8- Faaliyet Konusunun Değiştirilmemesi Gerekir mi?
KVK’nın 9. maddesinde
devralınan zararların mahsubunda gerekli olan koşullardan birisi de devralınan
kurumun “faaliyetine en az 5 yıl süre
ile devam ettirilmesidir”. Bu koşulun tür değiştiren şirketler için değil,
birden fazla şirketin devir yoluyla birleşmesi durumu için geçerli olduğu
görüşündeyiz. Tür değişikliğinde şirketin hukuki durumunun dışında hiçbir
değişiklik olmamaktadır. Ancak Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından verilen
yukarıdaki özelgede, “04.02.2010 tarihinde nevi değişikliği
yaparak ......... İnş. Tar. Tic. Ltd. Şti.’ne dönüşen
... Faktoring A.Ş.’nin 2009
dönemi ve kıst döneme ait beyannamelerinde görülen
geçmiş yıl zararının, (…..) adı geçen A.Ş.’nin
faaliyet konusunun faktoring hizmetleri olmasına
rağmen nevi değişikliği sonucu kurulan ........İnş. Tar. Tic. Ltd. Şti.’nin faaliyet konusunun inşaat işleri ile tarımsal ürünlerin
yetiştirilmesi ve ticareti olduğu, bu sebeple devir (nevi değişikliği)
neticesinde zarar mahsubu yapacak limited şirketin
anonim şirketin faaliyetine aynen devam etmediği anlaşıldığı belirtilerek, adı
geçen şirketin nevi değişikliği sonucunda devraldığı ... Faktoring
A.Ş.’nin geçmiş yıl zararının (….) devralınan kurumun faaliyetine devir veya
bölünmenin meydana geldiği hesap döneminden itibaren en az 5 yıl süre ile devam
edilmemesi nedeniyle, 5520 Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 9. maddesinin birinci
fıkrası uyarınca kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu
yapılmasının mümkün bulunmadığı” belirtilmiştir.
Gelir İdaresinin tür değiştiren şirketin
faaliyet konusunu 5 yıl süre ile değiştiremeyeceğine ilişkin yorumunu değiştirmesi
gerektiği görüşündeyiz. Şöyle ki, bazı
şirketler limited şirketten anonim şirkete geçerken
geçmişte esas sözleşmeye yazılı olan fakat fiilen yapılmayan faaliyet türlerini
gereksiz olduğu için esas sözleşmesinden çıkartabilmektedir. Bu şekilde yapılan
değişikliklerin faaliyet konusunun değiştirildiği şeklinde yorumlanamayacağını,
faaliyet konusunun değiştirilmesinden, fiilen yapılmakta olan faaliyetin tamamen
bırakılarak başka bir faaliyet konusunda faaliyete devam edilmesini anlamak
gerekmektedir. Kaldı ki, tür değiştiren şirketin faaliyet konusunun
değiştirilmesi vergi hukukunun alanı değildir. Vergi hukukunun ilgi alanı devir
yoluyla vergi kaybına neden olunup olunmadığı ile sınırlıdır. Limited şirket
ile anonim şirketin vergilendirilmesi konusunda bir farklılık olmadığına göre
tür değiştiren şirketlere kanun hükmünde açıkça yer almadığı halde yorum
yoluyla bazı engeller konulması kabul edilemez. Söz konusu görüşe katılmamakla
birlikte, belirtilen nedenlerle zarar
devri olan tür değiştirecek şirketlerin faaliyet konusu değişikliğini, tür
değişikliğinden önce yapması söz konusu sorunu ortadan kaldıracak olmakla
birlikte, bu işlem mükellefe gereksiz bir iş yükü ve maliyet getirecektir.
Öte yandan devralınan kurumlara ait geçmiş
yıllar zararlarının mahsup edilebilmesi için, eski KVK’nın
mükerrer 14. maddesinde “ aynı
sektörde faaliyet gösterilmesi ve son beş yıla ilişkin kurumlar vergisi
beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş olması, mahsup edilebilecek zararın devir tarihi
itibarıyla aktif toplamı geçmemesi” koşuluna bağlandığı halde yeni KVK’nın 9. maddesinde bu ibare “ son beş yıla ilişkin kurumlar
vergisi beyannamelerinin süresinde verilmiş olması ve devralınan kurumun
faaliyetine devrin meydana geldiği hesap döneminden itibaren en az beş yıl
süreyle devam ettirilmesi” şeklinde değiştirilmiştir.
Gerek kanun maddesinin gerekçesinde gerekse
1 no.lu KVK Genel Tebliği’nde “faaliyete
devam” kavramının “aynı sektörde
faaliyet gösterilmesi” durumuna göre daha “dar anlam” içerdiği
belirtilmiştir. 1 No.lu KVK Genel Tebliği’nin 9.2.2.. maddesinde şu
açıklamalara yer verilmiştir.
“Kurumlar
Vergisi Kanunu’nun 9. maddesi ile devir ve bölünme işlemlerinde zarar mahsubu
yapılabilmesi için “aynı faaliyete devam” şartı getirilmiştir. Bu şart, mülga
5422 sayılı Kanun’un mükerrer 14. maddesinde yer alan “aynı sektörde faaliyet
gösterme” şartından daha dar kapsamlı bir şart olup devralan kurumların devir
veya bölünmenin meydana geldiği tarihten itibaren en az 5 yıl süreyle,
devralınan veya bölünen kurumların faaliyetlerini devam ettirme zorunluluğu
bulunmaktadır.
Vergiden kaçınma amacına yönelik olarak ekonomiye
kazandırılması mümkün olmayan kurumların devir veya bölünme suretiyle devralınması
ya da devralınan veya bölünen kurumların faaliyetinin 5 yıllık süre içinde
arızi hale getirilerek kısmen durdurulması veya sona erdirilmesi gibi ekonomik
olmayan sebeplerle devir ve bölünme işleminin yapılması halinde zarar mahsubu
mümkün değildir.
Şartların ihlali halinde zarar mahsubu olanağı ortadan
kalkacağından, gerekli düzeltme işlemi yapılacak; yersiz zarar mahsubu
nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler için vergi ziyaı doğmuş sayılacaktır.”
Görüleceği üzere zarar mahsuplarındaki
sınırlandırmaların amacı bir başka şirket bünyesinde indirim konusu edilemeyecek
bir zararın “vergiden kaçınmak amacıyla”
bir başka şirkete aktarılmasını önlemek veya sınırlamaktır. Tür
değişikliklerinde böyle bir durum söz konusu olmadığına göre, sadece “tür değişikliklerinin devir hükmünde olduğu”
şeklindeki göndermeye (atıfa) dayanılarak farklı yorumlara varılması kanun
hükmünün konulmasındaki amacı aşan bir sonuca ulaşılmasına neden olmaktadır.
B- KDV KANUNU’NDA
TÜR DEĞİŞİKLİĞİ
1- Tür Değiştirme İşleminin KDV’ne Tabi Olmadığı
Katma
Değer Vergisi Kanunu’nun 17/4-c maddesinde 4684 Sayılı Kanunla yapılan
değişiklik ile Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan devir ve bölünme
işlemleri KDV’den istisna edilmiştir. Buna göre Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre
gerçekleştirilen devir ve bölünme işlemleri, KDV’den istisna olacaktır. KDV’den
istisna olarak yapılacak devir ve bölünme işlemlerinde, Kanun’un 30/a maddesi
hükmü uygulanmayacak, devir ve bölünme işlemleri sonucunda faaliyetini bırakan,
bölünen veya infisah eden mükelleflerce yüklenilen ve indirilemeyen vergiler
faaliyete başlayan veya devir ve bölünme sırasında devredilen veya bölünen
kurumların varlıklarını devralan mükellefler tarafından mükerrer indirime yol
açmayacak şekilde indirim konusu yapılacaktır.[14]
2- Pay Devrinin KDV’ne Tabi Olup Olmadığı
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/4.
maddesinin (g) alt bendinde bazı kıymetli madenler ile “döviz, para, damga pulu,
değerli kağıtlar, hisse senedi..”[15]
teslimleri katma değer vergisinden istisna edilmiştir. Burada sözü edilen
teslimlerden maksat KDV’nin konusuna giren diğer bir anlatımla ticari ve zirai
faaliyet ile serbest meslek faaliyeti kapsamındaki teslimlerdir. Gerçek
kişilerin ticari amaç taşımayan hisse senedi teslimleri ise KDV’nin konusuna girmediğinden
hiçbir süreye bağlı olmaksızın katma değer vergisine tabi değildir.
Ticari işletmelerin aktifine kayıtlı iştirak
hisseleri teslimlerine ilişkin katma değer vergisi istisnasını düzenleyen
geçici madde hükümleri 01.01.2005 tarihinden geçerli olmak üzere KVK’nındaki düzenlemeye paralel olarak KDV Kanunu’nun 17/4.
maddesinin (r) bendine kalıcı istisna olarak aktarılmıştır. Bent hükmü
aşağıdaki gibidir:
“Kurumların en az iki tam yıl süreyle
aktiflerinde yer alan iştirak hisseleri ile gayrimenkullerinin satışı suretiyle
gerçekleşen devir ve teslimleri,…” katma değer vergisinden müstesnadır. Burada
geçen “kurum” sözcüğünden maksadın kurumlar vergisi mükellefleri anlaşılmakla
birlikte, kurum sözcüğünün bütün ticaret şirketlerini kapsadığı şeklinde
görüşler de bulunmaktadır.
“Hisse senetlerinin teslimleri her halükarda
KDV Kanunu’nun 17/4. maddesinin (g) bendi uyarınca katma değer vergisinden
istisna edildiği için (r) bendinde sözü edilen istisna diğer iştirak
hisseleriyle ilgilidir.”[16]
Daha açık bir anlatımla, anonim şirketlere ait hisse senetlerinden veya hisse
senedi yerine çıkarılan geçici ilmühaberler ister bilançoda duran varlıklar
sınıfında ister dönen varlıklar sınıfında kayıtlı olsun hiçbir süreye bağlı
olmaksızın KDV Kanunu’nun 17/4. maddesinin (g) alt bendine göre katma değer
vergisinden müstesnadır.
Pay (hisse) senetleri (kurucu senetleri ve
intifa senetleri de bu mahiyettedir) dışında kalan iştirak payı veya ortaklık
payı olarak ifade edilen limited şirketlere, adi
ortaklıklara, iş ortaklıklarına, sermayesi paylara bölünmüş komandit
şirketlerin komanditer ortakları ile koopeartiflere
ait payların katma değer vergisinden istisna edilebilmesi için bunların işletmenin
aktifinde en az iki tam yıl bulundurulması gerekmektedir. Anonim şirketlere ait
hisse senetlerinden meydana gelen ve işletmenin duran varlıklar sınıfında
“bağlı menkul kıymetler, iştirakler veya bağlı ortaklıklar” hesaplarında
gösterilen varlıklar hisse senedinin muhasebeki
sınıflandırılmasını ifade etmekte olup, hisse senedi olarak satışa konu
edildiklerinden ve menkul kıymet (kıymetli evrak) niteliğinde
olduklarından bunların satışı hiçbir süreye tabi olmaksızın katma değer
vergisinden istisna edilmiştir.
İşletmelerin aktifine kayıtlı limited şirket ve diğer ortaklıklara ait iştirak paylarının
devrinin katma değer vergisinden istisna olup olmadığı konusunda da tereddütler
vardır. KDV Kanunun 17/4. maddenin (g) bendindeki “hisse senedi” ibaresi limited şirketlerle diğer ortaklıklara ait ortaklık
paylarını kapsamadığı açıktır. Hisse senedi münhasıran anonim şirketler ile
sermayesi paylara bölünmüş (hisseli) komandit şirketlerin komanditer
ortaklarının şirketteki payını gösteren menkul kıymetlerdir. Diğer ticaret
şirketlerine ilişkin ortaklık payları hisse senedi niteliğinde değildir. Maliye
Bakanlığı’nca verilen bir özelgede şirket aktifinde
iki tam yıl kalmayan limited şirketteki ortaklık
payının (iştirak payının) tesliminin KDV’ne tabi olduğu şeklindedir. Hisse
senedi ile temsil edilmeyen iştirak hissesi devir ve satışları Kanunun 17/4-g
maddesinde düzenlenen istisna kapsamına girmemektedir. Ancak, söz konusu
iştirak hissesi devir ve satışları gerekli şartları taşıması halinde Kanun’un
17/4-r maddesi kapsamına girebilmektedir. [17]
“Bu çerçevede, iştirak edilen anonim şirkete
ait hisse senetlerinin devri suretiyle yapılan iştirak hissesi satışları, KDV
Kanunu’nun 17/4-g maddesine göre KDV’den istisnadır. Hisse senedi ile temsil
edilmeyen iştirak hissesi devir ve satışları ise Kanunun 17/4-g maddesinde
düzenlenen istisna kapsamına girmemektedir. Ortaklık paylarını göstermek üzere
hisse senedi bastırılmasının bir avantajı da, elde bulundurma süresine bakılmaksızın
uygulanan KDV istisnasıdır”[18]
C- PAY
(HİSSE) SENETLERİNİN VE ORTAKLIK PAYLARININ DEVRİNDE VERGİLENDİRME
1- Genel Olarak
Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer
80. maddesinin birinci bendinde, “tam mükellef kurumlara ait olan ve iki
yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetlerinin elden çıkarılmasından
sağlanan kazançların gelir vergisinden müstesna” olduğu, dördüncü
bendinde ise hiçbir süreye bağlı olmaksızın” ortaklık haklarının veya
hisselerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların” değer artışı kazancı
olarak gelir vergisine tabi olduğu, ayrıca, bir takvim yılında elde edilen
değer artışı kazancının menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının
elden çıkarılmasından sağlananlar hariç, 2012 yılında 8.800 TL’si (2013 yılında
9.400 TL) gelir vergisinden istisna edilmiştir. Limited şirket payları “menkul kıymet” sayılmamaktadır.
Anılan Kanunun geçici 67.
maddesinde ise, 31.12.2015 tarihine kadar uygulanmak üzere, bankalar ve aracı kurumların
takvim yılının üçer aylık dönemler itibarıyla alım satımına aracılık
ettikleri menkul kıymetler ile diğer sermaye piyasası araçlarının alış ve satış
bedelleri arasındaki fark üzerinden (kurumlara ait olanlar dahil) %15 oranında,
5527 sayılı kanunla yapılan değişiklikle 7.7.2006 tarihinden itibaren dar
mükellef gerçek kişi ve kurumlardan (0) oranında vergi tevkifatı yapılacağı, ayrıca tam mükellef kurumlara
ait olup, İMKB’nda işlem gören ve bir yıldan fazla
süreyle elde tutulan hisse senetlerinin elde çıkarılmasından sağlanan kazançlar
üzerinden vergi tevkifatı yapılmayacağı ve bu
gelirler için mükerrer 80. madde (değer artışı kazancı) kapsamında yıllık
beyanname de verilmeyeceği hükme bağlanmıştır. %15 oranı 23.07.2006 tarihinden
itibaren 2006/10731 sayılı BKK ile %10’a indirilmiştir.1 14.11.2008 tarihinden
itibaren 2008/14272 sayılı BKK uyarınca dar mükellefiyete tabi kişiler gibi tam
mükellefiyete tabi gerçek kişi ve kurumların da hisse senetlerinin elden
çıkarılmasından elde edilen kazançlardan gelir/kurumlar vergisi tevkifatı yapılmamaktadır. Oran sıfır olarak tespit
edilmiştir [19]
Özetle, İMKB’de işlem gören hisse
senetlerinin bir yıldan fazla süreyle elde tutulmasından sağlanan kazançlar gelir
vergisine tabi tutulmazken, İMKB’de işlem görmeyen anonim şirketlerin hisse
senetlerinde vergiye tabi tutulmama süresi iki yıldır. İMKB’de işlem gören
hisse senetlerinin bir yıldan daha kısa sürede elde tutulmasından sağlanan kazançlar
ilgili banka veya aracı kurum tarafından tevkifat
yöntemiyle, (tevkifat oranı 14.11.2008 tarihinden
itibaren sıfıra indirildiğinden ve söz konusu kazançlar yıllık beyana dahil
edilmediğinden vergi dışında tutulmakta) İMKB’de işlem görmeyen hisse
senetlerinin iki yıldan daha kısa sürede elde tutulmasından sağlanan kazançlar
ise yıllık beyanname ile beyan edilecek ve 8.800 liralık istisnadan
yararlandırılmayacaktır.
Hisse senedi ile temsil edilmeyen
(limited şirket payları dahil) ortaklık paylarının
elden çıkarılmasından sağlanan kazançların 2012 yılında 8.800 TL’sını aşan kısmı hiçbir süreye bağlı olmaksızın gelir
vergisine tabidir. Gerçek kişilerin anonim şirket hissesi satışı ile limited şirket ortaklık payının satışından elde edilen
kazancın vergilendirilmesi ve istisna uygulaması yönünden fark bulunması
anlaşılabilir bir durum değildir.
Değer artışında safi kazanç, elden çıkarma
karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan ve
para ile temsil edilebilen her türlü menfaatlerin tutarından elden çıkarılan
mal ve hakların maliyet bedelleri ile elde çıkarma dolayısıyla yapılan gider
ile ödenen vergi ve harçların indirilmesi suretiyle hesaplanır. Mal ve hakların
iktisap (maliyet) bedeline ayrıca elden çıkarılan mal ve hakların elden
çıkarıldığı ay hariç olmak üzere TÜİK’ce belirlenen
TEFE’ndeki artış oranında artırılır.[20]
Endekslemenin yapılabilmesi için alış ve satış tarihi arasındaki artış oranının
%10 veya üzerinde olması gerekir [21]
Hisse senetlerinin ticari bir işletme
bünyesinde alım satımından elde edilen kazançlar ise ticari kazanç hükümlerine
göre tespit ve beyan edilecektir.
2- Devir ve Tür (Nev’i) Değiştirme Kavramı
6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nun
146. maddesinde, “Birleşme, iki veya daha
fazla ticaret şirketinin birbiriyle birleşerek yeni bir ticaret şirketi
kurmalarından veya bir yahut daha fazla ticaret şirketinin mevcut diğer bir
ticaret şirketine iltihak etmesinden ibarettir” şeklinde tanımlanmıştır.
6102 sayılı yeni TTK’nın 136. maddesinde ise, bir şirketin diğerini
devralması “devralma şeklinde birleşme”, şirketlerin bir şirket içinde bir
araya gelmeleri “yeni kuruluş şeklinde birleşme” olarak tanımlanmış olup,
birleşmeyle devralan şirketin devrolunan şirketin mal varlığını bir bütün
halinde devralacağı, birleşmeyle devrolunan şirketin sona ereceği
belirtilmiştir.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 19. maddesinde,
aşağıdaki yazılı şartlar dahilinde gerçekleşen birleşmelerin devir hükmünde
olduğu, bu şartlar dahilindeki tür değiştirmelerinin de devir hükmünde olduğu
belirtilmiştir. Buna göre,
1- Birleşme sonucunda infisah eden kurum ile
birleşilen kurumun kanuni ve iş merkezleri Türkiye’de bulunacaktır.
2- Münfesih kurumun devir tarihindeki bilanço
değerlerinin birleşilen (devralan) kurum tarafından bir bütün halinde
devralacak ve aynen bilançosuna geçirecektir.
Kanun hükmüne göre tam mükellefiyete tabi
kurumlar devir veya birleşebileceklerdir. Devredecek olan kurum devir
tarihindeki bilanço değerlerini devralan (birleşilen) kuruma aktif ve pasifiyle
bir bütün olarak geçirecektir.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nda şirketlerin tür
değişikliği konusunda “devir” hükümlerine gönderme yapılmıştır. Anılan Kanunun
19. maddesinin ikinci fıkrasında, “kurumların tür değiştirmeleri devir
hükmündedir” denilmek suretiyle, tür değiştirmenin prosedürü ve
vergilendirme usulü kurumların devrindeki prosedüre ve koşullara tabi tutulmuştur.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “Devir,
Bölünme ve Hisse Değişimi Hallerinde Vergilendirme” başlığı altındaki 20.
maddesinde, şirket yetkili kurulunun devre ilişkin kararının Ticaret Sicilinde
tescil edildiği tarihin devir tarihi olduğu belirtilmiş olup, devir koşulları
şu şekilde açıklanmıştır.
Devirlerde, aşağıdaki şartlara uyulduğu
takdirde, münfesih kurumun sadece devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar
vergilendirilir, birleşmeden doğan karlar hesaplanmaz ve
vergilendirilmez.
1- Devir tarihi itibarıyla hazırlayacakları
ve müştereken imzalayacakları münfesih kuruma ait kurumlar vergisi beyannamesi
ile,
2- Devir işleminin hesap döneminin kapandığı
aydan kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği ayın sonuna kadar geçen süre
içerisinde yapılması halinde, münfesih kurumun önceki hesap dönemine ilişkin
olarak hazırlayacakları ve müştereken imzalayacakları münfesih kuruma ait
kurumlar vergisi beyannamesini,
Birleşmenin Ticaret Sicili Gazetesinde ilan
edildiği tarihten itibaren otuz gün içinde münfesih kurumun bağlı bulunduğu
vergi dairesine verilecektir.
Bir şirketin yeni kurulacak bir şirkete aktif
ve pasifiyle devrolması nedeniyle tüzel kişiliğinin ortadan kalkması da bir
devir işlemidir. Aynı şekilde bir limited şirketin
tür (nev’i) değişikliği yoluyla anonim şirkete dönüşümü de; esas itibariyle bir
devir işlemi olmakla birlikte, tür
değişikliğini özel bir devir saymak
gerekir. “Yeni türe dönüşen şirket
eskisinin devamıdır” şeklindeki hüküm tür değişikliğinin özel bir devir
olduğunu göstermektedir.(6102/180) Limited şirketin anonim şirkete dönüşümü,
bir limited şirketin aktif ve pasifini yeni kurulacak
bir anonim şirkete devretmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Tür değişikliğinde,
şirket varlıkları bir bütün olarak (her türlü mevcutlar, haklar, alacak ve
borçlar) aynen yeni şirkete geçer.
Eski TTK’da
birleşme yalnız aynı nev’iden olan şirketler arasında
mümkün olduğu halde yeni TTK’da bu sınırlama
kaldırılmıştır. (6102/137) Tür değişikliğinde de şirketler arası bir sınırlama
söz konusu değildir (6102/181). Yani herhangi bir ticaret şirketi bir başka
türdeki ticaret şirketine dönüştürülebilir.
Tür değişikliği yeni türe ait şirketin kuruluş merasimine tabidir. Yeni şekle
dönüşen şirket eskisinin hukuken ve iktisaden devamıdır.
3- Pay (Hisse) Senetlerinde İktisap Tarihinin
Önemi
Pay senedi üzerinde tasarruf
hakkına sahip olunan tarihin, iktisap tarihi olarak dikkate alınması
gerekmektedir. Kural olarak şirket ortağı, şirketin tescil tarihi itibarıyla o
şirketin paylarını da iktisap etmiş olur.
Yeni kurulan şirkete ait pay senedi şirketin
ticaret sicilinde tescili ile iktisap edilmiş sayılır. Bu süreyi esas sözleşmenin
noterde onaylandığı tarihe çekmek de mümkündür. Keza şirket esas sözleşmenin
onaylandığı anda kurulmuş sayılır.
Pay
senedi alım satımında pay senedinin iktisap tarihinin bilinmesi, vergiye tabi
kazancın tespiti yönünden önem arz etmektedir. Genel olarak pay senedi üzerinde
tasarruf hakkına sahip olunan tarih, iktisap tarihi olarak kabul edilir. Mülga
6762 sayılı Kanun’un 415 ve 416. maddelerine göre, hamiline yazılı pay
senetleri şirket ve üçüncü şahıslar hakkında ancak teslim ile hüküm ifade
etmekteydi. Nama yazılı pay senetleri ise ciro edilen senedin devralana teslim
ve şirkete karşı pay defterine kaydedilmekle hüküm ifade
etmekteydi. Geçici ilmühaberlerin devri de nama yazılı pay senetleri gibiydi.
6102
sayılı Kanunda da eski kanunda yer alan hükümlere paralel hükümlere yer
verilmiştir. Kanunda ve esas sözleşmede aksi öngörülmedikçe nama yazılı paylar
herhangi bir sınırlamaya bağlı olmaksızın devredilebilirler. Hukuki işlemle
devir, ciro edilmiş nama yazılı pay senedinin zilyetliğinin devralana
geçirilmesiyle yapılır. (6102/490) Buna göre nama yazılı pay senetlerinin devri
ancak ciro edilmek ve zilyetliğin devri ile gerçekleşir. Miras ve benzeri
kanuni intikallerde ise hukuki işlemle devir gerçekleşir. Hamiline yazılı pay
senetlerinin devri ise şirket ve üçüncü kişiler hakkında ancak zilyetliğin
geçirilmesiyle mümkündür. (6102/489) Görüleceği üzere yeni kanunda pay senedinin
deftere kaydı, şirket yönünden devrin geçerliliği için zorunlu bir unsur olarak
öngörülmemiştir. Ancak bu durum pay defterinin tutulmayacağı ve pay
senetlerinin deftere kaydedilmeyebileceği anlamına gelmemelidir. Keza anonim
şirketlerde genel kurula katılma ve oy kullanma, senede bağlanmamış hamiline
yazılı pay senedi sahibi olduğunu ispat edenler ile sadece pay defterinde
kayıtlı bulunan kimseler pay sahibi ve intifa hakkı sahibi olarak kabul edilir.[22]
Şirkete ait iç kaynakların (kâr ve sermaye
yedeklerinin) sermayeye eklenmesi suretiyle edinilen pay senetlerinde iktisap
tarihi olarak daha önceden sahip olunan pay senetlerinin iktisap tarihi esas
alınır. Pay senedi sahiplerinin rüçhan hakkı kullanmak suretiyle itibari
değerleri ödenerek sahip olunan pay senetleri yönünden de iktisap tarihi olarak
sahip olunan eski pay senetlerinin iktisap tarihi esas alınır. Rüçhan hakkının
sınırlandırılarak yapılan sermaye artırımlarında rüçhan hakkının satın alınması
yoluyla edinilen pay senetleri yeni bir alım olarak değerlendirilir. Aynı
şirkete ait pay senetlerinin değişik tarihlerde alınması halinde bunlardan bir
kısmının satılmasında, elden çıkarılan pay senetlerinin iktisap tarihinin ilk
giren ilk çıkâr yöntemine göre tespit edilmesi
gerekir.
Tür değiştiren
şirketlerin pay senetlerinin elden çıkarılması halinde, mükerrer 80. Maddedeki “iki yıllık sürenin” hangi tarihte
başlayacağı konusunda duraksamaya düşülmektedir. Burada iki yıllık sürenin
başlangıcının, tür değişikliğinde yeni kurulan şirketin tescil tarihi mi, tür
değiştiren eski şirkette pay sahibi olunduğu tarih mi, yoksa pay senedinin
fiilen bastırıldığı tarih mi olacağı konusunun açıklığa kavuşturulması
gerekmektedir.
1 nolu KVK Genel
Tebliği’nin 19.3.3.maddesinde, “KVK’nın 19 ve 20. maddeleri kapsamında gerçekleştirilen devir
ve bölünme (kısmi bölünme dahil) hallerinde, devir olan veya bölünen şirketin
ortaklarına verilen hisselerin iktisap tarihi olarak, bu yeni hisselerin
verilmesine neden olan devrolan veya bölünen şirketin hisselerinin iktisap
edildiği tarihin esas alınması gerektiği” belirtilerek söz konusu
tereddütler ortan kaldırılmıştır. Tür değişiklikleri devir hükmünde olduğundan
tür değişikliği suretiyle elde edilen hisse senetlerinde de ilk iktisap tarihi
tür değiştiren şirket paylarının iktisap edildiği tarihtir.
Bu konuda Gelir
İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından verilen
B.07.1.GİB.4.34.16.01/KVK-19-7814 sayılı özelgede, “5520
sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu açısından şirketlerde nev’i değişikliği devir
hükmünde olup, limited şirketinizin Kurumlar Vergisi
Kanunu’nun 19. ve 20. maddeleri kapsamında anonim şirkete dönüşmesi halinde
şirket ortaklarınıza verilen hisse senetlerinin ilk iktisap tarihi olarak nev’i
değiştiren limited şirketin sermayesine iştirak
edilen tarihin dikkate alınması gerekmektedir.” denilmiştir..
Yine aynı Başkanlık
tarafından verilen B.07.1.GİB.4.34.16.01/GVK.muk.80 sayılı özelgede,
“Gelir
Vergisi Kanunu’nun mükerrer 80. maddesi gereğince ivazsız olarak iktisap
edilenler, Türkiye’de kurulu menkul kıymet borsalarında işlem gören ve üç aydan
fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri ile tam mükellef kurumlara ait olan
ve bir yıldan fazla süreyle elde tutulan hisse senetleri hariç, menkul
kıymetlerin elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar değer artışı kazancı
olarak vergilendirilecek olup, söz konusu hisse senetlerinin iktisap tarihi
olan 11.04.2003’ten itibaren bir yıldan fazla süreyle elde tutulması nedeniyle
elden çıkarılması halinde değer artışı kazancı oluşmayacaktır” ifadesine
yer verilmiştir.
Limited şirketin
anonim şirkete dönüşmesi halinde pay senedinin ne kadar süre içerisinde
bastırılması gerektiği konusunda TTK’nın 486. Maddesinde
hüküm bulunmaktadır. Buna göre nama yazılı pay senetlerinin azlık tarafından
talep edilmesi halinde yönetim kurulu tarafından bastırılıp pay sahiplerine
dağıtılması, hamiline yazılı senetlerde ise pay bedelinin tamamının
ödenmesinden itibaren üç ay içinde bastırılıp ortaklara dağıtılması gerekir
(TTK Md. 486). Kanunda nama yazılı pay senetlerinin ortaklar tarafından talep
edilmemesi halinde bastırılmasını zorunlu kılan bir hüküm bulunmamaktadır.
Gelir Vergisi Kanunun
Mükerrer 80. Maddesindeki pay senedi satış kazancına ilişkin istisnadan yararlanılmasında,
devredilen pay senedinin fiziken iki yıl elde
tutulmasının zorunlu olmadığı, ancak payın devir anında fiilen senede veya
ilmühabere bağlanmış olmasının yeterli olduğu görüşündeyiz. Öte yandan gerek
bastırılan nama yazılı pay senetlerinin, gerekse pay senedi yerine geçen geçici
ilmühaberlerin pay defterine kaydedilmesi payın iktisap tarihi ve senede
bağlanma tarihinin tespiti yönünden önem taşımaktadır.
Buna
göre, 20.05.2005 tarihinde kurulan limited şirketin
20.09.2012 tarihinde tür değiştirerek anonim şirkete dönüşmesi halinde, eski limited şirketin kurucu ortaklarına verilen pay
senetlerinin iktisap tarihi 20.05.2005 olacaktır. Dolayısıyla söz konusu pay
senetlerini 21.09.2012 tarihinde elden çıkaran kurucu ortağın elde edeceği
değer artışı kazancı yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde gelir vergisine
tabi tutulmayacaktır.
4- Pay
(Hisse) Senedi veya Ortaklık Payının Devrinde Gelirin Elde Edilmesi
Yukarıda açıklandığı üzere, iktisap
tarihinden itibaren pay senetlerinin iki tam yıldan önce , limited
şirket ortaklık payının herhangi bir süreye bağlı olmaksızın elden çıkarılması
halinde elde edilen kazancın değer artışı kazancı olarak vergilendirilmesi
gerekmektedir. Burada değer artışı kazancının ne zaman elde edildiği durumunun
da açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Pay senedinin veya ortaklık payının
devrinden elde edilen kazanç, pay senedinin kanunda yazılı şekilde devredilmesi
ile doğar. Diğer bir ifade ile değer artışı kazancında elde etme hukuki durumun
tamamlanmasına bağlanmıştır. Hukuki tasarruf gelirin sahibi tarafından talep
edilebilir hale gelmesini ifade eder. Her ne kadar kanunda gelirin elde
edilmesi konusunda açık bir ifade yoksa da serbest meslek kazançları ve
gayrimenkul sermaye iratlarında olduğu gibi tahsil esasından söz edilmemiştir.
Hukuki durum tamamlanmış ise yani pay senedi veya ortaklık payı elden
çıkarılmış ise gelirin elde edildiği kabul edilir. Gelirin elde edilmesinde
hukuki tasarrufun yanında ekonomik tasarrufun da esas alınması halinde, gelirin
elde edilme zamanında bir belirsizlik veya keyfilik söz konusu olabilir ve bu
durum vergi alacağını tehlikeye sokar. Alacağın tahsil edilemediğine ilişkin
ispat külfeti alacaklıya yani mükellefe düşer. Alacaklının alacağın tahsili
için mahkeme veya icraya başvurması durumunda söz konusu gelirin henüz elde
edilmediği kabul edilebilir mi? Borçlunun iflas etmesi, ölümü, kaybolması gibi
olağan üstü durumlarda mükellef fiilen elde etmediği geliri beyan etmek zorunda
kalacak mı? Ekonomik tasarrufun fiili tasarrufa dönüştürülemediği durumlarda
vergi uygulamasında “şüpheli alacak karşılığı” ayrılması veya “değersiz alacak”
yazılması mümkündür. Ancak bu müesseseler ticari kazancın tespitinde defter
tutan mükelleflere tanınmış bir haktır.[23]
Bu hakkın değer artışı kazancının elde edilmesinde de geçerli olup olmayacağı
tartışmalıdır. Vergiye tabi kazancın safiliği ve
gerçekliği ilkesi dikkate alındığında, fiilen elde edilmemiş veya ilerde de
tahsil imkanı olmayan bir durumda devletin payı mı mükellefin mağduriyeti mi
önemlidir?
Değer
artışı kazancının elde edilmesinde kural olarak tahakkuk esası geçerlidir. Olayın özelliğine göre vergiye tabi gelirin
tespitinde “tahsil” durumunun da
dikkate alınabileceği görüşündeyiz. Ancak vergiye tabi kazanç beyan edildikten
sonra mükellefin satış bedelini tahsil edemediği gerekçesiyle beyanından
dönmesi veya iade talep etmesi mümkün değildir.
Ortaklık haklarının veya pay senetlerinin
elden çıkarılmasında doğan safi kazanç, elden çıkarma (devir) bedelinden
iktisap bedeli ve elden çıkarma nedeniyle yapılan giderlerin indirilmesi
suretiyle hesaplanır. Normal koşullarda iktisap bedeli senet veya payın nominal
değeridir. Ancak söz konusu pay veya senet nominal bedelinin üzerinde bir
bedelle edinilmiş ise iktisap bedeli satın alma bedelidir. Taahhüt edilen
sermaye ödenmeden devir yapıldığı takdirde, ödenmeyen sermaye alıcı tarafından
ödeneceğinden iktisap bedeli, nakden veya aynen yapılan ödeme tutarıdır.
Örneğin nominal değeri 1 milyon TL olan ortaklık payının 500 bin TL tutarındaki
sermaye taahhüdü ödenmeden 1,2 milyon TL’ye devredilmiş ise, elde edilen kazanç
700 bin TL’dir. Ayrıca, iktisap bedeli elden çıkarılan mal ve hakların elden
çıkarıldığı ay hariç olmak üzere TÜİK tarafından belirlenen ÜFE artış oranında
artırılır. Artış oranı %10 veya üzerinde olmalıdır. % 10’un altında kalan
artışlar dikkate alınmamaktadır. İktisap
bedelinin ÜFE artış oranında artırılması bir nevi enflasyon düzeltmesidir.
Öte yandan ivazsız intikal yoluyla iktisap
edilen menkul kıymetler ile
gayrimenkullerin elden çıkarılmasından doğan kazançlar hiçbir sınırlamaya
tabi olmaksızın gelir vergisine tabi değildir. Limited şirket payları ise
menkul kıymet sayılmadığı için, ivazsız intikal yoluyla iktisap edilse dahi
değer artışı kazancı olarak vergiye tabidir. Ancak ivazsız intikallerde iktisap
bedeli sıfır mı yoksa payın nominal bedeli mi sayılacaktır?
İvazsız şekilde iktisap edilen menkul
kıymetlerin elden çıkarılmasından doğan kazançlar hiçbir şekilde vergilenmezken,
aynı şekilde iktisap edilen limited şirket paylarının
elden çıkarılmasında iktisap bedelinin sıfır kabul edilmesi, birbirine benzer
iki kıymet arasındaki vergileme adaletsizliğini daha da büyütecektir. Bize göre
ivazsız olarak edinilen limited şirket paylarının
iktisap bedeli (maliyet bedeli) söz
konusu payın nominal değeri olmalıdır. Veraset yoluyla intikal eden ortaklık
payının nominal bedeline, ayrıca ödenen veraset ve intikal vergisinin de ilave
edilmesi gerekir. Öte yandan veraset yoluyla intikallerde veraset ve intikal
vergisine esas olan matrah, payın emsal bedeli ise iktisap bedeli olarak
nominal bedelin değil matraha esas olan emsal bedelin dikkate alınması
gerektiği görüşündeyiz.
5-Ayni Sermaye Kavramı ve Pay Devir Yasağı
a- Ayni Sermayeden Kaynaklanan Paylarda Devir Yasağı
6102 sayılı TTK’nın
342. maddesinde üzerinde sınırlı ayni bir hak ve tedbir bulunmayan, nakden
değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikri mülkiyet hakları ile sanal
ortamlar da dahil, mal varlığı unsurlarının ayni sermaye olarak konulabileceği,
343. maddesinde ise konulan ayni sermaye ile kuruluş sırasında devralınacak
işletmelere ve ayınlara asliye ticaret mahkemesince
atanacak bilirkişilerce değer biçileceği hükme bağlanmıştır. Kanun hükümlerinden
de anlaşılacağı üzere, şirkete konulacak ayni sermaye bir işletme veya mal
varlığı olabilir. Bir sermaye şirketinin tür değiştirmesi veya bölünmesi
suretiyle konulan sermaye ayni sermaye hükümlerine tabi olmayıp, bilirkişi
tarafından değer tespiti yapılmasını da gerektirmemektedir. Kanunda geçen
“işletmeyi” şahıs işletmesi olarak anlamak gerekmektedir.
Eski TTK’nın 404.
maddesinin birinci fıkrasında, “ayın
karşılığı olan hisse senetlerinin şirketin tescilinden itibaren iki yıl
geçmeden başkalarına devri hükümsüzdür” denilmekteydi. Öte yandan eski TTK’nın 520. maddesinin üçüncü fıkrasında, taahhüt edilen
sermaye ayın ise payın şirketin kuruluşunu takip eden üç yıl içinde başkasına
devredilemeyeceğine ilişkin yasak bulunmaktaydı. Yeni TTK’nda
ayni sermayeden kaynaklanan payların devri konusunda herhangi bir engel
bulunmamaktadır. Sadece 551. maddede “ayni
sermayenin veya devralınacak işletme ile ayınların
değerlemesinde emsaline oranla yüksek fiyat biçenler, işletme ve aynın
niteliğini veya durumunu farklı gösterenler ya da başka bir şekilde yolsuzluk
yapanlar, bundan doğan zarardan sorumludur” hükmüne yer verilmek suretiyle
ayın karşılığı paylarda olabilecek yolsuzluğun önlenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca
anılan Kanunun 562. maddesinde, bu hükme aykırı hareket edenlerin 90 günden az
olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılması öngörülmüştür.
“Ayni sermaye”den anlaşılması gereken, nakit
sermaye dışında kalan tüm sermaye unsurlarıdır.
Ticaret ortaklıklarına ayni sermaye olarak
konulan taşınmazların mülkiyeti tescil edilmeksizin, bu ayni sermayenin
mülkiyeti ortaklığa geçmez. Taşınmazın mülkiyeti ancak tescil ile ortaklığa
intikal eder. (Yrg. 11. HD.’nin,
18.04.1989 tarih ve E.2886, K.2366 sayılı Kararı.)[24]
b- 01.07.2012 Tarihinden Önce Ayni Sermaye
Konulan Şirketlerde Devir Yasağı
Eski Kanun’un
152. Maddesi çerçevesinde şirketlerin tür değiştirmesi ve birleşmesi halinde
404. maddenin uygulanıp uygulanamayacağı konusunda tereddüt yaşanmaktaydı..
Şirketlerin tür değiştirmeleri ve birleşmesinde ekonomik ve hukuki ayniyet söz
konusudur. Tür değişikliğinde yeni şirket eski şirketin devamı niteliğindedir. “Bu ilke ışığında (TTK.6762/152) ve
ortaklıkların birleşmesi de TTK’nın 404 ve 416.
maddeleri uyarınca pay devri sayılamayacağından, ortaklıkların nev’i
değiştirmesi ile birleşmesinde TTK’nın 404. maddesi
uygulanmamalıdır.”[25]
Yargıtay, kolektif şirketin nev’i
değiştirerek anonim şirkete dönüşmesi halinde, kolektif şirketin ayınlarının, anonim şirkete ayni sermaye olarak konulduğu
anlamına gelmediği, bunun sonucu olarak anonim şirketin sermayesi içinde ayni
sermayenin olduğunun söylenemeyeceği görüşündedir.( Y.11.
HD.25.10.1988-E.3073/K.6153)[26]
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı da, tür
değişikliği işlemini yeni şirketin eski şirketin devamı niteliğinde kabul
edildiği, tür değişikliğinde tüzel kişiliğin değişmediği, hak ve borçların aynı
tüzel kişilikte devam etmesi dolayısıyla limited şirketin
anonim şirkete dönüşmesinin sadece bir hukuki yapı değişikliği olarak kabul
edilmesi gerektiği, limited şirket sermayesine
karşılık olan payların devir yasağı kapsamında olmaması kaydıyla, limited şirketin TTK’nın 152. maddesi
uyarınca nev’i değiştirmesi yoluyla kurulacak anonim şirkete sermaye olarak
konulan limited şirketin sermayesi karşılığında ihraç
edilecek hisse senetlerinin TTK’nın 404. maddesi
uyarınca devir yasağı olmayacağı görüşündedir.[27]
6102
sayılı yeni TTK’nda gerek tür değişikliğinde, gerekse
bölünmede “ayni sermaye konulmasına
ilişkin hükümlerin uygulanmayacağı” açıkça belirtildiğinden eski kanun
dönemindeki söz konusu tereddütler ortadan kalkmıştır. (6102/184,163)
Öte yandan 1.7.2012 tarihinden önce ayni
sermaye konulmak suretiyle kurulan veya sermaye artıran şirketlerde, şirket
ortaklarının söz konusu payları anonim şirketlerde iki yıl, limited
şirketlerdeki üç yıllık devir yasağının yeni Kanunun yürürlüğe girmesinden
sonra ne şekilde uygulanacağı konusunda tereddüt ortaya çıkmıştır.
Konuyla ilgili olarak Gümrük ve Ticaret
Bakanlığınca yayımlanan 14.09.2012 tarihli genelgede; “6103 sayılı TTK’nın Yürürlüğü ve Uygulama
Şekli Hakkında Kanunun 2. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine göre, TTK’nın yürürlüğe girdiği tarihten önce meydana gelen
olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken
gerçekleşmişlerse o kanun hükümleri uygulanacaktır. Bu doğrultuda mülga 6762
sayılı TTK’nnu
303. ve 508. maddeleri uyarınca ortaklar tarafından kuruluşta veya
sermaye artırımında, ayın olarak konulması taahhüt edilen sermaye karşılığı
paylar anonim şirketlerde iki yıl, limited
şirketlerde üç yıl devredilemeyecektir. Bu sürelerin 6102 sayılı TTK’nın yürürlüğe girdiği 1.7.2012 tarihinden sonraki bir zaman
dilimini kapsaması durumunda ise 6103 sayılı Kanun’un 2. maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendi uyarınca bu süre tamamlanıncaya kadar devir işlemi
gerçekleştirilemeyecektir. Ancak, 6762 sayılı TTK hükümlerine göre gerçekleşmiş
olan birleşme ve bölünmede devralan şirketlerin, tür değiştirmede yeni türdeki
şirketlerin sermaye paylarının devrinin ise süre yönünden herhangi bir
kısıtlamaya tabi olmayacağı değerlendirilmektedir” ifadelerine yer verilmiştir.[28]
Görüleceği üzere yeni kanunda ayni sermayeden kaynaklanan payların devri
konusunda bir yasak söz konusu değildir. 1.7.2012 tarihinden önce konulan ayni
sermayeye ilişkin payların devrinde ise eski kanundaki yasaklama süreleri devam
etmektedir. Örneğin 31.10.2011 tarihinde bir limited
şirkete konulan ayni sermayeye ilişkin paylar için, üç yıllık devir yasağı 01.11.2014 tarihine kadar devam edecektir.
Söz konusu şirket tür değiştirerek anonim şirkete dönüşse dahi devir yasağı
süresi üç yıl olarak uygulanacaktır.
6- Limited Şirketin Anonim Şirkete
Dönüştürülmesinde Vergi Avantajı
Ticari işletmelerde ekonomik ve kurumsal
yapının güçlendirilmesi, sermaye piyasasının teşvik edilmesi amacıyla pay
senetlerinin devrinden elde edilen kazancın vergilendirilmesi, diğer ticaret
şirketlerine ait ortaklık paylarının elden çıkarılmasından doğan kazançlara
göre daha avantajlıdır. Borsaya kayıtlı olmayan anonim şirketlere ait pay
senetleri iki yıldan daha fazla süre elde tutulduğu takdirde elde edilen kazanç
vergi dışında tutulduğu halde, (borsaya kayıtlı şirketlerin pay senetlerinin
elden çıkarılmasından elde edilen kazançlarda 14.11.2008 tarihinden itibaren
sıfır vergi ödenmektedir) başta limited şirket
ortaklık payları olmak üzere pay senedi ile temsil edilmeyen diğer şirket ve
ortaklık paylarının devrinden elde edilen kazançlarda 2012 yılı için 8.800 TL
hariç herhangi bir vergisel avantaj söz konusu değildir. Bu durum özellikle
yeniden yapılanmaya ve dışarıdan ortak alımına ihtiyaç duyan limited şirketlerin anonim şirkete dönüşmesini zorunlu hale
getirmektedir. [29]
Öte yandan limited
şirketin anonim şirkete dönüşmesinde limited şirket
ortaklarına verilen pay senetlerini eski TTK’nın 404.
maddesi çerçevesinde iki yıl geçmeden devretmelerinde (bölünme ve birleşme
işlemleri dahil) söz konusu dönüşüm işlemleri “ayni sermaye” niteliği
taşımadığından herhangi bir sakınca yaratmamaktadır. Ayrıca, GVK’nın mükerrer 80. maddesinde ifade edilen iki yıllık
sürenin, yeni şirketin tescil tarihinden değil limited
şirketin ilk kuruluş tarihinden veya limited şirket
bünyesindeki ortaklık hakkının elde edildiği tarihten başlatılması
gerekmektedir. Özetle, bir limited şirket KVK’nın 19. maddesi çerçevesinde anonim şirkete dönüştüğü
tarihten itibaren, eski limited şirket ortakları
anonim şirket ortaklarına tanınan vergisel avantajlardan faydalanabilir ve
iktisap ettiği pay senetlerini ana sözleşmede özel bir düzenleme olmadığı
takdirde süre sınırlaması olmaksızın serbestçe devredebilir.
Sonuç itibarıyla limited şirket ortaklık pay devirlerinin, ilgili limited şirketin anonim şirkete dönüştürüldükten ve pay
senedine bağlandıktan sonra yapılmasında vergisel avantaj bulunmaktadır.
Limited şirket paylarının devirleri noterde yapılması sırasında ödenecek damga
vergisi ve harçlar ile ivazsız intikal yoluyla devralınan ortaklık paylarının
elden çıkarılmasında hesaplanacak değer artışı kazancı da dikkate alındığında, limited şirket paylarının elden çıkarılmasından (devir
işleminden) önce anonim şirkete dönülmesinde büyük yarar bulunduğu anlaşılmaktadır.
D- TÜR DEĞİŞİKLİĞİNDE
DAMGA VERGİSİ UY-GULAMASI
Doğrudan tür
değişikliği ile ilgili Damga Vergisi Kanununda ve eki tablolarda bir hüküm
yoktur. Ancak devir ve bölünmelere ilişkin hüküm yer almaktadır.
Damga Vergisinden istisna
edilen kağıtlar Damga Vergisi Kanunu’na ekli (2) Sayılı Tabloda sayılmıştır.
Tablonun II/17
maddesine göre; Kurumlar Vergisi
Kanununa göre yapılan devir ve bölünmeler nedeniyle düzenlenen kağıtlar damga
vergisinden istisnadır.
Şirketlerin tür değiştirmeleri
de devir hükmünde olduğu için KVK’nın 19 ve 20.
Maddelerine göre yapılacak tür değişiklileri nedeniyle düzenlenebilecek her
türlü belge Damga Vergisinden istisna edilmiştir. Kanun hükmü bu kadar açık
olduğu halde uygulamada noterler yeni tür şirket sözleşmelerini tasdikinde
vergi dairesinden istisna yazısı talep etmektedir. Gerekçe olarak Gelir İdaresi
Başkanlığı tarafından Noterler Birliğine yazılan bir yazı ve Noterler
Birliğinin 25.9.2008 tarih ve 30 sayılı genelgesi gösterilmektedir.
1- Vergi Dairesinden İstisna Yazısı Alınması
Yukarıda belirtilen Noterler Birliğinin söz
konusu genelgesinde şirket esas sözleşmesinde tür değişikliğinin KVK’nın 19 ve 20. maddeleri çerçevesinde
gerçekleştirileceğine ilişkin hüküm bulunması halinde mükelleflerin herhangi
bir yazı aranmaksızın damga vergisi istisnasından yararlandırılması gerektiği
görüşü üzerine Gelir İdaresi Başkanlığınca verilen 06.05.2008
günlü ve 46503 sayılı yazıda;
“İlgi
(a)’da kayıtlı yazınız ile bir limited şirketin nev’i
değiştirerek anonim şirkete dönüşmesi durumunda damga vergisi ve harcın ne şekilde
uygulanacağının sorulması üzerine ilgi (b)’ de kayıtlı yazımız ile konuya
ilişkin gerekli açıklamalar yapılmıştı. Bu defa ilgi (c)’ de kayıtlı yazınız
ile şirketlerin nev’i değişikliğine ilişkin olarak düzenleyecekleri
sözleşmelerin notere getirilmesi durumunda, söz konusu sözleşmelerde, “Birleşme,
devir, bölünme, nev’i değişikliği sebebiyle Kurumlar Vergisi Kanunu’nun ......
maddeleri gereğince işlem yapılacaktır.” şeklinde bir düzenlemeye yer
verilmesinin, damga vergisi istisnasının tatbikinde yeterli olup olmayacağı hususunda
Başkanlığımız görüşü sorulduğu anlaşılmaktadır.
Şirketlerin
nev’i değişikliğine ilişkin olarak düzenleyecekleri sözleşmelerde yukarıda
ifade edilen şekilde bir düzenlemeye yer verilmesi, bu sözleşmelerde birleşme,
devir, bölünme ve nev’i değişikliğine ilişkin olarak Kurumlar Vergisi
Kanunu’nun aradığı şartların bulunup bulunmadığının tespitinde tek başına
yeterli olmayacaktır.
Bu
itibarla söz konusu işlemlere ilişkin düzenlenen sözleşmelere damga vergisi
istisnası uygulanabilmesi için, bu sözleşmelerde, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun birleşme, devir, bölünme ve nev’i
değişikliği için aradığı şartların varlığının ilgili vergi dairesinden alınacak
bir yazıyla tevsik edilmesi gerekmektedir” denilmiştir.
Noterler
Birliğinin noterlerin sorumlulukları konusundaki talebine Gelir İdaresi
Başkanlığının verdiği cevabi yazıda ise, “
.., şirketlerin nev’i değişikliğine ilişkin olarak düzenleyecekleri
sözleşmelerin damga vergisinden istisna edilebilmesi için Kurumlar Vergisi
Kanunu’nun aradığı şartların sözleşmelerin düzenlendiği anda gerçekleşmiş olması
gerekmemekle birlikte, söz konusu sözleşmelerde bu
şartlara yer verildiğinin vergi dairesinden
alınacak bir yazı ile tevsikinin gerektiği ifade edilmekte olup gerekli
tevsikinin sağlanması durumunda, daha sonra mükelleflerce söz konusu kağıtlarda
yer verilmiş bulunan şartlara uyulmaması nedeniyle bu istisnayı uygulayan
noterin ayrıca bir sorumluluğu olmayacağı tabiidir” denilmiştir.
Noterler Birliğinin ısrarlı talebine rağmen Gelir
İdaresi Başkanlığı şirketlerin birleşme, bölünme ve tür değişikliğinde damga
vergisi istisnasından yararlanılabilmesi için mükelleflerin ilgili vergi
dairesi/defterdarlıktan yazı alması gereği ısrarından vazgeçmemiştir. Bunun
üzerine Noterler Birliğinin söz konusu genelgesinde şu açıklamalara yer verilmiştir.
“1- Birleşme,
devir, bölünme ve nevi değişikliği ile ilgili mukavelelerde Kurumlar Vergisi
Kanunu’nun aradığı şartların mevcut olup olmadığına ilişkin olarak ilgili vergi
dairesinden bir yazı talep edilmesi mecburi tutulmuştur.
2- Vergi
Dairesinden alınacak yazıda Kurumlar Vergisi Kanunu’nun aradığı şartların söz
konusu mukavelelerde bulunduğunun bildirilmesi halinde bu mukavelelerden damga vergisi
aranılmayacaktır.
3- Kurumlar
Vergisi Kanunu’nun aradığı şartların mevcut olmadığının bildirilmesi veya bu
konuda yazı ibraz edilememesi halinde söz konusu mukaveleler genel hükümler çerçevesinde
binde 7,5 (2013 yılında binde 9,48) nispetinde damga vergisine tabi
tutulacaktır.
4- Yukarıda belirtilen kağıtlarla ilgili
noter işlemlerine, 492 sayılı Kanun’un 123. maddesinde herhangi bir kayıt ve
şarta bağlı olmaksızın harç istisnası getirilmiştir.
Bu sebeple, şirketlerin birleşme, devir, bölünme ve nevi değişikliği
işlemlerinde düzenlenen mukavelelerde Kurumlar Vergisi Kanunu’nun aradığı
şartların mevcut olmadığının bildirilmesi veya vergi dairesinden böyle bir yazı
getirilmemesi halinde dahi bu konudaki işlemlere harç istisnası uygulanması
gerekir.”
Kanun hükmünde
istisnadan yararlanılması için vergi dairesinden bir yazı alınacağı veya
istisnanın uygulaması konusunda Maliye Bakanlığına verilmiş bir görev veya
yetki yoktur. Şirket esas sözleşmesinde tür değişikliğinin KVK’nın
19 ve 20. maddesine göre yapılacağı belirtildi ise hiçbir koşula bağlı
olmaksızın tür değişikliği için düzenlenen her türlü belgenin damga vergisi ve
harçlardan istisna tutulmalıdır. Vergi dairelerinden alınan istisna yazısının
pratikte hiçbir yararının olmadığı görüşündeyiz. Mükellefin esas sözleşmede
birleşme, bölünme veya tür değişikliğinin 5520 sayılı KVK’nın
19 ve 20. maddelerine göre kayıtlı değer üzerinden gerçekleştirileceği
belirtildiği takdirde buna uymadığı takdirde söz konusu yazının ileriye yönelik
hiçbir olumlu etkisi yoktur. Maliye Bakanlığı’nın söz konusu işlemlerde
sözleşme hükümlerine uyulup uyulmadığına ilişkin bir denetim yöntemi ve stratejisi
de yoktur. Durum böyle olmakla birlikte mükelleflerden talep edilen istisna
yazısının hem mükellefleri hem de vergi dairesi başkanlıkları/defterdarlıkları
gereksiz yere iş yükünü artırmaktadır. Mükellefler ilgili vergi dairesi
başkanlığı veya defterdarlıktan özelge almak için
günlerce beklemek zorunda kalmakta, yasanın açık hükmü mükelleflere adeta bir
lütuf olarak verilmektedir. Bu durum mükellef hakkına bakışın tipik bir
örneğidir. Yasa hükmünden yararlanmak için günlerce ilgili idarenin kapısında
beklenmesi bize özgü bir durum olsa gerek. Gelir idaresinin bu hatalı ve
gereksiz uygulamadan vazgeçmesi ve mükelleflerin beyanına güvenmesi gerektiği
görüşündeyiz. Damga vergisi ve harç istisnası talebine ilişkin dilekçe örneği Ek:4’tedir.
2- Limited Şirket Paylarının Devrinde Damga Vergisi ve
Harç Uygulaması
Limited şirketlerin kuruluş sözleşmeleri
ve sermaye artırım işlemleri anonim şirket sözleşmeleri gibi damga vergisi ve
harçtan istisna tutulmuştur. Limited şirket pay devirlerinin noterden yapılması
yasal bir zorunluluktur. (6102/595) Maliye Bakanlığı ise hisse devir
sözleşmelerinin şirket sözleşmesinin değiştirilmesi kapsamında olmadığı görüşündeydi.
Uygulamada bazı noterler limited şirketlerin pay
devir sözleşmelerini de ana sözleşmeyi tadil eden işlem kabul ederek damga
vergisi talep etmemekteydi. Ayrıca, pay devri ortaklık içinde yapılıyor olması
halinde devir bedeli üzerinden, pay
devri ortak dışına yapılıyorsa devreden devir bedeli üzerinden, devir alan yeni
ortak için ise şirket sermayesi üzerinden harç hesaplanmaktaydı. Danıştay 9.
Dairesinin E:2006/982; K:2007/4198 sayılı kararı da bu yöndedir. Maliye
Bakanlığı ise öteden beri ortak içi işlemlerde de harcın şirket sermayesi
üzerinden hesaplanması gerektiği görüşündeydi.
GİB bir limited şirket ortağı olan şahsın şirkete yeni ortak olan
bir başka şahsa şirket hissesini devredeceğine ilişkin olarak noterde
düzenlenecek Limited Şirket Hisse Devri Sözleşmesinde, harcın hangi değer
üzerinden hesaplanacağı hususunda bir notere verdiği özelgede
aşağıdaki görüşlere yer vermiştir.
“Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar
Kanunu’nun 38. maddesinin 1. fıkrasında “Noter
işlemlerinden bu kanuna bağlı (2) sayılı tarifede yazılı olanları noter
harçlarına tabidir.” hükmü yer almakta olup, 41. maddesinde de; noter
harçlarının (2) sayılı tarifede yazılı işlemlerden değer ve ağırlık ölçüsüne göre
nispi, işlemin nevi ve mahiyetine göre maktu esas üzerinden alınacağı hükme
bağlanmıştır. Kanun’un 42. maddesinde ise “Değer veya ağırlık ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (2) sayılı
tarifede yazılı değer veya ağırlıklar esastır.
Menkul ve
gayrimenkul mallar hakkında alım, satım, taahhüt ve rehinle ilgili her nevi
mukavele, senet ve kâğıtlarda değer gösterilmesi mecburidir. Rehin bordroları
ile kamu idarelerine verilmek üzere ilgili mevzuatla belirlenen kurallara
uyulacağına ilişkin olarak düzenlenen taahhütnameler hakkında bu hüküm uygulanmaz.” hükmü yer
almaktadır.
Aynı
Kanun’un “Çeşitli işlemlerde değer” başlıklı 43. maddesinde ise, “Tarifede
yazılı nispi harçların hesabında, sulh işlemlerinde sulh olunan bedel, rehin işlemlerinde
rehin bedeli, kiralarda mukaveledeki süreye göre kira karşılığının toplamı,
süre belli değilse bir yıllık kira tutarı, hizmet akdinde süreye göre verilecek
ücretin toplamı, süre belli değilse bir yıllık ücret tutarı, sermaye
şirketlerinde konulan ve ileride konulması taahhüt edilen sermayenin toplamı,
kaydı hayatla irat bağlanmasında bir yıllık irat tutarı, harca esas olur.
Kiralamanın
devir ve feshinde geri kalan süreye, sermayenin artırılmasında yalnız artırılan
kısma ve sermaye paylaşılmasında mevcut miktara göre harç alınır...” hükmü bulunmaktadır.
492
sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (2) sayılı tarifenin “Noter Harçları”
başlıklı I/1 fıkrasında, muayyen bir meblağı ihtiva eden her nevi senet, mukavelename
ve kâğıtlardan beher imza için binde 0,60 oranında harç alınacağı hüküm altına
alınmıştır. (Bu oran 29.12.2009 tarih ve 2009/15725 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı ile 01.01.2010 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere binde 0,99 olarak
yeniden tespit edilmiştir.) Anılan fıkraya ilişkin olarak bütün imzalar için
2012 yılında alınacak harcın toplam miktarının 43,90 TL’den az 22.499,75 TL’den
çok olamayacağı 30/12/2011 tarih ve 2011/2628 sayılı Bakanlar kurulu Kararı ile
belirlenmiştir.
Öte
yandan, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde, bu Kanuna ekli (1)
sayılı tabloda yazılı kağıtların damga vergisine tabi olduğu; 5. maddesinde,
bir nüshadan fazla olarak düzenlenen kağıtların her nüshasının ayrı ayrı aynı
miktar veya nispette damga vergisine tabi olduğu hükme bağlanmıştır.
Mezkur
Kanun’a ekli (1) sayılı tablonun “I.Akitlerle
ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün A/l fıkrasında, belli parayı ihtiva
eden mukavelenamelerin nispi damga vergisine tabi olacağı hüküm altına
alınmıştır. 2009/15725 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 01.01.2010 tarihinden
itibaren geçerli olmak üzere, Kanun’a ekli (1) sayılı tablonun I/A-1
fıkrasındaki kağıtlar için damga vergisi oranı binde 8,25 olarak
belirlenmiştir.
Bilindiği
üzere, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun limited
şirketlerin mukavelelerinin değiştirilmesi ile ilgili 513. maddesinin ilk
fıkrasında, “Mukavelede daha yüksek bir nisap öngörülmemiş ise mukavele,
sermayenin üçte ikisini temsil eden ortakların kararıyla değiştirilebilir.” hükmü
ile, mukavele değişikliğinin tescil ve ilanı ile ilgili 515. maddesinde ise, “Mukavelede
yapılan her değişiklik, ilk mukavelede olduğu gibi tescil ve ilan edilir. Mukavelenin
değiştirilmesi hakkındaki kararlar üçüncü şahıslar hakkında, tescil tarihinden
itibaren hüküm ifade eder.” hükmü yer almaktadır.
Aynı
Kanun’un limited şirketlerin paylarının devri ile
ilgili 520. maddesinde, “Bir payın devri, şirket hakkında ancak şirkete
bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek şartiyle hüküm
ifade eder.
Devir hususunun pay defterine kaydedilebilmesi için,
ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas
sermayesinin en az dörtte üçüne sahip olması şarttır.
Ortağın koymayı taahhüt ettiği sermaye ayın ise, payını
şirketin kuruluşunu takip eden üç yıl içinde başkasına devredemez.
Şirket
mukavelesi payların devrini yasak edebileceği gibi yukarıki
fıkralarda derpiş edilenlerden daha ağır şartlara da bağlı tutabilir.
Payın
devri veya devir vadi hakkındaki mukavele yazılı şekilde yapılmış ve imzası
noterce tasdik ettirilmiş olmadıkça ilgililer arasında dahi, hüküm ifade
etmez.” hükmü bulunmaktadır.
Bu
bağlamda, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun limited
şirketlerin mukavelelerinin değiştirilmesi ve ortaklık paylarının devrine
ilişkin maddeleri birlikte ele alındığında, hisse devri sözleşmesinin şirket mukavelesinin değiştirilmesini
gerektiren bir sözleşme olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Buna göre, limited
şirket ortaklık paylarının devrine ilişkin olarak düzenlenen Limited Şirket
Hisse Devri Sözleşmesi şirket ana sözleşmesinin tadili hükmünde değerlendirilemeyeceğinden,
hisse devir sözleşmesinin; sözleşmeyle devredilen
hissenin ihtiva ettiği tutar üzerinden 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı
(2) sayılı tarifenin I/1 fıkrasına göre her bir imza için binde 0,99 oranında
(2013 yılında binde 1,13) (2012 yılı için 43,90 TL’den az 22.499,75 TL’den çok
olmamak üzere) noter harcına, nüsha sayısı dikkate alınarak 488 sayılı Damga
Vergisi Kanunu’na ekli (1) sayılı tablonun I/A-l fıkrasına göre damga vergisine
tabi tutulması gerekmektedir[30]
GİB’nın yukarıda yer alan söz konusu özelgesinde limited şirket
ortaklık paylarının devrine ilişkin devir sözleşmesinin şirket ana
sözleşmesinin tadili hükmünde değerlendirilemeyeceği, hisse devir sözleşmesinin
sözleşmeyle devredilen hissenin ihtiva ettiği tutar üzerinden 492 sayılı
Harçlar Kanunu’nun ilgili hükümlerine göre her bir imza için binde 0, 99 (binde
1,13) oranında noter harcına, nüsha sayısı dikkate alınarak 488 sayılı Damga
Vergisi Kanununa bağlı (I) sayılı Listenin I/A-1. fıkrasına göre binde 8,25
(binde 9,48) oranında damga vergine tabi tutulması gerektiği belirtilmiştir.
Buna göre;
a)
Limited şirket pay devirleri nedeniyle
düzenlenen sözleşmelerde devir bedeli üzerinden nispi damga vergisine tabi
tutulacaktır.
b)
Limited şirket paylarını devralan kişi şirkete yeni ortak olarak giriyorsa
nispi harç şirket sermayesi üzerinden değil devreden kişi de olduğu gibi pay
devir bedeli üzerinden hesaplanacaktır.
c)
Limited şirket ortaklarının paylarının diğer ortaklara veya pay alarak şirkete
yeni giren ortağa devredilmesi halinde bu işlemlerin her biri ayrı işlem kabul
edilerek, her bir işlem için asgari ve azami harç tutarları dikkate alınarak
harç alınacaktır.
d)
Limited şirket pay devir sözleşmesinin feshinde ise, fesih talebinin kimden
geldiğine bakılmaksızın, devir konusu hisse değeri üzerinden binde 1,65 (2013
yılından itibaren binde 1,89) oranında damga vergisi, aynı değer üzerinden
beher imza için binde 0,99 oranında (2013 yılından itibaren binde 1,13) harç
alınacaktır.
Görüleceği
üzere limited şirket hisselerinin gerek ortak içi
gerekse ortak dışı kişilere devri damga vergisi ve harca tabidir. Bu nedenle
hisse devredecek olan kişilerin limited şirketi
anonim şirkete dönüştürdükten sonra devredilmesinde özellikle tescil edilen
sermayesi yüksek olan limited şirketler yönünden önem
arz etmektedir. Anonim şirket hisselerinin noterde devri zorunlu olmadığı halde
limited şirket hisselerinin noterde yapılacak sözleşmeye
istinaden devredilmesi limited şirketler için bir
dezavantajdır.
E- TÜR DEĞİŞİKLİĞİNDE
HARÇ UYGULAMASI
1- Genel Olarak
Harçlar Kanunu’na
ekli 2 sayılı Noter Harçları Tarifesinin I/1. maddesine göre, “muayyen
bir meblağı ifade eden her nev’i senet, mukavelename ve kağıtlardan beher imza
için binde (2013 yılı için) 1,13
oranında” noter harcı alınır. Bütün imzalar için bu suretle alınacak
harcın toplam miktarı 2013 yılı için 50,45 TL’den az 25.874,70 TL’den çok
olamaz. Ancak 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun “Özel Kanunlardaki Hükümler”
başlıklı 123. Maddesinin üçüncü fıkrasında ; “Anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin kuruluş, sermaye artırımı, birleşme, devir,
bölünme ve nev’i değişiklikleri nedeniyle yapılacak işlemler ….” Harçlardan müstesna tutulmuştur.
Yukarıdaki bölümlerde
de belirttiğimiz üzere 5520 Sayılı KVK’nın 19 ve 20.
maddesinde, kurumların bu maddenin 1. fıkrasında belirtilen şartlarda “tür değiştirmeleri de devir hükmünde”
kabul edilmiştir. Bu açık hükme rağmen uygulamadaki duraksamaları gidermek
bakımından 123. maddenin 3. fıkrasına 4962 sayılı Kanunla “nev’i değişikliği” ibaresi eklenmiştir. Buna göre limited şirketin anonim şirkete dönüştürülmesi işlemi KVK’nın 19 ve 20. maddesinde belirtilen şartlara uygun
olmasa dahi düzenlenen kağıtlar harca tabi olmayacaktır.
Şirket kuruluşlarında
ana sözleşmenin noterde onaylatılması sırasında sermaye tutarı üzerinden her
imza için Noter Harçları Tarifesinin I/1. maddesine göre binde 1,13 oranında
harç hesaplanması gerekmektedir.
Alınacak harç bütün imzalar için bu suretle alınacak harcın toplam tutarı 2013 yılı için (50,45 TL)’den az, (25.874,70
TL)’den çok olamaz.
Maliye Bakanlığı’nca
Türkiye Noterler Birliği’ne 1992 yılında verilen bir özelgede[31];
- Limited şirketlerde, ortakların birbirlerine yaptıkları
pay devirlerinde, devir alan ve devir eden her ortak, devir konusu miktar
üzerinden, imza başına ayrı ayrı binde 1,13 (0,90) oranında,
- Pay devrinin ortak olmayan diğer şahıslara yapılması
halinde ise, devir eden ortağın devrettiği miktar üzerinden, pay alarak şirkete
yeni ortak olan şahsın ise sermayesinin tamamı üzerinden binde 1,13 (0,90)
oranında,
harç ödemesi
gerektiği belirtilmiştir. Maliye
Bakanlığının 2012 yılında verdiği ve yukarıdaki bölümde belirtilen görüş ile
hukuka aykırı olan bu görüşünü değiştirdiği anlaşılmaktadır.
Harçlar Kanunu’nun
43. maddesinde ve ilgili diğer maddelerinde şirket pay devirlerinde harcın
hangi değer üzerinden alınacağı konusunda açık bir hüküm bulunmamakta, sadece
“sermaye paylaşımında mevcut miktara göre harç alınır” denilmektedir. Pay devir
işlemi sermaye paylaşımı olarak nitelendirilmeyeceği için mevcut değer üzerinden
harç alınması söz konusu edilemez. Harç bedelinin devre konu pay değeri
üzerinden hesaplanması gerektiği açık olup,
Maliye Bakanlığının 1992 yılında verdiği görüşü 2012 yılında
değiştirdiğini belirtmek isteriz.
2- Unvan Değişikliklerinde Tashih Harcı
Tür veya unvan
değişikliği yapan şirketleri bekleyen diğer bir sorun da, başta tapu olmak
üzere çeşitli kamu kurumlarında unvan değişikliğinden kaynaklanan tashih (düzeltme)
işlemleri nedeniyle harç yükümlülüğüdür.
Harçlar Kanunu’na
bağlı (4) sayılı Tapu ve Kadastro Harçları tarifesinin 13/c bendinde, “(a)
fıkrası dışında kalan her nev’i cins ve kayıt tashihinde her bir işlem için
maktu olarak 2013 yılı için 78,25 TL tapu ve kadastro harcı ödenmesi gerektiği
hükme bağlanmıştır. Tür değiştiren şirketlerin aktiflerinde yer alan
taşınmazların yeni kurulan anonim şirkete devri sırasında (4) sayılı tarifenin
20/a maddesinde belirtilen %2 oranında alıcı %2 oranında satıcı için ödenmesi
gereken tapu harcının da Kanunun 123. Maddesindeki istisnadan yararlandırılması
gerekmektedir. İlgili tapu sicil müdürlüğüne yukarıda belirtilen istisna
yazısının bir örneğinin ibraz edilmesinde fayda vardır. (Ek:4)
Harçlar Kanunu’na
bağlı (7) sayılı Gemi ve Liman Harçları Tarifesinin I/8. maddesinde “gemi sicilinde yapılan kayıt
düzeltmelerinden beher rüsum tonilatosundan 2013 yılı için 0,187 TL” gemi
sicili harcı alınacağı ve bu harcın 13,95 TL’den az, 257,60 TL’den çok
olamayacağı hükme bağlanmıştır.
Harçlar Kanunu’na bağlı
(8) sayılı İmtiyazname, Ruhsatname ve Diploma
Harçları Tarifesinde belirtilen marka,
patent ve faydalı model belgelerinin devir işlemlerinden harç alınacağı hükme
bağlanmıştır.
Harçlar Kanunun 123.
maddesine, “anonim, eshamlı ve komandit
şirketlerin kuruluş, sermaye artırımı, birleşme, devir, bölünme ve nev’i
değişiklikleri nedeniyle yapılacak işlemler harca tabi tutulmaz” hükmü
eklenmiştir.
Buna göre bir limited şirketin anonim şirkete dönüşmesi halinde aktifine
kayıtlı gayrimenkullerin tapu kaydında yeni şirket ünvanına
göre düzeltilmesi, gemi sicilinde yapılacak kayıt düzeltmeleri ile marka,
patent ve faydalı model unvan değişikliklerinin tashih harcına tabi olup
olmayacağı konusunda duraksamaya düşülmektedir. Keza, Kanunun 123. maddesine
eklenen hükme göre birleşme, devir ve bölünme ve tür değişikliği nedeniyle yapılacak
işlemler harca tabi tutulmayacaktır. Bize göre, bir limited
şirketin tür değişikliği yaparak anonim şirkete dönüşmesi halinde tür
değişikliğinden doğan bütün tashih işlemlerinden de harç tahsil edilmemelidir.
Ancak, tür değişikliği sırasında statü dışında unvan değişikliği de yapılmış
ise buna ilişkin tashih harcı ödenmelidir.[32]
Bu konuda,
Danıştay’ın 4684 sayılı Kanunla yapılan düzenlemeden önce verdiği bir kararda, “şirket unvan değişikliğinin şirketin irade
ve ihtiyarı dışında ana sözleşmeye veya Kanun hükümlerine uygun hale
getirilmesinden ileri gelmediğinden hareketle, Harçlar Kanunu’na bağlı 4 sayılı
tarifenin 13/c bendinde her nev’i cins ve kayıt tashihinde emlak vergisi değeri
üzerinden harç alınacağı hükmü nedeniyle, unvan değişikliği nedeniyle tapu kayıtlarındaki
düzeltme işleminin harca tabi olduğu” belirtilmiştir[33]
F-
TÜR DEĞİŞİKLİĞİNDE DİĞER YÜKÜMLÜLÜKLER
1- Muhtasar, KDV ve Damga Vergisi Beyannameleri İle Ba/Bs Bildirimlerinin Verilmesi
Tür
değişikliği işlemi sonunda muhtasar ve KDV beyannamesinde “kıst
dönem” uygulamasının olup olmayacağı açık değildir. Ancak yeni şirket için ayrı
vergi kimlik numarası verilmesi nedeniyle yeni şirketin tescil edildiği döneme
(ay) ait beyannamelerin hangi şirket tarafından verileceği konusunda
duraksamaya düşülmektedir. Tescil işleminin yapıldığı gün yeni şirkete aittir.
Eski şirketin bir gün önce münfesih hale geldiği kabul edilir. Örneğin, (A)
Limited Şirketinin 20.12.2012 tarihinde (Y) anonim şirketine dönüşmesi (tescil
edilmesi) halinde gerek Kasım ayına gerekse (1.12.2012-19.12.2012 dönemine ait
muhtasar ve KDV beyannamesi ne şekilde verilecektir? Kasım ayına ilişkin
beyannamenin münfesih kurum tarafından verilmesinde bir sorun yaşanmamakla
birlikte 1.12.2012-19.12.2012 dönemine ilişkin beyannamenin devralan kurum
tarafından tek beyanname olarak verilmesi akla uygun gelmekle birlikte, vergi
daireleri münfesih kurumun devir tarihine denk gelen aya ait muhtasar ve KDV
beyannamelerinin verilmediği gerekçesiyle münfesih kurumdan beyanname talep
etmektedir. Bu nedenle devir tarihine kadar tahakkuk eden verginin münfesih
kurum tarafından beyan edilmesi devir tarihinden ilgili ayın sonuna kadar geçen
süre içinde tahakkuk eden verginin devralan şirket tarafından beyan edilmesi
gerekmektedir. Ücretlerin ay sonu itibariyle tahakkuk ettiği dikkate
alındığında ücret bordrosu üzerinden hesaplanacak gelir vergisi tevkifatının tamamının yeni tür şirket tarafından beyan
edilmesinin mümkün olduğu düşünülmektedir. Ücret giderlerinin gün hesabına göre
kıst dönem için gider tahakkuku suretiyle
gider/maliyet yazılmış olması kurum
kazancı yönünden önem taşımakta olup, ücret üzerinden kesilecek vergiler
yönünden önem taşımamaktadır. Keza hizmet akdine göre ücretleri ay sonlarında
ödenen ücretliler yönünden vergiyi doğuran olay ilgili ayın son günü itibariyle
doğmaktadır.
Damga
vergisi uygulamasında ise tür değiştirme işleminin gerçekleştiği tarihe kadar (kıst dönem) tahakkuk eden damga vergileri eski şirket tarafından,
bu tarihten sonra tahakkuk eden damga vergiler ise yeni şirket tarafından beyan
edilmelidir.
Öte yandan, eski ve
yeni tür şirketlerin vergi kimlik numaraları farklı olduğu için damga vergisi
beyannamesinin verilmesinde olduğu gibi tür değiştirme işleminin gerçekleştiği
tarihe kadar (kıst dönem) alış ve satışlara ait Ba/Bs formlarının eski şirket
tarafından, bu tarihten sonraki döneme ait alış ve satışlara ait Ba/Bs formlarının ise yeni tür
şirket tarafından bildirilmesi
gerekmektedir.
2- Defterler,
Belgeler ve Bildirimler
a- Kullanılacak Defterler
Tür değişikliği hesap
döneminin kapatılmasını gerektirdiği için anonim şirketin en geç tescil
tarihinde yeni defter tasdik ettirmesi gerekmektedir.
6102 Sayılı TTK’nın 64/3 maddesinde fiziki ortamda veya elektronik
ortamda tutulan ticari defterlerin nasıl tutulacağı, defterlere
kayıt zamanı, onay yenileme ile açılış ve kapanış onaylarının şekli ve esasları
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Maliye Bakanlığınca müştereken çıkarılan
tebliğle belirleneceği ifade edilmektedir. Bu madde hükmüne istinaden gerçek ve tüzel kişi tacirler tarafından
tutulacak defterlerle ilgili Tebliğ 19.12.2012 tarih ve 28502 sayılı Resmi Gazetede yayımlandı.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı tarafından ortak olarak
yayımlanan bu tebliğde anonim şirketlerin;
- Yevmiye defteri,
- Envanter defteri,
- Defter-i kebir,
- Pay defteri,
- Yönetim kurulu
karar defteri,
- Genel kurul
toplantı ve müzakere defteri
tutacakları
belirtilmiştir.
Limited şirketin tür
değiştirmesi suretiyle kurulan anonim şirket tarafından fiziki ortamda
tutulacak olan defterinin açılış onayları kuruluş sırasında ve kullanmaya
başlamadan önce, noter tarafından yapılır.
Ticari defterlerin
açılış onayları noter tarafından yapılabileceği gibi, ticaret şirketlerinin
ticaret siciline tescili esnasında ticaret sicili müdürlükleri tarafından da
yapılabilir.
b- Tür
Değişikliğinde, Önceki Şirket Defter ve Belgelerinin Kullanılıp
Kullanılamayacağı ve Vergi Kimlik Numarası
Tür değiştiren şirket
eski şirketin devamıdır. Ticaret Sicili Tüzüğünün 92. maddesinin 2.
paragrafında, “bir şirketin nev’inin değiştirilmesi halinde meydana gelen şirket ilk
nev’in yazılı bulunduğu sahifeye ve aynı numara altında tescil olunur”
denilmektedir. Buna göre, tür değiştiren şirketin ticaret sicil numarası
değişmez.
Tür değiştiren
kurumların (limited şirketin anonim şirkete dönüşmesi
gibi) önceki kurumun kullandığı defter ve belgeleri kullanıp kullanamayacağı
konusunda Mülga 5422 Sayılı KVK’nın yürürlükte bulunduğu dönemde Maliye Bakanlığınca
verilen özelge aşağıdaki gibidir.
“Bilindiği üzere, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 37. maddesi
doğrultusunda şekil değiştirmeler devir hükmünde sayılmıştır. Limited şirketin
nev’i değiştirerek anonim şirkete dönüşmesi de devir hükmündedir. Ancak, 38
seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği’nin II/3. bölümünde belirtildiği
üzere, şekil değiştiren kurum, eski şirketin devamı addolunacağından, yeni işe
başlama sayılmayacaktır.
Diğer taraftan, limited
şirketten anonim şirkete dönüşme nedeniyle, limited
şirket adına tasdik ettirilen defterlerin anonim şirket tarafından kullanılması
mümkün bulunmamaktadır.
Ancak, limited şirket adına
basılı bulunan belgelerin üzerine anonim şirkete ait tüm bilgileri içeren
kaşenin basılması suretiyle mevcutları tükeninceye kadar kullanılması mümkün
bulunmaktadır.”[34]
c- Bildirimler
Tür değişikliği yeni
işe başlama sayıldığından yeni şirket eski şirketin vergi kimlik numarasını
kullanamayacaktır. Dolayısıyla yeni tür şirket için işe başlama bildirimi
verilerek yeni vergi kimlik numarası alınması gerekmektedir.
Ayrıca, tapu, trafik
tescil belgesi, yatırım teşvik belgesi , DİİB, vergi, resim ve harç istisna
belgesi gibi belgeleri düzenleyen kurum ve kuruluşlar ile bankalara tür
değişikliği bildirimi yapılarak ilgili
belgelere yeni kurulan anonim şirketin unvanının işletilmesi gerekir.
3- Rekabetin Korunması Hakkında Kanun Uyarınca Ödenen Pay
Tür değişikliği
işlemlerinde 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun “Kurumun Gelirleri” başlıklı 39/c
maddesine göre, “yeni kurulacak olan anonim ve limited
şirket statüsündeki tüm ortaklıkların sermayelerinin ve sermaye artırımı
halinde artan kısmın on binde dördü
nispetinde yapılacak ödemeler” için herhangi bir istisna öngörülmemiştir. Bu
pay için bir üst sınır konulmadığından şirket kuruluşu, tür değişikliği ve
devirlerinde söz konusu oranın on binde dörde indirilmesine rağmen önemli bir
maliyet unsuru yaratmaktadır. Şirketlerin kuruluş, devir ve sermaye artırımı
işlemlerinden alınan orana bağlı bir üst limit getirilmelidir.
Öte yandan tür
değiştiren şirketin esas sermayesi aynen yeni tür şirkete aktarılıyor ise söz
konusu payın ödenmemesi, yeni tür şirketin esas sermayesi tür değiştiren
şirketin esas sermayesinden fazla ise sadece artan kısım üzerinden pay
hesaplanması gerektiği görüşündeyiz.
4- Tür Değişikliğinin Sosyal Güvenlik Kurumuna
Bildirilmesi
Şirketlerin hukuki
türlerini değiştirmeleri halinde eski tür şirket için açılmış olan işyeri
tescil dosyası aynen devam ettirilmekte sadece dosyaya yeni tür şirketin ünvanı işlenmekte, yani sadece unvan değişikliği
yapılmaktadır. Bu konu 01/09/2012 tarih ve 28398 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan İşveren Uygulama Tebliği’nin 8.1.1
maddesinin 7. paragrafında “Şirketlerin
nevilerinin değişmesi, birleşmesi veya bir şirketin diğer bir şirkete katılması
ya da adi şirketlerde yeni ortak alınması durumunda, yeni işyeri dosyası tescil
edilmeyecek, eski işyeri dosyası üzerinden işlemler devam ettirilecektir”
şeklinde ifade edilmiştir.
Sosyal Sigortalar İşlemleri
Yönetmeliği’nin 33. maddesinin 3. Fıkrasında “ (…….) Türk Ticaret Kanunu hükümlerine
tabi şirketlerin nevilerinin değişmesi, birleşmesi, bölünmesi veya diğer bir
şirkete katılması durumunda, bu hususların ticaret siciline tesciline ilişkin
ilan tarihini (…..); takip eden on gün içinde bu durumların işyeri bildirgesi
ile Kuruma bildirilmesi zorunludur. İşyeri bildirgesi, e-sigorta kanalıyla
alınması sağlanıncaya kadar, Kuruma elden verilir veya posta yoluyla
gönderilir. İşyerlerinde işletme adı değişikliklerinde işyeri bildirgesi
verilmez. Bu değişiklik bir yazı ile Kuruma bildirilir.” Buna göre tür değişikliğinin Türkiye
Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edildiği tarihten itibaren 10 gün içinde
Sosyal Güvenlik Kurumuna “İşyeri
Bildirgesi” verilmesi gerekir. İşyeri bildirgesinin süresi içinde
verilmemesi halinde 5510 Sayılı Kanun’un 102/b-1 maddesine göre yürürlükteki
asgari ücretin 3 katı idari para cezası uygulamaktadır.
Öte
yandan, kuruma verilecek işyeri bildirgesine anonim şirkete ait;
a- Ortaklara ait
nüfus cüzdanı suretleri,
b- İkamet
ilmühaberleri,
c- T. Ticaret Sicili
Gazetesi,
d- Vergi levhası,
e- Oda kayıt sureti,
f- İmza sirkülerinin
de
eklenmesi
gerekmektedir.
Diğer yandan şifre
kullanıcısı değişmiyor ise e-bildirge şifresi de değiştirilmemektedir. Ancak
e-borcu yok uygulaması için kuruma yeniden dilekçe verilmesi gerekmektedir.
V- ANONİM VE LİMİTED ŞİRKETLERİN
BEN-ZERLİKLERİ, FARKLILIKLARI VE
AVANTAJLARI[35]
A- GENEL AÇIKLAMA
Ticaret
hukukunda hukuki türlerine göre şirketlerin birbirlerine olan benzerlikleri,
farkları ve avantajları devamlı olarak gündemde kalmıştır. Bu konu pek çok
makalenin konusunu oluşturmuştur. Şirket sahipleri için özellikle vergi ve
sorumluluk yönünden avantajlı şirket türü tercih edilmiştir.
6102 Sayılı Türk Ticaret
Kanununda sermaye şirketleri hukuki türlerine göre;
a) Anonim şirket,
b) Limited şirket,
c) Sermeyesi paylara
bölünmüş komandit şirket
olarak sayılmıştır (
TTK Madde- 124/2).
Türkiye’de
en yaygın sermaye şirketi türleri, Anonim ve Limited şirket türleridir. Burada
en yaygın şirket türleri olan anonim
şirketler ile limited şirketlerin birbirlerine olan
benzerlikleri, farklılıkları ve avantajları ticaret ve vergi hukuku yönlerinden
aşağıda tablo halinde açıklanmaya çalışılmıştır.
B- ANONİM VE LİMİTED ŞİRKETLERİN BEN-ZERLİKLERİ, FARKLILIKLARI VE
AVANTAJLARI
ANONİM ŞİRKET
|
LİMİTED
ŞİRKET
|
KURULUŞ
SÖZLEŞMESİ
|
|
Şirket esas sözleşmesi
yazılı olarak yapılır, ortaklarca imzalanır. Bazı istisnalar hariç kuruluş
aşamasında Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın iznine tabi değildir (TTK Madde
339).
|
Şirket esas sözleşmesi yazılı olarak yapılır,
ortaklarca imzalanır. Kuruluş aşamasında Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın
iznine tabi değildir (TTK Madde 575).
|
ANONİM
ŞİRKET
|
LİMİTED
ŞİRKET
|
ORTAK
SAYISI
|
|
En az 1 ortak ile (gerçek veya tüzel kişi) kurulur.
Ortak sayısında sınır yoktur (TTK Madde 338/1).
Pay sahibi (kıymetli evrak niteliği
taşıyan) pay senedi sahibidir (TTK Madde 484-486).
|
En az 1 ortakla (gerçek veya tüzel kişi)
kurulur. Ortak sayısı 50’yi geçemez (TTK Madde 573-574).
Ortak (kıymetli evrak niteliği olmayan) pay
senedi sahibidir(TTK Madde 583).
|
AMAÇ
KONU
|
|
Kanunen yasak olmayan her türlü iktisadi
amaç için kurulabilirler (TTK Madde 331).
|
Kanunen yasak olmayan her türlü iktisadi
amaç için kurulabilirler (TTK Madde 573/3).
|
ESAS
SERMAYE VE EN AZ PAY TUTARI
|
|
Esas sermayesi 50.000 TL’den az olamaz.
Sermayenin
artırılmasında yönetim kuruluna tanınmış yetki tavanını gösteren kayıtlı
sermaye sistemini kabul etmiş bulunan halka açık olmayan anonim şirketlerde başlangıç
sermayesi 100.000 TL’den aşağı olamaz (TTK Madde 332/1).
Bir pay en az bir kuruş olmak zorundadır
(TTK Madde 476/1).
|
Esas sermayesi 10.000 TL’den az olamaz (TTK
Madde 580).
Bir pay 25 TL’den az olamaz. Ancak şirketin
durumunun iyileştirmesi amacıyla 25 TL’nin altında pay çıkartılabilir (TTK
Madde 583).
|
SERMAYE
PAYI VE SORUMLULUK
|
|
Pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş
oldukları sermaye payları ile ve şirkete karşı sorumludur (TTK Madde 329/2).
|
Ortak koymayı taahhüt ettiği esas sermaye
payı kadar sorumludur. Ortaklar şirket borçlarından sorumlu değildir (TTK
Madde 573/2).
|
HİSSE
SENEDİ (PAY SENEDİ) BASTIRMA
|
|
Muayyen ve paylara bölünmüş paylarına
ilişkin isme veya hamiline yazılı pay senedi çıkarabilir TTK Madde 486).
|
Pay senedi çıkaramaz.
|
PAY
DEVRİ
|
|
Ortak sahip olduğu payı devretmek
istediğinde ana sözleşmede aksine bir hüküm yoksa pay devri sözleşmesi ile
devredebilir. Paylar karşılığında pay
senedi basılmış veya geçici ilmuhaber çıkartılmış
ise bunlar ciro edilerek devredilebilir. Noter huzurunda devir şart değildir.
Devirler ticaret siciline tescil edilmez. Pay devri sınırlandırılabilir,
ancak yasaklanamaz.
|
Payların
devri şirket genel kurulunun izni ve ancak noterde pay devir sözleşmesi
yapılarak olabilir. Pay devri ticaret siciline tescil ile hüküm ifade eder.
Esas sözleşmeye konulacak hükümle pay devri yasaklanabilir.
|
HALKA
AÇILMA
|
|
Anonim şirket pay senetleri menkul
kıymettir. Serbest dolaşıma tabidir. Anonim şirketler halka açılabilir (TTK
Madde 346).
|
Limited şirketler halka açılamaz. Pay
senetleri menkul kıymet hükmünde değildir.
|
TAHVİL
ÇIKARMA
|
|
Ödünç para bulmak için borç senetleri
(tahvil) çıkarabilir(TTK Madde 504).
|
Tahvil çıkaramadığı gibi menkul değerlerle
ilgili aracılık faaliyetinde bulunamaz.
|
ANONİM
ŞİRKET
|
LİMİTED
ŞİRKET
|
YÖNETİM
KURULU VEYA MÜDÜRLER KURULU
|
|
Yönetim Kurulu, ortaklar arasından veya
ortak olmayanlardan Genel Kurulca seçilen en az bir üyeden oluşur. Yönetim kurulu
üyesi gerçek kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilir (TTK Madde 359).
Yönetim
Kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanıp, kararlarını da toplantı da
hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alırlar.
ESKİ
TTK’na göre, yönetim kurulunun bir karar verebilmesi
için, üyelerin en az yarısından bir fazlasının toplantıda hazır olması ve
kararların da toplantıya katılan üyelerin çoğunluğuyla alınması gerekiyordu.
YENİ
TTK’na göre, esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı
bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim
kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanıp, kararlarını da toplantıda
hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alabilecektir.
Örnek:
ESKİ TTK’na göre, 5 kişiden oluşan yönetim kurulu
en az 4 kişiyle (5÷2=2,5 +1=3,5 » 4) toplanabilecek ve en az 3 kişinin aynı
yöndeki oyuyla karar alabiliyordu. YENİ TTK’na
göre, en az 3 kişiyle (5÷2=2,5 » 3) toplanabilecek ve en az [(3/2)=1,5 » 2] 2
kişinin aynı yöndeki oyuyla karar alabilecektir.
Oylarda
eşitlik olması durumunda konu gelecek toplantıya bırakılacak, ikinci toplantıda
da eşitlik olursa söz konusu öneri reddedilmiş sayılacaktır.
|
Müdürler, genel kurul tarafından ortaklar
arasından veya dışarıdan seçilirler (TTK Madde 623/1).
Birden fazla müdür
olması halinde müdürler kurulu oluşur ve bu kurul çoğunlukla karar alır
(TTK md.
624/1).
Müdür ayısı birden fazlaysa içlerinden biri
genel kurul tarafından Müdürler Kurulu başkanı olarak atanır.
Ana sözleşmede aksine
hüküm yoksa, müdürler kurulu toplantılarında oyların eşit olması halinde
başkanın oyu üstün olur(TTK Madde 624/3).
Şirket
sözleşmesinde düzenlenmiş olması şartıyla müdürler kurulu toplantıları, tüm müdürlerin
veya bazı müdürlerin elektronik ortamdan katılımıyla yapılabilir.
Örnek verecek olursak; şirket müdürler kurulu üç (3) kişiden oluşmakta
olup, bunlar Bay (A), Bay (B) ve Bayan (C)’dir.
Şirketin merkezi Ankara’da bulunmaktadır. Müdürler kuruluna Bay (A) fiziken, Bay (B) ve Bayan (C) ise elektronik ortamda
toplantıya mekanına gelmeden bulundukları yerden toplantıya katılıp karar
alabilirler.
Müdür sayısı birden fazlaysa her müdür şirketin tüm iş ve işlemleriyle
ilgili olarak müdürler kurulu toplantısında;
•
Bilgi isteyebilecek,
•
Soru sorabilir,
•
İnceleme yapabilir,
•
Defter, belge, sözleşme vs evrakın toplantıya
getirilmesini, incelenmesini ve çalışanlardan bilgi alınmasını isteyebilir.
|
ANONİM
ŞİRKET
|
LİMİTED
ŞİRKET
|
KANUNİ
TEMSİLCİ
|
|
Şirket işlerini idare ve temsile Yönetim
Kurulu yetkilidir (TTK Madde 365).
Kanuni temsilci “Yönetim Kurulu”dur.
TTK açısından kanun ve ana sözleşmenin yüklediği görev ve sorumlulukları
yerine getirmeyen Yönetim Kurulu üyeleri, bu nedenle oluşan ve oluşacak
zararlar dolayısıyla anonim şirkete, şirket ortaklarına ve şirket alacaklılarına
karşı müteselsilin sorumludur.
|
Şirket işleri genel kurulca seçilen müdür
veya müdürler tarafından yürütülür. Seçilmiş müdürler bu sıfatlarıyla şirket
işlerini idare ve temsile yetkilidir (TTK Madde 623).
Kanuni temsilci “Şirket Müdürü” veya birden fazla müdür
varsa “Müdürler Kurulu”dur
(TTK Madde 623).
Şirketin yönetimi ve temsili ile
yetkilendirilen kişinin, şirkete ilişkin görevlerini yerine getirmesi
sırasında işlediği haksız fiilden şirket sorumludur (TTK Madde 632).
|
GENEL KURUL VE BAKANLIK
TEMSİLCİSİ
|
|
Her yıl Genel Kurul
yapılma zorunluluğu vardır (TTK Madde 409).
Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılan
“Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları İle Bu
Toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında
Yönetmelikte, bakanlık temsilcisinin sermaye artırımı, birleşme, bölünme ve
tür değişiklikleri ile genel kurul toplantılarının elektronik ortamda
yapılması ve benzeri durumlarda genel kurula katılması zorunlu
tutulmuştur. (Yönetmelik, Md. 32)
|
Her yıl Genel Kurul yapılma zorunluluğu
vardır (TTK Madde 616-617).
Genel Kurul Toplantılarına Gümrük ve
Ticaret Bakanlığı Temsilcisi katılmayacaktır.
|
DENETİM
|
|
Sadece Bakanlar Kurulu tarafından belirlenen
A.Ş.ler bağımsız denetime tabi olacak. Bu
belirlemelerin dışında kalan şirketler bağımsız denetime tabi olmayacak (TTK
Madde 397/4).
|
Sadece Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenen limited şirketler bağımsız denetime tabi
olacak. Bu belirlemelerin dışında kalan şirketler denetime tabi olmayacak (
TTK Madde 397/4 ve 635).
|
ANONİM
ŞİRKET
|
LİMİTED
ŞİRKET
|
ANA
SÖZLEŞMENİN DEĞİŞTİRİLMESİ
|
|
Şirket ana sözleşmesini, esas sermayenin
yarısını (1/2) temsil eden pay sahipleri değiştirebilir.
(Kanunda veya esas
sözleşmede aksine hüküm bulunmadığı takdirde, esas sözleşmeyi değiştiren kararlar,
şirket sermayesinin en az yarısının temsil edildiği genel kurulda, toplantıda
mevcut bulunan oyların çoğunluğu ile alınır. İlk toplantıda öngörülen
toplantı nisabı elde edilemediği takdirde, en geç bir ay içinde ikinci bir
toplantı yapılabilir. İkinci toplantı için toplantı nisabı, şirket
sermayesinin en az üçte birinin toplantıda temsil edilmesidir. Bu fıkrada
öngörülen nisapları düşüren veya nispî çoğunluğu öngören esas sözleşme hükümleri
geçersizdir) (TTK Madde 421/1).
|
Şirket sözleşmesi esas sermayenin (2/3)
üçte ikisini temsil eden ortakların kararıyla değişebilir (TTK Madde 589).
|
PAY
SAHİPLERİNİN ŞİRKETTEN ÇIKMASI / ÇIKARTILMASI
|
|
Pay sahiplerinin cebren mahkeme kararıyla
şirketten çıkartılması söz konusu değildir.
Pay bedelini ifa etmeyen pay sahibi çağrıya
rağmen faiziyle birlikte borcunu ödemez ise taahhüt ettiği paylardan yoksun
bırakılır (TTK Madde 482/2. Madde).
|
Şirket sözleşmesinde bir ortağın genel
kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceği sebepler öngörülebilir (TTK Madde
640).
Şirket haklı sebepler dolayısıyla ortağın
şirketten çıkartılması için mahkemeye başvurulabilir (TTK Madde 640/3).
Şirket sözleşmesi, ortaklara şirketten
çıkma hakkı tanıyabilir (TTK Madde 638/1).
Her ortak haklı sebeplerin varlığında
şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir (TTK Madde 638/2).
Şirketten çıkmak isteyen ortak şirketten
sermaye payının gerçek değerini isteyebilir (TTK Madde 641/1).
|
ŞİRKETİN
KENDİ PAYLARINI İKTİSABI
|
|
Bir anonim şirket kendi paylarını esas veya
çıkarılmış sermayesinin onda birini (1/10) iktisap veya rehin olarak kabul
edebilir. İktisap veya rehin olarak kabul edilecek payların ödenmiş olması ve
bu konuda yönetim kurulunun genel kurulca yetkilendirilmiş olması gerekir
(TTK Madde 379).
|
Şirket kendi esas sermaye paylarının
itibari değerinin %10 ‘unu iktisap edebilir. Bu iktisabın olabilmesi için
şirketin serbestçe kullanabileceği öz kaynaklara sahip olması gerekir (TTK
Madde 612).
|
ANONİM
ŞİRKET
|
LİMİTED
ŞİRKET
|
ŞİRKETE
BORÇLANMA
|
|
Pay sahipleri (ortaklar) sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş
borçlarını ödemedikçe ve şirketin serbest yedek akçeleriyle birlikte kârı
geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamazlar
(Md. 358/1).
Yönetim Kurulu üyelerinin;
a-
Alt ve üst soyları,
b-
Eşi,
c-
Üçüncü dereceye kadar olan kan ve kayın hısımları
şirkete nakit borçlanamaz.
Bu kişiler için şirket;
a-
Kefalet, garanti ve teminat veremez.
b-
Sorumluluk üstlenemez.
c-
Bunların borçlarını üstlenemez
Aksi halde, şirkete borçlanılan tutar için şirket alacakları bu
kişileri, şirketin yükümlendirildiği tutarda şirket borçları için doğrudan
takip edebilir (Md. 395/2).
Pay sahibi olmayan Yönetim Kurulu üyeleri, müdürler ve şirket çalışanları
borçlanma yasağı dışındadır.
İştirak ilişkisi
içinde olan şirketlerin ve holding şirketlerin yavru şirketlere borçlanması
veya tersi borçlanma yasağı kapsamında değildir.
Eğer borç
şirketle, şirketin işletme konusu ve pay sahibinin işletmesi gereği olarak
yapılmış bulunan bir işlemden doğmuş ise ve emsalleriyle aynı veya benzer
şartlara tabi tutulmuşsa, bu durum da borçlanma yasağının dışında
kalmaktadır.
Yeni TTK’da, borçlanma
yasağına aykırı olarak borç verenler üç yüz günden az olmamak üzere adli para
cezasıyla cezalandırılacakları hüküm altına alınmıştır.
|
Pay sahipleri (ortaklar) sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını
ödemedikçe ve şirketin serbest yedek akçeleriyle birlikte kârı geçmiş yıl
zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamazlar (Md.
358/1).
Müdürlerin;
a-
Alt ve üst soyları,
b-
Eşi,
c-
Üçüncü dereceye kadar olan kan ve kayın hısımları
şirkete nakit borçlanamaz.
Bu kişiler için şirket;
a-
Kefalet, garanti ve teminat veremez.
b-
Sorumluluk üstlenemez.
c-
Bunların borçlarını üstlenemez
Aksi halde, şirkete borçlanılan tutar için şirket alacakları bu
kişileri, şirketin yükümlendirildiği tutarda şirket borçları için doğrudan
takip edebilir (Md. 395/2).
Limited şirketlerde ortak olmayan müdürler, şirket çalışanları
borçlanma yasağı dışındadır.
İştirak ilişkisi
içinde olan şirketlerin ve holding şirketlerin yavru şirketlere borçlanması
veya tersi borçlanma yasağı kapsamında değildir.
Eğer borç
şirketle, şirketin işletme konusu ve pay sahibinin/ortağın işletmesi gereği
olarak yapılmış bulunan bir işlemden doğmuş ise ve emsalleriyle aynı veya
benzer şartlara tabi tutulmuşsa, bu durum da borçlanma yasağının dışında
kalmaktadır.
Yeni TTK’da, borçlanma yasağına aykırı olarak borç verenler üç
yüz günden az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılacakları hüküm
altına alınmıştır.
|
ANONİM
ŞİRKET
|
LİMİTED
ŞİRKET
|
YÖNETİM
ORGANININ AMME ALACAKLARINDA SORUMLULUĞU
|
|
Yönetim kurulu üyesi olmayan sermaye taahhüt borcunu
tamamen ödemiş veya ödenmiş paya sahip ortakların, şirketin vergi ve sigorta
primi gibi kamu borçları dolayısıyla sorumluluğu yoktur.
Yönetim Kurulu üyeleri müteselsil olarak kamu alacağından şahsi mal varlığı
ile sorumludur (6183 Sayılı Kanun Mükerrer 35. Madde). Yönetim Kurulu bu yetkisini TTK’ya göre içlerinden birine murahhas üye olarak
devredebilir veya dışarıdan atayacağı müdür veya müdürlere devredebilir. Bu durumda
vergi borçlarından sadece murahhas üye veya atanmış müdür sorumlu olur.
Sigorta primi borçlarından murahhas üye veya dışarıdan atanmış müdürlerin
yanı sıra yönetim kurulu üyeleri de müteselsil sorumlu olur.
|
Ortaklar şirketten ve müdürden tahsil
olanağı bulunmayan vergi borçlarından sermayeleri oranında dorudan doğruya
sorumludurlar. Sorumluluk müteselsil değil müşterekendir.
Her bir ortak borcun tamamı için değil, sadece hissesi oranında ki kısım için
takip edilir (6183 Sayılı Kanun 35. Madde). Öte yandan sigorta primi borçlarından
her bir ortak ortaklık payına bakılmadan borcun bütününden müteselsil
sorumludur.
|
VERGİ
ORANI
|
|
Kurum kazancı % 20 Kurumlar Vergisine tabidir (KVK Madde
32).
|
Kazanç
% 20 Kurumlar Vergisine tabidir(KVK Madde 32).
|
PAYLARIN
ELDEN ÇIKARTILMASINDA VERGİLENDİRME
|
|
Bir gerçek kişinin 2 yıldan daha uzun
süreli elde tutmuş olduğu anonim şirket ortaklık paylarını temsil eden pay
senetlerini veya pay senedi yerine çıkartılmış geçici ilmühaberlerini satması
halinde elde edilen kazanç vergiye tabi değildir (GVK Mükerrer 80/1. Madde).
Pay senedi bastırılmış veya geçici
ilmühaber çıkartılmış olması şartıyla kurumların aktifinde kayıtlı Anonim
şirketlere ait iştirak hisselerinin devredilmesi (elden çıkartılması)
herhangi bir elde tutma süresine bağlı olmaksızın KDV’den istisna
tutulmuştur (KDVK Madde 17/4-g).
|
Limited şirketlerde ortaklık haklarının
satışı halinde elde tutma süresine bakılmaksızın elde edilen kazanç vergiye
tabidir (GVK Mükerrer 80/4. Madde).
Kurumların aktifinde kayıtlı Limited
şirketlere ait iştirak hisselerinin KDV’den istisna tutulabilmesi için en az
2 tam yıl işletmenin elinde (aktifinde) bulunması şartı vardır (KDVK Madde
17/4-r).
|
VERASET
VE İNTİKAL VERGİSİ YÖNÜNDEN
|
|
Borsada
kayıtlı olmayan veya kayıtlı olup da üç yıl içinde muamele görmemiş A.Ş.’lerde hissedarın ölümü halinde varisler veraset ve
intikal beyannamesini hisselerin rayiç bedeli ile değil itibari değeri ile
vergi dairesine bildirir ve tahakkuk edecek vergiyi öderler (VİVK Madde 10,
İkinci fıkra (d) bendi).
|
Ortağın
ölümü halinde varisler veraset ve intikal beyannamesini ortağın sahip olduğu
payların rayiç bedeli üzerinden vergi dairesine bildirir ve tahakkuk edecek
vergiyi öderler (VİVK
Madde 10, İkinci fıkra (a) bendi).
|
Şirket
kurucuları için şirketin türü çok önemlidir. Özellikle kuruluş aşamasında bu
tercih bir kat daha önemlidir.
Burada
avantajlarıyla öne çıkan şirket anonim şirket türüdür. Anonim şirket türünün
diğer şirket türlerine göre sayısız avantajları bulunuyor.
Diğer
hukuki türlere göre kurulmuş limited, vb. şirketler
Yeni TTK hükümlerine göre türlerini Anonim Şirkete dönüştürebilirler. Bu dönüşüm
şirketlere önemli mali külfet getirmemektedir.
Öte yandan Esas
Sözleşmede belirtilmek kaydıyla Anonim Şirketlerde;
a- Hissedarlar
arasında imtiyaz oluşturulabilir. Bunun için, hisseler farklı gruplara
ayrılabilir.
b- Hisselerin
devrinde zorlayıcı hükümler konulabilir. Hisse devrinde diğer ortaklara öncelik
sağlanabilir. Yönetim Kuruluna yetki verilebilir. Bu suretle hissedarların
hisselerini üçüncü kişilere satmaları zorlaştırılabilir hatta imkânsız hale
getirilebilir.
c- Yönetim Kurulunun
seçiminde hissedar gruplarına imtiyaz tanınabilir. Örneğin bir kısım hissedarın
Yönetim Kurulu üyelerinin yarısından bir fazlasını seçme hakkı verilebilir.
d- Sermaye
artırımları için Türk Ticaret Kanunu’nda yazılı olan toplantı nisapları
ağırlaştırılabilir. Bu suretle sermaye artırımı yoluyla küçük hissedarların
paylarının azalması engellenmiş olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder