.

.

6 Ocak 2015 Salı

SSK nın sahte sigortalı iddiasına karşı yargıtay kararı......................

sgk ilgili kişilerin günleri iptal edip savcılık suç duyurusunda bulunuyordu. savcılık evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından dava açıyordu. Yukardaki yargıtay kararlarında görüleceği üzere yargıtay sgk ya senin sana bildirilen bildirimleri araştırma ve iptal etme yetkin olduğundan sahtecilik ve dolandırıcılık suçu oluşmaz diyor.



YARGITAY  15. CEZA DAİRESİ

Esas Numarası: 2013/28434   Karar Numarası: 2014/11398
Karar Tarihi: 09.06.2014

DOLANDIRICILIK SUÇU-KAMU KURUM VE KURULUŞLARININ ZARARINA OLARAK DOLANDIRICILIK SUÇUNUN İŞLENMESİNİN NİTELİKLİ HAL OLDUĞU

ÖZETİ:
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 102 ve ek 6. maddeleri hükümlerine göre, çalışan, işten ayrılan personelle ilgili bildirimlerin süresinde yapılmamasının idari para cezasını gerektirdiğine dair hükmü de gözetildiğinde, dolandırıcılık suçunun yasal unsurları oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK'nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir. 
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Somut olayda; sanığın, olay tarihinde "Ç. Danışmanlık" adı altında faaliyette bulunan iş yerinde gerçekte çalışmadığı halde; H. S., H. Ö., R. Ş., N. D., R. K., M. Ç., S. K., S. K., Y. Ş. ve A. A. P. adlı kişileri fiili olarak çalışıyormuş gibi sigortalı göstermek ve sigorta primlerini ödememek suretiyle kamu kurumu olan Sosyal Güvenlik Kurumu'nu zarara uğrattığının iddia edildiği olayda; sanığa ait ve Kumluca Antalya adresinde SGK işleri, trafik takibi ve arzuhalcilik konularında faaliyette bulunan "Ç. Danışmanlık" adlı iş yerinin bulunduğu, hayali bir şirket olmadığı, sanık tarafından çalışanların açık adres ve kimlik bilgilerinin Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirildiği gibi, SGK tarafından her yıl denetime tabi tutulduğu, şirketin vergi kayıtlarının bulunduğunun anlaşılması karşısında, ödenmeyen sigorta primlerinin kurum tarafından 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'a göre sanıktan alınmasının mümkün bulunduğu, Kurum'un kendisine bildirilen iş yerlerini denetleme yetkisinin bulunduğu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 102 ve ek 6. maddeleri hükümlerine göre, çalışan, işten ayrılan personelle ilgili bildirimlerin süresinde yapılmamasının idari para cezasını gerektirdiğine dair hükmü de gözetildiğinde, dolandırıcılık suçunun yasal unsurları oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

Sonuç:
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca, BOZULMASINA, 09.06.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi. 
*************

YARGITAY
15.CEZA DAİRESİ

Esas Numarası: 2012/8251
Karar Numarası: 2013/18347
Karar Tarihi: 25.11.2013

HİÇBİR SOSYAL GÜVENCESİ BULUNMAYAN 18 YAŞINDAN KÜÇÜKLERİN TEDAVİ MASRAFLARININ KURUM TARAFINDAN KARŞILANMASI GEREKLİLİĞİ

ÖZETİ:
5510 sayılı Kanun hükümleri gereğince hiçbir sosyal güvencesi bulunmayan 18 yaşından küçüklerin tedavi masraflarının kurum tarafından karşılanması gerektiğinden sigortalı olan bu kişilerin kurum aleyhine zarar doğurucu bir durumlarının söz konusu olmaması, yine Sigortalı Tescil ve Hizmet Daire Başkanlığı'nın 10.04.2008 tarih ve 2008/7 e-sigorta yazılarıyla, SGK memurlarına araştırma yapma zorunluluğunun getirilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanıklar hakkında sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarının unsurlarının oluşmadığını belirleyen mahkeme kararında bir isabetsizlik görülememiştir.
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Karar: Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
TCK'nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.
Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak ya da bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.
Sanıklardan M. ve F. müşterek çocukları olan 1994 doğumlu E.'ı; sanıklardan A. ve İ.'ın müşterek çocukları olan 1992 doğumlu R.'yı, sanık S.’ın muhasebe bürosunda fiilen çalışmadıkları halde, çalışıyormuş gibi göstererek işe giriş çıkış bildirimi düzenlemek suretiyle sahte sigortalılık kaydı oluşturdukları, bu şekilde dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarını işlediklerinin iddia edildiği olayda; sanıkların soruşturma ve kovuşturma sırasındaki birbirlerini doğrulayan anlatımları, işyeri durum tespit tutanağında, haksız olarak sigortalı yapıldıkları iddia edilen çocukların fiilen çalıştırıldıklarına ilişkin tutanağa geçen işyeri sahibinin beyanları, sigortalı olarak gösterilen küçüklerin fiilen suça konu işyerinde işe giriş bildirgelerinde belirtildiği şekilde çalıştıklarının aksine bir durumun tespit edilememesi, 5510 sayılı Kanun hükümleri gereğince hiçbir sosyal güvencesi bulunmayan 18 yaşından küçüklerin tedavi masraflarının kurum tarafından karşılanması gerektiğinden sigortalı olan bu kişilerin kurum aleyhine zarar doğurucu bir durumlarının söz konusu olmaması, yine Sigortalı Tescil ve Hizmet Daire Başkanlığı'nın 10.04.2008 tarih ve 2008/7 e-sigorta yazılarıyla, SGK memurlarına araştırma yapma zorunluluğunun getirilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanıklar hakkında sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarının unsurlarının oluşmadığını belirleyen mahkeme kararında bir isabetsizlik görülememiştir.
Sonuç: Sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 25.11.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


Hiç yorum yok: