finansal Kiralamaya Konu İktisadi Kıymetin Zayi Olması Durumunda KDV  Finansal kiralama işleminde, kiralamaya konu malın zilyetliği belirli bir süre için kiracıya bırakılmaktadır. Kira süresi sonunda mal kiralayana geri verilmekte veya kiracı tarafından mülkiyeti alınmaktadır.Kiraya verilen bir mal için, kiralayan tarafından alış vesikasında yer alan indirilebilir KDV ve kiracı tarafından kira süresi boyunca ödenen finansal kiralama bedelleri üzerinden hesaplanarak indirilebilen KDV söz konusudur.KDV’nin 30/c maddesi uyarınca zayi olan mallara ait katma değer vergisinin indirimi mümkün değildir. Kiralamaya konu malın zayi olması durumunda kiralayan tarafından malın alımı ile ilgili olarak indirim konusu yapılan KDV indirilebilir olmaktan çıkacak, ilgili dönem KDV beyannamesinde düzeltme yoluna gidilecektir. Ancak, kiracı tarafından ödenen kira bedelleri ile ilgili olarak indirim konusu yapılan KDV’nin indirilmesi ile ilgili bir sorun söz konusu değildir.

Hiç yorum yok: