ŞİRKETLERDE SERMAYE TAAHHÜDÜNÜ YERİNE
GETİRMEYENLERE UYGULANABİLECEK YAPTIRIMLAR-Yusuf Ziya TAŞKAN-Kırıkkale
Üniversitesi İİBF Öğretim Görevlisi
I- GİRİŞ-Şirket ortaklığı,
içerisinde çeşitli hakları ve borçları barındıran bir bütünlük arz eder. Başka
bir anlatımla, ortaklık sıfatı sahibine bir yandan çeşitli haklar sağlarken,
bir yandan da onu bazı yükümlülüklerle karşı karşıya getirir. Türk Ticaret
Kanunu, düzenlemiş bulunduğu bütün şirket türlerinde ortakların hak ve borçlarını ayrıntılı biçimde tanzim etmiş
bulunmaktadır (1).
Uygulamada yaygın olarak karşılaşılan; anonim ve
limited şirketlerde, sermaye koyma borcunun yerine getirilmesi, ortakların en
önde gelen borçlarından birini oluşturmaktadır. Hatta bu şirketlerde
sermaye koyma borcunun ortakların asli borcu olduğu da söylenebilir. Türk
Ticaret Kanunu’nun 269. maddesinin ikinci fıkrasına göre, bu borç, pay sahibinin
taahhüt ettiği sermaye miktarı kadardır.
Kanun, gerek anonim şirketlerde gerekse limited
şirketlerde sermaye koyma borcunun yerine getirilmemesi olasılığına karşı
birtakım yaptırımlar öngörmüş bulunmaktadır. Bu yaptırımlar, her iki şirket bakımından özü
itibariyle benzer olmakla birlikte, uygulanma biçimleri bakımından bazı
farklılıklar da taşımaktadır.
Bu yazıda, anonim ve limited şirketler bakımından sermaye
taahhüdünün yerine getirilmemesine bağlanan sonuçlar ayrı ayrı ele alınacaktır.
II- ANONİM ŞİRKETLERDEKİ DURUM-
A- GENEL BİLGİ-Yukarıda da
belirtildiği gibi, anonim şirketlerde ortakların asli borcu sermaye koyma
borcunu yerine getirmektir. Sermaye koyma borcu iki şekilde ortaya çıkmış
olabilir. Bunlardan birincisi; “nakdi sermaye koyma borcu”, ikincisi ise; “ayni
sermaye koyma borcu”dur. Ayni sermaye koyma borcunun kısmi olarak yerine getirilmesi,
işin doğası icabı mümkün değildir. Buna göre, ayın karşılığı değerler, bir
defada teslim edilerek borç ifa edilmiş olur. Oysa nakdi sermaye koyma borcu,
uygulamada genellikle karşılaşıldığı gibi, kısımlar halinde yerine
getirilmektedir. Bu durumda ortaklarca sermaye taahhütlerinin yerine
getirilmemesi önemli bir olasılık olarak karşımıza çıkmaktadır.
Nitekim Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı’nın yayımladığı Tebliğ (2)’de de bu duruma paralel şekilde, anonim
şirketlerin kuruluşu sırasında tanzim edilecek anasözleşmelerde sermaye
maddesinde; “sermayenin muvazaadan
ari biçimde taahhüt edildiği ve nakdi sermayenin ¼’ünün ödendiği ya da şirketin
kuruluşunun tescili tarihinden itibaren üç ay içerisinde, kalanının da en geç
üç yıl içerisinde olmak üzere şirkete ödenme zamanının belirtileceği”
açıklanmıştır.
Buna göre; ortakların taahhüt
edilen sermaye payının 1/4’ünü şirketin tescil edildiği tarihten itibaren üç ay
içinde, kalanını ise üç yıl içinde ödemesi gerekmektedir.
B- APEL VE KALAN SERMAYE BORCUNUN
ÖDENMESİ-Genel olarak, sermaye koyma borcunun kalan ¾’lük kısmının ödenme
zamanı, anasözleşmede miktar ve tarih olarak belirtilebileceği gibi, bu yetki
genel kurul ya da yönetim kurulunca da kullanılabilir. Türk Ticaret Kanunu’nun
406. maddesi gereğince ortakların sermaye borcunun kalan kısmını yerine
getirmeleri için ilan yoluyla yapılan çağrıya uygulamada “apel”
denilmektedir (3). Şirket anasözleşmesinde bu çağrının yapılma biçimi ile
ilgili özel kuralların bulunması durumunda bu kurallara da uyulması gerekir.
Ancak, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı’nın yukarıda değinilen Tebliğ’den sonraki uygulaması, anasözleşmenin
sermaye maddesinde ya da sermaye artırımı durumunda sermaye maddesinin yeni şeklinde
ödeme tarihlerinin ve ödenecek miktarların açıkça gösterilmesi şeklindedir. Bakanlık bu esas doğrultusunda,
belirtilen ilkeye uygun olmayan anasözleşmeler için düzeltme beyannamesi alma
yoluna gitmektedir. Buna göre, örneğin bir anonim şirketin kuruluşu sırasında
anasözleşmenin sermaye maddesi aşağıdaki örneğe uygun olmalıdır:
“... Sermayenin 1/4’ü şirketin tescili tarihinden itibaren
en geç üç ay içinde, kalan 3/4’ü ise, ../../.... , ../../.... , ../../.... tarihlerinde üç eşit taksitte ödenecektir. Bu
husustaki ilanlar anasözleşmenin ilanlara ilişkin maddesi uyarınca yapılır...”
Bu durum karşısında ödeme tarihleri ve ödenecek miktarlar
açıkça belirlenmiş olduğundan yeni uygulamaya göre, “apel” olarak
adlandırılan ödeme çağrısının yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
C- SERMAYE TAAHHÜDÜNÜN YERİNE
GETİRİLMEMESİNİN SONUÇLARI-TTK’nın 407. maddesine göre, belirtilen tarihte
sermaye taahhüdünü yerine getirmeyen ortak, ayrıca bir ihtara gerek olmaksızın
mütemerrit duruma düşer ve temerrüt faizi ödemek zorunda kalır. Ayrıca
ödenen temerrüt faizinin şirketin zararını karşılamaması durumunda, ortak
kusursuz olduğunu ispat etmedikçe, bu zararı da ödemekle yükümlüdür.
Ortağın sermaye koyma borcunu
yerine getirmemesi halinde, şirket
mütemerrit ortağa karşı icra takibinde bulunabilir ve sermaye borcu ile
birlikte temerrüt faizinin de tahsili yoluna gidebilir.
Sermaye taahhüdünün yerine
getirilmemesi durumunda şirketin başvurabileceği ikinci yol, “iskat”
işlemine başvurmaktır. İskat aşağıda ayrıca incelenecektir.
Bunun dışında, şirket
anasözleşmesi ile ortakların temerrüt halinde cezai şart ödemeleri de kararlaştırılmış
olabilir. Böyle bir hükmün varlığı halinde sermaye koyma borcunu yerine getirmeyen
ortaklar, cezai şart ödeme zorunluluğu ile de karşı karşıya kalabilirler.
D- İSKAT İŞLEMİ-İskat;
kısaca “sermaye taahhüdünü yerine getirmeyen ortakların ortaklıktan çıkarılması”
olarak tanımlanabilir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 407.
maddesinin ikinci fıkrasına göre; “pay sahibi belirlenen tarihte sermaye
koyma borcunu yerine getirmeyip, temerrüde düşerse, şirket yönetim kurulu
mütemerrit pay sahibini kısmi ödemelerden doğan haklardan mahrum etmeye ve şirketten
çıkarmaya yetkilidir.”
İskat işleminin yapılabilmesi için
hisse senetlerinin çıkarılmış olması şart olmadığı gibi, payın hamile veya nama
yazılı olmasının da önemi yoktur (4).
İskat işleminin uygulanabilmesi
için izlenecek yol Türk Ticaret Kanunu’nun 408. maddesinde gösterilmiş bulunmaktadır.
Buna göre şirket yönetim kurulu, mütemerrit duruma düşen yani sermaye koyma
borcunu zamanında yerine getirmeyen ortağa, bu borcunu ifa etmesi için çağrıda
bulunur. Bu çağrının Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanacak ilan ve
anasözleşmede bu çağrı için başkaca yollar düzenlenmişse, söz konusu hükümlere
uygun olarak gerçekleştirilmesi gerekir.
Nama yazılı hisse senedi
sahiplerine taahhütlü mektupla çağrı yapılması gerekir.
Söz konusu çağrıda ortak bir ay
içinde ödeme yapmaya davet edilir ve
aksi halde haklarından mahrum edileceği ve şirketten çıkarılacağı kendisine
ihtar edilir. Bu süre içinde de ortak taahhüdünü yerine getirmezse, o zamana
kadar yaptığı ödemelerden doğan haklarından mahrum edilerek şirketten
çıkarılır.
Yargıtay’ın çok sayıda kararında,
öncelikle ortaklara borç miktarının bildirilmesi ve bunun ödenmesi için belli
bir süre verilmesi, daha sonra ise Kanun’un 407. maddesinde yer alan iskat
ihtarına ilişkin çağrının yapılması gerektiği vurgulanmaktadır (5). Ancak,
yukarıda açıklanan yeni uygulama çerçevesinde kanımızca, böyle bir şeye gerek
yoktur. Çünkü yeni uygulamaya göre, ödenecek miktarlar ve ödeme tarihleri
anasözleşmede açıkça gösterilmiş bulunmaktadır. Kanun’un 407. maddesinin
birinci fıkrasına göre ise; “Sermaye koyma borcunu vaktinde yerine
getirmeyen pay sahibi, ihtara lüzum olmaksızın temerrüt faizi ödemekle mükelleftir.”
III- LİMİTED ŞİRKETLERDEKİ DURUM
A- GENEL BİLGİ-Türk Ticaret
Kanunu, limited şirketler açısından da sermaye koyma borcunun yerine getirilmemesi
durumunda, şirketin başvurabileceği iki imkan öngörmüş bulunmaktadır. Buna göre;
zamanında sermaye taahhüdünü yerine getirmeyen ortağa karşı şirket bu borcun “icra
yoluyla tahsilini” seçebileceği gibi, “ortağın şirketten ihracı ve
payının paraya çevrilmesi” yoluna da gidebilir.
Yukarıda değinilen Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı Tebliği’nde, limited şirketler için de anonim şirketlere
paralel düzenleme yapılmıştır. Buna göre, anasözleşmenin sermaye maddesinde
ya da
sermaye artırımı durumunda sermaye
maddesinin yeni şeklinde ödeme tarihlerinin ve ödenecek miktarların açıkça
gösterilmesi gerekmektedir.
Bu durumda limited şirketler
açısından da sermaye taahhüdünü yerine getirmeyen ortağın temerrüde düşmüş
olması için, belirtilen zamanda ödeme yapmamış olması yeterlidir, başkaca bir
işleme ya da ihtara gerek yoktur.
B- ANONİM ŞİRKETLERDEN FARKLI
YÖNLERİ
Türk Ticaret Kanunu, limited
şirketlerle sermaye taahhüdünü yerine getirmeyen ortaklarla ilgili düzenlemelerinde,
anonim şirketlere nazaran bazı farklılıklara yer vermiş bulunmaktadır. Bu farklılıklar
aşağıdaki biçimde açıklanabilir:
1- Limited şirketlerde
ortaklıktan çıkarma işleminden önce ilgili ortağa, noter aracılığı ile 15
günden aşağı olmamak üzere tayin edilecek sürelerle iki kez ödeme yapmadığı
takdirde ortaklıktan çıkarılacağının ihtar edilmesi gerekir (TTK Md.
529/II). Bu 15 günlük sürenin başlangıcı ihtarın ortağa ulaştığı gündür.
Bu ihtarlara rağmen, sermaye
borcunu yerine getirmeyen ortak, ortaklar kurulunun esas sermayenin en az yarısından
fazlasını temsil eden çoğunluğunun alacağı kararla şirketten çıkarılabilir.
2- Ortaklıktan çıkan ortağın payı,
diğer bir ortak tarafından gerçek değeri üzerinden satın alınmadığı takdirde,
şirket tarafından açık artırma yoluyla satılabilir. Çıkarılan ortak da dahil
olmak üzere, bütün ortakların onayıyla payın diğer bir şekilde paraya
çevrilmesi de mümkündür (TTK Md. 530/I).
Anonim şirketlerden farklı bir
başka nokta da bu düzenlemenin devamında görülmektedir. Buna göre, elde edilen
paradan ortağın borcu kesildikten sonra geri kalanı ortağa verilir (TTK Md.
530/II).
IV- SERMAYE ARTIRIMLARINA İŞTİRAK ETMEYEN
ORTAKLARIN DURUMU-Bazı
durumlarda, özellikle anonim şirket genel kurullarında sermaye artırımı kararı
alındığı halde, bir kısım ortakların, artırılan sermayeye iştirak etmek
istememeleri söz konusu olmaktadır.
Bu gibi durumlarda, yukarıda
açıklanan hükümlerin doğrudan doğruya uygulanması mümkün değildir. Çünkü Türk
Ticaret Kanunu’nun 394. maddesinde, ortakların artırılan sermayeden yeni pay
almaları bir hak olarak nitelendirilmiştir. Uygulamada bu hak “rüçhan hakkı”
olarak adlandırılmaktadır. Kanun’a göre, genel kurulda aksi
kararlaştırılmamış olmak şartıyla her ortak, yeni paylardan şirket
sermayesindeki payı ile orantılı miktarını alabilir. Yönetim kurulu, yeni
payların bedellerini gazetelerle ilan eder. Bu ilanlarda yeni pay alma hakkının
kullanılması için öngörülen sürenin 15 günden az olmaması gerekir. Kanımızca
bu kuraldan çıkan sonuca göre, ortakların sermaye artırımı ile oluşan yeni
paylardan almaya zorlanması mümkün değildir. Bu gibi durumlarda izlenmesi
gereken yol aşağıdaki biçimde açıklanabilir:
1- Yönetim kurulu, aksi yönde bir
genel kurul kararı mevcut değilse, yeni pay edinmek istemeyen ortakların paylarını
öncelikle diğer ortaklara teklif eder. Diğer ortaklara bu konuda karar
vermeleri için en az 15 günlük süre tanınması gerekir.
2- Diğer ortakların da yeni
payları almak istememeleri durumunda, söz konusu paylar şirket dışından üçüncü
kişilere satılabilir.
V- SONUÇ-Anonim ve limited
şirketlerde, sermaye koyma borcunun yerine getirilmesi ortakların en önde gelen
borçlarından birini oluşturmaktadır. Hatta bu şirketlerde sermaye koyma
borcunun ortakların asli borcu olduğu da söylenebilir. Türk Ticaret Kanunu’nun
269. maddesinin ikinci fıkrasına göre, bu borç, pay sahibinin taahhüt ettiği
sermaye miktarı kadardır.
Türk Ticaret Kanunu, gerek anonim
şirketlerde gerekse limited şirketlerde sermaye koyma borcunun yerine getirilmemesi
olasılığına karşı birtakım yaptırımlar öngörmüş bulunmaktadır.
Anonim şirketler açısından, Türk
Ticaret Kanunu’nun 407. maddesine göre, belirtilen tarihte sermaye taahhüdünü
yerine getirmeyen ortak, ayrıca bir ihtara gerek olmaksızın mütemerrit duruma
düşer ve temerrüt faizi ödemek zorunda kalır. Ayrıca ödenen temerrüt faizinin
şirketin zararını karşılamaması durumunda, ortak kusursuz olduğunu ispat
etmedikçe, bu zararı da ödemekle yükümlüdür.
Ortağın sermaye koyma borcunu
yerine getirmemesi halinde, şirket ya mütemerrit ortağa karşı icra takibinde
bulunabilir veya sermaye borcu ile birlikte temerrüt faizinin de tahsili yoluna
gidebilir. Sermaye taahhüdünün yerine getirilmemesi durumunda şirketin
başvurabileceği ikinci yol, “iskat” işlemine başvurmaktır.
Limited şirketlerde ortaklıktan
çıkarma işleminden önce ilgili ortağa, noter aracılığı ile 15 günden aşağı
olmamak üzere tayin edilecek sürelerle iki kez ödeme yapmadığı takdirde
ortaklıktan çıkarılacağının ihtar edilmesi gerekir (TTK Md. 529/II). Bu 15
günlük sürenin başlangıcı ihtarın ortağa ulaştığı gündür.
Bu ihtarlara rağmen, sermaye
borcunu yerine getirmeyen ortak, ortaklar kurulunun esas sermayenin en az yarısından
fazlasını temsil eden çoğunluğunun alacağı kararla şirketten çıkarılabilir.
(1) Örneğin
limited şirketler açısından bu hak ve borçlar hakkında geniş bilgi için bkz.
Şükrü KIZILOT – Saygın EYÜPGİLLER, Şirketler Muhasebesi, Vergilendirilmesi
Hukuku ve Mevzuatı, Yaklaşım Yayınları, Ankara 1999, s.349 vd.; Anonim
şirketler için bkz. a.g.e., s. 985 vd.
(2) Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın yayımladığı İç Ticaret: 1995/1
Sayılı Tebliğ (13.08.1995 tarih ve 22373 Sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanmıştır.)
(3) Şükrü KIZILOT,
Memleketimden Vergi Manzaraları, Sabah Kitapları, İstanbul 1998;
Hasan PULAŞLI, Şirketler Hukuku, Mimoza Yayınları, Konya 1995, s. 295
(4) PULAŞLI, a.g.e., s. 295
(5) Yargıtay 11.
Hukuk D., 23.11.1982 tarih ve E. 4697, K. 4895 Sayılı Kararı ( PULAŞLI, a.g.e.,
s. 295); Yarg. 11. HD., 17.09.1995 tarih ve E: 3498, K. 4619 Sayılı Kararı;
Yarg. 11. HD., 20.10.1986 tarih ve E. 4539, K. 5426 Sayılı Kararı (Gönen ERİŞ, Türk
Ticaret Kanunu, Ticari İşletme ve Şirketler, Cilt: 1, Ankara 1992, s. 1196
vd)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder